Sohbetler (4 Aralık 2017; 22:00)

BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hz. Harun (as) ile ilgili bilgi var burada. 120 yaşına kadar yaşmış Hz. Harun (as). Tih Çölü’ndeki dağda vefat etti. “Tur-u Harun” deniyor o dağa. Bir özel ima falan değil de fakat Musevilikte bir hüküm olduğu için söylüyorum, Moşiyah’ın İbranice dilindeki unvanı Aron Kohen. Bozulacak bir kısım kişiler ama çünkü Sanhedrin 90/B bölümünde Museviler Tevrat’ın bu işareti nedeniyle Hz. Harun (as)’ın hatta yeniden dünyaya geleceğini düşünüyorlar. Gelen o Moşiyah-Mehdi (as)’ın Hz. Harun (as)’ın ruhaniyetini taşıyacağını söylüyorlar. Ve tapınağın kahini yine Harun (as) olacağını söylüyorlar. Çünkü üçüncü tapınağın kahininin kesinlikle Harun (as) olarak bilinmesi gerekiyor. Kohen olacak soy olarak da, Aron Kohen oluyor. Ben demiyorum kaynak diyor. Bunda kızacak bir şey yok, ben kendi ismim Aron Kohen de değil benim fakat burada öyle geçiyor. Yani lakabı Harun Hz. Mehdi (as)’ın Moşiyah’ın lakabı Harun evet. Ve Kohen soyundan olduğu için Aron Kohen.

Mümin kardeşlerimiz seyrediyor, münafıklar da güzelce yerlerini aldılar. 7-24 seyretmeye mecbur olmaları hayret Allah’ın hikmeti, çok güzel bir şey, inşaAllah.

Davulun özelliği münafığın ve küfrün kafasına tokmak anlamına gelir. Eskiden beri ecdat yadigarıdır, davul sesi münafığın kafasına kafasına güm güm tokmaktır ve küfrün kafasına tokmaktır anlamı budur. Bana şimdi Ceddin Deden’i göndersinler de bundan sonra münafıklara bol bol Ceddin Deden’i dinletelim. O müziği duyduklarında hoplayacaklar bundan sonra. Ceddin Deden çok önemlidir, münafık o müziğe hassas olacak bundan sonra. O müziği duyduğunda bilecek ki iyi olacak her şey.

Şimdi bir münafık olayı olduğunda onun üzerine hemen onu çok iyi değerlendirmek lazım. Olaya atlamak gibi diyelim böyle. Çünkü münafık nadir ele geçen bir şeydir. Ele geçtiğinde de çok iyi değerlendirilmesi lazım. Mesela denizde de farz edelim böyle anormal ahtapotlar falan oluyor, bilim yakaladığında onu çok büyük olay oluyor. Münafık da her zaman ele geçmez, ele geçirdin mi çok değerlidir. Böyle miligramına kadar iyi değerlendirilmesi lazım münafığın. Çünkü sevap yönü yüksek olduğu için çok iyi değerlendirmek lazım. Onun için nadir ele geçen bir şey olduğu için çok iyi değerlendirmemizin nedeni bu. Adamlar diyor ki “Üç tane serseriyle niye uğraşıyorsunuz?” Öyle değil olay, şimdi münafık bizim için çok hayati bir konudur. Orada müminin nimeti var. Münafığı mümin eleştirdikçe bereketi artar, sevabı artar, sağlığı sıhhati artar, keyfi artar, neşesi artar yani her yönden iyidir. Birlik ve beraberliğe vesile olur, şevke vesile olur, heyecana vesile olur yoksa meskenet meydana gelir. Ve onu da kısaca değerlendirmek de iyi değildir. Mesela münafığı yıllarca değerlendirmek lazım. Hani beş dakikalık, on dakikalık, on günlük, on beş günlük değerlendirmeden ziyade yıllarca oradan sevabı elde etmek çok önemlidir. Çünkü ele geçmez kolay kolay. Mesela şeytanı yakalamışsın şeytanı niye bırakıyorsun, değil mi? Bak Allah düşmanını ele geçirmişsin bırakmazsın. Şeytanı bırakıyorsan haşa Allah’ı bırakmış olursun. Çünkü şeytanla mücadeleyi bıraktığında Allah’ı bırakmış olursun. Şeytanı ilimle irfanla ezdiğinde Allah’a sevgini göstermiş olursun, Allah’a bağlılığını göstermiş olursun. Onun için, Allah bize şeytanı tanıttığında şeytanı son katresine kadar, milimetrenin milyonda biri kadar kuyruğu kalsa ona bile gereken bilimsel akılcı açıklamayı yapmakla mükellefiz. Onun için, bazı kardeşlerimiz şaşırıyorlar diyorlar “iki-üç tane it-kopukla niye uğraşıyorsunuz?” falan. İt-kopuk yakalamadık biz, şeytanı yakaladık, iblis ordusunu yakaladık. Biz orada şeytani bir yapı görmesek, şeytanı üstlerinde görmesek, şeytanın hululünü hissetmesek o şahıslara bizi hiç ilgilendirmez. Şeytan yakaladığımız için önemli görüyoruz. Yoksa alelade sıradan bir insan görsek bizi hiç ilgilendirmez. Yoksa küfürden de insanlar var, abuk-sabuk insanlar da var fakat nitelikli münafık çok önemlidir. Yani şeytanın keskin tecellisi çok önemlidir. Orada Müslüman büyük bir titizlikle bu nimeti iyi değerlendirecek. Münafık yakalamak, denizde böyle balina yakalamak gibi değildir nadide bir varlık yani şeytan. Şeytanı hissettiğimizde gördüğümüzde anladığımızda, Allah bize onu ilham ettiğinde bırakmamız diye bir konu olmaz. Sonuna kadar şeytanın faaliyetini, Allah Katında Cenab-ı Allah’ın takdir ettiği şekil neyse o oluşuncaya kadar onunla mücadele edilir. Dolayısıyla kardeşlerimiz bunu bazen şaşkınlıkla izleyebiliyor. Mesela diyor ki “Bir kadın münafık nedir nihayetinde?” Kardeşim kadın değil o işte, kadın bizi hiç ilgilendirmez ahlaksız da olsa hiç ilgilendirmez. Bir sürü ahlaksız var dünyada. İblis olduğu için yani üstüne iblisin çöktüğünü gördüğümüz için, nitelikli münafık olduğu için çok değerli görüyoruz ve çok önemli görüyoruz çünkü nitelikli. Münafığa her zaman rastlanır, zayıf nitelikli münafık olsa o kadar üstünde durmayız. Ama nitelikli olduğunda yani şeytanın bizzat kendi olduğunu gördüğümüzde, hissettiğimizde, anladığımızda onunla mücadeleyi Allah kalbimize vahyeder. Allah onu bize hissettirir ve o zaten şeytan olduğunu bize çok bağırır, anlatır ve tarif eder. Ona gelen vahyi inceleriz mesela münafığa gelen vahye bakarız. O kalbine akan şeytani vahyi yazar. Şeytan ona söyletir vahyeder o da onu yazı haline getirir. Orada şeytanın vahyini görürüz. Münafığın dilinden aktarır onu o. Münafığın etini kemiğini kullanır şeytan aktarır. Ve şeytan onu bırakmadığı için, onun bedeninde olduğu için biz oraya teksif oluruz. Yani bir bilim adamı nasıl bir kobayı inceliyor biz de bunu bilim adamı gibi inceleriz. Yani o kobayda şeytan nasıl tecelli ediyor, şeytan ona nasıl vahyediyor, şeytan hangi hususlara çok dikkat çekiyor, Müslümanlara şeytan hangi yönlerden saldırmak istiyor, o nitelikli münafığın üslubundan bunu çıkartırız. Ama tabii bunu ehlinin incelemesi lazım, avam bunu anlamaz. Yani avam münafığa gelen şeytanın vahyini çözemez. İlimde rasih olanlar çözebilir. Yani tamamı şeytanın vahyidir münafığın ifadeleri, izahları, anlatımları. Oraya bakarak münafığın ileri dönemde Müslümanlara hangi yönde saldırabilir, hangi noktalarda neler düşünür şeytan bunları görürüz. Mesela bak, münafıkları incelediğimde bugün yine dikkat ettim, öldürme arzusunu gördüm. Hayret yani öldürmez arzusu. Diyor ki mesela, “bir saniyede öldürmek isterim” diyor “bir saniye içerisinde” diyor yahut “birkaç saniye içerisinde öldürmek isterim” diyor. Şeytanın volümü yükselmiş yani ilaç etkisini göstermeye başlamış. Çünkü en son noktada şeytanın artık kendini yerden yere atma pozisyonu vardır. Artık kuyruğunu falan yerlere vurur debelenir falan böyle. Bak o raddeye gelmiş, o üsluba gelmiş. Bu, şeytanla mücadelenin doğru gittiğini gösterir. Onun için şeytanın bütün vahyinin muhafaza altına alınması lazım, her türlü vahyinin muhafaza altına alınması lazım. Ve orada şeytanın ruhu, felsefesi, kişiliği çok ince detaylarla tespit edilmesi lazım Kuran ölçüsü içerisinde. Nasıl girift bakış açıları var, hangi konularda mesela şeytanın en çok haset ettiği konular nedir? Mesela en çok öfkelendiği konular nedir münafığın yani şeytanın? Mesela müminlerin dağılmasını istiyor ama müminlerin sayısı daha artıyor ama münafığa bakıyorsun sürekli tek, her yerde tek, bir kişi. Kardeşim aynısı, ayetin aynısı, etrafında hiç kimse yok hep tek. En fazla yanında iblis, ikinci iblis, üçüncü iblis ama hiç kimse yok. Ama müminlere bakıyoruz yanında coşkulu, kalbi Allah aşkıyla dolmuş melek gibi müminler. Ne oluyor? Daha da artıyor sayı daha da artıyor. İhtişam daha da artıyor, güzellik daha da artıyor, başarı daha da artıyor, kitaplar yüz biner yüz biner dağıtılıyor. Münafığın hiç kitap dağıttığını gördünüz mü? Münafık ancak şeytanın vahyini dağıtır, bak şeytanın vahyini dağıtır, Allah’ın kitabını dağıtamaz, Allah’ın emirlerini dağıtmaz. Ondan şeytanın vahyini dağıtması istenir o onu yapabilir. Dolayısıyla yani yüzeysel gibi görünen şeylerin içerisinde Allah’ın çok büyük işaretleri olur, çok büyük anlatımları olur. Mesela bizi şeytanla karşılaştırdığına göre bizim şeytanı yenmemizi istiyor Allah. “Bakın” diyor Allah “vahyi budur, ahlak yapısı budur, böyle aşağılık insanlara hulul eder, böyle cemiyet mikroplarına hulul eder, sayıları az olabilir sayıları az diye peşlerini bırakmayın çünkü bunlar nitelikli münafık, Kuran’a bakarak bunların ne kadar aşağılık ve karaktersiz olduklarını, ne kadar kahpe olduklarını görebilirsiniz” diyor Allah ayetlere baktığımızda. Onun için yani o tip yazılarda her satır çok önemlidir, münafığın ruhu açısından çok önemlidir. Mehdiyet’in yönü de zaten şeytanı yeryüzünden silmektir. Şeytanla hesaplaşmamızı istiyor Allah. Şeytan zaten insan suretinde gelir bize, öyle bir ruh gibi gelmez, insan suretinde gelecektir. İnsan suretinde geldiğinde de Müslüman onu bırakmaması lazım. Kaçmasına fırsat vermemek lazım. Ayetle, akılla, imanla, sabırla o mahlukat tamamen Allah Katında mağlup oluncaya kadar gayret edilir. Ve bu bir ibadettir çok önemlidir, müminin aklını açar, basiretini açar, ferasetini açar, bereketini artırır, şevkini artırır, birlik beraberlik ruhunu artırır, cihat azmini artırır ve mübarek bir cihat olduğu için, önemli bir cihat olduğu için, ibadet olduğu için biz de buna çok önem vermek durumundayız. Onun için bazen kardeşlerimiz yazıyor diyorlar “el alemin süprüntüsü, aşağılık, karaktersiz köprü altı çakallarıyla niye muhatap oluyorsunuz?” O surette geliyor şeytan, sana böyle prens halinde gelecek hali yok. Zaten şeytana yakışan odur yani. Şeytan normal bir insana yapışmaz, zaten cemiyet mikroplarına yapışır ve onları getirir. Resulullah (sav) zamandakiler neydi? Hep katildi, hep homoseksüeldi, hırsızdı, gaspçı, iblis böyle cemiyetin en aşağılık, en karaktersiz insanlarıydı. Dolayısıyla yani çok kalabalık bir güruh beklemek, büyük bir münafık güruhu beklemek yersiz olur.

Şeytan kendi anlayışında kaliteye önem verir yani niteliğe önem verir. Yani şeytani kaliteye önem verir, şeytani niteliğe önem verir. Şeytani niteliği kimde görürse onun üstüne ağırlığını verir. O kadar adam bulamaz zaten şeytan toplumun içinde. Bakar mesela bilmem ne semtinin, toplumun her yerinden toplar onları müminlerin yanına getirir önce bak bu büyük bir mucizedir Allah’ın hikmeti.  Şeytanın emrine girecek insanları önce Müslümanların yanına getirir, sonra Müslümanların içinde tutar. Müslümanlara hizmet ettirir Allah onu, sonra şeytan hulul ettiği için emir verir ve harekete geçer. İşte harekete geçtiği an mümin çökecek üstüne. Ve bunu tabii Kuran’la, ilimle, akılla, teenniyle, güzel bir cihat ruhuyla ifa edecek.

Bir de onun kendi diliyle de bazen ona cevap vermek gerekebilir bir süre, kendi diliyle, kendi üslubuyla anlayacağı dilden olabilir. Bu Müslümanlıkta da vardır. Mesela Cenab-ı Allah diyor ki “onlar aşağılık hayvanlardır, hayvanlardan da aşağıdır” diyor. Mesela domuza benzetiyor Allah, maymuna benzetiyor. Şimdi Cenab-ı Allah bu kadar der. Ama insan açısından bu çok büyük bir aşağılamadır, değil mi? O zaman aşağılanmak münafığın en önemli ihtiyacıdır, şeytanın en önemli özelliğidir. Çünkü şeytanda gurur var ya enaniyet ve azamet, aşağılanmaya çok ihtiyacı vardır şeytanın. Çünkü Allah’a karşı büyüklük içerisinde ya. İşte diyor “ben bilirim, Sen’den daha iyi bilirim” diyor Allah’a. Mesela “Sen Adem’e yanlış bilgi verdin” diyor “ben doğrusunu biliyorum” diyor ve “insanlar Sana asi olacaklar” diyor bak Allah’a ve “insanlar Sen’den ayrılacak” diyor buna dikkat edin. Bak “insanlar Sen’den ayrılacak” ve Allah’a “Seni yalnız bırakacak insanlar” diyor “ama bak ben etrafıma toplayacağım” diyor. Görüyor musun münafık üslubunu şeytandaki? Peygamberimiz (sav) zamanındaki münafıklar ne diyorlardı? “Seni Müslümanlar bırakacak” o devrin münafığının etrafında toplanacaklar diye iddia ediyordu. Samiri ne diyordu? “Bütün oradaki senin talebelerin benim etrafımda toplanacaklar” diyordu Samiri Hz. Musa (as)’a. “Ben put yaptım onları eski hayatlarına çevireceğim, eski inançlarına çevireceğim, eski yaşantılarına çevireceğim ve benim etrafımda toplanacaklar” diyordu. Ee ne oldu? Sap gibi tek kaldı. Şimdi bak münafıklara bakıyoruz sap gibi tekler. Ayet tahakkuk ediyor mu? Ediyor. Aynısı mı? Aynısı. İddialar aynı mı? Aynı. Samiri hem homoseksüel, hem hırsız, hem gaspçı, hem dolandırıcıydı. Fakat müminlerin etrafında toplanmasını istiyordu “ben size bakarım ederim” falan. Senin gibi haysiyetsizin etrafında müminler niye toplansın bre ahmak? Mesela öbür münafıklara bakıyoruz yine aynı iddiada oluyorlar. Daha öncekilere bakıyoruz aynı iddiada oluyorlar. Tarih değişiyor mu? Değişmiyor. Üslup değişiyor mu? Değişmiyor. Yöntem değişiyor mu? Değişmiyor.

Mesela size bir hadisle anlatayım. İbn-i Hacer aktarıyor: “Resulullah (sav) zamanında ibadetlerini ve içtihatlarını beğendiğimiz bir adam vardı. Biz tam ondan söz ederken adam önümüzden geçti. Resulullah (sav) ‘işte sözünü ettiğimiz adam budur’ deyip onu gösterdik.” Çok yamandır, şöyle zekidir, böyle ataktır övüyorlar Peygamber (sav)’e. “Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) adama bakıp ‘bana öyle bir adamdan söz ediyorsunuz ki yüzünde şeytanın elinin eseri var’ diyor.” O kadar pislik ki yüzündeki ifade, tam böyle katil suratı var, aşağılık haysiyetsiz böyle pislik sırtlan gibi bir surat. Allah’ın damgasıdır bu işte, bu bir mucizedir. Mesela normalde olmaması gerekir, değil mi? Müslümanı imtihan için olmaması gerekir diye düşünür insan ama Allah damgalıyor. Bu çok önemli.

Mesela Peygamberimiz (sav) diyor ki münafığa yazdığı cevapta: “Ey Galipoğulları’nın ahmak ve beyinsiz adamı” diyor. Şimdi adama ne desin Peygamber (sav)? En güzel şekliyle. “Sen bana karşı kesinlikle bilmelisin ki” diyor Peygamberimiz (sav) “öyle bir gün yaklaşıyor ki” bak çok manidar bu “senin bana karşı kendini savunabilmen şöyle dursun bir tarafa savuşup-kaçma imkanı bile bulamayacaksın” diyor. “Öyle bir şey yapacaksın ki, şey yaptığın yere kadar adam kaçsa da gereği olacak” diyor inşaAllah. “Mutlaka ve pek yakında göreceksin ki senin putlarını kıracağım” diyor. Bu münafıklar da putlara güveniyorlar. “O gün gelince ben bunları sana mutlaka hatırlatacağım” diyor Peygamberimiz (sav). Ve sonra da diyor ki “Ey Galipoğulları’nın ahmak ve beyinsiz adamı” diyor. Şimdi diyorlar “çok nezaketli bir dil kullansanız olmuyor mu?” Olmaz, ne ayete uygun olur ne hadise uygun olur. Bu şeytanla olan mücadele, şeytana hitap ediyorsun sen tabii ki Peygamberimiz (sav)’in üslubu olacak, tabii ki Kuran’ın üslubu olacak en azından, en azından öyle olması lazım.

BÜLENT SEZGİN: Allah “onlara karşı sert ve caydırıcı davran.” (Tevbe Suresi, 73) buyuruyor.

ADNAN OKTAR: Tabii.

GÖKALP BARLAN: “Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın.” (Tevbe Suresi, 14) diyor, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Müminlere diyor, evet. Müminler de ahir zamanda nasıl yapabilir bunu, tabii ilimle irfanla, kanunla hukukla yaparlar. Biz onu arayıp-bulacağız, o da bizi arayıp-bulur yani karşılıklıdır bu. Her halükarda karşılaşmada mümin teenniyle akılla gereğini yapar. Ama sonuçta müminlerin zaferini Allah kesin hükümle hükme bağlamış. “Onların konuşmanın dışında hiçbir etkisi yoktur.” Konuşurlar çünkü şeytan vahyediyor ya, “o şeytanın vahyinin dışında hiçbir etkileri yoktur” diyor. Şimdi de bizim yapacağımız bu kıymetli durumu iyi değerlendirip müminlerin birlik ve beraberliği için bunun önemini iyi vurgulayarak, coşkulu vurgulayarak hazır ele geçmiş bu imkanı iyi değerlendirmek. Geçiştirmek çok büyük hata olur. Çünkü bu fırsat her zaman ele geçmez. Hani gönlümüz ister ki daha önce de elimize geçseydi, başka zaman da elimize geçseydi gönlümüz ister. Fakat Allah onu tam dozunda yaratır, yeteri kadar yaratır.

Allah bize kadın deccal nasip etti, elhamdülillah. Erkek deccallar nasip ediyor ve şeytanı insan olarak gönderiyor. Ve en büyük isteğimiz olan şeytanla mücadelede Allah bize muazzam bir imkan veriyor. Öbür türlü şeytanı göremeyecektik ve şeytanla mücadele edemeden dünyadan gidecektik. En büyük şeref şeytanla mücadeledir, çünkü Allah’ın düşmanıyla mücadele ediyorsun, Resulullah (sav)’in düşmanıyla mücadele ediyorsun, Ehli Beyt’in düşmanıyla mücadele ediyorsun, Hz. Ali (kv)’nin düşmanlarıyla mücadele ediyorsun. Zamanında Hz. Ali (kv)’yi şehit edenler münafıklardı. Ehli Beyt’i de şehit edenler münafıklardı. Dolayısıyla Kuran’da şeytanla mücadelenin bütün yöntemlerine çok iyi bakalım. Ama şeytan da tabii Kuran’ı kullanmaya kalkabilir Müslümanlara karşı kendi kafasınca. Ama bakın, sap gibi tektir bir, iki; İttihad-ı İslam’ı istemez şeytan asla. Hiç duydunuz mu münafıklardan, şeytandan “ben İttihad-ı İslam’ı istiyorum” diye? Duymazsın. Müslümanların başına bir lider ister mi? İstemez. Hiç Allah’ın dinini anlatan kitap dağıtmak ister mi? İstemez. Darwinizm’in yeryüzünden yok olmasını ister mi şeytanın dininin? Aksine. Homoseksüelliğe karşı tavır alır mı? Bilakis homoseksüel oluyorlar.

