Sohbetler (27 Eylül 2017; 10:00)

KARTAL GÖKTAN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.

Kalabalık değil de etkili insanlar önemlidir, çok kalabalık olmak değil, etkili ve akıllı olmak çok önemli. Peygamberimiz (sav) tek kişiydi sahabeler de azdı ama çok etkili oldular. Hz. Musa (as)’ın da etrafında çok az insan vardı ama bak daha hala dünyayı sallıyor. Hz. İsa Mesih (as) da öyle, etrafında 12 kişi vardı bak dünyaya neredeyse hakim bir güç Hristiyanlık. Dolayısıyla akıl, sevgi, samimiyet çok önemli. Münafıkların şeddatların çok olması önemli değil. Münafık ve kafir olan firavunun karıları tarihte geçen, tarihte Mısır halkını yöneten, parayı biriktirip-yığan, malı biriktirip-yığan firavun kadınlar var. Kocaları firavun kendileri de firavun. Hatşepsut firavun karısıdır ve firavundur o, klasik firavundur. Erkek gibi giyiniyordu, kafasına da bir şeyler takıp-takıştırıyordu. Var mı onun resmi sizde?

KARTAL GÖKTAN: Evet.

ADNAN OKTAR: Evet asıl budur firavun. Firavun öldükten sonra bu mikrop kalmıştı, bir süre sonra bu mikrop da ölmüştü. Malı-mülkü Müslümanlara kaldı en sonunda, en en en sonucunda.  Bütün ömrü boyunca Müslümanlarla uğraştı bu alçak kadın. Hatşepsut baş belasıydı, Müslümanların baş belasıydı, Hz. Musa (as)’a musallat olmuş bir alçaktı. Firavun da öyle çok azgındı. Çocuklarına da tavrı çok acımasızdı Hatşepsut’un o devirde bilinir. Kocası zaten Firavun cehennemin dibine gitti. Arkasından bu Hatşepsut da cehennemin dibine gitti. Yani ölüler diyarına, o dipsiz kuyuya. Ahir zamanda da öyle firavunlar var, birer birer cehennemin dibine gidiyorlar. Bir gün birisi, bir gün birisi, bir gün birisi, bir gün birisi. İşte ölümün nimet olduğunu da buradan görüyoruz. Çünkü bir yerde cehenneme sevk var, bir yerde cennete sevk var. Müminler cennete gidiyor, münafıklar cehenneme, cehennemin dibine.

Evet, dinliyorum.

VTR: Cennette Allah’ın nasıl yarattığını görebilecek miyiz?

ADNAN OKTAR: Tabii yani ilk yaratılış tabii. O insanın ilk heykel haline getirilişi, o heykelin hareket etmesi bunların hepsini göreceğiz tabii. Zer alemini, zer aleminde söz verilme şekillerini, nasıl insanlar peygamberler söz veriyor. Onu zaten Allah özellikle söylüyor ki merak edelim ve soralım diye. Yaratılış da öyle detay detay anlatmasının nedeni o, “İki Elimle yaptım” diyor Allah. Seramikten kuru balçıktan, “kuru balçıktan bir heykel olarak yaptım” diyor. Kirli bir su demiyor Kuran’da, o Darwinistlerin uydurması öyle bir şey yok. Kirli çamurlu bir su demiyor “balçık” diyor katı, temiz balçık, porselen balçığı. Kuran’daki geçen porselen balçığıdır sert balçık. “Ondan insan biçiminde bir heykel yaptım” diyor “kuru bir heykel oldu kuru bu heykel” diyor “ona üfürdüğümde canlandı” diyor Allah. “Süzme bir çamur” diyor Allah, süzme temiz bir çamur “kuru bir çamur” diyor ayrıca Allah, “şekillenmiş bir balçıktan” şekil alıyor balçık. “Balçığı şekillendirdim” diyor bu anlaşılmayacak gibi mi? Balçıktan küp yapılıyor, heykel yapılıyor her şey yapılıyor. “Şekillenmiş balçıktan” diyor. Adamlar ne diyor? “Yok, çamurlu su” diyor. Çamurlu su ayrı, şekillenmiş bak şekillenmiş balçık ayrı. Balçık diyor niye anlamazdan geliyorsun? “Şekillenmiş” diyor insan şeklini almış, görüntüsü insan şeklini almış balçık. “Ateşte pişmiş gibi kuru bir balçık” diyor, porselen haline getirdim diyor Allah. Önce çamurdan yapıyor sonra kudret eliyle Allah onu pişiriyor yani orada bir ısı meydana geliyor birden. O çamur porselen haline geliyor taşlaşıyor yani. Sonra da Cenab-ı Allah ruhundan üfürüyor sonra da geliyor, çağırınca geliyor, bu. Ha daha önce var mı bu? Zaten var zer aleminde var ama insanların, meleklerin Allah hoşuna gitsin diye böyle bir ara aşama yapıyor.

Bu Hatşepsut kraliçe olduktan sonra kral gibi giyiniyor yani kral tavrına bürünüyor, takma sakal kullanıyor. Yani kadın homoseksüel. Bütün münafıklar homoseksüel olur. Bak o da homoseksüel görüyor musun? Takma sakal zaten o heykellerde görebilirsiniz o takma sakalı. Var mı sizde o heykel? Bak görüyor musun? Kadın olduğu halde kendine sakal takıyor, erkek olmak istiyor yani homoseksüel kadın. Şu anki firavunlar da biliyorsunuz hep homoseksüeller. İngiliz derin devleti hep homoseksüelliği savunur. O devirde de bak bu kadın da homoseksüelliği savunuyor. Mesela homoseksüel kadınlara dikkat edin tam erkek gibi olmak isterler, her şeyleriyle erkeğe benzemek isterler. Üslupları tavırlarıyla bir erkek eğilimi açıkça görülür onlarda. Ama bütün firavunlar züppedir, çakal tıynetlidir, ahlaksızdır, haysiyetsizdir. Ama hayrettir yani genetik kod gibi gidiyor. Mesela ahir zaman münafıklarına bakıyoruz onlarda da aynı homoseksüel eğilim, kadınların erkeğe benzeme özelliği, züppelik, çakallık, insanlara üst perdeden bakma, kendini beğenme, egoistlik bencillik münafıkların ana özellikleri oluyor. Ve bunlar azılı ana münafıklara bağlanıyorlar. Mesela ahir zamanın da münafıkları oluyor, firavunları oluyor. Ama bakıyorsun firavunlar teker teker cehenneme, bakıyorsun münafık ve münafıkat teker teker cehenneme doğru yol alıyorlar. Bu da Allah’tan bir nimet.

Evet, dinliyorum.

VTR: Eşyanın ruhu var mıdır?

ADNAN OKTAR: Eşyanın ruhu vardır tabii. Eşya eğer Allah’tan emir alırsa mesela sandalyeler yürümeye başlar, konuşmaya başlar, şekil alır değişir, her türlü hareketi yapar. Cennette öyledir, bütün eşyada Allah’ın ruhu vardır. Allah’ın ruhunun olmadığı hiçbir yer yoktur. Bütün eşya Allah’ın emrindedir ama bu dünyada o olay gerçekleşmiyor Allah’ın dilemesiyle. Fakat cennette Allah emir veriyor hepsi itaatkar. Mesela koltuğa “gel” diyorsun yürüyerek gelir koltuk, “gel burada dur” dersin durur. Koltuğa “dans et” dersen dans eder, ağaçlara “dans et” dersen dans eder, “şarkı söyle” dersen şarkı söyler şuurludur, bütün eşya şuurludur. Dünyada da bütün eşya şuurludur. Yani bütün otlar bitkiler her şey şuurludur her yerde Allah’ın ruhu vardır. Dolayısıyla kendi kafasına göre hiçbir şey yapamaz hiçbir varlık.

Evet.

