Canlı Sohbetler (9 Mart 2018; 18:00)

KARTAL GÖKTAN: İyi akşamlar değerli izleyicilerimiz. Canlı Sohbetler’e başlıyoruz. Hoş geldiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuran’ın yeterliliğine dair açıklamasının ardından sosyal medyadan kendisine tepkiler geldiğini belirterek kimseden korkusunun olmadığını söyledi. “Şimdi de dünkü konuşmadan sonra birileri aynen bu şekilde sosyal medyada konuşmaya başladı. Siz bu fakiri korkutamayacaksınız. Hak neyse ben onu söylemeye devam ederim. Kitabımız Kuran’ımızın İslam’ın hükümlerini sağa sola evirip çevirmeye hakkınız yok. Ve böyle bu tip gözlüklerle bakarak kalkıp da dinimize fatura kesmeye de hakkınız yok” dedi.

ADNAN OKTAR: Şanlı kabadayı sonuna kadar yanındayız. Konuşmalarında da hiç mahsurlu bir şey yok gayet güzel konuştun. Kuran’a da uygun, Resulullah (sav)’in sünnetine de uygun, İslam’ın ruhuna da uygun mükemmel konuştun, gayet doğru konuşman. Yanlış konuştuğunu söyleyen bana gelsin. Neredeymiş? Gayet mükemmel konuştun. Yanlış eksik olan birisi varsa o konuşanlar.

Tayyip Hocam ne diyor? “Kuran yeterlidir” diyor. Allah ne diyor? “Kuran yeterlidir” diyor. Allah’ın dışındakiler ne diyor? “Kuran yeterli değildir” diyor. Tayyip Hocam da diyor ki “ben Allah’ın dediğine bakarım putların ne dediğine bakmam” diyor. Bu kadar işte. Bak “hadis Kuran’a uygunsa alırım” diyor, “sünnet Kuran’a uygunsa alırım” diyor, bitti.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız’ın dünkü konuşmasını tekrar izleyebiliriz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hoca son derece dürüst, samimi konuşuyor. “Allah’ın Kitabı bize yeter” diyor “Kuran’a uygun sünnete de tamam” diyor. Tayyip Hoca Kuran’a davet ediyor. Ben icraya bakarım. Bütün İslam alemini İttihad-ı İslam’a çağırıyor mu Tayyip Hoca? Çağırıyor. Türklük alemini birleşmeye çağırıyor mu? Çağırıyor. Bütün İslam ülkelerine yardımcı oluyor mu? Oluyor. Nerede zalim varsa karşısına dikiliyor mu? Dikiliyor. Türkiye’nin parçalanmasına bütün gücüyle karşı koyuyor mu? Koyuyor. İngiliz derin devletine meydan okuyor mu? Okuyor. FETÖ’yü yerin dibine gömdü mü, şimdi uygunuyla anlatacaktım ama gömdü. Hangi babayiğit yapardı bunu?

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan dinle ilgili Kuran’a uygun olmayan fetvalar karşısında ilahiyatçıların suskun kaldığını söyleyerek “Ne korkuyorsun be kardeşim? İslam ilmiyle mücehhez olan ilim erbabı korkar mı? Çıkacaksın doğru neyse söyleyeceksin” dedi.

ADNAN OKTAR: Çekiniyorlar tabii. Bak Tayyip Hoca’nın güzel yönü orada, bunları hiç kaale almıyor. Ama hocalar hocalardan çekiniyorlar. Aman ne derler, yalnız kalırım üstüme gelirler falan. Hakkı savunamıyorlar o yüzden. Tayyip Hoca da sırtını Allah’a dayadığı için gönlü rahat.

SEDAT ALTAN: Hocam, Sayın Cumhurbaşkanımız bugün bir açıklama yapmıştı sizin yaptığınız açıklamalar paralelinde. “Önce Afrin, sonra Münbiç, sonra Fırat’ın doğusuna da gireceğiz” dedi.

ADNAN OKTAR: EvvelAllah, kabadayıya ne yazar yani. Bu işler cesaret meselesidir, iman meselesidir. Azmettin mi Allah yardım eder.

Ağır bir grip türü salgını varmış. Çok dikkatli olun, çok et yiyin. Ondan sonra sebze çok tüketin, bu aralar çok, Mart’ta olur hakikaten genelde bu aylarda bahara geçişlerde oluyor. Şiddetli grip olabilir. Onun için tava tava et fırına sürdürün gelsin. Hatta hayvanı bütün bütün sürdürün ki daha kolay olsun uğraşmayın. Yahut hayvanı böldürün ortadan iki parça fırına sürdürün. Ekmek gibi yiyeceksiniz o kadar.

Tayyip Hocam’ı Allah koruyup-kolluyor. Görünmeyenler koruyup-kolluyor. Hz. Mehdi (as)’ın, Hz. İsa Mesih (as)’ın, Hz. Hızır (as)’ın sevgisi onun yanında gönlü rahat olsun.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız’ın konuşması şu şekildeydi: “İnsanlar dinle ilgili kime kulak vereceğini, neye itimat edeceğini şaşırıyorlar. Bu konularda konuşma yetkisi benim değil. Diyanet işleri başkanı değilim ama bir Müslüman olarak, üzerinde sorumluluğu olan bir insan olarak dinime getirilen bu zafiyete de tahammülüm yok.”

ADNAN OKTAR: Tabii ki tabii ki. Sen ayrıca cumhurbaşkanısın ululemirsin hakkın da var, öyle bir şey yok. Bir de dini eğitim de almış birisin. Laf onlar “açıklama yapamaz” diyerek falan. Onu söyleyenlere bakıyoruz ağzını yıkamaktan haberi olmayan, yolunda yürümekten aciz bazı sahtekarlar. Cumhurbaşkanısın sen ve ilim ehlisin. Tayyip Hocam’ın özelliği bütün gençliği hep İslam-Kuran’dır. Ömrü boyunca okumuş bir insan. Bir kere mürşit sağlam, Erbakan Hocam’ın dizinin dibinde yetişti. İskender Paşa’dan feyz aldı. Nakşiliğin maneviyatından istifade etti. İmam Hatip mezunu gece-gündüz okuyan birisi. Ayrıca Kuran’ı anlamak zor bir şey değil, dağdaki çoban da anlar, profesör de anlar. FETÖ’cü bazı sahtekarlar “biz anlarız siz anlamazsınız” kafasındalar. Bunların sahtekarlığının sonu geldi, oyun oynamayı bırakacaklar. Tayyip Hocam istediği gibi konuşsun. Konuşmalarında bir hata yok gayet de düzgün gayet güzel. İfade çok net derli-toplu hiç uzatmalarına gerek yok. Ne diyor? “Kuran yeterlidir, Kuran’a uygun olan sünneti de kabul ederiz” bitti. Bunun dışında oraya buraya çekmeye hiç gerek yok çok net bir çerçeve bu. Demagojiye gerek yok çok net.

“Hz. Mehdi (as)’ın sağ pazusunda” diyor Peygamberimiz (sav) “şu iki ayet yazılmıştır.” Şeytandan Allah’a sığınırım “Hak geldi batıl yok oldu, zaten batıl yok olucudur.” Sağ kolunda bu yazıyor diyor Peygamberimiz (sav).

Hz. Ali (kv) minberden şu hutbeyi veriyor: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler” yani fıkıhla ilgili. “Zira halkı helak eden olay alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” Bak dikkat edin “alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” Şu an ne yapıyorlar? Aynısını yapıyorlar. Hz. Ali (kv) uyarmış. Hz. Ömer (ra) diyor ki: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı.” Yani Tevrat’ı bırakıyor kendi yazdıkları kitaplara sarılıyorlar. “Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam” diyor. “Sen misin onu diyen” dediler Hz. Ali (kv)’yi de, Hz. Ömer (ra)’ı da şehit ettiler o devrin yobaz münafıkları. Tayyip Hoca’ya karşı öfkelerinin nedeni bu. Hz. Ali (kv)’nin, Hz. Ömer (ra)’ın üslubunu kullanıyor olması.

Peygamberimiz (sav) diyor ki: “Hz. Mehdi (as) devrinde Yemen ikiye ayrılır” diyor. “Yemen’in kuzeyi ve güneyinde birer fitne çıkar. Yemen halkı yönetimde anlaşmazlığa düşer ve Yemen ikiye ayrılır” diyor. 1400 yıl öncesinden söylüyor aynısı oldu, değil mi?

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Sayın Erdoğan bugün kendisini eleştirenlerin yan gelip yatmalarına da vurgu yaptı konuşmasında. Şöyle diyor: “Şimdi de biz kitabımızdan aldığımız heyecanla aşkla görüyorsunuz şu anda Afrin’e yürüyoruz. Cerablus’a, El-Bab’a da öyle yürüdük. Sosyal medyadan konuşanlar var ya onların dediği gibi hareket etmiş olsaydık biz de yan gelip yatacaktık. Sınırlarımızda bizi taciz edenlere karşı duramazdık” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyorsun şanlı kabadayı devam. Yanındayız evvelAllah.

