Münafıklar Allah’ın rızasını kazanmaktansa, dünya hayatının geçici süksesine dair küçük ve sıradan bir menfaati elde edebilmeyi akılsızca daha önemli görürler. Allah Kuran'da onların bu çirkin karakterini şöyle haber vermiştir:
Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. (Al-i İmran Suresi, 154)
Ayette belirtildiği gibi münafıklar İslam’ın hayrı, Müslümanların faydası için herhangi bir konuda emek vermeleri gerektiğinde, konuya “Bu işten bize ne var ki?” mantığıyla yaklaşır ve önce elde edebilecekleri menfaatlerin boyutunu öğrenmeye çalışırlar. Allah’ın hoşnut olacağı ve İslam’ın hayrına olacak bir konuda çaba harcamaktan, bu konuda Müslümanlara destek olup yardım etmekten itina ile kaçınırlar. Kendilerine bir yardım talebi geldiğinde, çeşitli yalanlarla, oyalamalarla, ertelemelerle ve sahtekarlıklarla bu işi yapmaktan kaçınırlar. Çünkü verecekleri emeğin sonucunda kendi ellerine geçecek somut bir çıkar olmadığını düşünürler. Böyle bir durumda da kendi düşük akıllarınca emek vermeyi, kafa yormayı, kendilerini yormayı gereksiz ve anlamsız bulurlar. Vicdanlarıyla değil çirkin mantıklarıyla hareket ettikleri için, hayra çaba harcamak için içlerinde en ufak bir ilgi, istek, şevk ya da heyecan oluşmaz. İşte bu yüzden de ayette bildirildiği gibi, İslam için bir şey yapmaları gerektiğinde, ilk yaklaşımları “Bu işten bize ne var ki?" şeklinde olur.
İslam için fayda sağlayacak bir konu olduğunda ağır davranan münafıkların küfrün bir işi, konusu olduğunda ise beklentileri oldukça düşüktür. Kendi gözlerinde büyüttükleri kişilerden aferin almak dahi çoğu zaman münafıklar için yeterli olur. Ezik ve yancı bir karakterle küfre kendilerini beğendirmek için uğraşırlar. İslam için son derece şevksizken, küfürden takdir görecekleri, isimlerinin duyulacağı bir iş olduğunda müthiş bir şevk ve azim gösterirler.
Ayette bu kimselerin “Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik” dedikleri de bildirilmiştir. Peygamberimiz (sav) dönemindeki münafıklar bu sözleriyle, ‘Müslümanlarla birlikte hareket edecek olurlarsa bundan hiçbir menfaat elde edemeyecekleri gibi, bir de öldürülme ihtimalleri olacağını düşündüklerini’ dile getirmişlerdir. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav) ile birlikte hareket etmeyi kendileri için büyük bir zarar olarak görmektedirler. Oysa çok açıktır ki, Allah takdir ettiyse, orada ya da bir başka yerde, zaten mutlaka öleceklerdir. Çıkar hesapları yapmakla, ne ölümden ne kendilerine gelebilecek bir zarardan kaçmaları mümkün değildir. Aynı şekilde Allah onlar için bir hayır dilerse, bir lütufta bulunmak isterse, o da en zor şartlarda bile olsalar elbette onlara ulaşacaktır. Ancak münafıklar, olayları Kuran’a uygun bir bakış açısıyla değerlendirmedikleri için bu önemli gerçeklerden gafil bir şekilde hareket ederler. Uyanıklık yapıp menfaat peşinde koştuklarını sandıkları sırada en büyük maddi ve manevi felaketlerin kendilerini kuşattığını ise fark edemezler.