Sayın Adnan Oktar'ın Türk ve İsrailli misafirleriyle A9 TV'deki canlı sohbeti (20 Ocak 2013; 14:00)

Eski Dışişleri Bakanımız Sayın Yaşar Yakış

Doktor Shimon Shetreet, İsrail eski Bakanlarından, anayasa ve hukuk Profesörü

Haham Nissim Zeev, Şas Partisi kurucusu, Küresel Etik için Parlamentolar Arası Koalisyon Eş Başkanı, İsrail Milletvekili

Profesör Shimon Shetreet, İsrail eski bakanlarından. Profesör Shetreet, aynı zamanda İbrani Üniversitesi’nde hukuk profesörü ve Uluslararası Anayasa Birliği’nin İsrail’deki başkanı. Kendisi ayrıca uluslararası barış için din organizasyonunun İsrail başkanlığını yapmıştır.

Haham Tsvi Jacobson, Şas Partisi Genel Sekreteri ve iç politikanın etkili isimlerinden.

Halil Şıvgın Beyefendi, eski Sağlık Bakanımız, kendisi Anavatan Partisi kurucu üyelerindendir, üç dönem Ankara milletvekilliğiyle, sağlık bakanlığı görevini yaptı.

Ak Parti Milletvekili Mücahit Daloğlu Beyefendi. 22. dönem Erzurum Milletvekilliği yaptı. Kendisi aynı zamanda, eğitimci ve yazar.


OKTAR BABUNA: İyi günler sayın izleyicilerimiz, İsrail ve Türkiye’de çok değerli konuklarımızla birlikteyiz. En başta Eski Dışişleri Bakanımız Sayın Yaşar Yakış Beyefendi, hoş geldiniz efendim. Hemen yanında İsrail eski Bakanlarından aynı zamanda profesör kendisi, anayasa ve hukuk Profesör Doktor Mr. Shimon Shetreet var, Mr. Nissim Zeev Beyefendi var, Nissim Zeev Beyefendi haham kendisi ve Şas Partisi kurucularından, dört dönemdir milletvekilliği yapıyor, aynı zamanda içişleri ve eğitim Kneset komitesinin başkanlığı İsrail ve global etik için Knesset kurultay başkanlığı görevlerine sahip. Profesör Mr. Shimon Shetreet Beyefendi de, kendisi ekonomi ve planlama bilim ve teknolojiyle, din işleri olmak üzere üç dönem bakanlık yapmıştır. Profesör Shetreet, aynı zamanda İbrani Üniversitesi’nde hukuk profesörü ve Uluslararası Anayasa Birliği’nin İsrail’deki başkanı. Kendisi ayrıca uluslararası barış için din organizasyonunun İsrail başkanlığını yapmıştır. Haham Mr. Tsvi Jacobson Beyefendi var. Kendisi Şas Partisi Genel Sekreteri olarak, iç politikanın etkili isimlerinden. Eski Sağlık Bakanımız Halil Şıvgın Beyefendi burada kendileri de, kendisi Anavatan Partisi kurucu üyelerindendir, üç dönem Ankara milletvekilliğiyle, sağlık bakanlığı görevini yaptı. En başta da eski Ak Parti Milletvekili Mücahit Daloğlu Beyefendi oturuyor. 22. dönem Erzurum Milletvekilliği yaptı. Kendisi aynı zamanda, eğitimci ve yazar.
Buyurun Hocam, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bütün misafirlerimize hoş geldiniz, sefa geldiniz diyoruz, şeref verdiler, onur verdiler. İsrail ve Türkiye, çok eski dönemlerden beri, ta Osmanlı döneminden beri hep dost olmuştur, hep birbirlerini sevmişlerdir, hep birbirlerini koruyup kollamışlardır, Tevrat’ta da bu böyle, Kuran’da da bu böyle, bu böyle gelmiş, böyle gidecek. Zaman zaman hafif esinti gibi bir şey oluyor ama zeminde bir sarsılma olmaz, çok güzel, çok hoş günler yakında, inşaAllah.

Bakın Tevrat’ta Süleyman’ın Özdeyişleri’nde ne diyor; “Komşuyu hor görmek günahtır. Ne mutlu mazluma lütfedene.”

Mezmurlar’da; “Çünkü o mazluma çektiği sıkıntıyı hafife almadı, ondan tiksinmedi, yüz çevirmedi, kendisine yardıma çağırdığında, ona kulak verdi.  Ağzını aç ve adaletle yargıla, mazlumun, yoksulun hakkını savun.” Süleyman’ın Özdeyişleri.

“Öç almayacaksın, kin beslemeyeceksin, komşunu kendin gibi seveceksin.” Leviller-19/18.

“Komşunun canına zarar vermeyeceksin. Rab Benim.” Leviller-19/16.

“Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.” Mısır’dan Çıkış-20/16.

Nereye baksak barış, nereye baksak sevgi. Tevrat’ta da Kuran’da da aynısı. Onun için hiç kimse bunun gerginliğini, huzursuzluğunu yaşamasın, İsrail ile Türkiye, çelik gibi ittifak edecek, hem bölgeye barışı getirecek, hem sevgiyi getirecek, hem huzuru getirecek, terörü de anarşiyi de bitirecek. Ama biz Rusya’nın da bu birliğin içinde olacağına inanıyoruz. Büyük bir İttihad-ı İslam oluşacaktır, herkes bağımsız olacaktır, her devler bağımsız, iç işinde de, dış işinde de. Fakat sevgi yönünde, muhabbet yönünde, dostluk yönünde, kardeşlik yönünde, tam bir ittifak olacaktır. Biz, İsrail’in-Hz. Yakup (a.s)’ın evlatlarını Ürdün’de de göreceğiz, Mısır’da da göreceğiz, her yerde de göreceğiz. Dünyanın her tarafında, o bölgede özgürce yaşadıklarını göreceğiz. Çünkü savaşlar bitecek, kavgalar bitecek, pasaportlar kalkacak, vizeler kalkacak. Gereksiz gerilim bizi zayıflatır, dostluk ve sevgi güçlendirir. Allah bizden sevgiyi istiyor. Biz de Allah’ın bu emrini yerine getireceğiz, inşaAllah.

Şimdi Sayın Bakanım söz alırsa, bize şeref verir.

SAYIN YAŞAR YAKIŞ: İsterseniz, tam sizin bıraktığınız yerden devam edelim. Dostlarımızla biraz önce konuşurken dile getirdim. Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs’ün etrafındaki duvarı inşa ettiği zaman, giriş kapılarından birinin üzerine bir taşa şu ibareyi yazdırmıştır: “La İlahe İllaAllah İbrahim Habibullah.” Yani La İlahe İllaAllah Muhammeden Resulullah yerine, değil mi ki Kudüs bütün dinlerin merkezidir ve onlar Hz. İbrahim (a.s)’ın dininden geliyorlar, onun için “La İlahe İllaAllah İbrahim Habibullah” demek suretiyle, İbrahim, Allah’ın sevilen kuludur demek suretiyle, Abrahamik din dediğimiz semavi dinler dediğimiz üç dini de eşit şekilde kucaklayan bir ifade kullanmıştır. Dolayısıyla, bu öyle zannediyorum, geleceğe de hakim olması gereken, Kudüs’ün statüsü için de, başka yerler için de, bölge için de hakim olması gereken düşünceyi ifade ediyor, bu kısa cümle. Bir kelime veya ibare aslında La İlahe İllaAllah değil mi? Belki o yöne doğru gidiyoruz. Söylediğimiz gibi Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler çok eskiye dayanıyor. Zaman zaman bütün ilişkilerde olduğu gibi inişler çıkışlar olabilir. Ben, Türkiye ile İsrail’in şimdiki güçlüğün üstesinden er geç geleceğine inanıyorum, bu iki halkın sempatisidir ama şu anki siyasi realiteler yani siyasi gelişmelerin parametrelerin ne İsrail’deki, ne Türkiye’deki burada adım atmak için elverişli değil şu anda. Biz, onun için bugün sabah yaptığımız istişare de, geçmişte ne olmuş, nasıl olmuş, onlara takılıp kalacağımıza, ileride fırsatlar doğar mı, bunları nasıl değerlendirebiliriz, onun üzerinde durduk ve böyle bir çerçeve oluşturduk. Biraz sonra belki ayrıntısına girersek, o çerçevenin neler olabileceğini, ona değiniriz. Ben girizgah olarak bunu söylemek istiyorum şimdilik.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, teşekkür ediyoruz Bakanım, çok güzel. Profesörüm sizi dinleyelim.

