BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz, Adnan Oktar’la Sohbetler programımıza başlıyoruz.
ADNAN OKTAR: Ama kiminle başlıyoruz? Çok sevdiğimiz birisiyle başlıyoruz. Tanıt.
ALTUĞ BERKER: Savaş Hacıoğlu Bektaşi Babamız. Biz kendisiyle Ankara’da müşerref olduk. Ehlibeyt İnanç Şurası’nda tanıştık. Sayın Başbakanımız’ın da iştirak ettiği toplantıydı. Sonra İstanbul’da Sevgi Dili programımıza lütfetti kendileri. Gayet güzel anlatımlar yaptı hem Hz. Mehdi (a.s) ile hem Allah sevgisi ile hem Hz. İsa (a.s) sevgisi ile. İnşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bu sefer oldu. Muhterem Hocam şimdi biraz siz konuşun, ben kendimce bir cesaret gösterip bir şeyler konuştum.
SAVAŞ HACIOĞLU: Estağfirullah. Tarik-i nazenin, Bektaşiler’iz, Erenler’deniz. Kendimiz kadar bu yolda yürüyoruz. Hz. Pir’in kurduğu yol çok mükemmel bir yol, eksiklik varsa biz kendimizde arıyoruz, buluyoruz. Çünkü onun biçtiği kisve kimsede eğri durmaz efendim. Eğer bizde eğri duruyorsa eğrilik bizde demektir. Kendimizi sorgulayan, kendimizi tartıp biçen, öz eleştiriye açık olmaya çalışıyoruz.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, Elhamdülillah.
SAVAŞ HACIOĞLU: Çünkü nazenin yolun ismi ama nazende olacak olan nihayetinde benim, olmak zorundayım.
ADNAN OKTAR: Ne güzel.
SAVAŞ HACIOĞLU: O üsluba, o inceliğe, o muhabbete, o feyze olmak zorundayım ki Bektaşi olduğum ortaya çıksın yoksa sadece iddia makamı olur, sadece vizit kart vermiş olurum, ben olmam. Bunun delili ben olmak zorundayım efendim.
ADNAN OKTAR: Elhamdülillah. Görüyor musunuz güzelliği? Doğru muymuş anlattıklarım? Daha kıvılcımını görüyorsunuz. Osmanlı ecdadımız Bektaşiliğin güzelliğini fark etmiş, Osmanlı ordusu Bektaşi olmuş, ordunun tamamı. Bak, Osmanlı ordusu dikkat edin, Osmanlı ordusu paşaları dahil, erleri dahil Bektaşi olmuşlar. Birçok Osmanlı padişahı da Bektaşi’dir. Onun güzelliğini, oradaki inceliği fark eden Bektaşiliğe aşık olur, kalbine ferahlık gelir. Hacı Bektaş’ın bir resmi vardı böyle kucağında hayvanlar sever onları, aslan, değil mi? Ben ta çocukken o zaman Hacı Bektaş’ı çok sevmiştim o resimden. Çocukken, hiçbir şey bilmiyordum ama orada o mübarek insanın ne kadar insan sevgisiyle dolu olduğu, ne kadar Allah sevgisiyle dolu olduğunu o resim çok güzel anlatıyordu. Hacı Bektaş kasabasına gidince oranın halkıyla konuştum, ben orada bir yerde misafir kaldım. Akıl almaz olgun insanlar. Ben bağnazlarla da konuştum, birçok kişiyle konuştum ama bağnazların birçoğu olgun olmuyor. Çok nadirdir. Ama Bektaşilikte bağnazlık yok. Bakın, dikkat edin geçenlerde de yine Bektaşi Babası’yla konuştunuz ne kadar coşkulu, ne kadar candan, ne kadar berrak. Bak yine Hocamız’ı, Şeyhimiz’i görüyorsunuz üslubu ne kadar güzel ve ne kadar mütevazi. Kendine hiçbir şeyi almıyor. Bazı şeyh efendiler var bütün keramet onda toplanmış havasında. Ama bak Hocamız hiç kabul etmiyor, diyor “ne varsa silsile de var” diyor, maşaAllah. Hacı Bektaş Veli hakikaten Türk milleti için çok büyük bir nimettir. Elhamdülillah. Allah öyle bir güzellik vermiş. Bağnazlığı da darmadağın etmiş. Yoksa bağnazlık yakar atardı Anadolu’yu. Hacı Bektaş’tan sonra Atatürk ortaya çıkmış, o bağnazlığın bütün kapılarını kapatmış. Ama Hacı Bektaş sevgiyle, coşkuyla, derinlikle, Allah ile derin bağlantıyla bu güzelliği elde etmiş. Keşke zamanında yaşasaydık. Keşke dergahında olsaydık ne kadar güzel olurdu ama güllerine ulaştık, o da olur. MaşaAllah. Allah ömrünüzü uzun etsin, çok güzel bir yere intisap etmişsiniz Allah bereketinden istifade etmeyi nasip etsin. Bizlere de inşaAllah bu güzellik ulaşır, bizler de layık oluruz. Allah kalbinize ferahlık, suhulet, iyilik, güzellik versin. Çok sevindim maşaAllah böyle güzel bir yolda bu genç yaşınızda güzel bir yol almış olmanız, bu olgunluğa ulaşmış olmanız bize bir sevinç verdi. Bektaşilik cahil cühela arasında yanlış bilinir. Onların o kara kafasında, kara dünyasında her şey karadır. Kendi de karadır, çoluğu çocuğu da kapkaradır, Bektaşilik de kapkaradır. Bir türlü anlamaz o sevgiyi. Mübarekler böyle ilmek ilmek ilmek Anadolu’yu o çileyle örmüşler, o kadar zor ki o ortamda Bektaşiliği yaymak. Bu bir harika yani ocağın bereketinden. Hocam çok daha iyi bilir ben onun yanında böyle konuşuyorum, “cahil cesur olur” derler Hocam.