VTR: Merhaba, ben öncelikle Allah’a inanan Müslüman birisiyim. Ama üniversite okuyan iş arkadaşlarım bana evrimin kanıtlanabilir bir gerçek olduğundan bahsetti. Bu yüzden kafam karıştı. Cevaplarınızı bekliyorum.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, kanıtlanabilirse kanıtlamaları lazım. Biz eskiden beri onu söylüyoruz. Madem öyle bir özelliği var ilk uğrayacağı adres burası olması lazım. Ben 10 trilyon vereceğim. Bak sen, sana kanıtladığında sen ona para vermeyeceksin sadece duymuş olacaksın. Ben ne yapacağım? 10 trilyon vereceğim. Bir öğrenci için iyi para 10 trilyon çok büyük para. Neler yapmaz neler. Bana evrimin olduğuna dair bir tane kanıt getirecek tek bir tane. Ama bak getirmiyorlar kaç yıldan beri bekliyoruz. Bir tane kanıt tek bir tane. Hurafenin dışında, pagan dinlerinden gelen alıntılar dışında tek bir tane bilimsel delil veremiyorlar. Dedim ki “bana bir tane fosil verin bir tane, evrimi anlatan tek bir fosil.” Bak kaç yıl oldu? 4-5 yıldan beri söylüyorum tek bir kişi çıkmadı. “Fotoğrafını da kabul ediyorum” dedim bak “fosilin kendini getirmeyin fotoğrafını getirin.” Şimdi fotoğraftan da vazgeçtim bilgisini getirsinler. Desin mesela “falanca kitapta resmi var” falan desin ben ona da razıyım 10 trilyon vereceğim. Hiçbir yerde yok böyle bir bilgi, hiçbir yerde yok böyle bir belge, hiçbir yerde yok böyle bir delil. Son derece samimiyetsizler. Buna mukabil 700 milyonun üstünde yaratılışı ispat eden fosil var 700 milyonun üstünde, simetrik, mükemmel, altın oranla yaratılmış kusursuz fosiller. Ne kadar? 700 milyonun üstünde. Bu arkadaşlardan da bizim istediğimiz delil sayısı kaç? Bir tane. Karşılığında alacakları para ne? 10 trilyon. Niye getirmiyorlar? Buraya getirirse yol parasını falan hepsini vereceğim. 10 trilyonu da alıp çantaya doldurup gidecek ne güzel. “Delil fotoğraf bile olsa kabul ediyorum” diyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, benim adım Muhammed. Ben Suriye’den geldim ama dönmek istiyorum savaş bitince döneceğim. Ne zaman savaş biter bilmiyorum.

ADNAN OKTAR: Canımın içi, savaş Hz. Mehdi (as) döneminde biter yoksa savaş bitmez. Daha da berbat olur daha da azar, savaşın bitmesi için bir neden yok. Zaten harabe oldu mahvoldu oralar yaşanacak gibi değil. Mehdiyet yani sevgi, yani şefkat, dostluk, kardeşlik, şiddete dehşete ve belaya karşı olmakla biter. Bunun dışında bitmez.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben İngiltere’den geliyorum. Türkiye ile İngiltere ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Türkiye ile İngiliz halkının bir alıp-veremediği yok ama İngiliz derin devleti Türkiye halkının düşmanıdır. Bütün halkların düşmanıdır, milletlerin düşmanıdır, dünyanın belasıdır, deccal sistemidir. Dolayısıyla İngiliz derin devleti büyük bir felakettir.

Evet.

VTR: Merhabalar. Cennette nüfus çok kalabalık olacak mıdır?

ADNAN OKTAR: Yok, makul bir nüfus olur yani öyle çok zor yaşanan bir yer değil. Rahat ferahtır cennet, geniş çünkü çok geniş.

VTR: Canlılardaki fedakar davranış nasıl açıklarsınız?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, işte o fedakar davranışlar Allah’ın varlığının apaçık delili. Çünkü şuuru kapalı bir varlık çocuklarına yavrularına bu kadar titiz. Kendi yemiyor onlara yediriyor. Kendisini tehlikeye atıp vahşi hayvanlarla boğuşuyor yavrularına bir şey olmasın diye. Yavrularını saklıyor en gizli yerlerde, onları yalıyor, seviyor, temizliyor, onlara süt veriyor. Onlara en iyi hayat şartlarını sunmaya hayret ediyor. Bu da şuuru kapalı bir hayvanın Allah tarafından yönlendirildiğinin apaçık delili.

Ne yeni suluboya çalışmamın ismi?

BÜLENT SEZGİN: Ashab-ı Kehf Mağarası. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ashab-ı Kehf Mağarası isimli tablom.

KARTAL GÖKTAN: Çok boyutlu olmuş, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Çok boyutlu. Derin bir perspektif var, değil mi? Evet. Gayet güzel.

BÜLENT SEZGİN: Tablolarınızın her biri birbirinden güzel, birbirinden değerli, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Dünkü tablomu göster.

KARTAL GÖKTAN: Bulutlardan Gelen Kadın. Çok zengin detaylar var, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ve kısa sürede yaptığım bir tablo, maşaAllah.

VTR: Merhabalar. Medya kurumları belli siyasi görüşler çerçevesinde haberlerini yapıyorlar. Bu haberler manipüle edici olabiliyor ama suç kapsamına girecek kadar da manipüle edici derecede olabiliyor. Bunu engelleyecek bir kurum var mı? Sonuçta kutuplaşmaların çok yoğun olduğu bir dönemdeyiz şu anda.

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm, ne yapılır? Bu konuda bağımsız mahkemeler var. Bunun dışında bir kurum nasıl olsun? Mahkemeler olabilir. Hakaret varsa ceza davası açarsın, ayrıca tazminat davası da açabiliyorsun iki mahkeme birden bu yeterli. Bunun dışında ne olabilir ki? Yani RTÜK gibi bir kurum düşünüyorsa bu olmaz, mahkemeler yeterli. Hatta RTÜK’e bile gerek yok bence, mahkemeler yeterli.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Suriye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim -görebiliriz- Irak’ın bölünmesinin Suriye tarafından hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini vurguladı. Ancak açıklamasının devamında, Suriye Kürtlerine özerklik verebileceklerini söyledi. “Suriye Kürtlerinin geneli Suriye’den ayrılmak istemiyor. Sadece vatan toprakları dahilinde özerk yönetim istiyorlar. IŞİD’in yok edilmesinin ardından Kürt yurttaşlarımızla bir araya gelip özerklik verme kararı alabiliriz” dedi.

ADNAN OKTAR: Özerklik sen vermesen de zaten adamlar özerkler orada. Ne fark edecek özerklik verip vermemen? Ama tehlikeli bir adım atmış oluyorsun, kötü örnek olmuş oluyorsun. Suriye’nin bölünmesi korkusu içerisindeydin, Suriye büyük bir belanın içinde halen, oturmuş özerklikten bahsediyorsun. Teşvik ettiğinde adam o zaman “Suriye’yi beşe bölelim” der. Sen ona özerklik istersen diğerleri de özerklik ister, Sünniler özerklik ister, Şiiler özerklik ister, Araplar ister, Türkler ister herkes ister.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, ben Resul. Çıkarı olmayan bir sevgi nasıl elde edilebilir?

ADNAN OKTAR: Saf imanın, saf inancın dışında mümkün değil imkansız yani tamamen çıkara dayalı olur. Parası ne kadar, mülkü ne kadar, geliri ne kadar, ona ne kadar bakabilir, sağlığı yerinde mi? Genç aramalarının nedeni de ölme ihtimali daha düşük gördüğü için. Ama adam herhangi bir şey, kanser falan olduğunda hemen boşuyor zaten. Saf menfaate dayalı egoist korkunç bir ortaklık anlayışı, ticari bir ortaklık anlayışı gibi görünüyor bu bir facia. Böyle olmaz. Saf sevgiye dayalı olan, Allah’ın rızasına dayalı, sadece Allah’ın rızasının en çoğunu arayan inanç içinde olması lazım. O zaman mükemmel bir sevgi anlayışı olur. Onun dışında olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah tüm insanları sever mi?

ADNAN OKTAR: Benim delikanlım yakışıklı, onu bir kere ayrı vurgulayalım hem güzel hem yakışıklı bir delikanlısın. Allah sana uzun ömür versin. Mümin olan, Allah’ın ruhunu taşıyan herkesi sever Allah. Ama ölüleri sevmez yani ölü olarak yaratılmışları sevmez. Mesela firavunlar, nemrutlar, şeddatlar, deccallar, haccac-ı zalimler, süfyanlar Allah onları sevmez.

Evet.

VTR: Öğretmenlerin öğrencileri dövme hakkı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Rezalet tabii ki benim güzelim. Çocuk dövülür mü? Üstelik çocuk. Her yönden korkunç. Ayrıca çocuk bünyesi çok zayıf olur. Koskoca adamın yumruk darbeleri, tokatları falan çocuğu mahveder. Ve iyileştirici etki değil çok ters etki yapar, boğucu etki yapar. Ve çok aşağılayıcı bir şey. Ama Abdülhamit devrinden beri var, Abdülaziz devrinden çok eskilerden kalma Osmanlı’dan kalma bir adet. İşte “eti senin kemiği benim” falan, olur mu öyle şey? Çok ağır ceza verilmesi lazım, çocuk dövülmez. Büyük günah, zulümdür.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sebahattin Önkibar Aydınlık’taki yazısında İhsan Şenocak’ın “Kızına pantolon giydiren baba cehennemliktir” açıklamasını hatırlatarak cemaatler hakkında şunları yazdı: “İhsan Şenocak’ın söylediği emin olun münferit bir beyan değil, zira pek çok cemaat hadiseye böyle bakıyor. Ki mesela Işıkçılar yakından biliyorum aynı şeyi söyler. Gelin Müslümanlığı bu münafıklardan kurtaralım” dedi.

ADNAN OKTAR: Münafık değil, müşrik inanç. Ne münafığı? Münafık ayrıdır, müşrik inanç yani şirk inancından kaynaklanıyor. Allah’ın dinine ilave yapıyorlar ondan kaynaklanıyor. Ama “gelin kurtaralım” sanki fener alayı düzenliyormuş gibi öyle olmaz, bilgiyle olur o, kitapla olur sevgiyle olur akılla olur. Öcbelenerek, tersleşerek, adamları aşağılayarak kavga üslubuyla olmaz. Ondan netice çıkaramazsın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayvanlar bizim sevgimizi gerçekten algılar mı?