Münafık neler yapamaz? Bunları zaman zaman anlatacağız. Şeytan nelerin olmasını istemez? Müminlerin zenginliği çok ağrına gider şeytanın. Peygamberimiz (sav)’in evlilikleri çok ağrına gitti. Hz. Hasan (ra)’ın, Hz. Hüseyin (ra)’ın evlilikleri çok ağrına gitti. Kadınların nimet olması münafıkların, şeytanın çok ağrına gitti. Şeytan kadınlardan nefret eder. Şeytanın en nefret ettiği taife kadınlardır çok kinlidir kadınlara karşı. Onunla ilgili hadisleri de çok göstereceğim, ilgili ayetleri de göstereceğim. Münafıklar kadınlardan nefret ederler, homoseksüellik eğilimindedirler ve homoseksüelleri savunurlar daha çok bu eğilimdedirler.

OKTAR BABUNA: “Dırar Mescidi’ne kadınları sokmuyorlardı” demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Evet, Dırar Mescidi tamamen silme homoseksüeldi. Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)’dan bahsetmezler. Niye bahsetmiyorsun? Bahsetmez. Bilakis Peygamberimiz (sav)’in hadisleriyle alay etmeye kalkarlar Peygamber (sav) hadisleriyle kendilerince güya alay ediyor. Alayı yapmaya kalkan kimdir? Şeytandır. Peygamber (sav)’in hadisiyle sen alay ettiğinde o hadisin doğru olduğu anlaşılır zaten. Şeytan alay ediyorsa doğrudur, oradan bile anlarız. Peygamberimiz (sav)’in gücü-kudreti çok ağırlarına gidiyordu, gençliği çok ağırlarına gidiyordu. Bunlar yolunmuş tavuğa benziyordu o zaman. Müslümanların zenginliğinden, çünkü bakıyorsun bunların yaşadığı yer mezbelelik.

1200 yıldır İslam aleminin birleşememesinin tek nedeni münafıklardır yani şeytan. Bak, Hz. Ali (kv)’yi şehit ediyor ayetle açıklıyor, şimdinin münafıklarının aynısı. Bak ayetle “ayet bana işaret ediyor” diyor “ben mübarek bir insanım,” -haşa- Hz. Ali (kv)’yi şeytan gibi gösteriyor, kendisini de kurtarıcı gibi gösteriyor aynısı, münafık karakterinin aynısı.

Hz. Mehdi (as) talebeleri olarak biz Mehdiyet görevinin öncüsü görevini ifa ediyoruz ve edeceğiz. Şeytanla mücadele Mehdiyet’in görevidir. Biz öncüsü olarak bütün gücümüzle bu görevi ifa edeceğiz. Ben de siz de Hz. Mehdi (as) talebesiyiz bu çok açık. Hiç inkar edilemeyecek gibi.

OKTAR BABUNA: Siz söylemiştiniz, Bediüzzaman da “Mehdiyet cereyan-ı münafıkaneyi darmadağın edip fikren öldürecek” diyor, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bak “cereyan-ı münafıkane; münafıkları darmadağın edecek Hz. Mehdi (as)” diyor. Hz. Mehdi (as)’ın özelliği. Biz de öncüsü olduğumuza göre, ben talebesiyim Hz. Mehdi (as)’ın, siz de talebesisiniz, inşaAllah. Acabası yok net talebesiyiz, inşaAllah.

Mesela Hz. Ali (kv)’yi şehit eden İbni Mülcem Ehli Beyt’e acayip kinliydi. O da bak, şeytanda öldürme hissi var ya, münafıklarda da o oluyor. “Ben şu kılıcı kırk gün müddetle bileyip durdum. Yüce Allah’a bu kılıçla insanların şerlilerinden birisini öldürmesini niyaz ettim” diyor ve Hz. Ali (kv)’yi şehit ediyor. Bak görüyor musun? Dini kullanarak, İslam’ı kullanarak münafıklarda özellik budur.

BÜLENT SEZGİN: Sizi seven kardeşlerimizin göndermiş olduğu bir video vardı Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Bakayım.

BÜLENT SEZGİN: Allah ayette “Onları öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlara örnek olsun.” (Enfal Suresi, 57) diyor.

ADNAN OKTAR: Tabii, ilimle irfanla bunların yapılması lazım.

Allah diyor ki Enfal Suresi 71’de: “Eğer (münafıklar) sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah'a da ihanet etmişlerdi;” çünkü asıl Allah’a öfkeli münafıklar. Yani onlar İslam dinini hiç istemiyorlar, dünyada yayılmasını istemiyor dinin. “…böylece O da (Allah da), "bozguna uğramaları (için) sana imkan vermişti.'” Yani senin ezmen için imkan sağladı diyor Allah, ilimle irfanla. “Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 

Ali İmran Suresi 176 ve 177’de Cenab-ı Allah diyor ki: “Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' (münafıklar) seni etkilemesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.” (Ali İmran Suresi, 176) O şımarıklıkları azgınlıkları çünkü cehennemle ancak dizginleniyor. “Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır.” Yani münafıkları alçakları esas dost edinirler. “Onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.” (Ali İmran Suresi, 177) Mesela münafığın bakıyorsun dostlarına falan hep yine münafık ama genellikle sap gibi tekler. Çünkü insanlar da tiksiniyor, artık şeytan bile tiksiniyor bunlardan. Ama yine de kullanıyor.

BÜLENT SEZGİN: Münafıklar bir araya geliyorlar ama kendi aralarında da anlaşamıyorlar.

ADNAN OKTAR: Tabii. Allah onların “kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir” (Haşr Suresi, 14) diyor.

Peygamberimiz (sav)’i acayip kıskanıyordu münafıklar. Gücünü kudretini, eşlerinin ona sevgisini. Ama onların evlatlarını da kadınlar çok seviyordu Hz. Hasan (ra)’ı, Hz. Hüseyin (ra)’ı. Çünkü bak, Hz. Hasan (ra)’ın 100 eşi var 300 cariyesi var. Yani hep 300-500 arası falan, acayip ağırlarına gitti acayip. Münafıklar da birbirleriyleydiler yani homoseksüeldiler. Ve Peygamberimiz (sav)’in zenginliği, saadeti, dinçliği, gençliği bunlara rahatsızlık veriyordu. Özetle sonunda Allah bunları helak etti. Müslümanlar başarıyla, sevinçle, güzellikle İslam’ın hakimiyeti için gayret ettiler.

Diyor ki Cenab-ı Allah bak Ali İmran Suresi 176-177’yi bir daha okuyorum: “Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni etkilemesin.” Münafıklıkta büyük çaba harcayanlar. “Çünkü onlar (münafıklar), Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister.” Yani cennette bir nimetleri yoktur ama cehennemden payları var. Orada cehennemden pay sahipleri olmalarını istiyor Allah, ama cennetten istifadeleri olmasını istemiyor. “Onlar için büyük bir azap vardır.” (Ali İmran Suresi, 176) Bir azap demiyor Allah onlar için ayrı bir şey, mesela cehennem için “azap” diyor Allah. Ama bak burada “büyük bir azap” diyor Allah, onların ayrı. “Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır.” Yani münafıklarla, alçaklarla, ahlaksız İslam düşmanlarıyla ittifak edenler. “Onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler.” Hakikaten sadece tepiniyor, böyle deli gergedan gibi tepiniyor, hiçbir şey yapamaz. Çünkü Müslümanlar gürül gürül çığ gibi gelişiyor. “Onlar için acıklı bir azap vardır.” (Ali İmran Suresi, 177) diyor Allah. Onlarda bir kadın nefreti vardır münafıklarda yani Allah onlardan o nimeti almıştır, acayip nefret vardır bakın izleyin, düşünün, araştırın akıl almaz nefret vardır. Müminlerdeki kadın muhabbeti onların çok ağrına gider, en kızdıkları şeylerden biri de odur. Şeytan da kadınlardan nefret eder, münafıklar da kadınlardan nefret eder. Müminlerin kadınları sevmesi çok ağrına gider münafıkların çok kızdırır. Yani onlar kızdıkça tabii kadınlar daha nimet olarak Allah tarafından müminlere sevgi dolu yaklaşırlar. Velhasılıkelam onlara müzik dinleteyim de açılsınlar. Bakın münafıklar bu müziği dinlediklerinde titreyecekler her seferinde.

ASLI HANTAL: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Engelleri Aşanlar 2017 programında konuştu. Şu açıklamaları yaptı; “Asıl olan engelli veya engelsiz olmak değil, insan olmaktır, adem olmaktır. İnsanı eşref-i mahlukat olarak kabul eden bir medeniyetin insanlar arasında ayırım yapması mümkün mü? Geçenlerde Ankara’da gazilerimize yapılanı gördünüz. Bunlarda insanlıktan nasibini almak var mı? Yok. Bunlardan hiçbir şey olmaz. İslam’ı kendi medeniyetimizin kaynaklarından değil de dünyanın başka köşelerinde öğrenenler, eli kanlı örgütlerin ağına düşerler. İşte bu nedenle ben, değerler eğitimine büyük önem veriyorum. Medeniyetimizin, kültürümüzün değerlerini öğretmeyen eğitim sistemi benim gözümde başarısızdır.”

ADNAN OKTAR: Hay aslanım hay, hay delikanlım hay. Sen tabii can-ı gönülden İttihat-ı İslam olsun istiyorsun. Kuran mucizeleri anlatılsın, iman hakikatleri anlatılsın diyorsun ama mevcut laik sistem içinde bu olmaz. Nasıl olacak? Vakıflar, dernekler, sivil toplum kuruluşları. Cumhurbaşkanı ne desin yani? Ama olabildiği kadar da bir bakabiliriz. Anayasaya bir bakalım. Devlet kanalıyla ne yapılabilir, vakıflar kanalıyla ne yapılabilir bunu bir rapor haline getirelim. Hükümete sunalım. İman hakikatleri, Kuran mucizelerini devlet eliyle anlatabilir miyiz? Vakıflar eliyle nasıl yapabiliriz, nasıl anlatabiliriz? Gençlerin imanının artması için, daha takva olmaları için neler yapabiliriz bunlara bir bakalım. Rapor olarak hazırlamamız iyi olur. Hükümete biz sık sık rapor olarak sunalım. Böyle mütalaa şeklinde sunalım. Bundan sonra böyle bir yöntem geliştirelim. Televizyonda söylüyoruz, Allah razı olsun yine tabii gereken tedbirleri alıyorlar, gerekeni yapıyorlar ama detaylı rapor sunmak daha da kolaylaştırır. Çünkü devletin memurları şimdi oturup, ben bunu üsteleyeyim, şunu yapayım, İttihat-ı İslam’ı yayayım, Kuran mucizelerini anlatayım. Bunu yapamaz. Ama hazır verir de mevcut laik sistem içerisinde anlatılabilecek şekilde tarif edersek yaparlar. Hükümetin bir engel çıkartması mümkün değil. Yalnız Tayyip Hoca’yı çok güçlü konumda tutmak çok hayati. O çok hayati bir konu. Sayın Kılıçdaroğlu’yla bir konuşabiliriz. CHP ileri gelenleriyle konuşabiliriz. Gereksiz bir muhalefet var. Bu öfke. Etrafındakiler teşvik ediyorlar. Böyle kinli bazı yaşlı kadınlar var, kinli bazı yaşlı erkekler var. Acayip öfkeliler, CHP Genel Merkezi’ne gidiyorlar, teşvik ediyorlar yöneticileri. Ortada hiçbir şey yok. Gereksiz yere öfkeleniyorlar. Şimdi o konuda, CHP’nin tutumu AK Parti’nin aleyhine oluyor ama şimdi o da AK Parti’nin daha başarılı olmasını sağlıyor. Halk buna çok önem verir yani mesela farz edelim diyor ki, “para kaçırdı” falan. Ama aslı çıkmıyor. Şimdi halk o zaman daha fazla oy verir. Bu doğal olarak böyle oluyor. Bu planlanarak yapılacak bir şey değil. Onun için bu meydana gelen fırsatlarda aslında olmasın dediğimiz şeyler ama olduğunda da çok faydası olan, hayırlı olan şeyler. Özetle gençlik bütün gücüyle Tayyip Hoca’yı desteklemesi gerekiyor. Bir de ülkücü gençliğin desteklenmesi, güçlendirilmesi çok önemli. Her nerede olursa olsun, ülkücü gençliğe destek olmak lazım. Mesela farz edelim ülkü ocağı varsa, oraya bir teberruda bulunmak, kitapsa kitap göndermek. Hiçbir şey yoksa teşvik etmek, dua etmek, takdir etmek. Gençlerin ülkücü olması için onları kalben ısındıracak imkanlar aramak. Çünkü Türkiye’nin bekası için ülkücü gençlik hakikaten çok önemli, hayati. Bunu herkes biliyor. Her yerdeler maşaAllah. Her yerde şevkleri çok güzel ama sayılarının artması çok önemli. Fakat ben eski heyecanı yeniden istiyorum fakat şöyle, eskiden devletle iç içeydi ülkücüler ama devleti destekliyorlardı fakat devlet biraz tedirgin oldu. Sanki devlete karşı da bir tutum varmış gibi de algılandı. Böyle bir algının olmamasına çok özen gösteriyor ülkücüler. Şu an devletin içinde daha eridiler, daha iyi bu, çok daha güzel oldu. Fakat o coşkuyla beraber bunu yapabiliriz. O coşkudan biraz bazı yöneticiler çekiniyorlar. Bayağı güzel halbuki, çok şahane. Onu bir daha bir rapor olarak sunabiliriz.

Destici Hocam’a helal olsun, bugün Tayyip Hocam’ı ziyarete gitmiş Sayın Destici. Tüm milli meselelerde hükümetin yanında olduklarını söylemiş. Bak ısrarla söylüyordum. “Büyük Birlik Partisi hükümetle birlikte hareket etsin” dedim. Israrla söyledik. Bak Allah duamızı kabul etti elhamdülillah. 2019 seçimleri için düzenleme istemiş. Bu da Allahualem 2019’da AK Parti ile ittifakla seçime gidecekler. Mükemmel haber. Milliyetçi Hareket Partisi, Sayın Destici ve Tayyip Hocam aman ha, mutlaka birlikte. Tayyip Hocam’a tam destek. Ne belge gösterirlerse göstersinler. Video da gösterebilirler, telefon konuşması da. Hiç umurumuzda değil. Ben o insanın kişiliğine bakarım. Dava adamı mı değil mi? Dava adamı, bitti. Dünyadan geçmiş bir insan. Bana hiç hikaye yapmasınlar, hikaye anlatmasınlar. Yıllarca incelediler bak, ben bunu defalarca söylüyorum. CIA, MI6, Alman gizli servisi yani İngiliz derin devletine bağlı bütün sistemler ve FETÖ. FETÖ’nün yaverleri ta yanındaydı Tayyip Hoca’nın. Odası, evi, her yeri incelendi. Kardeşim hiçbir şey çıkmadı, bitti. Edebiyatı bırakın, boş yere uğraşıyorsunuz. Sonuna kadar destek Tayyip Hoca’ya. Gayet dürüst.

Biz aslında hükümete rapor sunuyoruz tabii, ben bunu dillendirmiyorum. Uzun süreden beri sunuyoruz rapor ve Allah razı olsun o sunduğumuz raporlara göre de birçok güzel gelişme oldu, çok fazla oldu. Fakat yeni gelişen konularda da devamını istiyoruz.

Herkes birbirinden güzel. Allah bak sayınızı sürekli artırıyor. Münafıklar bir düşünsünler. Allah yanlarında böyle bir tane eli yüzü nurlu bir kadın bulunduruyor mu? Bak, lağımdan tiksinir gibi bütün kadınlar münafıklardan kaçınıyor. Bir tane yanlarında kadın yok. Bir düşün bak, Allah senin yanına bir tane kadın getirmiyor, münafıkların. Sadece birbirlerini kadın olarak görüyor münafıklar. Bak, rezalete bak ve birbirleriyle ilişkiye giriyorlar. Aklı başında bir kadın gider mi onların yanına? Deli olması lazım ama bak burada Allah, birbirinden güzel mümin kadınlar nasip ediyor ve muazzam bir sevgi meydana getiriyor. Münafık, buradan da münafık olduğunu rahatça anlayabilir ama tabii anlamak istemez ayrı mesele.

AYŞE KOÇ: Hepimiz size deli gibi aşığız. Onları müthiş kızdırıyor bu, öfkelendiriyor.

ADNAN OKTAR: İşte münafığı kızdıran çok fazla şey var. Ama Allah ayette, anlamazdan geldiklerini söylüyor. Yoksa ayetler, deliller çok açık. Her yönden açık. Aşağılık, ahlaksız, haysiyetsiz olduklarını görüyorlar. Ama bak “zulüm ve büyüklenme dolayısıyla” diyor Allah, “inkar ederler.” Zalimliklerinden ve büyüklenme, enaniyetten dolayı kabul ettikleri halde içten, reddederler diyor Allah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, adım Ayşenur. Erzurum’da okuyorum. Size şu sorum olacak. Ruh eğer Allah’ın ise biz kim oluyoruz? Bir de anlatımınız çok güzel, etkileyici anlatıyorsunuz. Ve şunu da söylemek istiyorum, her farklı bakışta çok karizmatik duruyorsunuz, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: İşte tipik bir mümin, ruh sahibi olduğu açıkça görülüyor, yüzündeki temizlikten, yüzündeki şuurdan bir de harikulade güzel çok çok güzel. Bakışlarındaki neşe, temizlik ve canımın içi bak yaşı küçük olduğu halde mükemmel şekilde tesettüre girmiş. Dışarda güzel bir kız tabii ki örtünmesi gerekir. Allah’ın hükmünü yerine getiriyor. Ama yüzündeki nur bütün açıklığıyla görülüyor yani. En zalim insan bile baksa yüzündeki nuru görür. Allah seni nuruyla sarsın, seni Ruhu’l Kudüs’le desteklediği anlaşılıyor. Canımın içi dünyalar güzelim Allah sana her türlü hayrı, bereketi, iyiliği, güzelliği versin cennette kardeş etsin Allah. Cennette sonsuza kadar seninle dost olmayı nasip etsin. Nurla sarılmışsın Allah’ın ruhunu taşıyorsun. Öyle bakınca tabii ki nur görürsün. Ben de sana baktığımda nur görüyorum, güzellik görüyorum. Allah seni hayrıyla, bereketiyle, uzun ömürle yaşatsın. Cennette dostluğunu, arkadaşlığını çok istiyorum. Allah hiç ayırmasın inşaAllah. Şimdi bak nezaketiyle tabii bunlar böyle açıkça söylenmez ama şöyle söyleyeyim. Biz en başından en sonuna kadar hep Allah ile beraberdik. En sonsuz öncede de Allah ile beraberdik sonsuz sonrada da Allah ile beraberiz.  Ve ruhumuz da Allah’ın ruhudur. Allah’ın ruhunu taşıyoruz. Ne anlıyorsanız anlayın. Ama Allah’ın zatı ayrıdır. Çünkü görülüyor zaten ama ruh Allah’ın ruhu. En başında yani alfa ve omega sonsuz önce ve sonsuz sonrada biz Allah ile hep beraberdik, hiç ayrılmadık. Hiçbir zaman için Allah yalnız olmadı.

Evet, dinliyorum. 

VTR: Ben Samsun’dan Tusem. Allah neden kötüleri yarattı?

ADNAN OKTAR: Şimdi Tusem sen kasten yapıyorsun herhalde. O yanaklar falan olay normal durmuyor, burun. Şekerlik, tatlılık, ballık ne kadar güzel. Canımın içi, güzeller güzelim mesela kötüler olmasa münafıklar olmasa ne olur biliyor musun? Cam gibi bir durgunluk olur, hayat ölür. Cennet olması için, iyilerin olması için, iyileri sevmemiz için, güzel olanları sevmemiz için kıyasa ihtiyacımız var. Yoksa hayat ölür mesela kâfir ve münafık, şeytan son derece lüzumludur. Yani müminin güzelliğini onlar sağlar, üstünlüğünü onlar sağlar mümine hayat sağlarlar. Müminin neşesini onlar sağlar. Onlarla kıyasla elde edilir mesela benim canım çocuklara bakıyoruz. Onların yüzüyle biz münafıkları kıyasladığımızda arada muazzam fark meydana geliyor. Ve onları biz çok candan seviyoruz. Küfür olmadan imtihan olmaz, münafık olmadan, şeytan olmadan imtihan olmaz. İmtihan olmayınca da biz değerli olmayız, yükselemeyiz ve yücelemeyiz. Birbirimizi sevemeyiz ve Allah vermesin cenneti de sevemeyiz. Hiçbir şeyi anlayamayız hiçbir şeyin anlamı olmaz. Allah vermesin. İmtihan şart, imtihansız hiçbir şeyiz. Yani sır içinde sır var tabii bak benim canımın içinin sorduğu soru çok önemli bir soru, bir evvel. Ve Tusem’in sorduğu soru da çok önemli. Biz alelade bir varlık değiliz. Allah’ın ruhunu taşıyan bir varlık alelade bir varlık olmaz. Allah’ın ruhunu taşıyan varlık hiçbir zaman için cehenneme gitmez. Samimiyse hiçbir şekilde cehenneme gitmez yani hay olan, canlı olan bir varlık cehenneme gitmez. Yani Allah’ın ruhunu taşıyan, Allah’ın ruhu cehenneme gitmez yani. Ne anlıyorsanız anlayın. Ama biz korkacağız tabii cehennemden korkacağız. Cehennemin insanı olmaktan Allah’a sığınacağız.

Evet dinliyorum.

VTR: Kadınlar, kendinden daha güzel kadınları neden kıskanırlar?