“Bir gün Hz. Ali (kv)’ye gelirler ‘halk hadislere dalmış, hadis ezberliyorlar’” diyorlar. Hz. Ali (kv) soruyor “gerçekten öyle mi?” diyor “evet” diyorlar. “Resulullah (sav)’den işittim ki, gelecekte vuku bulacak o fitnelerden söz ediyordu. O fitnelerden kurtuluş nedir nasıldır diye Resulullah (sav)’e sordum. Resulullah (sav) dedi ki ‘tek kurtuluş Kuran’dır.’” Gayet net.

Resulullah (sav) diyor ki bak “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” Sahih Müslim’de ve Hanbel’de ve Hanbel’in Müsned’inde. Fıkıh olarak asla olmaz. Kuran’da ne varsa o.

Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler ancak onlara izin verilmedi.” Darimi’nin Es-Sünen’inde.

“Biz hadis yazarken Peygamber (sav) yanımıza geldi ve ‘yazdığınız şey nedir’ dedi. Senden işittiğimiz hadisler sözler Ya Resulullah dedik. Peygamber (sav) dedi ki; ‘Allah’ın Kitabı’ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın Kitabı yanında başka kitap yazdıkları için yoldan çıktılar helak oldular” diyor. Hatip El-Bağdadi, Takyid, sayfa 33. Yine “Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik bize izin vermedi.” Nerede? Sünen-i Tirmizi, Es-Sünen, Kitab’ul İlim, sayfa 11.

Hz. Ömer (ra) diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istemiş. (İbn Abdilberr, Camiu Beyani'l-İlmi )

Mesela o devirde Peygamberimiz (sav) altın moda oluyor, fakir fukara herkes alıyor. Diyor “altın konusunda rekabeti kaldıralım, gümüş ucuz gümüşe ağırlık verelim” diyor “altında rekabet oluyor o da fitne meydana getiriyor yapmayın, şu an bunu kaldıracak durum yok” diyor. Kadınlar falan kavga çıkartıyorlar, işte “niye onu almadı niye bunu almadı?” falan sahabeler de zor durumda kalıyorlar. Onun için “altına önem vermeyin şu an” diyor, ortalık bir yatışıncaya kadar. “Altın haramdır dedi” diyor. Kardeşim, o an için söylüyor onu o an için. 20 yıl sonra, 30 yıl sonra onun geçerliliği kalmaz o an için söylüyor. Mesela savaş var akşam düşman bekleniyor, davul, dümbelek, darbuka eğleniyorlar, müzik, kaval, işte yaylı sazlar neyse. Resulullah (sav) diyor ki “Aman aman sakın müzik çalgı olmasın sessizlik olsun” diyor “dikkatlice dinleyin.” “Tamam müzik haram oldu” diyorlar. Haram etmiyor o an için söylüyor onu, o an için söylüyor, akılsızlık etmeyin. Yani o devrin ortaya çıkaranlarını kastediyorum. Tehlike gidince müzik istediğin gibi dinlersin, ne alakası var? Tayyip Hoca’nın demek istediği bu yani “devrin şartlarına göre durum değişir” diyor. Yani duruma göre güncelleme dediği bu. Sonra biraz vakit geçiyor Peygamberimiz (sav) “çalın eğlenin” diyor “çalgı olmayan düğünü istemem” diyor mesela “çalın eğlenin” diyor “şarkı da söylesinler” diyor. Duruma göre yani. Güncellemeden kastettiği Tayyip Hoca’nın budur. Anlaşılmayacak bir şey yok burada. Yoksa Kuran ayetlerini değiştirelim demiyor. O devirde söylenen sünnetin bir hikmeti oluyor. O geçtikten sonra bir daha olmaz artık o. Mesela Kuran’da yine buna benzer örnekler de vardır. Irmak kenarına Müslümanlar geliyorlar, müminlerin emiri var lider. “Evladım, buradan geçerken bu sudan bir avuçtan fazla içmeyin suyu” diyor. Adamlar kana kana içiyorlar. Kana kana içenler bitaplaşıyor. Bir bildiği var; bitaplaşıyorlar. Bu bir avuçtan fazla su içmeyi haram kılan bir hüküm değildir. O zaman diyeceksin ki sen “bir avuç suyun dışında su haramdır” diyeceksin, değil mi? Kuran’a göre öyle diyeceksin sen bakıp. Güncellenme ne demektir? O, o ana ait demektir o ana ait. Mesela üç sene sonra, bir sene sonra yahut altı ay sonra yahut üç-beş gün sonra durum değişir. Savaşa ve şarta göre söylenmiş bir söz bu.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız konuşmasında bu konudan bahsediyor Adnan Bey. Yaptığı İslam’ın güncellenmesi konusuna açıklık getirerek şunları söyledi Cumhurbaşkanımız: “Biz dinde reform aramıyoruz, bu haddimize de değil. Elbette asla değişmeyen ve değişmeyecek olan kurallar da vardır. Allah’ın yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de açıkça ifade ettiği hükümler asla değişmemiştir değişmeyecektir. Kuran’ı Kerim kıyamete kadar caridir. Ancak bunların uygulamadaki karşılıkları elbette zamana ve şartlara göre değişecektir. Mecelle kaidesidir yani. Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkar olunamaz. Biz içtihatları değiştirmezsek, uygulamaya ilişkin kuralları uygun şekilde yenilemezsek sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz. Müslümanlar sürekli kendilerini geliştirmek durumunda. Peygamberimiz (sav) ‘kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz’ buyurur.”

ADNAN OKTAR: Çok mükemmel Tayyip Hocam nur gibi Müslüman. Çok güzel konuşmuş. Özetle, dışarıda da Tayyip Hoca’ya karşı, Avrupa’da da öyle bir ters bakış oluyor. Onları da her röportajımda açıklıyorum bayağı rahatlıyorlar. İsrail gazetelerine konuştum Tayyip Hoca hakkında gayet rahatladılar. Hahamlarla konuştum rahatladılar. İngiliz, Amerikalı gazetecilerle konuştum rahatladılar. Tayyip Hoca’yı tanıtmada samimi anlatım çok önemli. Bunu benim dışımda anlatan yok. Gayet de mükemmel bu görevi yerine getiriyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’ın sevgisini kazanmak için yapmamız gereken en önemli şey nedir?

ADNAN OKTAR: Allah’ın sevgisini kazanmak için yapmamız gereken en önemli şey Allah’ın büyüklüğünü ve gücünü sözde değil fiili delillerle kavrayıp beynimizin inanmasıdır. Onda zaten mümin Allah’ı hem sever hem güvenir hem bağlanır hem de tevekkül edeyim diye uğraşmaz tevekkül edeyim edeyim diye gerek duymaz zaten eder. Öbür türlü tevekkül etmek için uğraşıyor. Orada tevekkül etmek için uğraşmasına gerek kalmaz zaten tevekkül eder Allah’ın gücünü anladın mı. Ama Allah’ın gücünü anlamak için de biraz düşünmek lazım. Bu asrımızda çok çok rahat mümkün zaten, geçmişte de mümkün. Ama en çok tasavvufta falan insanlar kendini görerek çok anlıyorlar Allah’ın büyüklüğünü, kendinden. Ama şu an atomların yapısından tut bütün kainatın yapısı, işte moleküller hücre şu bu falan hepsi. Buradan da Allah’ın büyüklüğü ve çapını -büyüklüğünün çapı yok da yani anlayalım diye söylüyorum- kavranabiliyor kavranıyor. Ama isteyen daha da geniş kapsamlı kavrayabilir. Bu bir özel ruh halidir. Zaten onu kavradıktan sonra şahıs özel bir boyuta geçer ama özel boyuta geçtiğini hissetmez. O bir korunma boyutudur, özel korunma boyutudur, galip olur. Dünya hakimi olur yenemezsin hiçbir şey de yapamazsın, durduramazsın yani.

47 ülkede 232 gazetede Tayyip Hoca’yı ve hükümeti anlattım överek. Bak 47 ülkede 232 gazetede defalarca. 232 gazete ve 47 ülke. Benim dışımda hükümeti, AK Parti’yi, Tayyip Hoca’yı böyle anlatan, savunan hiçbir yazar hiç kimse yok, Türkiye’de tekim.

OKTAR BABUNA: Yayınlarınızda binlerce defa savundunuz. İngilizce olarak da bütün dünyada izleniyor yayınlarınız.

ADNAN OKTAR: Halen de devam ediyoruz kesintisiz her röportajda bu var, her röportajda. Hükümeti soruyorlar, Tayyip Hoca’yı soruyorlar akılcı bir şekilde delilleriyle bütün samimiyetiyle Tayyip Hoca’yı tarif ediyorum anlatıyorum. Ve muhalefeti, şeytani direnmeyi kırıyoruz elhamdülillah.

Dün neydi? 8 Mart yani Dünya Kadınlar Günü. Büyük bir gün, hayati bir gün. Öyle bir günün kutlanması gerekir tabii ki. Evet dinliyorum. Göreyim.

