ERDEM ERTÜZÜN: İyi akşamlar sevgili izleyenlerimiz. Hoş Sohbetler programımıza hoş geldiniz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.
Bir şey söyleyin de konuşalım.
KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı, Erdoğan’ı aşırı överek insanüstü özellikler atfeden “Erdoğanname” adlı şiir kitabının yayınevine bir ihtarname gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kitabın, inanç ve kültür değerleriyle bağdaşmayan birçok ifadeye yer verdiği ve kendisini insanüstü gösterdiği gerekçesiyle toplatılmasını istedi.
ADNAN OKTAR: İşte kasten de yapıyor olabilirler, iyi niyetle de yapıyor olabilirler. Tayyip Hocam mazlum bir Anadolu delikanlısı. Türk milletinin tam karakterine, kişiliğine, huzur anlayışına, aile anlayışına, sevgi anlayışına, kalite anlayışına uygun bir insan. Ve Müslümanlar çok rahat etti onun döneminde. Halk çok rahat etti. Doğrudan halka yönelik oldu. Hastaneler şunlar bunlar… Dün anlattılar bana, oho Amerika’nın yapamadığını yapmış sağlık konusunda. Her konuda yollar şunlar bunlar her şey bayağı güzel. Kendi halinde bir delikanlı Tayyip Hocam. Onu oturup böyle mahcup edecek şeyler yapmaya gerek yok. Onun ihtiyacı da yok öyle bir şeye ve bir derdi de yok. Yapanlar ayıp yapıyorlar. İyi yapmış uyarmakla. Tayyip Hocam bizden halktan bir insan. Türk milleti onunla rahat ediyor. Kafasına göre yani. Her kesim rahat ediyor. Mesela dekolteyi yaşayan, müziği, eğlenceyi, hayatı yaşayan da, en mutaassıp ehli tarik de onun idaresinde rahat ediyor. ‘Tek adam…’ Tek adam olsun ne olur? Laf mı? Zaten hep her zaman tek adam oluyor. Bu çok münasebetsiz. Turgut Özal tek adam değil miydi? Demirel tek adam değil miydi? Ne uzatıyorsunuz samimi olun. ‘Tek adam…’ Yani yüz bin adam olmaz tabii ki tek adam olur. Seçtiğine göre güveniyorsun işte “sen idare et” diyorsun. Ne yapacak yani? Bir şeye karar verecek bir de gidecek “yok olur mu öyle şey istemiyoruz” falan diyecek. “Ha öyle mi tamam senin dediğin olsun” diyecek. Biz niye seçtik o zaman? Tabii ki tek adam olacak. Hep tek adamdı. İnönü de tek adamdı, Atatürk de tek adamdı. Turgut Özal, Adnan Menderes hepsi tek adam. Mesut Yılmaz’ın dediğinin dışında bir şey oluyor muydu? Laf mı şu? Ama Müslümanlar rahat etti, herkes rahat etti.
Hukukta da ben bir anormallik görmüyorum. Yani makul, hakimlerimiz hep aklı başındalar. Öyle vicdansızca, delice, çılgınca karar veren ben görmüyorum. Varsa öyle bir şey söylesinler. Ben fark etmiyorum görmedim. Adalet cayır cayır işliyor. Millet huzur içinde. İstanbul’da geziyoruz falan her yer huzurlu, ticaret rahat, yemek-içmek rahat normal hayat yaşıyorsun. Ortadoğu’da cehennem yaşanıyor burada huzur var.
Tayyip Hocam’la uğraştırmam. Tek adam evet tek adam Allah Allah. Lafı ne uzatıyorsunuz? Tek adam olmayan bir devri söylesinler kabul edeceğim. Hiç aksi olmamıştır yani.