SAVAŞ HACIOĞLU: Çok güzel anlatıyorsunuz efendim. Ne demek?
ADNAN OKTAR: Allah razı olsun. Ne cesaret ya, maşaAllah. Ne kadar zor bir şey mesela köylerde kasabalarda dervişler üstünde bir hırka, üstünde mazlum bir görünüm zaten mazlumlar, dağ bayır geziyorlar köyleri. O kadar tehlikeli bir hayat ki. Ama Allah’a teslim oldukları için ne bulursalar yiyorlar, ne görürlerse ondan bir zevk, hoşluk alıyorlar. Allah ne konuşturursa da onu söylüyorlar. Bayağı güzel. Hocamız’dan dinleyelim bir şeyler.
SAVAŞ HACIOĞLU: Yol, yürüyebildikten sonra herkes içindir. Çünkü biz delalete götürenin biz yol olduğunu düşünmeyiz, delalete götürenin insanın kendi zannı olduğunu biliriz. Çünkü “ihdin-es sırat-el müstakim” doğru yolun da eğri yolcusu olmaz onu da biliriz. Doğru yolun doğru mükemmel yolcusu olacak olan insan, nihayette yürüyecek olan insan, pişmesi gereken insan. Bütün işimizin insanla olduğunu biliriz. Çünkü Erenler yolu en mükemmel kuruluş. Ben de mükemmel olacağım ki Hocam yürüyeyim. Benim mükemmelliğim yoldan başka olmak zorunda, bu benim gittiğim mürşitle olmak zorunda, rehberimle olmak zorunda ki doğru yolun eğri yolcusu olmayayım, yoldan çıkmayayım. Nihayetinde bizim kendimizle yapacak çok işi olan insan olduğumuz önümüze kondu bizim Bektaşilik’te. Benim şimdiye kadar kendimle yapacak hiç işim yoktu. Fakat Bektaşilik benim gerçeğimi önüme koydu. Erenler bana dedi ki; “Senin seninle yapacak çok işin var.” Bir kere bana kendimi gösterdiler ben de öyle gördüm öyle feyizlendim hakikaten kendimi farklı muhatap almaya başladım. Ne kadar doğru oldukça Hocam, doğru yolda o kadar farklı ilerlediğimi anladım.
ADNAN OKTAR: Elhamdülillah. Bektaşiliğin çok derin sırları vardır, çok çok derin sırları vardır. O sırra herkes erişemez. Layık olursan, uğraşırsan, Erenler uygun görürse o sırrı alıyorsun mesela bu çok şahane bir şey. O kırk yıl dergaha odun taşıma var ya, düzgün odun taşıma onun sırrı burada. Orada tabii sembolik bir anlatım var yani orada anlatılan o. Mesela Allah dilini çözüyor Yunus Emre’nin, vesile ediyor şeyhini; kardeşim o sözler, o konuşma açıkça ilham, nefes kesici, okudukça insanın içi açılıyor. Mesela o yine dergahın, yolun güzelliğini gösteriyor o güzel şiirler, Yunus Emre’nin şiirleri. Bak, nasıl emek veriyor, nasıl sabırlı, nasıl bekliyor? Daha önce öyle bir şey yok. Öyle bir konuşması, öyle bir hitabeti, öyle bir anlatımı yok. Ama Allah öyle bir güzellik veriyor ki o sabrına karşılık, şeyhini vesile ediyor, dili bir açılıyor yağmur gibi güzellik, bereket yağıyor maşaAllah. Allah razı olsun.