VTR: Sait Halim Paşa Yalısı’nda 8 Mart yani Dünya Kadınlar Günü Daveti

ADNAN OKTAR: Sait Halim Paşa Yalısı. Kalite, güzellik, zarafet, nezaket, temizlik, klaslık İslam böyledir. Adam kömüş kokuyor, kömüş hareketleri, kömüş ahırı gibi bulunduğu yer, konuşması kömüş sesi gibi öyle adam olmaz. Müslüman kaliteli, klas olacak bu örnekte göründüğü gibi. Güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Azerbaycan ile Türkiye arasını bozmak isteyen kimlerdir?

ADNAN OKTAR: Azerbaycan’la Türkiye’nin arasını bütün dünya bozmak istese yine bozamaz olacak iş değil. Yani çelik parça gibi tek parça. Nasıl bozacaksın? Balistik çeliği al böyle blok çelik, nesini bozacaksın? Hiçbir şey yapamazlar. Azerbaycan’la Türkiye’nin arasını kimse bozamaz. Daha öyle adam anasından doğmadı. Kimse onu yapamaz. Yaparsa da konuşuruz görüşürüz, kanunla hukukla ikna ederiz.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Çağdaş Ses Genel Yayın Yönetmeni Ece Sevim Öztürk, Twitter hesabından Berat Albayrak’ın iki fotoğrafını paylaşarak şunları yazdı: “Sare Davutoğlu’nun elini inancı gereği sıkmayan damat, Bakanlık çalışanı kadınlara karanfil vermiş. Erdoğan ‘İslam’a güncelleme gelsin’ filan diyordu. Damat getirmiş galiba.” Cumhurbaşkanımızı tenzih ederiz.

ADNAN OKTAR: Bir kere Berat modern delikanlıdır, dışa dönük, aydın, aklı başında bir delikanlıdır. Duruma göre tabii ki. Ben mesela bazı hanımlar var elini tutmuyorum. Bu bir nezakettir çünkü onun inancına saygı duyuyorum. Mesela o inancına göre tokalaşmaması gerektiği inancında. Saygısızlık olur orada elini uzatırsan. O, inanca saygıdır, mesela Hristiyan’ın inancına saygı duyarsın, Musevi’nin inancına saygı duyarsın, Sünni’nin de çeşitli inançta olanları var onlara da saygı duyarsın. Mesela o kendine göre haram görüyorsa sıkmaz elini o nezakettir. Ama o helal olarak görüyorsa onun elini sıkar. Berat “benim inancıma göre bu böyle” demiyor, “oradaki insanın inancına göre bu böyle” diyor. Ve “karşımdaki insanın inancına saygı gösteriyorum” diyor. Berat kibar bir delikanlı, nezaketli, kendi halinde bir delikanlı. Çocuğu akılları sıra mahcup edecekler falan. Berat’tan biz ilerisi için çok şey bekliyoruz, bayağı şevkli gayretli nur gibi insan. Hiç uğraşmaya da gayretli olmasınlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sabah kahvaltısında çorba içilir mi?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin canlılığını, neşeni, sevincini. En iyisi o benim canım en iyisi olur. Tabii sabah yemek yiyin. Kahvaltı o laf o, alışkanlık o niye hafif yemek aslında en iyi beslenilecek zaman odur. Böyle etli, peynirli, yoğurtlu böyle güçlü kuvvetli yiyeceksin sabah. En kuvvetli yiyecek sabah yenmesi lazım. Öğlen biraz hafifletilebilir, akşam iyice hafifletilebilir. Ama en güçlü yemek sabah yenmesi lazım. Ama tabii çorbayla da geçiştirmemek lazım. Fakat çorba çok iyi vücut için, Osmanlı yiyeceği. Her zaman çorba gerekir, her sofrada gerekir.

GÜLEN BATURALP: Arkadaşlarımız Sedat Altan ve Seral Köprülü sizi temsilen Şeyh Mehmet Efendi Hazretleri’nin muhterem kerimesi hacı Filiz Adil Hanımın bu akşam izdivaç törenine sizi temsilen katıldılar. Davetiyesini görüyoruz. Bu resimlerde gelin hanım ve damat bey.

ADNAN OKTAR: Allah mübarek etsin.

GÜLEN BATURALP: Arkadaşlarımız Şeyh Mehmet Efendi ve Şeyh Bahaddin Efendi ile birlikte.

ADNAN OKTAR: Ne şeker insanlar bunlar çok sevimliler, maşaAllah. Şeyhimiz çok renkli bir insan, maşaAllah Şeyh Nazım Hocam ve o devam ediyor. Şu nura bak maşaAllah çok güzel. Şeyhimizin nuru üzerine geçmiş. Evlatlarındaki güzelliği görüyor musun, maşaAllah. Şeyhimiz böyle naif olmaya, güzel olmaya çok özen gösterirdi, kaliteli olmaya. Onlar da öyle çok naif, kaliteli ve güzel insanlar, maşaAllah. Ve seyit güzelliği var tabii üstlerinde. Biliyorsunuz hem seyit hem şerifler, Resulullah (sav)’in pak neslindenler. Böyle Avrupai oluyor işte seyitler yani görünümleri öyledir seyitlerin, maşaAllah. İyi, çok çok güzel olmuş. Allah mübarek etsin, Allah yardımcıları olsun. Damatla gelin hanımı da tebrik ediyoruz. İyi çok güzel. Damat yakışıklı, gelin hanım güzel, iyi maşaAllah. Hadi bakayım. Allah yardımcıları olsun, Allah bereketli kılsın nikahlarını evliliklerini.

HÜSNA KARAKUŞ: Başka resminiz daha vardı. Arkadaşlarımız Sedat Altan ve Seral Köprülü Şeyh Nazım Hazretleri’ni küçük kızı Hacı Rukiye annenin oğlu Hacı Mehmet Reşat ile birlikte.

ADNAN OKTAR: Aslan o aslan aslan. Allah ömürlerini uzun etsin. Çok temiz bir aile, çok mübarek insanlar nur gibiler Allah kıyamete kadar aziz etsin onları.

HÜSNA KARAKUŞ: Arkadaşlarımız ihvanlarla birlikte burada.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ne güzel sadakatleri, ne güzel şeyhimizin yanında olmaları. Şeyh Nazım Hocamız’ın ruhaniyetine bağlılar o çok güzel. MaşaAllah, herhalde Avrupa’dan gelenler bunlar da.

HÜSNA KARAKUŞ: Yine arkadaşlarımızı görüyoruz. Kısa bir video vardı.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş, maşaAllah. Allah sağlık sıhhatle hidayetle uzun ömürle onları bereketlendirsin. Ne güzel böyle seyit bir ailenin İstanbul’da olması, Kıbrıs’ta olması. Kıbrıs’ı maneviyatlandırıyorlar, İstanbul’u güzelleştiriyorlar. Allah sağlık sıhhatle, uzun ömürle onları cennette de bizlerle birlikte etsin, inşaAllah.

VTR: Bir işte çalışmak gerekli midir sizce?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben yakışıklılığını senin. Neden çalışmak istemiyor acaba. Canımın içi, eğer sıkılıyorsan bilmiyorum da, eğer ihtiyaç varsa tabii çalışmak iyi olur. Neden istemiyor olabilir? Biraz özgür çalış sen de ne bileyim, sanatçı ol böyle güzel bir şeyler yap onları yapıp satarsın. Sıkılmayacağın bir işte çalışabilirsin. Bazen öyle sıkılıyorlar hakikaten masa başı falan olabilir. Severek yapacağım bir iş olabilir. Sıkıldığın bir işi yapma severek yapacağın bir iş olsun.

Şu an devlet Kuran Müslümanlığından yana olduğunu, modern Müslümanlığı savunduğunu, sahabe Müslümanlığını savunduğunu ve bağnazlığa, gerici, ahmak kafaya karşı kesin tavır aldığını açıklamış oldu. Konu bu. Ki bu zaten klasik Atatürkçü çizgidir bu. Devletin resmi görüşüdür bu. Bu açıklanmış oldu o kadar.

Bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daveti vardı. Oraya beni davet etmişlerdi. Tam gördük ama daha iyi bir görsek daha iyi olur.