ADNAN OKTAR: Açık bilinçle farkına varmaz tabii, bilgisayar gibi fark eder. Mesela bilgisayarda öyle bir sistem yapsan, bilgisayara bir kedi koy, elini sürdüğünde okşadığında bilgisayar ekranında hırıltı çıkarabilir, sesler çıkarabilir çok rahatça yapılabilir. Onun gibi bir makinedir kedi veyahut köpek hayvanlar. Ama insanda bir doygunluk hissi meydana getirir bu. Ama şuuru tamamen kapalıdır hayvanların tamamının. Maymun, goril tamamı. Hangisi olursa olsun böcekler, kelebekler şuuru kamil anlamda, klasik anlamda kapalıdır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bazı doktorların egosunun fazla olmasının sebebi nedir?

ADNAN OKTAR: Senin bu kadar tatlı şeker olmanın sebebi ne peki? Nasıl güzel, maşaAllah hayret, değil mi? Çok oranlı bayağı güzel bir de çok tatlı. Dekolten çok yakışmış, kıyafetin çok güzel, gözlüğün güzel, saçların çok güzel. Yüzün muhteşem çok çok güzel, kaş, göz, ağız, burun, çenen her şeyin çok güzel. Allah sana sağlıklı, bereketli, hidayetli, nurlu uzun ömür versin. Cennette de Allah birlikte olmayı nasip etsin. Doktorlara bu saldıran vahşi hanzoların acımasız saldırılarının tehlikesini önlemek için doktorlara güvenlik odaları yapılmasını söylemiştim. Bu konuda henüz bir adım atılmadı. Bu çok kolay yapılabilecek bir şey. Hastanede iki oda bu konuda ayrılabilir. Çelik kapısı olacak sadece en önemli yönü bu. Ve başka bir yerden penceresi veyahut başka bir girişi olmayacak. Güçlü çelik kapı, kasası da çelik olacak. Ve buraya girdiğinde doktor dışarıdan telefon bağlantısı kurabilecek, orada hazır yiyecek olacak, su ihtiyacını giderecek gibi olacak. Hatta yangına falan da dirençli bir oda olması lazım. Eğer daha da iyi bir şey düşünülüyorsa bu odadan başka bir yere geçiş, gizli bir geçit, gizli bir kapı oluşturulması da çok iyi olur. Çünkü orada sürekli kalınmaz. Mesela bazen oluyor it-kopuk takımı kepazelik çıkarıyor, bir-iki saat orada kalmaları gerekiyor. Gizli bir geçit olursa oradan geçip çıkıp-gidebilirler. Bunun yapılmasında çok büyük fayda var. Doktorlara karşı genellikle toplum sevgi dolu, merhametli ve koruyucu olması lazım. Sinirliyseler bile o zorluktan ve sıkıntıdan kaynaklandığını bilmemiz lazım ve anlayışlı olmak gerekiyor. Ama ideolojik yönden ters, komünist PKK’lı doktorların bazen münasebetsizlik yaptıklarını görüyoruz. Hatta tehditkar, saldırgan tavırları olabiliyor. Bunu da Sağlık Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na, polise, mahkemelere bildirebilirler. Ama genelde doktorlarımızın yüzde 99’u temiz insanlar güzel insanlar ve hakikaten veli tıynetli toplumun üst tabakasıdırlar, iyi yetişmiş insanlardır.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Büyük Birlik Partisi Kurucularından Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu şehidimizin yakın arkadaşı, Milliyetçi Hareket Partisi’nde danışman olarak grev yapan Mehmet Korkut’un videosu vardı Adnan Bey.

VTR: BBP Kurucu Başkanlarından Mehmet Korkut, Adnan Oktar’ın Çalışmalarını Anlatıyor

ADNAN OKTAR: Evet, Mehmet Korkut kardeşimiz çok değerli, akıllı, cesur, yiğit, kabadayı, gerçek bir Türk milliyetçisidir. Muhsin Başkanımız’ın Rahmetli’nin de çok sevdiği değerli bir kardeşimiz. Allah ona uzun ömür versin, hidayet versin, sağlık sıhhat afiyet versin, cennette kardeş etsin. Hakikaten ahlakıyla, kişiliğiyle, şahsiyetiyle çok ideal bir insan. Büyük Birlik Partisi’ndeydi şu an MHP’ye geçti çok isabet etti, birleşelim bütünleşelim, kavga zamanı değil birlik zamanı düşüncesinde. Ve milliyetçilerin bölünmesinin çok tehlikeli olacağını düşünüyor. Ben de o görüşteyim. İsabetli bir tavırla Milliyetçi Hareket Partisi’nde bütünleşmeyi savunan bir insan. Aklın gereği de budur zaten. Allah yolunu açık etsin, hayırlar bereketler versin, başarılı güzel bir hayatı olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Muhsin Yazıcıoğlu şehidimizle birlikte bir fotoğrafları var Mehmet Korkut’un.

ADNAN OKTAR: Sürekli beraberdiler zaten Mehmet Korkut’la Muhsin Yazıcıoğlu. Yanından hiç ayrılmazdı, çok sevdiği bir insandı. Sağlam delikanlıdır, yiğit delikanlıdır, kabadayı delikanlıdır Mehmet Korkut kardeşimiz, maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü konuşmasında sizin hep vurguladığınız gibi özellikle üniversitelerde PKK ideolojisini savunan eğitimciler olmaması gerektiği üzerinde durdu Adnan Bey. Videosu vardı.

VTR: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşması

ADNAN OKTAR: Bu Tayyip Hocam’ın konuşmasını biz sık sık yayınlayalım. Yıllardan beri anlattığımız konuyu Tayyip Hocam bir şekilde gündeme getirmiş, en hayati konuyu. Çünkü PKK fikirle, düşünceyle insanları eğitiyor ve kendi safına alıyor. Biz de ne yaparız? Fikirle, düşünceyle insanları eğitip kendi safımıza alırız. Onların kendi safına aldıkları insanları da yine fikirle düşünceyle kendi safımıza alırız. Çünkü fikirle almadı mı adam? Fikirle de biz geri kendimize alırız o adamı. Bunun için ne yapılması gerekiyor? İşte sivil toplum kuruluşları gerekiyor. Ama bunu devlet de yapabilir. Ne yapar? Mesela TRT televizyonunda PKK ideolojisinin yanlışlığını anlatabilir, komünizmin yanlışlığını anlatabilir, Darwinizm’in yanlışlığını anlatabilir. Ama ne yapıyor TRT? Tam tersini yapıyor Darwinizm’i anlatıyor, materyalist felsefeyi anlatıyor yani komünizmin temelini anlatıyor. PKK ideolojisinin temeli olan Darwinizm’i anlatıyor. O zaman bizim bu dev çalışmaya karşı bütün gücümüzle Darwinizm’in geçersizliğini anlatmamız gerekiyor. Hükümetin ilk yapacağı şey bu komünizmin temeli olan Darwinist ideolojinin anlatımını durdurmaktır. Şöyle; Darwinizm’i geniş çaplı anlatacak fakat bunun bir pagan ideolojisi olduğunu, tamamen tesadüflere dayalı bir inanç sistemi olduğunu, kainattaki bütün bu sistemin, bütün bu mükemmel yapının en kötü açıklama olan tesadüflerle baştan sona katrilyonlarca tesadüf sonucu oluştuğunu iddia etmeleri. Bunun mantıksızlığını TRT’nin anlatması lazım. Ama adamda saç-sakal birbirine karışmış “yok ben Darwinistim” diyor. Bakan çıkıyor Milli Eğitim Bakanı “ben de Darwinistim çok şükür” diyor “Darwinizm’i kim inkar edebilir ki hepimiz Darwinistiz zaten” diyor. Bu durumda PKK’yla mücadele çok güç olur. Bak “İdealist PKK’lı öğretmenler var” diyor “öğrencileri yetiştiriyor.” Öğrenciye ne anlatıyor önce öğretmen? “Aç biyoloji kitabını” diyor önce Darwinizm’i anlatıyor. Darwinizm’i anlatınca çocuk ne diyor? “Ha Hocam kainat diyalektik bir sistemle gelişiyor yani tesadüfler sonucunda kainatta oluşumlar meydana geliyor, insanlar tesadüfler sonucu oluşuyor, canlılar, bitkiler, hayvanlar hepsi tesadüfler sonucu oluşuyor” diyor. Ee? “Yani bir evrimle oluşuyor” diyor, “o zaman Allah yok” diyor. Allah olmayınca “o zaman ilk Kabataş çağında insanlar Allah düşüncesine sahip miydi?” diyor “yoktu, Allah yoktu, din yoktu, aile yoktu, devlet yoktu. Ne vardı? Komünizm vardı” diyor. “Şimdi biz ne yapacağız?” diyor “Atalarımızın dinine geri döneceğiz. Dinin, ailenin, ahlakın olmadığı, devlet yapısının olmadığı komünist sistemi istiyoruz” diyor. Sen okulda Darwinizm’i anlatırsan Darwinizm zaten komünizmin kökenini tam açıklamış oluyor. Sen ne diyorsun? “Allah yok” diyorsun, “canlılar tesadüfen oldu” diyorsun “güçlü olan kazanır, tez-antitez-sentez vardır” diyorsun “tez-antitez-sentez sonucunda kainat oluşur” diyorsun, komünist de aynısını söylüyor, PKK da aynısını söylüyor zaten, birebir aynısını söylemiş oluyorsun. O sadece, diyor ki “bir de tarihin diyalektiği var” diyor. Onu da kabul ediyor, tarihin diyalektiğini de kabul ediyor bak işin vahim yanı. Diyor ki “ilk önce Kabataş çağı vardı dinler yoktu” diyor. “Sonra çok tanrılı dinler oluştu” diyor “sonra onu tek tanrılı dine çevirdiler” diyor “sonra da işte Müslümanlık o tek tanrılı dinlerden etkilenip ortaya çıktı” diyor. “Muhammed bir devrimciydi” diyor yani “kafasından bir din çıkarttı” diyor özetle. Ama “ilk başta zaten komünal toplum vardı” diyor “sonra bu feodal topluma dönüştü” diyor “feodal toplum kapitalist topluma dönüştü yani sanayi toplumuna dönüştü, şimdi yeniden ilk başa dönüyoruz” diyor. Yani “komünist topluma dönüyoruz” diyor “bu da bir komünist ihtilalle olacaktır” diyor silahlı ayaklanmayla. Çünkü çatışma var diyor ya Darwinizm, PKK da diyor ki “çatışma oluyor şu an” diyor işte, “tez-antitez çatışıyor” diyor “tez biziz” diyor PKK “antitez de Türk Cumhuriyeti” diyor, Türk ordusu, Türk askeri, Türk polisi “çatışıyoruz” diyor “bunun sonucunda sentez oluşacak” diyor. Yani komünist Kürdistan. Kardeşim, sen bunu anlatırsan adam böyle olur işte. Onun için Darwinist eğitimin durdurulması gerekiyor. Darwinist eğitim zaten komünist eğitimin yüzde doksanıdır. Ondan sonra adamı komünist yapman on dakikanı almaz. Bir adamı Darwinizm’e inandırdıktan sonra o adamı komünist yapmak on dakikanı almaz çok kolay. Darwinist yapmak sorundur, Darwinist yaptıktan sonra bitti arkası gelir artık. Onun için büyük bir bela içindeyiz, Darwinizm’in ortadan kaldırılması lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Biz insanoğlu kendi ırkımızın sonunun geldiğini bildiğimiz halde niye böyle yapmaya devam ediyoruz? Yıkımları her şeyi ve büyük yıkımların hepsi din aracılığıyla meydana geliyor.