ADNAN OKTAR: Evet, hakikaten, yazık canlarım benim çok üzülüyorlar, güzel bir kadın gördüklerinde. Daha az sevileceklerini zannediyorlar. Hâlbuki olay bildikleri gibi değil. Yani çok hata var orada, çok büyük bir hata var. Orta güzellikte bir kadın düşünelim bir de dünyalar güzeli bir kadın. Bakın ikisi de eşittir. Ne kalıyor biliyor musun geriye? Akıl, tutku, derinlik kalıyor. Bir kadını akıl, tutku ve derinlik, insanı delirtecek derecede etkileyici hale getirebilir. Yani deli divane olursun. Aklıyla, orta derecede herhangi bir kadın, dünyalar güzeli kadın onun yanında hiç kalır adeta. Hiç yani çok durağan kalır. Allah onun kapısını kapamamıştır. Bu erkek için de geçerli, kadın için de. Mesela erkek herhangi bir insandır, herhangi görünüşte ama başka adam gelir omzu dev gibi kollar adamın kolunun üç misli her yer adale. Güçlü, kuvvetli ama bir de normal bir erkek var ama veyahut hatta daha zayıf diyelim bedenen daha zayıf, o şahsın kuvvetinin belki beşte biri bile yoktur onda beden kuvveti mesela o pazusuyla yüz kiloyu kaldırıyorsa o on beş kiloyu ancak kaldırıyor olabilir. Akıl, tutku ve derinlik kimdeyse kadın ona yönelir. Ve kadın deli divane olur öyle bir erkek için. Akıllı, tutkulu, aşkın sonsuz derinliğine onu çekebilen bir erkek için kadın delirir yani aklını atar. Öbürü ona sığır olarak gelir. Bir hayvan olarak gelir yani her şeyi iter. Her şeyi gıcık olur yemesi, içmesi, oturması, kalkması, adaleleri, sırtı, bacağı yani bir hayvan gibi gelir ona ve çok itici gelir. Onun için bunu bilmeyen tipler oluyor. Geliyor karnını gösteriyor, dönüyor poposunun resmini çekiyor koyuyor. Kadını daha da kızdırır bu mesela yandan sırıtarak resim çektirmiş cıvık hareketler yapıyor. Akılsızlığını sürekli gösteriyor elinde olmadan. Akıllı bir erkeğin yanında o bir hiçtir. Kadın da öyledir, güzel bir kadının yanında akıllı, derin, tutkulu bir kadın kahredici bir güçtür. İnsanı adeta sarhoş eder, esir eder. İnsanı hipnoza sokar öyle bir kadın. Delicesine bağlanmasına sebep olur. Onun için kapı kapalı değil onu bir kere bir kenara koyalım öyle bir şey yok. Kadınlar bunu yanlış biliyorlar. “ Aa daha güzel” bitti. O ilkel insanlar içindir. Ona göre erkeğe göredir o. Yani onun da erkek tiplemesi vardır. Mesela göbeğindeki baklavaya güveniyorsa işte kadının da ince bacaklı olması, geniş omuzlu olması onun kendi kafasına göre öyle bir şeyi vardır. Bunlar arasında bir şey olur mu? Olmaz. Hiçbir şey olmaz kadın ondan zevk almaz o da kadından zevk almaz, bak beğenmesine rağmen, müthiş beğenmesine rağmen hiç zevk almaz hiç etkilenmez. Ruhunda hiçbir heyecan duymaz. Onun için güzel olmayan kadınlar yani normal güzellikte olan kadınlar çok yanlış biliyorlar. Yani tutkuyla akıl almaz bir güce dönüşürler. Bazen ben kız arkadaşlarımda görüyorum öyle, konuşuyoruz falan söylüyorum. Yani tutku gücünün artmasıyla, gücünün nasıl artacağını tarif ettiğimde zaten anlıyor ve onu da yaşıyor hakikaten. Görüyor kendisindeki gücü o zaman. Öbür türlü olanlar boş yere kendini üzüyorlar. Yanlış biliyorlar yani Allah aklın gücünü kahredici bir güç olarak yaratmıştır, tutkunun gücünü, aşkın gücünü. Onun bir kapısı vardır o açıldı mı insanı o sarhoş eder, alır içine götürür. Yani hatta kadın onun gücüne dayanamayabilir, tutkunun gücüne dayanamayabilir.  Yani çok korkunç bir etki yapar, şiddetli etki yani bütün vücudunu sarsar. Kalbi dışına çıkacak gibi olur, boğulacak gibi hisseder kendini onun şiddetinden. O, muazzam bir güçtür tabii hiçbir şey olmaz ayrı daha onu sıhhatli daha sağlıklı hale gelir ama vücudunu da çok sarsar. Aldığı hazzın şiddeti, tutku hazzının şiddeti çok çok yüksek olur. Yani tarif edemeyeceği bir zevk ve güzellik oluşur.

Evet dinliyorum.

VTR: Beyin gücü metafizik olaylara sebep olur mu?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, nasıl temizsin sen, nasıl güzelsin. Burun minnacık ve çok şeker, kaşların çok güzel, gözün güzel, elmacık kemiklerin çok güzel, ağzın, dişlerin, çenen her yerin çok güzel ve tesettürlüsün, dindarsın. Aferin sana benim bir tanem, aferin ve yüzün de nur gibi çok efendi ve güvenilir olduğun yani gözü kapalı insan sana güvenir. Hızman da şahane olmuş, çok yakışmış. Allah sana uzun ömür versin, hayır, bereket versin. Modern, arif yüzlü bir kızsın ayrıca arifesin yani o hissediliyor. Senin güzelliğinden ben yani önce bu konuyu anlatayım diye durdum yani amacım bu. Senin sevgini anlatmak şu an, sana olan sevgimi anlatmak aynı zamanda. Sevgi insanı olduğun anlaşılıyor. Allah sana cennette uzun ömür versin, cennette seni bana kardeş, dost, arkadaş etsin. Çok sevinirim seni cennette yanımda görürsem. Beyin gücü, dünya hâkimiyetine sebep oluyor, metafizik olaylar hiç kalır. Yani bütün dünya emrine girer insanın. Beyin sağlamsa çok samimiyse, tam samimiyse, Allah'a tam ram olduysa o, dünya hâkimiyeti getirir. Bütün dünya o insana hizmet eder ama bütün dünya, olaylar, tarih direkt ona göre yönlenir, her şey. Yani Birleşmiş Milletler de ona göre hareket eder, NATO da ona göre hareket eder ama haberi bile olmaz.  Bütün sistem ona göre hareket eder. Gökteki yıldızlar, olaylar, yer, yerdeki hareketler hep ona göre hareket eder. Mesela Mehdi (as) için diyor ya; “Yer ve gök ehli ondan razı olur” dediği o, hadis. Bak, yer ve gök ehli. Yer olduğu gibi ona uyuyor, gök de olduğu gibi ona uyuyor ama fark edilmez bu. Yani dikkatlice bakılırsa fark edilir ama benim canımın dediği tabii o değil. Yani beyin gücüyle mesela bir çatalı bükmek mümkün mü, eşyayı hareket ettirmek mümkün mü, onu demek istiyor değil mi? O, iyi bir şey değil yani onun olması, imtihan açısından iyi bir şey değil. Fark edilmeyen mucizeler daha iyidir yani iman nuruyla anlaşılan mucizeler daha iyidir, düşünerek. Alenen olanlar sevap kaybettirir, sevabın gücünü kırdırır. Yani olmamasını istemek daha iyi, yoksa olur yani harikalar olur. Zor zamanlarda olur, zor zamanlarda olur, ara ara olur.

Evet dinliyorum.

VTR: Sayın Hocam, münafıklar hayatları boyunca nasıl keriz olarak yaşayabiliyorlar?

ADNAN OKTAR: Yüzündeki güzellik, nur çok çok güzel. Çok çok güzel, acayip yakışıklısın ama acayip ve yüzündeki nur ve imani ışık çok açık görülüyor. Allah'ın ruhunu taşıdığın hemen hissediliyor. Ehl-i Said olduğun anlaşılıyor, mesela said bir mümin olduğun anlaşılıyor. Her hattın da mükemmel; kaş, göz, dişler her yer çok güzel. Allah sana uzun ömür versin.

Münafık, aslında şeytandır, şeytan da münafıktır, aynıdır ikisi. Ama bazen şeytan, insan suretine girer, müminlerin yanına gelir. Müminler farkına varmaz yani sonra farkına varır. Mesela beraber yaşarlar, gezer, haberi yok müminin, yanında şeytan olduğunu bilmiyor. Sonra şeytan; “Merhaba” diyor, kendini tanıtıyor, münafık sonra ortaya çıkar. Yani şeytan olduğunu tanıtır, kendini tanıtır. Tanıttığında çok önemlidir o yani iman açısından, imtihan açısından çok hayatidir. Yani şeytan hiçbir şekilde takibi bırakılmaz, yakalandığında hiç bırakmamak lazım. Yani insan olarak suretinde tecelli ettiğinde zaten cisim tecellisi olduğu için gizlenmesi mümkün değildir. Yani hazır elinin altında, görebildiğin şekilde şeytanı yakaladın demektir. Artık ona göre o ibadetin şeklini güçlendirerek ve arttırarak Kuran'a göre tanzim etmek gerekiyor. Yani şeytandan kaçmak olmaz, yani, “Bana ne, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” işte “it yürür, kervan yürür” veyahut buna benzer bir sözle şeytan terk edilmez. Yani ibadete muhalif bir şey bu. Allah senin ayağına gönderdiyse, yanına gönderdiyse şeytanı, artık ibadetin vakti gelmiştir. O ibadetin en mükemmel şekilde ifa edilmesi gerekiyor. O ibadet de Kuran'la ifa edilir, tabii hukukla, kanunla, akılla, irfanla. Tabii şeytan, çok çemkiren ve çok saldırgan, çok vahşi görünen bir mahlûktur şeytan. Ama mümin tabii onun vahşiliğinden yahut saldırganlığından, azgınlığından onun şeytanlığını daha iyi anladığı için daha iyi üstüne çöker. Yani onun vahşiliği zaten şeytan olduğunun vurgusudur. Çok açık alametidir ve ona gelen vahyi çok iyi takip etmek lazım. Fakat ilimde râsih olanlar onu yapabilir yani onun tefsiri yapılması lazım. Şeytan ona kesintisiz vahyeder, yazılı olarak da varsa vahiy zaten çok önemli, şeytanın vahyi. Her satırı çok önemlidir yani nerelerde müminlere karşı kin duyuyor, nerelerde haset duyuyor, kimleri hedefliyor, ana hedefi kim? Genellikle hep peygamberleri ve müminlerin başı olan kişileri hedefler şeytan. Yani en önemli konu odur ve ayette de bu görülüyor Kuran'da açık açık vurguluyor. Mesela münafıkların en büyük hedefi Peygamberimiz (sav)’di. Sonra sahabeler, Hz. Ali (kv), Hz. Osman (ra), Hz. Ömer (ra) ve şehit ettiler zaten görüyorsunuz ama Resulullah (sav) zamanında bir şey yapamadılar. Resulullah (sav) çünkü Kuran'la onları bir manevi tılsım altına aldı ve onları kullandı. Mesela üç yüz münafığı kullandı ve eşek gibi hizmet ettiler Peygamberimiz (sav)’e, eşekler gibi. Mesela birçok cariye getirdiler Peygamberimiz (sav)’e, para getirdiler, mal mülk, tarlalar, hayvanlar yani ucu bucağı yok. Yüz binlerce deve, Peygamberimiz (sav)’in evini silip süpürdüler, bahçeyi, develerin altını onlar temizlediler, ahırları onlara temizlettirdi Peygamberimiz (sav). Münafıklar, bütün at ahırlarını temizlediler, at, eşek ahırları hep onlar görevliydi yani münafıklar görevliydi. Zaten en ağırlığına giden o münafıkların. Diyor; “O” diyor, “karısıyla” diyor, “cennet gibi yaşıyor” diyor, biz” diyor, “eşek ahırlarında eşek ahırlarını temizliyoruz” falan. Peygamberimiz (sav) çok nezaketli davrandı tabii çok, onları hiç sarsmamaya dikkat etti. Artık canı burnuna gelince münafıkların kendilerini attılar, dar attılar yani. Sonra kudurmuş gibi başladılar, işte Hasan'ın şu kadar karısı var, Hüseyin'in bu kadar karısı var, senin bu kadar karın var, şöyle yiyorsunuz böyle içiyorsunuz, böyle giyiniyorsunuz kudurup, çıldırıp, kendilerini dinozor gibi böyle yerlere atmaya başladılar. Peygamberimiz (sav) tabii ondan sonra onlarla yollarını tamamen ayırdı ve daha tabii özenli bir politikayla kendi içinde rahat, huzur içinde yaşadı Peygamberimiz (sav). Ama sonra bu kahpeler, dikkat üzerlerinden çekildiği için, bak dikkat edin şeytanın üstünden dikkat çekildiği için şeytanın ipi koptu ve takibi kalktığı için münafıkların kudurdular. Gittiler, Hazreti Osman (ra)'ın şehit ettiler, Hazreti Ali (kv)'yi şehit ettiler, Hazreti Ömer (ra)'i şehit ettiler. Ya kardeşim yakalamışsın, çöksene üstlerine, kullansana onları. Hata yaptılar, Hz. Osman (ra) mübarek, canımın içi çok büyük hata yaptı. Tavanda bekliyor adamlar, münafıklar, “Ya” dedi, “Müslümanların canı yanmasın.” Ya kardeşim şeytanın canı yanmasın diyorsun, nerenin Müslümanı? Müslüman var mı ortada? “Seni” diyor, “halifelikten indireceğiz, yapmazsan öldüreceğiz” diyor, bu nedir fitne. Fitne katilden beter, hükmü ağır İslam'da, çok ağırdır yani çok ağır. Efendime söyleyeyim tabii olay kötü gelişti. Hz. Osman (ra) hiç ellemedi münafıkları, hiç. Ya kardeşim şeytan, değil mi, eline geçti Müslümanın ne yapar? Üstüne çöker.  Kanunla, hukukla, ilimle, irfanla. Hz. Ali (kv) de öyle, mübarek ellemedi rahat rahat, püfür püfür gidip namazını kılıp gidip geliyor. Münafıklar at oynatıyor, gayet rahatlar.

Peygamberimiz (sav) diyor ki; “Ya Ebû Zerr” diyor, “insanlarının şeytanlarının şerrinden Allah'a sığın buyurdu” diyor. “Ya Resulullah” diyor Ebû Zerr, “insan şeytanları da mı var?” diyor. Yani o başka türlü düşünüyor. Hâlbuki münafık, zaten şeytan oluyor. Resulullah “Evet” buyurdu. Nesaî, İstiaze bölümü 48; Müsned, 5/178’de. Resulullah (sav) çok dikkatlice onları kullandı. Bakın, ahır görevlisiydiler, yıllarca yirmi yaşından kırk yaşına kadar deve temizliği yaptılar. Saç, baş bembeyaz, efendim saçlar böyle tüyü dökülmüş tavuk gibi. Aklı başında bir tane kadın bulamazsın münafıkların karşısında ama belki mesela bir kiralık, Allah vermesin bir fahişe falan bulabilirler falan o ayrı mesele ama bunun dışında aklı başında kadın münafığın yanında bulunmaz. Bir mucizedir bu, mucizedir, asla olmaz. Kadınlar fıtraten nefret eder münafıklardan, Allah'ın hikmeti, görür görmez anlar. Yani Allah onlara bir içgüdü vermiştir anlar, yanaşmazlar.

Münafıklara bir parça dinleteyim. Münafıklar bunu duyduğunda her seferinde titresin. Bilsinler ki illaki bir şey olacak. İlimle, irfanla ve kanunla hukukla bu müzik onların kabusudur. Şeytanın kabusudur. Bunu her zaman onlara hatırlatacağım.

Münafık böyle ucuz kahraman takılır. Kendini cesur gibi gösterir ama çok ödlek, çok aşağılıktır.

Erzincanlı yavru kediye eziyet eden asker. Kardeşim o akıl hastası falandır. Millete öyle şeyler gösterilmez. Yalnız bunlarda tabii hapis cezası falan çıksın böyle şeylerde. Mesela kediyi falan o şekilde dövdüyse. Hayvanı mesela vurarak öldürdüyse en az on yıl, on beş yıl hapis cezası verilsin. Kediyi öldürdüyse hatta yirmi yıl yani bilerek öldürdüyse. Bilmeden mesela arabayla eziyor o olmaz onda bir şey yok. Mesela kazara ondan bir şey çıkmaz. Allah vermesin.

GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: O sırada yaklaşık altı, yedi kişi şahit oluyor hiç ellemiyorlar.

ADNAN OKTAR: İşte orada onu halbuki asker adam beş dakikada orada hizaya getirebilirlerdi, ikna edebilirlerdi. Biraz çekingen davranmışlar. Bazen basiret bağlanması oluyor bu tip şeylerde. Üstüne çöksene. Aynı insan korur gibi korumak lazım. Seyretmek çok acayip. Ha bir çocuğa saldırmış, ha bir kediye saldırmış. Orada gereği yapılması gerekiyordu. Hiçbir şey de olmazdı. Bazen böyle basiret bağlanması oluyor. Bundan kaçınmak lazım. Bilerek ve kasten taammüden bir kediyi, hayvanı öldürdüyse şahıs aynı insan gibi cezalandırılsın. Direkt hemen gözaltına alınsın. Doğrudan hemen direkt suçüstü mahkemesine çıkarılsın. Ve derhal tutuklansın. Ve hücre hapsi. Kedinin de resmini koyacaksın karşısına. Hücresine o kedinin resmini de koyacaksın. Işıklı pano şeklinde. Yatacak on yıl, on beş yıl. Her gün görecek o kediyi. Çünkü ona yapan adam da öldürür rahatça yapar onu. Gerçekten yapar yani. Çünkü kanundan çekindiği için insan öldürmüyor o. Adam öldürür o her şey yapar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kuran insanların ruhlarını temizler mi?

ADNAN OKTAR: Yüzün çok masum, çok temiz, bayağı yakışıklı ve güzelsin. Allah seni nuruyla, hidayetiyle, cennetiyle sarsın. Çok masum bakışların, çok insancıl. Bir daha.

VTR: Kuran insanların ruhlarını temizler mi?

ADNAN OKTAR: Evet, akıllı olmasını sağlar, normal insan olmasını sağlar. Kuran olmadığında insan normal akla sahip olmaz. Tevrat’la da insan akıllı olur. Kuran’ın hakemliğinde Tevrat onda da çok akıllı olur. Onun için Museviler çok akıllıdırlar. Bütün Nobel ödülleri falan hep onlarındır. Bütün buluşları hep Museviler yaparlar. Çok akıllı olur insan. Hristiyanlarda da öyle İncil’e tam uyarsa çok akıllı olur. Ama Kuran’ın hakemliğinde olması lazım, Kuran’ın hakemliğinde. Zaten öyle insanlar Kuran da okuyorlar. Kuran’ın hakemliğinde okuyorlar kitapları. Öyle boş kafalı insan olmaz o insanlar.

Mehter münafıkların kabusu olacak inşaAllah. Ecdattan yadigar, münafıkların kafasına tokmak maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Çirkin ama akıllı bir kadını sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Nasıl güzelliği? Çok güzel değil mi? Yüzü ışık gibi canımın içi. Allah sana uzun ömür versin. Hidayet, nur, bereket, sağlık, sıhhat her türlü iyiliği, güzelliği sana nasip etsin. Çok tatlı ya insanın içi açılıyor maşaAllah. Çok temiz ruhu yani saide olduğu anlaşılıyor. Benim canıma Allah cennet nasip etsin. Cennette de bana dost arkadaş etsin. Canım benim aslında kadınlar o sırrı bilirler birçok kadın bilir. Ama bazen iman zafiyetinde onu uygulamazlar. İman çünkü çok müthiş bir güçtür. İnsanın ruhuna müthiş etki yapar. Çirkin kadın bir de bakarsın ki iman ettiğinde mucize olarak güzelleşir. O yavaş yavaş Allah'ın bir mucizesidir. Milim milim onu küçük küçük şeylerle Allah güzelleştirir. Ve ona akıl almaz bir cazibe verir, tutku gücü verir. Yeter ki kadın o tutkusunu, aşkını, derinliğini kullanabilsin. Yani tutkusunu, aşkını, derinliğini kullanabilmesi çok önemlidir. Ama onun için kadının bir kere erkeğe çok güvenmesi lazım, çok sevmesi, onun Allah’tan gerçekten korktuğuna, sırdaş olduğuna, vefalı olduğuna inanması lazım. Gerçekten Allah'ın ruhunu taşıdığına inanması lazım. O zaman kadın kendindeki o akıl almaz gücü ona akıtmaya başlar. Ve o sevdiği erkekten de ona akmaya başlar. İki taraf da bunun neticesinde müthiş güzelleşirler. Kadın akıl almaz güzel hale gelir. Ve ruhu cennete döner. Bazı kadınlar bunu bilmediği için boş yere kendilerini üze üze üze hayatlarını geçiriyorlar bu çok önemli bir sırdır.

Evet dinliyorum. 

VTR: Neden Harun Yahya adını kullanıyorsunuz kitaplarınızda? Normalde adınız Adnan Oktar. Onu merak ediyorum Hocam saygılar.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bu ne yakışıklılık böyle. Fırtına gibi delikanlısın Allah sana uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin, hidayetiyle sarsın. Yazarlar müstear isim kullanırlar.  Eskiden beri bilinen bir şeydir. Bediüzzaman bile hep müstear isim kullandı Bediüzzaman diye. Halbuki ismi Said Nursi. Ama Bediüzzaman’dır. Bir çok alimde, birçok hocada bunu gördük. Müstear isim güzel bir şey. O dönemlerde ben müstear isim olarak Harun Yahya seçmiştim. Harun (as) Hz. Musa (as)’ın yardımcısıydı. Yahya (as) da Hz. İsa (as)’ın yardımcısıydı. Ben de Resulullah (sav)’ın yanında olduğum ona yardımcı olmaya gayret eden bir kul olduğum için, Peygamberimiz (sav)’in ümmetinden bir fert olduğum için dua mahiyetinde Resulullah (sav)’ın getirdiği o necip dine, İslam dinine yardımcı olmayı özlemle isteyerek o ismi aldım. Ama bilmeden çok güzel şey yapmışım. Harun çok önemli.

