OKTAR BABUNA: İyi akşamlar sayın izleyicilerimiz. Adnan Oktar’la Hoş Sohbetler programımıza başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde Körfez ülkelerini tek tek gezerek Katar için arabuluculuk yapmıştı. Dört Arap ülkesi bugün Doha yönetiminin terörle mücadelede iyi niyet göstermesi halinde diyaloga hazır olduklarını duyurdu.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam gider de bereket gelmez mi? Normalde kesin savaştı bunun sonucu. Tayyip Hocam sanki İmam Mehdi gibi gitti, Mehdiyet’in zıl ve gölgesi altında barışı sağladı geldi. Kesin savaştı, İngiliz derin devletinin planı savaştı ve batırmaktı. Birbirlerine düşürüp mahvedeceklerdi. Hepsi de zengin ülkeler bak dikkat et, İngiliz derin devletinin hedeflediği ülkeler hep zengin ülkeler. Kuveyt, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan hepsi birbirine girecekti ve bir hiç yüzünden. Tayyip Hocam’a helal olsun, güzel.
OKTAR BABUNA: Siz daha olay olur olmaz hemen “Hepsi nur gibi Müslümanlar hepsi kardeşlerimiz. Sakın ha” demiştiniz. “İngiliz derin devletinin planı bu” demiştiniz, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısında yönetim kadrosunu FETÖ sızması konusunda uyardı. “Teşkilat yönetimlerine getirilecek isimlerle ilgili çok titiz bir FETÖ incelemesi yapılsın, kriptolara dikkat edilsin, güvenlik soruşturmaları yapılsın, hiçbir şekilde teşkilata sızmalarına izin verilmesin” dedi.
ADNAN OKTAR: O önemli. İngiliz derin devletinin sızmasıdır. FETÖ sızması demek İngiliz derin devleti sızması. İngiliz derin devletinin ajanlarına müsaade yok. İngiliz derin devletinin her ajanını devletin her yerinden söküp-atacağız, inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Bir izleyici sorusu var.
VTR: Ülkemizde tekrar bir illegal yapılanma olabilir mi? Bu illegal yapılanmalara karşı nasıl bir önlem alabiliriz?
ADNAN OKTAR: İllegal yapı derken FETÖ tarzı bir yapılanma, İngiliz derin devleti. Biz İngiliz derin devletini millete çok iyi öğretirsek İngiliz derin devleti hiçbir yerde tutunamaz. Modelini söylüyorum, bak size Rumilikle yaklaşıyorsa, homoseksüelliği savunuyorsa, Darwinist’se ve züppeliği, bilmişliği, millete tepeden bakmayı, kendini beğenmişliği iddia ederek bütün din alimlerine Müslümanlara tavır alıyorsa, cemaatlere karşıysa, cemaatlerin ortadan kaldırılmasını istiyorsa bilin ki öyle bir yapılanmadır. Bunu bilirseniz hiçbir mahsuru olmaz. Bak İngiliz derin devleti hiçbir yerde tutunamıyor biz deşifre ettikten sonra, her yerde yakalanıyorlar biz deşifre ettikten sonra. Bütün elemanları devlet kadrolarından atılıyor tak tak tak, kimi söylediysek gitti. “Bunu alın görevinden” dedim aldılar “bunu alın” aldılar. Kimi İngiliz derin devletinin direkt ajanı, kimi de haberi yok İngiliz derin devletinin güdümüne girmiş haberi bile yok adamın.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Ağabey. Size bir sorum olacak, zina eden öldürülmeli midir?
ADNAN OKTAR: Zina eden, İslam fıkhına göre ayağına sopa vuruluyor tak tak tak vurulur. Ama nasıl? Dört şahit gerekiyor. Nasıl? Cinsel ilişki halindeyken görülmesi gerekiyor. Kapının zilini çalacaksın diyeceksin ki “sen zina ediyormuşsun içeride” adam da kapıya geliyor ama çıplak “niye iftira atıyorsun?” derse bu sefer o söyleyene sopa atılıyor 80 sopa. Çünkü zinanın tespiti için cinsel ilişki halindeyken tespit gerekir İslam fıkhına göre. Bu pratikte imkansız olan bir şeydir. Adamın sen kapısını çaldığında ne yapar? En fazla çıplak kapıyı açabilir en fazla yahut üstüne bir şey giyer gelir. Nereden iddia ediyorsun zina iddiası? Fiili durum mu var? Ve dört şahidin bunu görmesi gerekiyor dört şahit. Ve yalan söylememiş dürüst dört şahit. Pratikte olmayacak bir şey. Dolayısıyla İslam’ın kuralı zinanın kötü olduğunu söylemektir. Ceza da teyit edilmiş açıklanmıştır ama pratikte uygulanacak gibi bir ceza değil. Ama öldürmek cinayettir. Eğer öyle bir şey yapan olursa cinayet işlemiş olur. Ve karşılığı sonsuz cehennemdir. Katil olur onu yapan, öyle bir şey yapan katil olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Dinde insanın en çok hoşuna giden konu hangisidir?
ADNAN OKTAR: Tabii ki Allah sevgisidir. Allah’ı sevmek en zevkli olandır.
VTR: Ben Kubilay. Karşıyaka’dan geliyorum. Türkiye’de işsizlik sorunu ne zaman bitecek bunu bilmiyoruz, belki Avrupa Birliği’ne girildiğinde çözülebilir mi? Ama şu anki durumu iç iyi değil. Ne zaman bitecek bunu merak ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Avrupa Birliği’ne Yunanistan girdi, işsizlik Türkiye’nin kat kat kat kat fazlası, Bulgaristan girdi Türkiye’nin kat kat kat fazlası, Romanya girdi Türkiye’nin kat kat fazlası. Avrupa Birliği kurtuluş olsa onlar böyle perişan olmazdı. Avrupa Birliği ülkelerinde ekonomik kriz hat safhada. Öyle bir şey yok. Avrupa Birliği bize iş bulacak diye düşünmek de çok yanlış. Türkiye de değil bir tek sorun, Irak var, Suriye var, Fas, Tunus, Cezayir her yerde sorun var. Çözümü Peygamberimiz (sav) hadislerde belirtmiş. İmam Mehdi (as). Ha başka yerde biz ararız, Avrupa Birliği’nde ararız, şurada ararız, burada ararız, elli yıldan beri arıyor Türkiye Avrupa Birliği’nde bulamadı. Her yerde aradı bulamadı. Bulamaz ve bulamayacak da. Ne zaman? Ancak İmam Mehdi (as)’ın zuhuruyla biter.
Nisa Suresi 59’da Cenab-ı Allah diyor ki: “Ey iman edenler,” kadın-erkek, müminun ve müminat, “Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin” diyor. Sen ne diyorsun? “Yok İslam’da böyle bir şey” diyorsun. Olur mu böyle şey? Müslümanların başı oluyor.
Evet, dinliyorum.
VTR Merhaba Hocam, ben Balıkesir’den katılıyorum. Sizce Türkiye iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor?
ADNAN OKTAR: İyiye gidiyor, diğer Ortadoğu ülkelerine göre iyiye gidiyor. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan’a göre iyiye gidiyor. Mehdiyet’in bereketiyle, Mehdiyet olmasa Türkiye’yi yerle bir ederlerdi çoktan bitmişti Allah esirgesin, paramparça olmuştu. Çünkü en baş hedef Türkiye’ydi. Ama deccalın gücü yetmiyor buna ve yetmeyecek. Hz. Mehdi (as)’ın varlığından kaynaklanan bir durum. Metafizik bir durum var.
Evet.
BÜLENT SEZGİN: Nuray Mert evrim teorisiyle ilgili yazısının başına, şeytandan Allah’a sığınırım: “Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar.” (Hac Suresi, 73) Ayetini yazmıştı. Cumhuriyet Yazarı Orhan Bursalı, “Yazının başına bu ayeti koyduktan sonra ne söylersen söyle gerisi boş. Hey bilimciler, tümünüz tapınaktasınız demektir.”
ADNAN OKTAR: Mümin Müslüman olduğu için Kuran ayetiyle söylüyor. Onları münazaraya davet edecek hali yok. Cevap açık, bilimsel bir teori değil, bilimsellikle alakası yok, bir putperest pagan inancı put inanç. İlahı tesadüf. Lahaul ve Lhamo’nun aynısı. Akatlardaki, Sümerlerdeki putperest inancın aynısı. 700 milyon fosil yaratılışı ispat ediyor. Bir proteinin meydana gelmesi bilimsel olarak mümkün değil. Başka bir proteine ihtiyaç var protein olması için.
Evet.
VTR: Müslümanlar ne zaman birleşecekler?
ADNAN OKTAR: Canımın içi nurlu kuzum benim aferin sana. Hz. Mehdi (as)’ın dışında hiçbir şekilde birleşmezler. Şiiler Sünnilerle, Vahabiler Şiilerle olacak iş değil. Nakşibendiler Kadirilerle, Nurcular Nakşibendilerle olacak iş değil. Süleymancılar Nurcularla olacak iş değil. Tek çözüm İmam Mehdi (as)’dır. Peygamber (sav)’in gösterdiği yolun dışında bir yol yok. 5000 yıllık, 4000 yıllık yazıtlarda sürekli Hz. Mehdi (as)’dan bahseder. Tek kurtuluş Hz. İmam Mehdi (as)’dır ve Seyyidina Hz. İsa Mesih (as)’dır. Onun dışında yol yok.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Orhan Bursalı, dinle bilimin hiçbir zaman bağdaşamayacağını belirten şöyle bir yorumda bulundu Adnan Bey: “İnançla bilim ve akıl mücadele etmez zaten. İlki insanın yarattığı kökten inancı, diğeri ise insanı diğer canlılardan ayıran düşünme gücünü, aklı ve buradan çıkan sonuçları ifade eder. Bilimin karşısındaki insanlar dini öne sürerek, mızraklara ayetleri geçirerek bilimi ve zekayı tanımadıklarını ilan ederler. Ahirette bir statü elde edebilmek için düşünmeyi ve aklı bırakırlar” dedi.