Bir de Tayyip Hoca bak Kuran’ın yeterliliğini, sahabe döneminin İslam anlayışını, şeytani, putçu sistemin, gerici, boğucu, İslam karşıtı karanlık sistemin temeline balyozu vurunca bak nasıl bağırıyorlar mucize bu. Bak “Allah razı olsun, Allah sana kuvvet versin, Allah senden binlerce kere razı olsun” diyeceklerine bütün güçleriyle “aman sus” diyorlar. Bu, doğru yolda olduğunu gösteriyor Tayyip Hoca’nın. Sonuna kadar devam. Bir de bunlara hiç ihtiyacı yok. Gereğini yapsın. Hiç. Bu kalitedeki insanlar Türkiye'ye zarar veriyorlar. Avrupa’da da zarar veriyorlar, dünyada da zarar veriyorlar. Bizim başımızı derde sokuyor bunlar. Bunlara bizim hiç ihtiyacımız yok. Hemen gereği yapılsın. Ne gerekiyorsa yapılsın. Bu kalitedeki insanların yüzünden Türkiye çok çekti. Sanatta, estetikte, kalitede, güzellikte, demokraside her şey de çok büyük zarara uğradı Türkiye. Bir avuçlar ama çok büyük zarar verdiler. Bundan sonra buna müsaade etmeyelim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Grip olduğumuzda beyaz et mi kırmızı et mi yemeliyiz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım çok çok çok güzelsin. Allah güzelliğini arttırsın ve çok yakışıklısın. Sakal da çok iyi gitmiş. Yüzündeki ifade de çok sevimli, çok temiz bir insan olduğun, dürüst bir delikanlı olduğun anlaşılıyor. Allah sana uzun ömür versin. Sana cennet nasip etsin. Cennette de dost, arkadaş olmayı nasip etsin. Şimdi bu günlerde benim gördüğüm, duyduğum yeni bir grip cinsi ki mevsimi açısından çok tehlikeli. Biz şimdi bahara ve yaza geçeceğimiz için vücut kış modundan bahar moduna geçiyor. Bu geçim safhasında virüs çok etkili olabiliyor. Her zaman olur bu biliyorsunuz mutattır. Kırmızı et, bol bol et yesinler. Kilo alacağız korkusuna falan da gerek yok. Et kilo aldırmaz. Tatlı yemesinler sadece hamur işi yemesinler. Et ve sebze, salata bolca yesinler. Et yani günde yarım kilo bile yiyebilirler. Ama et, tavuk eti değil. Kırmızı et, ya dana eti yahut koyun-kuzu ama koyun-kuzu daha iyi olur tabii. Aman aman aman. Bir de soğuğa dikkat etsinler üstlerini kalın. Bir de çok yormasınlar kendilerini. Mesela sabah çıkıyor uzun uzun yürüyüş yapıyor, çarşıya gidiyor oradan oraya gidiyor, oradan devlet dairesine gidiyor, oradan bilmem nereye facia kendini yoruyor, ondan sonra iş yapıyor. Vücut direnci feci şekilde kırılır. Aman ha. Dinlenerek hareket etsinler. Uykularına da dikkat etsinler en az yedi saat uyusunlar. İşte Hocamız üç saat uyuyor, dört saat uyuyor. Benimle kimse yarışmaya kalkmasın. Ben bana kalırsa ben üç saat spor yapıyorum daha iyi geliyor bana. Üç-dört saat uyku bana yetiyor. Ama her bünye bunu kaldırmaz. Bak sürekli kola, kahve sürekli içiyoruz ama her bünyeye gelmez bu, tansiyonu yükseltir. Onun için benimle kimse kendini kıyaslamasın. Zararlı diyorsam zararlıdır. Dikkatli olsunlar. Az uyumak iyi bir şey değil. Dört saat uyku olmaz. Bana tamam ama insanlar genellikle yedi saat uyursalar daha iyi olur. Herkes için bu daha iyi. Ve et illaki kırmızı et. Lokantada falan yemeye de gerek yok, evde.

VTR: Hata insanın bir parçası mıdır?

ADNAN OKTAR: Bu tip ne sevimli tip böyle bakayım. Hatta insanın parçasıdır. Hata olmazsa gelişemeyiz.

“Moşiyah Mehdi” diyor Tevrat'ta “kendi görevi için dünyanın yaratılışı öncesinde özel olarak yaratılmış ve hazırlanmıştır” diyor. Daha kainat yokken Mehdi hazırlanmıştı diyor. Daha yani bu patlama, ilk patlama yokken, madde yokken, zaman yokken Mehdi hazırlanmıştı diyor.

“Moşiyah Mehdi insanlar tarafından seçilemez. Çünkü görevi için Allah onu seçmiştir. Moşiyah’ın ruhu seviyelerin en yükseğinden keter, atik seviyesinden gelir. Moşiyah’ın ruhu bizim tutunabileceğimiz bir umut ışığı, neşenin güzel kokusu ve her şeyin en iyisi ile sonuçlanacağı ümididir. (Likutey Halakhot, Birkat HaReiach, 4/21)

“Moşiyah hiç silah kullanmadan dünyayı fethedecektir.” (Siyah Sarfey Kodej 1/67)

Şu dönemde kısa dönem de olsa devlet et fiyatını düşürsün. Kırmızı et fiyatını. Yani şu on beş, yirmi gün için et fiyatını düşürsün. Sonra o telafi edilir. Ne kadar kırmızı et yaklaşık?

DİLEM KÖKNAR: Otuzla doksan arası değişiyor.

ADNAN OKTAR: Otuzsa -doksan çok yüksek de- kısa bir süre yirmiye düşürebilir devlet. Otuzsa yirmiye düşürsün. Bir süre yani on beş, yirmi günlüğüne düşürsün. Şu dönemi atlatsınlar insanlar. Bir de kalın giyinmek. İçte mutlaka kalın yelek giysinler sırtı üşümesi önemlidir insanın. Sırtına yelek yani iç organların üşümemesi önemli. Kol üşürse o kadar bir şey olmaz da ama iç organları özellikle ciğer üşütülmemesi lazım.

Adnan Bey kardeşlerimiz canlı yayınımızı internet üzerinden on dokuz farklı yerden takip edebiliyorlar.

ADNAN OKTAR: On dokuz çok manidar.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ucuz et satışı başlatmış beş gün önce haber çıkmış. Ama bu bazen zaman alıyor böyle değil. Ani düşürülmesi lazım. Mesela Et Balık Kurumu’nda yirmi sekiz liraya satılıyormuş. Bir süre yirmi liraya satılsın kasaplar da dahil. Yirmi liraya satılsın et, sığır eti, dana eti falan işte kırmızı et. Hiç olmazsa on gün falan on gün, yirmi gün satılsın bir şey olmaz yani devlet batmaz. Yurt dışından da getirtilebilir. Çünkü bir salgın var iyi olur.

“Yaratılıştan önce (yüce olan, kutsal olan Allah tarafından) yedi şey belirlenmişti. Tevrat, tövbe, cennet, cehennem, arş, kutsal mescit ve Mesih Moşiyah Mehdi’nin kimliği.” (Babil Talmudu, Pasahim 51:A)

“Dünyadan önce yedi şey yaratılmıştır. Bunlar; Tevrat, tövbe, cennet, cehennem, arş, mescit ve Mesih Mehdi’nin ismidir. Mesih Mehdi’nin ismi hakkında şöyle yazılmıştır: “Kralın Mehdi (as)’ın adı sonsuza dek yaşasın. Güneş durdukça adı var olsun.”” (Mezmurlar 72:17)

Kuran’da da Cenab-ı Allah Enbiya Suresi 105’te, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun, biz Tevrat’tan sonra Zebur'da da: 'Şüphesiz Arz'a (dünyaya) salih kullarım varisci olacaktır' diye yazdık.” (Enbiya Suresi, 105) Bu Kuran’ın ihbarı üzerine Zebur’a baktığımızda Moşiyah Mehdi'den bahsedildiğini görüyoruz. Yani bak Kuran'ın ihbar ettiği yere baktığımızda sadece onu görüyoruz.

