Sayın Adnan Oktar'ın Şeyh Nazım Hz.lerinin Londra vekili Zymer Salihi ve diğer değerli konuklarıyla sohbeti (11 Mayıs 2015)

BÜLENT SEZGİN: Sohbetimize devam ediyoruz inşaAllah. Misafirlerimiz var.

ADNAN OKTAR: Evet Paşa Emre misafirlerimizi tanıt bakalım.

PAŞA EMRE: Şeyh Nazım Hazretleri’nin Londra temsilcisi Şeyh Zymer Salihi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, şeref verdi lütfetti.

PAŞA EMRE: Hanımefendi, İngiltere’den cemaatlerinden hanımefendi. Onun yanındaki hanımefendi de Afgan Prensesi. Beyefendi de İngiltere’de, Londra’da Arnavutluk camisinin imamı. Beyefendi Kenya’da Şeyh Nazım Hazretleri’nin müridlerinden. Hanımefendi de Pakistan’da Lahor’dan yine Şeyh Nazım Hazretleri’nin müridlerinden.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Lütfettiler, şeref verdiler. Şeyhimiz’in güzel çiçekleri. Çiçek bahçesine döndü burası, maşaAllah. Şeyh Hocam, ilk Şeyhimiz’le nasıl tanışmış, ne zaman tanışmış?

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Öncelikle burada bulunmaktan çok şeref duyuyoruz, çok onur duyduk. Ekselansları sizin gibi İslam’ın mesajını yaymaya, sevgiyi, merhameti yeryüzüne yaymaya çalışan, büyük katkılar sağlayan İslam’ın mesajını yaymada, sizin karşınızda çok onore olduk.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, biz de onların gelmesinden şeref duyduk, onur duyduk, sevinç içindeyiz.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Öncelikle günümüzün diline uygun olarak bu mesajı yayıyorsunuz. Gençlere özellikle ulaşmada, Avrupa’daki insanlara ulaşmada bilimi ve ruhaniyeti birleştirerek bunu yapıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Şeyh Nazım Hazretleri’yle karşılaştık tabii o şekilde başladı olay. Tabii İslam’ın bir başı olması lazım siz de bu şekilde İslam’ı en güzel şekilde yayıyorsunuz. Dünyanın, Avrupa’nın pek çok ülkesinden İslam’a bu şekilde katkılar oldu sayenizde binlerce insan.

ADNAN OKTAR: Allah razı olsun Şeyhimiz’in himmetiyle. Şeyh Nazım Hocamız’ın o güzel himmetiyle inşaAllah. O dünyalar tatlısı o maşaAllah. Cennetin süsü Şeyhimiz maşaAllah. Allah cennet sofralarında Şeyhimiz’le yemek yemeyi, onunla sohbet etmeyi, onun güzel yüzünü görmeyi bizlere nasip etsin. O dünyalar tatlısı. Şimdi Kıbrıs’ın manevi varisi olarak orada bekçi olarak bekliyor.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Biz aslen Balkan kökenliyiz Osmanlı’nın devamı olarak. Daha sonra 1992’de Şeyh Nazım Hazretleri’yle karşılaştık, tanıştık ve o da bizi Avrupa’da yerleşik kıldı. Dergah açmış olduk. Bu şekilde onun ruhaniyetiyle Kosova’da özellikle çok büyük çalışmalar oldu. Keramet gösterdiler kendileri çok bereketli sonuçlar elde ettik.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. O yüzündeki nur bütün dünyaya etki etti, o yüzünün güzelliği. Bakan aşık oluyordu Şeyhimiz’e. Kim olursa olsun bakan aşık oluyordu. Güzel sohbetine, güzel sesine, güzel yüzüne aşık olmayan, ram olmayan hiçbir insan olmuyordu maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Çok alçakgönüllüydü. Onunla karşılaşan herkes onun kerametlerine şahit olmuştur.