ADNAN OKTAR: “Mızrağın önüne tesadüfü geçirdim” diyorsun. “O Kuran’ı geçirdi ben de tesadüfü geçirdim” diyorsun. Yine Kuran elle tutulur bir şey. Senin mızrağın önüne geçirdiğin tesadüf bomboş bir şey boşluk. Biz senin karşına 700 milyon fosille çıkıyoruz 700 milyon, 500 tır dolusu fosil. Sen bizim karşımıza neyle çıkıyorsun? Tesadüfle çıkıyorsun. Oldu mu şimdi bu? Hani bilimseldin sen? Olmaz. Bak, teorinin ispatı için senden bir delil istiyorum.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Allah Kuran’da Adnan Bey, düşünmeye sevk ediyor sürekli müminleri: “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın.” (Ali İmran Suresi, 191) Diyor, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Kuran’la bilim iç içe, Kuran bilimi sürekli teşvik eden ayetlerle dolu. Bilim zaten Allah’ın sanatını öğrenme sanatıdır. Allah’ın sanatını öğrenme sanatına bilim denir.
Evet.
VTR: Kuran’da her şey yazıyor mu?
ADNAN OKTAR: Kuran’da fıkıhla ilgili he şey yazar. Yani helallerin haramların hepsi yazar. Onun dışında bir yerde yazmaz. Hepsi Kuran’ın içindedir. Ama tabii bilimle ilgili konuları Allah sadece teşvik eder bize bırakır. Ama fıkıh, helal ve haramları “Kuran’da Ben açıkladım” diyor Allah. Çünkü arkasından diyor ki bak “siz sadece Kuran’dan sorulacaksınız” diyor. Neden? Çünkü “fıkıh kitabı olarak Kuran’ı indirdim” diyor Allah “orada helalleri haramları açıkladım, Kuran sizin önünüzde açılacak ve oradan sorulacaksınız.” Tam İlmihal’den, Hüseyin Hilmi Işık’ın kitaplarından, Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalinden, Vehbi Yavuz’un ilmihallerinden kitaplarından onlardan değil diyor.
Evet.
VTR: Kuran-ı Kerim’in tek değiştirilmemiş kitap olduğu söyleniyor. Ama bunun kanıtını nasıl bulabiliriz? Nereden kesinlikle buna emin olabiliriz?
ADNAN OKTAR: Nasıl emin olabiliriz? Peygamberimiz (sav) zamanında binlerce hafız vardı, sonra on binlerce hafız, sonra yüz binlerce hafız. Hafızlardan hafızlara geçti. Hafızlar hafızlara ezberletince nasıl aslı kaybolsun? Bütün hafızlar aynı Kuran’ı ezberliyor aynısı, yani başka bir Kuran ezberleyen yok hepsi aynı. İki; Allah garanti veriyor Kuran’da. Üç; Hz. Osman (ra)’ın zamanında yazılmış Kuran duruyor orijinal. Hz. Osman (ra)’ın kanı var üzerinde, şehit edildiğinde. Bakıyoruz aynı yine Kuran. Dolayısıyla değişiklik olmadığını açık açık görmüş oluyoruz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Siyasette bu kadar yalan olması neden?
ADNAN OKTAR: Bazen tabii taktik yapıyorlar siyasi taktik. Yani halkı ikna etmek için veyahut dış ülkeleri ikna etmek için taktik yapıyorlar. Dolayısıyla bazen siyasetçiler yalan söylüyor doğru bu. Ama onlara sorduğumuzda “mecburuz” diyorlar, “toplumu yönlendirmek için, dış siyaseti yönlendirmek için başka çaremiz yok” diyorlar. Mesela seçimlerde diyor ki “geldiğimizde Kayseri’ye deniz yapacağız” diyor, “Bolu’ya bir tünel yapacağız Paris’ten çıkacak” diyor buna benzer, farz edelim hayalen diyorum. Tabii ki seçmen de etkileniyor bundan psikolojik olarak. Sonra da yapmıyor. Doğru mu? Değil. Klasik siyasette oluyor bu. Gittikçe siyaset olgunlaşacaktır daha iyi olacaktır. Daha dürüst daha akılcı olacaktır, sertlikten uzak, kabalıktan uzak, kavgacı siyasetten akılcı siyasete doğru gideceğiz. Zaten darbe döneminde ben söyledim darbe olduktan sonra “artık bundan sonra klasik siyaset olmaz” dedim, klasik siyaset yüzde 80-90 düştü, geri kalan kısmı da düşecektir.
Evet.
VTR: Kendinizin cennete gideceğinizi düşünüyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Cennete gideceğimi tabii ki düşünemem ama isterim yani Allah’tan umarım. Cenneti ummak lazım. Fakat cehennem korkusu içerisinde oluyor mümin tabii, cehenneme giderim korkusu içinde oluyor. Şehit olmadığımıza göre tabii ki bir cehennem korkusu Müslümanda olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Neden İzmir’de güzel parklar yok?
ADNAN OKTAR: Severim ben seni, o güzel dişlerini o burnunu. Sen çok güzelsin, dünyalar tatlısısın sen. İzmir hakkında vatandaşlar çok şikayette bulunuyorlar, temiz değil diyorlar, parklarda oturacak yer yok diyorlar. O konuyu biz ilgililere bildiriyoruz gereğini yapsınlar. Bu İzmir’e yakışmaz, İzmir’in güzelliğine yakışmaz, İzmir halkına hiç yakışmaz. İzmir halkı güzel insanlar, hoş insanlar, bütün Türkiye’nin güzel vatandaşları gibi onlara güzellik yakışır.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ben İzmir Karşıyaka’dan Yağız. Ben İzmir’de denize girmek istiyorum fakat deniz çok pis, bunun nedeni ne?
ADNAN OKTAR: Allah Allah, bu nasıl olmuş bu kadar böyle? Kim belediye başkanı İzmir’in? Bu nasıl oluyor? CHP belediyelerinden hep halk memnun değil. Yani her yerde bir bakımsızlık, her yerde bir çöküntü. Bak parklar yok, bahçeler yok, sokaklar temiz değil, denizler temiz değil halk hep şikayet halinde. Neden oluyor bu hayret edecek şey bu?
KARTAL GÖKTAN: CHP’li Aziz Kocaoğlu.
ADNAN OKTAR: Resmini görebiliyor muyuz? Aziz Hoca artık gereğini yap, bak çocukları duyuyorsun. Çocuklar bahçe istiyorlar, park istiyorlar, yeşillik istiyorlar, denizin temiz olmasını ve İzmir’in sokaklarının tertemiz olmasını istiyorlar. Eli-yüzü düzgün efendi bir insana benziyorsun, aklı başında bir insana benziyorsun. Böyle bir güzellik yap, İzmir’i güzelleştir o zaman tarihe geçersin insanlar seni hayırla yad ederler. Böyle bir güzelliği senden bekliyoruz.
Evet.
VTR: (Haşa) Tanrı varsa, neden mesela bizim imtihanımız, isyan etmemek ya da bir şeyleri yerine getirmek, fakat Afrika‘daki çocukların aç kalması açlığa direnmek, bizim her şeyimiz önümüzdeyken sadece ibadet etmek, onlarınki farklı bu neden?
ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım, sen şu an bir ekranın başındasın. Sen bilmiyorsun nasıl yaratıldığını. Sana Afrika gösteriliyor, dünya gösteriliyor, insanlar gösteriliyor, sana lehte aleyhte olaylar gösteriliyor yani senin lehine ve aleyhine gibi görünen. Sen orada Allah’tan yana olacak mısın olmayacak mısın Allah bunu sana gösteriyor. Zaten biliyor senin ne yapacağını. Ama sen o ekranın başından ayrılamıyorsun. Sen zannediyorsun ki, ekranın dışında bir hayatla muhatap olduğunu düşünüyorsun. Arabaya da binsen, sokağa da çıksan o ekranın başından ayrılamazsın. Dolayısıyla ekranda sana ne gösteriliyorsa o imtihanın gereğidir. Sen Allah’a sadık ol, aksinde pişman olursun sözümü tut. Eğer Allah’a sadık olursan mutlu olacaksın, hayırlı yolda olacaksın. Ama bak, kaderde sen o ekran başında olduğunu bilmeyecek şekilde yaratıldıysan zaten sorumlu olmazsın. Allah’a isyan etmen şu bu hiçbir şeyi değiştirmez. Allah için zaten o bir sorun da değildir, başkası için de sorun olmaz. Sen inanmayacak şekilde yaratıldıysan zaten o ekranın varlığını da göremezsin anlayamazsın. Dolayısıyla senin Allah’a inanıp inanmamana Allah’ın hiç ihtiyacı olmaz. Eğer şuurun açıksa mutlaka inan, aman sakın aksini yapma yani sakın. Ama şuurun kapalıysa zaten bir şey demem. Sadece uyarırım.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hz. Muhammed (sav) sadece Müslümanlara mı gönderilmiştir?
ADNAN OKTAR: Bütün dünyaya gönderilmiştir Peygamberimiz (sav). Bütün dünya Peygamberimiz (sav)’in ümmetidir bütün dünya. Hristiyan ve Museviler de icabet etmemişlerdir sadece yoksa hepsi ümmettir. Biz icabet ümmetiyiz icabet ümmeti; onlar icabet etmeyenler, icabet etmeyen ümmeti. Onların icabet ümmeti olması işte ahir zamanda Hz. Mehdi (as) devrinde oluyor. Hepsi icabet edecekler.
VTR: Merhaba Adnan Bey. Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Sizin de öyle olduğunuzu duyduk. Hangi konularda ondan ilham aldığınızı merak ediyorum.
