Canlı Sohbetler (22 Nisan 2018; 10:00)

KARTAL GÖKTAN: İyi günler değerli izleyicilerimiz, yayınımıza hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Biraz hani küfrü, münafıkları kızdırıyor gibi oluyor ama inanın değil, muhabbet oluyor. Adamlar sinirden davul gibi şişmiş ya bu kadar kızacak ne var kardeşim, ne yapıyoruz nihayetinde, kendi halimizde kolamızı içip eğleniyoruz. Yapmayın etmeyin, arada sırada bir nasip düşüyor, elhamdülillah sebepleniyoruz. Ne kadar büyütüyorlar Allah’ım Ya Rabbim. Sportmen bir genciz ne var yani? Spor yapıyoruz.

OKTAR BABUNA: Helal olsun, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Dün Suudi Arabistan Riyad’da Kraliyet Sarayı çevresinde silah ve patlama sesleri duyulmuştu. Ancak Suudi devlet ajansına konuşan Riyad Polis Sözcüsü; “Kentin Kozama bölgesindeki kontrol bölgesinde bir dronun tespit edildiğini ve olayın bu dronun düşürülmesinden ibaret olduğunu” söyledi.

ADNAN OKTAR: Hayır, hayır doğru değil. Benim orada arkadaşlarım var, bağlantım var. Olay yerinden ben bilgi aldım. Gece 22:30’da çatışma başladı çok yoğun ağır silahların kullanıldığı çatışma oldu. Bütün medya, internet hepsi kapatıldı. Haber çıkışı yasaklandı. Yani görüntü akışı imkansız hale getirildi. Bine yakın zırhlı araç ve otobüste asker sevkiyatı yapıldı ve muazzam çatışma oldu. Doğru değil, darbe girişimi oldu. Fakat darbe bastırıldı. Veliaht Prensi kaçırdılar o iyi oldu. Kral ve oğlunu üsse kaçırdılar, bir helikopter düşürüldü. Yani büyük çatışma oldu. İstihbaratıma hakaret istemem. Olay yerinden ben naklen bilgi veriyorum.

OKTAR BABUNA: Siz başlar başlamaz zaten açıklamasını yapmıştınız.

ADNAN OKTAR: Baba filminde var. Orada küçük oğlan haber getiriyor “ben istihbaratıma hakaret istemem” diyor.

Seçime giriyor Meral Akşener.

OKTAR BABUNA: Evet. Grup kurulduğu için seçime girebiliyor.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, siyasette rekabet iyi, bir şey demiyoruz. Türkiye’de demokrasinin olduğunu gösterir. Demokrasinin kilitlenmediğini gösterir. İşte diktatörlük diyor, diktatörlük olsa böyle bir şeye müsaade edilmez. Diktatör böyle bir şeye müsaade eder mi? İflahını keser yani, darmaduman eder. Demokrasinin olduğunu gösteren somut delillerden birisi. Allah hayırlı uğurlu etsin. Ama Tayyip Hoca ilk turda tak direkt başkan, ilk turda açık net. Millet istikrar ister, öyle karmaşık işe girmezler. Müstekrir olmasını isterler ortalığın.

BÜLENT SEZGİN: 15 vekilin istifa ederek İYİ Parti’ye geçmesi CHP içinde eleştirilere sebep oldu Adnan Bey. Bu durumdan memnun olmayan vekiller var. İlhan Cihaner eleştiri yapan kişilerden biri oldu. Cihaner, Twitter hesabında “CHP tüzüğünden eşitlik ve dürüstlük ilkesini paylaşarak 15 vekil transferinden rahatsızlığını gözler önüne serdi. Ayrıca “ÖDP, TKP ve DSP içinde 20’şer vekil isteriz” dedi.

ADNAN OKTAR: Şimdi, CHP’nin içinde de bunun olması gerekir. Yani CHP’de de muhalefet gerekir. Bu da iyi bu da demokrasi açısından iyi. Bunlarda bir şey yok. Ama bu bir şey değiştirmez. Şimdi diyebilirlerdi ki; “arkadaş” işte “partiyi siz devreden çıkarttınız dolayısıyla baskın seçimle kurnazlık yaptınız” falan diyebilirlerdi. İşte diyemezler. Bu kadar açık, basit.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın CHP’li 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Üst aklın marifeti, Pensilvanya’nın tavsiyesi” dedi.

ADNAN OKTAR: Pensilvanya yok, Pensilvanya’yla alakası yok, direkt bir üst akıl diye bir şey var tabii. Ama hiç adlandırmadılar daha hala. Yani üst akılla gidip tokalaşırsan olmaz. Üst aklın yancılarıyla tokalaşırsan olmaz. Yani hoca için demiyorum hoca çok muhterem, çok sevdiğimiz bir insan, genel mantık açısından diyorum. Pensilvanya uşaktır, emir altında olan adamlar. Amerikan istihbaratı, İngiliz istihbaratının emrindeler yani. Amerikan istihbaratı demek zaten İngiliz istihbaratı demektir. Yani o onun bir şubesidir Amerikan istihbaratı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir tane adam silahla ateş etti diyelim. Sağa veya sola, silah sekti benim kafama geldi. Ben öldüm. Adam ateş etmeseydi de ben ölecek miydim?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bir kere çok çok çok güzelsin, çok çok yakışıklısın onu söyleyeyim. Allah güzelliğini daha da artırsın. Saç rengin de doğuştan çok güzel. El- yüz falan süper düzgün. Evet, yine ölürdün. Kalp krizinden bir şeyden mutlaka ölürdün. Mutlaka mutlaka ölürdün, sebepsiz ölürdün, durduk yere ölürdün, bulamazlardı sebebini. Mutlaka ölür. Allah ayette diyor bak “ölecek olan mutlaka ölür” diyor. Yani diyor ki mesela “gitmeyin” münafıklar diyor ki “savaşa gitmeyelim ölürüz” diyorlar. Allah diyor ki “gitmeseniz de mutlaka ölürsünüz” diyor. Kader öyle çünkü.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Hızır (as)’ın bakışları nasıldır?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, ah benim güzelim, ah benim canımın içi. Sen çok çok güzelsin, çok nur gibisin, tertemizsin, Allah sana çok güzel hayat yaşatsın, cennetiyle seni şereflendirsin. Allah nuruyla sarsın. Allah seni bütün kötülerden uzak tutsun. Yani iffetli, böyle efendi, temiz bir kız olduğun hemen anlaşılıyor. Allah inşaAllah cennette kardeş eder. Hz. Hızır (as)’ın bakışları çok keskin ve derin tabii. İnsanlar normalde korkarlar Hızır (as)’a karşılaşmaya, felç oluyorlar yani görenler, acayip korkuyorlar. Yüzünün korkunçluğundan değil de gücü ve imkanlarından çok korkuyorlar yoksa çok mütevazidir Hz. Hızır (as) yani çok garibandır üslup olarak. Çok saygılıdır ama uygulama yaparken yüzünde en ufak bir ifade olmaz. Yani acıma veya merhamet ifadesi olmaz. O melek özelliği işte. Allah adına bir şey yaparken, Allah'ın emrini yerine getirirken, yüzündeki ifade çok masum oluyor.

OKTAR BABUNA: Hz. Musa (as) zorlanıyor dayanmakta.

ADNAN OKTAR: Evet, gayet sakindir. Her şeyde çok sakindir. Genelde de insanların hep itiraz edeceği şeyler yapar. Ama hep de hak, hepsi haktır, hepsi doğrudur. Ve ustalığı çok yamandır Hz. Hızır (as)’ın, yanaşma şekli çok yamandır. Hiç ummadığın şekilde yanaşır.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, aklında şu ana kadar erken seçim konusunun hiç olmadığını, bu kararı tamamen Sayın Bahçeli’nin teklif etmesi üzerine kabul ettiğini açıkladı. “Erken seçim AK Parti olarak bizim prensiplerimiz arasında hiç olmamıştır. Son Cumhur İttifakı’nı beraber olgunlaştırdığımız müttefikimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklaması durumu değerlendirmemizi gerektirdi. Bu kararı böyle verdik. Yoksa önceden böyle bir görüşme sufle etme söz konusu değil.”

ADNAN OKTAR: Canım sufle de eder ne olur? Söyleyebilir de yani devletsin sen niye söylemesin? O da devletin mühim bir elemanı, insanı yani. Devlete ait insanlarsınız. Söylenir, konuşulur suç değil ki bu. Gayet de doğru yaptınız, isabetli yaptınız. Daha da erkene almanızı söyledik. Onu da yerine getirdiniz, elhamdülillah. Tehdidi de söyledim tehlikeyi. Onu da erkenden engellemiş oldunuz. Bak ciyak ciyak bağırıyorlar. Yani aynı iddiayla bağırıyorlar.  

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP ile yaptıkları ittifakın ruhunu kardeşlik ruhu şeklinde tanımladı. “Bu ittifaka tarafların saygı duyması, sahip çıkması, ittifakın iki parti açısından da başarılı olmasını getirecektir” dedi.

