ESKİ DIŞ İŞLERİ BAKANI PROF. YAŞAR YAKIŞ: Sayın Oktar aramızda, teşrif ettiğine göre önce kendisine söz verip, ondan sonra geri kalan kısmına devam edeceğim. Sayın Adnan Oktar, en başında da söylediğim gibi, bu toplantının asıl ev sahibidir. Kendisi Milli Değerleri Koruma Vakfı’nın Fahri Başkanıdır. Buyrunuz Sayın Oktar.
ADNAN OKTAR: Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Bütün misafirlerimize hoş geldiniz diyorum.Çok sevindim bu teşrifinizden. Şerefyab ettiniz, bizleri mutlu ettiniz, hoşnut ettiniz. Hepinize teşekkür ediyorum. Dünyanın barış, kardeşlik, huzur içinde yaşaması hepimizin istediği bir şey. Musevilerin, Hıristiyanların, Müslümanların birarada kardeşçe yaşaması çok heyecan verici bir şey. Tevrat’ta bu güzelliği görüyoruz, İncil’de bu güzelliği görüyoruz, Kuran’da bu güzelliği görüyoruz. Bakın, Cenab-ı Allah diyor ki Bakara Suresi’nde, şeytandan Allah’a sığınıyorum; “Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin.” (Bakara Suresi, 208) Barış ve güvenlik. “Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir.” (Yunus Suresi, 25) Yine barış, Allah’ın bizden isteği bu. Aynı şekilde Tevrat’a bakıyoruz: “Ne iyi, ne güzeldir, birlik içinde kardeşçe yaşamak! (Mezmurlar, 133:1)“Bütün krallıkları Süleyman yönetiyordu. Her tarafta barış vardı.” (1. Krallar, 4:24) Allah işte o günleri bize yeniden gösterecek. “Her yerde barış vardı” diyor. “Bizi yaratan aynı Allah değil mi?” diyor Tevrat’ta.Tek Bir Allah. “Öyleyse neden atalarımızın yaptığı antlaşmayı bozarak herkes kardeşine ihanet ediyor?” (Malaki, 2:10) “Niye kavga ediyorsunuz?” diyor Allah. “Niye savaşlar var?” diyor, Malaki Bölümü’nde. “Yetkin adamı gözle, doğru adama bak, çünkü yarınlar barışseverindir.” (Mezmurlar, 37:37) İşte o “yarınlar” geldi. Tevrat’ın vadettiği günler geldi. “Kent kapılarınızda esenliği sağlayan gerçek adaletle yargılayın, yüreğinizde birbirinize karşı kötülük tasarlamayın.” Yani nefret etmeyin, birbirinize saldırmayın, kötü sözler söylemeyin, savaşmayın. “Çünkü Ben bütün bunlardan nefret ederim” diyor Allah Tevrat’ta. “…böyle diyor Rab. Her şeye egemen Rab bana yine seslendi: Her şeye egemen Rab diyor ki, "… Bu nedenle gerçeği ve esenliği sevin."” (Zekeriya, 8:16) Esenlik; yani barış, ferahlık, güzellik. “Savaş arabalarını…uzaklaştıracağım” diyor Cenab-ı Allah Tevrat’ta. Yani tanklar, toplar, “bunları uzaklaştıracağım.” “Savaş yayları kırılacak.” Silahlar kırılacak. “Kralınız,” Kral Mesih, Moşiyah, yani İslam inancında Hz. Mehdi (a.s), “uluslara barışı duyuracak.” (Zekeriya, 9:10) “Silahları yakacaklar.” “Silah olmayacak” diyor Allah. “Küçük büyük kalkanları, yayları, okları, sopaları, mızrakları ateşe atacaklar.” Yani her türlü silah kalkacak. “Yakmak için silahları kullanacaklar… Egemen Rab böyle diyor.” (Hezekiel, 39:9-10).” Bu güzel dönemdeyiz; yani barış dönemi, sevgi dönemi ve iyilik dönemi. Bütün dünyanın kardeş olacağı dönem. “… Ülkeden yayı, kılıcı, savaşı kaldıracağım, güvenlik içinde yatıracağım onları.” (Hoşea, 2:18) diyor Hoşea Bölümü’nde de Cenab-ı Allah.