ADNAN OKTAR: Din aracılığıyla evet ama müşrik din aracılığıyla. Müşrik din oldu mu adı üstünde şirk dininde, put dininde felaket ve bela vardır. Allah şirke karşı Müslümanları Kuran’da sürekli uyarıyor. Ve en büyük belalardan, felaketlerden birinin olduğunu söylüyor. Müşrik olan kavimleri Allah nasıl yerle bir ettiğini anlatıyor bol bol örneklerle. Kuran’ın hangi sayfasını açsan müşrik kavimlerin başına gelen belalar ve Allah’ın nasıl intikam aldığı anlatılır. Dolayısıyla niye şaşırıyorsun? “Hak din” demiyorsun bak, “din” diyorsun. “Hak din” dersen hak dinde bela gelmez bereket gelir, bolluk gelir, güzellik, sevgi, nezaket, kalite, klaslık, sanat, estetik gelir. Ama şirk dininde pislik, bela, sıkıntı, korku, dehşet, şiddet, kavga, huzursuzluk gelir. Dolayısıyla konu neymiş? Şirkten kurtulmak, Kuran’ın yeterliliğini anlamakmış.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Hocam, ben Gaziantep’ten İbrahim. Işıklarda, kapalı yollarda, trafik alanlarında sağ şeritten giderken kapıların açılmamasına dikkat edilmesini istiyorum. Ayriyeten trafikte motorlulara dikkat edilmiyor, bunu sormak istiyorum.

ADNAN OKTAR: O dediklerin doğru yani motosikletle gidenlerin hayatları ciddi şekilde tehlikede oluyor. Onlara ayrı bir yol, ayrı bir şerit gerekiyor. Bir metrelik de olsa bir şerit olsa çok iyi olur. Bir de o kapı açmalar çok yaygın hakikaten. Akıl almaz ferah. Amca elinde sigarayla falan yavaşça açıyor. Umurunda bile değil elinde paketlerle, teyzeler falan da öyle yavaş yavaş sırtını dikerek falan. Sanki tarlada yani akıl almaz huzurlular. Allah koruyor insanları.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Halkımıza “evrim teorisine inanıyor musunuz?” diye sorduk Adnan Bey. Sizin vesilenizle herkes “hayır” diyor.

ADNAN OKTAR: Kardeşim bak, yüz bin gence sorduk, yüz bini de “hayır, inanmıyorum” diyor. Bu çok küçük bir bölümü tabii, yavaş yavaş yayınlayacağız. Ama Alparslan ne diyor? Saç sakal birbirine karışmış, “evrim tabii ki bir gerçektir ya, inanıyoruz çok şükür” diyor. Milli Eğitim Bakanı, “evrim inkar edilecek bir şey mi? Tabii ki apaçık bir gerçektir. Hepimiz inanıyoruz çok şükür. İnanmaz olur muyum? Başından beri inanıyorum” diyor. Ondan sonra PKK ile nasıl mücadele edeceksin bu adamlarla? PKK’nın temel ideolojisi Darwinizm. Devlet eliyle Darwinizm öğretilirse nasıl mücadele edeceğiz?

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar Adnan Hocam. Ben Fatma Nur Cihan. Kedim kayboldu. Onu bulmam için bana dua eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi kedinin resmi varsa onu yayınlayalım. Ne zaman kayboldu onu da belirtirsen hangi semtte, ona göre bir gayret ederiz. Çok az bilgi olmuş. Benim güzel yüzlümü bana yaklaştırsana. Benim kuzumun kedisini alan olduysa derhal geri getirsin. Ama kedinin bir görüntüsü yok mudur, bir şekilde onu bize bir göndersin. Gerekirse sokak sokak da ararız kedisini yani ne olacak? Oralardadır o mahallededir. İnşaAllah bulursun bir tanem. Allah yardım etsin sana da inşaAllah bul kedini.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Hocam. Ben Gaziantep’ten size sorumu ileteceğim. Orada sürekli konuşulan bayanlar nereden geliyor, bunu merak ettim. Cevabını alırsam çok sevinirim.

ADNAN OKTAR: Bayanlar Allah’ın kulu. Kulları Allah yaratır. Kulları bir araya Allah getirir. Ben onları çok sevdiğim için, onlar da beni çok sevdiği için, hepsi iman ehli olduğu için Allah mükafat olarak bizi bir araya getiriyor. Bizi birbirimize sevdiriyor. Dost kılıyor, sağlık, sıhhat veriyor. Bereket kılıyor. Başarı veriyor, güç veriyor. Sevinç veriyor, kalbimize coşkulu bir sevgi veriyor. Aşk veriyor ve bu aşkı Allah daha da geliştiriyor. Bunların hepsi Allah’ın yaratmasıyla olur. Burada gördüğün görüntünün tamamını kalplere, zihinlere, vicdanlara, nakşeden gösteren tek kuvvet vardır o da Allah’tır. Yani rastgele bir kör rastlantı sonucunda karşılaşma değildir. Daha biz yaratılmadan önce Allah bizi bir araya getirmiştir. Daha zer alemindeyken biz bir araya geldik, o yüzden, zer aleminde söz verdiğimiz için bir araya geliyoruz. Bize Allah sordu zer aleminde, “bir arada olacak mısınız? Bir arada Allah’a, dine hizmet edecek misiniz?” diye sordu. Biz de “evet, bele”, dedik “Ya Rabbi hizmet edeceğiz” “Arkadaşlarınız bunlar” dedi Allah gösterdi. Biz de bu arkadaşlarımızı orada görüp tanıdık. Yabancı değiller onlar. Mesela gördüğümüzde zaten hemen hissediyoruz. Hatta gelenler diyor “ben otuz yıldan beri tanıyor gibiyim sizi” zer aleminden tanıdığı için oluyor o.

Evet, dinliyorum.