AYLİN KOCAMAN: Çok güzel bir isim.

ADNAN OKTAR: Evet. Mesela bilmiyordum ben Moşiyah, Mehdi (as)’ın da ismiymiş Harun. Museviler Aron diyorlar Mehdi (as)’a. Mesela hiç bilmem ben öyle bir şeyi. Çünkü ben o yıllarda o konuları hiç bilmiyordum. Aron Kohen o şekilde. Kohen soyundan geliyor çünkü. Harun çok önemlidir Tevrat’ta. Hep Harun Harun Harun o şekilde geçer Aron.

Evet, dinliyorum

GÜLEN BATURALP: Mersin’de üniversite öğrencisi Zelal Topçul teyzesiyle bindiği minibüste herkesin gözü önünde kaçırıldı. Ailesi ve polis kaçırılan kızlarını ararken Topçul’un kaçırılma anı bindiği minibüsün güvenlik kamerasına yansıdı. Genç kızı kaçıranların kimliği de belli oldu. 

ADNAN OKTAR: Bulsunlar. Kaçırma falan bunlar nasıl oluyor ben bunu anlamıyorum. Minibüste adamlar var. “Ne oluyor?” falan dersin. Kaçırıyorsa öldürebilir de her şey yapabilir ona nasıl müsaade ediyorsunuz?

GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: Korkuyorlar herhalde.

ADNAN OKTAR: Korkacak ne var en fazla şehit olursun. Üç-beş kişi tutsa kolundan olur biter yani hiçbir şey yapamaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Göz hakkı diye bir şey var mıdır?

ADNAN OKTAR: Çok güzelsin çok. Allah güzelliğini kat kat artırsın. Muhteşem olmuşsun çok çok. Allah seni cennetiyle ödüllendirsin, hidayetiyle sarsın. Nefes kesici güzelsin nefes. Bakışların çok güzel, yüzündeki anlam muhteşem. Ve çok pozitif, saide karakterli bir mümin hanım olduğun belli oluyor. Allah seni cennette bana dost arkadaş etsin. Acayip sevinirim yanımda olursan. Göz hakkı tabii Müslümanların güzel ahlakının bir anlatımıdır bu. Mesela mal dağıtılıyor, bir yerde bir şey dağıtıyorsun göz hakkı görüyor hemen ona. Mesela döner var baktı çocuk içi çektiğini anlarsın “gel yavrum” dersin “sana da göz hakkı” ona da döner alırsın. Veyahut bir fakir oradan geçiyor içi sindi alırsın. Veyahut bir ayakkabı aldın çocuğun ayağında ayakkabı yok lastik ayakkabı fakat bakıyor. Göz hakkı “gel yavrum sana da bir tane alayım” dersin ona da alırsın. Veyahut palto aldın giydin. Çocuk üşüyerek sana bakıyor. Göz hakkı “gel yavrum” dersin sana da hemen bir palto alırsın.  Ona göz hakkı denir. Müslümanlıkta bir mazlumun bir şeyi gördüğünde imrendiğini hissettiğinde hemen ona da o nimetten sunmak.

Hz. Osman (ra)’ı şehit ettiğinde münafıklar Hz. Osman (ra)’ın kanının damladığı ayet. “Allah sana kafidir” ayeti. Allah sana yeterlidir. Kan oraya damlamış. Bak münafıkların kılıcıyla şehit edildi. O kahpelere kinimiz çok şiddetli. Yani şeytanın avanesine, şeytanı mutlaka bu yüzyılda Allah'ın izniyle Mehdi (as)’ın öncülüğünde mağlup edeceğiz.

EBRU ALTAN: Siz bugün çok önemli bir şey söylediniz. “Münafıklar sadece şeytanın ilhamını yayarlar” dediniz. “İslam'la ilgili, İslam’ı yaymak için, tebliğ yapmak için hiçbir şey yapmaz” dediniz. En önemli alamet bu aslında.

ADNAN OKTAR: Evet, münafığa şeytan sürekli vahyeder. Onun vahyini yalnız ilim ehline teslim etmek lazım. Her satırı şeytanın vahyidir. Çok dikkatli incelenmesi lazım. Yani şeytanın ruhunu orada açık açık görebiliriz. Felsefesini, mantığını, nelere kinlendiğini, nelere haset ettiğini, Müslümanlara nerelerden saldırmak istediğini hepsini görürüz. Bu çok kıymetli bir bilgidir. Ama aklı zayıf olanların tabii çıkarabileceği bir hüküm olmaz bu. Onlar için ayrıdır. Ayrı bir şey yapmak lazım. Onlara onun tefsirini sunmak lazım. Münafık çıkaramaz çünkü. İlimde rasih olanların çıkarabileceği bir şeydir. Çünkü şeytan vahyettiğinde çok karanlık dünyasını, o karanlık azgınlığını ifade eder. Ama o cümlelerin arasından onu çıkartmak ayrı bir ilimdir.

ASLI HANTAL: Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü konuşmasında şöyle söyledi. “Değerli kardeşlerim dün Muş’ta bazı sinyaller aldığımı belirterek mal varlıklarını başka ülkelere kaçırmaya çalışanlar bulunduğunu söylemiştim. Bizim bu kazançları yurtdışına kaçırmak isteyenlere iyi gözle bakmayacağımızı söylemiştim. Bu konuda farklı değerlendirmeler yapıldığını gördüm. Benim sermaye hareketlerinin sınırlandırılması yönünde bir talimatım söz konusu değildir. FETÖ gibi, PKK gibi terör örgütleriyle ilgili olarak paraları yurt dışına kaçıranlar zaten haindir. Benim söylediğim işadamlarımızın yerli ve milli duruş sergilemesi gerektiğidir. İşadamlarımız şu günlerde ülke ekonomisine sahip çıkmayacaksa soruyorum ne zaman sahip çıkacaktır. Şu günlerde ülkesine güvenmeyen işadamı hiç kusura bakmasın yerli değildir milli de değildir.

ADNAN OKTAR: Tabii egoist, bencil bir insan ahlaksız, haysiyetsiz, şerefsiz ve namussuzdur. Önce vatanı, milleti, devleti. “Bana ne vatandan, milletten, devletten” diyorsa o hayvandır. O kaçtığı ülkede de hayvandır her yerde hayvandır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Benim adım Mert. Adnan Bey, ben bu sene hayallerim için Deniz Harp Okulu’nu kazanmıştım, vazgeçtim. Hayalim hukuk, sizce doğru yapmış mıyım?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım hukuk daha sakindir tabii askerlik biraz disiplin gerektiren bir sistem. Yakışıklım ama sen denizi de seviyorsun gibi geldi bana üslup olarak. Fakat hukukçu olarak da yine denizle iç içe olabilirsin. O engellemez. Daha sakin bir hayatın olur. Allah seni öyle sevk ettiğine göre bir hayır vardır. Onda rahat edeceksin demek ki. Allah'a bırak kendini zaten kaderin dışında bir şey olmaz. Kaderin o yöndeyse ki öyle görünüyor. Sen onda hayra erdin demektir. Allah mübarek etsin.

Evet.

VTR: İnsan dünyada misafir midir?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım saçlar İrlanda kızılı. İrlandalılara benziyor. Nadir rastlanan bir saç rengi. İsrail’de de daha çoktur. Ama İsa Mesih’in de saç renginde böyle bir renk var. Fakat tabii sarılar daha çok. Altın sarısı saçında daha çok. Ben yakışıklımı bir daha dinliyeyim.

VTR: İnsan dünyada misafir midir?

ADNAN OKTAR: Evet, eğitime gelmiş misafir. Zer aleminde nasıl misafirdik burada da öyle eğitim yani ne olduğumuzu görüyoruz, kendimizi görüyoruz, kendimizi seviyoruz. Kendimiz hakkında bilgi ediniyoruz. Ahirette neden sevildiğimizi anlayacağız çünkü burada zorluklarla karşılaşıyoruz ya o zorlukları da müminler görüyor o yüzden bir sevgi oluşuyor. Ahirette neden sevildiğimizi anlamamız inandırıcı oluyor o zaman. Yoksa durduk yere “ben seni seviyorum” dese “neden seviyorsun?” diye insan bir mana veremez. Mesela gelmiş cennet hurisi “ben seni çok seviyorum” hangi özelliğimden dolayı seviyorsun diye insan düşünür. Ama diyor “sen şu fedakarlıkları yaptın bunu yaptın.” Huri bilgileniyor onun hakkında “şu şu şu özelliklerinden dolayı ben seni canımdan çok seviyorum” diyor. O inandırıcı oluyor o zaman oradaki sevgi o hurinin sevgisi insan ruhunu doyuruyor. Ama öbür türlü hiçbir özelliğin yok “seni seviyorum” inanmazsın ki zaten sevdiğine inanmazsın, o da seni sevdiğine inanmaz bir sebep yok. O zaman sevgi ortadan kalkmış olur. O yüzden eğitim önemli önce bir eğitim dünyada. İmtihan adı imtihandır ama asıl sebep eğitimdir. Yani bizim kendi kendimizi eğitmemiz Allah tarafından eğitilmemiz.

Evet.

VTR: Sinop’tan Murat Bilgili. Selamlar Hocam, Seni seviyor ve izliyoruz.

ADNAN OKTAR: Murat Bilgili Sinop’un aslanı bir de minik bir melek var yanında tatlı göreyim bakayım. Bak sen elime geçersen senin o burnunu ısırırım ben senin. Külahın şekerliğine bak kafaya da geçirmiş onu. Kıyafetin de tatlılığına bak. Murat, Allah seni muradına erdirsin, kalbini imanla, hikmetle, Allah sevgisiyle doldursun Rabbimiz. Cennette de kardeş etsin Cenab-ı Allah seni. Aleykümselam.

Evet, dinliyorum.

VTR: Melekler de Hz. Mehdi (as)’ye yardım eder mi?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, severim senin temizliğini, nurunu, efendiliğini nasıl güzel insansın sen, nasıl temizsin. Aferin benim canıma tesettürün çok güzel olmuş, kıyafetinle de uyumlu olmuş. Tabii özenli tesettür de çok önemli çarşaf hükmünde giydiğin için Ahzab Suresi’nin hükmünü yaptığın için erkeklerin elde edemediği sevabı kazanmış oluyorsun. Ve senin her dakikan, her saniyen sevap her dakikan, her saniyen. Allah erkeklere böyle bir imkan vermemiş, kadınlara vermiş bunu. Her dakika namaz kılmış gibi sevap. Çünkü Allah için iffetini korumak için yapıyor o yüzden de Allah bak nasıl nur vermiş eline yüzüne. Canımın  içi Allah seni cennette bana kardeş etsin inşaAllah. Ben güzel yüzlümü sesinden bir daha dinleyeyim.

VTR: Melekler de Hz. Mehdi (as)’ye yardım eder mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi aslında Mehdi (as)’ye şeytanlar ve iblis dünya çapında saldırıyor şu an var o dünya çapında saldırıyor ve münafikun ve münafıkat da. En seçmece o devrin en aşağılık, en karaktersiz, en ahlaksız münafıkları şu an Mehdi (as)’ye sevk edilmiş durumda ve en azılı şeytanlar tabii. Münafık derken şeytan çünkü bedeni, kalıbı önemli değil o bir kalıpla geliyor, bir insan kalıbı ile gelmiş oluyor gelen şeytandır. En azgın şeytanlar, “kaypak şeytan” diyor kaypak. Karaktersiz, oynak, her an bir adilik yapan şeytan musallat olur. Onun için Peygamberimiz (sav) hadislerinde belirtiyor Mehdi (as)’nin sağında Cebrail (as), solunda Mikail (as) ve İsrafil (as) o üç melekle birlikte geziyor sürekli, çeşitli rivayetlerde yüz kırk bine kadar çıkıyor melek tarafından korunuyor. Ancak dengeleniyor şeytan saldırısında. Çünkü şeytanlar serbest bırakılmış ama Mehdi (as)’ye geldiklerinde darmadağın ediyor melekler. Yoksa doğrudan saldırmış olsalar tabii çok zor olur. Ama onlar böyle zırh oluşturduğu için Mehdi (as)’ye etki etmiyorlar. Çok fazla melek yardımcı oluyor. “Mehdi (as), Peygamberimiz (sav)’in adımlarını izleyecek” yani onun yolunda, onun izinde gidecek. “Kendisine görünmeden ona  yardımcı olan bir melek olacak” yani Cebrail (as). “Bitkini canlandıracak” adam bitkin böyle artık ayakta duramıyor “uykum var” diyor yahut “yorgunum” diyor yahut “takatim yok” diyor “onu canlandıracak Mehdi (as)” diyor “ve zayıfa yardımcı olacak” kim? Müslümanlara  ahir zamanda zayıf olan. Darwinizm’le, materyalizmle ezim ezim eziyorlar. Nerede yazıyor bu nerede bu hadis? Şeyh Muhyiddin Arabi Fütuhatı Mekkiyesi’nde.

Peygamberimiz (sav)’den hadis; “Mehdi (as), Cebrail (as) sağ tarafında, Mikail (as) sol tarafında olduğu bir halde  kıyam edecektir. Yakında söylediğim şeyleri hatırlayacaksınız” diyor Peygamberimiz (sav) bak “Yakında söylediğim şeyleri hatırlayacaksınız” İsrafil (as) de yanında, her büyük üç melek yanında.

Ebu Abdullah Caferi Sadık (as) şöyle buyurdu; Resullullah (sav) ferman etti ki; “El Kaim El Mehdi için 9 bin 313 bin melek inecektir” 9 bin 313 bunlar ayrı ayrı “inecektir ki bunlar Allah İsa’yı göğe yükselttiğinde onun beraberinde bulunuyordu” İsa (as)’ya eşlik etmişler. Kaç melek? 9 bin 313, 313 ayrı bir sayıdır biliyorsunuz 313. Mehdi (as)’nin talebelerinin de sayısıdır. “Hz. Cebrail ve Hz. Mikail ve 46 bin melek” 46 bin melek “İmam Mehdi’nin yardımcıları ve yoldaşları arasında olacaktır.” (Gaybeti Numani Sayfa  56, Bihar’ul Envar cilt 19 sayfa 284, Tefsir'ul Burhan cilt 1 sayfa 313)

“Zamanın İmamı, İmam Mehdi’nin zuhurundan önce kalpler buraya ve oraya dönmeye başlar” yani insanlar sapıtır anlamında. “Halkın içinde Hz. Mehdi’ye ilk biat edecek olan Cebrail (as)’dır” Bak işte bu harika oluşacak bunu insanlar görecek ama şekli daha değişik olacak. Mesela bir beyaz güvercin şeklinde gelebilir veyahut bir güvercin herhangi bir güvercin şeklinde gelebilir. “Halkın içinde Hz. Mehdi’ye ilk biat edecek olan Cebrail (as)’ dır” Peygamberimiz (sav) söylüyor. (Gaybeti Numani sayfa 374) 1200 yıllık kitap.

“Müminlerin emiri Hz. Ali KerremAllâhü Veche minberden şöyle dedi, Resullullah (sav) ferman etti; Zamanın İmamı Mehdi’nin zuhurundan önce kalpler buraya oraya dönmeye başlar. Bir kısmı bereketli bir kısmı çoraktır” kalplerin. “O zaman kötü niyetliler” münafıklar “helak olacak, ortadan kaybolanlar kaybolacak, iman edenler kalacak ve onlar ne az olacak üç yüz veya biraz daha fazla. Bedir Savaşı’nda Peygamberimiz (sav) ile birlikte savaşan bir grup melek onlara Mehdi ve talebeleri ile birlikte mücadele edecek.” (Gaybeti Numani) Bakın ta Bedir Savaşı’na katılmış melekler mücadeleye katılıyor melekler, Bedir Savaşı’na katılmış melekler. Onlar için zaman konusu olmadığı için yaşlanmamış Bedir Savaşı’nı görmüş aynı şekilde de Mehdi (as)’de de aynı melekler yardımcı Bedir Savaşı’ndaki melekler. Münafıklarla ve küfürle mücadelede yardımcı melekler.

İmam Ali KerremAllahü Veche “Allah, İmam Mehdi’yi, melekleri ile teyit edecektir. Melek dostları onu koruyacaktır, kendi nişaneleri ile yardım edecektir. Mehdi’yi yeryüzündekilere üstün kılacaktır. Gökyüzü bütün hayırlarını boşaltacaktır” harikalar meydana geliyor gökyüzünde “yeryüzündeki bütün hazineler onun için aşikar olacaktır.” Kutsal Sandık diğer bütün kutsal emanetler ve Kabe’nin altındaki hazineler. Piramitlerin içindeki hazineler yine Nemrut’a ait hazineler ve delail “Öyleyse ne mutlu o günü görenlere ve Mehdi’nin sözünü duyanlara.” (İsbatül Hüdat cilt 3 sayfa 524)

Evet, dinliyorum.

VTR: Adım Ayşegül, çarpık yapılaşmadan dolayı doğal afetler sırasında sığınabileceğimiz yerler oldukça az, bunun ne zaman çözüleceğini merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini. Çok dostane bayağı güzel, güvenilir, efendi. Nerede söylemiş acaba bu sözü? İstanbul’da mı söyledi? İstanbul’a gel İstanbul’a inşaAllah.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Keyif yapan kediler var.

ADNAN OKTAR: Hacı ağam oturmuş, köy ağası gibi çok komik adamlar hep beraber sokağı izliyorlar. Ama sahibi de çok komik manzarayı kaçırmaması.

Evet.

VTR: Esra Yıldız, Erzurum. İslam Birliği neden kurulmuyor?

ADNAN OKTAR: Güzel Esra Allah’ın bir planı oluyor, Allah’ın dediği bir vakit oluyor onun dışında kaderde bir izin olmuyor. Şimdi bu Mehdiyet’in son safhasındayız üç, beş, yedi, dokuz sene içinde bu güzelliğin oluşacağını diğer alametlere bakarak görebiliyoruz. Çünkü diğer alametler Peygamber (sav) ne dediyse çıktı. Hayret edilecek şeyler bunlar ama münafıklar bunları gizliyorlar, küfür de bunları gizliyor. Bir kısım Müslümanlar da gizliyor. İki uçlu kuyruklu yıldız çıkacak demek ne demek? Hiçbir bilim adamı, hiçbir tarih kitabı, hiçbir yerde bahsetmiyor. İki uçlu kuyruklu yıldız olmaz, bilimsel olarak olmaz mantığı yok ve diğer kuyruklu yıldızların aksine bir kuyruklu yıldız gitmez, bir sebebi de yok. Binlerce kuyruklu yıldız gelmiş geçmiş tarih içerisinde hiçbiri gerisin geri dönmemiş bu geri gidiyor ve hiçbiri iki uçlu olmaz, bu iki uçlu. Hiçbiri bu kadar parlak olmuyor, bu çok parlak. Bu kuyruklu yıldızı vaat etmiş Peygamber (sav), aynısıyla çıkmış. Bunu söyleyen Peygamber (sav)’in bu sözüne inanıyorsun çıkıyor. “Mehdi çıkacak” deyince buna niye inanmıyorsun? Bak detay detay tarif ediyor bak yıldızın eşkalini bildiriyor, Mehdi (as)’nin de eşkalini bildiriyor. Yıldızın eşkalini bildirdiğinde yıldız aynı o eşkalde çıkıyor. Aynı tarihte aynı şekilde tam çıkıyor. Çünkü bak ondan önce diyor ki “bir kuyruklu yıldız daha çıkacak” diyor şimdi kuyruklu yıldızı tek açıklamıyor “bir kuyruklu yıldız daha çıkacak” diyor o da çıkıyor mu? Çıkıyor, Halley. Şimdi diyor ki “iki uçlu kuyruklu yıldız çıkmadan önce kuraklık olacak” diyor “yağmurlar kesilecek” yağmurlar kesildi mi? Kesildi. Hatta Kızılırmak’ın suyunu Ankara’ya getirmeye kalktılar, barajlarda su kalmadı. Aynen dediği gibi çıktı. Sonra dedi ki Peygamberimiz (sav) “Bu kuyruklu yıldızın çıkışından sonra yağmurlar çoğalacak” çoğaldı mı? Aynısı ile çoğaldı ve seller oldu. Şimdi eşkal bildirimi tam mı? Tam bir eşkal ve gökte olacak bir olaydan bahsediyor insan değil bu. Gökteki bir varlıktan, canlı bir varlıktan bahsediyor o da canlı o iki uçlu olan da canlı, o da söz dinliyor çünkü. Şimdi eşkal tıpa tıp aynı, zaman tıpa tıp aynı dediği doğru çıktı mı? Çıktı, çıktı. Şimdi arkadan diyor ki “Mehdi’nin kaşı şöyle gözü böyle o da çıkacak” diyor “ona inanamam” diyor, Allah Allah. Peki “Kabe’ye baskın yapılacak” diyor dediği çıktı doğru mu? Çıktı. Bak şimdi “bu iki uçlu kuyruklu yıldızdan sonra bir de Bethlehem çıkacak” diyor, Bethlehem Hz. İsa’nın doğumunda çıkmıştı o da çıktı mı iki bin yıl sonra? Denilen vakitte çıktı. Ve yüzlerce alamet eşkale uygun çıktı mı? Çıktı. Bak diyor “Fırat’ın kenarında bir kavim olacak dinsiz olacaklar” diyor “başlarında da Abdullah diye biri olacak” diyor, Abdullah Öcalan. Suriye’de başa geçecek şahısları ismi ile söylüyor Peygamberimiz (sav). Irak’ta başa geçecek şahısları isimleri ile söylüyor.