Mesela bu referandum konusunda “sert üslup olmasın” dedik. Yani “hayırcılara karşı böyle bir üslup olmaz güzel bir üslup olsun.” Hemen yerine getirdi, ne desek yapıyor daha nasıl olsun? Yüzlerce sayarım böyle, örnek olarak veriyorum. Gayet makul bir insan, bizden bir insan. Enaniyet yapmıyor, büyüklüğe kapılmıyor, yere oturuyor yemek yiyor milletle, amcaların gidip elini öpüyor. Havaya girmedi. Eski Tayyip Hoca. Ben onu tanıyorum ta daha gençliğinden, görürdük televizyonlarda radyolarda falan, basında, aynı mütevaziliği. ‘Ben cumhurbaşkanı oldum havaya gireyim’ öyle bir şey de yok. Gayet mazlum. Tayyip Hoca’yla uğraşmaya gerek yok. Kadınlarla poz veriyor mesela, kapalı hanımlarla da, çarşaflılarla da poz veriyor, Nurcularla da. Hangi parti lideri Nurcularla poz vermiş? İlk defa ben onda gördüm. Fellik fellik kaçarlardı. Mesela dekolte hanımlar onları da yanına alıyor onlarla da poz veriyor. Beraber milletle şarkı söylüyor. Gidip Kuran da okuyor bağıra bağıra yüksek sesle, hafız da. Yazık-günah uğraşmayın. Bir de bir çıkarı da yok Allah rızası için yapıyor. Habire yakasına yapışıyorlar, yok “para kazanıyor” Kazansa ne olur? Kaç yaşına gelmiş bütün gençliği gitti deli misiniz siz? Aklınızı başınıza alın. Bazı şahıslar için söylüyorum, bildiğim bazı kişiler için söylüyorum. Çok mantıksız. Bütün gençliğini verdi. Eğlencesi yok, gazinosu yok, bilmem nesi yok, bırakın çalışsın işte, şevkli güzel. Hangi adam yapabilir bunu? Bir düşünün, bir insanın takatinin üstünde. MaşaAllah, Allah sağlık sıhhat de veriyor.
Mesela dedik ki “Kanser hastalarından para alınmasın” dedik. Derhal hemen yaptı. “Kanser hastalarına güzel hastaneler yapılsın” dedik hemen yaptı yıldırım hızıyla.
Yani gereksiz laflar. Kime ne zulmü olmuş? Sen evine gidiyorsun elinde silahla şehit etmek için, kaldığı oteli basıyorsun, o da kendini koruyor. “Niye kendini koruyorsun ki?” diyor. Aklını başına al Allah aşkına sen neler konuştuğunun farkında mısın? Sen şehit etmeye gidiyorsun o da kendini koruyor, devleti koruyor. Kendini koruyor ne yapsın? “Yok gerek yok” diyor. Seyredelim o zaman. Tabii ki kendini koruyacak. Ki bayağı nezaketli davranıyor yine de. Başkası olsa Allahualem hallaç pamuğuna çevirirdi yani. Çok büyük olay bu.
“Korucuları” mesela “maaşa bağla, polis statüsünde sigortalandır” dedik üç yıl önce hemen yaptı.
Tayyip Hocam oturur halka beraber yemek yer bağdaş kurar. Azamet, enaniyet ben hiç görmedim onda. Ama Türkiye’ye laf söyletmiyor, Müslümana laf söyletmiyor. Kardeşim, bir kere sırf şu Suriyelileri alıp geldi baktı ya, yani böyle bir merhamette, böyle bir şefkatte diktatör diyen adamın ben aklına şaşıyorum. Üç milyon insanı hangi ülke besler? Türkiye’nin o zor şartlarında üç milyon insanı besliyor, bağrına bastı Allah rızası için. Şefkat, merhamet. Diktatör öyle mi yapar? Kapıları kapatır gelene de kurşun sıkar “gelmeyeceksiniz” der. Avrupa ne yapıyor görüyorsunuz kepazelik çıkartıyor. Adam sandala elini tutuyor batmamak için, kürekle eline vuruyor adam boğulsun diye.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız’ın halkla yemek yerken fotoğrafı vardı.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam’a laf yok. İşte bu kadar. Anadolu delikanlısı alışmış, şaşırmıyor da.
BÜLENT SEZGİN: Yaşlı bir amcayla.
ADNAN OKTAR: Bak buyur.
BÜLENT SEZGİN: Abdest alırken evde.