VTR: İstanbul neden bu kadar popüler bir şehir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm İstanbul çok güzel yani şehrin ortasından koskoca deniz geçiyor. Şehrin ortasından bir deniz geçmesi ne demek? Ve yemyeşil çok güzel bir de tarihi binalar var. Tepeler, dağlar yani coğrafi konumu da çok mükemmel. Ama binalarla mahvettiler tabii. Beton, kirli binalar, bakımsız binalar, kalitesiz binalarla. Halbuki bu güzelliği bizim güzel mücevherlerle süslememiz gerekirken berbat kömür parçaları gibi, taş parçaları gibi kirli süslerle İstanbul’u kirlettiler. Ama inşaAllah bu düzeltilecek. O evler yıkılacak, yerine çok güzel Osmanlı mimarisine uygun, Türk İslam mimarisine uygun ve Avrupai de ayrıca Avrupa mimarisine de uygun çok güzel binalar yapacağız. Ama tabii yine kıyamet kopacak yine binalar yıkılacak.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, Oktar ve Sadun geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Haftası’nda Amerika’nın New York şehrindeydiler. Sizi temsilen Kültürel Diplomasi Enstitüsü’nün Birleşmiş Milletler’deki üç günlük programına katıldılar. Oktar ve Sadun en büyük Musevi cemaatlerden Habat organizasyonun Manhattan bölgesindeki sinagogunda konferans verdiler. “Barışçıl toplumlar için şiddetle mücadelede dini liderlerin önemi” adlı toplantıda Oktar ve Sadun, iman edenlerin radikalizme ve şiddete karşı birlikte hareket etmesinin önemi, İslam’ın kitap ehline bakış açısı, Mehdi Moşiyah döneminde olduğumuzu anlattılar. Oktar’ı konuşma yaparken görüyoruz. Oktar ve Sadun, Haham Yakov David Kohen ve Haham Ben Tzion Krasnianski ile birlikte görülüyorlar. Doktor Mark Donfried, Kültürel Diplomasi Enstitüsü’nün Yöneticisi. Ayrıca New York Üniversitesi’nde ve Birleşmiş Milletler’de üç gün boyunca çeşitli oturumlara da katıldılar. Oktar’ın yaptığı konuşmanın başlığı şu şekildeydi. “Birliğe çağrı, Barış için sevgi eğitiminde birlik.” Birleşmiş Milletler oturumlarından görüntüler görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Birleşmiş Milletler’de toplantıdalar. Evet.

KARTAL GÖKTAN: Evet. Konferanstan genel görüntüler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu logosu ve heykeli görüyoruz. Birleşmiş Milletler zeytin dalı logosu. Ucu yukarı doğru burularak düğüm yapılmış şiddet karşıtlığı heykeli Birleşmiş Milletler’deki.

ADNAN OKTAR: Gayet güzel.

KARTAL GÖKTAN: Macaristan’ın şu anki Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto. Bakan konferansta mültecilerin aleyhinde bir üslupla konuşma yapmış. Oktar söz alıp “Mültecileri geri döndürmek katillere geri döndürmek olur. Onlar bizim kardeşimiz, üç-beş milyon Suriyeliyi biz Türkiye’de memnuniyetle ağırlıyoruz. Siz politikanızda tabii ki özgürsünüz ama Avrupa Birliği’nin de yardımcı olması güzel olur” diye konuşmuş. Bunun üzerine Macaristan Dışişleri Bakanı “Haklısınız Avrupa Birliği’nin yardım etmesi gerekir” diye üslubunu değiştirmiş. Ayrıca önce bombalamaktan söz ederken Oktar’ın konuşmasından sonra söz alıp “Çözüm fikri mücadelede haklısınız” diye söylemiş. Sizin de bildiğiniz gibi Macaristan duvar örerek mültecilere sert tedbirler alan bir ülke. Romanya eski Eğitim Bakanı Prof. Remus Prikopi, Filipin Birleşmiş Milletler Daimi Büyükelçisi eski Milletvekili Teodoro Lopez Locsin, New York Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Kolet Mazzucchelli ve New York Üniversitesi’nden genel bir resim.

ADNAN OKTAR: Çok güzel. Böyle böyle, böyle böyle Moşiyah Mehdi’yi en sonunda göreceğiz inşaAllah.

Üst katı nasıl dizayn ettim bir görebiliyor muyuz?

KARTAL GÖKTAN: Üstün bir sanat anlayışınız var maşaAllah Adnan Bey.

BÜLENT SEZGİN: Müslümanın sanat anlayışını her şekilde gösteriyorsunuz maşaAllah en güzeliyle.

ADNAN OKTAR: Tabii. Müslümanlık dedin mi adamlar işte kırk lokma bir hırka falan gibi anlıyorlar ve sanatın, bilimin, estetiğin, güzelliğin olmadığı bir dünya olarak algılıyorlar idi. Biz bunu yıktık.

KARTAL GÖKTAN: Allah ayetinde cennet için şeytandan Allah’a sığınırım “Her nereye bakarsan büyük bir nimet ve mülk görürsün.” diye buyuruyor.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Sevgisizlik çok kötü, gençlerin bundan çok korkmaları lazım. Dehşet verici bir şey sevgisizlik. Sonsuz ızdırap, sonsuz acı. Sevgi çok zevkli ve güzelken neden sevgiyi istemiyorlar?  Veyahut aramıyorlar bu çok şaşırtıcı. Büyük bir açlıkla, büyük bir samimiyetle aramaları lazım sevgiyi. Bir facia. Hava alamamak gibi. Oksijen alamadığında insan ne yapıyor? Camı çerçeveyi kırıyor değil mi? Aman bir an önce hava alayım diye. Sevgisizlik hava alamamak gibidir. Hayatın oksijenidir sevgi. Ölüm gelir sevgi olmazsa. Sevgiyi aramaları lazım. Bir de bu internette şuna buna kötü sözler söylediklerinde kendileri çok sıkılıyorlar, çöküyorlar, sağlıklarını kaybediyorlar. Kötü söz söylenen etkilenmez ondan. Ama akşama kadar bir insan kötü söz söylüyorsa ne olur onun kalbi? Ona kalp mi dayanır, beden mi dayanır, akıl mı dayanır? Sürekli nefret sözü olur mu? Zorla kendine bu gençler güzel söz ettirsinler. Gençler itici söz söylemesinler. İtici söz kalplerini sıkar, çok bunaltır beyinlerine vurur çok zarar verir. Münasebetsiz konuşmaktan kaçınsınlar yani pis konuşmaktan kaçınsınlar. Güzel konuşsunlar kalpleri ferahlar. Öbür türlü çirkinleşiyorlar sağlıkları bozuluyor. Sigaraya veriyorlar kendilerini, içkiye veriyorlar, uyuşturucuya veriyorlar. Güzel konuş ferahlayacaksın her şeye güzel bak, güzel konuş. Sevgiyi ara gayet kolaydır bu. Bak bir denesinler iki gün denesinler kardeşim iki gün. Bak sürekli sevgiyle konuşsunlar gençler. Nefret sözü kullananlar iki gün, içinde nefret bile olsa ısrarla sevgiyi söylesinler. Bak ferahlayacaklar bereket bulacaklar. Böyle hayat olmaz böyle sürünüyorlar. Böyle yaşanmaz. Bu ne? Ölünceye kadar nefret. İğrenç şeyler konusunda, itici pis şeyler konusunda espri yapmasın genç kardeşlerimiz. Tiksindirici şeylerin güldürücü yönü olmaz filmlerde falan da yapıyorlar. Tiksindirici, iğrenç olan, insanın acizliğiyle ilgili olan şeyleri, pis şeyleri gülecek konu olarak ele alıyorlar. Gülünecek bir şey yok onda. Allah seni ondan koruyor, istediğinde sen kendini tertemiz yaşatabiliyorsun. Niye kendini pis gösteriyorsun, tiksindirici gösteriyorsun? Bir de onun gülünecek nesi var? Acizliğinin neyine gülüyorsun? Bir de temizliğe çok dikkat etsinler. Tişörtü oluyor o pis tişörtle geziyor, kot yıkamıyor kotu kir götürür diye. Leş gibi kot artık grileşmiş o halde giyiyor olur mu? Sonra bütün vücutlarında sivilce oluyor her yerlerinde. Her yerlerinde enfeksiyon oluyor bu yakışmaz. Kaliteli bir hayatı gençlerin hedef edinmesi gerekiyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Güzel sözcükler ruhta ne gibi etki yapar?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım insanı ferahlatır. Mesela farz edelim birisiyle aran bozuk “seni seviyorum dostum arkadaşım” de ferahlayacaksın rahatlarsın. İçinden gelmese de de sonra ona ruhun inanır. Sen yap, ibadet olarak yap ruhun ona inanır. Olur yani şeytan seni geri çekebilir önemli değil yani o direnmeyi, nefsindeki direnmeyi önemli görme. Sen sevgi sözcüğünü söylediğinde ruhun ferahlar. Ruhunun gıdasını yerine getirmiş oluyorsun. Doğru olanı yapmış oluyorsun. Ama diyor “içimden gelmiyor.” Kardeşim nefsin sana direnen sen şeytana niye önem veriyorsun? Nefis şeytan gibidir. Şeytanın etkisiyle öyle yapıyor, sen ona önem verme. Sevgi sözcüğünü ısrarla kullanmak kalbi ferahlatır, kafayı açar, öfkeyi giderir. Sinirlerdeki gerginlik gider ferahlar insan. Yoksa insan deliye döner hasta olur insan.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar, ben Gökhan. Bu dünyada ikiyüzlülük ne zaman son bulacak?