ANAYASA VE HUKUK PROFESÖRÜ MR. SHİMON SHETREET: Ben sizin açıklamalarınızdan çok etkilendim, Tevrat’tan okuduğunuz alıntılardan, sevgi, barış ve birlikteliği, birleşmeyi vurguladınız bu şekilde. Peygamberlerin vizyonu hakikaten bizim rüyamız, daha iyi bir dünya için, çocuklarımızın daha iyi bir dünyada yaşaması için hem İsrail, hem Türk halkının daha iyi bir dünyada yaşaması için, buna kesinlikle katılıyorum. Bugün yaptığımız, geleceğe bakmak. Negatif olmuş olan şeyler olabilir ama onlara takılmaya hiç gerek yok. Daha iyi bir dünya için onlara fırsat oluşturduğunu bile kabul edebiliriz. Sizin yaptığınız sevgi, birlik, barış, pozitif olanların vurgulanması. Ne mutlu çok güzel, bize umut veriyor, umudumuzu arttırıyor. Üç noktada konuştuk bugün diğer bakanlarımızla birlikte; Türkiye – İsrail, bölgede Suriye’de olan olaylar, Türkiye - İsrail ilişkilerinde bir avantaj oluşturabilir, Suriye’deki gelişmeler, ikincisi, Akdeniz’de bulunan gaz yataklarının araştırılması, iki hükümet arasında bir sürtüşme oluşturmamalı. Üçüncü noktada da, müessir Marmara olayındaki konunun çözümü için ortak bir dilde anlaşmamız, her iki hükümetin de, her iki devletinde, İsrail ve Türkiye’nin kabul edeceği ortak bir dille. Bu bizim katkımız, küçük olabilir, okyanusa birkaç şişe su koymak gibi, fakat bu iyi niyeti koymalıyız, bu da inşaAllah, Türkiye-İsrail ilişkilerinde, hem hükümet, hem toplumlar açısından iyi bir sonuç oluşturacaktır.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, çok güzel. Buyurun.

HAHAM MR. NİSSİM ZEEV: Çok teşekkür ederim, İsrail-Türkiye ilişkilerinde çok gayretlisiniz, yaptığınız çalışmalar için, gayretleri için. Bu ikinci gelişim, size çok teşekkür ediyorum. Ağustos ayında İsrail’e döndüğümde, Araplara Sayın Adnan Oktar’ı tanıyor musunuz diye sorduğumda, “tabii ki tanıyoruz, çok seviyoruz” dediler. Neden seviyorsunuz diye sorduğumda, “her hafta konuşmalarınızı dinliyoruz, çok alçak gönüllü, maşaAllah çok tevazulu, çok hoş bir insan, dinleyince mutlu oluyoruz, kalbimize etki ediyor” dediler. Çünkü sizin konuşmanız, Arap ve Musevi toplumlarını birbirine kaynaştırıcı, hepimiz Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatları olarak, kaynaştırıcı yönde çalışmalar yapıyorsunuz. Birlikte yaşamamız için bu gerekli. Komşu İsrail, Filistin, Ürdün, Suriye, İran’dan da bahsetmiştik sizinle aynı şekilde, İran’a karşı çok basit bir şey söylediniz; İran’la-İsrail’in karşılıklı savaşmasının çok tehlikeli olduğunu söylemiştiniz, bize çok etkili olmuştu.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, buyurun.

HAHAM MR. TSVİ JACOBSON: Size kısa bir cümle söylemek istiyorum, dünyada gereksiz çok yaygın bir şiddet var, zulüm var, fakat sizin gibi, Sayın Adnan Oktar gibi insanlar bize çok umut veriyor, çünkü dünyanın en azından daha iyi olacağını bize ifade ediyorsunuz, bizi umutlandırıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Bu yüzyıl, kurtuluş yüzyılı, başka vakit yok zaten. Tevrat’ta müjdelenen vakte girdik. Kuran’ın Nur Suresi’nin 55. ayetinde Cenab-ı Allah, bütün dünyanın kurtulacağını söylüyor. Tevrat’ta da, uzun uzun Moşiyah’ın devrine girdiğimizi, incelediğimizde görüyoruz. Onun için gönlünüz son derece müsterih olsun, bu gelişmeler, bu alametler, hem Moşiyah’ın-yani Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışının alametleri, hem sevginin, barışın dünyaya hakim olacağının alametleri. Dikkat ederseniz, Türkiye’de de bir ferahlık başladı, rahatlık başladı. Suriye halkı da o baskıdan şiddetten kurtulacak, İran da baskıdan şiddetten kurtulacak, her yere demokrasi gelecek, hürriyet gelecek, bilim sanat her yere hakim olacak, bir süre sonra silahları da kaldıracağız, inşaAllah silah da olmayacak, savaş da olmayacak, Kudüs’e gidip akşam yemeğini yiyeceğiz, öbür akşam Tahran’da yemek yiyeceğiz, öteki gün Cezayir’e gideceğiz, Casablanca’da sohbet edeceğiz, yemek yiyeceğiz. Bütün dünyayı, Allah bize vermiş. O güzel günleri hep birlikte göreceğiz, Allah’ın izniyle. Hz. Yakup (a.s)’ın evlatlarına, Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatlarına, Kuran’da da Cenab-ı Allah bir müjde vermiştir. Hepimiz, Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatlarıyız, hepimiz Hz. Yakup (a.s)’ın evlatlarıyız, hepimiz Hz. İsmail (a.s)’ın evlatlarıyız, Hz. Nuh (a.s)’ın evlatlarıyız, en başta Adem (a.s)’ın evlatlarıyız. O yüzden kardeşiz, kavgaya gürültüye şeytan bizi teşvik etmiş olabilir insanları, asla kabul etmiyoruz. Şeytanın oyununa gelmeyin. Şeytan mağlup olacak, Allah hizbi galip olacaklar, Allah’ı sevenler galip olacaklar. Bu devir o devir, inşaAllah.