ADNAN OKTAR: Ayıp-günah. Ben çok çirkin buluyorum bu yapılanları çok çok ayıp buluyorum. Ortada bir şey varmış gibi. Olsa zaten biz kükreriz yeri-göğü birbirine katarız kanunla hukukla. Hepsi müspet, yapmayın etmeyin Allah aşkına.
Hakan Fidan’ı almaya geldiler Hakan Paşa’yı, Tayyip Hoca’yı hedeflemişlerdi onu alacaklardı, götürecekler sorgulayacaklar tutuklayınca diyecekler “seni kim görevlendirdi?” “Tayyip Hoca” “hadi onu da getirin.” Bunu yapacaklardı. Ülkücü polisler, işte devlet adamı yani, maşaAllah, devlet terbiyesi almış, polisler gelenleri sokmadılar. Çünkü devleti yıkmaya yönelik bir hareket olmuş oluyor. Yani sonuç ona gider. Büyük kargaşa ve adaletsizlik. Böyle bir şey olur mu? MİT Müsteşarı’nı “Selamun Aleyküm ben geldim hadi götürüyorum.” Sonra da Başbakan’ı “hadi bakalım seni de götürüyoruz.” Nerede görülmüş bu? Kanun hukuk açısından diyorum ben, kanun hukuk ne diyorsa o olsun. Onun dışında bir yol istemiyoruz. Hakan Fidan da beş vakit namazında Müslüman delikanlı.
Ben mesela Tayyip Hocam’a dedim ki “Hayır diyenlere uygunsuz laf etmeyin” dedim. Çünkü bayağı anormal bir konuma düşürmüşlerdi hayır diyenleri. “Bunu mutlaka düzeltin.” Başbakan da düzelti, Cumhurbaşkanı da düzeltti. Ne dersek yapıyorlar. O heyecanla söylemiş olabilir, insan Allah Allah. Düzelt deyince düzeltiyor sözünde hatası varsa onu düzgün hale getiriyor.
“Suriyelilere vatandaşlık verelim” dedim, daha 48 saat geçmeden dedi ki “Suriyelilere vatandaşlık verelim” dedi. İlk defa bak ben söyledim bunu, kimse söylemedi. “Suriyelilere vatandaşlık verelim” dedim. Hemen “hepsine verelim” dedi. Sonra şamata yaptılar “bir kısmına verelim” dedi Tayyip Hoca. Ne yapsın yatıştırmaya çalışıyor. Hepsine, terörist olanın dışında hepsine.
Mesela “Yeni anayasadaki sakıncalı maddeleri değiştirelim” dedim, bölünmeye kapı açabilecek gibi maddeler, hemen değiştirdiler daha ne yapsın? “Mecliste kadın sayısını artırın” dedim artırdılar.
Ülkücü polisler aslan onlar, destan yazdılar içeri sokmadılar. Gelen polisleri geri gönderdiler. Gelen polisler de o tarz polis, almaya gelenler.
Mesela Darwinizm konusunda ne desin? Dedi ki “Biz Adem ile Havva’dan geliyoruz” dedi, Darwinistlerin bastırdığı dönemde. Çıkıp şimdi Darwin’in evrim teorisinin geçersizliğini anlatacak durumu yok. “Adem ile Havva’dan geliyoruz” bu kadar. Onun yapacağı o. Ondan gerisi bizde. Cumhurbaşkanı nasıl anlatsın? Gidip kara tahtada konuyu anlatacak hali yok. Bu kadar diyebilir. “Kuran’da ne geçiyorsa o” dedi. “Biz Adem ile Havva’dan geldik” dedi. Kuran’la Darwinizm’i bir araya getirmeye çalışanlara öyle bir cevap verdi ki adamlar suspus oldu bitti yani.
Mesela “Kültür ve sanata çok önem verin” dedim, defalarca söyledim “çok önemli bu” dedim. “Darbecilerin falan kullandığı bir taktik ve koz” dedim. “Kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur” dedi. Bitti.
Şimdi kısa bir ara verelim diğer programa geçelim.
ERDEM ERTÜZÜN: Hoş Sohbetler programımızın sonuna geldik. Neşeli Saatler programıyla devam edeceğiz, inşaAllah.