ADNAN OKTAR: Milliyetçi Hareket Partisi çok şuurlu bir devlet partisidir, devleti esas alır. Aklı başında bir sistemdir. 5 bin yıllık geçmişi olan, 5 bin yıllık hafızası olan bir partidir. Yani MHP yeni bir parti değildir 5 bin yıllık bir partidir. 5 bin yıllık bir düşüncedir çok eskidir. Tarihin gelişmelerine baktığımızda aynı mantığın olduğunu görürüz. Dolayısıyla doğru, iyi gidiyorlar. Fakat modern bir Türkiye, modern bir Türkiye, modern bir Türkiye bu çok önemli. Kaliteyi ön plana almak, kadın özgürlüğü, başörtülü kadınların bol bol konuşmasıyla kadın özgürlüğü vurgulanamaz. Dekolte hanımlar da konuşsun, plajlarda da insanlar eğlensin, konuşsunlar. Yani bu Akit baskısını milletin üstünden kaldırsınlar. Buna bir önlem alınsın. Çünkü Akit eşittir AK Parti zannediyor adamlar, bilmiyorlar. Halbuki Akit, AK Parti karşıtı bir sistem ama bilinmiyor. Bunun iyi vurgulanması lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Mehdi (as)’ yakın olmak isteyenler en çok neye dikkat etmeli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, Mehdiyet demek çok dürüstlük demektir, yüksek vicdan demektir. Yani vicdanının sesini dinleyen herkes Mehdi talebesidir. Zalim olmayan, vicdanlı olan herkes, yüksek vicdana sahip olan herkes, dürüst samimi olan herkes Mehdi talebesidir istisnasız. İster görsün, ister görmesin. Ama bence Hz. Mehdi (as) sezilir, anlaşılır, anlaşılmaması mümkün değil. Allah kalplere vahyedecek. Ediyor ve edecek göreceksiniz. 2023’lerde konu biter. Ama Türkiye çok böyle hareketli dönemlerden geçebilir. Mesela Suudi Arabistan konusunda ben uyardım. Direkt yapılan askeri darbe, fakat başarısız oldu. Bin araç geldi, bin askeri araç. Bir dron için bin askeri araç gelir mi? Dron nedir? Tek bir otomatik silahla indirirsin. Bir tane silahla iner. Yüz binlerce mermi yakıldı. Nerenin dronu yani? Saray delik deşik her taraf.

BÜLENT SEZGİN: Yine siz son dönemde bahsediyorsunuz “Arabistan’ı bölmeye çalışacaklar” diye.

ADNAN OKTAR: Tabii, helikopter falan düşürüldü, ne alakası var? Sarayı ele geçirmeye kalktılar. Çok tedbirli olmaları lazım ve Türkiye’nin talebi önemli Türkiye dedi ki Tayyip Hocam “Ben orada bir askeri birlik bulundurayım, üssümüz olsun.” “Yok” dediler. Şimdi gördüler önemini. Riyad’da Türkiye’ye askeri üs verilmesi lazım.  Bir tabur asker bulunsun. Yine ağır silahlar da bulunsun Türkiye’ye ait. Mesela on tank, on obüs yeter. Bir de bir tabur asker, bir tabur veya iki tabur olabilir, asker. Yani Kral bir daha gözden geçirsin bu konuyu bak gördü dediğimiz doğru. İngiliz derin devletinin şakası olmaz. Bu bir denemeydi, bu yoklama. “Ne yapıyorlar acaba?” Şimdi ne yaptılar? Askeri üsse saklandılar. Bir dahaki sefere askeri üste karşılık verirler. Yani nasıl kaçacaklarını, ne yapacaklarını öğrenmeye çalıştılar bu sefer. Bu prova. Bir dahaki sefere gerçek anlamda yaparlar. Yani ne getirecekler, ne silah getirecekler ona bakıyorlar, nasıl direnecekler. Olayın ön provası bu. Çok dikkatli olmak lazım.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Kuyruğuyla oynayan bir köpek yavrusu.

ADNAN OKTAR: Köpekler facia bu şekerler. Kediden çok daha hareketliler. İnsanlara ilgi şekilleri çok komik. Kız arkadaşımın köpeği var, kudurmuş gibi böyle. Cam sileceği hani arabalarda var ya böyle cam sileceği onun gibi kuyruk yani sürekli çalışıyor. Burnu da ıslak geliyor ayağına falan yani olaylar böyle tarif edilecek gibi değil. Adam bir saniyede on hareket yapıyor. Ama tabii kedinin lezzeti de ayrı onun da usluluğu falan çok güzel oluyor şekerliği, her birinin ayrı.  

Evet, dinliyorum.

VTR: Sihir hayra nasıl kullanılır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, etkisi yok ki, hayra kullanmak için diyelim ama etkisi yok atıyorlar. Yani sihrin etkisi şöyle; psikolojik olarak adama diyorsun ki sen “sana sihir yaptım” diyor. Ne yaptın mesela? Şimdi mesela “sürekli eşinden uzak durmak isteyeceksin” diyor “sihirden dolayı.” “Aa hakikaten ya bana öyle geldi” diyor. Halleniyor kendi kendine adam. “Domuz gibi geliyor bana yani” diyor. Hallenme başka bir şey değil. Telkinle oluşan, zayıf insanlarda oluşan telkin hali. Yoksa bir etkisi olmaz.  

 Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Amerikalı bir aile yedi yaşındaki yaşlı kedileri Tobi’yi, bakmak istemedikleri için başka bir aileye verdi. Ancak Tobi tam 19 kilometre yürüyerek eski ailesine geri döndü. Eski ailesi kedinin bu sadakatine rağmen onu yine istemedi ve ötenazi yapılarak uyutulması için bir barınağa teslim etti. Barınak sahibi kediyi öldürmeyi reddederek ona yeni bir yuva buldu. Şimdi yaşlı Tobi kedisini çok seven bir ailede çok mutlu bir hayat yaşıyormuş.

ADNAN OKTAR: Ama yani çok büyük zulüm o nasıl bir adammış? Çok şeker bir kedi. 19 kilometre yürüyüp gelmiş. Hakikaten yapıyor, kedilerin böyle bir huyu var. O nasıl yapıyor acaba onlar onu? Allah Allah hayret.

Bu köpek-kedi olayı, aslında dünyanın en büyük nimetlerinden birisi bu olay. Ama insanlar farkında değiller. Hayvanlarla eskiden iç içe yaşamak zordu ama şimdi tıbbın gelişmesi, teknolojinin gelişmesi bunu sağladı Allah'a şükür. Mesela hayvandaki bütün riskler kaldırılabiliyor tıbben. Eve de hayvan alınabiliyor o çok iyi. Eskiden ciddi bir riskti yani tehlikeydi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir kadının güzelleşmek için acil ihtiyacı olan şey nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzelsin. Allah'a çok şükür, saçların çok güzel, rengi de çok güzel, kaşların çok çok güzel, gözlerin kocaman, burnun çok güzel, yüzün genelinde çok anlamlı ve güzel. Dudakların, dişlerin falan çok biçimli, çok düzgün, Allah seni çok çok güzel yaratmış. İnşaAllah cennette dost oluruz, arkadaş oluruz. Yani hakikaten şaşırtıcı güzelliğin, bir de çok sıhhatlisin maşaAllah, cildin çok güzel. Allah seni kötü olan her şeyden korusun, kötü insanlardan korusun. Güvenilir, efendi bir kız olduğun, asil bir kız olduğun hemen anlaşılıyor, çok sevdim seni. Allah seni iyilikle, güzellikle, cennetle sarsın. Bir daha.

VTR: Bir kadının güzelleşmek için acil ihtiyacı olan şey nedir?