Mücahit hocam, milletvekilim buyurun.

SAYIN MÜCAHİT DALOĞLU: Estağfirullah efendim. Misafir heyetini ve dostlarımı selamlıyorum. Adnan Hocam’a da gönülden saygılarımı arz ediyorum, barışın ve dostluğun kanallarını açık tuttukları ve gayret sarf ettikleri için. 1400 yıllık Kuran’ı Kerim kültürü ve 1000 yıllık Tevrat kültürü bize çok büyük müjdeler sunuyor, Hocamın biraz evvel ifade buyurdukları gibi. Böylece barışı bu örneklerle ve önderlerle takdis etmemiz ve bu yolda gitmemiz gerekiyor. Buna bir örnek vermek istiyorum; Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber Efendimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde, Yahudi cemaati de onu takdirle, tazimle karşıladı ve onunla beraber gelenlere ilgi gösterip, konukseverliklerini gösterdiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de, Yahudi ve Müslümanları kardeş hukuku ile birbirlerini bağladı, “kardeşsiniz, vatandaşsınız” vatandaş hukukuyla, namuslarını, canlarını, mallarını, yanlışlık yapmamalarını, bunun haram olduğunu, bir hukuk terminolojisiyle ifade etti. Böyle bir medeniyetin varisleri olarak, çok şükür hamd olsun, bu zengin kültür içerisinde küçük sorunları aşamamak zannedersem, ya bizim beceriksizliğimiz olur veya kusurumuz olur diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum, inşaAllah bu iki ilahi emir, iki ilahi Kitap, çok peygamberler ve önderlerimiz, Hz. İbrahim (a.s) da, Hz. İshak (a.s) da, Hz. Yakup (a.s) da, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v), bizim en büyük önderlerimiz, rehberlerimiz ve onların açtığı yollarda bu sorunları aşmamız çok kolay olacaktır diye düşünüyorum, saygılar sevgiler sunuyorum.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Halil Şıvgın Bakanım, buyurun.

SAYIN HALİL ŞIVGIN: Öncelikle ben sizlere ve arkadaşlarımıza ve özellikle de Sayın Dışişleri eski Bakanımız Yaşar Yakış Beyefendi’ye teşekkür ediyorum. Türkiye ve İsrail arasında Mavi Marmara kriziyle başlayan bir kriz var. Bu krizin çözümü konusunda bir şeyler yapılabilinir mi diye güzel bir temas geliştirmişler. O temasın ben umuyorum ki, Türkiye-İsrail arasındaki bu ilişkiler düzgün hale gelirse, en azından eski hale getirilirse, hem Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler açısından, hem de bölge barışı açısından büyük bir katkı sağlayacak diye düşünüyorum, birincisi bu. İkincisi, tabii bu krizi çözebilmek için ilgili ülke tarafları görüşüyorlar. Burada binden fazla kanalda çalışılıyor ama maalesef şu ana kadar bu krizin çözümü konusunda bir şey sağlanabilmiş değil. Umuyoruz ki, bu kriz bundan aşılır, aşılacak noktaya gelir. İkincisi de, bir kriz varken, yeni krizler çıkmaması için çalışılması lazım. Yani sorunlar çıkartmamak gerekiyor. Üçüncüsü de, böyle bir krizin çözülmesi, bizim açımızdan, bölgemizde huzurun gelmesi açısından önemlidir. Biz, Suriye’deki olaylara üzülüyoruz, Irak’taki olaylara üzülüyoruz, bölgedeki meydana gelen sıkıntıların çözümü konusunda, bizim insanlarımız, bizim halkımız son derece hassas, Filistin’deki olaylara üzülüyoruz ve dünyanın neresinde olursa olsun, insan haklarının ihlallerine üzülüyoruz. Tabii dünya çapında, uluslararası alanda, insan haklarını geliştirilmesi konusunda yapılabilecek işbirlikleri konusunda, bizim milletimiz hep katkı sağlamış. Biraz önce Sayın Bakanım çok güzel bir ifade kullandı, Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’le ilgili olarak sözünü hatırlattı. Biz tabii Müslüman topluluğuz. Müslüman toplumunun en önemli vasıflarından birisi de, İslami değerleri ön plana tutması. Ama Kudüs de, İslami değerleri ön planda tutarken, bir atıf yaparak Hz. İbrahim (a.s)’a atıf yapıyor ki, Hz. İbrahim (a.s) da, bizim Peygamberimiz (s.a.v)’in ata dedesidir. Dolayısıyla aynı şekilde Yahudilerin de ata dedesi, Türklerin de ata dedesi, yani hepimizin bir bakıma ata dedesi durumunda. Ne kadar barış olursa, insanlar o kadar huzurlu olur. Şu ana kadar bakın Türkiye’ye, Suriye’deki olaylar dolayısıyla, çok sayıda sığınmacı geldi. Bunlar perişanlar, yazık bu insanlara. Aynı şekilde Ürdün’e gittiler. Irak’ta çok sayıda insan hala rahatsız, problemleri çözülebilmiş değil. Filistin’de, İsrail’de rahatsızlıklar var. Şimdi bu insanları rahatlatmak, çözüme getirmek, tabii ki barış getirecek. Bu barışı sağlama noktasında, gerek İsrail’den gelen arkadaşların, gerek eski Dışişleri Bakanımız Sayın Yaşar Yakış Bey’in, gerekse sizlerin bu konuda önemli çalışmalar yapıyorsunuz. Umuyoruz ki biz, katkılarınızla bu barış süreci gelir, bölgedeki insanlar huzur ve barış içerisinde yaşarlarsa, bundan kimse rahatsız olmaz, olmaması lazım diye düşünüyoruz, dolayısıyla bu barış istikametindeki çalışmalara, gayretlere destek verilmesi lazım geldiğini düşünüyorum ve size de bir kere daha bu gayretleriniz için hepinize teşekkür ediyorum.