ADNAN OKTAR: Gökhan ikiyüzlülük genellikle olur olması da gerekir ki sen manen yükselebilesin. Eğer ikiyüzlüler olmasa münafıklar olmasa, ahlaksızlar olmazsa, alçaklar olmazsa bak alçak olmazsa yüksek olmaz. İkiyüzlü olmazsa mert olmaz. Bunlar gerekiyor. Öyle insanlar olacak ki sen yükselesin. Mehdiyet devrinde çok azalır. Binde bir on binde bire düşer ama sevap da düşmüş oluyor. Onun için Mehdi (as)’yi Allah fazla tutmuyor ondan sonra dünya hakimiyetinden sonra. Yedi veya dokuz sene. İkisinin arasında. Küfrün çok olması, ahlaksızlığın çok olması, kötü söz söylenmesi Müslümanın çok lehinedir. Muazzam lehinedir. Asıl ihtiyaç olan odur zaten. İmtihanın asıl zemini oradan oluşur.

Onu kaldıralım, tamam kaldıralım hepsini kaldırdın ne oldu? Çok daha rahatsın imtihanın binde birlere, milyonda birlere düşecek. Ne yapacaksın? Hayır, istenmez ama olduğunda da nimettir. Küfrün çok olması mümin için nimettir. Makamı yükselir ama İslam’ın hakimiyeti o da nimettir. Sevabı azalır ama eğlence yönü, kalp yönü, ferahlık yönü, onur yönü, neşe yönü güzel. Ama istenen zorluktur. Bütün peygamberler zorlukla peygamber olmuş.

Mesela çok basit şeyleri de reklamla falan insanlara öğretip teşvik ediyorlar işte ‘yemeğini başka birinin yemesi’ yediyse helal olsun ne güzel. O tenezzül edilecek bir şey mi, söylenecek bir şey mi? İnsanın asaletine yakışır mı o? Ne kadar küçük düşürücü basit bir hareket bu. Sıradan bir hareket yani. Yiyorsa ne güzel afiyet olsun iyi. Sen yeme, aç kaldıysan daha iyi daha zinde olursun daha iyi olursun. Yiyince nereden biliyorsun çok iyi olacağını, sağlıklı olacağını? Et geliyor üç kilo pişmiş et oturup iki kişi yiyorlar çağır dört-beş kişiyi hep beraber yiyin. Hepinize sağlık gelir. Yiyen sayısı artsın. Yemek dağıtılsın. Tatlı geliyor baklava kutusuyla oturuyor tek başına yiyor yarım kilo, bir kilo baklavayı. Bir kilo baklava ne yapar insanı? Değil mi? Ye yine de ama dağıtırsan kendin de yemiş gibi olursun baklavayı aynı rahatlık olur. Hoşuna gider beraber yersiniz.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Kutlu doğum haftalarının kutlamalarının Fethullah Gülen’in doğum günü olan 27 Nisan tarihi haftasına sabitlenmesi büyük eleştiri konusu olmuştu. Mehmet Görmez bu konuyu savunmuş ve bir değişiklik yapmamıştı ancak yeni başkan Ali Erbaş döneminde Diyanet bu konuda yeni bir karar aldı. Ve kutlu doğum etkinliklerinin artık diğer günler gibi hicri takvimine göre yapılması kararlaştırıldı.

ADNAN OKTAR: Doğru olmuş. FETÖ’yü insanlar hiç tahmin edemedi. Bizim Müslümanlar hiçbir zaman için devlet kadrolarında oluşamadılar. Yargıtay’da namaz kılan bir Müslümanın olduğu düşünülemezdi bizim zamanımızda. Bir kuvvet komutanının namaz kılacağı düşünülemezdi. Tahayyül dahi edilemezdi. Bir genel müdürün. Camiye bazen öyle adamlar ağlıyordu müdür falan gelip namaz kılsa Müslümanlar öyle seviniyordu tahayyül edilemiyordu. Öyle bir dönemde dediler ki “Biz bütün devlet kadrolarına eleman yetiştireceğiz.” Hakikaten de millet sevindi. Dediler ‘Nurcu bunlar, başı yerden kalkmaz, adaba edebe çok önem verirler, zararsız gariban insanlar. Gece gündüz sevgiden bahsediyorlar. Karıncayı bile incitmezler.” Adamlar alçak oğlu alçak, kahpe kere kahpe çıktı. Oğlu demeyelim de alçak diyelim. Kahpenin kahpesi çıktı adamlar. İngiliz derin devleti bunlara cinayeti sevdirmiş bizim görmediğimiz dönemde. Kahpeliği sevdirmiş, casusluğu sevdirmiş, züppeliği sevdirmiş, dinsizliği sevdirmiş, İslam karşıtlığını sevdirmiş. Hz. Muhammed (sav) karşıtlığını sevdirmiş, Bediüzzaman karşıtlığını sevdirmiş, homoseksüelliği sevdirmiş her türlü ahlaksızlığı sevdirmiş. Adamların acizliğine, iradesizliğine, karaktersizliğine, basitliğine bak. Hayvan görmüyor musun sen Müslümanım diyorsun bu kadar ahlaksızlığı kabul ettiğinde senin dinle imanla alakan kalır mı? Şeytandan daha beter oluyorsun. O zaman bir ideal bir şey kalıyor mu? Hiçbir şey kalmıyor. Hiçbir amaç kalmıyor.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Diyanet’in Kutlu Doğum Haftası’yla ilgili kararına Burhan Kuzu Twitter sayfasından şöyle bir yorum yaptı; “Kutlu Doğum artık Mevlit Kandili’nde kutlanacak. Yeni Diyanet İşleri Başkanı yirmi üç yıllık FETÖ tezgahını bozdu. Çünkü Kutlu Doğum’un bugünkü hali bir FETÖ projesiydi” dedi.

ADNAN OKTAR: Tamam hallolmuş. FETÖ’nün bir tane projesi yok ki çok fazla projesi vardı. Rezil rüsva etti Allah. Otuz kere söyledim “Bediüzzaman’la uğraşmayın “dedim “Bediüzzaman’a saygılı olun, millete tepeden bakmayın, ukalalık yapmayın” dedim. “Aranızda züppe olanlar var, bilmişler var” dedim. “Kendini büyük gören büyüklenenler var Allah belanızı verir uğursuzluk gelir yapmayın” dedim. Ama ben yine Müslümanken bunlar enaniyet yapıyor zannediyordum. Müslümanken kibirlendiler zannediyordum. Meğer adamlar dinden imandan zaten çıkmış komünist de olmuş bu ahlaksızlar. Vatan millet düşmanı da olmuş. Türkiye düşmanı olmuş, Türkiye’deki insanlardan nefret eder hale gelmiş nefretinden de hepsini öldürme arzusu meydana gelmiş. Kimde olur böyle bir azgınlık? Kimde olur böyle bir manyaklık.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Kadınlar şirketlerde neden yükselemiyor ve onlara yükselme imkanı neden bu kadar az veriliyor? Daha az kontenjan veriliyor.

ADNAN OKTAR: İşte bir diktatörlük, acımasız bir diktatörlük çok uzun yüz yıllardan beri oturmuş. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı kadına karşı akıl almaz zıt bir politika izlemiş ama her yönde. Bir kere ‘yarım’ demiş insanlıktan çıkartmış hayvan diyor yani haşa. İkincisi ‘her söylediğinin tersini yapın’ diyor. Üçüncüsü ‘cehennemi bunlar dolduracak’ diyor. Dördüncüsü de ibadeti, taati elinden almışlar. ‘Camiye de gelmeyeceksin’ diyor. Şeytandan beter hale getirmişler. Darwinizm de kadını hayvan haline getiriyor, ‘insanla hayvan karışımı bir şeydir’ diyor. ‘İnsan insandır kadın henüz evrimini tamamlamamış bir hayvandır’ diyor. İki taraftan cendereye alınan bu masum ve mübarek varlıklar akıl almaz bir işkence ve azabın içerisinde eziliyorlardı. Biz geldik ‘ne oluyor?’ dedik. Bu reziller gruplar halinde kaçmaya başladılar. Şu an ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Yine oluyor olaylar ama geniş çapta panik haldeler ve kaçar haldeler. Burunlarından fitil fitil getireceğiz her yerde kanunla hukukla. İlimle irfanla bu rezilliğe müsaade etmeyeceğiz. Kadınlar dünyanın en üstün, en güzel varlıkları. Mübarek varlıklardır. Mecliste en az yarı yarıya kadın. İş yerlerinde en az yarı yarıya kadın. Kadınları her yerde göreceğiz. Genel müdür, müdürler, milletvekili, bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları her türlü görevde görev alacak kadınlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Adnan Bey, ben Samsun’da Ecrin. Ben sokaktaki çocukların ücretsiz eğitim görmesini istiyorum.