ADNAN OKTAR: Tabii şimdi, iki türlü akla geliyor. Bir psikolojik yönü; psikolojik yönü oturmazsa hakikaten güzelliğinin bir anlamı kalmıyor. Psikolojik yönünün oturması için de çok imanlı, akıllı olması lazım. Yani Allah'tan korkması, Allah'ı sevmesi, Allah'ın büyüklüğünü fark etmesi gerekiyor ki yüzüne böyle anlamlı güzel kadın ifadesi gelsin. Derinlik gelsin, sevme gücü olsun. Çünkü kadının en büyük silahı sevgisidir, tutkusudur, o aşk gücüdür en hayati. Kadın demek aşktır. Kadın demek tutkudur, sevgidir yani. Kadın sanattır, güzelliktir. Bu da psikolojik kökenden kaynaklanıyor yani onun ahlakının yüceliği ile ilgili oluyor, tabii bunun mutlaka hallolması lazım. Ama teknik açıdan da sormuş olarak düşünüyorum. O yönüyle bir düşünelim. Fizik açıdan dersek, tabii bir kadında en önemli şey cilttir, cilt düzgünlüğü. Cildinin kusursuz temiz olması, çok çok temiz olması. Spor yapması önemli yani çok şiddetli olmasa da spor yapması önemli. İnsan çünkü aciz yani öbür türlü bozuluyor hakikaten vücudu dağılıyor. Mecburen buna ihtiyaç var, o önemli. Saçlarının çok bakımlı temiz olması lazım yani parlak, diri, güzel temiz saçlar kadın için çok önemli, dişlerinin çok temiz bakımlı olması çok etkileyici güzel, el ve ayakları çok önemli, biçimi falan değil de çok temiz ve bakımlı olması. Çok çok temiz olması, özellikle tırnakları. Aslında elinde renk tonu farklılığı olmaması lazım. Yani bilekle, bilek kısmıyla, elinin renk tonunun aynı olması lazım. El kırmızıysa bu normal bir şey değil yahut koyuysa rengi elin bu normal değil, olmaması lazım. Bakımsız olduğunu gösterir o. Çünkü kızarma ya soğuk suyla çok muhatap ediyordur sabunla falan, alerji meydana gelmiştir. Elinde kırmızılık olmaması lazım. Tırnaklar çok önemli, çok bakımlı düzgün olması gerekiyor. Dudaklarına çok iyi bakması lazım kadınların. Yani kremle falan, çatlak dudakla falan olmaz. Böyle çok yumuşak düzgün olması lazım dudaklarının. Gözleri tabii, bakışı çok anlamlı olması gerekiyor. Ama tabii ben bunu fiziği, orta bir fiziğe göre söylüyorum bunu. Yoksa tabii kadında abartılı fizik tabii ki etkileyici olur da. Ama kadınlarda buna rastlamak nadir oluyor. Çok mükemmel bir fizik pek olmuyor, nadir olur. Yani yüzde beş falan olur, yüzde dört, yüzde beş olur fizik düzgünlüğü, genelde kusurlu olur kadınlar. Allah öyle yaratıyor dünyanın bir acz yönü olarak. Ama bu özelliklerle o kapatılabilir. Yürüyüşü önemli kadının; böyle erkek gibi yürürse çok itici durur. Kadın gibi yürümesi lazım. Gülüşü, kahkahaları kadın gibi olması çok güzel olur. Yani erkek çocuğu gibi yaptığı her hareket aleyhine olur, onun etkileyici özelliğini kaybettirir. Makul, medeni bir cesareti olması lazım. İffet korkusu ile böyle vahşi olmak ürkütücü. Çünkü kadın zaten aklıyla kendini korur. Böyle vahşi bir ürkeklik, vahşi bir teyakkuz kadına yakışmaz ilkel bir görüntü verir. Akılcı, rahat, halim ama tabii kendini çok iyi koruyan, onurunu, şerefini, namusunu akıllıca eskivlerle koruyan olması lazım yani saldırgan bir üslupla olmaz. Ben şimdilik bu kadar diyeyim benim güzel yüzlüme. Allah inşaAllah onunla cennette beni kardeş eder, dost eder. Bir daha göreyim yüzünü. Çok güzel, bayağı güzel, diriliğin, canlılığın. Böyle yeni açmış böyle gonca gibi çok güzel, yeni açmış çiçek gibi çok sıhhatli, çok hoş, güzel bir kızsın. Allah seni hep doğru yolda daim kılsın. Kötülerin dilinden, sözünden, elinden seni korusun Allah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Kadınların sırtlarına yaptırdıkları dövmeden hoşlanıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Mesela bak benim canım çok medeni bir insan. Ben kadın dediğimde bunu düşünürüm. Özgürce konuşabilen, kendine baskı yapmayan bunun çünkü bir mahsuru yok. Ödleri kopuyor çocukların o kadar korkutmuşlar ki; hiçbir şeyi konuşamayacak hale getirmişler. Konuşur konuşmada bir şey yok ki. Karşısındaki insan aklı başındaysa tamam. Aklı başında değilse zaten tedbir alsan da kurtulamazsın. Mutlaka uzak duracaksın. Yani temkinli konuşma deli adamı daha da delirtir, çok tehlikeli. Dengesizse mutlaka uzak durulması lazım. Selam, Aleyküm Selam o kadar yani uzak durmaları gerekiyor. Ben canımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Kadınların sırtlarına yaptırdıkları dövmeden hoşlanıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi kadında dövme tabii mutlaka etkileyici oluyor, çok çok güzel oluyor. Sırtta tabii çok heyecan verici olur yani zahire göre ama sırtında o ayrı bir zenginlik olmuş oluyor onun. Gizli bir güzelliği olmuş oluyor, özel bir güzelliği olmuş oluyor o yönüyle çok etkili. Mesela böyle süslü bir kuş diyelim, tavus kuşu gibi bir kuş kadının sırtında, acayip ihtişamlı durur. Güzelliğine güzellik katar tabii ki. Çok çok etkileyici olur. Bakımlıysa da sırtı çok temiz bir kadında, onu çok etkileyici hale getirir. Ama böyle nüfus cüzdanı gibi dövme olmaz. Babasının adı, dedesinin adı, doğum tarihi, kilosu, nerede doğduğu artık insaf yani bu yakışacak bir şey değil. Yanlışlıkla da yaptıran varsa da üzülmesin onu düzeltilebilir. Bir şekle sokulabilir düşünürse onu düzeltebilir ama gerçekten hiç olmaz. Nazım Dedem diyor. Mezar taşı mı üstün senin? Öldü mübarek diyor, hatırasını üstüme yazdım diyor. Resmini de yap bari de. Var ya öyle evler eskiden giderdik öyle dedesi, ebesi hepsinin resimleri olurdu. Şu Şevki Dedem, şu Nazmi Dedem böyle, mezarlıkların resimleri var. Bu çok kötü bir gösteriş olmuş oluyor. Bazı insanlar yapıyorsa onlara ben saygı duyarım gerçekten samimi yapıyorsa ama samimiyetsizler için ayıp yapıyorlar diye düşünüyorum. Özetle kadına dövme çok çok yakışıyor. Bence öyle az da dövme değil. Bir spor yapmaları çok yakışıyor, solaryum da yakışıyor ciltleri eğer uygunsa çünkü; sıhhatli bir cilt oluyor çok fazla değil ama makul bir ölçüde. Cilt kadında çok hayati bir konu, ama sırtta dövme, kolda dövme tabii çok çok güzel iyi seçmek lazım. Dövmeler bilek kalınlığında simsiyah dövmeler olmaz. Mesela bir helezon var bütün kolunu sarmış simsiyah boya, bari badanayla boya yani. Öyle dövme mi olur,  bu nasıl bir zevktir böyle? Üç santim kalınlığında desen mesela; yuvarlak, zikzaklar falan, elektrik çarpma böyle dövme olmaz. Benim güzelimi Allah bana cennette arkadaş etsin, dost etsin. Çok nezih, çok kibar, çok kaliteli kadınsın. Kıyafetin çok yakışmış, takın çok güzel. Yüzün kusursuz güzel, çok zarif, çok hoş bir hanımsın. Allah seni koruyup kollasın, hayır içinde yaşatsın. Çok değerli bir insansın. İnşaAllah Allah sana uzun ömür versin, ama cennette beraber olmamız hayati çünkü; ben seni çok severim. Cennette çok konuşuruz, sohbet ederiz inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Endonezya’nın Açe eyaletinde, fuhuş ve evlilik dışı ilişki suçlamasından yakalanan 8 kişiye kırbaç cezası verildi. Cezalar dün şehir meydanında infaz edilirken, izlemek isteyenler izdiham oluşturunca, güvenliği sağlamak için askerler çağrıldı. 11 kırbaç cezası alan kadınlardan biri, beşinci darbeden sonra fenalık geçirdi. Acıya dayanamayan kadına su verildikten sonra kırbaçlanmaya devam edildi. İşkenceyi izlemek için en ön sırada yer tutan insanlarınsa fotoğraf çekme yarışına girildiği görüldü.

ADNAN OKTAR: Bir kere bunun tespiti mümkün değil, orada bir samimiyetsizlik yapmış olabilirler. Dört şahit gerekir fiili cinsel ilişki anında, pencereden falan girmeyecek. Kapıdan şahıs kendi gönlüyle kapıyı açıp içeri girmesi lazım. Pratikte bunun yakalanması mümkün değil. Bunda bir gariplik var. Bunun bir incelenmesinde fayda var buna bir bakalım. Hileyle yapıldıysa bu geçerli olmaz, hile yapıldıysa. İkincisi öyle hayvan gibi vurulmaz, Kuran’da öyle bir ifade yok. Hatta Allah diyor ki; “Yüz deste sap yap, yüz tane çubuk al bir kere vur ama sözünü yerine getir” diyor Hz. Eyüp (as)’e, bak yüz tane sopayı alıyor ince sopayı, Allah’ın hükmü yerine gelsin diye. “Yüz sopa atın” diyor ya Allah, o da yüz sopayı bir araya getiriyor, ayet Kuran ayeti. Ama yeminini bozma diyor Allah. O yüz sopayla alıp bir kere şöyle vuruyor, yemini yerine geliyor. Böyle vahşiyane hayvana vurur gibi vurulmaz. Allah öyle bir şey demiyor. Orada usulendir, bir de millete de seyrettirin de demiyor Allah. Diz çöktürün öyle bir şey demiyor, öyle hüküm yok. Zaten bunun tespiti imkansız. Çok çok zor, hadi tespit edilse bile bu en fazla iki şahidin huzurunda yapılır, iki şahidin. Şamata yapılacak bir şey yok. Usulen yüz kere vurulur. Yani bir çubukla da olabilir, Allah onu ağır yaralayın, öyle öldüresiye dövün demiyor. Bize bırakmış, dolayısıyla bu vahşiliğe gerek yok. Karşısına geçip bir de kameralarla falan bunlar münasebetsizlik ve görgüsüzlük, Müslümanlığı anlamamayla ilgili işte gelenekçi İslam’ın faciası, sevgisiz İslam anlayışının facia görüntüleri. Rezalet daha Türkçesi. Mesela; o adam kendi kızı olsa öyle vurmaz. Kendine vurulması istense onu da o istemez. Ne mecburiyetin var Allah öyle bir şey diyor mu? Hayvan gibi mi vur diyor? Kuran’da örnek de göstertmiş Allah daha kafan basmıyor mu buradan? Bak diyor ki; yüz sopayı bir araya getir, yeminini bozma dokundur şöyle vur yeminin yerine gelsin diyor. Bunlar vahşet peşinde, orada amaç utandırmak, Allah’ın kastettiği amaç utandırmak. Bütün milleti toplayıp rezil etmek değil. Nerden çıkarıyorlar bunlar bu kafayı?

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Antalya’dan kardeşlerimizin size bir mesajı var. “Antalya’dan Selamlar. Hocamızı zevkle izliyoruz, inşaAllah”.

ADNAN OKTAR: Severim ben onları. Allah hepinize uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Allah şevkinizi kat kat artırsın.

GÜLEN BATURALP: Selam vermişler.

ADNAN OKTAR: Aleykümselam. İnşaAllah, cennette de kardeş oluruz. Sohbet ederiz. Cennette de sebze olacak. Biber, marul falan her şey olacak ama cennetinki kendi elinizle toplayacaksınız. Çıtır çıtır taze, burası gibi olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’ı en içten sevgiyle anmayı tarif eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Canım benim o kadar seviniyorum ki sizi görünce. Başörtünüz benim çok hoşuma gidiyor ve çok takdir ediyorum. Çarşaf olarak, cilbap olarak örtündüğünüz için ve ibadet olarak. Bir de genç yaşta yaptığınız için sizleri kat kat fazla seviyorum. Allah seni nuruyla sarsın, çok güzel kızsın. Çok efendi görünüşün de çok güzel bir hayatla seni Allah yaşatsın. Cennette de inşaAllah dost, arkadaş etsin seni. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Allah’ı en içten sevgiyle anmayı tarif eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o tabii sözlü bir ifadeyle olmaz. “Ya Rabbi, ben Seni çok çok çok seviyorum” desen bu onu ifade etmez. “Aşkla, deliler gibi seviyorum” desen yine ifade etmez. Yani Allah’a sevgiyi ifade edecek bir kelime yok yani bir cümle yoktur. Bir anlatım tarzı yoktur yani onu anlatamazsın. O kalpte olan bir şeydir. Güzel gördüğümüz her şey Allah’tır. Güzel olan her şey Allah’tır. Hepsi Allah’ın tecellisidir. Yaşadığımız bütün aşklar Allah’tır. Bütün yaşadığımız sevgiler Allah’tır. Hepsi Allah’a ait sevgilerdir. Bütün sevgilerin bütünü Allah’tır, Allah’a aittir. Dolayısıyla mesela ben birine diyorum ki, “Aşık oldum, çok seviyorum” diyorum. Allah’a aşık olmuş oluyorum. Mesela kediyi seviyorum, Allah’a aşık olmuş oluyorum. Allah’ı seviyorum. Hepsi bütün otlar, bitkiler, çiçekler hepsi öyledir. Bütün sevgilerin toplamıdır ve ana kaynağı ve tek sebebidir. Gerçek sebebidir ve bu doğrudur yani bu Allah’a iltifat olarak yapılmaz bu. Teknik bir gerçektir bu yani bilimsel bir gerçektir. Bir daha.