ADNAN OKTAR: Çok şefkatliydi. Herkese sevgisini sunan, herkese sıcak davranan, her fikirden, her düşünceden insana karşı hürmetli çok yüksek bir şahsiyetti maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Çoğu zaman ona daha soru sormadan ilgili cevabı alıyordum ben kendisinden.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Kosova’da özellikle camide ve sinagogları camiye çevirmek oralarda vaaz vermekten çok hoşlanırdı Şeyhimiz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Kosova’da özellikle olaylar olmadan üç ay öncesinde işte herkesin birbirine yardım etmesi konusunda konuşma, vaaz vermişti. Sonra üç ay sonra biz olayın nasıl olması gerektiğini görmüş olduk. Öyle bir keramet gösterdi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bu İslam alemindeki olayları da aylar öncesinden söyledi. İnsanlar onu böyle fantezi gibi olacak bir olay olarak görmediler. Fakat aynısıyla oldu. Aylar öncesinden söyledi.

BÜLENT SEZGİN: Ülke ülke saymıştı tek tek.

ADNAN OKTAR: Teker teker saydı tabii. Yüzü çok nurluydu. Üslubu çok güzeldi. Sohbetleri çok güzeldi. Yanında olmak insana müthiş bir iç ferahlığı, iç neşesi verirdi. Ne zaman görsek Şeyhimizi bayram gibi olurdu ortalık. Her görende bir sevinç meydana gelirdi maşaAllah. Konuşurken dolaylı veyahut dolaysız yoldan hep irşat edip düzeltirdi insanları. Mesela birisi bir hata yapıyorsa onu bir menkıbeyle dolaylı yoldan anlatıp o kişinin onu düzeltmesini sağlardı.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Büyük bir aziz hakkında konuşmak her şeyiyle tam mümkün değil, herkesin tecrübelerini aktarması. Evliyalar fiziksel olarak yeryüzünden ayrılsa da yine ruhani varlıkları devam ediyor yeryüzünde. Etkileri devam ediyor, bereketleri devam ediyor. Kıbrıs’a binlerce kişi yine geliyor. Onun hatırına, hatırlamak üzere. Yad etmek üzere geliyorlar. Onun hatırasını yad etmek üzere inşaAllah. Şeyh Mehmet Efendi de yine dolaşıyor. Onun başkanlığında da olsa yine büyük Şeyhimiz’in Şeyh Nazım Efendi’nin onun yine bereketi devam ediyor. İnsanlar yine binlerce insan yine şehadet getirerek İslam’a katılıyorlar.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah elhamdülillah. Şeyh Mehmet Efendi de çok mütevazi, çok hoş bir insan. Çok güzel huylu, bayağı insancıl, merhametli. O da herkese açık, herkese karşı şefkati, merhameti, dostluğu, yakınlığı mükemmel. Ama en ziyade mütevaziliği. Tevazusuyla çok dikkat çekiyor. Cenab-ı Allah Şeyhimiz’den ona o ruhaniyeti aktarmış bu açıkça görülüyor. Çünkü aynı etki devam ediyor. MaşaAllah. Şeyhimiz’den güzel bir hatıra -çok vardır- birkaç tanesini anlatırsanız.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Karşılaşanların tabii ki harika anları oluyordu, sayısız anlara sahip oluyorlar. Ben bir keresinde Kıbrıs’ı ziyaretinde otururken yemekten sonra namazı kıldık, sonra beraber oturuyorduk bir çift tespih hediye etmeyi düşünüyordum. Ben tam ona verecekken bir anda kendisininkini hediye olarak verdi. Hatta bir tanesini de yere atıp almamı istedi, “bu da hediye” dedi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Sultan karşısında demek ki otururken, konuşurken dikkatli olmak gerekir ama evliyaların karşısında otururken ne düşündüğünün de kalbinden ne geçtiğini de düşünmek zorundasın.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Londra’ya gelirken teheccüd namazına dururdu Şeyh Nazım Hazretleri ve öyle ki Cuma namazlarında insanlar yer bulamazlar dergahta o geldiğinde teheccüd namazında bile, gece namazında bile yer bulmak mümkün olmuyordu. Öylesine büyük bir kalabalık oluyordu.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Bu özel bir durum. Bu özel durum yine aynı şekilde, Şeyh Mehmet Efendi de her yıl bir ya da iki kez geliyor Londra’daki dergahımıza, aynı şey yine devam ediyor, bu keramet.