ADNAN OKTAR: Yüzündeki o masumluk neyin nesi o kuzuluk? Sen cennet kuzususun sen cennet. Sen dünyalar tatlılısın Ecrin bayağı şekersin. Bir daha o güzel sesini duyuyum ben senin.

VTR: Selam Adnan Bey, ben Samsun’dan Ecrin. Ben sokaktaki çocukların ücretsiz eğitim görmesini istiyorum.

ADNAN OKTAR: Canımın için aleykümselam. Doğru söylüyorsun benim güzel Ecrin’im. Sokaktaki çocuklar; bu tiner falan kullanan dışarıda gezen çocukları kastediyor. Eğitim artı beslenme, yeme, içme, kılık kıyafet her şeyiyle ilgilenilmesi lazım. Sokakta yatmalarına müsaade edilmemesi gerekiyor. Her şehirde onlara üç-beş ev yapılmış olsa yeter o. Birkaç devlet dairesi ara ara yer yer. Halk da bakar onlara. Gönüllü anneler, gönüllü babalar olabilir o çocuklara bakarlar. Ama tabii halkın desteği çok önemli, halkın sevmesi çok önemli.

Evet, dinliyorum.

VTR: En zorlu imtihanınız neydi?

ADNAN OKTAR: En zorlu imtihanım neydi? Ne olabilir? Hapishane var bende en ünlü. Tımarhane var. Kokain komplosu yapmışlardı oyun mahkeme sonra bunu polisin yaptığını tespit edip, polisin içinde bazı güçlerin yaptığını tespit edip yani derin devlet mensupların yaptığını tespit edip bana beraat vermişti. Ama bunların hiçbiri bana öyle etki etmedi, sarsıldığım, rahatsız olduğum bir şey yok. Benim bayağı keyfim yerindeydi. Tımarhanede de keyfim yerindeydi. Mehter marşıyla spor yapıyordum orada. Cezaevinde de yani en sıkı düğün çorbasını orada yapıyordum ben. Kavurma getirtiyordum güzel, pirinç lapası da geliyordu. Pirinç lapasıyla kavurmayı karıştırıyordum. Biraz da salça koyuyordum kaynatıyordum. Böyle alüminyum büyük tencerem vardı. Kardeşim yok böyle bir olay. Eriyordu böyle. Ye babam ye. Ondan sonra yumurta, süt falan alıyorduk onları da koyuyorduk. Yani ki Bayrampaşa yani en berbat dönemi Bayrampaşa’nın. Bayağı keyfim rahatım yerindeydi. Ben zorlandığım bir şeyi pek hatırlayamadım. En zorlu anlar bile bana en keyifli anlardır. Allah’la beraber olduktan sonra zorlu bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tıp okumayı düşünüyorum. Sizce hangi branşı seçmeliyim?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm en klasik dahiliyedir. Doktor deyince akla dahiliye gelir. Zor bir bölüm ama iyidir dahiliye. Ama genç kızlar için bence daha kolay bir dal olması gerekiyor ve daha çok talep olan bir dal olması gerekiyor. Göz veya cildiyeyi seç bence. Yani en rahat onlarda olur. Çok fazla talep olur. Özellikle cildiye daha kolaydır, daha rahattır. Cildiyeyi tavsiye edebilirim. Ama öğrenirken her dalı çok iyi öğren. İhtisas çalışmaları yapılırken, hastanede çalışma yaparken her dalı bence büyük bir şevkle, iştiyakla öğren.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Suriye sınırına örülen 911 kilometrelik güvenlik duvarı inşaatı tamamlandı. Sınır tamamen kapatıldı Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Suriye sınırı?

BÜLENT SEZGİN: Evet.

ADNAN OKTAR: Kaç kilometre?

BÜLENT SEZGİN: 911 kilometre.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam seddi zülkarneyni çekti bakalım maşaAllah. Türkiye'nin gücü de hakikaten büyük bir güç. Bu büyük olay, kolay bir şey değil bu. Muazzam bir şey.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Giresunluyum. Karadeniz insanını nasıl bulursunuz?

ADNAN OKTAR: Karadeniz insanı bence Türkiye'nin en tatlı insanlarından. Bir kere devletin ve milletin garantisidir Karadeniz halkı. Acayip kabadayıdır. Sen gideceksin de darbe yapacaksın Karadenizliye. Senin iflahını keser. Yerin altında tünel açtırır sana kanunla hukukla. Mümkünü yok.  Dindardır Karadeniz halkı. Namusuna, haysiyetine, şerefine düşkündür. Merttir böyle delikanlı, kabadayıdır. Yüksek hasletleri hedefler, neşesi yerindedir, zekidir bütün Anadolu insanı gibi. Çok seviyoruz Karadenizli kardeşlerimizi. Bizim çocukların büyük bölümü Karadenizli. Hemen hemen yarısı Karadenizli diyebilirim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Adnan Bey, ben Samsun’dan Kenan. Bugün yeni bir kız çocuğum doğdu. Sizce kız çocuğuna verilebilecek en güzel isim nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah mübarek etsin, Allah kutsasın, Allah ona uzun ömür versin, hidayetle yaşatsın. Sizlere de sağlık sıhhat, uzun ömür versin. Kız ismi, ama bak sen babası olarak bir isim vereceksin ben ikinci bir isim söyleyeyim sana. Var aklıma gelen isimler ama daha böyle hoşunuza gitsin diye düşünüyorum. Canan olsun Canan, güzel bir isim Canan.

Buyurun.

VTR: Mutluluğunuzun formülü nedir?

ADNAN OKTAR: Canım benim sen bayağı güzel kızsın. Çok güzelsin sen, makyajsız bile çok çok güzelsin. Yaklaştırsana. Çok güzel değil mi? Bayağı güzelsin. Allah nurunu artırsın, sana uzun ömür versin. Mutluluğun formülü imanın dışında insan mutlu olamaz.

KARTAL GÖKTAN: Bir duyurumuz vardı Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Evet.

KARTAL GÖKTAN: Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Şehit Çocukları Yardım Kampanyası düzenledi. Konfederasyonun Genel Başkanı Ziya Sözen'in kampanya duyurusunu yaptığı tweeti görüyoruz ve izin belgeleri bunlar. Şu şekilde yardım yapılabiliyor. ŞEHİT yazıp 3912’ye SMS gönderilirse şehit çocuklarına yardım yollamış oluyor vatandaşlarımız. Ve Sayın Ziya Sözen'in birkaç resmi var. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ile ve Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Sayın Yaşar Güler ile.

ADNAN OKTAR: İyi, Allah kolaylık versin.

Fikret bir soru daha alalım.

VTR: Evrim teorisinin neden çıkarıldığını sormak istiyorum, sebebi ne olabilir?

ADNAN OKTAR: Şimdi adam Allah diye bir güce inanmak ağırına gidiyor kendini Allah'tan daha büyük gördüğü için. O zaman ne yapsın? Bir de ahiret, helal, haram bunlara dikkat etmek gerekiyor. Kurtulabilmek için ne yapsın? Tesadüflerle yaratılmış bir dünya tarif etmesi gerekiyor. Her şeyin tesadüflerle açıklanacağı bir dünya meydana getirmek istiyor. O tesadüf, bu tesadüf, şu tesadüf yani “katrilyonlarca tesadüf sonucunda biz oluştuk” diyor adam. Böylece ahiretteki sorgudan da kurtulacağını düşünüyor. Bunu yapan kim? Şeytan. Şeytana bu gücü veren kim? Allah. Darwinizm’i yaratan da Allah'tır. Darwinizm'i yıkan da Allah'tır. Darwinizm'in karşı delillerini yaratan da Allah'tır. Darwinistlerin yaptığı demagojiyi yaratan da Allah'tır. Kökeninde budur. İmtihan için bu gerekiyordu. Allah Mehdiyet’e Darwinizm'i ezdirdi. Önce deccaliyeti yarattı sonra da ezdirdi Allah.

Büyük Birlik Partisi'nden Ahmet Gürhan kardeşimiz var. O çok mübarek, muhterem bir insan, çok delikanlı. Oğlu var Ozan Gürhan avukat, çok güvenilir, çok aklı başında, dürüst bir genç. Bazı böyle homoseksüel, ahlaksız, PKK'lılar onun aleyhinde faaliyete başlamışlar. FETÖ'cüler, FETÖ artıkları, it kopuk takımı ve özellikle PKK'lı komünistler. Bu delikanlının aleyhindeki faaliyetlere kimse itibar etmesin. Çok dürüst bir delikanlı resmini göster. Evet, ben bu delikanlıya güvence veriyorum, güvenilir bir insan. Babası da çok efendi, çok değerli bir insan. Her yerde vatan, millet, bayrak için her türlü hizmet yapabilecek devletine sadık, milletine sadık mukaddesatçı bir genç. Aleyhindeki faaliyetlere kimse itibar etmesin.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey İsveç'te sapkın homoseksüel evliliklere izin veriliyor. Bu şekilde evlilik yapmış olan kişiler cinsiyetsiz çocuk yetiştirme diye bir şey başlatmışlar. Bunun için yuvalar açılmış. Çocuklara kız veya erkek bilinci vermiyorlar. Erkekler bebekle kızlar arabalarla oynatılıyor. Cinsiyet belirtilen sıfatlar yerine cinsiyetsiz kelimeler oluşturmuşlar. Bu şekilde hitaplar kullanıyorlar.