VTR: Allah’ı en içten sevgiyle anmayı tarif eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o şöyle olur, önce her zaman söylüyorum bir kere samimi olunur. Samimi olunduğunda insanın üzerindeki anormal olan bütün dalgalar kalkar. Anormallikler kalkar yani negatif dalgalar üzerinden gider. Vücutta bir hafifleme ve rahatlama olur yani vücut dengeli olur. Böyle mutmain hale gelir. Bir inşirah meydana gelir. Ferahlık meydana gelir. Ama bunu en uç safhada yapmak lazım yani kusursuz samimi olunması lazım. Yani küfürden gelen ahlaksızlıklar, basitlikler, kindarlıklar, nefretler, laf sokmalar, pislikler hiçbirinin olmaması lazım. Yani insan üzerine pislik bulaştırmayacak. Bütün pisliği temizleyecek üstünden ve arı, duru bir kafası olacak. Ondan sonra Allah’ın büyüklüğünü düşünecek birkaç noktada da düşünse hemen fark eder. Ki Allah atomu bile bize bir nimet olarak sundu. Oradan anlamamızı sağladı. Büyüklüğünü kavrayınca bu sefer garip bir varlığa dönüşür insan. Yani metafizik bir varlığa dönüşüyor. Var ya bu filmlerde öldüremiyor bir şey yapamıyor. Onun kat kat fazlası düşünün. Yani metafizik varlık olur ve her dediği olur o insanın. Ama her ne diyorsa yani kesintisiz. Bana birisi gelsin desin ki “ben dedim ama olmadı” mümkün değil mutlaka olur. Çok büyük mucize değil mi bu? Ama bütün hepsini Allah için isteyecek. Sadece onun sevgisi için isteyecek. Bak diyor ki Allah, “hepsini yaparım” diyor. Ayet var. “Ne isterseniz yaparım. Ama Benim için istediklerinizi yaparım” diyor. Yani “Beni severek yapıyorsanız hepsini yaparım” diyor. Bana dünyada bir kişi gelsin “ben dedim de olmadı” desin. Böyle bir insan yoktur. Mutlaka olur, kendimden örnek veriyorum ben. Ben Ankara’dan otobüse bindim geldim. Tek başınayım. İslam’ın hakim olmasını istiyordum. Darwinizm’in yıkılmasını istiyordum. Homoseksüellikten tabii insan nefret ediyor doğal fıtraten Allah öyle yaratıyor, onunla mücadele. Bir derin devletin farkındaydım onunla bir mücadele. Allah hepsini meydana getirdi. Ama ne istiyorsam; zenginlik, imkan. Mesela kadınları çok seviyorum Allah dünyanın en güzel kadınlarını nasip etti. Tutkuyu çok seviyorum. Allah en derin tutkuları nasip etti. Mesela doymuyorum sevgiye Allah sürekli getiriyor seveceğim. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Allah’ı en içten sevgiyle anmayı tarif eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii bu insanların niyetine göre değişir. Bunda tabii bir limit yok. Allah’ın sevgisini Allah sonsuz yaratmıştır. Yani geliştikçe gelişir. Mesela kadın gözünde de Allah öyle tecelli eder. Kadınlar aslında sevgiyi tam güç olarak gözlerinde göstermiyorlar. Tam gösterseler öldürücü bir güce çıkabilir bir kadın. Yani kahredici bir güce çıkarabilir. Yani belirli bir derecede kadınlar sevgiyi veriyor. Yani akıl almaz yükseltebilir. İşte Allah’ın gücü o, Allah’ın sevgi gücü. Orada o şekilde tecelli etmiş oluyor. Dolayısıyla sonu yoktur. Yani şu bizim Luna bile acayip tatlı odaklanarak bakıyor. Çok şeker kucağıma alıyorum aynada bana bakıyor. Büyük bir dikkatle böyle bakıyor bakıyor acayip şeker. Benim güzel yüzlüme ben kısmen anlattım ama zaman zaman da inşaAllah detaylı anlatırım. Allah seni kötü olan her şeyden korusun. Sana uzun ömür versin. İnşaAllah, cennette de kardeş oluruz.  Allah’ı sevdiğin için Allah da seni hep koruyacak kollayacak göreceksin. Ama zorluklarla karşılaşabilirsin, sabret. Sakın Allah’a darılma hiçbir yerde ve hiçbir zaman. Seni çok sevdim. Allah senin yardımcın olsun.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Ankara’dan kardeşlerimiz mesaj yollamışlar. “Selam, çok sevgili Hocamız. 22 Nisan Pazar günü Ankara’daki kardeşlerimizle sizin vesilenizle Kuran’dan öğrendiklerimiz üzerine sohbet ettik. Sizi çok seviyoruz her zaman yanınızdayız. Dualarınıza talibiz.”

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Allah hepsine hayır, bereket, sağlık, sıhhat versin. Güzellik versin. Kuran’ın üslubu serttir. O bir güzellik işte Allah’ın nimeti. O sertlik sevgiyi en mükemmel sağlayan zemindir. Mesela Hristiyanlıkta İncil’de bu yoktur. İncil’de sert ifade yoktur. Hep sevgi ifadesi var. Ama gerçek sevgiyi elde edemiyorlar. Bak hep dinsiz oldular. Boşaldı kiliseler falan. Demek ki o sert üslubun, o Allah’ın tehdidinin, Allah korkusunun üstündeymiş demek ki Allah sevgisi. Allah bunu gösterdi işte insanlara. Diyorlar ki Kuran’ın üslubu çok sert. Hakikaten hangi sayfayı açsan hep serttir üslubu. Ama en mükemmel sevgiyi sağlayan da Kuran. Peki nasıl oluyor bu? Demek ki Allah korkusu olmadan sevgi olmuyormuş. Allah korkusunu sağlayan mükemmel bir kitaptır Kuran. En asıl ihtiyaç olan konuyu halleder Allah. Allah sevgisini halleder. Allah korkusunu halleder. Nasıl halleder? Şiddetli Allah korkusu vererek. Hep tehditler vardır. Ki ancak insanlar dengeleniyor. Ama İncil’de bu yoktur. Çok nadirdir tehdit. Çok çok nadir. Ne oluyor? İşte bu hal oluyor. Homoseksüel papazlar, homoseksüel rahipler, oğlan çocuklarına, erkek çocuklarına tecavüz etmeler, kiliselerin bara, pavyona, diskoya dönüşmesi. İslam çığ gibi gelişiyor, Hristiyanlık çöküyor. İşte aradaki fark bu. Kuran’ın bereketi, derinliği buradadır. Allah Kendini böyle gizler. Derinliği böyle elde ettirir.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sevimli bir ördek.

ADNAN OKTAR: Yani o delikanlıya da helal olsun. O sevgisi çok güzel. Ama bilmiyorum bu ne yapılır yani durum çok çaresiz. Bir de bu insanı zorlayan bir şey. Ona çare yok yani. Mesela kedide insan zor durumda kalıyor. O köpek Patik var. Onun var mı resmi göstersene.

GÜLEN BATURALP: Tabii hazırlayalım.

ADNAN OKTAR: Ben böyle komik köpek görmedim. Çünkü çok uslu duruyor normalde boncuk gibi. Bir yanına yanaş yani ne yapacağını tespit etmek mümkün değil. Ayağının altında fırıldak gibi dönüyor. Kafasını sürüyor, ellerini sürüyor. Yani bu kadar çılgın köpek ben hayatımda görmedim.

EBRU ALTAN: Luna’yı şapur şupur yalıyor.

ADNAN OKTAR: Luna’nın yalamadık bir yerini bırakmamış. Hayvanı mecbur yıkadık yeniden. Nereden icap ediyor yalaman?

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Kore Yarımadası’ndaki barış girişimlerinin ilerleme kaydetmesiyle Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un artık nükleer füze denemesi yapmalarına gerek olmadığını açıkladı ve nükleer denemeleri durdurma kararı aldı.

ADNAN OKTAR: Dombili akıllanmış demek ki artık. Yani daha da akıllanmış. Akıllıydı zaten de daha da akıllanmış. Bir daha bakalım.

GÜLEN BATURALP: Kore Yarımadası’ndaki barış girişimlerinin ilerleme kaydetmesiyle Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un artık nükleer füze denemesi yapmalarına gerek olmadığını açıkladı ve nükleer denemeleri durdurma kararı aldı.

ADNAN OKTAR: Yani yapar da öyle çaktırmadan yapar. Yapar rahat durmaz. Ama tip çok komik. Hayır, bir de millete de mecbur dayatıyormuş. Diyormuş “siz de böyle kestireceksiniz.” Bütün Kore’nin kafa böyle.

