Dostluğun Önemli Bir Şartı: Güvenilir Olmak
Merhaba, herkese iyi akşamlar. Bugün yine hayatın içinden bir konudan bahsedelim istiyorum. Biliyorsunuz dünyadaki en büyük güzelliklerden biri de bizi gönülden seven, her zaman yanımızda olmalarını isteyeceğimiz, gerçekten sevmeye değer dostlarımız olmasıdır.
Ancak tabi ki dost olunacak, sevilecek, saygı duyulacak bir insanda aranılan birçok önemli özellik vardır. Örneğin dürüstlük, akıl, vefa, sadakat, fedakarlık, ince düşünce, şefkat, merhamet gibi... Ve bu özelliklerin her birinin, karşı taraf üzerinde oluşturduğu ayrı ayrı olumlu etkiler vardır. İşte bu yüzden de her insan, dost olacağı kimsenin, bu güzel özelliklerin tamamına birden ve her birine de en mükemmel şekilde sahip olmasını ister. Ancak yine de, bazen bunlardan herhangi birinin eksikliği, geçici bir süre için belki o kadar da önemsenmeyebilir. Çünkü sevdiğimiz bir insanın bazı kusurlarını geçici olarak tolöre edebiliriz. Bu eksikliklerin zamanla değişip düzeleceğini, o kişinin daha güzel bir hale geleceğini umarız. Ya da bazen de karşımızdaki kişinin o kadar çok güzel yönü olur ki, tüm bunlar onun o tek bir kusurunu örtecek ve telafi edecek niteliktedir. Bu da, bizim onun bu eksikliğine hoşgörüyle bakmamızı sağlayabilir. Dolayısıyla bir insan, dost olacağı bir kimsede saydığımız bu gibi özelliklerden gerektiği takdirde bir süre için vazgeçebilir.
Ama bir de bazı hayati konular vardır ki, bunlar dost olunacak bir insanda mutlaka olması gereken, asla vazgeçilemeyecek ve eksikliği göz ardı edilemeyecek niteliktedir. Bir insan, hemen her konuda çok mükemmel özelliklere sahip olsa da, böylesine hayati bir eksikliği olduğunda, bu eksiklik, o kişiyle ‘derin bir dostluk kurulmasına’ ciddi şekilde engel teşkil eder. İşte bu hayati özelliklerin en önemlilerinden biri, ‘güvenilir olmak’tır.
Peki, insanlar için Güven Duymak neden bu kadar büyük bir ihtiyaç? Ve güvenilir insan olmak neden bu kadar önemli? İsterseniz önce biraz bunları konuşalım.
Allah Kuran'da, Hicr Suresi’nin 46. ayetinde, cennete kabul edilen insanların orada şu sözlerle karşılanacaklarını anlatmıştır:
-Şeytandan Allah’a sığınırım- “Oraya esenlikle ve güvenlikle girin” . İşte cennetle ilgili bize verilen bu önemli bilgi, insan ruhundaki en önemli ihtiyaçlarından birinin, ‘kendilerini güvende hissedecekleri bir ortamda bulunma arzusu’ olduğunu gösterir. İşte bu nedenle, dünya hayatında da, insanlar fıtrat olarak, hemen her yerde öncelikli olarak ciddi şekilde bir ‘güvenlik arayışı’ içerisindedirler. Oturacakları evi, yaşayacakları semti, çalışacakları işyerini, gidecekleri okulu belirlerken, tercihlerini hep en güvenilir olandan yana yaparlar. Tüm hayatlarını böyle bir ihtiyaç içerisinde yönlendirirken, elbette ki dostlarını seçerken de en dikkat ettikleri konulardan biri de yine bu kişilerin ‘güvenilir’ insanlar olmasıdır.
Neden dostlarımızın mutlaka güvenilir insanlar olmalarını isteriz?