ADNAN OKTAR: Yani homoseksüel eğitimi verip çocukları homoseksüel yapmak için uğraşıyorlar özetle.

KARTAL GÖKTAN: Bir video vardı isterseniz gösterebilirim.

ADNAN OKTAR: Bakayım. Çok ürkütücü tabii.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kaç tane takım elbiseniz var?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım hem yakışıklı, hem de çok güzelsin. Allah sana uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Kaç tane takım elbise var? Eve gittiğimde sayayım. Ondan sonra sana yarın haber vereyim. O şekilde olabilir. Şu an ezberden herhalde çok zor.

Evet.

VTR: Azeri kızlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Azeri kızlarda çok coşkun bir sevgi var. Azeri halkında da müthiş bir ahlak üstünlüğü, dürüstlük ve efendilik anlayışı var. Yani farklılar o benim dikkatimi çekti. Mertlik, efendilik, dürüstlük, vicdan sahibi olmak Azeri halkında güçlü bir prensip haline gelmiş. Bu birçok insanın dikkatini çekmemiş olabilir. Çok mert insanlar, cesaretleri de güzel ve güvenilir bir karakter gösteriyorlar. Azeri kızlar da çok güzeller, çok efendiler, sevgileri çok yüksek, çok güçlü. Tutku anlayışları, aşk anlayışları, muhabbet anlayışları çok güçlü. Allah hepsine sağlık, sıhhat, afiyet, uzun ömür, başarı nasip etsin.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesinde güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada bir uzman çavuşumuz şehit oldu, bir bin başımız yaralandı. Şehidimiz Jandarma Uzman Çavuş Hatip Çağlar.

ADNAN OKTAR: Hatip’in yüzünü yaklaştır bana. Yakışıklı Hatip, güzel Hatip Peygamberimiz (sav) seni seviyor demek ki, Peygamberler seni seviyor demek ki, Allah seni seviyor demek ki. Bu makam herkese nasip olmaz. Yakışıklım Allah mübarek etsin şehadetini sana imrendik. Boyunu posunu yaratan Allah'a kurban olayım ben senin. Aslansın sen. Tekrar tekrar tebrik ediyorum şehadetini. Allah annene babana uzun ömür versin, sana da bu nimeti verdiği için Allah'a hamd ediyorum. Bizlere de nasip etsin ama hakikaten imrendim maşaAllah sana.

Evet, dinliyorum.

VTR: Firavun’un ölüm anında iman ettiğini söylemesi imanı daha önce kavradığını gösterir mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o anda panik oluyor o korkudan. Daha önce de yapıyor çünkü ilk defa yaptığı bir şey değil. Yaklaşık yedi kere yaptı aynı ikrarı yedisinde de “ben iman ettim” dedi. Her seferinde döndü. Manyak adam normal birisi değil. Orada da panikle söylüyor onu. Orada kurtulsa yine hemen itliğe başlar. Hiç fark etmez onun için. Allah onu biliyor, o ölü bir varlık Firavun. Onu bilmiyor kardeşimiz. O bilgisayar gibi yani hayvani bir içgüdüyle, korkuyla onu söylüyor. O geçer geçmez hemen imansızlığını yine ilan eder. Allah “sonsuza kadar bunlar böyledir” diyor sonsuza kadar. Hiçbir şekilde iman etmiyorlar. Dolayısıyla samimiyetsiz, o da evrime inanıyordu ölen Firavun. O da insanların ve canlıların evrimle yaratıldığını inanıyordu.

Ben sizi dinliyorum soru sorabilirsiniz.

VTR: Ben Berlin'de yaşıyorum ve dünyada daha fazla sevgi ve tolerans olsun.

ADNAN OKTAR: Bak benim dünyalar tatlımı görüyor musun? Dünyanın her tarafında bu mübarek varlıklar hep Allah'ın ruhunu taşıyan bu güzel varlıklar hep Allah'ın sevgisini istiyorlar. Tolerans dediği anlayışlı, makul, dengeli insanlar ve sevgi. Canımın içi bak o Hristiyan işte bak mümin ruhlu, Müslüman ruhlu ve ruhunda sevgi var. Tolerans yani herkese karşı şefkat, merhamet, savaşlar olmasın, kavga olmasın. Hepsinde Mehdiyet ruhu.

Evet, dinliyorum Fikret Efendi.

BÜLENT SEZGİN: Dünyaca ünlü yönetmen ve oyuncu Steven Seagal Amerika’da Trump’a karşı yapılan protestolarda Trump’ın tarafında yer aldığı için şu an aleyhinde bir propaganda başladı. Trump’ı protesto için şu an futbol müsabakalarında Amerikan Marşı sırasında hazır olda durmayıp diz çökme protestosu var. Bunun çok çirkin bir hareket olduğunu ifade etmişti ünlü oyuncu. Steven Seagal Putin’i de öven sözleri olduğu için eleştiri yağmuruna tutuluyor. Daha önce İstanbul’da bir görüşmeniz olmuştu, misafiriniz olmuştu.

ADNAN OKTAR: Evet, çok iyi bir insan, çok güzel huylu, vicdanlı bir insan, çok efendi bir insan, akıllı bir insan doğru yapmış.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevgilin ilgi göstermiyorsa ne yaparsın?

ADNAN OKTAR: Bu güzellik, bu güzellik maşaAllah bayağı güzelsin. Yaklaştır da ben güzelimi bakayım. Çok tatlı, çok çok çok. Allah sana uzun ömür versin, nuruyla, bereketiyle, hayrıyla seni sarsın, her yerini nurlandırsın. Bir daha.

VTR: Sevgilin ilgi göstermiyorsa ne yaparsın?

ADNAN OKTAR: Genel anlamda mı, kendisiyle ilgili mi soruyor? Kendisiyle ilgili. Layık değildir, Allah senden onu uzak beri etmiş sen çünkü nur gibi çok güzel kızsın, senin değerini fark edememiş, güzelliğini fark edememiş, sıcaklığını fark edememiş. Allah senden onu uzak tutarak seni bir dertten, kötülükten korumuş. Senin onuruna, şerefine, namusuna, haysiyetine, sağlığına, sıhhatine, dinine, imanına, güzelliğine, neşene, sevincine, her şeyine kefil olması, desteklemesi ve yardımcı olması lazım. Eğer yardımcı olmuyorsa, koruyup, kollamıyorsa demek ki zararlı, zararlı olduğu için de Allah sana acıdığı için, sana yardımcı olduğu için, senin iyiliğini istediği için senden öyle bir insanı uzak tutar sen de kurtulmuş olursun. Allah sana layık olan, senin güzelliğini takdir eden, senin haysiyetine, şerefine, namusuna, onuruna, neşene, sevincine, her türlü iyiliğine hizmet eden güzel arkadaş nasip eder onunla beraber olursun inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Temmuz 2017’de programınıza konuk olan İtalyan Gazeteci Luca Steinmann, Reset adlı internet haber sitesinde Türkiye’nin politik ve sosyal gelişimine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasetine etkinizi anlattığı bir yazı kalemi aldı Adnan Bey. “Laiklik ve yaratılışçılık arasında Erdoğan’ın Türkiye’si içinde” başlıklı yazısından bazı bölümler şu şekilde: “Adnan Oktar tüm İslam dünyasında tanınan bir tebliğci ve yazar. Tanınmış Ürdün araştırma merkezi olan kraliyet İslami Stratejik Bilimler Merkezi kendisini dünyanın en etkili elli Müslümanı listesine dahil etmişti. Üç yüzün üzerinde eseri var ve yetmiş üç ayrı dile çevrilmiş durumda. Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika’yı sarmış durumda. Sekiz yüz internet sayfası ve bu sitelere bağlı yüz yirmi televizyon kanalı, ayda yaklaşık yirmi milyon kullanıcıya erişiyor. Bazı yazıları Wall Street Journal, Washington Post, New York Times, Der Speigel, Stern, Ekonomist, Corriere della Sera,  Le Monde gibi dünyanın önde gelen gazetelerinde yayınlandı. Oktar’a göre tebliğ ettiği İslam ile Erdoğan’ın temsil ettiği İslam arasında bir çelişki yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kuran İslam’ı talebesi olduğunu söylüyor. Oktar açık bir şekilde politik bir çizgiyi desteklemiyor ama Erdoğan’ın kendi vizyonunu paylaştığını söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye için tercih ettiği yenilikçi değişim kültürel bakış açısından ve Oktar’ın teorilerinden geçiyor. Oktar mesajını dünyaya tüm dillere yayıyor. Oktar’ın milli sınırlar dışına yayılan popülaritesi Türk muhafazakarların bazı batı muhafazakar hareketlerle önüne geçilemeyen bir diyalog ve işbirliğine neden olabilir.”

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.                      

Kısa bir ara verelim.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımız kısa videolarla devam ediyor.