ADNAN OKTAR: Elhamdülillah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Yüzlerce, binlerce kişi teheccüd namazına yine geliyorlar, gece namazına geliyorlar. Sünneti ve şeriatı uygulamada tabii ki bu hassasiyeti gösterdikleri için ve insanların kalpleri açılıyor bu şekilde. Özellikle inanmayanların şöyle bir keramet görüyoruz; inanmayanların kalpleri açılıyor ve istekle imana kalpleri açılıyor, kalplerindeki karanlık bu şekilde gidiyor ve bütün geçmişleri de göz ardı edilerek tamamen İslam’a girmiş oluyorlar bu şekilde.

ADNAN OKTAR: Almanya’da gençler oluyor biraz ortadalar yani kimse de onlarla pek ilgilenmiyor. Şeyh Nazım Hocamız’ın vekilleri yani halifeleri, herhangi bir şekilde onlara yanaştıklarında mıknatıs gibi çekiliyor gençler masaAllah. Geçenlerde geldiler büyük bir kalabalık halinde, hepsi Şeyh Nazım Hocamız’a tabi olmuşlar maşaAllah. On sekiz yaşında, on dokuz yaşında gencecik delikanlılar çok hoşuma gitti maşaAllah. Ve yeni oluyor bunlar, daha yeni maşaAllah. Almanya’da Avrupa’da bütün dünyada Şeyh Nazım Hocamız’ın özel bir cazibesi, özel bir etkisi vardı; o onun bir harikasıydı. Yani o etkiyi başka hiçbir şeyh efendi yapamadı. Yabancılar koca koca delikanlılar böyle aslan gibi genç kızlar, büyük kalabalıklar halinde MaşaAllah İslam’a iltihak ettiler. Bu da Şeyhimiz’e sevap olarak sürekli akıyor maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Teşekkür ediyorum bize vaktinizi ayırdığınız için. Bu fırsatı verdiğiniz için hizmetinizden böyle zaman ayırarak özellikle. Biz sizin programlarınızı izliyoruz. Kitaplarınızı okuyoruz. Bugüne kadar hep okuduk. Dua ediyoruz verdiği hizmetlerin daha da artması etkili olması için. Şeyh Nazım Mevlana Hazretleri zamanında misyonu itibarı ile ruhal ailelerin yani kraliyet ailelerinin üyelerine de yakınlık göstermiştir hep onlarla özel ilgilenmiştir. Bu yüzden aramızda Afganistan Prensesi de bulunuyor. Onunla da yakından ilgileniyordu. Onun babası Şeyh Nazım Mevlana Hazretleri’nin müridiydi. Babası öldükten sonra da babasının özel bir konumda olduğu dâhilinde ifadelerde bulundu, bilgiler verdi. Aynı şekilde Süleyman Cennaz sizi ziyarete gelmişti yine Şeyh Nazım Hazretleri’nin tavsiyesi üzerine Şeyh Mehmet Efendi’yi ziyaret ettikten sonra size gelmişti ziyarete. Arnavutluk Kralı’nın Danışmanı kendisi.

ADNAN OKTAR: Evet biliyorum. Çok mübarek muhterem bir insan, evet hatırladım.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Bu şekilde kraliyet ailelerine de yakın özel bir dikkat gösteriyoruz yine aynı şekilde Şeyh Nazım Hazretleri’nin gösterdiği şekilde. Daha sonra da sizi yine ziyaret etmek istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Şeref duyarız. Onur duyarız. Ben sizin emrinizdeyim. Emir erinizim, siz ne emrederseniz biz onu yerine getiririz. Şeyhimiz’in bize emanetisiniz. Şeyhimiz sizleri bize bir güzellik olarak sundu. Şeyh Mehmet Efendi, sizler efendim Şeyh-i Şam Efendi, Şeyh Adnan Efendi, Şeyh Ahmet Bursevi Hazretleri, Şeyh Bahaddin Efendi daha da sayarım yani maşaAllah. Dünyanın güzelliğisiniz biz de sizlerin emrindeyiz. Şeyhimiz’in tabii misyonu çok büyüktü. Hedefleri çok büyüktü o hedefi nedeniyle de Cenab-ı Allah kapıyı açmış durumda ilerliyor devam ediyor. İnşaAllah çok güzel olacak. Yine bize emriniz olursa yerine getiririz inşaAllah.