Çünkü bir insanın bir başkasıyla ‘dost olması’; ‘tüm hayatını, bütün kusur ve eksikleriyle, tüm açıklığıyla, samimiyetle ve dürüstçe karşısındaki o insana da açması’ demektir. Gerçek dostluk, ‘hiç sır saklamaksızın, hiçbir tedbir alma gereği hissetmeksizin, en küçük detaya kadar o kişiyi sırdaş edinmek’ demektir. Dolayısıyla dost olunacak kişinin bu konuda hiçbir tedirginlik oluşmayacak şekilde bir güven telkin etmesi gerekir. Öyle ki, karşı tarafın aklına hiçbir zaman için, “Şöyle yaparsam ne der?”, “Bu fikrimi nasıl karşılar?”, “Beni yanlış anlar mı?”, “Kusurlarımı gördüğünde bana olan sevgisi azalır mı? Saygısı zedelenir mi?” gibi ‘soru işaretleri’ gelmemesi gerekir. Ya da ileride bir gün, özellikle de iki tarafın menfaatleri çatıştığında veya yolları ayrıldığında, bu kişilerden birinin, karşı tarafın sadakatsizliğinden yana bir şüphe ya da tedirginliğe kapılmayacak şekilde emin olması gerekir. Her ne olursa olsun kalpteki bu samimi sevgi ve dostlukta hiçbir değişiklik olmaması gerekir.
Ancak hepimizin çevremizde açık bir şekilde gözlemlediğimiz gibi, bu şekilde samimi güvene dayalı dostluklara çok nadir rastlanır. İşte bunun sebebi de, birbirinden farklı, iki ayrı insan arasında böylesine sağlam bir güvenin, ancak ‘Allah korkusu ve iman’ ile oluşabilmesidir. Bunun dışında, Dünya üzerinde iki insan arasında, gerçek ve sağlam bir dostluk kurulabilmesi mümkün değildir. İnsanların birbirlerini sevmeleri, beğenmeleri, sadakat göstermeleri ya da güvenilir kimseler gibi davranmaları, yalnızca belirli menfaat ortaklıkları için, geçici ve göstermelik şekilde yaşanır. Ve bu çıkar dengelerinde en küçük bir değişiklik olduğunda ise, tüm bu sevgi, dostluk ve güvenilirlik iddialarının aslında gerçek olmadığı ortaya çıkar.
Ancak eğer iki insan, dostluklarını imani bir güven üzerine kurmuşlarsa, böyle bir durum asla söz konusu olmaz. Daha da önemlisi, güvene dayalı böyle gerçek bir dostluk, dünya hayatında insanlara sunulan en büyük konforlardan biridir ve çok büyük bir nimettir. Hepimiz çok iyi biliriz ki, insanın tek başına olduğunda özel bir rahatlık anlayışı vardır. Kimin ne diyeceğini, nasıl değerlendireceğini düşünmeden, yanlış anlaşılma kaygısı olmadan, insanın içinden geldiği gibi, en samimi halini ortaya koyduğu hali bu anlarda yaşanır. İşte kişinin sanki kendi kendineymişçesine aynı rahatlık ve güven ortamını başkalarının yanında da bulabilmesi, bu yüzden çok büyük bir nimettir.
Dolayısıyla dost olunacak bir insana karşı böylesine bir ‘güven’ arayışı içerisinde olmak, insanlar için çok hayati bir ihtiyaçtır. Sohbetimizin başında da anlattığımız gibi, bir insan çok güzel özelliklere sahip olsa, pek çok açıdan kendisini çok iyi yetiştirmiş olsa da, güven telkin eden bir kişilik sergilemediği sürece, bu kişi, karşısındaki insanlarda aradığı yakınlığı ve samimiyeti asla bulamayacaktır. Ona her zaman için ‘temkinli olunması gereken’ bir insan olarak yaklaşacaklardır.
Dolayısıyla eğer bir insan, kendisine karşı temkinli olunmamasını, yanında rahat ve samimi olunmasını istiyorsa, bunun için gereken en acil ihtiyacın, karşısındaki insanlara ‘güven vermek olduğunu’ bilmelidir. Diğer güzel özelliklerini daha da güçlendirmekle; örneğin çalışkansa daha da çalışkan, merhametliyse daha da merhametli ya da ince düşünceliyse daha da ince düşünceli olmaya çalışarak, bu durumu değiştirmesi söz konusu değildir. Bunun için yapması gereken, ‘Nasıl güven veren bir insan olabilirim?’ diye düşünmek ve bunun gerekliliklerini uygulamaktır.