ADNAN OKTAR: Biz de teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım. MaşaAllah Sayın Bakanımı çok dinç gördüm ama Sayın Dışişleri Bakanımı özellikle dinç ve atak gördüm maşaAllah. Faal yurtiçinde, yurtdışında sürekli hareketli maşaAllah, teşhisleri güzel, yorumları güzel, konuşmaları güzel. Biz yeniden Sayın Bakanımızın Dışişleri Bakanlığına gelmesinde faydalı olduğunu düşüyoruz, inşaAllah. Allah daha güzel makamlar da nasip etsin. Kibarlığı, nezaketi, asaletiyle de çok çok güzel, örnek bir insan, maşaAllah. Halil Şıvgın Hocam da, Mücahit Hocam da güzel konuşmalar yaptılar, sayın misafirlerimiz de çok samimi ve candan konuşmalar yaptılar. Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatları, evimize ziyarete geldiler. Ne güzel! Onun sevinci içerisindeyiz. Gönlünüz son derece rahat olsun, Türkiye’nin arasında, İsrail’in arasındaki olayların hepsi yatışacak, hepsi rahatlayacak. Bunların hepsi geçici, yani çok kısa süre sonra bunların hepsi dağılacaktır. Türkiye ile İsrail bölgeyi hem daha dindarlaştıracaklar, hem daha müreffeh hale getirecek, hem demokrasinin, hem insan haklarının, sevecenliğin, sevginin, muhabbetin yayılması için gayret edecekler. Bölgeyi, Avrupa’dan daha güzel hale getireceğiz, inşaAllah. Ne savaş olacak, ne kargaşa olacak. Duvarları da kaldıracağız, İsrail’de taş duvarlar var ya, acayip rahat olacaksınız, inşaAllah. Ürdün’de, Türkiye’de, her yerde sizleri göreceğiz, inşaAllah. İsrail, her zaman orada olacak, Kuran’da ayet var. Cenab-ı Allah’ın hükmü, o; siz orada olacaksınız. Atalarınızın yurdu. Hani “çıkın gidin” diyorlar, onlar saygısızlık yapıyorlar, onlara hiç aldırış etmeyin, biz sizi seviyoruz, bölgede görmek istiyoruz. Dört bin yıllık tarihten beri siz hep oradaydınız, Hz. İbrahim (a.s)’ın devrinde de oradaydınız, sonraki dönemde de, Allah’ın size uygun gördüğü topraklar orası, sizin orada yaşamanızı istiyor Cenab-ı Allah. Hep beraber, birlikte, sevinç içinde yaşayacağız. Ürdün’de Hz. Musa (a.s)’ın, yemek yediği yerlerde beraber yemek yiyeceğiz. Mısır’a gideceğiz, eski sohbetlerin yapıldığı, Hz. Musa (a.s)’ın sohbet ettiği yerlerde yine gidip yemek yiyeceğiz. Tamamen sunidir bu kavga, tamamen geçersizdir. Şeytanın başarısı gibi görünüyor ama şu an şeytan yenildi dünyada mağluptur. Moşiyah’ın-Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri şu an hakimler, inşaAllah. Gönlünüz de çok çok rahat olsun, karmaşık gibi görünüyor ama her şeyin sadeleştiğini göreceksiniz. Türkiye’deki bu durulma ve ferahlama bütün bölgeye yayılacak. Suriye’de olaylar yatışacaktır. Yani Suriye’de de bir güzelleşme olacaktır, Suriye sorunu da kalkacak, orada kan dökme, şiddet, ızdırap tamamen bitecek, inşaAllah. Hepimiz ümitvarız. Çünkü Allah’a inanıyoruz, Allah’a teslim olduğumuz için gönlümüz rahat. Tevrat bize vaat etmiş, Kuran bize vaat etmiş, Resulullah (s.a.v) bize vaat etmiş, gönlümüz son derece rahat, alametlerini de gördük. Tevrat’ın dediği bütün alametleri gördük, Kuran’da tarif edilen, işaret edilen her şeyi gördük, Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerindeki ahir zaman alametlerini de gördük. Suni olaylara, gereksiz kavgalara asla girmeyeceğiz. Şu anda da şeytanı çok kızdıracak bir şey yaptık, bir araya geldik, Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatları bir araya geldiler, Hz. İsmail (a.s)’ın evlatları, Hz. Yakup (a.s)’ın evlatları bir arada sohbet ediyorlar, bundan sonra da böyle olacak, inşaAllah. Gönlümüzü ferah tutalım, Allah’a güvenelim, Allah’a teslim olalım, Allah’ı sevgimizi daha arttıralım, Allah bizden yana, hiçbir şey olmaz, inşaAllah.