SAVAŞ HACIOĞLU: Dosdoğru olan Hocam aslında Yunus’tur. Dergaha eğri odun bile layık görmeyecek dervişlik üslubunda olabilmek, o doğrulukta olabilmek. Çünkü herkes getirdiği ile giriyor, söylediği ile giriyor. O doğruluk da bir derviş olabilmek. Düşünebiliyor musun beş dakika sonra yakacaksınız Hocam, odun yok olacak ama onu bile layık görmeyecek doğrulukta, üslupta olabilmek, Bektaşi dervişi olabilmek bu.
ADNAN OKTAR: Bu ne kadar acayip bir şeydir. Bak, çileye bak. Yıllarca yani bir gün, iki gün, hiçbir çıkarı yok Allah rızası için. Sevginin gücüne bak ve onun ruhundaki tecelliye bak. O şiirleri mesela bak şu an insan dinlemeye doyamıyor, söylemeye doyamıyor. Yüzyıllardan beri söyleniyor, defalarca duyduk çocukluğumuzdan beri, asla doyulmuyor. Öyle bir güzellik maşaAllah. Allah ömrünüzü uzun etsin. Allah kalbinize inşirah, ferahlık versin. Allah sayınızı artırsın. Dergahın güzelliğini, nimetini Allah sizlerde tecelli ettiriyor bu bize sevinç veriyor. Bektaşiliği biz eskiden duyardık ama çok kapalıydı, biraz örtülüydü. Allah üstündeki örtüyü açtı Bektaşiliğin, bütün ihtişamıyla, güzelliğiyle görmeye başladık. Allah nurunuzu bütün dünyaya sardırsın. Bu güzel insan sevgisi, hayvan sevgisi, bitki sevgisi, hepsinin üstünde olan Allah sevgisini nakşettiğiniz için Allah sizlerden razı olsun. Kalbinize ferahlık versin, inşirah versin. Son söz olarak Şeyhim siz bir şeyler söyleyin bu bölümü kapatalım inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hocamız programımızda “Bütün Müslümanlar’ı ve bütün dünyayı Hz. Mehdi (a.s) sevgisiyle birleştirecek” diye anlattı Hocam.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah maşaAllah. Bak, o güzellik, Hz. Mehdi (a.s) sevgisi, Allah onlara işte bu bereketi veriyor. Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olanları Allah perişan etti, Hz. Mehdi (a.s)’ı sevenleri de Allah âli ediyor, maşaAllah. Buyurun Hocam.
SAVAŞ HACIOĞLU: Hz. Mehdi (a.s) insanların önüne zaten bütün işin kendisinde olduğunu, bütün birleştirici özelliğin kendisinde olduğunu koyacak efendim. Hz. Mehdi (a.s) insanların önüne insanların kendiliğinden istese bile bir olamayacağını, aslan ve ceylan birbirine göre oldukça birbiri için fitne oluyor efendim. Ama Pir’e göre olduğu zaman, Pir-i muhabbetle, Pir aşkında birbirini de farklı görüyor. Dolayısıyla eksikliğin kendinde olmadığını anlıyor. Hz. Mehdi (a.s) birleştirici özellik olacak burada. Bütün bu zıt unsurları birbirine muhabbet ettiğiniz zaman onlar birbirine göre olmak zor değil ki. Artık size göre olmuştur, sizin muhabbetinize, sizin feyzinize göre ve onlar birbirini değil sizi seyrediyor artık. Sizin tecelliyatınız artık onlar. Aslan, ceylan kalmıyor. Nihayetinde Hz. Mehdi (a.s)’ın insanın önüne koyduğu olmazsa olmazın Hz. Mehdi (a.s) olduğunu konuşacak. Eksiğinin o olduğu ortaya çıkacak ve o olmadan insanların bir olamadığı ortaya çıkacak. Hz. Mehdi (a.s) çok şey ortaya koyacak insanların önüne bir tek kendisini koymuş olmayacak. İdrak noktasında bazı şeyler koyacak, farkındalık noktasında.
ADNAN OKTAR: Elhamdülillah maşaAllah. Bir bağnaza Hz. Mehdi (a.s) kelimesini söyletemezsin. Ama bak, Bektaşilik bunu coşkuyla söylüyor, sevinçle söylüyor. Çünkü Allah’a güveniyorlar. Kalpleri ferah, sırtını Cenab-ı Allah’a dayamış, Allah’ın ipine sarılmış, vicdanı temiz, aklı temiz, içinde ne fitne koymuş, ne fesat koymuş. Ama bağnazın içi kapkara. Fitne fesat onu ne Hz. Mehdi (a.s)’a yaklaştırır, ne doğru yola yaklaştırır sadece karanlığa yaklaştırıyor. Allah Hocamız’dan razı olsun, bereketinden istifade etmeyi nasip etsin. Allah o ocak mensuplarının hepsine de bir güzellik, suhulet, bereket, ferahlık versin. Allah doğru yolunuzu müstakim hale getirsin. MaşaAllah.