Allah tarihin başlangıcından bu yana iyi ile kötüyü bir arada yaratmış, insanların vicdanlarını kullanarak bu ikisi arasında doğru olanı seçmelerini istemiştir. Kuşkusuz ki Allah dilemiş olsa, dünyayı sırf iyilikle, güzellikle dolu olacak şekilde yaratır ve kötülüğü hiç yaratmazdı. Ama Allah pek çok hikmetle iyinin yanında kötüyü de var etmiştir.
Kötülüğün savunucusu ve lideri olan şeytan, kendi felsefesini inkar edenlere ve münafıklara ilham ederek, dünyada kötülüğü ve sapkınlığı hakim kılmaya çalışır. Her bir münafık ve inkar edenlerin her biri, şeytanın birer talebesi ve birer askeridir. Liderlerinden aldıkları talimatlarla, samimi iman eden, iyiliği savunan her insanı, 'doğru yoldan çıkarmak ve şeytanın birer takipçisi haline getirmek için' çaba harcarlar.
İşte münafıkların Müslümanlar arasındaki başlıca görevlerinden biri de budur. Şeytanın kirli sanatını, sapkın dünyasını, sinsi ahlakını Müslümanlar arasında da yaygınlaştırmaya çalışmak. Dolayısıyla Müslümanlar için de münafık, 'şeytanın kirli sanatını', 'insanları saptırmak için kullandığı sinsi yöntemlerini' ve 'sahtekarca oyunlarını' canlı olarak hayata geçirip uygulayan şeytanın bir temsilcisidir. Bu nedenle de, şeytanın kirli sanatını öğrenip mağlup edebilmek için, 'münafık Müslümanlar için önemli bir gözlem vesilesidir.
Münafık, Müslümanların Kuran'daki bazı ayetlerin anlamını çok daha iyi anlamalarına vesile olur. Bu samimiyetsiz insanların gösterdiği kötü ahlak, oynadıkları oyunlar, kullandıkları sinsi yöntemler, münafık karakterinin çok daha iyi teşhis edilebilmesi için önemli birer vesiledir. Normalde Müslüman bir toplulukta sadece samimi iman eden insanlar olsa, elbette ki bu bir güzelliktir. Kimse bir münafıkla bir arada ve onun varlığını hissederek yaşamak istemez. Ancak böyle bir durum oluştuğunda da, bu Müslümanlar için asla bir zarar değildir. Münafığın varlığı, Müslümanlar için sürekli olarak hayra dönüşür. Münafığın her gün, her yaptığı eylem, her söylediği söz, her yaptığı sinsilik Müslüman için yeni bir gözlem ve yeni bir analiz imkanı oluşturur.
Münafık, Müslümanların aklının gelişmesine vesile olur. Münafığı canlı bir örnek olarak görüp gözlemleyebilmek, Kuran'da anlatılan 'münafık karakterini' anlamada Müslümanlar için önemli bir yol göstericidir. Münafık olmasa, bu karaktere ait detaylar, girift noktalar o kadar iyi anlaşılamayabilir. Ama "Şeytanın feneri ulaşacağın yerdeki karanlığı aydınlatır." (Mason Dergisi, s. 29, sf. 23) sözüyle dikkat çekildiği gibi, 'münafığın aydınlattığı ışık, bize bütün dünyayı gösterir'. Yani onun karanlık dünyasının karanlık feneri, birçok yeri aydınlatır ve Müslümanlar da bu yolla birçok detayı görebilirler. Yoksa Müslümanların, münafığın varlığı olmadan onun yöntemlerini görüp fark etmeleri çok zor olurdu.
İşte bu yüzden münafığı kendi haline bırakıp iyi izlemek gerekir. O, fark edilmediğini sandığı sürece şeytandan öğrendiği sanatını en sinsi yönleriyle uygulamaya devam edecek, Müslümanlar da onu izleyip gözlemleyerek, onun yöntemlerini en ince detaylarına kadar anlayabileceklerdir. Ve böylece şeytanın ve münafığın faaliyetlerini kolaylıkla etkisiz hale getirebileceklerdir. Bu nedenle münafığa fark edildiğini ima edip sinsice gizlenmesine yol açmak değil, ona hissettirmeden onu analiz etmek çok daha akılcı bir yöntemdir. Peygamber Efendimiz (sav) de, Hz. Musa (as) da çevresindeki münafıklara bu yöntemi uygulamış ve onları dikkatlice izlemişlerdir.
Münafığın, Müslümanlar tarafından fark edilmediği sürece her türlü alçaklığa, pişkince ve yüzsüzlükle devam etmesi ise, Allah'ın kendisini izlediğine ve yaptığı her şeyi bildiğine inanmamasındandır. Münafık için sadece 'insanların ne dediği' önemlidir. İnsanlardan gizlenebildiğine inandığında, arsızca ve hayasızca münafıklığına, sinsi oyunlarına devam eder. İşte Allah münafığın bu pervasızlığını, Müslümanlar için rahmete dönüştürür. Müslümanlar münafık vesilesiyle manevi yönden sürekli olarak daha da gelişir ve güçlenirler.