Baharın genellikle kuzey yarım kürede gece ve gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta bahar ekinoksuyla başladığı kabul edilir. Ancak baharın müjdecileri genellikle bundan birkaç hafta önce belirir. Şubat sonu ve Mart başından itibaren ilk açan çiçekler önümüzdeki bahar günlerinin ilk habercileridir.
Baharda tüm doğa uyanırken çiçekler ve ağaçlar da ne zaman tomurcuklanacaklarını ve çiçek açmaya başlayacaklarını bilirler. Her bir bitki baharın farklı vaktinde çiçek açar. Çiçek açma olayının zamanlaması bitkilerin üreme işleminin başarıyla gerçekleşmesi için son derece önemlidir. Tek bir bitkinin çiçek açması demek hücre içinde bir dizi moleküler sürecin, bitkinin biyolojik saatinin ve Güneş'ten gelen ışığın birbiriyle tam uyum içinde olması demektir. Peki bitkiler ne zaman çiçek açacaklarını nereden biliyorlar?
Bitkilerin canlanmasını söyleyen iç saatleri
Bitkilerin ilkbaharda uyanma kararını nasıl aldıkları sorusu yaklaşık 80 yıldır bilim adamları için adeta bir muammaydı. Bitkilerin bir şekilde günlerin uzunluklarını algıladıkları ve baharın yaklaştığını böyle anladıkları 1930'larda tespit edilmişti. Rus bilimadamları çiçek tomurcuklarının oluşumu için yapraklardan sürgünlerin ucuna kadar florigen isimli gizemli bir kimyasalın salgılandığını düşünüyorlardı. Ancak bilim dünyası çiçeklenme zamanına nasıl karar verdiklerini anlamak için uzun yıllar boyunca kapsamlı araştırmalar yaptı.
Günümüzde artık bitkilerin bir iç saatleri olduğu biliniyor. Bu iç saat Güneş ışığının artması ve günlerin uzamasıyla ayarlanıyor. Bitki içinde fotoreseptör denilen bazı proteinlerin Güneş ışığıyla aktive oldukları düşünülüyor. Fotoreseptör proteinler ışığı biyolojik aktiviteleri harekete geçiren sinyallere dönüştürüyorlar.
Bütün bitkiler baharın ilk günü açmazlar. Yılın farklı zamanlarında farklı bitkiler gelişir. Çünkü hepsinin Güneş ışığı, yağış ve diğer önemli faktörlere farklı oranlarda ihtiyaçları vardır. Her bitki Allah'ın ilhamıyla gelişebileceği en uygun zamanı bilir ve ona göre açar.
Fotoreseptör proteinler bitkiye çiçek açma zamanı geldiğini söyleyince bitki moleküler bir dizi işlem başlatacak bir hareketlenmeye girer. Bitkiler yapraklarında Flowering Locus T isimli bir protein üretmeye başlarlar. Bu protein üretildikten sonra sürgünlerin uçlarına kadar yolculuk eder. Burada bazı mokleküler geçirerek hücrelerin çiçek oluşturmasını tetikler. Günümüzde bilim adamları Rus bilimadamlarının 100 yıl önce öne sürdükleri gizemli bir hormonun Flowering Locus T olduğuna inanıyorlar.
Özetleyecek olursak proteinler başka bir proteinle iletişim kuruyor ve çiçekler olması gereken yerlerde tam da en doğru zamanda meydana geliyorlar. Şimdi böylesine büyük bir sorumluluğu üstlenmiş yapının sadece bir protein olduğunu bir daha hatırlayalım. Çıplak gözle asla göremeyeceğimiz ancak elektron mikroskoplarıyla inceleyebileceğimiz nano dünyaya ait olan bir protein. Ancak bu protein yol bilmeden, gözü olmadan, çiçek, bitki, yaprak nedir bilmeden hatta kendisinin varlığından dahi haberi olmadan tüm bu karmaşık görevleri eksiksiz yerine getirir. Söz konusu bu proteinin ne şuuru ne de bunları yapabilecek ve planlayacak bir aklı vardır. Tüm bunları bir proteini vesile ederek gerçekleştiren Yüce Allah'tır. Şüphesiz Allah'ın sebeplere ihtiyacı yoktur. Ancak bilim adamlarının 21. yüzyıl bilimi ve teknolojisiyle ulaştıkları bilgiler bize Allah'ın sonsuz aklını ve yaratma gücünü bir kere daha gösteriyor.
Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. [Vakıa Suresi, 63-65]
Yeniden canlanan bitkiler nasıl besleniyor?
İlkbaharda ilk çiçeklenen bitkiler soğanlı bitkilerdir. Çünkü aslında baharın ilk günlerinin sıcaklığı bitkiler için uygun besin maddelerini sağlamaya yetmez. Güneş ışığı miktarı filizlerin oluşması için gerekli fotosentez koşulları açısından yeterli değildir. Ancak baharda ilk çiçek açan bitkiler için böyle bir sorun söz konusu değildir. Allah onları hayatta kalmaları için en uygun besin maddelerini, mineralleri ve nişastayı bir yıl önceden depolayabilecekleri bir tür erzak dolabıyla birlikte yaratmıştır. Bu erzak dolabı bitkilerin soğanlarıdır. Bitkilerin mevsim sonunda toprak üstündeki bölümleri kururken toprak altındaki soğanlarında besin depolanır. Bitkiler ilkbaharda yeşillenip çiçeklenmek için soğanlarındaki bu enerjiyi kullanırlar. Enerji depolayabilecekleri soğanları olmayan bitkilerin soğuk kış günlerinden sonra tekrar canlanmak için kullandıkları başka kaynaklar da vardır.
Kış mevsiminde doğadaki bitkilerin birçoğu ölür. Toprağa karışan bu ölü bitkiler topraktaki bakteriler tarafından moleküllere ayrıştırılır. Bu gözle görülemeyen küçücük bakteriler kış boyunca ölmüş bitkileri parçalar, mineral ve besine dönüştürür ve toprağı bunlarla zenginleştirir. Baharda tekrar canlanan doğanın ihtiyacı olan besin ve mineraller işte kış boyu çalışan bakteriler sayesinde toprakta hazırdır. Eğer bakterilerin bu çalışması olmasaydı dünyada yaşam mümkün olmazdı. Allah ayette şu şekilde bildirmiştir:
Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? [En'am Suresi, 95]