AFGAN PRENSESİ: Hayatımdaki en güzel şey Mevlana Hazretleri’ni, Şeyh Nazım Hazretleri’ni tanımak olmuştu. Sizi görmekten çok memnuniyet duydum bu şekilde ziyaret etmekten dolayı.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Şeyhimiz dünyalar tatlısıydı o bizim canımız o. O dünyalar güzeli o. Cennetin ışığı o, cennetin süsü inşaAllah. Cennette seveceğiz Şeyhimiz’i asıl. MaşaAllah o çok mübarek, muhterem bir insan. Evlatları da öyle muhteremler birbirinden güzeller. Allah hepinize uzun ömür versin. Sağlık, sıhhat versin. Hidayet versin. Nur versin. Hz. Mehdi (a.s)’ye talebe etsin Cenab-ı Allah. Hz. İsa Mesih’e talebe etsin. Bizleri de, sizleri de, hepimizi inşaAllah Hz. Mehdi (a.s)’ye talebe etsin. Allah cennet sofralarında birlikte yemek yemeyi nasip etsin. Şeyhimiz’le birlikte, peygamberlerle beraber. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’le birlikte sonsuza kadar birlikte yaşamayı Allah nasip etsin. Allah razı olsun geldiğiniz için şeref duydum, onur duydum inşaAllah yine bekliyorum.

AFGAN PRENSESİ: Şeyhimiz’in bizi buraya getirmesi bizim için çok büyük güzellik oldu.

ADNAN OKTAR: Şeyhimiz’in güzel çiçekleri dünyanın her tarafını aydınlatıyor maşaAllah. Buraya da onur verdiler, şeref verdiler, lütfettiler, kerem buyurdular. Bu lütuflarınız da bizi çok sevindirdi. İnşaAllah bundan sonra da bekliyoruz. İnşaAllah. Peki, kardeşlerimiz de Pakistan’dan ve Kenya’dan maşaAllah ne güzel Allah onları da nurlandırsın, Allah hepinizi nurla sarsın.

Tamam, peki şimdilik program bu kadar olsun yine devam edeceğiz.

BÜLENT SEZGİN: Evet Adnan Oktar’la Sohbetler bugün sona erdi. Tekrar birlikte olmak üzere,  görüşmek üzere hoşçakalın.


BÜLENT SEZGİN: Sohbetimize devam ediyoruz inşaAllah. Misafirlerimiz var.

ADNAN OKTAR: Evet Paşa Emre misafirlerimizi tanıt bakalım.

PAŞA EMRE: Şeyh Nazım Hazretleri’nin Londra temsilcisi Şeyh Zymer Salihi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, şeref verdi lütfetti.

PAŞA EMRE: Hanımefendi, İngiltere’den cemaatlerinden hanımefendi. Onun yanındaki hanımefendi de Afgan Prensesi. Beyefendi de İngiltere’de, Londra’da Arnavutluk camisinin imamı. Beyefendi Kenya’da Şeyh Nazım Hazretleri’nin müridlerinden. Hanımefendi de Pakistan’da Lahor’dan yine Şeyh Nazım Hazretleri’nin müridlerinden.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Lütfettiler, şeref verdiler. Şeyhimiz’in güzel çiçekleri. Çiçek bahçesine döndü burası, maşaAllah. Şeyh Hocam, ilk Şeyhimiz’le nasıl tanışmış, ne zaman tanışmış?

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Öncelikle burada bulunmaktan çok şeref duyuyoruz, çok onur duyduk. Ekselansları sizin gibi İslam’ın mesajını yaymaya, sevgiyi, merhameti yeryüzüne yaymaya çalışan, büyük katkılar sağlayan İslam’ın mesajını yaymada, sizin karşınızda çok onore olduk.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, biz de onların gelmesinden şeref duyduk, onur duyduk, sevinç içindeyiz.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Öncelikle günümüzün diline uygun olarak bu mesajı yayıyorsunuz. Gençlere özellikle ulaşmada, Avrupa’daki insanlara ulaşmada bilimi ve ruhaniyeti birleştirerek bunu yapıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Şeyh Nazım Hazretleri’yle karşılaştık tabii o şekilde başladı olay. Tabii İslam’ın bir başı olması lazım siz de bu şekilde İslam’ı en güzel şekilde yayıyorsunuz. Dünyanın, Avrupa’nın pek çok ülkesinden İslam’a bu şekilde katkılar oldu sayenizde binlerce insan.

