Münafığın en istemediği ve en azap duyduğu konulardan biri Allah'ı anmaktır. Oysa Allah'ı zikretmek Müslümanların en önem verdiği ve dikkatlerinin en açık olduğu konulardan biridir. Dolayısıyla bu konuda eksikliği olan kişiler de Müslümanların dikkatinden kaçmaz. İşte münafık da, deşifre olmamak için, zaman zaman, ne kadar istemese de, Allah'ın anıldığı sohbetlere katılmak durumunda kalır. Ancak bu tür durumları da, yine şeytani oyunları doğrultusunda değerlendirmeye çalışır. Allah'ı anıyormuş gibi yaparken, konuşmalarına kattığı şeytani detaylarla, aslında sinsice Allah karşıtı inanç, ideoloji ve felsefelerin savunuculuğunu yapar. Örneğin Allah'ı anıyormuş gibi başladığı bir konuşmada Allah'ı, Kuran'da Allah'ın Kendi Zatını anlattığı şekilde değil de, felsefeyle anlatır. Allah'ı Kuran'la değil, mantıkla açıklamaya kalkar. Allah'ın gücüne değil de, küfrün ve materyalist bilimin gücüne inandığını vurgular. Örneğin evrenin yaratılışını Kuran'la değil, felsefe ile açıklamak ister.
Tam anlamıyla bir 'bilim züppesi' olan münafık 'hiçbir konuyu Kuran'la açıklamaz'. Konuşmalarında Yaratılış'ı inkar eden bilim adamlarının züppe izahlarını, felsefenin karmaşık ve mantıksız açıklamalarını kullanır. Oysa bilim Allah'ın büyüklüğünü kavramada yol gösterici olan büyük bir nimettir. Ancak münafık bilimi -haşa- Allah'tan bağımsız ve daha büyük bir güç sanarak konuşur ki bu da kesin bir yanılgıdır.
Ayrıca münafık, Allah'ın varlığını, birliğini Kuran ayetleriyle anlatmak yerine, şeytanın yönlendirmesiyle, Kuran'ın ruhundan tamamen uzak bir üslupla, şeytani mantık bozukluklarıyla konuşur. Kalbindeki hastalıktan dolayı, konuşurken Allah'ı ve dini, imani, samimi bir coşkuyla anlatamaz. -Haşa- kendisinin Allah'tan üstün olduğunu düşünen, Kuran'dan tamamen uzak, soğuk bir üslubu vardır. Asla Allah'a teslim olmuş bir ruhla konuşmaz. Kendisinin Allah'ın üstünde bir varlık olduğunu düşündüğü anlaşılan kibirli bir üslubu vardır. (Allah'ı tenzih ederiz) Bu şeytani kibir münafığın sesine, konuşmalarına ve mimiklerine de yansır.
Müslümanlar, münafığın Allah'ı anarken kullandığı züppe, küstah ve isyankar üslubu gördüklerinde, ondaki açık bir 'münafık alametini' daha teşhis etmiş olurlar. Münafığın bu üslubuyla, imanı zayıf ya da din hakkında bilgisi olmayan kişiler üzerinde oluşturmak istediği dinsizliğe çekici etkiyi, Kurani delillerle ve samimi anlatımlarıyla ortadan kaldırırlar.
Münafık (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'ın büyüklüğünü kabul etmediğini ortaya koyan üslubuyla sözde kendi büyüklüğünü vurgulamak ister. Oysa ki a ğzından çıkan her kelimeyi ancak Allah'ın dilemesiyle konuşmaktadır. Yaptığı şeytanlıkların her birini Allah görmektedir. Allah dileyecek olsa, münafığı istediği anda, yaptıkları dolayısıyla azaplandırmaya kadirdir. Ancak Allah, dünya hayatında yarattığı Adetullahı gereği ona belirli bir süre tanımakta ve onu denemektedir. Bu süreyi Allah'a karşı büyüklenerek, sinsice -haşa- Allah'tan daha büyük olduğunu vurgulamaya çalışarak geçirmesi ise, yalnızca münafığın ahirette alacağı karşılığın ve çekeceği azabın çapını genişletmektedir.