Sayın Devlet Bahçeli’nin hanımlara gösterdiği titizlik, sevgi çok güzel. Yanındaki hanımlar hep başı açık hanımlar. Tayyip Hocam da zaman zaman böyle bir durum oluştursun. Yani oluşturuyor ama daha çok oluştursun. Çok hayati bu yani çünkü insanlar tedirgin olur öbür türlü. Başı açık bizim milyonlarca kadınımız var. Plaja giren milyonlarca insanımız var. Yani Akit kafasına hükümet, tavır aldığını göstermesi lazım. Gerçi Tayyip Hocam tabii zor durumda kalıyor şimdi bunlarla uğraşmak da zor. Seçim arifesi bunlarla yani işi zor tabii. Hele şu Tayyip Hocam’ı bir seçtirelim de sonra düşünürüz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Aşık olduğunuz kadınların özellikleri nelerdir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bunu bana sen niye yaptın? Sen çok çok güzelsin, sen çok. Hayret edilecek şekilde güzelsin. Yani ne diyeyim bilmiyorum ki. Boğuldum kaldım güzelliğinde. Bir kere şu gözlerinin güzelliği muhteşem, yeşil gözlü ve iri yeşil gözlüsün. Burun hokka gibi, kaşlar çok güzel, alın çok güzel, yanakların, dudak biçimin, çenen, kulaklar her şeyin çok güzel ve medeni, modern bir kızsın. Ve güvenilir bir insansın. Yüzünde de tertemiz bir ifade var. İşte Akit kafasına Türk gençliği bir tokat. Hepsi böyle maşaAllah. Hepsi aydın, hepsi medeni, hepsi dışa dönük, sevgi dolu ve tertemizler. O kadar sevindim ki güzelliğine maşaAllah. Allah sana çok uzun ömür versin. Cennet nasip etsin. Cennette bir an yanından ayrılmayacağım, söz. İnşaAllah. Allah ikimizi de arkadaşlarımızı da hep cennette birlikte eylesin. İnşaAllah. Şimdi seni bir daha dinleyeyim.

VTR: Aşık olduğunuz kadınların özellikleri nelerdir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere en başta dürüst olmak tabii. Samimi, dürüst olmak. Beni çok yıldırır o. Yani dürüst olmayan bir kadın çünkü tehlikeli demektir. Çünkü ben kendimi mi koruyacağım ona sevgimi mi sunacağım? Belalı bir kadın olmak çok korkunç. Dürüst olması lazım. Hayır, prensipleri falan olur şu bu ama dürüst olması, oyuncu olmaması. Yani tuzakçı olmaması lazım. Özetle samimi olması. Samimi olması, iyi niyetli olması lazım. Tabii akıllı olması muhteşem yani akıllı bir bakış, akıllı bir göz nefes kesici bir şey bir kadında. Yani keskin bir akıl, ben diz çökerim öyle bir kadının önünde. Yani muhteşem bir şey. Çok temiz olması yani bedenen çok temiz olması. Tabii ki deli bir ruhu insan daima arar. Yani ruh eğer deli değilse sevgiyi bilmiyor demektir. Ruhta coşkun bir sevme duygusu vardır. O sevme duygusu zaten delidir. Deli olunca da uçsuz bucaksızdır. Yani sınır tanımaz ve sanatçı ruhludur seven. Aşığın ana vasfı sanatçı ruhlu olmasıdır. Sevgiye doymamasıdır. Güzelliğe doymamasıdır. Güzelliği çok zengin almasıdır. Her yönüyle almasıdır. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Aşık olduğunuz kadınların özellikleri nelerdir?

ADNAN OKTAR: Allah’ım hayret ne kadar güzel? MaşaAllah. Her yeri tertemiz dişleri falan çok güzel. Allah onu korusun, inşaAllah. Beden temizliği tabii çok hayati bir konu. Anlayışlı olması. Beden uyumu olması yani yürüyüşüne, konuşmalarına dikkat etmesi, zekice konuşması. Konuşmaktan korkan bir kadın beni çok tedirgin eder. Yani risklidir, ben gerilirim öyle bir şeyden. Çok ürkütücü bulurum. Yani sürekli susan bir kadın tuzak kurdu demektir. Ben tuzaktan çekinirim. Çünkü dürüst, samimi ise neden susuyor yani saklanacak ne var? Nihayet kendi kontrolünde bir konuşma yapıyor. Ondan bile korkacağı ne var? Ne kadar tehlikeli ki de o kadar gizli olması gerekiyor? O kadar kendini kasması gerekiyor, değil mi? Dolayısıyla tehlikeli değilse rahatça konuşması lazım. Nedir ağzından kaçırmasından korktuğu şey? Kaçırsa da ben zaten onun dostuyum. Yani ben kadınları çok severim. Onların sırlarını her zaman sakladım. Hiçbir kadının sırrını ben faş etmedim. Yani çok ciddi zalim olmadıktan sonra ben bir kadına karşı kendimi korumam. Asla yani öldüreceğini bilsem yine korumam. Ama var gücüyle saldırıyorsa tabii ki mecburum yani kendimi korumaya. Başka türlü bir imkanım olmaz. Yoksa kadına karşı benim hiçbir tavrım olmaz. Özetle kadın uçsuz bucaksız bir deniz gibi. Yani her şeyi güzel, her şeyi tatlı. Korumacı ruhluyum ben kadınlara karşı. Yani kabadayı ruhluyum o yönde. Ben kendimi hiç yerine hiç önem vermem yani kendi çıkarım. Ve çok utanç duyarım. Egoist, bencil olmak benim için çok utanç verici bir şey. Yani tiksinti verici bir şey asla kabul etmem. Daima sevdiğimin çıkarı beni ilgilendirir. Ben tabii ki peygamber değilim. Benim kusurlarım, hatalarım olabilir ama gördüğümde hemen düzeltiyorum. Vicdanlı bir insanım. Yoksa tabii bir insan nasıl kusursuz olur? Böyle bir iddiada bulunabilir mi bir insan? Ben canıma uzun ömür diliyorum. Allah’tan ona sağlık sıhhat diliyorum. Allah seni kötü insanlardan, kötü olan her şeyden korusun. Tek kelimeyle muhteşemsin. Başka ne diyeyim, maşaAllah.

Evet.

VTR: Bir iş yaparken aynı zamanda Allah’ı zikretmeyi nasıl başarabilirim?

ADNAN OKTAR: Aferin benim yakışıklıma, aferin benim güzel yüzlüme. Saçların güzel olmuş. Sakalın da iyi, tarzın falan hepsi iyi. Bayağı da yakışıklı delikanlısın. Allah sana uzun ömür versin ama tabii hidayetle, derin hidayet, derin akılla inşaAllah. Kalbinde sürekli Allah varsa güzel yüzlüm tamamdır. Sürekli aklında tutarsan Allah ı zaten zikir odur, zikretmek Allah'ı akılda tutmaya denir. Allah'ı anmak kalbinde, Kuran’daki anlamı budur bunu yaptığında tamamdır.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Almanya Düsseldorf’da Erhan ve Hamza kardeşlerimiz fosil sergisi düzenlediler. “Adnan Hocamız’ın vesilesiyle Darwinizm’in geçersizliğini anlatabildiğimiz için Allah’a hamdolsun, Allah Hocamız’dan razı olsun sonsuza kadar birlikte olalım inşaAllah” dedi kardeşlerimiz.

ADNAN OKTAR: Aferin aslanlarıma.

VTR: Adnan Bey bize de taktik verir misiniz?

ADNAN OKTAR: Sen bir kere süper yakışıklısın ve tarzın şahane olmuş. Sakal çok çok güzel olmuş yani modernlik var, kalite var, güzellik var, yakışıklılık var, cilt rengin falan da şahane olmuş süper yakışıklısın. Taktik, bence taktiğe gerek yok sen şöyle bir gezinsen yeter Allah'ın izniyle. Bayağı yakışıklı güzel Allah seni cennette kardeş etsin, dost etsin. Taktik; kadınlara merhametle yaklaşacaksınız, koruma hissiyle yaklaşacaksınız yani Allah esirgesin adam mesela onu av gibi görüyor bir hayvan avı gibi. Vuruyor onu o kanlanıp yere düştü mü seviniyor kendini havalara atıyor öldürdükten sonra. Zaten tavlama diyor baksana kız avlamaya çıkıyoruz diyor tavlamaya çıkıyoruz diyor. Kandıracağından emin tabii böyle sanki haşa hayvan vuracak sanki. Nefretle yaklaşıyor halbuki kadın Allah'ın ruhudur, kutsal bir varlıktır. Allah'ın ruhunu taşıyan yüce bir varlık. O mukaddes varlığı sen kendine dost edinmek için Allah'ın tecellisi olarak onun sevgisini kazanmak için orada ibadet arzusu ile ona yaklaşacaksın. Saygıyla, hürmetle onun haysiyetine, şerefine, namusuna, özen göstererek. Mesela onu kullandın morali bozulur onun. Kullandın, o evine gitti uyuyamaz ki sabaha kadar o çocuk, kendini kirlenmiş görür, herhangi bir şeyde bile kendini kirlenmiş görür. Çünkü saygı yok, koruma yok, din yok, iman yok, Allah korkusu yok, Allah sevgisi yok, o kendini bir et gibi görür yani kullanılmış olarak görür ve kendine kahreder, kızar kendine mutlu olmaz. O zafer kazandığını zannediyor ama zafer değil ki, sen mahvetmiş olursun. Ertesi gün o çocuğun halini düşün neşesi kaçar, keyfi kaçar hatta aylarca, yıllarca yani mutluluğu gider öyle olmaz önce onun onuru, şerefi, namusu, sağlığı, sıhhati, dini, imanı önce onu koruyacaksın. Onu garantiye aldın mı yani koruduğuna dair kanaatin geldi mi ne yapıyorsan yap. Mesela dersin ki sana böyle zarar vermeye kalkan olursa beni hemen ara, tehdit eden olursa hemen beni ara hemen devreye gireyim, bu şekilde olur.  Bir can kurtarmaktır orda bir canı yok etmek değil. O seni gece gündüz düşünecek, sevinecek varlığına yad edecek, diyecek benim ne güzel böyle bir dostum var, sevdiğim var, beni koruyup kollar ömür boyunca beni böyle. Gariban bir varlıktır insan değil mi? Aciz içinde varlıktır. O diyecek değil mi en kötü günümde bana yetişecek bir dostum var diye sevinecek yani onu vurup dağ ceylanı gibi devirmenin yahut işte karaca vurur gibi vurmanın bir alemi yok. Onu kan revan içinde bırakınca sevinilecek bir yönü olmaz bunun. O gözle bakmak lazım ama benim yakışıklım tabii çok iyi niyetli, çok sevecen, çok sevgi dolu, o kabadayı o, kızlara karşı koruyucu olacağı belli oluyor onun. Göreyim onu bakayım, evet çok çok güzel yani kızlara karşı çapkın avcı ruhu çok korkunç, çok korkunç. Çünkü var ya öyle keklik avına çıkar, keklik diyor adam. Vurur kekliği böyle kanlanmış hayvan ölü asıyor böyle demirle yandan asıyor keklik ölüleri bilmiyorum resmini gördünüz mü avcı? Orda eğlendirecek bir şey yok. Sen onu ceset haline getirdikten sonra hiçbir kıymeti. O kız senin yanından ayrılırken mutlu ayrılacak, sevinçle ayrılacak, güvence, huzur içinde olacak. Kara kara gidip evde düşünüyorsa zarar verdin, sevinç içinde ayrılıyorsa fayda verdin. Evet benim yakışıklım da son derece güzel ve son derece yakışıklı o güzel huylu, kabadayı o, korur kollar inşaAllah kız arkadaşlarını onlar da onu çok seviyordur.