Sayın Bakanım, siz çok güzel konuşuyorsunuz, ben sizin yanınızda böyle cesaret edip konuşuyorum, buyurun.

SAYIN YAŞAR YAKIŞ: Şimdi Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, eğer Türkiye’nin şimdiki coğrafi yapısını ele alırsak, dört bin sene öncesine gidiyor. Hz. İbrahim (a.s), Ben-i İsraili, Aşağı Mezopotamya’da Ur şehrinden alıp da, yola çıkardığı zaman ilk durdukları yer, Harran’dır. Tevrat’ın doğuş bölümünde, Harran’dan bahsediyor. 20 yıl Harran’da kaldıktan sonra Filistin’e gitmişlerdir. Dolayısıyla, İsrail halkıyla-Ben-i İsrail ile şimdiki Türkiye’nin alakası, şimdi İsrail dediğimiz, o zamanın Filistin olan yere Ben-i İsrail’in gitmesinden önceki döneme dayanıyor. Böylelikle ortak tarihimizin dört bin sene öncesine götürmek lazımdır. O tarih, M.Ö. 19. yüzyıl. Onun için, bu kadar eski ortak yönleri olan iki halkın, biz Anadolu’ya Orta Asya’dan geldik ama Anadolu’daki yaşayan insanlar hala bugün, Türkiye’nin nüfusunu tekil ediyor. Dolayısıyla, bu açıdan çok eski bir ortak tarihimiz var. Bu ortak tarihe yakışır şekilde hareket etmemiz gerekiyorsa, olayları büyütecek şekilde değil, küçültecek şekilde, azaltacak şekilde yapmamız lazımdır. O da Sayın Profesör Shetreet’in söylediği gibi fırsatlar çıkabilir önümüzde, fırsatlardan biri inşaAllah, Suriye hakkında, sizin söyledikleriniz en kısa zamanda gerçekleşir, fakat dalgalanma da devam edecektir. O dalgalanma sırasında, öyle durumlar hasıl olabilir ki Suriye’de, İsrail ile Türkiye’nin işbirliği yapması, her iki ülkenin de çıkarına olabilir. O fırsatı iyi yakalayıp, Türk-İsrail ilişkilerinin şimdiki durgunluğu hafif harekete geçirmek için, o işbirliğini bir basamak taşı olarak kullanabiliriz. Birinci husus buydu, bugün sabah konuştuğumuz ve Profesör Shetreet’in de değindiği gibi. İkincisi de, Doğu Akdeniz’de, Allah verdi işte deniz dibinde büyük gaz rezervleri ortaya çıktı. Şimdi bu gaz rezervlerinin İsrail’in münhasır ekonomik bölgesinde yer alanları var, Lübnan’ın, Suriye’nin, Kıbrıs’ın var, Mısır’ın var, sadece İsrail’in münhasır ekonomik bölgesine tekabül eden kısımlarıyla ilgili olarak konuşalım şimdi; o bölgede doğalgaz çıkacak, petrol de çıkacaktır ama doğalgaz rezervleri daha büyük. O doğalgazı İsrail çıkarıp, kendi tüketimi için kullanabilir, fakat kendi tüketiminin ötesinde de çok büyük bir rezerv olduğu için, bir kısmını ihraç etmek suretiyle, İsrail’e dövizle giriş sağlayabilir. İsrail’in bu doğalgazı ihraç etmesi halinde, birden fazla alternatif var; Mısır üzerinden ihraç eder ama Mısır’ın kendi doğalgazı da olduğu için, Mısır’dan sonra onun büyük tüketici pazarı olan Avrupa’ya ulaşması için, Libya’yı geçerek, Sardunya üzerinden, Sicilya üzerinden İtalya’ya gitmesi lazım ki, o kadar uzun mesafede düşündüğümüz zaman, zaten yol güzergahı üzerindeki ülkelerin kendi doğalgazları da olduğu için orada pazar yok. Doğrusu böyle zamanlarda, büyük pazar olan dünya petrol ve gaz rezervlerinin yüzde kırkının tüketildiği Avrupa’ya sevk etmektir önemli olan. Avrupa’ya sevk etmenin yollarından biri, Kıbrıs adasına, oradan da Yunanistan’a sevk etmektir, fakat çok büyük deniz altı boru