Videoyu bir daha göster ama ben müziği ile beraber dinlemek istiyorum. Çok fazla profesör hanım vardı, Türkiye’nin en ünlü profesörleri. Çok değerli profesör hanımlar, onlarla konuştuk tanıştım. MaşaAllah Allah sayılarını artırsın, hepsi çok sevgi dolu, hepsi çok klaslar. Kız arkadaşlarım da hepsi otuz yıllık kız arkadaşlarım, otuz yıllık. Otuz yıldan beri beraberiz, en az otuz yıllık, genç olanlar ayrı onlarla ayrı toplantı yapıyoruz. 19-20 yaş arasında yedi kız arkadaşım daha oldu. 19-20 yaş arasında bak ama kimse göremiyor, ben şu an burada görüyorum ama kimse göremiyor yani evet. Arkadaşlarımız oraya davete gelenler, hemen hemen tamamı en az iki üniversite mezunu, en az iki-üç yabancı dil bilen kişiler ve çok kilit noktalarda görev alan insanlar. Allah müminlere güç kuvvet versin, sayısını artırsın. Allah hepimize İslam’ın hakimiyetini göstersin, Mehdi (as)’yi zahir etsin, Mehdi (as)’ye bizi talebe etsin, İsa Mesih (as)’e bizleri talebe etsin. İslamiyet’in hakimiyetini görebilmek çok büyük bir nimet, inşaAllah o günleri görürüz.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Tuncay Özkan Sayın Erdoğan’ın, “İslam güncellenmeli” konusunu bugün yeniden açıklaması hakkında Twitter hesabından şunları yazdı; (Cumhurbaşkanımızı tenzih ederim) “Erdoğan yirmi üç saatte çark etti. “İslam güncellenmeli” Dinde reform ne haddimize” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor, çark etme yok ki, dinde reform yapalım demiyor ki. Bu adamlar anlamıyorlar mı yani? Bak “Kuran’a uyalım” diyor, “Kuran’a uyalım, sünnet de Kuran’a uygunsa ona da uyalım” diyor, bu kadar. Güncelleme de sünnetin uygulaması, Resulullah (sav)’ın zamanındaki ile aynı olmaz. Mesela Peygamberimiz (sav) farz edelim yerde derinin üzerinde yatıyor farz edelim, sen karyolada yatarsın fark etmez, masada yemek yersin fark etmez bu bir güncellemedir. Aynı hayatı yaşamak durumunda değilsin. Onun bir farziyeti yok çünkü, farz olan Kuran’dır. Mesela binek, Peygamber (sav) binekten bahsediyor, Kuran’da da binekten bahsediliyor ama biz arabaya biniyoruz. Hayır bir kere özünde konu kapanmış daha lafı uzatmaya ne gerek var? Diyor ki, “Sadece Kuran’a uyalım ve sünnet Kuran’a uygunsa buna uyalım” diyor. Burada bitti konu başka bir şey yok. Kuran’ı güncelleyelim demiyor yani Kuran hükümleri değişsin, şekillensin, demiyor. “Sünnet Kuran’a uygunsa uygulansın” diyor. Güncelleme sünnette olur, sünnet olan konularda olur, onu da güncelliyorsun tabii ki. Mesela, sandalet ayakkabı giyeceğine normal ayakkabı giymiş oluyorsun bu bir güncellemedir. Saçına zeytin yağ süreceğine başka bir şey sürüyorsun bu. Yahut mesela o devrin kokusu neyse kullanılan, başka bir koku kullanıyorsun. Mühim olan temiz, güzel kokmak bunlar güncellemedir. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) cübbe giyiyor, sen şimdi ceket, pantolon giyersin bu güncellemedir. Peygamber (sav) de şimdi olsa ceket, pantolon giyer. Bana cübbe getirin demez, bu güncelleme olur. Peygamberimiz (sav) de olsa aynısını yapar. Çok net konuşmuş Sayın Cumhurbaşkanı. Bir; Kuran'a tam uyalım diyor zaten burada konu bitiyor. İki; Sünnet Kuran'a uygunsa ona da uyalım diyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Firavun'un yüksek kuleler inşa etmesinin amacı neydi?

ADNAN OKTAR: O konuya şimdi mi girsek, daha sonra mı girsek acaba? Yüksek kulenin bir amacı var tabii ki bütün o tarz eşhas hepsi yüksek kule yapmıştır. Ama o konuya alt yapısıyla girmemiz gerekiyor. Alt yapısı için önce o resimleri bir göster de.

GÖRKEM ERDOĞAN: Elinde kova ve kozalak olan rölyefler.

ADNAN OKTAR: Kovada ne var, kozalağın ucunda ne var onları konuşacağız sonra. Bu kovayı taşıyan adamların o kolunda ne var, neden o kolunda öyle bir alet var, cisim var? Neden başları hayvan başı gibi? Kama benzeri o yan tarafta bir cisim taşıyorlar iki adet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bazılarında üç, bazılarında iki gibi görünüyor.

ADNAN OKTAR: Üç gibi görünüyor ama aslında iki o. Üçüncüsü o tarz bir şey değil. Çanta.

GÖRKEM ERDOĞAN: Pazubent.

ADNAN OKTAR: Pazubent var evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: İki kolunda da, yine o iki tane kama benzeri.

ADNAN OKTAR: Ve kanat var bunların hepsinde. Yalnız o saç kısmına gel bakayım, saç, sakal kısmına yaklaştır. Bakın dikkat edin onlar da kozalak tazında. Saç ve sakal da kozalak tarzında ve küpe benzeri bir şey var kulağında takılı.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yine elinde kozalak, kolunda saat benzeri bir cisim var bileklik tarzı rozet sembolü. Pazubendi var yine diğer rölyeflerde olduğu gibi. Onun da saçı sakalı biraz önce dediğiniz gibi kozalağa benziyor. Pazubentler, elindeki kova. Yine rozet. Yine sol bacağı açıkta ve yumru benzeri bir mekanik görüntü var. Burada da karşılıklı olarak elinde kova ve kozalak taşıyan yine kanatlı iki figür var. Bunların siz daha önce başına da dikkat çekmiştiniz, kafalarının üzerinde şapka benzeri iki parçalı yapı olduğunu, yine buradaki kanatlara dikkat çekmiştiniz.

ADNAN OKTAR: Ortada bir şema var bakıyor musunuz, orada uçan bir cisim var. Ortadakini göster bak dikkat edersen o DNA molekülü tarzında dikkat ediyor musunuz? DNA molekülünün açılımı tarzında evet.

GÜLEN BATURALP: Burada da yine bir elinde kozalak, başı kartal başı gibi. Mezopotamya dönemine ait M.Ö 883 yılları. Yine burada elinde kovası var, yine sol bacağı açıkta ve yumru benzeri bir yapı var. Daha önceki rölyeflerde gördüğümüz gibi lotus çiçekleri var burada da, yine kanatları var. Belinde yine iki tane kama benzeri cisim var. Burada da saçı yine kozalak benzeri bir yapıya sahip.

ADNAN OKTAR: Bak dikkat ederseniz sağ kolunda ne varsa, sol kolunda da o var o. Vücudu dengeleyen bir yapı dikkati çekiyor. Sağda olan, solda da oluyor.

GÜLEN BATURALP: Yine elinde aynı yapıda kova görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Kovaların biçimi aşağı yukarı hepsinde aynı ama bak şimdi burada dikkat çekecek bir şey var. Bin yıl önce, iki bin yıl önce, üç bin, dört binyıl önce, beş bin, altı bin, yedi bin, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki bin yıl öncesine kadar her yerde kovanın çapı aynı. Binler yıl farklar var, Güney Amerika'da, Asya'nın en uç bölgelerinde, Hindistan'ın en uç bölgelerinde, Afrika'nın uç bölgelerinde aynı heykele rastlıyoruz. Her yere bu kişi ve kişiler gitmiş. Herkes bu kişilerle tanışmış ve titiz olarak kaya kabartması resimler yapılmış, talimatla yapılıyor. Talimat olmadan olmaz. Çünkü şeklini şemailini de söylemiş, mesela şöyle çizeceksin, böyle yapacaksın diye çizdirmiş. Bu kişiler aynı zamanda kule ustası doğru, kule de yapıyorlar. Yüksek kule, yüksek kuleye de gece çıkıyorlar gece. Gece 3 gibi, 4 gibi falan çok yüksek kule. Ve gece 3 ve 4 gibi çıkıyorlar, bu da doğru.

GÜLEN BATURALP: Binlerce yıl önce Ekvator’da olan solda ki rölyefle, sağdaki Mezopotamya’da olan sağdaki rölyef birebir aynı. Kovaların çapından, ellerindeki kozalağa kadar, baş şeklinden, sırtındaki kanatlarına kadar hepsi aynı.

ADNAN OKTAR: Ve arada binlerce yıl fark var.

GÜLEN BATURALP: Ve bambaşka medeniyetler belirttiğiniz gibi.

GÖRKEM ERDOĞAN: Diğer ekrandaki de Hitit Medeniyeti’ne ait, bunun da elinde kozalak, diğer elinde yine aynı ebatlarda, balık şeklinde evet.

ADNAN OKTAR: Orada da balık şeklinde gelmiş.

GÜLEN BATURALP: Yine bir diğer resimde soldaki örnekte burası Amerika'dan bir örnek, kovayı görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Diyorlar ki, “din hiçbir yere gitmemiş.” Dünyanın her yerine gitmiş din, doğru olanı her yerde anlatmışlar. Kaya resimleriyle de bu sabit ve her ülkenin lideri ile bu kişiler görüşmüş. Her ülkenin lideri ile bu tekris merasimi yapılmış. Hiç inkar edilecek gibi değil. Bütün Hitit krallarına yapılmış, Asur krallarına yapılmış, Mezopotamya'daki krallarla yapılmış. Hepsine bu tekris töreni yapılmış. Alınlarında biliyorsunuz çift ikili sivri uçlu yukarı doğru çıkıntılı var. Sivri uçlar biliyorsunuz elektrik akımını ya havaya verir veyahut vücuttaki elektrik dengesini sağlar. Sağ kolunda ne varsa, sol kolunda da aynısı var. Pazubent tarzında metal var sağ kolunda, sol kolunda da metal var. Genelde ayaklar çıplak yani çorap yok ayaklarında.