Peki o zaman gerçek anlamda güvenilir bir insan nasıl olur biraz ondan bahsedelim
Güvenilir bir insanın en önemli özelliklerinden biri, az önce de söylediğimiz gibi, kişinin Allah'tan çok korkup sakınması ve Allah'a gönülden, katıksız bir sevgiyle iman etmiş olmasıdır. Böyle bir insan Allah'ın rızasını kazanmayı, dünyanın hiçbir menfaatine asla değişmez. Allah'ın sevgisini kazanabilmek için dünyanın her türlü zorluğuna, sıkıntısına hiç tereddüt etmeksizin zevkle göğüs gerer. Allah'ın hoşnutluğunu, asla kendi çıkarlarından duyacağı hoşnutluğa değişmez. Allah'ın bir emrini uygulamada asla gevşeklik göstermez. Kendinden önce her zaman mutlaka İslam’ın, inananların ve bu uğurda sevdiği dost edindiği insanların menfaatlerini gözetir.
İşte bu ahlakı yaşayan bir insan, gerçek anlamda güvenilirdir. Çünkü Allah rızası için her zaman sevdiklerini, dostlarını kendinden önde tutacaktır. Kendini mutlu etmenin, kendi çıkarlarını korumanın peşinde olmayacaktır. Hep karşı tarafı haklı çıkaran, hatayı, kusuru kendi üstlenip, her zaman önce karşı tarafı koruyup kollayan bir ahlak gösterecektir.
Dolayısıyla güven vermek isteyen bir insan öncelikle mutlaka ‘nefsine olan sevgisini’ terk etmiş olmalı’dır. Çünkü her şeyden çok kendi nefsini seven bir insanın, güvenilir insan özellikleri gösterebilmesi söz konusu olmaz. Ve nefsinin koruyucusu olan bir insan da, kimseyle gerçek anlamda dostluk kuramaz. Çünkü ‘sevdiği ve dost olduğu insan mı, yoksa kendi nefsi mi?’ gibi bir seçim yapması söz konusu olduğunda, her zaman karşı tarafı bırakıp mutlaka kendisini tercih edecektir. Dostluğun gereklilikleri söz konusu olduğunda bile, o yine önce nefsini hoşnut etmeye çalışmaktan vazgeçemeyecektir.
İşte dünya hayatında ‘samimi dostluklar kurmak’, ‘gerçek dostluğun güzelliğini yaşamak’ isteyen her insan, tüm bu anlattığımız bilgileri bir kez daha düşünmeli ve ahlakını bu yönde bir kere daha gözden geçirmelidir.
İnsan fıtratında var olan bu haklı ‘Güven arayışı’nın çok önemli bir ihtiyaç olduğu ve bir insanın bir başkasında, imandan sonra arayacağı en önemli ahlak özelliklerden birinin de bu olduğu unutulmamalıdır. Eğer güzel dostluklar kurmak istiyor, fakat bunu bir türlü başaramıyorsak; o zaman sorunu başka detaylarda aramak yerine, asıl ihtiyacın ‘güven’ olduğunu mutlaka bilmemiz gerekir. İşte bunun için de tek çözüm Allah’tan çok korkmak, gönülden iman etmek ve nefse olan sevgimizden vazgeçip Allah’ın sevgisi için hareket etmektir.
Bu akşamki güvenilir olmak ile ilgili sohbetimize burada son verelim. Bir başka programda, günlük hayatımızda belki yine üzerinde çok durmadığımız, ama aslında hayatımıza büyük konfor ve güzellik sağlayacak, bir başka düşündüren gerçek ile yeniden buluşmak üzere. Herkese iyi akşamlar diliyorum.
Sizin de sormak istedikleriniz olursa dusundurengercekler@a9.com mail adresine yollayabilirsiniz.
A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500