ADNAN OKTAR: Benim güzelim, aydın yüzlüm benim güzel yüzlüm benim aferin sana benim canım, aferin benim bir tanem. Gençlik sağlam Allah’a şükür. Bak nereye dönsek hep aklı başındalar. Benim canım, Atatürk Türk milletinin ruhunda bir aydın Mehdiyet ruhu vardır. Sevgi, kardeşlik, dostluk, kalite, güzellik, nezaket, efendilik, klaslık, güzel yaşamak, Allah’ı çok sevmek, Kuran’ın yeterliliği, sahabe ahlakı, hurafeye karşı olmak yani putperestliğe karşı olmak. Atatürk’ün özelliği anti-putperestti, put yıkıcıydı put. Peygamberimiz (sav) gibi putları yıktı. Onun en önemli vasfı put yıkıcı olmasıdır. Put devirir, putları yerle bir eder. Dolayısıyla putları devirdi. Ve böyle özgür rahat yaşamamızı sağladı. Şu an Atatürk olmasa biz burada böyle konuşamazdık. Allah vesile etti. Hz. Mehdi (as) başlangıcıdır Atatürk, Hz. Mehdi (as) mukaddimesidir. Bir nevi Mehdi’dir bir nevi, mukaddimedir yani. O hadislerde geçen çeşitli mehdilerden biri ama hangisi onu Allah bilir. Çünkü Hz. Mehdi (as)’dan önce mehdiler geleceğini söylüyor Peygamberimiz (sav), o mehdilerden biri.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba. Benim sorum, insanlar yanlış yerlerden din öğreniyorlar. Diyanet’e bağlı olarak camilerde hocalar din öğretse bu nasıl olur? Benim fikrim bu yönde. Bence güzel olur, sizce nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Aslanım benin nur yüzlüm. Tabii ki güzel olur. Ama hocaları Kuran’a göre eğitirlerse, gelenekçi Ortodoks sistemden çıkarırlarsa, Kuran’ın yeterliliğini onlara anlatırlarsa.
Hz. Sa'b bin Cessâme (ra) sahabe diyor ki: “Resulullah’tan duydum ferman etti ki; deccal insanlarca kendinden bahsedilmekten zuhul edilmedikçe” yani vazgeçilmedikçe “insanlar deccaldan bahsetmekten vazgeçmedikçe ve imamlar da” imamlar işte cami imamları “minberlerde” camilerde “deccaldan bahsetmeyi terk etmedikçe deccal çıkmaz” diyor. Deccalın çıkması için deccaldan bahsedilmesinin durdurulması lazım diyor. Yani İngiliz derin devletinin rahat hareket edebilmesi için, Türkiye’yi yıkabilmesi için, İslam alemini yıkabilmesi için “deccal yok” denmesi gerekiyor. Adamlar da bilmeden bu oyuna düşüyor, olay bu.
VTR: Mezhepler arasında farklılıklar neden var?
ADNAN OKTAR: Hanefi mezhebi diyor ki “Hanbeli’nin bütün dedikleri yalan” diyor birçoğu, yani yüzde 60-70’i yalan diyor yahut büyük bir bölümü yalan diyor. İmam-ı Malik de diyor ki “İmam Şafi doğru söylemiyor” diyor. İmam-ı Hanefi de “hepsi yalan söylüyor” diyor “hepsi doğru söylemiyor” diyor. Yalan değil de işte doğru söylemiyor diyor artık anlayın. Adamlar da işte bunlardan birini seçiyor. Hanefi’yi seçiyor adam. Peki Şafi, Malik ve Hanbel bunların hepsi hadis imamı ve büyük alim. Bunların söylediği hadislere niye uymuyorsunuz? “Hadis doğru” diyor değil mi? “Peygamberimiz (sav)’in sözü buna uymamız lazım” diyor. Tamam, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafi, İmam-ı Hanbel dört büyük mutlak müçtehit. Bunların hadislerini kabul etmiyorsunuz. Hani hadis kabul ediyordunuz siz? Bunlar hem hadis imamı, hem mezhep imamı, hem mutlak müçtehit, hem mutlak müceddit. Ve ona uymanız gerekiyor, hadi uyun. “Yok onlar doğru değil” diyor “hiçbiri doğru değil” diyor. Uymuyorsun öyle mi? Peki, öbür taraf ne yapıyor, İmam-ı Malik’in taraftarı? “Bu üç mezhebin üçü de yanlış” diyor. “İmam-ı Hanefi de yanlış söylüyor” diyor. “Bunların hiçbirine uyulmaz” diyor “tamamı yanlış dalalette” diyor yani. “Hiçbirine uymayın benimki doğru” diyor. Buradaki korkunç durumu görmemek mümkün mü şu an? Hadise uyalım diyenlerin durumunu görüyor musun? O üç mezhep imamını birden yanlış görüyor. Öbürü yine üç mezhep imamını birden yanlış görüyor yalancı demeyeyim de, diğeri de yine üç mezhep imamını yanlış görüyor hatalı görüyor. Ve diyor ki “radiyallahu anh çok büyük alim” diyor “müceddit, müçtehit, alim ve mezhep imamıdır” diyor. Uymak farz oluyor. Ama ne hikmetse üçü de doğru söylemiyor. Hepsi ayrı ayrı bunu söylüyorlar. Adamlar da diyor ki “bunlar mezheplere uymuyor dalalete düşmüşler” diyor. Sen de uymuyorsun. Adamların işte üç mezhep imamının verdiği hadisleri kabul etmiyorsun, “benim imamım doğru” diyorsun. Ama üç mezhep imamı diyor ki üçü birden “bu imam doğru söylemiyor” diyorlar senin mezhep imamına. Bak senin mezhep imamına üç mezhep imamı birden “doğru söylemiyor” diyor. Karşılıklı bir birbirlerini doğru söylememekle itham etmek var.
Mesela Hanefi diyor ki “abdestin farzı 4” diyor. İmam-ı Malik diyor ki “7” diyor. İmam-ı Şafi “6” diyor. İmam-ı Hanbel de “7” diyor. Abdesti bozan şeylerin sayısı kaç? Hanefi’de 12, Maliki’de 3, Şafi’de 5, Hanbeli’de 8. Hangisine uyarsan uy diyor. Kardeşim, abdesti bozmak ne demek? İmama uyuyorsun abdesti bozulmuş adamın sen ona uyuyorsun, adam “abdestim bozuldu” diyor namazı geçiriyor kılmıyor namazı halbuki namazı geçerli. Üç mezhebe göre geçerli namazı ama bir mezhep imamına göre geçersiz dediği için hadise dayalı olarak namazını kılmıyor adam. Ama üç mezhep imamı diyor ki “O adam yanlış söylüyor sakın inanma” diyor. Olayın dehşet verici boyutunu görüyor musunuz? Fitnenin boyutuna bak. İşte İngiliz derin devleti de bu açmazı yakalayıp Müslümanları mahvediyor. Onu ona ezdiriyor, onu ona ezdiriyor.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Arkadaşlarımız bugün Charles Darwin’in dedesi Erasmus Darwin’in Lichfield’deki müze olan evine “Evrimin Fosillere Yenilişi” isimli eserinizi hediye ettiler. Ayrıca Darwin’in evine ve çalışma odasına da sizin yine “Evrimin Fosillere Yenilişi” isimli eserinizi bıraktılar. Bu resimler Erasmus Darwin’in, Darwin’in dedesinin müzesi. Darwin’in evi ve çalışma odası. Bu resimde Darwin’in Galapagos Adaları’na giderken kullandığı HMS Beagle gemisinin maketi. Önünde sizin eseriniz var.
ADNAN OKTAR: İşte bu tarihi bir olay olmuş. Büyük geçmiş olsun. Kucağına koymuşlar kitabı. Dehşetli bir şey olmuş çok güzel. Çok çok güzel. Her yerde aynı şekilde.
KARTAL GÖKTAN: Ve İngiltere kitap dağıtım ekibindeki kardeşlerimiz de feribotta sizin yayınınızı izlerken görülüyor bu resimler.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. İşte cihat diye buna derler. İlimle irfanla Kuran’la, maşaAllah. Allah her nefeslerine sevap versin, her adımlarına sevap versin.
6-7 yaşlarında giderdik biz Cuma namazlarına. O zamanlar hep hiç kaçırmazdım Cuma namazını. Otururduk, hep hocalar ortalı konular anlatırlardı. İttihad-ı İslam hiç duymadım çocukluğum boyunca duymadım. Bir kere Darwinizm’in geçersizliğini duymadım. Bu yaşıma kadar hiçbir camide duymadım. Kuran mucizelerinin anlatıldığını hiç duymadım, iman hakikatlerinin anlatıldığını hiç duymadım. Duyan varsa bana söylesin.
Şu kelebeği gösterebiliyor musun?
KARTAL GÖKTAN: Evet.
ADNAN OKTAR: Darwinizm’in hiç açıklayamadığı olay, muazzam simetri.
Evet, dinliyorum.
VTR: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmeye ihtiyacı var mı?
ADNAN OKTAR: Var tabii. Herkesle biz birlik olalım. İslam alemiyle birleşelim, Avrupa’yla birleşelim dost olalım herkesi sevelim. “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” der Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri. Ama Avrupa Birliği bir kurtuluş değildir. Yapacağı hiçbir şey yok Avrupa Birliği’nin. Sadece euroyla alışveriş yaparız, Türkiye’nin ekonomisi beş misli çöker. Avrupa Birliği’ne girdiğimizde Türkiye’nin ekonomisi beş misli çöker. Avrupa Birliği buralarda oteller açar, Türk gençlerini dejenere etmek için uğraşır bir kısmı, Türk kızlarını dejenere etmek için uğraşırlar. Yunanistan’ı öyle yaptılar felaket. Yunan gençlerini mahvettiler Avrupa Birliği üyesi birçok ülkenin adamları.
VTR: Adım Mehtap. Kadınların kısıtlanmasından çok rahatsızım, bu neden oluyor?
ADNAN OKTAR: Çok güzel bir hanım dindar da, tesettür de yakışmış benim güzelime. Canımın içi, kadınların kısıtlanması yüzyıllardan beri devam eden büyük bir bela. Daha yeni insanlar bu belaya uyandı. Şu an çoğunluk bunun karşısında. Bak bütün hanımlar bu belaya karşı şu an tavır almış vaziyetteler. Bu, belanın ortadan kalkacağını gösteriyor. Yani akıl almaz bir baskı var kadınların üstünde. Bunu ittifakla ortadan kaldıracağız, inşaAllah.
Evet.
VTR: Ortadoğu’daki sorunlar neden çözülmüyor? Yıllardan beri hep aynı olaylar devam ediyor. Bunun çözülmesini istiyoruz.