 Evet, dinliyorum.

VTR: İmanda derin bir kavrayış elde etmenin yolu nedir?

ADNAN OKTAR: Şimdi bu sevimlilik, bu güzellik. Bir de arkadaşın var, arkadaşın da çok sevimli, sen de çok sevimlisin. Yüzünüzde ikinizde de nur var. Yani istisnasız, hemen görünüyor. Ve Allah size iffet nuru vermiş yüzünüze. O, hemen kadında belli olur. Mesela bozuksa kadın, yüzünden anlarsın. İffetli temizse o da yüzünden hemen anlaşılır. Bakın bu bir mucizedir. Kurtulamıyor ondan şahıs. Değil mi? Normalde belli olmaması lazım. Mesela hırsız, suratından belli olur. “Hırsız kılıklı” derler, belli olur yani. Mesela katil, belli olur suratından hemen anlaşılır. Masum, temiz insan da yüzünden böyle işte benim canlarımda görüldüğü gibi belli olur. Her ikiniz de birbirinizden güzelsiniz, çok ve çok nurlu çok temizsiniz. Allah cennette arkadaş, dost etsin inşaAllah. Şimdi ben senin sorunu bir daha o güzel sesinden duyayım.

VTR: İmanda derin bir kavrayış elde etmenin yolu nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, aslında Allah insanları öyle sahipsiz, başıboş bırakmamış ki, insanlar öyle zannediyor. Böyle karmakarışık bir alem var, adam çırpınışlar içerisinde arıyor; işte rastgele yakalıyor, rastgele buluyor, öyle bir şey yok. Allah insanı o kadar sağlam yaratmış ki zaten kadere tabi, bitti. Bak, “kadere tabi” konu kökten bitmiş oluyor zaten. Şimdi o zaman ne var? Samimi olması var. Samimi olacak, samimi olunca zaten bütün yollar ona açılır. Samimi olmak yani o sistemin çalışması demektir artık. Yani insandaki o pozitif sistemin çalışması. Samimi oldu mu, tamam. O sistem çalıştı mı ne olur? İnsan hemen Allah'ın büyüklüğünü görür. Allah’ın büyüklüğünü görünce ne olur? Metafizik bir varlık olur. Metafizik varlık olunca ne olur? Kadere binmiş bir yolcu, gayet sağlam, son derece güzel. Yol nereye kadar? Sonsuza kadar gidiyor. Cennete açılmış yol. Öyle gider de gider. Hiçbir aşamada zorluk yok. Bütün konu bu. Ama Allah'ın varlığının delillerini biz çok güzel anlatıyoruz kitaplarda. Bizim kitaplarımızı böyle ara ara okumak ama samimi olmak şartıyla. Bak samimi olacak, kapı açılacak. Sonsuzluğun kapısı açılacak, sonra ne yapacak? Allah'ın büyüklüğüne niyet edecek, o kitapları okuyacak. Zaten kitaplardan beş sayfa bile okumuş olsa hemen anlar. On sayfa okursa daha da anlar. Hepsini okursa hayranlığından nefesi kesilir. Ne olur öyle bir adam, öyle bir insan? Allah'ın koruması altına girer. Allah'ın koruması altına girince ne oluyor? Söylesin, mesela yirmi tane Allah'tan bir şey istesin. Bak yirmisini de işaretlettiririm ona. Hepsi olur. Ömrü içerisinde istediği, o yirmi tane istesin, elli tane istesin, ellisi de olur. Hepsini de işaretlettiririm tek tek. Yani bir tanesi olmadı diyemez. Tamam, işte bu gayet güzel bir dünya, daha ne istiyor? Ama tabii, dünya yarım. Ama cennete geldi mi abo der, aklını atar. Yani beyni, aklı gider. Mümin burada da çok iyi eğitim aldığı için orada artık Allah'ın ruhu olarak giriyor cennete yalnız onu bilecek yani insan öyle alelade bir varlık değildir. Yani bak, nezaketiyle söylüyoruz artık. Güzelce, akıllıca söylüyoruz herkes anlıyordur; anlaşılmayacak gibi bir şey değil. Alelade bir varlık değil insan, Allah'ın ruhunu taşıyor. Allah'ın ruhu ne demek? Yani Allah'ın ruhu. Allah Kendisi ruh zaten. Hem maddedir hem ruhtur. Hem her şeyi yaratır hem hiçbir şey yani bizim hiç anlamayacağımız bir şeydir. Yani bizim hiç bilmeyeceğimiz bir şeydir ama maddenin içindedir aynı zamanda hem ruhun içindedir. Ama hiçbir şekilde anlayamayacağımız bir şeydir Allah. O zaman ne oluyor? Sonsuza kadar, sonsuz güzel olan Allah'ın kontrolünde, sonsuza kadar olabilecek en yüksek zevkle yaşamış oluyor insan. “Kadar” derken, mecburen kullanıyorum kadarlık bir şey yok. Kadar deyince çünkü bitiş ifade eder “kadar”. Şuraya kadar diyorsun, sonsuza kadar. “Sonsuzda” o kadar. Gider gider gider bitmez. Çünkü Allah nasıl bitmiyor, kul da Allah'ın ruhu olduğu için bitmiyor. Allah hiçbir zaman için yalnız değildi. Bak hiç kimse bir şey diyemedi buna gerekçe. Halbuki hepsi, ‘Allah daha önce yalnızdı’ diyorlardı. Bak dedim ki ben ‘Allah hiçbir zaman için yalnız değildi.’ Bak onu akıl edemiyorlar. ‘Sonsuz öncede bizim varlığımızı Allah biliyor muydu?’ diyorum. ‘Tabii ki bilir’ diyor. O zaman sen ne konuşuyorsun ya? Sonsuz öncede biliyorsa sen varsın demektir işte. Sonsuz önce de vardık biz, sonsuz sonrada da varız. Alelade bir varlık değiliz biz. Allah'ın ruhuyuz.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Millî Gazete’den Profesör Doktor Burhanettin Can, Nurettin Yıldız gibi hocalara karşı psikolojik bir savaş başlatıldığını belirterek şunları yazdı: “Bugün hedefe konan Mehmet Görmez, Nurettin Yıldız ve İhsan Şenocak gibi hocaların ortak özelliği; toplumda itibar sahibi olmaları, Müslümanlara zarar verecek konularla ilgili Kuran ve sünnete uygun fetvalar vermeleri. Bu kişilere karşı verilen savaşın amaçları var. Toplumdaki etkilerini kırmak, dindarları yıpratmak, dindarları bölmek, dini anlaşılmaz gibi göstermek, deizmi yaymak” dedi.

ADNAN OKTAR: Ya o kadar karmaşık bir şey yok. Şimdi bu adını saydığın hocalar gariban, mazlum insanlar. Biz bunlara şefkat duyuyoruz. Bak ben acı bir gerçek söyleyeyim, daha da kimse kaale almaz onları. Yani acımaya dahi gerek duymazlar. Çünkü muhatap dahi olmazlar, anlattıklarını da kimse dinlemez. Zaten kiminle tartışırsa tartışsın feci şekilde ezilirler. Sen, Nurettin Yıldız'ı İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencilerinin karşısına bir çıkart bakayım, mahvederler mahv. Perişan olur. Cübbeli’yi çıkart yani dümdüz ederler. ODTÜ'nün öğrencileriyle bir tartıştır. Onlar, kendi mekanlarında bağırıp çağıran konuşan tipler. Deizm tehlikesi de yok ayrıca, direkt ateistlik var, ne deizmi? O çocuklar, çekindikleri için deistiz diyorlar. Ateistiz deseler itiraz ediliyor, kızıyorlar insanlar. Onun için deistiz deyince daha nezaketli bir görüntü oluyor. Bunun sebebi de Darwinist eğitimdir. Milli eğitim, Darwinist Milli Eğitim. Yani devlet eliyle yapılan Darwinist eğitimin sonucunda, ateist gençler yetişiyor o kadar. Yani PKK'lı gençlerin yetişmesinin nedeni de o. Komünist olmalarının nedeni de o. Darwinist eğitilmeleri, konu bu. Çünkü Allah yok diyorsun sen, tesadüfen çamurlu sulardan oluştun diyorsun. Adam da Allah'ı inkâr ediyor. Devletin kitaplarında ‘Allah sizi yarattı’ var mı? Yok. Niye yok? Yasak. Ama ‘tesadüfen oldunuz’ var mı? Var. Sizi kim yarattı, Allah mı yarattı? “Yok” diyor. Ne yarattı? “Tesadüfler yarattı” diyor, bu işte ateistlik bu. Onun için bu gariban hocalara da gariban çırpınışlar yapıyorlar, iyi niyetli insanlar. Ben bunları görsem elini öperim. Ama bunları kimse kaale almaz. İhsan Şenocak, Yıldız Hoca, Nurettin Yıldız. Diyanet İşleri eski Başkanı bak, diyor ki: “Biz mahvolduk” diyor. “Hiçbir şey anlatamıyoruz, gençlerle bağımız koptu” diyor. “Onların dilini de anlamıyoruz” diyor. “Onlara hiçbir şey de sunmadık ve sunamadık da” diyor. Yıllarca Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış adam bunu söylüyor. Darwinizm’i sundu sadece başka bir şey sunmadılar. “Ve gençlik elimizden gitti” diyor. Bunu yapacak nesiller gerekiyor, kişiler gerekiyor. İşte onu yapan da biziz. Bu gençliği kurtaracak olan biziz. Varsa da başka göstersinler, söz bir Allah bir ayağının altını öpüp peşinden gideceğim. Söylemiyor ki. Ya şu kişi var desenize, ben buradayım işte. Hayır, itiraz etmeyeceğim. Ayakkabısının altını öpüp peşinden gideceğim. Yok öyle birisi, yok öyle bir yapı. Yani Darwinizm’e karşı mücadele eden, homoseksüelliğe karşı mücadele eden, İngiliz derin devletine karşı mücadele eden, komünizme karşı mücadele eden, iman hakikatleri anlatan, Kuran mucizeleri anlatan ve her türlü engele rağmen aşıp, ezip, geçip devam eden hiçbir topluluk yok. Ve bu kadar gençlerin dilinden anlayan da bir topluluk yoktur. Yani Türk gençliği ile en iyi anlaşan topluluğuz. En iyi muhatap olan, en iyi bağlantı kuran topluluğuz. Bak, gençler hiç yabancılık çekmiyorlar bizimle bağlantıda. Nurettin Yıldız’a bunların hiçbirini soramazlar. Şenocak Hoca’ya hiçbiri böyle bir şey soramaz. Ama hepsi benimle çok candan ve çok yakınlar. Nazları geçiyor, her şeyi soruyorlar, her şeyi konuşuyorlar. Çok candan ve kendilerine çok yakın hissediyorlar, bu açık.