GÖRKEM ERDOĞAN: Diğer ekranda Asur Medeniyet’ine ait görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Bu yeterli, bunlar yüzlerce var. Anlat anlat bitmez sabaha kadar anlatsak bitmez. Kovanın içinde ne var? Kozalağı neden o kovanın içine batırıyor, kozalağı batırdıktan sonra neden insanların alnının ortasına o kozalağı değdiriyor? Neden bunu yüksek bir kulede yapıyorlar, neden gece yapıyorlar, neden bu kadar elektriğe karşı tedbir alınıyor? Elektriği havaya salacak sistem neden baş kısmında oluşturuluyor metalden, neden pazubentler yapılıyor? Neden koldaki elektriği kontrol edecek sistemler var? Neden ayaklar çıplak? Neden? Sonra onu daha detaylı anlatacağız.

Münafıklar peygamberlere kadın sevgisinden dolayı hep kin duymuşlar tarih boyunca. Etraflarındaki kadınların çokluğuna hep kinle bakmışlar. Hazreti Süleyman (as)’dan tut Resulullah (sav)’tan çık. Hepsinde aynı öfke olmuş münafıklarda. Ve peygamberlerin bolluk ve refah içinde yaşamasına da hep öfkelenmişler. Yani Hazreti Süleyman (as)’ı da kıskanmışlar, Resulullah (sav)’ı da kıskanmışlar. Peygamberlerin başarısını hep hasetle değerlendirmişler. İslam’ı rahatça yaymaları ve etraflarına çok fazla insan toplanması; hep haset etmiş münafıklar, bunlar onlara ağır gelmiş. Peygamberlerin uzun ömürlü ve sağlıklı olmasına hep haset etmişler. Kendilerinin çabuk çökmesine ve peygamberlerin uzun ömürlü olmasına, zengin olmasına. Peygamberlerin yediğine içtiğine her şeyine haset etmişler. Hem Tevrat’ta var hem Peygamberimiz (sav)’in zamanındaki hadislerde var hep haset etmişler. Mesela “bir kuzuyu bir oturuşta bitirirdi” diyor. Helal olsun afiyet olsun. Senin gibi köpek yiyeceğine Peygamber (sav) yesin tabiî ki. Helal olsun ona. Bir de ne yaparlarsa yapsınlar peygamberlere zarar verememişler bu çok kızdırmış münafıkları. Yani dünyayı başıboş zannediyorlar halbuki onlarda o özelliği yaratan da Allah oluyor. Mesela Peygamberimiz (sav) tebliğe hep böyle takva müminleri gönderiyor. Onları göndermiyor, onları böyle daha alt işlerde çalıştırıyor o da onların çok ağrına gitmiş. Mesela develerin altlarını temizletiyor. Koyunların altlarını temizletiyor, ahır temizliği yaptırıyor. Gece nöbetine tutturuyor onları. Ama mesela Hazreti Dıhye’yi tebliğci olarak gönderiyor ve çok şık kıyafetler alıyor ona ama münafıklara almıyor. Münafıklar buna korkunç haset ettiler o devirde Resulullah (sav)’a acayip öfkelenmişlerdi.

Epifiz bezi biliyorsunuz tam başın arka kısmında, oraya dokunduruyorlar kozalağı, o kovaya batırdıktan sonra oraya dokunduruyor. Fakat alnının olduğu yerde işte o tek göz var ya masonluktaki olan tek göz, bu Mısır’daki tarihi kabartmalarda da var tek göz işareti vardır. İşte o üçüncü göz açılıyor o zaman yeni şeffaf bir dünya daha görüyor şahıs, ona işte tekris deniliyor. Yani artık o sırra ermiş oluyor ve dünyayı başka türlü görmüş oluyor. Dünyanın öbür yönünü de görmüş oluyor. Yani görmesi gereken şeyleri de görmüş oluyor. Ama o dokundurmayı tabii beyninin arkasından ensesinden dokunduruyorlar. Var mı onun resmi?

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet var.

ADNAN OKTAR: Görüyor musun? O epifiz bezinin bir görüntüsünü göster beyini. Bak görüyor musunuz aynısı o Mısır’daki kabartmada gösterilen görüntüyle aynı. Doğru mu? Aynısı evet. O işte o zaman üçüncü göz harekete geçiyor. Epifiz bezi yani yüksek bir yerde olması gerekiyor harekete geçmesi için ve gece karanlığında olması gerekiyor. Ensesine dokundurduklarında o sıvıyı, gözünün önündeki o perde kalkıyor ve görmesi gerekenleri görmeye başlıyor. Ondan sonra o gruba dâhil edilmiş oluyor o yönetici kişi. Yani o kadar diyeyim de anlayın. Kozalak, epifiz bezini temsil eden bir cisim. Tevrat’ta bu “paniel” kozalak geçiyor.

Mesela diyor ki Yaratılış 30/31-32’de “Yakup (İsrail): Tanrı’yla (Allah’la) yüz yüze görüştüm ama canım bağışlandı” diyor. Oraya paniel adını verdi. Yakup panielden ayrılırken güneş doğdu” diyor. Kozalak yani. “Efrahim diyecek “artık putlarla ne işim var?” Ben cevap verdim ona; “Bakacağım. Ben yeşil çam ağacı gibiyim. Senin meyven benden olur.”” Yani kozalak benden olur diyor.

Masonlukta bu kozalak kutsaldır biliyorsunuz. Bütün Mason mabetleri kozalakla süslenir. Var mı o resimler?

GÜLEN BATURALP: Mason locası tavanında kozalak.

ADNAN OKTAR: Kozalak görüyor musun? Ölüm ve doğum anında salgılanan bir hormon var. DMT denilen ölüm ve doğum anında salgılanıyor. Doğum sırasında hem annenin hem bebeğin DMT salgılaması artıyor. Bu sebeple DMT ruhun hormonu olarak biliniyor. Ruhun bedene giriş ve çıkışında salgılandığı için. Yani ölümden önce salgılanıyor, doğumdan önce salgılanıyor DMT. Çok derin rüyada da artış gösteriyor DMT. Çünkü DMT ölüm olduğu için çok derin uyku.

İşte o kovanın içindeki sıvı ensesine dokundurulduğunda o görülemeyen manevi dünyayı gören göz açılıyor. Masonlar bu sırrı biliyorlar. Tapınakçılar da biliyorlar bunu. Yani çok üst derecelerde bu sır sunuluyor. O mısır rölyeflerinde falan da görüyorsunuz aynısı demin gördünüz. Bir daha göster.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sağdaki beynin içindeki epifiz merkezinin görüntüsü. Soldaki de gördüğümüz o epifiz bezini temsil eden göz şeklindeki hiyeroglif.

ADNAN OKTAR: Mısır kabartmalarında vardı. Aynısı değil mi?

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet aynısı birebir aynısı maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Masonluktaki bakan gözü göster. Bak orada kozalaklar var üstte görüyor musunuz?

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet iki kozalak ortada da göz. Yine Masonlukta kozalak sembolü. Diğer ekranda da bir diğer sembol kozalak Masonlukta.

ADNAN OKTAR: Yani muhtemelen Hızır (as)’la görüşebiliyorlar ve diğer varlıklarla görüşebiliyorlar. Böyle bir durum yani.

GÜLEN BATURALP: Yine burada da.

ADNAN OKTAR: Bu da bir Mason mabedinden alınmış resim bak aynısı. Başı kartal başı gibi.

GÖRKEM ERDOĞAN: Diğer ekranda da Masonlukta göz sembolüyle ilgili görebiliriz. Yine başka bir resim. Bu doların üzerindeki Masonluk işareti. Burada yine göz Mason önlüğü üzerinde. Masonlukta göz sembolü.

GÜLEN BATURALP: Yine Masonlukta göz sembolünü birinci ekranda görebiliriz.

ADNAN OKTAR: Yine bak o uçan cisim.

HÜSNA KARAKUŞ: Adnan Bey, Başbakan Binali Yıldırım’ın PKK’yla çözüm süreci diyenlere yönelik bir konuşması var. “Mücadelemiz terör bu topraklardan tamamen yok oluncaya kadar durmayacak. Bazen çözüm süreci diyorlar. Buradan müsaadenizle söyleyeyim çözüm mözüm yok. Çözüm, terör örgütünün defolup gitmesiyle Türklerle, Kürtlerle kardeşçe bu bayrağın altında birleşmesidir. Cumhur İttifakı 15 Temmuz’da tankların karşısına dikilen demokrasi gönüllülerinin hissiyatını temsil ediyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Şahane şahane kalıp gibi oturtturmuş helal olsun. Bir daha söyle bakayım dehşet ifade olmuş.

HÜSNA KARAKUŞ: Başbakan Binali Yıldırım’ın PKK’yla çözüm süreci diyenlere yönelik bir konuşması var. “Mücadelemiz terör bu topraklardan tamamen yok oluncaya kadar durmayacak. Bazen çözüm süreci diyorlar. Buradan müsaadenizle söyleyeyim çözüm mözüm yok. Çözüm, terör örgütünün defolup gitmesiyle…”

ADNAN OKTAR: İşte bu kadar helal olsun kabadayıya çok güzel konuşmuş.