ADNAN OKTAR: Ortadoğu’daki olaylar, bak açıkça söyleyeyim Hz. Mehdi (as) çıkmadıktan sonra Filistin sürekli kan gölü olur ve hiçbir şekilde mutlu olamazlar ve bu olaylar sürekli devam eder. Mümkünü yok. Irak’ın kurtuluşunun imkanı yok şu an. Irak kilitlendi, Suriye de kilitlendi hiçbir şekilde kurtulamazlar. Mehdiyet’in dışında hiçbir çözüm yok. Libya da kilitlendi, Afganistan da kilitlendi. Türkiye’yi de mahvedeceklerdi Mehdiyet vesilesiyle Allah korudu. Yani iki binin üstünde delille ispat ediyorum kitap hazırlıyorum. İki binin üzerinde harika meydana geldi.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba, ben şu soruyu sormak istiyorum. Neden ülkemizde tarih hiçbir zaman objektif olarak anlatılmıyor da her zaman yanlı olarak dinliyoruz kendi tarihimizi bile?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, sizin işte böyle uyanık reflekse sahip olmanız, kandırılamaz olmanız, objektif bakış açınız, samimi olmanız, doğrucu olmanız, doğruyu savunmanız deccaliyetin adım atmasını engelliyor. Deccaliyet oyun oynuyorsa siz onu tepeliyorsunuz aydın nasiyenizle, aydın fikirlerinizle, araştırmacı analizci ruhunuzla meseleleri hallediyorsunuz. Deccalın buralarda barınamayacağı senin üslubundan anlaşılıyor. Ve diğer kardeşlerimizin üslubundan da anlaşılıyor. Herkes canlı, herkes aktif, herkes uyanık. Yalan söylüyorsa internete bir giriyorsun tak doğrusunu buluyorsun. İnternetle baş edemiyor adam. Dabbet-ül arz müracaat edildiğinde sana doğrusunu söyler.
Evet.
VTR: Hemşirelere, doktorlara, tüm çalışanlara nazik davranılmasını istiyoruz.
ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm benim. Hemşireler de hakikaten canlarım benim çok kibar oluyorlar sevgi dolu. Böyle beyaz melekler gibi geziyorlar. Şimdi doktor, çocuk kardeşim zaten altı sene okumuş, yıllarca ihtisas yapıyorlar. Hepsinin saçı-başı dökülüyor bembeyaz oluyor. Sonra geliyor hastanede görev alıyor belirli bir maaşla. Adam geliyor sin kaflı küfürlerle işte “hastam var buna bak, bunu kurtar” falan. Kardeşim, bu münasebetsizlik nedir böyle? Bir kere doktora devlet çok iyi sahip çıkması lazım. Halk da çok iyi sahip çıkması lazım. Hastanenin vakfı olması lazım her hastanenin, o vakıftan onlar ucuzca yiyecek içecek alabilmesi gerekir ona bir katkı olarak. Maaşının çok yüksek olması lazım. Doktorluk çünkü çok hayati bir meslek, bütün hayatlarını veriyorlar onlar çok çileli bir meslek. Gece-gündüz kan, bağırtı, insan feryatları buna herkes dayanamaz. Yüce bir meslek, kutsal bir meslek. Hemşireler de öyle, o canlarım benim el kadar çocuklar. Onları o kadar geç saatlere kadar çalıştırmanın alemi ne? Çok fazla hemşire okulu açalım, 6-7 saat çalışınca gitsin çocuklar. Gece nöbet, gündüz nöbet, gece nöbet, gündüz nöbet çocuklar çok hırpalanıyorlar. O yetmiyor bir de cahil-cühela insanlar geliyor bazen gelip kafa tutuyorlar. Saldıranlar oluyor, vahşileşenler oluyor. Daha önce de söyledim, bir kere kaba konuşmanın bile mümkün olmaması lazım. Orada sivil polis de bulunsun hastanelerde özellikle acillerde. Ayrıca özel harekatçı da bulunsun, iki özel harekatçı, iki sivil polis. O, hastane için çok büyük bir güvence. Ayrıca doktorların sığınabileceği bir çelik kapılı bir yer de olması lazım kapalı bir oda, mekan yani orada çalışanların sığınabileceği. Bazen hiç ummuyorsun mesela kalabalık bir grupla gelip saldırıyor adamlar odunla, değnekle falan doktor ne yapsın ona, ne desin? Veyahut bağırıyor, çağırıyor, züppelik yapıyor, çakallık yapıyor bu da olmaz. Terbiyesizliğin kapısının tamamen kapatılması lazım, doktorlara hürmet edilmesi lazım, bir de doktor sayısını da arttırmak lazım onlar da mesela çok geç saatlere kadar çalışıyor. Şimdi on dakika evvel ağır yaralı geliyor hastalarla beraber, ölüm vakaları oluyor, aileler bağırıyor, çağırıyor, yarım saat sonra bir daha, on beş dakika sonra bir daha gelen hasta ilk kendisi geldiğini zannediyor. “Bize niye çok iyi muamele yapılmıyor?” Ya kardeşim yarım saat önce adam başı beladaydı. İki saat önce de perişan oldu, üç saat önce de yoruldu. Anlayışla karşılamak lazım. Doktor sayısını artırmak, aslında işin doğrusu her yerde her şeyin düzelmesi için muazzam bir manevi devrim gerekiyor, Mehdiyet’in dışında benim kafamda hiçbir yol görünmüyor, Mehdiyet’in dışında hiçbir kurtuluş yolu görünmüyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Tüm dünyaya hitap edecek bilgi, kültür ve güce nasıl ulaştınız, merak ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Benim güzel kibarım benim, güzel yüzlüm. İlim de, bilgi de her şey Allah’a aittir. Bu gördüklerinizin tamamını Allah yaratıyor benden gibi görünüyor. Allah beni vesile ediyor vesile ettiği için o şekilde zannediyorsunuz. Vesile ayrıdır, güç sahibi olmak ayrıdır, bütün güç, kuvvet Allah’a aittir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Gazete okuyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Gazete alan olursa arada, sırada okuyoruz.
Evet.
VTR: Ben Bora. Hiç okuldan kaçtınız mı?
ADNAN OKTAR: Okuldan hiç kaçtınız mı? Şimdi doğru söylesek bir türlü, doğru söylemesek bir türlü ne yapsam şimdi? Çok zor bir soru sordun. Okuldan kaçmak derse gitmemek yani evet.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Adnan Hocam, sigara içenlere nasıl sigarayı bıraktırabiliriz?
ADNAN OKTAR: Canım benim bir kere kızsa, hanımsa güzelliği yok oluyor, güzelliğin gider dersin, kadınlar, hanımlar güzelliğe çok önem verirler. Erkekse de yakışıklığın gider ayrıca her şeyin gider dersin o zaman o da korkar yapmaz hakikaten doğru. Kadının kadınlığını yok eder, erkeğin de erkekliğini yok eder sigara.
Evet.
VTR: Merhaba ben Uğur. Sakız çiğneyen insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Hanımlara yakışır ama beylere yakışmaz. Hanımlara da nerede yakışır? Helalinin yanında yakışır, gözünün içine baka baka şakır şakır sakız çiğniyorsa hoş durabilir ama helalinle yoksa dışarıya olmaz, bazen yani ufku genişse olabilir.
Evet.
VTR: Merhaba Esat Sarıkaya ben. Ne olacak bu Türk futbolunun hali? İyi günler.
ADNAN OKTAR: Yakışıklı Esat, Türk futbolu ne oldu, biraz geriledi mi? Avrupa’da mı geriledi, kendi içinde mi geriledi?
KARTAL GÖKTAN: Milli takım büyük şampiyonalara pek katılamıyor genelde.
ADNAN OKTAR: Genel morali bozulmuş olabilir çocukların, bu FETÖ olaylarından, darbe şu bu falan olayların psikolojik olarak gerileme düşmüşlerdir, gençlerin moralinin yükseltilmesi lazım o da Mehdiyet’le olur. Maneviyatla yani sevgi ve coşkuya ihtiyacı var gençlerin. Özgürlük, sevgi ve coşku bu da Allah korkusu, Allah sevgisiyle olur.
Evet.
VTR: Ben Gizem, size bir sorum olacak. Erkekler neden aldatır?
ADNAN OKTAR: Ay benim güzel Gizem’im, canımın içi, dünyalar tatlım, kızmış bir şey olmuş. Canımın içi sen çok tatlı ve çok renkli bir kızsın ve çok şekersin sen. Neden aldatır? Helale, harama önem vermiyorsa her şeyi yapar zaten aldatmayla kalmaz ki. Bir tek aldatmayla mı kalır? Sevdiği kızın evini de soyar, gider babasını da döver, tehdit de eder yine o kenardaki olaylardan biri olarak kalır, her türlü rezilliği yapabilir. Cinsi sapıklık da yapabilir, erkek erkeğe de ilişkiye giriyor, homoseksüel de olabiliyor Allah’tan korkmayınca, bir anayasası olmayınca, eğer ahlakı, ayarı bozuksa her şeyi yapar. O yüzden benim güzelim en başta Allah’tan gerçekten korkuyor mu? Gerçekten Allah’ı seviyor mu? Allah’a kendini teslim etmiş mi? Bunu mutlaka bir araştırın. Öbür türlü o güzel canınızı sürekli yakar bu adamlar ve yakıyorlar ve mutsuz oluyorsunuz sonunda da.
Evet.
VTR: Merhaba Adnan Bey, ben İzmit’ten Gamze. Size bir sorum olacaktı, sizce yalnızlık iyi midir, kötü müdür?
ADNAN OKTAR: Güzeller güzeli Gamze, sen çok güzel bir kızsın, Allah seni çok güzel yaratmış, Allah sana uzun ömür versin ve Allah seni yalnız bırakmasın, çok hoş ve güzel kızsın. Yalnızlık eskiden beri söylenir Allah’a mahsustur denir ki Allah da yalnız değildir sevdikleriyle birliktedir Allah, hiçbir zaman için yalnız olmaz Allah. Velilerle, Peygamberlerle, Allah hep sonsuza kadar hep beraber onları hep sever ve onlara hep hitap eder cennette ve onlarla konuşur ve hep dost olarak mesela “Halil’im” diyor. Mesela Peygamberimiz (sav)’e “habibim” diyor sevgilim bak “sevgilim” diyor Peygamberimiz (sav)’e. Allah’ın hitabı Peygamberimiz (sav)’e bak sevgilim diye hitap ediyor, o kadar çok seviyor Peygamberimiz (sav)’i. Hz. İbrahim (as)’a da “Halil’im” diyor dost. Dolayısıyla yalnızlık genç kızlar için şu an belki bir kısmı için bu belaların, acıların tabii sonucu olarak oluşuyor olabilir. Çünkü bir erkekle arkadaş olmak istiyor adam olmadık ahlaksızlık, adilik yapıyor, dövmeye, sövmeye kalkıyor, tehdit ediyor, küfrediyor, kaba konuşuyor, saygısızlık ediyor ve o güzel varlığın kıymetini bilmiyor, değerini bilmiyor. Allah’ın ona müthiş bir armağan verdiğinin farkında değil. Allah’ın ona muhteşem bir tecelliyle tecelli ettiğinin farkında değil sıradan görüyor. O yüzden genç kızlar mutlaka akıllı, Allah’tan korkan insanlarla muhatap olsunlar öbür türlü çok büyük bir risk olur, sakın. Her seferinde üzülürler benim kanaatim her seferinde üzülürler, ekseriyet itibariyle diyorum yüzde yüz demiyorum ama ekseriyetle böyle.