AYLİN KOCAMAN: “Suriye yerle bir olacak” diyor Peygamberimiz.

ADNAN OKTAR: Suriye’nin yıkılacağını, Irak’ın yıkılacağını söylüyor.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Bölge ve köy isimleri vererek söylüyor Peygamberimiz (sav).

ADNAN OKTAR: Bölge bölge caminin ismini bile veriyor. Caminin nereden yıkılacağın bile söylüyor. Bak eşkal veriyor aynısıyla çıkıyor. Eşkal veriyor aynısıyla çıkıyor. Bütün bu dedikleri doğru çıktı mı? Çıktı. Mehdi (as)’de niye şaşırıyorsun? Nihayet o bir tane insan. Bu Mehdi (as)’den daha da garip bu olay bu gökte, gökte yine insan belinde yahut alnında tek çizgi olan bir insan çıkabilir. Ama gökte sen yıldız meydana getiremezsin. “Ramazan ayında on beş gün arayla  ay ve güneş  tutulması olacak” diyor “peş peşe” diyor aynısıyla çıktı. Ramazan ayında binlerce seneden beri olmamış bir şey.  Ramazan ayında ay ve güneş tutulmaları on beş gün ara ile tek tek çıktı.

EBRU ALTAN: “Mehdi (as)’nin çıkışı en kolay alamet” demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Mehdi (as)’nin çıkışı bunlara göre en kolay, en makul, en rahat olacak. En zor olanlar yüzlercesi olduğuna göre Mehdi (as)’de niye şaşırıyorsunuz? Bir de niye beklemiyorsunuz üç, beş, yedi sene ne var? Beklemişsin beklemişsin biraz daha bekle. Münafıklar da telaşlanmışlar “Niye çıkmadı? Niye çıkmadı?”  Çıktığında senin için çok geç olmuş olacak. Çünkü zaten anlamış olacaksın öyle diyelim.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Bu alametlerin hepsi aynı zaman da Hz. İsa (as)’nın da geliş alametleri demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Tabii.

GÜLEN BATURALP: Biraz önce çarpıklık yapılaşma ile ilgili soru soran genç bayan Bursa’danmış.

ADNAN OKTAR: Bursa’dan, İstanbul’a gelsin benim güzelim. İstanbul’da rahat eder. Ama diğer iller için doğru söylüyor çarpık kentleşme, yıkılacak binaların tamir edilmesi onlar önemli konular. Ama İstanbul için gönlü rahat etsin İstanbul merkez için yalnız varoşlarını demiyorum. Tarihi İstanbul,  İstanbul olarak bilinen yeri kastediyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada silahların kalkacağı bir zaman olacak mı?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım bu yakışıklılık nedir böyle. Çok çok çok çok güzelsin Allah güzelliğini kat kat artırsın. Saç modelin de çok iyi olmuş. Yüzün bayağı güzel ve süper yakışıklısın. Allah seni sağlık sıhhat içerisinde uzun ömürlü, neşeli, hidayetli, güzel bir hayatla yaşatsın seni. Cennette de kardeş olalım inşaAllah. Bir daha.

VTR: Dünyada silahların kalkacağı bir zaman olacak mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım hiç silah kalmayacak hiç. Mehdi (as) devrinde hiç kalmıyor. Top, tank, tüfek hiçbir şey kalmıyor. Tamamı eritilecektir ve bu mantıksızlığa da insanlar şaşıracak. Adam öldürmek için tank yapılır mı? Adam öldürmek için top yapılır mı? O kadar bomba imal edilir mi, adam öldürmek için? Her ülke bomba imal ediyor. Her ülke cayır cayır tank yapıyor. Atom bombaları napalm bombaları yapıyor. Adam öldürme sanatı öğretiliyor işte şöyle süngüyü sokarsan şöyle ölür. Mermilerde öldürücülüğün artmasın için mermi içinde patlamasına göre ayarlanıyor “merminin girişi ve çıkarken parçalarsa” diyor “daha rahat öldürür insanı” diyor, ona göre yapılıyor mermiler. İnsanlar hayretler içinde kalacak insan birbirini öldürür mü? Ne gerek var savaşa ne gerek var, kavgaya ne gerek var? İşte bu Mehdi (as) ile engellenecek İmam Mehdi (as) ile.

DAMLA PAMİR: Kıyamet öncesi tekrar silahlar olur mu dünyada?

ADNAN OKTAR: Kıyamet öncesi daha ilkel şeylerle birbirlerine saldıracaklar. Pala, bıçak ona benzer yine ona benzer öyle görülüyor daha çok boğarak, asarak, keserek o tip bir silah yok. Tankla değil.

AYLİN KOCAMAN: Hastalıklar da artacak mı acaba?

ADNAN OKTAR: Evet mikroplu ortam olduğu için, pis ortam olduğu için inşaAllah.

İstanbul’da bir olay olmaz yani deprem olmaz. Mehdi (as)’nin olduğu yerde böyle bir olay olmaz. Ama merkezde. Mesela geçen sefer deprem geldi Adalar’a kadar geldi Adalar’da yeraltına geçti bu tarihte görülmemiş bir şey, bunu açıklayamıyor deprem uzmanları, bilim adamları açıklayamadılar ta Avcılar’dan çıktı. Hayret ettiler, şehre dokunmadı deprem öyle geçti. Ama diğer illerde ben bir deprem garantisi veremem. Hadise göre İstanbul için bir garanti var. Ama diğerleri için veremem ama her halükarda her yerde depreme karşı hazırlık yapılması lazım. Binaların tahkim edilmesi gerekiyor.

Peygamberimiz (sav) Esad’ı direkt ismi ile söylüyor. Suriye’de çıkacak Esad’ı açık açık söylüyor Esad diye söylüyor.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Ahmet Davutoğlu  ABD’de devam eden Reza Zarrab’ın tanık olarak ifade verdiği  dava ile ilgili konuştu ve şunları söyledi; “Devletimize yapılan her komplo karşısında dimdik dururken adaleti ve ahlakı hakim kılmak zorundayız. Devletimiz ateş çemberi içinden geçerken her birimiz bu ülkeyi bu ateş çemberinden nasıl çıkarırız diye düşünürken Reza Zarrab başta olmak üzere bu ateş çemberindeki ülkenin düştüğü zor şartlarda kim kendi çıkarını düşünmüşse, kim servetini artırmayı planlamışsa, kim rüşvet almışsa, kim haksız kazanç peşinde olmuş ve elde etmişse onlardan da hesap sorulmalıdır. Bu yanlışın hesap verilme makamı da New York değil Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleridir. Bu anlamda  İran’a da dost bir ülke olarak düşen görev de budur.

ADNAN OKTAR: Reza Zarrab’ı oraya götürdüler hiç doğal olan hiçbir şey yok baştan sona oyun, çok kötü. Ayrıca rüşvet alan da varsa devlet onu anında tespit eder. Kimsenin boğazından öyle bir şey geçmez adama kustururlar öyle bir şeyi mümkün değil. Devletin adliyesi var mahkemesi var şusu var busu var. Öyle para harcayan da kimseyi göremedik biz Türkiye’de. Tayyip Hoca da hiç bu işlere girmez hiç, hiç. Onu yapacak bir insan asla asla değil boş yere zorlamasınlar her türlü incelediler hiçbir netice alamadılar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevgi sonsuza dek sürer mi?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin tatlılığını, severim ben senin güzelliğini sen dünyalar tatlısısın, çok güzelsin sen, her yerin güzel çok çok güzel kızsın. Bir de benim canım tesettürlü bir hanım oradan da ayrı seni sevdim. Şuurun, İslami şuurun çok güzel aferin sana benim canımın içi çok yakışmış. Elin yüzün nur gibi Allah seni cenneti ile Cemalullahla Yüzünü Kendini göstermekle ve cennette meleklerle, tüm sevdiklerinde birlikte olmakla şereflendirsin. Seni bana dost etsin cennette inşaAllah. Benim güzel yüzlümü ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Sevgi sonsuza dek sürer mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi zaten Allah öyle yaratmıştır. Sonsuz evvelden sonsuz sonraya kadar sevgi yaratıldı biz şu anlarını görebiliyoruz. Biz mesela birbirimizi seviyoruz ya biz aslında sonsuz evvelde birbirimizi seviyorduk, sonsuz sonraya kadar da seviyoruz. Biz sadece zamanlı olduğumuz için ilgili bölümleri görebiliyoruz. Zaten sevgi öyle yaratılır yaratıldığında, sonsuz yaratılır. Sonlu yaratılmaz sevgi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye, İsrail’e dost mu düşman mı?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii ki dost. Düşman olması için bir sebep yok. Onlar Peygamber nesli Hz. Musa (as)’nın evlatları Hz. İbrahim (as)’in evlatları, bizi yanlış yönlendiriyorlar bazı insanlar. Namazında niyazında temiz insanlar onlar da namaz kılar Musevilerin onların da ibadeti vardır. Helale harama dikkat ederler. Allah’ın birliğine, cennete cehenneme inanırlar. Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanırlar, kadere inanırlar. Bütün Peygamberlere inanıyorlar mümindir Museviler dolayısı ile onlara düşmanlık şeytani bir duygudur. Şeytanın etkisi ile olur sakın. İsrail’i seviyoruz, Musevileri seviyoruz onları  kardeşlerimiz olarak bağrımıza basıyoruz. Allah onları korusun kollasın bütün müminleri de koruyup kollasın. Hristiyanlar, Museviler, Müslümanlar hepsi Allah’ın kulu ve mümindirler. Hz. Muhammed (sav)’e hiçbiri “yalan söyledi” demiyor. Yalan söyledi diyen varsa o küfür içindedir. Ama yalan söyledi demiyorsa mümindir. Her biri Muhammedi Musevi’dir. Muhammedi İsevi’dir. Dolayısıyla mümin kardeşlerimizdir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yalan söyleyen insan affedilir mi?

ADNAN OKTAR: Bu nasıl güzel bir profil böyle minnacık bir burun, çok güzel dudaklar. Çok güzel dişler, kocaman gözler, kaşların çok güzel, alnın güzel, saçların güzel. Benim canıma dünyalar güzelime yalan söyleyen varsa benim canımı tabii ki o rahatsız eder. Ama affedilir ama delilik tarzında yalan söyleyen varsa uzak durmak lazım. Mesela münafıklarda öyledir fablasyon kudurmuş gibi atar sürekli yalan söyler. Manyak o onunla uğraşılmaz uzak durmak lazım. Ama mümin arada sırada çok nadir ağzından yalan kaçabilir tabii ki affedilir. O da özür diler Allah affetsin der onun bir önemi yok. Ama yalan korkunç bir şey tabii, bir maske ile konuşmuş olursun. Doğru konuşmak çok zevklidir, eğlencelidir, neşelidir. Heyecan verir insana sürekli doğru konuşmak. İnsan sevdiği ile mutlaka doğru konuşuyorsa bu kalbinde muazzam heyecana sebep olur çok zevklidir. Israrla doğru konuşmak çok zevkli bir şey.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Merhaba ben Umut. Adnan Bey öğrencilerin az da olsa bir maaşlarının olması gerektiğini düşünüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bildiğim kadarıyla öğrencilere kredi var, burs da var.

AYLİN KOCAMAN: Evet ama her öğrenci faydalanamıyor.

ADNAN OKTAR: Ama benim yakışıklım istisnasız her öğrenciye verilsin anlamında diyor. Doğru diyor tabii ki. Ne olacak beş yüz Lira yedi yüz Lira değil mi?  Çocuk şimdi burs kazanamamış olabilir ne yapacak? Ama şöyle olur mesela kredi alıyorsa burs alıyorsa ona bir maaş verilmeyebilir ama kredi ve burs alamadıysa maaş verilsin ne olur, çocuğa? Değil mi? Hayrına insan yapabilir. Bunu vakıflar, dernekler de yapabilir. Öğrencilere aslında bunu hiç sezdirmeden yapmak lazım, öğrenciye bir kere harçlık vermek bir şey olması lazım gelenek olması lazım. Bayramlarda çocuklara nasıl harçlık veriliyor öğrenciye de öyle harçlık verilir. Ne olur mesela bir yüz Lira versen? Arada geliyor öğrenci tanıdığın al çantasına bir yüz Lira koy “bu öğrenci harçlığı” diye bunun adet olması lazım. Öğrencilerin de bundan utanmaması lazım. Çok makul olması lazım amcası, dayısı, akrabası komşusu geldiğinde öğrenciye harçlık vermesi lazım. Bunu bir gelenek haline getirmek gerekiyor ama iyi bir gelenek, oturmuş bir bereket geleneği gibi görmek lazım. Bayramda mesela adam şeker veriyor alıyor utanıyor mu? Utanmıyor, bayram şekeri gibi görecek alacak.

Hz. Osman (ra) mübarek, kendi yüzünden isyancılara karşı Müslüman kanı dökülmemesi için çatışmaya izin vermemişti. Ancak münafıklar kudurmuştu Hz. Osman (ra)’ı öldürmeye karar vermişlerdi. Hiçbir öğüt dinlemiyorlardı gözü dönmüş artık, kudurma alameti böyle münafık kudurması. Hz. Ali (kv) isyancılara münafıklara diyor ki; “Kılıçlarınızı sıyırmayın, sıyırırsanız bir daha kınına koyamazsınız. Unutmayınız ki Medine’yi koruyan meleklerdir. Eğer onu şehit ederseniz” Hz. Osman (ra)’ı şehit ederseniz “melekler Medine’yi bırakıp giderler. Bir halife şehit edilince otuz bin insan şehit edilmiş gibidir” diye onlara ikazda bulundu fakat münafıklara etkisi olmadı ve gidip o mübareği şehit ettiler. Ama işte her zaman diyorum münafıkları eğer hani “bunlar it kopuk takımıdır boş ver it ürdürmekten sonra kenardan geçmek evladır” veyahut işte “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” olmaz. Münafığı yakaladığında şeytanı yakalamış oluyorsun çökertinceye kadar yakasını bırakmazsın. On yıl, yirmi yıl, otuz yıl fark etmez ne kadar çırpınırsa çırpınsın mutlaka çökertinceye kadar devam edilmesi farzdır. Allah şeytanı sana teslim etmiş sen elinden kaçırıyorsun. Allah sana teslim etmiş. Allah onun faaliyetini bitir diye sana teslim ediyor, sen onu bırak diye teslim etmiyor ki münafıklar da o zaman açıkça ortaya çıkıyor münafık olduğunu gösteriyor. Bırakılır mı? Bırakırsan işte öyle olur. Hz. Ali (kv)’yi, Hz. Osman (ra)’ı, Hz. Ömer (ra)’i Ehli Beyti hepsini şehit ettiler. Onun için üç, beş, on demeyip şeytanı yakaladığında üzerine çökmek ve tamamen bitinceye kadar mücadele yapmak ilimle irfanla, kanunla hukukla mümin için farzdır. Onun geri dönüşü olmaz öyle bir şey olmaz.

Peygamberimiz (sav) zamanındaki münafıkların olay o kadar büyük olay ki Müslümanlar olayın farkında değiller olay çok büyük yani facia. Hep geçmişler Ehli Sünnet falan konunun üzerine hiç gitmiyor. Şia bunun üzerine çok gider canlarım benim her sene dövüne dövüne ağlarlar o olaydan. Ama Müslüman ağlamaz ağlatır münafıkları düdük gibi öttürmeleri gerekirdi. Orada bir yanlışlık olmuş Allah affetsin.

Hz. Ali (kv) bu münafıklarla savaş için Müslümanları çağırıyor mücadele için şimdi adamlar cins çıkıyor kabus gibi, kabus gibi. Hz. Ali (kv) topluluğa diyor ki; “Size yazıklar olsun yazıklar olsun” diyor. “Kalbi çatlatan, aklı mantığı durduran halinize yazıklar olsun ki, yanlış yolda oldukları halde onların” bak “yanlış yolda oldukları halde onlar aralarında böyle kenetlenmiş olsunlar da” münafıklar aralarında kenetlenmişler. Bak münafıklar aralarında kenetlenmişler Müslümanlara karşı Hz. Ali (kv)’ye karşı kenetlenmişler. Bak “Yanlış yolda oldukları halde münafıklar aralarında böyle kenetlenmiş oldukları halde ve siz de ayrıca haklı olduğunuz halde” Müslümanlar “darmadağınık ve cesaretsiz olasınız” hayret ediyorum size diyor “eğer size kışın ‘münafıklara saldırın’ dersem ‘henüz şiddetli soğuk ve ayaz zamanıdır’ diyorsunuz. Eğer ‘münafıklara’ sıcak mevsimde ‘saldırın’ dersem ‘şimdi ortalığın alev alev yandığı bir sırada biraz ara ver ve bu şiddetli sıcak dönem geçsin’ diyorsunuz. Ey erkek görünüşlü olup da erkek olmayanlar. Ey korkuluk gibi dikilen hayali varlıklar, ey ayağına süs takanlar gibi aklı olanlar” artık gıcık olmuş böyle çünkü orada ayağına süs takan erkekler vardı onlar da onlardan yana dönmüş anlamış. Münafıklar daha büyük bir şeye dönüşmüş daha büyük bir yapıya dönüşmüş. “Benim içimi elem ve öfke ile doldurdunuz” diyor Hz. Ali (kv) sonra da biliyorsunuz şehit ediyorlar. İşte burada demek istediğim bu ki şeytanı Allah müminlerin eline teslim ettiğinde şeytan pestil gibi ezilmeden ilimle irfanla, kanunla hukukla ezilmeden şeytan bırakılmaz. Bırakırsan Allah onu haram kılar. Haram bir fiil yapmış olursun ve o bu sefer fitneye ve belaya döndüğünü Allah gösteriyor. Ama gereğini yaparsan hem sevap kazanıyorsun hem bereket kazanırsın hem müminlerin kalbine ferahlık inşirah gelir Allah diyor ayette; “kalplerinize bir ferahlık ve inşirahtır” ve hem Ehli Beyt’in intikamı alınmış olur. Hem Allah’a şeytanın kafa tutmasının intikamı alınmış olur. Çünkü şeytan Allah’a değil mi, kafa tuttu. Allah gerçi kıyamette intikamını alıyor ama bir de dünyadaki intikamı vardır. Şeytanı rezil etmek çok önemlidir. Münafıklar ne diyorlar; “İttihad-ı İslam’ı istemiyoruz.” Başka? “Mehdi’yi de istemiyoruz.” Ehli Beyt düşmanlığı. “İsa Mesih’i de istemiyoruz” diyorlar. “Homoseksüelliğe serbestlik verilsin. Darwinizm serbest olsun. Müminlerin başına bir lider seçilmesin ve kadınlara da karşı olalım” kafa bu ve “müminlerin birlikte beraber olmalarını da istemiyoruz” diyor. Ne olması gerekiyor? “Dağılması gerekir” diyor. “Müminlerin başında da baş olsun istemiyoruz” diyor. O zaman sen kendini bize tanıtıyorsun, şeytan olduğunu en ince kodlarına kadar aktarmış oluyorsun. Çünkü biz parola soruyoruz “şeytan” diyor parola deyince. “Peki parolanın açılımını yap” diyoruz bir sayıyor halis şeytan yani eylemlerinden anlıyoruz. “Ne istiyorsun?” diyoruz belasını istediğini söylüyor. O da Allah’tan onlara gelecek bir beladır işte. O zaman ilim irfan, kanun hukuk devreye girer. Aksi haramdır. Nihayet-pezir oluncaya kadar, yerle yeksan oluncaya kadar şeytan mümin onlarla mücadele ile mükelleftir, aksi haramdır. Şeytanın helakı farzdır. İnsan şeklinde de geldiyse artık hiçbir bahane yok, kaçacak göçecek yeri de yok çünkü elle tutulur bir şey bu, gözle görülür bir şey. O yüzden Allah’a kafa tutmasının karşılığı olarak şeytanı ve Ehli Beyt’e, Resulullah (sav)’a bütün Peygamberlere düşman olması nedeniyle şeytanın mağlubiyeti farzdır. Zaten onun mağlubiyetini, Allah mağlup yaratıyor. Şeytan mağlup yaratılır ilk defa yenilmez orada. Müminin orada bir emek vermesi varmış gibi görünür ama aslında o zaten mağlup yaratılır. Tevrat da onu söylüyor; “Allah senin eline verecek onları” diyor “sen de onları yerle yeksan edeceksin” diyor. Çünkü yerle yeksan eden Allah’tır. Neyle? İlimle irfanla, kanunla, hukukla. Şey yaptığı yerlere kadar gitseler işte makyaj yaptıkları yerlere kadar kaçsalar bile orada onları bulup efendim Allah’a dine zararsız hale getirmek. Neyle? Her zaman söylüyoruz kanunla hukukla, ilimle irfanla Müminin boynun borcu.