hatları döşemeyi gerektirir. İkincisi, doğalgazı İsrail’den kıyıya çıkarıp, ondan sonra Lübnan, Suriye, Türkiye üzerinden sevk etmek lazım. Bu güzergah üzerinde, çok büyük tüketici kitlesi var. İşte bu sorun şu anda, Türkiye ile İsrail arasında adeta sorunmuş gibi görülen doğalgaz yataklarının bulunması işi, avantaja çevrilebilir. Nasıl Suriye krizi hiçbirimizin temenni etmediği bir kriz olmakla birlikte, o kriz aynı zamanda avantajları da, fırsatları da bünyesinde barındırdığı için, biz o fırsat kısmına yönelip yollar açabilirsek ilişkileri düzeltmek için, Suriye için de öyledir, doğalgaz için öyledir. Üçüncü olarak bahsettiği Sayın profesörün, Mavi Marmara olaylardan dolayı oluşan paket var, o paketi daha da çözümü zor hale getirmek yerine, acaba çıkış yolu bulunabilir mi diye dikkatimizi o yöne çevirmemiz lazım. Öyle zannediyorum, bunları da sağlarsak, her iki milletinde hayır dualarını alacağız. Şu anda, hem İsrail’de, hem Türkiye’de, ilişkilerimizin şu andaki durumundan memnun olmayan çok büyük bir kitle var. O kitleyi daha da fazla arttırıp, İsrail’deki politik dengeler, şu anda bu işi hemen çözüme götürecek kıvamda değil. İstesek de, istemesek de, siz hep uzun vadeli perspektifler ortaya koyuyorsunuz, çok doğrudur, Tevrat’ta ve Kuran’ı Kerim’de yer alan perspektiflerde uzun vadelidir ama kısa vadede birçok olaylar siyasi gelişmelerin, siyasi parametrelerin esiri oluyor maalesef. Eğer kamuoyunda bu sorunların çözülmesi istikametindeki çabalar genişlerde, daha geniş kitleler kendisine sorun edildiği, iş edildiği, çözüm aradığı bir konu haline gelirse, o zaman o parametreleri de etkiler. Yani iç siyasetteki siyasi dengeleri de etkileyebilir. Biz, biran önce o noktaya gelinmesini temenni ediyoruz ve o sorunlar çözümlenmesi gerektiği zaman, çok sayıda açık ve faaliyette olan iletişim kanallarına ihtiyaç var. Şu anda, İsrailli dostlarımızla bu salonda bulunduğumuz gibi, bundan önce de toplantı yaptığımız gibi iletişim kanalları, buna benzer başka iletişim kanalları var, o iletişim kanalları da, o güne geldiğimiz zaman, işte kullanılabilecek hazır, işleyen birer iletişim kanalları olacaktır, biz bu girişimimizi bu şekilde değerlendiriyoruz.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah. Marmara olayının düzeleceğine dair biz, İsrail’den bir işaret aldık. Yani bu olayın iyi neticeleneceğine dair bir işaret geldi. Bu konu, bu günlerde yatışır, bu günlerde bu düzelecek. Petrol konusunda da, İsrail bizim canımız zaten, kardeşiz, arkadaşız, biz kendi aramızda kolayca hallederiz. Zaten her yerden zenginlik fışkıracak. Bir yerden petrol çıkacak, bir yerden gaz çıkacak, bir yerden maden çıkacak, onları işleyeceğiz, fabrikalar kuracağız, Avrupa’ya satarız, Avrupa’dan gelirler buraya. Her yer kardeşlik ve sevgiyle dolduktan sonra, onlar kolay. İnsan, dostu olduğunda, sevdiği olduğunda, gözü muhabbetten başka bir şey görmez. Hz. İbrahim (a.s)’a, hiç tanımadığı misafirler geldi, buzağı kesti, güzel yoğurt da getirttirdi, çok mükellef bir sofra kurdu. Hiçbir çıkarı yoktu Hz. İbrahim (a.s)’ın. Cömertti, öyle ince ince düşünmüyordu, Allah’a teslimdi.