Evet.
VTR: Bodrum için diyorlardı, Bodrum’da çıplak geziyorlar o yüzden deprem oldu diye. Böyle bir haber vardı. Ama İstanbul’da da ceviz büyüklüğünde dolu yağdı bunun anlamı ne peki o zaman? İstanbul’da ne vardı da neden ceviz büyüklüğünde dolular yağdı? Ben bunu çok merak ediyorum.
ADNAN OKTAR: Canımın içi sen niye alındın, kızdın bu cahil insanların sözüne? Sen dünyalar güzelisin boş yere kendini üzmüşsün. Olur mu? Bodrum tertemiz insanların yaşadığı, sevgi dolu insanların yaşadığı bir güzel beldemiz. Orada tabii ki ahlaksız insanlar da vardır, şeytani insanlar da vardır ama melek gibi insanlar da var. İstanbul’da da melek gibi insanlar var, şeytan gibi insanlar da var her beldede bu vardır. Mekke, Medine’ye de gitsen orada da şeytan gibi adamlar var, melek gibi insanlar var bu Allah’ın kanunu tabii olan bir şey. Bodrum’a bu yüzden bela geldi çok münasebetsiz bir ifade, çok mantıksız bir ifade halbuki olaylar hep İstanbul’un üstünde dönüyor zaten. Sel, dolu, depremler ve hep İstanbul çevresindedir yoğunluklu olarak. İstanbul’da olmasının nedeni İstanbul için bir müjdedir o, İstanbul için bir güzelliktir oradaki varlığı bize Allah müjdeliyor. İstanbul’da daha da büyük olaylar olacak ona kalırsa, daha da şaşırtıcı olaylar olacak yine oradaki varlığın müjdesi olarak olmuş oluyor ve varlıkların.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hitler 2. Dünya Savaşı’nda gerçekten öldü mü?
ADNAN OKTAR: Benim kanaatim bayağı uyanık bir tip. İngiliz derin devletinin ajanı olduğuna göre onu öldürmek pek istememişlerdir bir süre daha yaşatmışlardır. Anladığım kadarıyla bir Arjantin seyahati olmuş gibi görünüyor onun. Oraya bir ceset bırakmışlar yanmış bir ceset işte bu o diye bıraktılar tamamen kavrulmuş bir ceset bu da sevgilisinin cesedini tamamen yanmış, kavrulmuş bir ceset bıraktılar. Kendisini benim anladığım görevini bitirdiği için Arjantin’e götürüp bir süre daha orada yaşamasını sağlamıştır ama şu an tabii sağ değildir çoktan vefat etmiştir.
Evet.
VTR: Dünya bizimse, evler neden kira?
ADNAN OKTAR: Benim güzelim sen çok güzelsin, kıyafetin çok güzel, çok karizmatik bir kızsın sen, dünyalar tatlım benim, çok güzel olmuş kıyafetin önce onu bir söyleyelim. Evren senin, kiracı da değilsin, cennet de senin inşaAllah, Allah seni cennete götürecek, sonsuza kadar orada senin mülkün olacak, dünya da senin mülkün, ahirette de senin mülkün ama şu anlamda mülkün, sahibi Allah’tır, biz Allah’ın misafirleriyiz ama Allah bize mülk olarak veriyor onu.
Evet.
VTR: Merhaba ben Esra. Kadınların çalışmasına nasıl bakıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Esra bir kere nefes kesecek derecede güzelsin, Allah senin nurunu artırsın, harikulade güzelsin, saçlar, kaş, göz, burun her yerin çok güzel gözlerin, çenen her yerin Allah seni çok güzel yaratmış. Hanımların çalışması, ben ağır işlerde hanımların çalışmasını hiç istemiyorum, çok rahatsız edici buluyorum. Kadınların hoşuna giden işlerde çalışması gerekir. Ne olabilir? Mesela çocuk doktoru olmak hoşlarına gidebilir. Doktorluk bazı dalları kadınların hoşuna gidebilir. Sanatçılık kadınların çok hoşuna gider, her türlü sanat dalı. Böyle çok yorulmayacakları çok zorlanmayacakları her iş olabilir ama yeter ki kendileri severek kabul etsinler.
Evet.
VTR: Merhaba ben Doğukan Demir. İyi bir insan ne demektir?
ADNAN OKTAR: İyi bir insan, Kuran’a uyan, Allah’ı seven, Allah’tan korkan veyahut Tevrat’a uyan veyahut İncil’e uyan ama gerçeğine uyan insan demektir.
VTR: Ben Balıkesir’den katılıyorum. Ne zaman sona erecek kadın cinayetleri? Teşekkür ederim.
ADNAN OKTAR: Canımın içi o da çok şaşırtıcı ben çok söyledim polisiye tedbirler alınsın dedim ama bu konuda hakikaten etkili bir karşı atak göremedim. Kadınlar tehdit ediliyor diyor ki adam “seni öldüreceğim” gidiyor savcılığa ifade veriyor, bekliyor günler sonra geliyor, telefon ederseniz size polis göndeririz diyorlar bu bitti demektir. Kadın 155’in arabası, polis arabasını görse bile polis arabasını söylediği andan itibaren polisin onun yanında durması lazım, geceli, gündüzlü durması lazım başka çözümü yok. Ya devlet o kadının şahsına beylik silah vermesi gerekiyor kendini koruması için veyahut yanına polis verecek yahut her ikisini birden yapacak, her ikisini birden. Bazen de polisi de vuruyorlar yanında, kadının yanında polis oluyor önce polisi vuruyor, sonra da kadını vuruyor. Böyle şeylerde şahsın, şahısların kendini koruması konusu kanunla daha elastiki hale getirilmesi lazım yani nefsi savunma kolaylaştırılması lazım. Adam bununla ilgili hapis yatmaması gerekiyor nefsi savunmada. Kendini savunuyor adam yatıyor tamam sonunda tahliye oluyor ama yatıyor böyle bir şeyin olmaması lazım. Ondan çekindikleri için kendilerini savunmuyorlar. Kanun hukuk bunu açıklığa kavuştursun. Ben bildiğim kadarıyla tabii kanuna hukuka tam uymak lazım bu konuda neyse ama insanlara hukuki haklarını tam öğretmek gerekiyor. Silahlı saldırı varsa vatandaş tereddüt ediyor kendini korumada.
“Değerli kardeşim Adnan Hocam’ı sever, sayarım ve sürekli takip ederim fakat an itibariyle Darwinizm’le alakalı hala konuşmakta Darwinizm dünyada bitmiş, tükenmiş.” Bekir Bilmenoğlu. Darwinizm bitti. Bittiyse niye gece gündüz bütün televizyonlarda bu konu anlatılıyor? Niye daha hala okutuluyor? 2019 yılında kaldıracağız diyorlar baksana. Daha hala okutuluyor ve bütün dünyada ana inanç. Madem bütün dünyada bitmiş adama soruyorsun “Hristiyan mısın?” “Çok şükür Hristiyan’ım” diyor.” Darwinizm’e inanıyor musun?” Diyorsun. “Evet, inanıyorum” diyor. Musevi’ye soruyorsun, “evet Musevi’yim” diyor. “Darwinizm’e inanıyor musun?” “Evet, Darwinizm’e inanıyorum” diyor. Bütün Avrupa’da Avrupa’nın yüzde 90’ına hakim bir inanç bu, büyük bir tehlike bu. Darwinizm’in sonucu insanlar ya faşist, ya komünist oluyor. PKK’nın oluşum nedeni de Darwinizm’dir, hepsi Darwinist PKK. PKK’yı sen yok mu kabul ediyorsun? Yok mu böyle bir örgüt? Var. Niye var? Darwinist eğitimden dolayı var.
VTR: Merhaba ben Nurperi. Şakalar hangi düzeyde olmalı?
ADNAN OKTAR: Nurperi bir kere sen şakacı bir kız olduğun belli oluyor çok şekersin, görünüşün çok tatlı, dışa dönük bir kızsın. Şakalar zekice, akıllı ve nüktedanca olması lazım. Böyle küçük düşürücü, kızdırıcı şakalar çirkin, özellikle fizik şakalar çok çok daha berbat onlar şaka değil kıroluk birçoğu. Dolayısıyla şakanın neşe meydana getirmesi için karşı tarafı şaka yapılan kişiye de neşe vermesi lazım. Mesela benim taklidimi yapıyorlar benim hoşuma gidiyor eğlendiriyor beni, hoş mesela o bir delikanlı vardı İsmail Baki, bayağı komikti hakikaten yaptığı şakalar. Mesela bazen karikatürlerimi yapıyorlar hakikaten komik çok güzel. Mesela ben dans ederken elimi yapmış altı kere falan elimi tekrar etmiş bir böyle, bir böyle, bir böyle yani elimin ne kadar hızlı olduğunu. Mesela ehi ehi diye gülüyor diyor çok güzel bu mesela hakikaten gerçekten var bu doğru. Şakanın yerini bulması için doğru olması gerekir ayrıca.
Evet, dinliyorum.
VTR: İnsanlar neden sabırsız?
ADNAN OKTAR: Canım sen nasıl güzelsin, nasıl güzelsin maşaAllah, elhamdülillah. Kaş yüksekliği güzel, burnu güzel, bir daha görebiliyor muyum?
VTR: İnsanlar neden sabırsız?