Mesela bak münafık üslubuna bak İbni Mülcem bu  kahpe işte adı gibi kahpe İbni Mülcem Hz. Ali (kv)’yi sabah namazı için evinden çıktığında kahpelikle, münafıklarda hep böyle kahpelik vardır. Zehirli kılıcı ile saklandığı yerden fırlayıp başının ön tarafına vuruyor. Yüz kısmına, alnına doğru vuruyor kılıcı, derin bir yara açıyor. Zehirli ama kılıç. Peygamberimiz (sav) söylüyor ama ona Hz. Ali (kv)’ye “yüzünden sakalına kan akacak” diyor onu söylüyor çok önceden söylüyor. Ama alelade bir yaralanma gibi düşünmüş olabilirler onu. “Yüzünden sakalına kan aktığını gördüm” diyor Peygamberimiz (sav). Aynı şekilde oluyor yüzüne vuruyorlar oradan da sakalına akıyor kan. Onun mübarek sakalı Peygamber (sav)’in dediği gibi başından akan kanla boyanıyor. İbni Mülcem kahpesinin lafına bak diyor ki; “Emir ve hüküm sadece Allah’a aittir” doğru “Ey Ali sana ve arkadaşlarına değil” diyor. Allah Allah. Ali (kv) diyor zaten “Kuran’a uyalım” diyor. Bak görüyor musun, kahpeyi? Sanki o emir ve hüküm bana aittir demiş gibi. İmam mı, Hz. Ali (kv)? İmam. İmam olunca tabii ki onun emrine uyacaksın “ben senin emrine niye uyayım? Allah’ın emrine uyarım” diyor. Ahmaklığa bak  sen onu imam seçmedin mi? “Emir sahiplerine uyun” diyor Allah ayette emir sahibine uyacaksın Kuran’a göre. Bak çarpıtmayı görüyor musun münafık çarpıtmasını? “sana ve arkadaşlarına ait değil” diyor “sahabelere ait değil hüküm” diyor. Yani onun hükümeti var “emir sahiplerine uyun” denildiğinde emir sahiplerine uyulur. Allah’ın emri bu “biz Allah’a uyarız sana uymayız” diyor Allah’a uyuyorsan ona uyman lazım zaten emir sahibi o. Münafığın mantığı ile nasıl baş edilir böyle ne diyeceksin? Ahmak tam ahmak.

AYŞE KOÇ: Ayette; “De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun…” (Ali İmran Suresi, 31) diye bildiriliyor.

AYLİN KOCAMAN: Allah’ın adını kullanarak mutlaka…

ADNAN OKTAR: Tabii ama bak münasebetsiz mantığı görüyor musun? Diyor ki Hz. Ali (kv) “Ben emir sahibiyim, benim emrime uy” diyor “ben senin emrine uymam Allah’ın emrine uyarım ben” diyor ahmak o işte imam. Müslümanlara lider.  Allah “emir sahibine uy” deyince uyman gerekmiyor mu? Farz işte. Münafık saptırmasını görüyor musun? Bütün münafıklar böyle ahmaktır. İbni Mülcem ve diğer münafıklar bir araya gelip Nehrevan’da ölen arkadaşlarını anarak “Eğer biz canlarımızı vererek de olsa Hak yolundan ayrılan liderleri öldürürsek” bak görüyor musun Hak yoldan ayrıldı diyor Hz. Ali (kv)’ye. Peygamberimiz (sav)’in canı gibi sevdiği, Peygamberimiz (sav) için canını ortaya koyan, savaşlara katılan mübarek, muhterem, müberra, muhteşem bir insana ne diyor bak? “Hak yolundan ayrılan lider.” “Liderleri öldürürsek  memleket onlardan kurtulur.” Sen git küfürle uğraş, münafıklarla uğraş, alçaklarla uğraş. En mübarek insanla niye uğraşıyorsun kahpe? “Biz de böylece kardeşlerimizin intikamını almış oluruz” diğer münafıkların intikamını alırız diyor. Oradan şeyi yanmış diğer münafıkların intikamını alacağını düşünüyor, diyerek Hz. Ali (kv)’yi şehit etme planını yapıyorlar.

“Hz. Osman (ra)’ın şehit edilişinde ev tıklım tıklım dolu idi. Onlar arasında Abdullah Bin Ömer, Hasen Bin Ali de vardı.” Bak görüyor musun Abdullah Bin Ömer, Ömer’in oğlu Abdullah Bin Ömer, Hasen Bin Ali de vardı. Halbuki onlar müdahale edebilirlerdi. “Ama Osman kesinlikle bunlarla savaşmama kararı aldı.” İşte bu hata, şeytanla savaşacaksın mübarek. Allah’ın düşmanı ile savaşacaksın niye merhamet ediyorsun? Şeytana merhamet edilir mi?  Halbuki gereğini yapın deseydi bitmişti. Hiç bu fitneler olmayacaktı hiçbiri olmayacaktı. “Müslümanlarla çarpışmak ha; asla olmayacak” diyor, Müslüman yok karşısında şeytan var. İblis adam münafık görmüyor musun? Yüz cihetten münafık ayetle tam ittifak halinde bütün münafık alametleri var.  Mümini tanıyorsun da münafığı nasıl tanımazsın mübarek. Münafığa Müslüman denilir mi? O zaman işte bak böyle yapıyorlar hemen cinayet işlediler. İçeri girdiler yaşlı insan vurdular kafasına kılıçla kan, Kuran okurken orada şehit ettiler. Münafık olduğunu şimdi mi, anlıyorsun mübarek?  Son ana kadar ses çıkartmadı.

Münafığı Allah Kuran’da tanıtıyor, mümini tanıtıyor, kafiri tanıtıyor. Aydan, güneşten bahseder  biz gördüğümüzde tanırız. Allah diyor “ufuklarda nefsinizde, dış alemde göreceksiniz ve görüp bilip tanıyacaksınız ayetlerimi” diyor. Münafık münafık olduğunda tanıyacağın şekilde yaratıyor Allah.

AYŞE KOÇ: Ayette şeytandan Allah’a sığınırım “Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” (Muhammed Suresi 30) Münafıklar için Allah bildiriyor.

ADNAN OKTAR: Tabii.

Münafıklarda bir Kuran’ı kendi lehlerine kullanma özelliği var. Münafıklar İbni Mülcem katil, kahpe bu kahpeyi kahraman olarak andılar. Hakkında şiirler yazıyorlar, yazılar övücü. Münafıklar birbirini kollar böyle bir özellikleri vardır. Hem aralarında savaşırlar, küfürleşirler ama böyle saldırganlıkta bir araya gelirler. Hepsi homoseksüeldi bunların bu İbni Mülcem de homoseksüeldi. “Hatta insanlardan öyleleri de var ki Allah’ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder” halbuki bu Haris ihtiraslı bir alçak mal için zaten bu ahlaksızlıkları yapıyor.  Kendini de feda ediyor diye bir konu yok, tahmin etmedi böyle karşılık alacağını “Allah kullarına şefkatlidir” bu ayet onun için indi diyor münafık için indi diyor Hz. Ali (kv)’yi katledince. Münafığın aklını görüyor musun? Bunlara verilecek cevap belli. “Hz. Ali (kv)’nin vefatından sonra İbni Mülcem Hz. Hasan (ra)’ın huzuruna çıkarıldı. İbni Mülcem “Ben Rabbim’e bir ahitte bulundum bu ahdi mutlaka yerine getirmeyi arzuluyorum. Ben Yüce Allah’a Ali’yi ve Muaviye’yi öldürmeyi ahdetmiştim. Beni Muaviye ile baş başa bırak onu öldürürüm bunu yapamazsam gelir sana biat ederim” dedi” diyor. Bak yine şeytanlık yapıyor münafık kafalaması yapıyor biliyor musun, ahmak. Halbuki Muaviye’nin zaten adamı ve Muaviye’den aldığı paralarla onu yapıyor ve alayı homoseksüel bunların. Ve hepsi kadın düşmanı idi. Hz. Hasan (ra) ise Hz. Muaviye’ye ile değil cehennem ateşi ile baş başa bırakacağını söyleyerek orada ona gereken ilgiyi gösteriyor. Ne diyor bak Hz. Hasan (ra) “Hz. Muaviye (ra) ile değil seni Muaviye ile karşı karşıya bırakmayacağım” diyor, “onunla görüşmene gerek yok” diyor “seni cehennem ateşi ile baş başa bırakmayı düşünüyorum” diyor. İşte bu kadar. Burada hep hata bu gereksiz merhamet çok büyük hata olmuştur. Adam sana haset ediyor. Müslümanları, İttiad-ı İslam’ı istemiyor, İslam’a karşı mücadele veriyor. Emir sahibi kabul etmiyor. Allah’ın ayetlerini tersine çeviriyor. Her ayeti tersine çeviriyor. Mesela “Allah’a itaat edin”  diyor Cenab-ı Allah ama ayette diyor ki; “Emir sahiplerine de itaat edin” diyor şimdi adam diyor ki; “ben emir sahibiyim bana itaat et” “sana ne itaat edeceğim? Ben Allah’a itaat ederim” diyor ayet söylüyor. Ayetin devamını söylesene, yok. Şimdi münafık deliliğine karşı çözüm akılcı olması gerekir. Asrımızda nasıldır? İlim, irfan, kanun ve hukuktur.

Asrımızın münafıkları ile bu münafıkların arasında en ufak bir fark yok. Bak onlar da ayeti çarpıtarak kullanıyorlar. Şimdinin münafıkları da aynı çarpıtarak kullanıyorlar. Ama o devirde münafık sayısı çok fazla tabii üç yüze yakın çok kalabalık altı yüze, üç yüzler çok zor bir durum. Ama her halükarda çare bulunurdu. Güzel bir akşam yemeği ile halledebilirlerdi meseleyi. Hem sohbet edip hem konuşup onları çölde ikna etmek mümkündü neyse artık olmuş. Değil mi? Güzel kuzu muzu yaptırırsın şöyle hoş hepsini alır götürürsün oraya konuşursun, barışçıl güzel bir sonuç alır gelirsin sabahına her şey hallolmuş olurdu.

Münafık İttihad-ı İslam’ı istemez. Müslümanların başına bir baş olsun istemez. Mehdi (as)’den hoşlanmaz, İsa Mesih’ten hoşlanmaz, kadınlardan hoşlanmaz kadınlardan nefret eder münafıklar. Onun için münafıkların yanına kadın yanaşmaz. Peygamberimiz (sav) zamanında da bu homoseksüeller bunların hiçbiri kadınlarla muhatap olmuyordu. Bu dikkat çekici bir husus kadın düşmanıdır münafıklar. Aklı başında hiçbir kadın münafığa yanaşmaz. Gelse de ya kendini satmıştır ya bilmem o tarz bir şeydir. Başka türlü olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Münafıkların en çok korktuğu konu nedir?

ADNAN OKTAR: İslam ahlakının hakim olması. Mehdi (as)’nin zahir olması çünkü Mehdi (as) çıktığında bitti. Dünya onlara dar kalacak demektir. Şeytanın en korktuğu şeydir. Münafık derken  şeytanın insan şekline girmiş hali diyelim. Çünkü o bir karışıklık oluyor münafık deyince sanki ayrı bir insan varmış gibi orada insan yok doğrudan şeytan vardır. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Münafıkların en çok korktuğu konu nedir?

ADNAN OKTAR: Münafıkların en çok korktuğu konu bence Mehdi (as)’nin çıkışıdır. İttihad-ı İslam’dan da korkmaz onlar. Çünkü Mehdi (as)’nin Ehli Beyt’in intikamını alacağı da biliniyor. Hadislerde var o biliniyor. Bütün tamamı çünkü şeytanı ezmiş oluyor tamamen eziyor şeytanı. O yüzden münafıklar Mehdi (as)’den titrerler. Şeytanın en korktuğu varlık şu an Mehdi (as)’dir ve İsa Mesih (as)’tir ikisi. Münafıklar onun için doğrudan Mehdi (as)’yi hedef alır ve doğrudan İsa Mesih (as)’i hedef alırlar. Tir tir titrerler en çekindikleri konu budur. Ama korktukları tabii ki başlarına geliyor. Hadislere göre böyle olduğunu görüyoruz.

Müslümanların topluluk halinde yaşamasını münafıklar istemez. Bir imama Müslümanların bir lideri olmasına asla olumlu bakmazlar. Darwinizm’in geçersizliği konusunu kabul etmez münafık. Darwinizm’i haklı bulur. İngiliz derin devletinin yahut deccaliyet neyse onun adamlarına uyarlar. Başka münafıklara da yaltaklık yapmak ister ama münafıklar kendi aralarında çekiştiği için öyle ir birliktelik olmaz. Ayette “kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir” diyor. Mesela bak diğer münafıklar diğer münafıkları kabul etmez. Asla yanlarına yanaştırmazlar öyle bir şey olmaz münafıklarda. Kafirler de nefret eder münafıktan, kafirler de yanaşamazlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, adım Berke. Sizce ülkemizdeki vergi sorunu nasıl çözülebilir?

ADNAN OKTAR: Berke çok Avrupai bir delikanlı bayağı yakışıklı bir de sevecen böyle iyi niyetli temiz yüzlü bir delikanlı. Yakışıklılık hat safhada bayağı yakışıklı maşaAllah ve çok güzel bir delikanlı.

Devletin vergiye ihtiyacı var. Çünkü şu an ordumuz, polisimiz yoğun faaliyet yapıyor ve çok fazla masraf oluyor. Zor bir dönemden geçiyoruz doğru ama buna mecburuz şu an. Ama yakın bir zamanda Allah’ın izni ile bu dertler kalkacak zaten silahlanmaya para harcamayacağız. Asker, polis masrafı olmayacak ve dünya bu beladan tamamen kurtulacak.

Her münafığın istisnasız Mehdi (as)’ye kafayı takması hayret verici değil mi? Mehdi (as)’ye ilk münafık ayrıldığında ilk kafayı takacağı Mehdi (as) oluyor “Mehdiyet’i kabul etmiyorum”  diyor ve İttihad-ı İslam’ı kabul etmiyor. Bak münafığın ilk şeyi bu, hayret edilecek şey bu Mehdi (as), İttihad-ı İslam ve Müslümanların başına bir baş gelmesi. Bak Fethullah Gülen de İttihad-ı İslam’ı kabul etmiyordu. Müslümanların başına bir baş gelmesini de kabul etmiyordu.

Evet.

ASLI HANTAL: Yemen’de Rusya milislerinin eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in evini patlattığı açıklandı. Salih’in partisi olan Genel Halk Kongresi saldırıda Ali Abdullah Salih’in öldürüldüğünü açıkladı. Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin başkent Sana’ya girmeleri için orduya acil operasyon talimatı verdiği bildirildi. Hadi’nin yardımcısı Korgeneral Salih’e eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’e bağlı güçlerle birleşerek Husilere karşı “çok sayıda cephe açın” dediği söylendi.

ADNAN OKTAR: Allah’ın hikmeti işte bak şeytan nasıl oynatıyor Müslümanları? Şii-Sünni hepiniz Müslümansınız ne fark eder? O da olur, o da olur ne fark eder? Nur gibi Müslümansınız. Kavgaya ne gerek var? Aralarını bulmak için Türkiye’de bir toplantı yapalım. Tayyip Hocam’a bir teklif götürelim de Husiler mi, Hasiler mi ne kim varsa gelsin. Ne fark eder beş vakit namazında iki taraf da deli misiniz siz, ne zorunuz? O onu patlatıyor o onu öldürüyor o onu kesiyor. “Allah bir” diyorsun “Peygamber Muhammed” diyorsun. “Kabe’miz kıble” diyorsun bitti. Ne zorun ne fark eder? Husi olsun musi olsun ne fark eder?  Şu kafaya bak şeytan parmağına taktı oynatıyor Müslümanları. Münafıklar bir yandan oyuncular bir yandan şirk bir yandan. Allah Mehdi (as)’nin çıkışını çabuklaştırsın inşaAllah.

VTR: Sevgi hata yaptırır mı?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım sen nasıl güzelsin sen nasıl, nasıl, nasıl, nasıl maşaAllah. Nasıl güzelliği? Nefis, çok güzel maşaAllah. Mükemmel cepheden de çok güzel, profili de çok güzel. Bir de yüzünde çok masum, efendi, muhteşem bir ifade var. Benim canımın çok terbiyeli, güvenilir bir kız olduğu anlaşılıyor. Allah nuruyla sarsın. Allah onu cennette bana kardeş etsin. Nasıl temiz bakışları canımın içi maşaAllah. Yok güzel yüzlüm sevgi için yapılan her şey kutsaldır. Başın belaya girer o da güzel olur. Bir şey olur o da güzel olur. Sevgi için yapılan her şey hayırlıdır güzeldir. Ama tabii Kuran’a uygun hareket etmek lazım. Benim güzel yüzlümü ben bir daha göreyim.

VTR: Sevgi hata yaptırır mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tesettürün de çok güzel olmuş. Sana çok çok yakışmış. Aferin sana. Güzel olduğun için tabii farz gerekir. Çünkü çarşaf hükmü. Her zaman hatırlatıyorum. Ve tebrik ediyorum. Çok seviniyorum sizi böyle görünce. Çok hoşuma gidiyor. Nur gibisiniz maşaAllah. Sevgi hata yaptırmaz. Akıllı olduktan sonra hiçbir şey olmaz. Sevdiğine de hata yaptırmazsın sen de hata yapmazsın. Ama bazen çılgın aşıklar oluyor onları tabii dengelemek gerekiyor o ayrı mesele. Nasıl söyleyeyim? Sevgi bazen tabii böyle kıskançlık krizlerine falan da sebep olabilir. Orada tabii sevecen, akılcı bir üslupla onu dengelemek, Kuran’a, Allah’a davet ederek onu dengelemek mümkün olur. Bu bir hata değildir. Sevgilinin hataları olabilir. O Kuran’ı bilmemekten Allah’ı bazen unutmaktan kaynaklanır hatırlatırsan sevgili de o güzel çizgiye gelir düzelir. Ama Kuran’ı unutmuş bir üslupla yaparsan batırırsın tabii Allah esirgesin olmaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Samsun’dan Esila. Hazreti Adem (as) neden cennetten dünyaya geri gönderilmiştir?

ADNAN OKTAR: Ben ne diyeyim sana? Senin bu tatlılığın biraz fazla. Şu gözün şekerliğine, burnun şekerliğine bak. Ağzı, kulaklar her şey birbirinden tatlı, boynunun şekerliğine bak sen. Bu melek hükmünde şimdi masum, müthiş tatlı. Esila şahane kız. Ama büyümüş bayağı güzelleşmiş, daha iyi olmuş.

VTR: Merhaba. Her evinizde havuz var mı?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım aslan ağabeyinin yakışıklısı. Yakışıklım burada bir havuz var. Kız arkadaşlarımın evlerinde havuz oluyor. Ama bu devirde herhalde evlerde var havuz ben öyle anlıyorum. Bazı evlerde yok ama çoğu evde var. İyidir evlerde aslında her evde havuz olması lazım. Yani imar planında onu mecbur etmek lazım. Alt yapıda evde havuz yoksa imara izin vermemek lazım. Alt salonda bir kere havuz mutlaka olması lazım. Havuz yoksa o ev. Suyun olmadığı yerde insan nasıl yaşar? Değil mi havuz olacak. Ama havuz olunca da orada güzel hanımlar olması lazım yoksa havuz yine bir işe yaramaz. Güzel hanımlar olunca da aşk, tutku olması lazım. Benim yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Merhaba. Her evinizde havuz var mı?

ADNAN OKTAR: Allah sana cennette havuzlu güzel köşkler nasip etsin. Cennette Allah seni süslesin.  Dünyada Allah tabii müminlere az veya çok nimet verir. Ama mümin hepsinden razı olur. Belki hizmetimize karşılık Allah böyle nimetler, güzellikler ihsan ediyor. İnşaAllah hamd edenlerden, şükredenlerden oluruz. Evet yaklaşık hemen hemen her evde var işin doğrusu böyle. Arkadaşlarımın evlerinde yani.

Evet dinliyorum.

VTR: Polisler neden olay yerine geç gelir?

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel çok hoş bir kız. Yüzlerindeki temizlik çok dikkatimi çekiyor hep dürüst çocukların yüzleri. Delikanlılar kızlar hep böyle efendi ve güvenilirler. Hepsi makuller, hepsi haksızlık olmasın, anormallik olmasın, her şey vicdanlı olsun, güzel olsun hep bunun peşindeler. O yönüyle çok güzel. Bir daha.

VTR: Polisler neden olay yerine geç gelir?

ADNAN OKTAR: Aslında polisin çok güçlendirilmesi lazım. İmkanlarının da çok artırılması lazım. Sokak aralarında da seyyar karakollar olması lazım. Seyyar karakol. Mesela büyük bir polis otobüsü. İçinde polisler var. Ayrıca da seyyar arabalar yanında. Mesela motosikletli polisler, oraya bağlı. Orada yemek içmek ihtiyaçlarını giderecekler karakol bildiğin karakol. Büyük otobüs içi karakol olması lazım seyyar. Vatandaş telefon ettiğinde yıldırım hızıyla yetişmeleri lazım. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Ben üç-beş kere öyle vaka duydum. Bu biraz tedirgin edici bir acayiplik var bunda. Bu FETÖ’den dolayı da biraz polis teşkilatında eleman eksikliği oldu bu lanetlerin yüzünden. Şimdi bu düzeltiliyor. Ama daha yardımcı olmamız lazım. Hükümete yardımcı olmamız lazım. Tayyip Hoca’nın elini daha güçlendirelim. Bazı insanlar çok zamanla iradeleri çöküyor. Zamanla iraden daha güçlensin. Tayyip Hoca gibi bir insanı sen bir daha bulmazsın. Bir nimet. Bak sen madem yapamıyorsan senin yerine bu işi beceren, bu işte başarılı olan, güzel idare eden bir insan var. Senin yapacağın sadece desteklemek. Hem sözlü destekle hem oyunla destekle yani reyini ona ver, ona gönder.

Biz her ülkeyi severiz. Amerika’yı da seviyoruz.  Amerika’nın bayrağını da severiz. Amerikan bayrağına da saygılıyız. İngiltere’yi de severiz, İngiltere’nin bayrağına da saygılıyız. Derin devletine karşıyız. Biz İngiltere’nin bayrağına, milli yapısına, devletine, halkına karşı değiliz. İngilizleri seviyoruz. İngiliz halkını canımız gibi seviyoruz. İngiliz devletini seviyoruz. İngiliz bayrağını da seviyoruz. İngiliz derin devletine karşıyız. O kahpe, kalleş münafık, manyak yapılanmaya karşıyız. FETÖ’nün babası olan bu sisteme karşıyız.