Aynı şekilde İncil’de de bu güzelliği görüyoruz. “Ne mutlu barışı sağlayanlara çünkü onlara Allah'ın sevgili kulları denecek.” (Matta 5/9)“Barışı sağlayanlara ne mutlu” diyor Allah. “Herkesle barış içinde yaşamak için elinizden geleni yapın.” (Romalılara Mektup, Bap 12, 18-20)Bizim yaptığımız da şu an o, barış için bütün gücümüzü kullanıyoruz. “Herkesle barış içinde yaşamak ve kutsal olmak için gayret edin.” (İbranilere Mektup, 12:14)“Allah sizi barış içinde yaşatmaya çağırdı.” (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup , 7:15)
Her yerde barış, her yerde esenlik isteniyor. Onun için Ortadoğu’nun mutluluğunun, güzelliğinin, iyiliğinin günleri geldi. Allah’ın bu toplantıları yaptırması, bu güzel insanları bir araya getirmesi; sürekli sevgiden, barıştan bahsettirmesi de bunun bir alameti. Biz hiçbir kavmin zorluk, acı içinde yaşamasını istemeyiz. Ne Musevilerin, ne diğer dinlerdeki insanların, ne Hıristiyanların, ne de Müslümanların, ne de Filistinlilerin. Hepsinin huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Onun için de barış insanlarının böyle güzel toplantılar yapmalarında çok büyük isabet var. Çünkü Filistinliler de İsmailoğulları’ndan; aynı babanın evlatları, Hz İbrahim (as)’ın evlatları hepsi. İsrailliler zaten Hz. İsrail (a.s)’ın evlatları,Hz. Yakup (a.s)’ın evlatları. Hepimiz Peygamber evlatlarının o güzelliği, o rahatlığı yaşamasını istiyoruz. Şeytan bizi birbirimizle kavgaya soktu. Ama bu kavganın artık sonu geldi, Allah’ın izniyle. Bu güzelliği, bu iyiliği egoistlikten, bencillikten uzak olarak, dostça ve kardeşçe, cömertlik ruhu içerisinde birbirimize sunacağız. Hz. İbrahim (a.s) hiç tanımadığı misafirlere buzağı kesmişti, hiç tanımadığı. Onları davet etti; “Gelin, yemekten yiyin” dedi. Fakat sonra onların melek olduğunu anlamıştı. Yani Hz. İbrahim (a.s)’ın ahlakıyla ahlaklanmak ve İslam’ın o barışçıl ruhunu yaşamak hepimizin görevi,inşaAllah. Mesela hadislerde de bunu görüyoruz: “Onun (Hz. Mehdi (as)’ın) zamanında,” yani Moşiyah, Kral Mesih zamanında, “kurtla koyun bir arada oynayacak, yılanlar çocuklara zarar vermeyecektir.” Yılan demek, işte anarşistler, teröristler insanlara zarar vermeyecek. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar) Muteber bir İslam kaynağı. Moşiyah, yani “Hz. Mehdi (a.s) döneminde düşmanlık ve kini Allah kaldıracaktır. Zehirli olan her hayvanın da zehiri sökülüp alınacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu elini yılanın ağzına sokacak ve yılan ona zarar vermeyecektir. Kurt; koyun, keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır. Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır.” O vakit geldi işte. Tevrat kaynaklarında 1999-2012 tarihlerine işaret yapılır. İslami kaynaklarda da buna işaret yapılır. Zaten İsrail’in kurulmuş olması da bu alametlerin en büyüklerinden bir tanesidir. Biz İsrail’in bölgede barış içinde, kardeşçe yaşamasını istiyoruz. Ve İsrail’in bölgede de bir süs olduğunu düşünüyoruz. Nasıl Filistinliler bir süstür, bir güzelliktir; nasıl Müslüman kardeşlerimiz bir süsse, oradaki Hıristiyan kardeşlerimiz de bir süs ve güzelliktir. Museviler de süs ve güzelliktir.