ADNAN OKTAR: Dişleri falan her yeri çok güzel, boynunun uzunluğu falan çok güzel. İşte Allah diyor “Ben sizi aceleden yarattım” diyor “acele.” “İnsan aceleden yaratılmıştır” diyor. İnsan çok acelecidir, niye? Allah öyle yarattığı için çünkü acele etmediğinde daralır, sıkılır, hemen olsun ister, hemen olsun ister. Bu öyle yaratıldığı için ama mesela bazı hayvanlar var süper sakin, var mı aklınıza gelen? Mesela slot, inanılır gibi değil adamın sakinliği böyle. Mesela benim rahmetli Hamza Amcam vardı süper sakindi inanılmaz sakin. Yavaş yavaş konuşur gecenin üçünde bile böyle anlatıyor bütün dikkatimi veriyorum böyle incir çekirdeciğini doldurmaz. Gece üçe kadar böyle iflahımız kesilirdi git de diyemiyorduk dinliyorduk böyle ipsiz, sapsız öyle, işte o bir sabırdır ama orada daralmamız da sabırsızlıktır tabii ki adam gece üçe kadar senin kafanı şişiriyor ne yapacaksın boş laflarla? Bazen adam da mesela geveze oluyor “Bir dakika geleceğim o konuya” diyor. “Bitir bitir konu bitsin” diyoruz. Konuyu uzatmak biraz akılsızlık alametidir, konuyu bir türlü anlatamıyorsa bir adam,” şunu demek istedim yani” diyor bir türlü çıkaramıyor, konuşamıyorsan konuşma, anlatamıyorum dersin yazılı falan dilekçe şeklinde verirsin anlatacaklarını.
Sorulara devam edelim.
VTR: Ben size öğretmenlerin neden atanamadığı hakkında bir şeyler sormak istiyorum. Ben Almanca öğretmeni olacağım, yaklaşık 6 yıldır okuyorum, 5 yıllık okulu 1 sene uzadığı için 6 yılda bitirdim, fakat mezun olan arkadaşlarım da hala işsizler ve bununla ilgili artık bir çözüm olmasını istiyorum, sadece torpilin değil, sınavların da işe yaradığı bir ülke istiyorum.
ADNAN OKTAR: Canımın içi dediklerin doğru da hakikaten kadro yetersizliği var, hakikaten devletin o kadar parası yok yani yine çok iyi gidiyoruz biz. İngiliz derin devletinin baskılarından kaynaklanan Türkiye’ye nefes aldırmama politikası yüz yıldan beri devam ediyor ve İngiliz derin devletinin bu kıskacında biz ancak bu kadar gelişebildik. İngiliz derin devleti devrildiğinde bizim yolumuz akıl almaz açılacak ama bu da açıkça söyleyeyim Mehdiyet’in dışında olmaz. İngiliz derin devleti deccaliyettir yani bilinen tarihi tarif edilen deccal budur ve dünyaya hakim bir güç. Bunun devrilmesiyle Mehdiyet hâkimiyeti başlayacaktır. Şimdi ben bunları anlatıyorum, 2019, 2021’lerde ne demek istediğimi herkes görecek.
Evet.
VTR: Heybeliada’ya gün geçtikçe az insan geliyor, bunun sebebi ne olabilir?
ADNAN OKTAR: Pehlivan, pehlivan ağabeyinin aslanı. Niye? Çünkü insanlara sevgiyi unutturdular, adam Heybeliada’ya geliyor ama orda bir selam arar, gönül arar, dostluk arar, dostluk kuracak kimse bulamıyor. Boş binaların neyine baksın? Selam verecek insan bulamazsa, dost bulamazsa eski o sıcak insanları bulamazsa Heybeliada’ya gelmek istemez. Yerlileri de pek kalmadı Heybeliada’nın dolayısıyla Heybeliada’ya insanlar sevgi için geliyordu, sevgiyi bulursalar gelirler, önce sevginin temin edilmesi lazım. Sevgi için de Allah korkusu, Allah sevgisi gerekir bunun dışında mümkün değil. Adam Heybeliada onu hiç ilgilendirmez eğer sevgi yoksa hiçbir yer ilgilendirmez, ancak sevgiyle her yer güzel olur, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle.
Evet.
VTR: Biz artık Mustafa Kemal’e dil uzatmamalarını istiyoruz. Sevgi, barış, mutluluk ve huzur istiyoruz. Yeter artık bu olumsuzlukları yaşamaktan usandık, yorulduk.
ADNAN OKTAR: Canımın içi senin gibi güzel insanlar, güzel akıllı insanlar bütün Türkiye’nin her yerindeler, her yerdesiniz, en güçlü olan sizsiniz, yüzde doksan dokuzsunuz, o yüzden gönlünüz çok rahat olsun. Çok güzel gelişmeler olacağı da açıkça görülüyor, bak senin istediğin işler hep Mehdiyet’in hedefleri hep Kuran’ın hedefleri Kuran’ın istediği güzellikler, sevgi, barış, mutluluk. Bak benim dünyalar güzellerim hep bunu istiyorlar sevgi ama en çok sevgi. Barış yani kavga istemiyoruz diyorlar ve mutluluk, mutluluk zaten sevgiyle olur. Sevgi varsa zaten kavga da olmaz barış olur.
BÜLENT SEZGİN: Bugün Şanlıurfa Siverek’te şalvarlı ve sarıklı bir seyyar satıcı öğle saatlerinde resmi törenlerin yapıldığı Cumhuriyet Meydanı’na gelip bir anda Atatürk heykeline elindeki tahrayla vurmaya başladı. “Dinimizde putperestlik yoktur, putperestliğe sahip çıkanlar Peygamber (sav)’in soyundan mıdır?” diye bağıran Mehmet Malbora isimli kişiyi görenler durumu polise bildirdiler. Görüntüler sosyal medyada hızla yayılınca büyük tepki topladı.
ADNAN OKTAR: Yani çok kötü bir provokasyon ama en kötüsünden, en en en kötüsünden. Bir de eline de orak vermişler. Yani orakla tunç heykele ne yapabilir? Oyun olduğu belli büyük bir provokasyon, özel hazırlanmış. Bunun dinle imanla da alakası yoktur, bunu yapan büyük bir ihtimalle komünist falandır, büyük bir ihtimalle PKK’lı falan da çıkabilir araştırın, soruşturun, dediğim doğru çıkacaktır. Yani sakalı falan da sonra bırakmıştır öyle bir şey yoktur yani çok kötü bir provokasyon. Bu 28 Şubat öncesinde de yapılırdı bu tip provokasyon ama bunu yerdi insanların birçoğu yerdi şu an millet gülüp geçiyor, çok kötü oyun, açıklamalar da çok kötü. Bir kere bizim gençliğimizin yüzde doksan dokuzu ezici şekilde Atatürkçüdür, Atatürk severler yani. Atatürkçülük diye bir şey yoktur, Atatürkçülük demek bizim milletin inancının bütününe Atatürkçülük diyorlar yani Atatürkçülük dediğimizde aydın, aklı başında, kültürlü, görgülü, kaliteli, nezih, sevgi dolu, merhametli, insancıl sanattan estetikten çok zevk alan, Büyük Türkiye isteyen, İttihat-ı İslam isteyen, Turan isteyen güzel insanlar akla gelir. Atatürk buydu benim tarif ettiğimdi, Turan istiyordu ve İttihat-ı İslam istiyordu, modernliği, kaliteyi, klaslığı sanatı, güzelliği, güzel olan her şeyi istiyordu ve Kuran Müslümanıydı. Atatürkçülük budur yani Atatürk yeni bir görüş çıkartmadı ortaya var olanın adına Atatürkçülük dendi. Milletin ruhunda olana Atatürkçülük dendi dolayısıyla Atatürk’e dil uzatacak adam olmaz, bu meczup bile değil bu oyun. Bakın takip edin göreceksiniz çok kötü bir provokasyon yani büyük bir ihtimalle komünist çıkacak söyleyeyim, büyük bir ihtimalle de PKK’lı çıkacak.
Bakın bütün gençler aydın ve hepsi aklı başında, bir tane o tarz adamla karşılaşmadım bir tane. Binlerce, on binlerce insanla röportaj yapılıyor bir kişide böyle bir şeye rastlamadım.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Kadıköy’de toplanan ve ellerinde “Kıyafetime Karışma” yazılı pankartlar taşıyan kadınlar yürüyüş yaptı Adnan Bey. Kadınlar adına basın açıklaması okuyan Dilber Sünnetçioğlu; “Kadınlar için adalet sağlanmış olsaydı başka kadınlar artık kıyafetleri bahane edilerek saldırıya uğramayacaktı. Toplumun yarısını oluşturan biz kadınlar bugün artık yeter diyoruz ne zaman ne giyeceğimize, nereye gideceğimize biz karar veririz, kıyafetimize karışmayın pembe vagonlarla bizleri ayrıştırmaya çalışmayın. “
ADNAN OKTAR: Bayağı güzel bak orada mini şortlu bir hanım da var yanında başörtülü bir hanım da var bu resim çok güzel anlatıyor. İstedikleri gibi giyinsinler dünya onların. Özgürce huzur içinde yaşasınlar ama gençler de bütün gücüyle bu güzel varlıkları, Allah’ın bize bu büyük bahşını büyük nimetleri çok iyi koruyup kollasınlar. Yani bunda çok titiz davranalım.
Evet dinliyorum.
VTR: Kadınlar açık giyerken o kadar sorun oluyor da erkekler istediği gibi rahat giyinince neden sorun olmuyor?
ADNAN OKTAR: Bak benim güzelim de çok hoş güzel bir hanım gayet makul sözü aylardan beri anlattığımız konu. Slip mayolarla geziyorlar “vay tahrik oluyoruz ya giyinme böyle” diyor sen niye giyiniyorsun? Kadınların kıyafetine karışmak yok bitti bu iş, başörtüsüne de karışmayacaklar, çarşafa da, mini şorta da mini eteğe de. İstedikleri gibi giyinsinler, dünya kadınların kadınlar da dünyanın, onlar dünyanın en güzel süsü, dünyanın çiçekleri her yerde olacak.
Evet.
VTR: Yusuf Elmacı Balıkesir’den katılıyorum, sorum şu: Ne zaman bu topluma bir hoşgörü gelecek acaba ve en büyük beklentim terör belası ne zaman bitecek?