Evet.

VTR: Sürekli yapacağımız konuşmaları düşünmekten nasıl kurtuluruz?

ADNAN OKTAR: Benim canımın içini yakından göreyim. Güzel yüzlüm, çok çok güzel insansın sen. Bu, tabii senin için de sevinç verici, bizim için de sevinç verici. Sen dünyanın bir süsüsün Allah seni çok güzel ve süslü yaratmış. Harikulade güzelsin inşaAllah cennette arkadaş, cennet dostu oluruz. Allah seni kötülerden korusun, her türlü kötülükten korusun cenneti ile şereflendirsin. Cennette şahane arkadaş olursun sen inşaAllah. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Sürekli yapacağımız konuşmaları düşünmekten nasıl kurtuluruz?

ADNAN OKTAR: Onu evet kendi kendine de konuşuyor şahıs ama mecburen işte kafasında kurmaya çalışıyor planlıyor bir mahsuru yok bence. Şunu yapacağım bunu yapacağım belki danışıyor o anda kendi kendine danışıyor. Veyahut cinlere danışıyor da olabilir. Özetle bir şey olmaz o kadar, sıkıntısını alır daha rahat düşünür konuşmak, sesli düşünmek tabir ediliyor. Bir şey olmaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Münafık erkekler ve münafık kadınlar arasında fark var mıdır?

ADNAN OKTAR: Münafık erkekler ve münafık kadınlar; münafıkun ve münafıkat diye geçer Kuran’da. Münafıkun çoğul anlamında erkek münafıklar ve münafikat yani kadınlardan oluşan münafık topluluğu her ikisi de dişi ve erkek şeytanlardan oluşur. Onlar et kullanır yani kalıba girer bir ölü kalıp bulur şeytan ona girer. Bir it kopuktur veyahut fahişe kılıklı bir ahlaksız kadının bedenine girer ve onu kontrol altına alır. O zaman işte münafık meydana gelmiş oluyor. O münafık da Müslümanlara çok büyük fayda sağlar. Hem aktivite sağlar hem akıllarını açar hem ataklıklarını artırır. Hem bereket getirir hem zenginlik hem sayı artışı olur. Ama onlarda çökme olur yani münafıklarda çökme olur. Direnirler ama direnmelerine rağmen çökerler, kurtulamaz ondan çökmekten kurtulamaz.

VTR: Kadınların kişisel bakımları çok uzun sürüyor. Sizce bu boşa vakit geçirmek midir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi mesela sen çok çok güzel kızsın bayağı güzelsin ki makyajsız olduğun halde çok güzelsin. Mesela sen 3-4 saat kendine vakit ayırmış olsan bu senin hakkındır ve olağanüstü güzel olursun, bir sanat eseri olursun. Ve süsleyen de Allah olur, o 3-4 saat içinde seni güzelleştiren de Allah olur. Sakın aklınıza öyle bir şey gelmesin o sizin gani gani hakkınızdır.

Evet dinliyorum.

VTR: İslam ahlakını tek başımıza kalsak da savunmalı mıyız?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm zaten az yaratılıyor Allah’ın ruhunu taşıyan insanlar. Ormanda yaratılan canlılar gibi düşün ormanda birçok hayvan olur ama orada orman içinde bilim adamları oluyor geziyorlar üç-beş bilim adamı ama bin tane hayvan oluyor beş tane, on tane insan oluyor. Dünyada da çok fazla hayvan var yani insan olmayan mahluk. İşte bu teröristler, anarşistler, kan dökenler, zalimler, mafyalar hep bunlar hayvanat cinsindendir. Dolayısıyla insan sayısı her zaman için az olur. Allah için az olan seçkin azınlık makbuldür. Kuran’a dikkat ettiğimizde bunu görüyoruz. Hz. Musa (as) diyor “Ya Rabbi ben kardeşimden başkasına sahip olamıyorum.” Hz. Musa (as)’a genç bir topluluk dışında deccaliyetin baskısı nedeni ile halka yapılan baskı nedeni ile iman eden olmadı. Onun yanına kimse yanaşması diyor. Hz. Mehdi (as)’da da öyledir. Hz. Mehdi (as)’a da bir grup gençten başka kimse yanaşmayacak. Niye? Deccaliyet baskısından dolayı. Şu anda ne var? İngiliz derin devletinin baskısı var. O devirde de mesela bir baskı var; Firavun’un baskısı var. “Firavun’un baskısından dolayı az bir gençlik grubundan başka kimse Hz. Musa (as)’a yanaşmadı” diyor. Ayet, Kuran ayeti dolayısıyla her zaman müminlerin sayısı az olacaktır. Bu da onların yüceliğini, yüksekliğini gösterir. Elmas çok nadide bulunur. Mümin de öyle elmas gibidir çok nadide olur, zümrüt de öyle çok zibil gibi olmuyor çok nadir oluyor. Altın çok nadide bulunur aynı öyledir, insan da öyledir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir kadın yaşlansa da onu sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Ah kurban olurum ben seni Yaratan’a, canımın içi nasıl güzelsin sen, nasıl tatlısın sen maşaAllah sana. Allah seni nuruyla sarsın, cennetiyle güzelleştirsin, cennetiyle şereflendirsin. Cennette seni ben mutlaka istiyorum Allah’tan. Mutlaka arkadaş olmamız lazım. Tam cennet kuzusuna benziyorsun sen, süper güzelsin maşaAllah. Benim altmış beş yaşında hanım arkadaşlarım var otuz yıllık. Kaç tane? En az yirmi kişi vardır. Elli beş yaşında, altmış beş yaşında otuz yıllık kız arkadaşlarım, otuz iki yıllık kız arkadaşlarım. Demek ki sadakat tam, sevgim tam ama illa çıtır mıtır falan böyle öyle bir şey yok, cennette hepimiz çıtır olacağız inşaAllah. Herkes genç olacak. Bu dünya geçici. Ne kadar şeker kız bir daha göreyim bakayım.  

VTR: Bir kadın yaşlansa da onu sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii ahlakı, kişiliği, vicdanı, sadakati mesela bak benim kız arkadaşım var bayağı yaşlı, ben kız arkadaşlarımla otururken onların arasına gelip oturuyor ben bayağı sevinç duyuyorum. Emektar otuz beş yıllık kız arkadaşım. Tabii arada dağlar var mesela on dokuz yaşında benim kız arkadaşlarım oturuyoruz bir arada ama o da onların arasında oturuyor bayağı seviyorum çünkü bütün ömrünü vermiş. Otuz beş senesini vermiş vefa, sadakat ki çok seçkin bir ailenin kızı, çok zengin bir ailenin kızı. Hiç yani bütün ömrünü tam anlamıyla Allah’a vermiş kabadayının şahı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gün boyu imtihanda olduğumuzu unutmamak için ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sokak herhalde biraz dağıtıyor insanların aklını özellikle Nişantaşı falan. Lüks AVM’lerde falan daha da dikkatleri dağılıyor. Ama her halükarda AVM’ye giderken bakıyorum çok güzel kızlar var ama hepsi en fazla elli, altmış sene sonra hepsi ölecek. AVM’deki herkesin öleceğini görüyorum. Mesela küçük çocuklar var onlar bile en fazla seksen, doksan sene sonra hepsi ölür. Tamamı ölecek insanlar akın akın hepsi mezara doğru gidiyor. Doğmuşlar ama hepsi etten, kemikten, zavallı varlıklar. Hepsi Allah'ın tecellisi ama tabii haberi yok koşuşturuyor falan büyük bir dertle akşama işte maydanoz alayım, marul alayım, çorba yapayım falan Allah’tan bihaber çok insan var tabii. Ama onlar özel yaratılır onlara kafa takmaya gerek yok. Hep imanlılar dünyayı yönetir.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ahmet Takan, Yusuf Ziya Kavakçı’nın Akit Gazetesi’nde Fethullah Gülen’le ilgili yazısını şu sözlerle eleştirdi: “Hem nalına, hem mıhına gibi görünüyor ama alttan altta neler yürütüldüğünü gösteren, zamanlaması çok iyi ayarlanmış bir makale. O satırların yüzde birini herhangi bir muhalif gazete yazsa neler olurdu tahmin edin? Sakın ha yanlış anlaşılmasın. Maksadım Yusuf Ziya Kavakçı yakalansın kodese tıkılsın demek değil. Nitekim sonra yazı siteden kaldırıldı. Şimdi çok merak ediyorum başta Abdurrahman Dilipak olmak üzere gazete, yazar ve yöneticileri kamuoyuna nasıl makul ve mantıklı gerekçeler sunacak?” dedi.