Bakın İsra Suresi, 104’te Cenab-ı Allah diyor ki;“Ve onun ardından İsrailoğulları'na söyledik:” Yani Musevilere söyledik, Allah diyor, ayet; “O toprak (yurt)ta oturun.” Yani İsrail’de oturun. “Ahiret va'di geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız.”Dolayısıyla “oradan çıkın” diyenler yanlış yolda. Çünkü Kuran’a zıt hareket etmiş oluyorlar. Kuran’a göre, bakın, Allah başka bir ayette de, Maide Suresi, 20-21’de; “Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.""Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin.” İsrail. “Ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz." (Maide Suresi, 20-21)
Burada da görüyoruz ki, bölgede İsrail’in varlığı meşru. Kuran’a göre de gerekli, vicdanen de gerekli, aklen de gerekli. Her kavmin, her dinin, her inancın huzur içinde yaşamasını istiyoruz.Ateistlerin de, komünistlerin de, masonların da, tapınak şövalyelerinin de, hepsinin huzur içinde fikirlerini, düşüncelerini savunmalarını istiyoruz. Demokrasinin her yere hakim olmasını istiyoruz.Fikir özgürlüğünün her yerde hakim olmasını istiyoruz. Herkesin birbirine saygılı olmasını istiyoruz. İnşaAllah, o güzel günlerin bir alameti olarak biz buradayız. Toplandık, Allah bizi bir araya getirdi. Sayın Yaşar Yakış Beyefendi, Sayın Bakanımızın da güzel katkılarıyla. Allah onu böyle güzel görevlerde görevlendiriyor. O benim dikkatimi çekiyor.Mübarek bir insan, muhterem bir insan. Allah ömrünü uzun etsin. Hepinizin ömrünü uzun etsin. Gelen sayın misafirler için de aynı duyguları duyuyorum, aynı düşüncedeyim. Hepinize teşekkür ediyorum. Allah bize huzurlu, mutlu, güzel, iyi günler nasip etsin, inşaAllah.
ESKİ DIŞ İŞLERİ BAKANI PROF. YAŞAR YAKIŞ: O zaman İsrail’e de davet edersiniz, gider orada da konuşur… “Sayın Oktar’ın bahsettiği ayetler, İsrail’in şuandaki İsrail topraklarının, Ben-i İsrail’e verilmiş olduğunun Kuran’daki izleri. Böylelikle öğrenmiş olduk” diyor.
ADNAN OKTAR: Her kavmin hür yaşama, güzel yaşama hakkı vardır. Cenab-ı Allah’ın hükmü orada Ben-i İsrail’in yaşaması yönündedir. Ben-i İsrail binlerce yıldan beri orada yaşamıştır. 4 bin yıllık bir din; Allah’a, dine sadık olarak, Hz. Musa (a.s)’a sadık olarak yaşamışlardır. Bir süstür, bir güzelliktir. Hıristiyanlık da aynı şekilde, Müslümanlık da aynı şekilde. Müslümanların da bulundukları yerlerde, bulundukları topraklarda özgürce, barış içinde, huzur içinde yaşamalarını diliyoruz. Allah’ın da bizden istediği budur. Ama İsrail’i bölgeden söküp atmaya kalkmak; işte “şuraya gidin” demek, oraya gittiklerinde de, “siz şuraya gidin” demek, bu çok acımasız bir şey. İspanyollar bunu daha önce yapmıştı. Osmanlı sahip çıkmıştı Musevi kardeşlerimize. En güzel yere, İstanbul’un en güzel yerine, Osmanlı’nın en güzel şehrinin en güzel yerine onları getirip yerleştirmişti, gemilere doldurup. Ve müthiş hürmet ve sevgi göstermişti. Biz Osmanlı’nın evlatlarıyız, aynı ruha sahibiz. Ve hiçbir şekilde hiçbir din mensubuna acı ve ızdırap verilmesine göz yummayız. Her zaman o hamiliği yaptık, her zaman o sevgi ve dostluğu gösterdik. İsrail’in de bölgede yaşaması makuldür. O bölgede İsrailli çocukların gülerek koşuşturmaları; genç kızların, genç delikanlıların neşe içinde şarkı söylemeleri; sinagoglarda Allah’ı anmaları; Hıristiyanların gönlünün en derinlerinden gelecek şekilde Allah’ı anmaları, kiliselerinde ibadet etmeleri ve Müslümanların da gürü gürül gürül Allah’ı anıp, camileri doldurmaları, aşkla ve sevgiyle birbirlerini sevmeleri; Şii, Alevi, Sünni hiç ayırım yapmadan birbirlerine kardeşçe ve muhabbetle sahip çıkmaları… Bizim istediğimiz bu.
Moşiyah zamanında onların hepsi olacak, Mesih zamanında hepsi olacak, yani aksi olmaz. Yani zaten Tevrat’ta o var. Tevrat’ta herkese sevgi dolu davranmak emredilir. Her dine, her inanca sevgi dolu davranmak emredilir. Ve Musevilerin inancı da zaten budur. Gereksiz bir kavga, bu şeytanın bir oyunudur. Kral Mesih, Moşiyah, Hz. Mehdi (a.s) devrinde bu tamamen ortadan kalkacaktır ki o devirde olduğumuza inanıyorum.