ADNAN OKTAR: Tam Türkiye insanı tam sıcak bir insan sevgi dolu bir insan açıkça söyleyeyim yani ben boş bir vaat yapmak istemem. Mehdiyet’in dışında hiçbir çözüm yok hiçbir çözüm olmaz hepsi yüzeysel olur ancak Mehdiyet’le. Hoşgörü dediği sevelim sevilelim, herkes dost olsun. Başörtülü de olsun, dekolte hanımlar da olsun, kimse kimseye karışmasın. Özgürce, sevinç içinde yaşayalım. Herkes birbirine selam versin, kavga olmasın, gerilim olmasın. Bunu söylüyor. Bu tam anlamıyla Mehdiyet’te olur. Ama Tayyip Hocam tabii çok gayretli, çok samimi elinden geleni yapıyor ama bu kadar oluyor. Bir süre sonra Mehdiyet’in etki alanına gireceğiz, o zaman mesele kökünden hallolmuş olacak. Çünkü tek başına ne yapsın Tayyip Hocam? AK Parti’nin de yapabileceği bir şey değil bu, hükumetin de yapabileceği bir şey değil bu. Bütün partilerin katılımı, bütün İslam aleminin katılımı, alimlerin tamamının katılımı, seyitler cemaatinin katılımı, Hristiyanların katılımı, Musevilerin katılımı ve masonların katılımıyla olacak bir şey. Bu da Mehdiyet demektir.
Yalnız bu ‘Kıyafetime Karışma’ görüşüne homoseksüeller de katılıyormuş. Bu çok korkunç bir şey. Çok büyük bir vicdansızlık yapıyorlar. Kendi eylemlerini yaptıklarında zaten halk karşılığını veriyor, cevabını veriyorlar yani hukukla kanunla. Ama böyle haklı, güzel bir yürüyüşün içine katılmaları çok çirkin. Size karışacağız homoseksüeller. Böyle bir eylem Kuran’a göre haram ve ahlaksızlık, vicdansızlık ve pislik Kuran’a göre. Kadınların dekolte giymesi helal ama sizin eyleminiz haram. Haram olanı helalin içine niye karıştırmaya kalkıyorsunuz? Kadınlar bunları asla aralarına almasınlar, yaklaştırmasınlar. Bu çok çirkin bir tavır. Mesela farz edelim bu olay, ‘Kıyafetime Karışma’ diyor. Kim bunu diyen? Hanımlar. Homoseksüellerin ne işi var burada? Ne alakası var? Helal olan bir şeyi bahsediyor. Sen haramdan bahsediyorsun. Allah’ın lanetlediği bir fiili araya sokmaya çalışıyorsun. Ne kadar büyük vicdansızlık yani.
VTR: Merhaba ben Utku. Şiddeti nasıl tanımlarsınız?
ADNAN OKTAR: Utku, şiddet fikrin rahatça halledeceği bir şeyi sevginin, dostluğun, kardeşliğin, sanatın, aklın rahatça halledeceği bir şeyi hayvani yöntemlerle halletmeye kalkmaktır. Vahşi yöntemlerle halletmeye kalkmaktır. Mesela adam diyor ki, “ben bu yemeği yemek istemiyorum” diyor. Dersin ki, “çok nefis yemek, bayağı güzel” falan. Adamı alıp ağzına zorla onu sokmaya kalkarsan yemeği, bu şiddettir. Mesela bir araya gelmek istemeyen insanı zorla elinden tutup sürükleyerek götürürsen bu şiddettir. Ama ikna edersin, güzel yönlerini anlatırsın, saygı duyarsın kabul eder veya etmez. Bu bir güzelliktir.
Evet.
VTR: Merhaba ben Elif. Beğendiğiniz televizyon programı var mı?
ADNAN OKTAR: Canımın içi bilimsel programlar güzel, tarihi programlar da güzel. İngiliz derin devletini anlatan çok fazla program oluyor, televizyon dizileri oluyor. Ama genellikle boş televizyon programları, çoğu boş. Kaliteli bir program akışı pek olmuyor.
VTR: Ben Mehmet. Güneş ışığı kansere neden olur mu?
ADNAN OKTAR: Yakışıklı Mehmet, evet olur. Güneş ışığı tehlikeli. Kuran’da da ona işaret edilmiş, Kehf Suresi’nde var. “Onları güneşten koruyacak bir siper de yapmamıştık” diyor. Güneş D vitamini için gerekli diyorlar ama bence solaryum. Çünkü solaryumda zararlı ışıklar özel yok ediliyor. Güneşe çıkılsa bile en fazla 10 dakika, 15 dakika falan durmak lazım, riskli yani. Geçenlerde çıktım, hiç gerek yok dedim sonra düşündüm. Şimdi hiç kimse yapmasın demiyorum çünkü bu sefer D vitamini eksikliği olur. Bir de A vitamini sentezlenemez o zaman. Hem kansızlık meydana gelir D vitamini eksikliğinde, bayağı problem çıkabilir. A vitamini de sentezlenemediği için kemik erimesi meydana gelebilir. Aslında birçok insanımızın kemik yapısı güçlü değil, bilinmiyor bu. Kalsiyum, magnezyum, fosfor oranları düşük oluyor kemik yapılarında. Kemik erimesi çok yaygın bir rahatsızlık ve güneşe çıkmadıkları için genellikle bu oluyor. Yani özetle çok dik güneş varken değil de benim kanaatim tavsiyem, saat 4-5 gibi biraz yatay ışık alarak 10 dakika, 15 dakika güneşlenmek iyi olur. Onun dışında tavsiye etmem.
Evet.
VTR: Neden sokak hayvanları için bir kap su koymuyor kimse?
ADNAN OKTAR: Canım benim sen nasıl güzelsin, bayağı şaşırdım ben senin güzelliğine. Bir de senin kalbin ne güzel bak, sokaktaki köpekleri bile düşünüyorsun, hayvanları düşünüyorsun, kedileri düşünüyorsun. Çok vicdanlı, tertemiz bir kızsın ve yüzüne de Allah nurunu yansıtmış. Bak, birçok yobazın suratına bak simsiyahtır. O ruhundaki karanlık ve sevgisizlik, nefret yüzüne oturmuştur. Bazı komünistlerde de bu vardır, bazı bağnazlarda da vardır ama senin yüzün nur gibi. Ama bayağı güzel, hayret maşaAllah. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin, sağlık versin annenle babanla. Çünkü anne babalarını çok seviyorlar onun için ayrıca dua ediyorum onlara. Allah’tan sonra anne babaları. Acayip düşkünler çok hoşuma gidiyor o halleri. Müthiş sadıklar.
Evet, her yere sabit su kapları konması lazım. Çünkü çok zorlanıyorlar hayvanlar su bulmakta. Ama tabii yem kapları da konulması lazım. Kedilere ayrı, köpeklere ayrı. Her yerde onlara hazır yem satılması lazım. İnsanlar o kaplardan alıp, o kaplara boşaltması gerekiyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba nasılsınız? Ben Ürdün’den geliyorum. Size sormak istediğim, İstanbul’da yüzmek için nereye gidebilirim?
ADNAN OKTAR: Canımın içi ben sana nereyi tavsiye edeyim bilmiyorum ki. Havuzlar desen şimdi adam paçalı donla falan havuza giriyor veyahut mayoyla da giriyor da. Adam yüzme havuzunda temizleniyor. “Çoktan beri banyoya girmedim” Orayı hamam gibi görüyor o. Yüzme havuzuna gittiğinde bütün vücudundaki kir gidiyor adamın. Hakikaten aklanıp paklanıp çıkıyor yüzme havuzundan. Bir kere perianal bölgesi diyelim artık, ilmi konuşayım açıkça söyleyemiyorum. Orası yıkanıyor. Adam yıkamıyor normalde. Yani çamaşırını sakladığı yerler yıkanıyor havuzun içerisinde, öyle tabir edelim. Yıkamıyor normalde. Sarılık oluyor mesela havuza giriyor. Sarılık mikrobu bütün havuza yayılıyor A ve B. Veyahut ayağında, vücudunda mantar oluyor havuza giriyor, mantar bütün havuza yayılıyor. Tırnaklarında mantar oluyor yahut saçında oluyor mantar. Bütün havuza yayılıyor. Adam giriyor havuza, yüzüyor, çıkıyor sinüzit oluyor. Enfeksiyon, mikrop oturduğu için. Çünkü kendisinde de sinüzit mikrobu var. Havuza atlıyor, genzine su kaçtığı için o suya geri akıyor, o dirençli bakteriler suya karışıyor. Öbür adam da onu alıyor. Sinüzit bakterilerini alıyor, oturuyor burnuna. Bir oradan onu alıyor. Bu sefer kasıklarında mantar gelişiyor. Çünkü adamda var mantar ona da geçiyor. Sarılık varsa yutuyor suyu, sarılığı da alıyor. Bu şimdi eğlence değil ki, felakete dönüşmüş oluyor. Onun için havuzların çok iyi antisepte edilmesi çok temiz olması lazım. Bir de hasta kişilerin girmemesi gerekiyor. Duş alıp yıkanıp havuza girilebilir. Duş alıp yıkanmadan, tertemiz olmadan havuza girilmez. Yeni, temiz bir mayoyla girilir. Usulü budur. Denizlerde de bakteri miktarına bakmak lazım. Çok temizse girilebilir.
Evet, Fikret Bey nedir o?
KARTAL GÖKTAN: Yusufçuk fosili.
ADNAN OKTAR: Bakayım.
KARTAL GÖKTAN: 175 milyon yıllık.
ADNAN OKTAR: 175 milyon yıldan beri değişikliğe uğramamış yusufçuk, aynısıyla duruyor. Bunlara göre Einstein olması gerekiyordu bu böceğin. Hani nerede evrim teorisi? Bak ben yaratılışı ispat ediyorum, sana tapu gibi delil. Anlat.
KARTAL GÖKTAN: Almanya’da bulunmuş 175 milyon yıllık yusufçuk fosili.
ADNAN OKTAR: 175 milyon yıldan beri değişikliğe uğramamış hani evrim vardı?
EBRU ALTAN: Müthiş bir manevra yeteneğine sahip uçuş gücü açısından, 360 derece etrafını görebiliyor. Görme olarak da bizden çok üstün. Bizim üç opsinimiz var onların beş opsini var. Ve çok çeşitli renkleri ayrıca ultraviyoleyi de görebiliyor. Ve gözlerindeki tasarım şu an bilim adamlarının da örnek aldığı ve görüş için kullandıkları özel bir sistem. Aynı zamanda uçuş tekniklerini de özel olarak inceleyip onu da taklit etmeye çalışıyorlar.