ADNAN OKTAR: Allah razı olsun Şeyhimiz’in himmetiyle. Şeyh Nazım Hocamız’ın o güzel himmetiyle inşaAllah. O dünyalar tatlısı o maşaAllah. Cennetin süsü Şeyhimiz maşaAllah. Allah cennet sofralarında Şeyhimiz’le yemek yemeyi, onunla sohbet etmeyi, onun güzel yüzünü görmeyi bizlere nasip etsin. O dünyalar tatlısı. Şimdi Kıbrıs’ın manevi varisi olarak orada bekçi olarak bekliyor.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Biz aslen Balkan kökenliyiz Osmanlı’nın devamı olarak. Daha sonra 1992’de Şeyh Nazım Hazretleri’yle karşılaştık, tanıştık ve o da bizi Avrupa’da yerleşik kıldı. Dergah açmış olduk. Bu şekilde onun ruhaniyetiyle Kosova’da özellikle çok büyük çalışmalar oldu. Keramet gösterdiler kendileri çok bereketli sonuçlar elde ettik.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. O yüzündeki nur bütün dünyaya etki etti, o yüzünün güzelliği. Bakan aşık oluyordu Şeyhimiz’e. Kim olursa olsun bakan aşık oluyordu. Güzel sohbetine, güzel sesine, güzel yüzüne aşık olmayan, ram olmayan hiçbir insan olmuyordu maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Çok alçakgönüllüydü. Onunla karşılaşan herkes onun kerametlerine şahit olmuştur.

ADNAN OKTAR: Çok şefkatliydi. Herkese sevgisini sunan, herkese sıcak davranan, her fikirden, her düşünceden insana karşı hürmetli çok yüksek bir şahsiyetti maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Çoğu zaman ona daha soru sormadan ilgili cevabı alıyordum ben kendisinden.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Kosova’da özellikle camide ve sinagogları camiye çevirmek oralarda vaaz vermekten çok hoşlanırdı Şeyhimiz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Kosova’da özellikle olaylar olmadan üç ay öncesinde işte herkesin birbirine yardım etmesi konusunda konuşma, vaaz vermişti. Sonra üç ay sonra biz olayın nasıl olması gerektiğini görmüş olduk. Öyle bir keramet gösterdi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bu İslam alemindeki olayları da aylar öncesinden söyledi. İnsanlar onu böyle fantezi gibi olacak bir olay olarak görmediler. Fakat aynısıyla oldu. Aylar öncesinden söyledi.

BÜLENT SEZGİN: Ülke ülke saymıştı tek tek.