ANAYASA VE HUKUK PROFESÖRÜ MR. SHİMON SHETREET: Çok teşekkür ediyoruz, sizin gibi insanlara ihtiyaç var. Çünkü sizin büyük hedefleriniz var. Siz, dünyanın daha iyi bir yer olmasını istiyorsunuz, daha iyi elektriği söylüyorsunuz, daha iyi bilgisayarlar, daha iyi teknoloji, daha iyi sanat, siz devam edin, buna ihtiyaç var, bu iyi hedeflere doğru. Tevrat’ta da bu böyle.

ADNAN OKTAR: Detay insanı boğar, detaya girmemek lazım. Hz. İbrahim (a.s) detaya girmiyordu, pratik hallediyordu. Pratik halletmek lazım. Biz sizleri seviyoruz. Arapları da seviyoruz, dost olmak istiyoruz, gerekirse dostluk için, sevgi için dünya kadar para da harcarız. Yani mühim olan sevginin olması. Dünya malı dünyada kalır, dünya malına bizim pek bir ihtiyacımız yok. Sevinç olsun, sevgi olsun, bayram olsun, muhabbet olsun, o bize yeter, biz onun için yaşıyoruz. Allah’ı sevmek önemli, Allah için yaşamak önemli, Allah’ın beğeneceği şeyleri yapıp, onun mutluluğunu yaşamak önemli. Coşkuyla Allah deniyorsa, bütün malımız mülkümüz harcansın, zaten mal mülk Allah’ın. Mühim olan, bu güzelliğin olması.

Bakın Tevrat ne diyor; Zekeriya, 7/9: “Her şeye egemen Rab diyor ki” her şeye hakim olan Allah, “gerçek adaletle yargılayın, birbirinize sevgi ve sevecenlik gösterin.” Allah’ın emri; sevgi ve sevecenlik gösterin.

Süleyman’ın Özdeyişleri, 16/6: “Sevgi ve bağlılık, suçları bağışlatır. Rab korkusu” Allah korkusu “insanı kötülükten uzaklaştırır.” Aynısı, Kuran’da var. “Bu yüzden Allah’a dön sen, sevgiye, adalete sarıl.” Hoşea, 12/6.

Demek ki, hedef sevgi.

Bakın ne diyor, Süleyman’ın Özdeyişleri’nde, 3/29-35: “Elinde varken komşuna bugün git, yarın gel, o zaman veririm deme.” Elinde mal varsa, imkan varsa, para varsa, zenginlik varsa, “bugün git, yarın gel, o zaman veririm deme. Sana güvenerek yanında yaşayan komşuna kötülük tasarlama.” Komşuya kötülük tasarlama, Allah diyor. “Zorba kişiye imrenme. Onun yollarından hiçbirini seçme.” Zorbaya özenme, onun yollarını seçme. “Çünkü Rab, sapkınlardan hoşlanmaz.” İllaki, ayağına dolar. “Ama doğruların candan dostudur.” Allah, Ben sizden yanayım, doğrulardan yanayım, siz galip olacaksınız diyor. O zaman biz rahatız, o zaman gönlümüz rahat. Nitekim de galip oluyoruz.

“Kusursuz yaşam süren, adil davranan, yürekten gerçeği söyleyen” samimi konuşan, yürekten kalbinden geldiği gibi gerçeği söyleyen, “iftira etmez, dostuna zarar vermez, komşusuna kara çalmaz böylesi” diyor. Hep sevgi. Mezmurlar, 15/2-3.

Kuran’ın hükmünü yaptığımızda, Tevrat’ın hükmünü yaptığımızda, çok güzel yaşayacağımız belli. Gönlünüz çok rahat olsun, Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatları da, Hz. İshak (a.s)’ın evlatları da, Hz. İsmail (a.s)’ın evlatları da, yani Hz. Yakup (a.s)’ın evlatları, iç içeyiz, birlikteyiz, hepsi geçici. Marmara olayının da, önümüzdeki günlerde çözüleceğini inşaAllah göreceksiniz, güzel haberler peş peşe geliyor, birkaç haber geldi peş peşe. Onun dışında da Suriye’ye karşı da Türkiye ile birlikte hareket edecek. Biz, Suriye’ye kötülük olsun istemiyoruz. Suriye’de barış olsun, dostluk olsun, demokrasi olsun, iyilik olsun, hep beraber zengin olalım, hep beraber güzel yaşayalım, bunu istiyoruz.

Bugünlük konuşmamız bu kadar olsun, bir dahaki sefere daha detaylı, daha güzel konuşuruz, inşaAllah.