Mevlana, bir işin yapılmasını emreder. Şeyh Muhammed Hadim, ‘inşaAllah (Allah dilerse)’ deyince Mevlana bağırır. “A aptal, ya söyleyen kim?” (Mevlana Celaleddin, A. Gölpınarlı, İnkılab Kitabevi, 1985, 4. Basım, s. 196)
Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'de buyurulduğuna göre “İnşaAllah” Demek Allah’ın Emridir
Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.” (Kehf Suresi, 24)
İnsanlar için “inşaAllah” demekten daha faziletli itaat edicilik yoktur. (Hadis-i Şerif)
Bir kişinin bütün sözlerinde “inşaAllah” demesi onun imanının kemalindendir… (Camiu’s-Sağir; 2486)
Zevk veren her şey şu aşağılık kişiler bir delil elde edip dadanmasınlar diye nehy edilegelmiştir. Yoksa şarap, çeng, güzel sevmek ve sema haslara helaldir, aşağılık kişilere haram. (Seçme Rubailer, s. 43, Mevlana’nın Hayatı ve Eserleri, s. 200)
Şarap içen akıllıysa daha ziyade akıllı olur… kötü huyluysa büsbütün beter bir hale gelir. (Mesnevi, s. 183, Beyit 2155)
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 90)
Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide Suresi, 90-91)
Aşk kafiriyiz biz Müslüman başka.
Müslümanlığın, kafirliğin dışında bir ova.
Uçsuz bucaksız ovada sevdamız uzar gider.
Anlayan vardı mı usulca başını kor.
Ne Müslümanlığa yer var, ne kafirliğe yer. (Mevlana Celaleddin Rumi, Rubailer, s. 298)
Bu alem Müslümanlıktan da dışarıdır, kafirlikten de.
Orada ne Müslümanlığın işi vardır, ne kafirliğin.. (Mevlana Celaleddin, sf 198, Seçme Rubailer, sf 18, Rubai 67)
Her kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır. (Bakara Suresi, 98)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
Bu kitap, Mesnevi’dir. Mesnevi hakikate ulaşma ve yakın sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır... Allah’ın en büyük fıkhı, Allah’ın en aydın yolu, Allah’ın en aydın şeriatıdır, en reddedilemez delilidir.... Şanları yüce, özleri hayırlı yazıcılar elleriyle yazmışlardır onu, tertemiz kişilerin başkasının ona dokunmasına meydan vermezler. Alemlerin Rabbinden inmiştir, batıl ne önünden gelebilir ne ardından. Allah onu korur, gözetir.... Başka lakapları da vardır, Allah takmıştır o lakapları ona... (Mesnevi, Önsöz)
Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab’ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır. (Secde Suresi, 2)
Şüphesiz, sana bu Kitab’ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O’na halis kılarak Allah’a ibadet et. (Zümer Suresi, 2)
Ve gerçekten o, müminler için bir hidayet ve bir rahmettir. (Neml Suresi, 77)
O (Kuran), ‘şerefli-üstün’ sahifelerdedir. Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış. Katiplerin ellerinde. (Ki onlar,) Üstün değerli, ‘iyilik ve dürüstlük sembolü.’ (Abese Suresi, 13-16)
Tanrı’dan vasıtasız olarak verilmeyen ilim, gelini süsleyen kadının ona sürdüğü renk gibi diri kalmaz, uçup gider.(Mesnevi, s. 276)
Gerçekten o (Kur’an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu’l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). (Şuara Suresi, 192-194)
De ki: “İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur’an’ı) hak olarak Rabbinden Ruhu’l-Kudüs indirmiştir.” (Nahl Suresi, 102)
Mustafa’yı (sav) ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı. Cebrail, sakın yapma. “Kün emrinde sana nice devletler takdir edilmiştir” deyince yatışır, kendini atmaktan vaz geçerdi. Sonra yine ayrılık derdi gelip çattı mı, yine gamdan, dertten bunaldı mı kendisini dağdan aşağı atmak isterdi. (Mesnevi, Beyit 3535, s. 294)
Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun. Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin. Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler. Sizden, hanginizin ‘fitneye tutulup-çıldırdığını’. Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir. (Kalem Suresi, 1-7)
Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır. (Ahzap Suresi, 21)
Battığı zaman yıldıza andolsun; sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı. O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. Ona (bu Kuran’ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Necm Suresi, 1-5)
Burada tekrar hatırlatmak gerekir ki Mevleviliğe inanan, Mevlana Celaleddin Rumi'yi takip eden her insan Rumi değildir. Rumilik, Kuran’la ve İslam’la çelişen apayrı bir felsefedir. Bu felsefenin dayanak noktası ise Mevlana Celaleddin Rumi’nin kitaplarına muhtemelen sonradan eklenen iman ve ahlak dışı bölümlerdir.
Mevlana’nın kitaplarında yer alan bu bölümler belki de kitaplara özellikle yerleştirilmiştir. Dolayısıyla İslam karşıtlarınca İslam ahlakına karşı kullanılan bölümlerin halka tanıtılması önemlidir. Ancak o zaman bu gayri ahlaki bölümlerin Mevlana’nın kitaplarından çıkarılması, böylece Mevleviliğin arınması mümkün olacaktır. Daha da önemlisi, İslam karşıtlarının İslam’ı içten çökertebilmek ve İslam coğrafyasını kontrolleri altında tutabilmek için Müslümanlara karşı kullandıkları önemli silahlardan biri ellerinden alınmış olacaktır.
Bu yapıldığında Müslümanlar aleyhine kurulan tarihi bir tuzak bozulacaktır ve Kuran ahlakının dünya hakimiyeti önündeki önemli bir engel kalkacaktır.