“Selam Hocam ibadet görsellik midir illa kapalı mı olmalıyız?” Dışarıda mecbursunuz. Nasıl yapacaksın? Adam laf atıyor, sarkıntılık yapıyor başka nasıl çözümü olur? Mesela şimdi hanım kardeşlerimiz burada dekolte. Dışarda böyle gezebilir mi? Olacak iş mi bu? Tahayyül dahi edilemez. Ama mesela her zaman söylüyorum Kuşadası, Fethiye, Ölüdeniz, Alanya, Antalya yazın olur, gece bile olur. Ama İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de bu mevsimde olacak iş değil. Ona çok dikkat etmek lazım. Ayetin hükmü açık. Kadınların korunması çok önemlidir. Görüyorsun işte adamlar bıçaklıyor, tecavüz etmeye kalkıyor bilmem ne şu bu felaket bin bir türlü.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sağlıklı olup da dilenen insanlara para verelim mi?

ADNAN OKTAR: O nasıl oluyor görüyor musunuz? Sağlıklı adam. Nasıl bir bahaneleri olabilir onların?

AYLİN KOCAMAN: Açız diyorlar genelde. Ya da iş bulamıyor olabilirler. Çocuğum hasta diyorlar.

ADNAN OKTAR: Bir şey olmaz ekmek parası kadar bir şey. Biraz peynir alacak kadar ekmek alacak kadar. Bakarız yine o genel sirkülasyona bakılır. Bütün millet önüne gelen para veriyorsa daha az olabilir. Yiyecek verilebilir. Yiyecek en iyisi. Eskiden Ankara’da falan öyleydi. Bize dilenci gelirdi biz ekmek falan yiyecek verirdik. Kabul ederdi onlar da. Var mıydı sizde de hatırlıyor musunuz? Yiyecek vermek lazım en iyisi o. Mesela ekmek arasında peynir, salam, sosis gibi şeyler. Biraz yiyecek en iyisi o.

Bacak bacak üstüne atılır. Bir şey yok bunda buna niye kafa takıyor ki gençler? Rahatlığa alışın. Rahat, güzel yaşayın. Bu nedir kendi kendinize baskı meydana getiriyorsunuz? Hayatı zehir ediyorsunuz kendinize. Genç kızları da öyle disipline ediyorlar, çocuklar yolda asker nizamında yürüyor. Bırak genç kız gibi yürüsün göğsünü gere gere yürüsün. Elini kolunu sallayarak. Çocukların başları hep yerde kız çocuklarının. Yere bakarak yürüyor böyle şey mi olur? Etrafına baka baka yürüsün göğsünü gere gere. Dekolte de giyinsin ne giyiniyorsa giyinsin. Çarşaf da giyinsin. Ama rahat rahat etrafa baksın bakamıyor etrafa çocuklar olur mu böyle hayat? Bunların hepsini Allah’ın izniyle Mehdiyet döneminde kaldıracağız Allah’ın izniyle.

Evet canım kardeşim dinliyorum.

VTR: Ben Harun Efe, Erzurum’da okuyorum. Birisini seviyorum, ona yaklaşmak için ne yapabilirim?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, tatlılığını, şekerliğini. Sen nasıl nurlu, nasıl güzel varlıksın sen böyle, nasıl yakışıklısın sen. Allah sana cennet nasip etsin güzel yüzlüm benim. Aslanım benim. Bir daha benim yakışıklımın derdini dinleyeyim ben.

VTR: Ben Harun Efe, Erzurum’da okuyorum. Birisini seviyorum, ona yaklaşmak için ne yapabilirim?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım git konuş. Dersin “ben seni çok seviyorum. Senin haysiyetine, şerefine, namusuna kefilim ben. Elimden geldiği kadar en iyisini yapmak istiyorum. Senin imanına, İslam’a olan yakınlığına elimden geldiği kadar katkıda bulunmak istiyorum. Senin iyiliğin, huzurun için, senin sağlık, sıhhat, selametin için ne gerekirse yaparım. Benimle arkadaş ol, dost ol” dersin. İçinden de niyet edersin “Ya Rabbi tecellini bana sevdir” dersin. Nur gibisin bayağı güzel yüzlüsün. İkiniz birlikte hem Allah’ı anarsınız, İslam’dan bahsedersiniz. Güzel ahlakını görürse tabii ki gönlü ısınır sana. Evet, benim yakışıklım dünya tatlısı, dünyalar güzeli bir daha göreyim ben onu. Harun ismin de güzel. Allah sana cennet, Cemalullah nasip etsin.

Kardeşim buyurun bakın izlemeyi görün ben söylesem başkası inanmayabilir. Akıl almaz yüksek. Gitmeyeceğim, hakikaten bakacağım dörde kadar ne oluyor, merak ettim. Çünkü acayip yüksek.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Sabah namazına kadar devam etmiştiniz artarak devam etmişti.

ADNAN OKTAR: Acıyorum o zaman da tabii. O gün bir kere denemiştim inadına gitmedim acayip yüksek yani.

Evet dinliyorum.

VTR: Tekrar tekrar dinlediğiniz bir şarkı var mı?

ADNAN OKTAR: Ah benim nur yüzlüm, ah benim canımın içi maşaAllah. Nasıl temiz yüzü, nasıl güzel. Gözlerin kocaman ve çok güzel. Ağız, burun, kaş, göz her yerin çok güzel. Bir de nurlusun sen, çok nurlusun. Yani yüzünde açıkça nur var. Ve çok çok güvenilir bir kız olduğun açıkça belli oluyor. Başörtün nefis olmuş. Çok güzel olmuş aferin benim canıma. Tesettür muhteşem yakışıyor size dışarıda. Çok güzel oluyor. Doğru yoldasın Allah ibadetini kabul etsin. MaşaAllah benim güzel yüzlümü Allah bana cennette dost, arkadaş etsin. Çünkü çok sevdim onu bayağı güzel. Dünyalar tatlım bak bence şu parça bayağı güzel bir parça baya güzel Ersoy Savaş çok güzel söylüyor.  Canlılığı çok iyi. Bu tarz şarkılar iyi. Deminki de çok iyiydi. Ankaralı Turgut o çocuk ne yapıyor ona bir baksınlar. İlgilensinler bir baksınlar.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk FETÖ’nün Haşhaşi bir örgüt olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti; “Bu örgüte giriş vardır çıkış yoktur. Deniz Baykal bu ihanete itiraz ettiği için tasfiye edildi. Devlet Bahçeli de bu ihanet şebekesine hayır dediği için 2011 yılında büyük bir operasyon yedi.” 

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor onun için Büyük Birlik, MHP, AK Parti, Türk milleti, Türk gençliği çelik gibi bu kahpe İngiliz derin devleti deccal yapılanmasına tavır alacağız. Doğrudan karşımızda deccal var. Mesih deccal, bak tanıyacak dünya üç, beş, yedi yıla çıkacak bu kahpe göreceksiniz. İngiliz derin devletinin başı bu. FETÖ bu aptal, ahmak deccal yapılanmasının bir koludur. Fethullah Gülen’i deccalle tanıştırdılar. Belanın başı oradan geliyor, olay bu. Ve bir tek o değil avanesini de tanıştırdılar.

Deccalin uşakları son zamanlarda kendilerince it kopuk, köprü altı çakallarıyla bir şey yapacaklarını zannediyorlar. Kardeşim onların hepsi fasulyeden söyleyeyim. Bana daha büyük bir şeyle gelsinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Münafık Müslümanları neden hedef alır? 

ADNAN OKTAR: Ah benim güzel yüzlüm, cennet yüzlüm benim. Nasıl güzelsin nasıl, iman seni nasıl güzelleştirmiş canımın içi. Allah sana hayırlı, bereketli çok uzun ömür versin. Hep böyle güzel kal inşaAllah. Cennette de cennet güzeli olarak sonsuza kadar yaşarsın ve inşaAllah Allah seni bana dost arkadaş eder cennette de. Nefis güzelsin, muhteşem güzelsin. Başörtün yani çarşafın muhteşem olmuş cilbabın. Yeşil çok yakışmış. Çok isabet etmişsin. Nur gibisin, Allah seni kötü olan her şeyden korusun. Hidayetiyle sarsın, sağlık sıhhat içinde yaşatsın. Gözleri de yeşil gördüğüm kadarıyla. Çok çok güzelsin artık söyleyecek kelime bulamıyorum maşaAllah. Benim dünyalar tatlımı ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Münafık Müslümanları neden hedef alır? 

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm eğer münafık Müslümanları hedef almazsa Müslümanlarda atalet olur yani bitkinlik olur ve savaş yani mücadele olmaz. Ve Müslümanın sevabı çok azalır. Yani binden bire düşer. Münafık çok hayatidir yani mümin için aslında bir nimettir o. Diyor ya Allah “sizin için şer görünen hayır, hayır görünen şerdir” diyor. Şer gibi görünür ama aslında çok büyük hayırdır. Münafıkta, hem müminin zihni açılır, hem atalet ortadan kalkar, hem şevklenir, hem mücadelede taktik ve yöntem çok mükemmel hale gelir. Öbür türlü küfrün bile çok rahat ezebileceği hale gelebilir Müslüman. Çok cılız bir mücadele meydana gelir. Sahabenin hatası işte o zaman Hz. Osman (ra), Hz. Ömer (ra) ve Hz. Ali (kv)’nin hatası münafıklara en başından tavır almaları gerekiyordu. Orada bir risk oluşmuş. Aslında hiçbir şey olmazdı ama fitne çıkar diye herhâlde şey yapmadılar. Biraz da Sasaniler vardı o dönemde, Roma derin devleti, Sasani derin devleti vardı. Fakat bu kadar it kopuk çıkması çok şaşırtıcı. Dokuz yüz kişiden üç yüz münafık çıkması dehşet bir sayı. Resulullah (sav) dönemindeki münafık şiddetinin çapını insanlar anlayamıyorlar. Ama inşaAllah ahir zamanda İmam Mehdi (as) bütün ümmetin, gelmiş geçmiş ümmetlerin de intikamını şeytandan ve avanesinden alacak. Bu Allah’ın verdiği kudretledir, Allah’ın verdiği güçledir. Yoksa yine insanlar mücadele edecekler fakat orada bir Allah’ın ikram-ı İlahi’si var. Şeytanı ayağının dibine getiriyor Cenab-ı Allah. “Mehdi’nin ayaklarının dibinde yok olur” diyor deccal “insan sureti alacak” diyor “ama ayaklarının dibinde yok olacak” diyor.

Tabii iyi akıl kullanılması gerekir münafıkta çünkü zeka vardır akıl yoktur. Şeytanın zekası vardır. Müminde de Rahmani vahye dayalı Allah’ın ilham ettiği, vicdanlara ilham ettiği akıl vardır. Onu çok iyi takip etmek gerekiyor. O zaman muazzam bir sevap akışı olur, çok yüksek bir sevap akışı olur. Zaten münafık yenilmiş yaratılır. Eğer dikkatli irade kullanılırsa bir anda tepelenmesi an meselesidir münafığın. Ama tabii asrımızda ilimle irfanla, kanunla hukukla olur bu.

Müslümanı Allah hedef aldırtır. Mesela Mehdi (as)’ye Allah münafıkları özellikle musallat eder. Mehdiyet makamını pekiştirmek için. Yoksa Mehdiyet makamı pekişmez. Mesela küfrü teşvik eder Allah Mehdiyet makamını pekiştirmek için. Resulullah (sav) zamanında üç yüz münafığı Allah musallat ediyor Peygamberimiz (sav)’e niye? Onun peygamberlik makamını pekiştirmiş oluyor, velayetini pekiştirmiş oluyor. Manevi yüksekliğini ve cennetini pekiştirmiş oluyor. Eğer o üç yüz münafık olmasa manevi makamında gelişme zayıf olurdu. Onunla gelişiyor. Hz. Yusuf (as)’ta mesela başka türlü kardeşleri vardı münafıklık yapıyor kardeşleri. Onunla Allah pekiştiriyor. Münafık her yerde müminin karşısına çıkar, şeytan yani insan suretinde çıkar. Mümin de oradan sevap alır kazanır. Ama tabii çok uyanık ve dikkatli olmak lazım. Şeytanın vahyini iyi okuyacak akılda olmak gerekiyor. Çünkü konuşmalarında da vahyi anlaşılır şeytanın vahyi, yazılarında da şeytanın vahyi anlaşılır. Mesela bak münafıkların konuşmaları o devre ait konuşmaları var buram buram şeytan kokuyor. Buram buram mesela bütün ehli beyte Kuran ile saldırıyorlar kendi kafalarına göre ama tam tersi anlamda. Münafık Kuran’ı tersinden okur öyle bir özelliği vardır. Düz okumaz tersinden okur.

Münafıklar Uhud’da baş münafık vardı Abdullah bin Übey bin Selül ona bağlı bir takım kimseler vardı onlar İslam ordusuna katılmıştı ama it kopuk bunlar homoseksüel takımı. Adamları Abdullah bin Übey bin Selül’e “sen” diyor “ona” diyor Peygamberimiz (sav)’e bak “ona” küstahlık ta orada başlıyor haşa “Peygamber (as)’a şehir dışında savaşmamak hususundaki görüşlerini açıkladın.” Bak “onun görüşü” diyor “Peygamberimiz (sav)” demiyor “onun görüşü de senin görüşü gibi idi. O neden ise bu görüşünden vazgeçip yanında bulunan şu gençlerin görüşüne uydu.” Yani Peygamber (sav)’in haşa düşünemediği kanaatinde münafık görüyor musun ahmak, o kokmuş beyinleriyle Peygamber (sav)’den daha akıllı oldukları kanaatindeler. Abdullah bin Übey bin Selül Peygamber (sav) Efendimiz’in gençlerin sözünü dinlediğini bahane ederek “Ey insanlar biz orada Uhud’da kendimizi ne için öldürecekmişiz bilmiyoruz” diyor bak züppeliği görüyor musun? Halbuki kendimiz diyor sen orada eğer öleceksen Allah öldürür seni, sen zaten gitmesen de ölürsün. Ama bak züppelik buram buram görüyor musunuz münafık üslubu. “…diyerek kavminden yani Hazreç oğullarından münafık olan ve kuşku içinde bulunan insanlarla birlikte Resullullah’ı bırakıp geri dönüyor.” Tam kahpe. Geri dönenler İslam ordusunun üçte biri kadar. Muazzam bir sayı. Sahabe Abdullah bin Amr bin Haram münafıklara “Ey Allah’ın düşmanları Allah sizi kahretsin, Allah sizin belanızı versin. Allah’ın Peygamber’i sizin söylediklerinizden münezzehtir” diyor. “Paktır ve temizdir. Allah Peygamber’i ve müminleri sizin yardımınızdan müstağni kılacaktır.” Yani “Sizin yardımınıza hiç gerek yok” diyor.

Dinliyorum.

VTR: Mehdi (as) ile savaşanlar olacak mı?

ADNAN OKTAR: Savaştan kasıt fikriyse tabii olacak. Deccaliyetle fikri savaş. Ama silahlı çatışma anlamında mı diyor acaba nasıl anladınız?

AYLİN KOCAMAN: Fikri mücadele.

ADNAN OKTAR: Fikri mücadele zaten Mehdi (as) olmaz bir fikri mücadele olmazsa. Ama “Mehdi (as) kan akıtmaz. Uyuyan kişiyi uyandırmaz. Damla kan akıtmaz” diyor Peygamberimiz (sav).

Peygamberimiz (sav) aynı yıl içinde artarda iki olayda seçkin seksen sahabenin şehit edilmesi üzerine müşrikleri ve münafıklara bir ay boyunca kesintisiz beddua etmiş. Peygamberimiz (sav) on kişilik bir tebliğ grubu görevlendirip onlara gönderiyor. Sahabeler Reci denilen yerde yüze yakın okçu tarafından pusuya düşürülüyorlar. Hep kahpe görüyor musunuz? Altısı şehit ediliyor, dördü ise esir ediliyor. Esirlerden ikisi yolda şehit ediliyor, ikisi de Mekke müşriklerine satılıyor. Onlar da hunharca Mekke’de şehit ediliyor. Onlardan sahabe Hz. Hubeyb şehit edilirken şöyle beddua ediyor. “Allah’ım o müşrikleri ve münafıkların hepsini kahret, onların topluluklarını dağıt, perişan et. Onların birer birer canlarını al ve onlardan hiçbirini sağ bırakma. İkinci olay ise yetmiş kişilik irşat ekibinin tamamına yakınının şehit edildiği Bi'r-i Maune, Maune kuyusu faciasıdır. Peygamberimiz (sav) önce tereddüt ettiyse de kendisine verilen teminat üzerine yetmiş kişiden oluşan irşat heyetini göndermeye karar verdi. Hepsi de Suffa ehliydi yani Peygamberimiz (sav)’in yanında kalanlar. Maune kuyusu başında mola verdiklerinde kimi kılıç darbeleriyle, kimi bedenlerine saplanan mızraklarla şehadet şerbetini içtiler. İçlerinden yalnız biri yaralı olarak kurtulmuş, hepsini şehit ettiler. Artarda meydana gelen bu iki olaydan dolayı münafıklar büyük bir sevinç sarhoşluğuna bürünmüşlerdi. Uhud Savaşı’na girerken yaptıkları ihanet ve sahtekarlığı büyük bir marifet gibi gösterip bir hayli şehit vermiş bulunan Müslümanlara “o ölenler bizim sözümüzü dinleselerdi şimdi ölmemiş olacaklardı” demeye başladılar” diyor. Yani tam münafık alçaklığı, kahpeliği. Hafız sahabe, bunlar hep hafızdı. Hafız sahabelerin kalleşçe bir suikasta uğradıklarını dinleyen Allah’ın Resulü, bu iki olay üzerine o gecenin sabah namazında iki olayın içinde bulunan müşrik ve münafıklara şu bedduada bulundu: “Ey Allah’ım Mudar kabilelerini şiddetle tepele, Ey Allah’ım onların yıllarını Yusuf Peygamber’in kıtlık yılları gibi çetin yap. Dünyayı başlarına dar et. Ey Allah’ım onları sana havale ediyorum. Allah’ım onlara lanet et çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı geldiler.” Peygamberimiz (sav) bu bedduasını bir ay boyunca tekrarladı, sahabe de buna katıldı. (Ebu Davud, Sünen, 2/68) Yani Peygamberimiz (sav) bayağı pislik adamlarla karşılaştı. Onun için münafıklarla mücadele çok hayati, büyük bir ibadettir. Şeytanla mücadeledir, direkt mücadeledir. Ama tabii ahir zaman münafıklarını ilimle, irfanla tepelemek kolay bir şey ama o devirde tabii çok zor. Ortam berbat ama tabii münafığı daha ilk gördüğünde ilk başlangıcında pasifize etmek çok önemli yani sonra görüyorsunuz yaptıkları kepazeliği, bak başta izin verilince sonra rezaletin boyutu daha da yani onlar açısından rezalet tabii bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Siyasetçiler İngiliz derin devletinden neden bahsetmiyor?

ADNAN OKTAR: Nasıl benim güzelim? Saçlar çok güzel, ağız, burun, kaş, göz, yüz hepsi güzel. Gözlük de çok iyi olmuş. Benim canımı açmış, yakışmış. Sahabeler İngiliz derin devletiyle karşılaşmış olsalardı şu devirde yani acayip gereğini yaparlardı ama şu an tabii ahir zamandayız. Siyasetçilerin o kadar gücü olmuyor yani daha büyük bir halk desteği, daha büyük bir gençlik desteği gerekiyor. Şimdi Tayyip Hoca geçenlerde söyledi “ben açık açık ismini söyleyemem, diplomatik skandal çıkar” dedi. Ama içeride de aleyhine kullanacak adamlar var da onun için. Yoksa tam bir destek sağlarsak Tayyip Hocam onları ramazan pidesi gibi katlar, dörde böler yani Allah’ın izniyle darmadağın eder, öyle bir dert olmaz.

AYLİN KOCAMAN: “Lawrence’lar var” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii, defalarca İngiliz derin devletine dikkat çekti, defalarca. Yani İngiliz derin devletinin elemanlarının isimlerini vererek, bir tane-iki tane-üç tane- dört kere değil, defalarca bu melun teşkilata deccaliyete dikkat çekti.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Sayın Bahçeli de.

ADNAN OKTAR: Bahçeli de öyle defalarca yani isim vermedi ama tam tarif etti. İşte Ülkücü gençleri desteklemek, Alperenleri desteklemek, Tayyip Hoca’yı desteklemek çok hayati bir konu. Benim güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Siyasetçiler İngiliz derin devletinden neden bahsetmiyor?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüme Allah hidayet versin, cennetiyle, cemaliyle, Cemalullahla şereflendirsin. Ona cennette güzel bir köşk, güzel bir ortam meydana getirsin, cennette de bana kardeş etsin inşaAllah. Aferin benim güzel yüzlüme, güzel takip ediyor demek ki. Ama siyasetçilerin açıklaması ancak bu kadar olabilir. Yazarlar çok üstüne gitmesi lazım. Beş yüz yazarımız yayınladı ama az bu yani en az bin beş yüz-iki bin kişinin daha yayınlaması gerekir. Her yerde İngiliz derin devletinden bahsedilmesi lazım. Daha teşvik edeceğiz, daha iyi olacak inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce cahil insan kimdir?