ADNAN OKTAR: Teker teker saydı tabii. Yüzü çok nurluydu. Üslubu çok güzeldi. Sohbetleri çok güzeldi. Yanında olmak insana müthiş bir iç ferahlığı, iç neşesi verirdi. Ne zaman görsek Şeyhimizi bayram gibi olurdu ortalık. Her görende bir sevinç meydana gelirdi maşaAllah. Konuşurken dolaylı veyahut dolaysız yoldan hep irşat edip düzeltirdi insanları. Mesela birisi bir hata yapıyorsa onu bir menkıbeyle dolaylı yoldan anlatıp o kişinin onu düzeltmesini sağlardı.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Büyük bir aziz hakkında konuşmak her şeyiyle tam mümkün değil, herkesin tecrübelerini aktarması. Evliyalar fiziksel olarak yeryüzünden ayrılsa da yine ruhani varlıkları devam ediyor yeryüzünde. Etkileri devam ediyor, bereketleri devam ediyor. Kıbrıs’a binlerce kişi yine geliyor. Onun hatırına, hatırlamak üzere. Yad etmek üzere geliyorlar. Onun hatırasını yad etmek üzere inşaAllah. Şeyh Mehmet Efendi de yine dolaşıyor. Onun başkanlığında da olsa yine büyük Şeyhimiz’in Şeyh Nazım Efendi’nin onun yine bereketi devam ediyor. İnsanlar yine binlerce insan yine şehadet getirerek İslam’a katılıyorlar.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah elhamdülillah. Şeyh Mehmet Efendi de çok mütevazi, çok hoş bir insan. Çok güzel huylu, bayağı insancıl, merhametli. O da herkese açık, herkese karşı şefkati, merhameti, dostluğu, yakınlığı mükemmel. Ama en ziyade mütevaziliği. Tevazusuyla çok dikkat çekiyor. Cenab-ı Allah Şeyhimiz’den ona o ruhaniyeti aktarmış bu açıkça görülüyor. Çünkü aynı etki devam ediyor. MaşaAllah. Şeyhimiz’den güzel bir hatıra -çok vardır- birkaç tanesini anlatırsanız.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Karşılaşanların tabii ki harika anları oluyordu, sayısız anlara sahip oluyorlar. Ben bir keresinde Kıbrıs’ı ziyaretinde otururken yemekten sonra namazı kıldık, sonra beraber oturuyorduk bir çift tespih hediye etmeyi düşünüyordum. Ben tam ona verecekken bir anda kendisininkini hediye olarak verdi. Hatta bir tanesini de yere atıp almamı istedi, “bu da hediye” dedi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Sultan karşısında demek ki otururken, konuşurken dikkatli olmak gerekir ama evliyaların karşısında otururken ne düşündüğünün de kalbinden ne geçtiğini de düşünmek zorundasın.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Londra’ya gelirken teheccüd namazına dururdu Şeyh Nazım Hazretleri ve öyle ki Cuma namazlarında insanlar yer bulamazlar dergahta o geldiğinde teheccüd namazında bile, gece namazında bile yer bulmak mümkün olmuyordu. Öylesine büyük bir kalabalık oluyordu.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Bu özel bir durum. Bu özel durum yine aynı şekilde, Şeyh Mehmet Efendi de her yıl bir ya da iki kez geliyor Londra’daki dergahımıza, aynı şey yine devam ediyor, bu keramet.

ADNAN OKTAR: Elhamdülillah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Yüzlerce, binlerce kişi teheccüd namazına yine geliyorlar, gece namazına geliyorlar. Sünneti ve şeriatı uygulamada tabii ki bu hassasiyeti gösterdikleri için ve insanların kalpleri açılıyor bu şekilde. Özellikle inanmayanların şöyle bir keramet görüyoruz; inanmayanların kalpleri açılıyor ve istekle imana kalpleri açılıyor, kalplerindeki karanlık bu şekilde gidiyor ve bütün geçmişleri de göz ardı edilerek tamamen İslam’a girmiş oluyorlar bu şekilde.

ADNAN OKTAR: Almanya’da gençler oluyor biraz ortadalar yani kimse de onlarla pek ilgilenmiyor. Şeyh Nazım Hocamız’ın vekilleri yani halifeleri, herhangi bir şekilde onlara yanaştıklarında mıknatıs gibi çekiliyor gençler masaAllah. Geçenlerde geldiler büyük bir kalabalık halinde, hepsi Şeyh Nazım Hocamız’a tabi olmuşlar maşaAllah. On sekiz yaşında, on dokuz yaşında gencecik delikanlılar çok hoşuma gitti maşaAllah. Ve yeni oluyor bunlar, daha yeni maşaAllah. Almanya’da Avrupa’da bütün dünyada Şeyh Nazım Hocamız’ın özel bir cazibesi, özel bir etkisi vardı; o onun bir harikasıydı. Yani o etkiyi başka hiçbir şeyh efendi yapamadı. Yabancılar koca koca delikanlılar böyle aslan gibi genç kızlar, büyük kalabalıklar halinde MaşaAllah İslam’a iltihak ettiler. Bu da Şeyhimiz’e sevap olarak sürekli akıyor maşaAllah.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Teşekkür ediyorum bize vaktinizi ayırdığınız için. Bu fırsatı verdiğiniz için hizmetinizden böyle zaman ayırarak özellikle. Biz sizin programlarınızı izliyoruz. Kitaplarınızı okuyoruz. Bugüne kadar hep okuduk. Dua ediyoruz verdiği hizmetlerin daha da artması etkili olması için. Şeyh Nazım Mevlana Hazretleri zamanında misyonu itibarı ile ruhal ailelerin yani kraliyet ailelerinin üyelerine de yakınlık göstermiştir hep onlarla özel ilgilenmiştir. Bu yüzden aramızda Afganistan Prensesi de bulunuyor. Onunla da yakından ilgileniyordu. Onun babası Şeyh Nazım Mevlana Hazretleri’nin müridiydi. Babası öldükten sonra da babasının özel bir konumda olduğu dâhilinde ifadelerde bulundu, bilgiler verdi. Aynı şekilde Süleyman Cennaz sizi ziyarete gelmişti yine Şeyh Nazım Hazretleri’nin tavsiyesi üzerine Şeyh Mehmet Efendi’yi ziyaret ettikten sonra size gelmişti ziyarete. Arnavutluk Kralı’nın Danışmanı kendisi.