Evet dinliyorum.

VTR: Acaba meleklerin duyu organları var mıdır?

ADNAN OKTAR: Yani göz, kulak mı? Var tabii ama gözüyle görmez tabii, kulağıyla da işitmez. Yani süs olarak verilmiştir meleklere. Ağzıyla konuşmaz ama bunların hepsi süsü olarak verilmiştir.

Evet dinliyorum.

VTR: İnsan kendi hakkında olumlu düşünmeli mi?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzelsin sen böyle nasıl sevimlisin sen. Allah seni nuruyla sarsın, sana cennet nasip etsin. Kötü olan her şeyden seni korusun. Çok çok çok güzelsin maşaAllah. Allah seni cennette kardeş etsin. Benim güzel yüzlü yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsan kendi hakkında olumlu düşünmeli mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki güzel yüzlüm niye olumlu düşünmesin? Çünkü hep iyilik yapıyor, güzellik yapıyor falan ama münafık tabii yani ne iyi düşünecek ne kötü düşünecek durumu vardır mahlûk olduğu için. Yani hamam böceği gibidir. Hamam böceğiyle münafığın farkı yoktur. Kafa boşluğu açısından aynıdır.

Mason sırlarını yavaş yavaş açıklamaya başladık. Daha da devam edeceğiz.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Binali Yıldırım, dinimizin sevdirilerek anlatılması gerektiğiyle ilgili şunları söyledi. “Dinimizin en güzel en doğru şekilde öğrenilmesi için bizim kolaylaştırmamız lazım. Zorlaştırmamamız lazım. Dini sevdirmemiz lazım. Korkuyla insanlara din anlatılmaz. İnsanlara dini sevdireceksin. Güzelliklerini anlatacaksın. İslam kolaylık dini, insan aklına, mantığına uymayan hiçbir şey İslam’a da uymaz bu kadar açık. Hurafelerle temeli, mesnedi olmayan bilgilerle hiç kimse din hakkında yargılama yapmasın. Ahkam kesmesin” dedi.

ADNAN OKTAR: Ya mübarek ne güzel senin dilin böyle, ne güzel konuşursun sen böyle maşaAllah. Allah ömrüne bereket versin. Bu konuşman tabii çok hayati, çok çok güzel, tam Müslüman’ca Resulullah (sav)’ın ağzıyla konuşmuşsun. Allah ömrüne bereket versin maşaAllah diyoruz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Başbakanımız’ın çocuk sevgisini gösteren güzel resimler var.

ADNAN OKTAR: Bir de çok müşfik bir insan.

Evet dinliyorum.

VTR: Ruhu olmayan insanlar cehennemde ızdırap çeker mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şöyle yani bilgisayar tarzında çeker. Yani hayvanın tarzında çeker. Hayvan mesela şuurunda olmaz o tarz çeker.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Beyza. Birbirlerini aldatan eşler hakkında neler düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Dünyalar güzeli Beyza canımın içi. Cennet yüzlüm benim Allah sana cennet nasip etsin. Cennette de Allah kardeş etsin. Çok zeki, çok güvenilir şahane bir kıza benziyorsun sen. Boşansınlar güzel yüzlüm o facia. O onu aldatıyor o onu aldatıyor onu diyor değil mi? Bitmiş zaten evlilik. Aldatma fuhuş, haram. O Allah’tan korkmuyor o da Allah’tan korkmuyor nikâh bitmiş. Yapacak bir şey yok. Yani tabii kendileri bilir ama faciayla sonuçlanmış.

VTR: İnsan kendi evinde neden rahat hisseder?

ADNAN OKTAR: Şimdi dış etkilerden korunmuş oluyor duvarlarla, havadan korunmuş oluyor. Sokaktan korunmuş oluyor. Risk azaldığı için, soğuk sıcak etkisi azaldığı için. Rahatça uzanıp dinlenebileceği için. Temizlik yapabileceği için her yönden lehine durum var. Doğal olarak tabii ki rahat eder.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatımızda değişen olaylara karşı üzülmeli miyiz?

ADNAN OKTAR: Sen çok çok güzelsin sen çok. Allah senin nurunu kat kat artırsın, sana sağlık sıhhat versin. Seni cennetiyle sarsın. Kötü olan her şeyden seni Allah korusun. Çok yakışmış bayağı güzel olmuşsun. Benim nurlum ne diyor bir daha söyle bakayım?

VTR: Hayatımızda değişen olaylara karşı üzülmeli miyiz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi mutlaka hayır vardır, o çok lehinedir farkına varmamıştır o. Sakın ha mutlaka hayır vardır sevinmesi lazım. Yani hayır gözüyle bakması lazım.

VTR: Dünyada neden bu kadar savaş var?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini. Severim ben senin nurunu. Güzel yüzlüm savaş; hiçbir ülke, hiçbir ordu, hiçbir asker savaşmaz normalde. Organize edilmesi lazım, organize edilmesi için İngiliz derin devletinin karar vermesi gerekiyor. Bütün savaşları İngiliz derin devleti organize eder. Savaş ortamını hazırlar ülkeler mecbur olurlar savaşa. Deccallar bunu organize ederler tarih içerisinde.

Evet.

VTR: Size bir soru yönelteceğim. Arkadaşlar soruyorlar ben Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde okuyorum. Bizim bölümle ile de alakalı bir sorum olacak. Mesela Hz. İsa (as)’nın asasını yere attıktan sonra yılana dönüşmesi bir mucize olarak görünüyor. Herkes de buna inanıyor. Ama evrim konusunda türlerin bir başka türe dönüşmesi mucize olarak görülmüyor. Acaba bunun açıklaması ne olabilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım ona ait bir delil olsa zaten inanırız niye inanmayalım. Çok makul olur. Allah mesela kediden köpek yapar, köpekten kedi yapar. Fosiller olur çıkar, bakarsın inanırız. Ama yedi yüz milyon fosil var hiçbirinde böyle bir şey yok. Hepsinde mükemmel bir yaratılış görülüyor. Her tür yaratılıyor, yaşıyor, devam ediyor sonra tarih sahnesinden yok olup gidiyor. Bir türün diğer türe değiştiğine dair tek bir tane delil yok. Olmayan bir şeye niye inanalım? Mesela Hz. Musa (as) oldu diyor ama Firavun’un yazıtlarında da var, Tevrat’ta da var binlerce de şahidi var.

Erdoğan’a tepki CHP’den “Ayetleri sorgulamak kulların işi değildir.” Halbuki ayetleri sorgulamıyor ayetlere güvenmenin önemini söylüyor. Kuran’a güvenmenin önemini söylüyor Tayyip Hocam. Diyor ki “Allah’ın Kitabı’na güvenelim, hurafeye gitmeyelim. Eğer hurafe varsa Kuran’la karşılaştırırız Kuran’a uygunsa o doğrudur. Ama Kuran’a uygun değilse o hurafedir” diyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Kübra, Sakarya Üniversitesi’nde öğrenciyim. Türk toplumunun bu kadar geleneklerine bağlı kalmasını neye bağlıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Çok güzel çok da nurlu, çok temiz bir kızsın. Ve medeni cesaretin güzel. Şahsiyetin, kişiliğin güzel, ses tonun çok karakterli, güzel. Güvenilir bir insan olduğun ve çok etkileyici bir insan olduğun hemen anlaşılıyor. Allah sana uzun ömür versin. Cennette de seni bana kardeş etsin Allah. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba ben Kübra, Sakarya Üniversitesi’nde öğrenciyim. Türk toplumunun bu kadar geleneklerine bağlı kalmasını neye bağlıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İyi, geleneklere bağlıysalar bir mahsuru yok. Gelenek zevkli olur, hoş olur. Ama bazen abuk gelenekler oluyor. Ona bağlı kalmak vahim. Mesela kadınlara göz açtırmayan gelenekler var, kadınlara baskı altına alan gelenekler var. Kadınları aşağılayan, onları sürekli töhmet altında tutan gelenekler var bunlar çok korkunç. Rezalet, böyle gelenek olmaz. Bu da korku sistemiyle devam eden bir yapı. O ondan korkuyor o ondan korkuyor. Zincirleme korkuyla bu vakitlere kadar gelmiş. Ama faydalı olan bir gelenek varsa o da baş tacı tabii.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: LGBT derneklerinin de destek verdiği Feminist Gece Yürüyüşü 16. kez İstanbul’da gerçekleştirildi. Yürüyüşe CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da katıldı. Yürüyüşün organize edildiği Twitter sayfasının kapağında homoseksüel paçavraları ve renklerinin olduğu bir kapak var. Nitekim yürüyüşte de pek çok homoseksüel erkek vardı.

ADNAN OKTAR: Bunların bir de doktor, mühendis olduğunu düşün. Hakim, savcı, polis olduğunu düşün. Olayın boyutunu insan o zaman daha iyi anlıyor. Ne kadar ürkütücü bir durum. Allah vermesin.

Evet.