ADNAN OKTAR: Hangi helikopterlere benzetmeye çalışıyorlar?
EBRU ALTAN: Skorskylere.
ADNAN OKTAR: Skorsky. Skorskylerde bu böcek örnek alınarak yapılıyor. Düşün 175 milyon yıl önceki böceği taklit ediyor şu anki insanlık. Evet.
KARTAL GÖKTAN: 95 milyon yıllık ahtapot fosili.
ADNAN OKTAR: Mürekkep kesesi de olduğu gibi kalmış. Bir daha Fikret açıkla.
BÜLENT SEZGİN: Lübnan’da bulunmuş. 95 milyon yıllık ahtapot fosili.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Nerede evrim?
EBRU ALTAN: Yine ahtapotların taklit yeteneği de bilim adamları tarafından inceleniyor. Ve derilerinin yüzeyindeki renk değiştirme ve yüzeyleri taklit etme özelliği de çok büyük bir yaratılış mucizesi.
ADNAN OKTAR: O hayret edilecek şey neyin üstüne gitse rengini alıyor. Hayvanın onu tespit etmesi mümkün değil. Derisinin üstünde aynı o rengi alıyor. Evet.
KARTAL GÖKTAN: 513 milyon yıllık deniz lalesi fosili.
ADNAN OKTAR: 513 üç yıldan beri değişikliğe uğramamış.
KARTAL GÖKTAN: Amerika’da bulunmuş.
EBRU ALTAN: Ayrıca yusufçukların kanatlarında yeni keşfedilen gram pozitif bakterilere kaşı özel bir yüzeye sahip yusufçukların kanatları. Ve onların daha kalın hücre zarları olmasına rağmen o sivri diken gibi yüzey vesilesi ile tamamen gram pozitif bakterileri üzerinde barındırmayacak özel bir yüzey yaratmış Allah.
ADNAN OKTAR: O da çok büyük bir mucize bakteriler dayanamıyor üstünde duramıyor. Özel bir tasarım özel bir yapı. Evet.
KARTAL GÖKTAN: 265 milyon yıllık semender fosili. Almanya’da bulunmuş.
ADNAN OKTAR: Evrim var mı? Yok, aynısı. Hiçbir değişiklik yok. Evet.
KARTAL GÖKTAN: 150 milyon yıllık deniz kestanesi. Madagaskar’da bulunmuş.
ADNAN OKTAR: Değişiklik var mı? Aynısıyla duruyor. Hiçbir değişiklik yok. Huş ağacı.
KARTAL GÖKTAN: Amerika’da bulunmuş.
ADNAN OKTAR: Değişiklik var mı? Aynısıyla duruyor. Şu an rokete dönüşecekti onların kafasına göre. Kim bilir ne olacaktı. Evet.
KARTAL GÖKTAN: 125 milyon yıllık kulağa kaçan.
ADNAN OKTAR: Değişiklik var mı? 125 milyon yıldan beri aynı. Hani evrim vardı?
KARTAL GÖKTAN: 206 milyon yıllık mayıs sineği larvası.
ADNAN OKTAR: Mayıs sineği var mı değişiklik? Olduğu gibi duruyor. Bak anlatım böyle olur delille. Bak ben yaratılışı ispat ediyorum delil getiriyorum. Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: 50 milyon yıllık kayın ağacı yaprağı. Günümüzdeki örneğiyle aynı hiçbir değişiklik yok.
ADNAN OKTAR: Aynısı.
Evet sorulara devam edelim.
VTR: Adnan Hocam’ın yapmış olduğu programı çok beğeniyorum, özellikle fasıllarını çok seviyorum, beğeniyorum. Daha devamını istiyorum, çok güzel seyrediyoruz onu, devamlı takipçisiyim.
ADNAN OKTAR: Benim insanımın hepsi güzel maşaAllah. Güzel insan bak müzikten hoşlanıyor, sevgiden dostluktan hoşlanıyor. Çok güzel.
Evet.
VTR: Adnan Hocam merhaba, yanınızda programa çıkardığınız kızları nasıl seçiyorsunuz acaba?
ADNAN OKTAR: Yakışıklı bir kere saçlar falan çok şahane olmuş. Yakışmış da sana. Ben gözlerine bakarım, gözünde o aklı, ışığı, derinliği, imanı görürüm. Ondan bana bir sevgi akar benden de ona bir sevgi akar. Ondan sonra birbirimizden ayrılmayız. Ama gözünde sevgisizlik varsa bir insanın ben onunla dost olmam. Bir insan gözünden anlaşılır. Aklı, derinliği, tutkusu, ahlakı, vicdanı. Güzel olan her yönü gözünden yüzünden her halinden anlaşılır.
Evet, dinliyorum.
VTR: Biz Adana’dan geldik, İstanbul’u çok sevdik, İstanbul çok güzel. Adnan Hoca’ya söylemek istediğim, o kadar güzel bayanı bir araya nasıl getiriyor, nasıl buluyor, dünyanın her yanından topluyor mu, büyük bir uğraşı var mı, uğraşı var mı bir araya getirmek için?
VTR: Ben Adnan Hoca’nın hadislere bakış açısını merak ediyorum. Bir de İskender Ali Mihr’e nasıl bakıyor?
ADNAN OKTAR: Evet güzel bir karı koca. Hanımı da güzel maşaAllah Allah ayırmasın. İskender Ali Mihr gariban bir insan. İyi niyetli hareket ediyor. Kız arkadaşlarım da hakikaten hepsi çok güzeller. Allah’ın bana bir lütfu hediyesi. Allah kaderde onlarla yarattı beni. Baksana şu güzelliğe hiç rastlanan bir güzellik değil. Çocukluk resmi var aynısı. Şimdi de aynısı. Hepsi dünya tatlısı. Allah sevdiriyor hakikaten sevgileri çok sarsıcı bir sevgi. Görülmemiş bir sevgi. Kalpler yüz kırk, yüz elli, yüz altmış öyle atıyor kalpleri maşaAllah. Muazzam bir sevgiyle seviyorlar Allah sevgilerini kat kat artırsın. Cennette de beraberiz benim tahminim inşaAllah ki dünyada Allah beraber ediyor. Allah hepsine sağlık, sıhhat, afiyet, uzun ömür, hidayet nasip etsin hepimize.
DAMLA PAMİR: Siz de bizim için Allah’ın bir nimetisiniz. Çok büyük bir lütufsunuz.
EBRU ALTAN: Hayatımızda müthiş bir güzelliksiniz.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah elhamdülillah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey, ben Kenan. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede neden bu kadar haset, kin, nefret, açgözlülük var, ben bunu merak ediyorum açıkçası?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım işte İslam’ın ruhunu yaşamak için Kuran Müslümanı olmak lazım. Adamlar hadis Müslümanı. Hadis de insanları ayrı ayrı karanlık yollara götürebiliyor. Bak dört mezhep var Hanefi olan –mesela Türkiye’de genellikle Hanefi’dir- ne diyor karşıdakiler? Malikiler, Hanbeliler ve Şafiler. Hanefiler yanlış yolda diyor çünkü kullandıkları hadislerin hepsi uydurma diyor, yanlış diyor. Görüşlerine katılmıyoruz diyor. Ve Allah’ın dinini yanlış uyguluyorlar diyor, abdest, namaz her şeyi yanlış uyguluyorlar diyor. Hanefi’yi böyle bak üç büyük müceddit, müçtehit, mutlak müçtehit bu kanaatte. Şimdi Şafi mezhebi hakkında ne diyor İmam Ebu Hanife? İmamı Malik tek bir mezhep var mesela Şafii. İmam Malik diyor ki bunlar yanlış İmam Ebu Hanife de yanlış diyor. İmamı Hanbel de çıkıyor o da yanlış diyor. İttifakla yanlış olduğu kanaatindeler. Peki siz bu adama niye uyuyorsunuz o zaman? Üç mezhep imamı yanlış diyor bu adama bu kişiye. Mezhep imamları birbirlerini topluca reddediyorlar. Üçer üçer, üçü birbirini reddediyor üçü birbirini reddediyor üçü birbirini reddediyor. Hepsi Müslümanlığı yanlış anlatıyor diyorlar birbirlerine. Bu adamlara niye uyuyorsunuz o zaman?
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey, ben İzmir’den Hüseyin. Neden masonluğu kabul ettiniz bu kadar dinle uğraşırken?
ADNAN OKTAR: Yakışıklı Hüseyin masonluk bir kulüp. Yani dünya seçkinler kulübü gibi. İçinde cumhurbaşkanları var, başbakanlar var, bakanlar, milletvekilleri, generaller genellikle orgeneraller üye oluyorlar nadiren korgeneral de alıyorlar aralarına. MİT tarzı yapılanmalar var biliyorsunuz yurt dışında CIA, KGB vardı eskiden yahut MOSSAD onların başı olan kişiler yani istihbarat örgütlerinin başları. Bilim adamları, profesörler bunların hepsi büyük çoğunluğu yani yüzde sekseni bu dediğim meslek gruplarının en az yüzde sekseni masonluğa üyedir dünyada. Hemen hemen hepsine yakın diyebilirim yüzde seksen en az. Ben de yedi ayrı ülkeden yedi ayrı masonluk diploması aldım. Otuz üç derece. Ve tapınak şövalyesi diplomam da var iki tane. İki ayrı ülkeden de tapınak şövalyesi diploması var. O da otuz üç dereceden. Niye? Bu kulübe giremezsin mason olmazsan ve orada tebliğ yapamazsın. Tapınak şövalyelerinin toplantılarına katılamazsın, masonların toplantısına katılmazsın. Ama ben otuz üç dereceli mason olduğum için katılabiliyorum, kitaplarımı dağıtabiliyorum. Anlatmak istediklerimi anlatabiliyorum. Bu yönden faydası oluyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Cennetteki huriler nasıldır?
ADNAN OKTAR: Kusursuz kadınlar ve kusursuz erkekler vardır. Yani cennette insanın doğal ihtiyaçları yoktur, uykusu gelmez, yorulmaz, susamaz, acıkmaz. Çok mükemmel bir varlıktır. Kusursuz bir fiziğe sahiptir, çok temizdir ve çok güzeldir huyu da güzeldir insanların cennette.
Evet şimdi kısa bir ara verelim devam edeceğiz.
BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.