ADNAN OKTAR: Evet biliyorum. Çok mübarek muhterem bir insan, evet hatırladım.

ŞEYH ZYMER SALİHİ: Bu şekilde kraliyet ailelerine de yakın özel bir dikkat gösteriyoruz yine aynı şekilde Şeyh Nazım Hazretleri’nin gösterdiği şekilde. Daha sonra da sizi yine ziyaret etmek istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Şeref duyarız. Onur duyarız. Ben sizin emrinizdeyim. Emir erinizim, siz ne emrederseniz biz onu yerine getiririz. Şeyhimiz’in bize emanetisiniz. Şeyhimiz sizleri bize bir güzellik olarak sundu. Şeyh Mehmet Efendi, sizler efendim Şeyh-i Şam Efendi, Şeyh Adnan Efendi, Şeyh Ahmet Bursevi Hazretleri, Şeyh Bahaddin Efendi daha da sayarım yani maşaAllah. Dünyanın güzelliğisiniz biz de sizlerin emrindeyiz. Şeyhimiz’in tabii misyonu çok büyüktü. Hedefleri çok büyüktü o hedefi nedeniyle de Cenab-ı Allah kapıyı açmış durumda ilerliyor devam ediyor. İnşaAllah çok güzel olacak. Yine bize emriniz olursa yerine getiririz inşaAllah.

AFGAN PRENSESİ: Hayatımdaki en güzel şey Mevlana Hazretleri’ni, Şeyh Nazım Hazretleri’ni tanımak olmuştu. Sizi görmekten çok memnuniyet duydum bu şekilde ziyaret etmekten dolayı.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Şeyhimiz dünyalar tatlısıydı o bizim canımız o. O dünyalar güzeli o. Cennetin ışığı o, cennetin süsü inşaAllah. Cennette seveceğiz Şeyhimiz’i asıl. MaşaAllah o çok mübarek, muhterem bir insan. Evlatları da öyle muhteremler birbirinden güzeller. Allah hepinize uzun ömür versin. Sağlık, sıhhat versin. Hidayet versin. Nur versin. Hz. Mehdi (a.s)’ye talebe etsin Cenab-ı Allah. Hz. İsa Mesih’e talebe etsin. Bizleri de, sizleri de, hepimizi inşaAllah Hz. Mehdi (a.s)’ye talebe etsin. Allah cennet sofralarında birlikte yemek yemeyi nasip etsin. Şeyhimiz’le birlikte, peygamberlerle beraber. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’le birlikte sonsuza kadar birlikte yaşamayı Allah nasip etsin. Allah razı olsun geldiğiniz için şeref duydum, onur duydum inşaAllah yine bekliyorum.

AFGAN PRENSESİ: Şeyhimiz’in bizi buraya getirmesi bizim için çok büyük güzellik oldu.

ADNAN OKTAR: Şeyhimiz’in güzel çiçekleri dünyanın her tarafını aydınlatıyor maşaAllah. Buraya da onur verdiler, şeref verdiler, lütfettiler, kerem buyurdular. Bu lütuflarınız da bizi çok sevindirdi. İnşaAllah bundan sonra da bekliyoruz. İnşaAllah. Peki, kardeşlerimiz de Pakistan’dan ve Kenya’dan maşaAllah ne güzel Allah onları da nurlandırsın, Allah hepinizi nurla sarsın.

Tamam, peki şimdilik program bu kadar olsun yine devam edeceğiz.

BÜLENT SEZGİN: Evet Adnan Oktar’la Sohbetler bugün sona erdi. Tekrar birlikte olmak üzere,  görüşmek üzere hoşçakalın.