VTR: Akıl mı, güzellik mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım ben sana bir sır söyleyeyim; akıllı olan güzeldir, güzel olan da akıllıdır hiç şaşmaz. Allah’ın kanunu. Ben güzel olup da akılsız olan görmedim. Akıllı olup da güzel olmayanı da görmedim. Varsa göstersinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatımızda sevginin önemi nedir?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, sevgini. Canımın içi, bizim zaten yaratılış gayemiz sevgi onun dışında geriye hiçbir şey kalmıyor. Et, kemik, yağdan oluşuyor insan. Ağaçlar var, yollar var, arabalar var, yiyecek var. Uyku uyuyor insan yani eğer sevgi yoksa hayat cehennem olur. Her şey cehenneme dönüşür. Sevgiden dolayı bütün hayat cennete dönüşüyor. Allah sevgidir, saf sevgidir. Bütün kainatı sevgi için yaratmıştır. Sevgi de dünyadaki en zevkli olan, en güzel olan şeydir. Her gördüğümüz şey sevgi içindir, cehennem bile sevgi için yaratılmıştır. Şeytan da sevgi için yaratılmıştır. Sevgiyi insanlara öğretmek için kıyaslayarak orada insan sevgiyi öğrenir. Bütün kötülükler bile yine sevgiyi öğretmek için Allah tarafından yaratılır. Bütün bu sonsuz uzay her şey atomlar her şey sevgi içindir. Ana konudur sevgi ama şeytan insanları sevgiye direnecek şekilde yaratıyor. Vahşiyane bir şekilde sevgiye karşı insanlar direniyor. Kadınları, erkekleri herkesi direnmeye çağırıyor şeytan ve kitleler de buna uyuyor. Savaş, terör, anarşi ve kanla dünyayı mahvediyorlar. Kirleterek, gericilikle, komünistlikle, PKK’lı olarak, IŞİD’ci olarak dünyayı mahvediyor şeytan. Ama tabii Mehdiyet şu an çok güçlü bir atağa geçtiğini görüyoruz. Tayyip Hocam’ın son açıklaması Mehdiyet açıklamasıdır, bir harikadır çok tarihi büyük bir olay yaşandı aslında, şu an yer yerinden oynuyor. Mehdiliğin damgasını vurdu. Devlet adına Mehdiyet ilan edilmiş oldu. Mehdiyet ahlakı ilan edilmiş oldu, Mehdiyet felsefesi ilan edilmiş oldu. Bak gerici güruhu, cahil cühela bilmeyenler Tayyip Hocam’a karşı olanlar, öylesine olayın içine girenler bas bas bağırıyorlar yer yerinden oynuyor. Güç yetirebilirler mi? Yetiremezler.

İslam demek medeniyet demektir, kalite demektir, nezihlik demektir.

Evet, dinliyorum.

VTR: İstanbul için düşündüğünüz projeler var mı?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm İstanbul’da en çok yıkıma ihtiyaç var. Şu binalar, nasıl yapmışlar bunu, kim müsaade etmiş? Akıl alabilecek gibi değil her yeri mahvetmişler. Nasıl sahipsiz kalmış İstanbul böyle nasıl olmuş? Güzelim şehri ne hale getirmişler? Tamamının yıkılması lazım, yeni bir şehir kurulup İstanbul’da mesela o yeni proje için İstanbul uygun. Şehri o tarafa çekmek lazım. Merkezde olan resmi binaları da o taraflara almak lazım ki, mecburen ilgili kişiler de oraya gitsin. Ferahlasın İstanbul çok korkunç böyle bir şey. Bağlık, bahçelik; tarihi binaları bırakacaksın. Berbat bütün binaları yıkacaksın. Onun yerine Osmanlı konakları, güzel Osmanlı sarayları muhteşem yerler yapacaksın. Oraları da halka açacaksın bu kadar.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Mehmet Şevket Eygi Hocamız Müslümanlara şöyle bir tavsiyede bulundu. “Müslümanlar tek bir ümmet olamazlarsa zillete, esarete, yenilgiye, ezilmeye, rezilliğe, rüsvalığa mahkûm olurlar. Bu devirde dünya kültüründe kâfirlerden ve münafıklardan üstün olmazlarsa da çok korkunç sıkıntılar çekmeye mahkûm olurlar” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor Hocamız hep İttihad-ı İslam’ı savunuyor maşaAllah. Çok mübarek bir insan, çok değerli bir insan ama kıymeti bilinmiyor tabii. Allah ömrünü uzun etsin. İllaki kıymeti bilinecek inşaAllah.

HÜSNA KARAKUŞ: Adnan Bey kardeşlerimiz canlı yayınımızı internet üzerinden 19 farklı yerden takip edebilirler.

ADNAN OKTAR: Şahane ama 19 olması çok acayip, çok güzel.

Tayyip Hocam çok şahane konuştu. Yarından itibaren Tayyip Hocam’a acayip bir destek sağlayalım, püskürtelim ilimle, irfanla, kanunla, hukukla. Tayyip Hocam’ı Allah konuşturdu. Tam bir Mehdi üslubu, tam bir Mehdi terbiyesi, muhteşem, çok güzel, Allah yolunu açık etsin.

VTR: Hz. Süleyman (as) neden atları çok seviyordu?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzelsin böyle maşaAllah, tesettür de sana çok yakışmış, aferin çok iyi yapmışsın. Allah seni koruyup kollasın, sağlık sıhhat versin. Cennet kızı ol inşaAllah, cennette de seninle dost olalım, oralarda gezeriz. Güzel yüzlüm bir tek atları değil kuşlar, karıncalar hepsiyle ahbap hepsini seviyor yani kediler, köpekler her şey var. Tevrat’ta geçiyor maymun bile getirttirmiş. Tavus kuşları, her türlü kuş çeşidi, her türlü karacalar, geyikler dolu sarayın içi, muhteşem bir hayvan sevgisi var. Atlar ayrıca Kuran’da geçiyor. Ama oradaki ifadesi tabii atlara olan sevgisinden genel sevgi anlayışı da anlaşılıyor, genel tutku anlayışı da anlaşılıyor. Kuran’ın üslubu, nezaketli bir üslubu vardır Cenab-ı Allah’ın. Oradaki üslubundan anlaşılıyor, diyor ki mesela “Boyunlarını okşuyordu atların, bacaklarını okşuyordu” diyor ve perde arkasında onların saklanmasından bahsediyor Allah. At perde arkasına normalde saklanmaz. Ama belki onları korumak için, belki zarar gelmesin diye de perdeyle kapatılmış olabilir. Ama tabii çok hikmetli orada kastedilen coşkun sevgidir. Muhteşem bir sevgi anlayışıdır.

GÜLEN BATURALP: Sayın Devlet Bahçeli salı günkü meclis grubunda şöyle bir şiir okudu. “Ellerin yurdunda çiçek açarken, Bizim ile kar geliyor gardaşım. Bu hududu kimler çizmiş gönlüme, Dar geliyor dar geliyor gardaşım.” Sayın Bahçeli ardında da şöyle devam etti “Mustafa Kemal’in 1918’de güneyden Raco’ya taşıdığı karargâhı bir kez daha tecelli edecek. Ama bu defa kolay kolay ricat yani geri verme gerçekleşmeyecektir.” Dedi.

ADNAN OKTAR: Kabadayının üslubu muhteşem maşaAllah. İnşaAllah diyoruz.

HÜSNA KARAKUŞ: Aydınlık’tan İsmet Özçelik Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasını eleştirdi. “Bahçeli alenen Suriye topraklarını işgalden söz ediyor. Bu sözler bölgesel işbirliğine dinamittir. Sayın Bahçeli bu konuşmaları kimin adına yapıyor. Arkasında kim var herkes bunu soruyor. Ondan bunu yapmasını Amerika mı istedi? Bahçeli daha önce de Amerika Türkmen şehri Telafer’i bombalarken sessiz kalmış, Türkiye’yi bölünmeye götüren anlaşmaları onaylamış ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştı. Yani Bahçeli birileri adına görev yapıyor, görev adamı.” Dedi.

ADNAN OKTAR: Ama şimdi orada Bahçeli “Biz burayı işgal edelim Türk toprağı olsun” demiyor. “Oraları güven yurdu haline getirelim, yine Suriye toprağı olsun ama Türkiye’yle dost, Türkiye’yle iç içe, namaz kılınan, oruç tutulan, Türkiye’den oraya gidilen, oradan Türkiye’ye gelinen dost topraklar haline gelsin” diyor. Yoksa; biz orayı ilhak edelim, toprakları Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine katalım demiyor ben öyle anlamadım. Yani mesela Barzani Türkiye’ye yakın, daha da yakın olduğunu düşünün. Orası Türkiye toprağı gibi oluyor. Ama fiilen Türkiye toprağı mı? Değil. Ama çok yakın olursa bir nevi Türkiye toprağı gibi olur. Yani hukuken değil manen bizimle birleşen bir topraktan bahsediliyor.

Yarın görüşelim inşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın tekrar görüşmek üzere inşaAllah.