ADNAN OKTAR: Cahil insan Kuran’ı tanımayan insan diyebilirim. Kuran’ı, Tevrat’ı, İncil’i tanımayan, peygamberleri tanımayan, Allah’ın sanatını düşünmeyen bence cahil odur. Yakışıklıma ben bir daha bakayım. Aferin benim canıma, o demek ki bu konuları düşünüyor ve tefekkür ediyor ki ehemmiyetli bir konuyu sordu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Neden yaşlılara ücretsiz taşımacılık hakkı sağlanırken öğrencilere bu hak sağlanmıyor?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklımdaki bu tip nedir böyle, sakal yakışmış, bıyık yakışmış, kaşlar, gözler falan, tip, saçlar zaten şahane. Bir daha.

VTR: Neden yaşlılara ücretsiz taşımacılık hakkı sağlanırken öğrencilere bu hak sağlanmıyor?

ADNAN OKTAR: Öğrencilere indirim mi oluyor?

GÜLEN BATURALP: İndirim oluyor.

ADNAN OKTAR: Ne kadar indirim oluyor?

GÜLEN BATURALP: Yarı yarıya.

ADNAN OKTAR: Yani ilkokul, ortaokul, lise hepsi dahil öğrencilere.

AYLİN KOCAMAN: Üniversite dahil.

ADNAN OKTAR: Ama devlet o zaman bir gelir elde edemez, çok şey olur yani. Belki şöyle olabilir, maddi geliri olmayan öğrencilere daha indirim yapılabilir yani eğer o tespit edilme imkanı varsa maddi geliri olmadığına dair yani bir o kadar daha indirim yapılabilir. O teklif edilebilir yani maddi durumlarına göre. Çünkü zengin de fakir de aynı haklara sahip oluyorlar. Öyle olmaz. Fakir olana daha bir ayrıcalık tanınması lazım. Doğru söylüyor benim yakışıklım. Allah ona hidayet versin, sağlık sıhhat versin. Cennet nasip etsin yakışıklıma, bayağı güzel delikanlı. İnşaAllah cennet kuzusu olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: En çok aklınızda tuttuğunuz konu nedir?

ADNAN OKTAR: Tabii ki Müslüman gece gündüz Allah’ı düşünür, samimiyet, Allah ile yakın bağlantı, dikkatli bağlantı çok önemli bu. Yani bunun dışında da önemli bir şey yoktur. Samimiyet, Allah’ı sevmek, Allah’ın gücünü unutmamak, kendinde bir güç olduğunu tevehhüm etmemek, bütün gücün Allah’a ait olduğunu sürekli samimi bir tefekkürle bilmek.

Evet.

GÜLEN BATURALP: Nikobar güvercinleri ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Otuz santimetre boyuna kadar büyüyebilen bu güvercinler uzun bacakları, renkli tüyleri ve beyaz renkte bir kuyruğa sahip. Bacakları mor olan kuşun pençeleri sarı ve bu güvercinler Güneydoğu Asya topraklarında yaşam sürüyorlar. Nikobar güvercinlerinin aşırı derecede güçlü mideleri vardır. Öyle ki taş parçalarını dahi yeseler basit bir şekilde bu taşları öğütebilirler. Nikobar güvercinlerinde bu özellikleri var eden ve bu güvercinleri böyle göz alıcı renklerle yaratan Yüce Rabbimiz Allah’tır.

ADNAN OKTAR: Ama hakikaten şahane şeyler ya, maşaAllah. Yani Türkiye’de yaşamıyor muymuş bunlar?

GÜLEN BATURALP: Yok, Güneydoğu Asya.

ADNAN OKTAR: Alıp getiremiyor muyuz Türkiye’ye? Yasak mı nedir?

AYLİN KOCAMAN: Yasak oluyor.

ADNAN OKTAR: Ama çok güzel. Nefis güzel, maşaAllah.

Münafıklar Müslümanları muhasaraya alıyorlar o kahpeler. Başlarına gelecekleri fark eden sahabeler, “Ey Rabbimiz durumumuzu Allah’ın Resulüne haber ver” diyorlar. Diyorlar; “burada haber verecek kimseyi bulamadığımız için Cebrail ile haber ver Ya Rabbi” diyorlar sahabeler. “Kavmimize arkadaşlarımıza haber ver ki biz Rabbimiz’e kavuştuk, Rabbimiz bizden razı oldu ve bizi de razı etti” (Buhari 3/29, Müslim 6/45) diyorlar. Cebrail (as), Peygamberimiz (sav)’e onların orada şehit edildiğini bildiriyor. Daha hiç haber gelmeden Peygamberimiz (sav) söylüyor, “şehit edildiler” diyor. “Biz Allah’tan geldik, Allah’a dönücüyüz” diyor ve şehit ediliyorlar, çok muazzam bir şey. Peygamberimiz (sav) otururken orada çok saatler sonra sahabelerin şehit haberi geliyor. O devir çok zordu.

Ebu Leheb, Peygamberimiz (sav) zamanında açıktan alenen İslam düşmanlığı yapıyordu, eşi Ümmü Cemil ile birlikte Hz. Peygamber (sav)’e kendilerince çok ağır hakaretler ediyorlardı yani burada söylenemeyecek ağır hakaretler. Hz. Peygamber (sav)’in evi Ebu Leheb ile Ukbe bin Ebi Muayt’in evleri arasındaydı. Bu iki münafık hayvan işkembelerini, türlü pislikleri ve kokmuş şeyleri getirip Hz. Peygamber (sav)’in evinin kapısının önüne döküyorlardı, yığıyorlar böyle pislik yığıyorlar. Bak, ne kadar zor bir ortam görüyor musunuz? Ebu Leheb’in eşi Ümmü Cemil de bu kötü işlerde kocasına yardım ediyor o devirde. Hz. Peygamber (sav)’in geçeceği yollara dikenler döküyor bu çalı dikenler. Sonunda Ebu Leheb çiçek hastalığına yakalanarak ölüyor. Hastalığın yayılması korkusuyla çocukları cesede yaklaşamıyorlar. Sonra babalarının gömülmesi için ücretle Sudanlıları tutuyorlar. Sudanlılar da çekindikleri için uzun sarıklarla adamın ölüsüne ip takıp sürüklüyorlar, yerde sürükleyerek kazdıkları çukura uzun sırıklarla sürükleyerek getirip sırıkla itip içine düşürüp uzaktan toprakla üstünü örtüyorlar. Nasıl Allah’ın intikamı?

Bir kısım İslam düşmanı Peygamberimiz (sav)’e geliyor. “Es-samu Aleyke” diye güya Peygamberimiz (sav)’e selam veriyor gibi “ölüm üzerine olsun” diyorlar. Hz. Ayşe duyunca “Aleyküm Es-samu ve Lanetu” Ölüm ve lanet sizin üzerinize olsun” diyor. Hz. Ayşe de kabadayı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hastalık ve zorluk anında insanların tavrı nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Benim nur yüzlüm dindar olduğu yüzünden anlaşılıyor. Allah’ı hiç unutmaması lazım. Çevresindekiler de sürekli Allah ile bağlantı halinde olması lazım. Allah’ın unutulması vahim bir şeydir, çok çok vahimdir Allah esirgesin. Sürekli Allah ile bağlantı yeterlidir, çok Allah’ı sevmek, saygıyla O’na bağlanmak yeterlidir. Zaten Allah tam istenilen şekilde hayatı devam ettirir. Yani mümine zorluk meydana gelmez.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Suudi Arabistan’da ılımlı İslam projesi kapsamında bazı değişiklikler yapılmaya başlandı. Bunlardan biri de giyim kuşam ve başörtüsüyle ilgili. Dün ünlü müzisyen Yanni, Suudi Arabistan’da konser verdi. İzlemeye gelenlerin büyük bir çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu, genç kızların artık başlarını açabildiği ve bu şekilde dolaşabildiği görüldü. Normal şartlar altında geçmişte uygulanan katı kurallar bu dönemde varlığını sürdürüyor olsaydı Arabistan’da başı açık olan bir genç kızın İslami olarak cezalandırılması gerekirdi.

ADNAN OKTAR: İşte Mehdiyet’in ayak izleri. Suudi Arabistan’da bu olay olduysa bu tamamen Mehdiyet’in bereketiyledir, tamamen. En zor ülkede bu elde ediliyorsa Mehdiyet’in hakimiyeti an meselesi demektir. En zor Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan’da oluyorsa her yerde olur artık. Suudi hükümetini tebrik ediyoruz, çok güzel olmuş, hayırlı olmuş.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mehdi talebeleri Mehdi talebesi olduğunu bilir mi?

ADNAN OKTAR: Mehdi kendisini bilmiyor, Mehdi talebeleri nasıl bilsin? Belki hüsn-ü zan edebilirler. Ben mesela kendimi Mehdi talebesi olarak görüyorum. Yani mümin öyle görecek kendini. Yani “Ya Rabbi ben kendimi Mehdi talebesi olarak görüyorum. Ben Mehdi’ye kendimi talebe olarak adadım.” Ben öyleyim şahsen, bitti. Şahsını görememiş olabilirim. Mehdi’nin benden isteyeceği budur zaten. Yani hizmet isteyecektir, İslam’a hizmet.

Peygamberimiz (sav) münafıklara isim takıyordu. Bu münafıklardan biri de Huzeyf bin Badr el Ferazi’nin lakabı, Huneyn ve Taif seferine iştirak ediyor. Ebubekir döneminde tekrar irtidad ediyor, münafıklık gösteriyor. Yalancı peygamberlerden Tuleyha bin el-Esedi’ye biat ediyor. Huzeyf’e bu lakabı Peygamberimiz (sav) veriyor. Yani ahmak olduğu halde ona biat ettikleri için Peygamberimiz (sav) “El Ahmak-ul Mutha; kendisine itaat edilen ahmak” diyor. Yine bak, çok manidar, Peygamberimiz (sav) Tebük Gazvesi’nde bulunduğu sırada münafıklar hakkında inen bazı ayetler üzerine Cülas bin Süveyt, “Muhammed’in dedikleri doğruysa biz eşeklerden beter durumdayız” diyor. Biz de hani “eşek gibi” diyoruz ya münafıklara tam yani. Deyince Umayt; “Ben Resulullah’ın doğru söylediğine senin de eşekten beter olduğuna şahitlik ederim” diyor.

Peygamberimiz (sav) diyor ki “Ahir zamanda münafıklar Allah’a ulaşmak konusunda Mehdi’ye ihtiyaç yoktur diyecekler” diyor. (Gaybeti Numani sayfa 161) Yani münafıklar Mehdi’ye tavır alacaklar diyor.

Abdülaziz Bin Müslim şöyle rivayet ediyor; “İmam Mehdi susamışlar için tatlı bir su, doğru yolu gösteren bir rehber, helak olmaktan kurtaran bir kurtarıcıdır. İmam Mehdi yollarını kaybedenlerin doğru yolu bulması için yüksek bir yerde yakılan kılavuz ateşidir. Dondurucu soğuğa tutulanlar için bir sıcaklıktır. Tehlikeli geçitlerde güvenilir kılavuzdur. Ondan (Mehdi’den) ayrılan kesinlikle helak olur” diyor Peygamberimiz (sav). Bak “Mehdi’den ayrılan kesinlikle helak olur” diyor. İman ve Küfür kitabında var. Usul-u Kafi’de var. El Usul Minel Kafi, El Kuleyni’de var cilt 1, sayfa 281.

VTR: Kadınların rahat yaşaması için ne gibi kolaylıklar sağlanmalı?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere Allah’ın emaneti olduğunu kadınların, Allah’ın güzel yüzü olduğu, Allah’ın tecellisi olduğunun bilinmesi lazım. Mübarek kutsal varlıklardır kadınlar. Münafıklar kadınlardan nefret ederler. Yani acayip nefret ederler. Mesela bak münafıklar diyorum ya bunların hiç yanlarında kadın yok olmaz da. En fazla fahişe falan bulabilirler yani. Onun dışında kadın yok.

“Kadın sevgisi imandandır” diyor Peygamberimiz (sav). Yani “bir insanın ne kadar imanı varsa o kadar kadına sevgi duyar” diyor. Kadına nefret küfür alametidir, münafık alametidir. Ama küfür işte o Peygamberimiz (sav) zamanındaki o münafıklar o zaman kadınları baş düşman ilan etmişler. İşte “aklı yoktur, yarım akıllıdır.” Efendim “cehennemin yüzde doksan dokunu kadınlar dolduracaklar. Kadın ne derse tersini yapın.” Peygamber (sav) adına yağmur gibi yalan geliştirdiler. Birçok insan da onlara inandı. Bu sefer de kitaplara geçti onlar. Ve İslam âlemini mahvettiler. Bu belanın kaynağı o zamanki işte o münafıklar. Yani bu uydurma hadislerin kökeninde onlar var. Onlar kadınlara olan nefretlerini doğrudan kitaplar haline getirdiler.

Evet dinliyorum.

VTR: Müminler akıl danışacağı insanları nasıl seçmeliler?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yani “Allah’tan korkuyor mu? Allah’ı seviyor mu?” Egoist,  bencilse zaten hiç olmaz. Yani kendini Allah’a adamışsa, samimi bir Müslüman’sa o dünyalar gibi kıymetlidir. Çok kıymetlidir. Öyle bir insanı buldun mu hiç bırakmamak lazım. Yani egoist, bencil değil. Samimi ve kendini Allah’a adamış. Muazzam bir olaydır muazzam. Yani onu dost edinmek lazım. Ve büyük bir nimet olarak görmek lazım. Melek gibi bir insandır o. Ve Allah’ın yardımı öyle insanların üzerine olur. Öyle insanları dost edinmek lazım. Yoksa egoist bencil insanları dost edinirse insan, Allah esirgesin çok acı çeker, çok zorluk içinde kalır.

Evet dinliyorum.

VTR: Televizyon programlarında sevgisizlik aşılanıyor, buna nasıl çözüm bulabiliriz?

ADNAN OKTAR: Benim canımın içinin güzelliği nasıl? Güzel yüzlüm o kadar güzel ki yüzün ve çok anlamlı bakışların. Çok kaliteli bir insan olduğun anlaşılıyor. Derin, candan bir sevgin var. Ama bakışların yüreğe işleyecek gibi çok çok güzel. Yüzün de çok estetik bayağı düzgün. Allah seni güzel yaratmış, sana uzun ömür versin, sana cennet nasip etsin, hidayetiyle sarsın. Seni cennette bana kardeş etsin, dost etsin Allah çok sevdim seni. Bir daha dinleyeyim ben seni.

VTR: Televizyon programlarında sevgisizlik aşılanıyor, buna nasıl çözüm bulabiliriz?

ADNAN OKTAR: Kardeşim şu Hürriyet, Milliyet işte Radikal falan bunların bir kafası var. Yani sevgisizlik akıl almaz hâkim. Akıl almaz hâkim, bazı yaşlı kadınlarda falan da oluyor bu. CHP’nin içinde de var böyle insanlar, bazen görüyorum. O nefreti nerenize sığdırıyorsunuz? Öfkeyi nerenize sığdırıyorsunuz? Mağazaya giriyor homurdanıyor, birisini görüyor çirkin bir laf ediyor. Akşama kadar nefret halinde. Mesela kızı oluyor yanında ona da bir laf söylüyor. Oğlu oluyor ona bir laf söylüyor, kocasına laf söylüyor. Kin dolu böyle hayat mı olur? Bu insanlar nasıl yaşıyor ben hayret ediyorum. Şeytani bir hal, ısrarla sevgiyi savunmak lazım. Sevgiyi savunanlar çoğunluğuz biz. Bu sevgisizler azınlık. Sürekli sevgiden bahsederek bunları utandıralım. Bunları küçük düşürelim. Sevgi kısa sürede hâkim olacağı aşikâr görünüyor. Çünkü ordu gibi gençler. Bak şimdi konuşuyoruz gençlerle. Yüz binin üzerinde gençle konuştuk. Hepsi sevgi, güzellik, egoistlikten, bencillikten uzak durmak, yardımseverlik, hayvan sevgisi, Allah’a olan sevgi, Peygambere sevgi, akılcı, güzel hoş bir çizgide. Yüz binlerce, milyonlarca insanımız var. İt kopuk takımı, münafıklar böyle alçak insanlar sayısı çok az. Fakat hırlaması çok duyuluyor bunların. O yüzden biz öne çıkarsak konu bitecek.

Mesela Tayyip Hoca çok sevgi insanıdır, güzel insan, ona destek olalım. Yalnız bırakmayalım çok önemli. Sayın Bahçeli bak çok vicdanlı, kibar, merhametli bir insan bak sahip çıktı o, vicdanlı. Destici helal olsun. Söz dinledi Allah razı olsun. Bak aylardan beri söylüyorum Büyük Birlik de destek olsun diye Tayyip Hoca’ya o da çıktı devreye girdi. Çok güzel yanlış olan bir şey yok. İngiliz derin devleti deccaliyet, Tayyip Hoca’yı, hükümeti, devleti, milleti yok etmek istiyor. Buna müsaade etmeyeceğiz.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Nurettin Veren FETÖ ile ilgili bazı yeni açıklamalar yaptı ve şunları söyledi. “Akın İpek İngiltere’ye gider gitmez Kraliçe Elizabeth, Akın İpek’e iki yüz elli bin dönüm arazide altın arama ruhsatı verdi. Neyin karşılığında? Türkiye’den kaçıp ülkesine ihanet etmesi ve mağdur edebiyatı yapması için böyle büyük bir imkân verdi. Bunları dünyada besleyen büyük güçler var.”

ADNAN OKTAR: Çok doğru söylemiş işte İngiliz derin devletinden bahsediyor. Yani deccaliyetten bahsediyor. Büyük güçler değil bir tane güç var. İngiliz derin devleti. Güçler olmaz güçler olursa birbiriyle çatışır. Menfaatleri çatışır. Güçler olur mu? Üç-beş tane dev güç düşün menfaati için beşi de birbirine girer. Tek bir güç var İngiliz derin devleti var. Yani güç çatışması olmaz öyle bir şey yok.

Evet dinliyorum.

VTR: Türk Birliği’ni önleyen maddeler nelerdir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi bu güzellik nedir bu kadar güzel olman. Nasıl güzel cildin senin, yüzün nasıl güzel. MaşaAllah. Nasıl güzelliği? Muhteşem hem cepheden hem profilden çok çok güzel. Bir daha.

VTR: Türk Birliği’ni önleyen maddeler nelerdir?

ADNAN OKTAR: Türk Birliği’ni önleyen hiçbir şey yok da vakit bekliyorlar yani bak ben size söyleyeyim alt yapısı tam anlamıyla hazır. Yani bütün Türki devletler Türk Birliği’ni kabul etti. Yani anlaşmada kabul ettiler. Fakat açık zahiri herkesin duyacağı gibi anlaşma için bekliyorlar. O da herhalde sahibi yapsın mı diyorlar nedir anlamadım. Herhalde öyle gibi geliyor bana. Yoksa alt anlaşma tamam onu biliyorum. Yani onun haberini aldım ben. Sağlam kaynaktan aldım. Yani alt anlaşması yapıldı. Bütün Yakutistan, Türkistan, Tacikistan, Kazakistan hepsiyle alt anlaşması tamam. Sadece açıklanmasına kaldı. Usule uygun olsun istiyorlar. Bir anlamlı bir güne getirmeye çalışıyorlar yoksa tamam. Türki devletlerden sorun yok biliyorum yani.

Suudi Arabistan’daki olay da Mehdiyet için hazırlanmış bir çalışma. Yani orda da bizim çok emeğimiz geçti çok. Mevcut Prens mesela çok efendi bir insan. Orada çok emeğimiz geçti ama bu çok büyük başarı ve çok büyük olay helal olsun. O haberi bir daha okusana.

ASLI HANTAL: Tabii. Suudi Arabistan’da ılımlı İslam projesi kapsamında bazı değişiklikler yapılmaya başlandı. Bunlardan biri giyim kuşam ve başörtüsüyle ilgili. Dün ünlü müzisyen Yanni…

ADNAN OKTAR: İki şey için alkışlıyoruz, bir bu hanımları alkışlıyorum, bir de kardeşim yani isterseniz buyurun bakın Allahualem sabaha kadar kimse gitmeyecek. Akıl almaz yükselmiş. Bu nasıl oluyor? Ama yani bu kadar on binlerce insan bu nasıl oluyor? MaşaAllah bak oradaki sayı ayrı çok yüksek, buradaki sayı ayrı yüksek bak beş ayrı kanal beşinin de rakamları çok çok yüksek. Haberi dinliyorum yeniden.

ASLI HANTAL: Tamam. Suudi Arabistan’da ılımlı İslam projesi kapsamında bazı değişiklikler yapılmaya başlandı. Bunlardan biri giyim kuşam ve başörtüsüyle ilgili. Dün ünlü müzisyen Yanni, Suudi Arabistan’da bir konser verdi. İzlemeye gelenlerin büyük bir çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu, genç kızların artık başlarını açabildiği ve bu şekilde dolaşabildiği görüldü. Normal şartlar altında geçmişte uygulanan katı kurallar bu dönemde varlığını sürdürüyor olsaydı Arabistan’da başı açık olan bir geç kızın İslami olarak cezalandırılması gerekiyordu.

ADNAN OKTAR: Çok çok güzel olmuş. Allah, Suudi Arabistan’a bereket versin, güç versin, imkân versin. Allah muvaffak etsin. Tebrik ediyoruz Suudi Hükümetini. Majeste Kralı tebrik ediyoruz, Prensi tebrik ediyoruz. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz bir insan. Çok güzel Allah sebebe sarıldın mı sebebini halk ediyor elhamdülillah.

Çocuklar bak biz kalırız da cidden hasta olurlar. Allah esirgesin yani hiç olmasa birkaç saat olsun uyusunlar gidelim.

ASLI HANTAL: Yayınımız sona erdi yarın görüşmek üzere inşaAllah.