ADNAN OKTAR: Canım tipik Akit’çi kafası işte Akit’in kafa bu tarz. Onlarda mantık aramak çok zor. Türk gençliğinin başına dert büyük bölümü öyle problem adamlar. Hükümetin de başına dert, devletin başına da dert böyle bir sıkıntı veren, rahatsızlık veren, Türkiye’nin kalitesini bozan, huzurunu bozan, sevincini, neşesini kırmaya çalışan asalak bir yapı, rahatsız edici bir yapı. Bilmiyorum ne yapacaklar ama mutlaka bir çözüm bulunması lazım.

Evet, dinliyorum.                   

VTR: Gençler niye büyüklerine yalan söylemeyi tercih eder bu dünyada?  

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm büyükler onları dövüyor da onun için. Dövmemeleri için çözüm o. Sırtında odun kırıyor çocukların adam ne yapsın? Çok feci şekilde dövüyorlar. Daha da olmasa öldürüyor. Yalan söylemeye mecbur kalıyor çocuklar. Canını kurtarmak için yapıyorlar. O yalan değil ki, maslahat yoksa çocuk niye yalan söylesin? Ama belki genç kızlar falan tabii ayaküstü falan dışarı çıkabilmek için işte “şemsiyeyi tamire götüreceğim” bilmem ne falan. Nefes almadan yalan söylüyor. “Kızım” diyor “şemsiye yok evde, arabada kalmış” diyor. “Araba nerde?” Diyor. “Tamircide kalmış.” Tamirci nerde? “Onu da alıp götürmüşler” diyor. Aslında birbirine hoşgörülü olsa insanlar bu kadar belanın içine girmezler tabii çok zor bir durum. Kuran ahlakıyla yetiştirildiğinde herkes tutarlı olur, kimse de kimseye acı vermez, ızdırap vermez, yalana insanları zorlamak da çok kötü bir şey. Acımasız davranmamak lazım, hoşgörülü ve sevecen davranmak lazım.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: CHP’li Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner istedikleri cumhurbaşkanı adayının niteliklerini iletmek üzere Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla bir görüşme gerçekleştirdiler. Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner’in bir grup milletvekili adına yaptıkları görüşmede, “Biz CHP adına aday olacak kişinin mutlaka evrensel sol değerleri, Atatürkçülüğü ve cumhuriyet değerlerini benimsemiş solcu bir aday olmasını istiyoruz” dedikleri öğrenildi.   

ADNAN OKTAR: Kardeşim siz diyorsunuz da siz hanımefendi de, o hoca da çok dar dünyadan bakıyor. Türkiye solcu mu? Solcu bir zemin olur da solculardan oy istersin. Türkiye’de solcu nerde solcudan oy istiyorsun? Bir de daraltılmış solculuk anlayışıyla. Allah aşkına açın şu ufkunuzu. Selin Hanım da öyle çok dar bakıyor. Böyle entel, dantel senin istediğin özellikte adama yüzde bir oy ancak verirler. Bir de bütün millet Atatürkçü zaten ne Atatürk’le ilgili sorun çıkartıyorsunuz? Atatürkçü olmayan kim var? Bir tek Akit’çilerin bir kısmı karşı o kadar.                                         

Evet dinliyorum.

VTR: Sabahları ve akşamları neden farklı ruh hallerine bürünüyoruz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm insan çok zayıf varlık. Çok çok zayıftır, çok naiftir. Yani Hazreti Musa (as) peygamber olduğu halde Allah diyor, “korktu” diyor. “Korktu, korktu, korktu” sürekli “korktu” diyor. Hop oturup hop kalkıyor. Peygamber olduğu halde, ulul azm peygamber olduğu halde. Zayıf, insan. “Sabaha kadar korku içinde gezdi” diyor. “Yılanı gördü, korktu” diyor. “Firavun’a gönderdim, korktu” diyor. “Hepsinden korktu” diyor. İnsan zayıftır. Öyle imtihan oluyor insan. Bir daha.

VTR: Sabahları ve akşamları neden farklı ruh hallerine bürünüyoruz?

ADNAN OKTAR: Tesettürün için tebrik ediyorum güzel yüzlüm, aferin. Dindar olman çok hoşuma gitti. Çarşaf olarak Ahzab Suresi’nin hükmüne göre örtünmüşsün. O güzel bir ibadet. O yüzden sevgim tabii doğal olarak daha artıyor. Sabahları, sabahlar güzeldir. Ama sabah güneş doğmadan önce insanlar daha tedirgindir, güneş doğmadan önce. Ölümler genellikle o saatlerde olur. Yani 4 gibi, 5 gibi. Güneş doğmadan önce olur ölümler genellikle. Hastanelerde falan hep öyledir. Acil bölümlerde, bilinir sabah erken veyahut akşam güneş batma saatlerinde ölümler vaki olur. Bir de Mart ayında. Ay olarak da Mart ayında çok fazla ölüm olur Allah’ın hikmeti. Sabah güneş doğduğunda insanlar rahattır. Ama doğmadan önce tedirgindirler. Yani doğmadan önce gergindirler. Yani mutlu olmazlar. Herkes gergindir. Okula giden öğrencilere falan bakın, gece karanlığında kalkanlar çok tedirgindir. Ama güneş doğup tan ağardığında rahatlarlar. Hayvanlarda da o öyle mesela hayvanlar çok gergin oluyorlar. Ama güneş doğarken bağırmaya başlarlar bayağı şamata yapar kuşlar falan. Çok sevinirler, cik cik cik. Ortalığı yıkıyorlar falan. Horozlar falan ötmeye başlar. Mutlu olurlar yani güneş onları rahatlatır, ışık. Ama karanlıkta hep gizlenirler. Yani Allah işte bir renk veriyor, heyecan veriyor. İmtihanın bir zeminini hazırlamış oluyor. Benim güzel yüzlüme bakayım bir daha, yaklaştır. Canım benim inşaAllah Allah seni hidayetiyle sarsın. Cennetiyle ödüllendirsin. Seni korkudan korusun Allah, tedirginliklerden korusun. Seni cennet arkadaşı etsin inşaAllah.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: İYİ Parti’ye geçen milletvekillerinin yüzlerinin asık olduğu ve durumdan hoşnutsuz göründükleri dikkat çekilmişti. Bu durumun sebebi vekillerin konuyu daha önce bilmiyor oluşlarına bağlandı. İYİ Parti’ye geçtiği açıklanan 15 CHP’li milletvekilinin Sayın Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla geçtiği ve bu durumu kamuoyuna açıklanmadan çok kısa süre önce öğrendikleri ortaya çıktı.

ADNAN OKTAR: Canım önemli bir şey değil ya. Olur siyasette o tip şeyler. Yani zaten İYİ Parti’nin seçime girmemesi biraz acayip bir görünürdü. Çünkü bir kitlesi var. Yani bir acayip görüneceği de açık.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı adaylığını bir türlü açıklayamaması parti içinde rahatsızlığa neden oldu.

ADNAN OKTAR: Ya neyi açıklasın Allah aşkına? Kaybedeceği belli. Milletvekilliğini de kaybedecek. Yapmazlar. Herhalde hanımefendiyi sunacaklar anladığım kadarıyla, öyle bir şey gibi görünüyor. Tamam denesinler kaybedecekleri bir şey yok. Yine dururlar durdukları yerde ama Tayyip Hoca seçilecek onu da söyleyeyim. Tayyip Hocam ezer geçer. Tayyip Hocam’a şimdiden Cumhurbaşkanı diyebilirler.

Evet dinliyorum.

VTR: Sabah namazına kalkarken neler düşünürsünüz?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin neşeni, güzel yüzünü, aydınlık yüzünü sen ne güzel insansın. Ailen için de çok büyük bir nimetsin sen. Allah sana uzun ömür versin canımın içi, cennette de Allah kardeş etsin. Senin olduğun yer ne kadar güzel yer bir düşün, senin varlığın ne kadar güzel. Bir daha dinleyeyim ben seni güzel yüzünü bir daha göreyim.

VTR: Sabah namazına kalkarken neler düşünürsünüz?

ADNAN OKTAR: Sabah namazına kalkarken telefon çalıyor. Ya Allah Bismillah diyorum elhamdülillah deyip sağdan kalkıyorum. Doğru banyoya gidiyorum açılıyorum çok büyük bir nimet sabah kalkmak. Bir kere sağlık yönünden de çok önemli, aslında herkesin bunu yapması lazım. Çünkü kalkıp su içiyorsun, elini yüzünü yıkıyorsun, vücudun yıkanıyor. Yine yatacaksa yatsın ama bu şart. Öyle yat yat hiç kıpırdamadan olmaz.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Diriliş Postası’ndan Prof. Dr. Osman Çakmak evrim teorisinin dine aykırı bir teori olduğunu ve materyalist ideolojinin aracı olarak kullanıldığını söyledi. Yazısı özetle şöyle. “Özal zamanında Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler evrim konularının müfredatta sınırlandırılması ve yaratılış konularının da yer alması için ciddi çalışmalar ortaya koymuştu. Ben de bu akademik grubun içinde yer almıştım ama bu çalışmaları yapan bazı akademisyenler o zaman üniversiteden uzaklaştırıldılar. Evrim bilim değildir ama eğitimde evrim anlatıldığı için ateizm ve deizm yaygınlaşıyor. Bugün müfredatı yapan yetkililer bu gerçeği göremiyorlar. Ama bunun faturası çok ağır oluyor. Artık tercihimizi yapmalıyız. Bu tehlikeli gidişe dur demeli kendi yerli bilim ve müfredat anlayışımızı vücuda getirmek için kolları sıvamalıyız” dedi.

ADNAN OKTAR: İlk defa bir kabadayı çıktı. Bu kadar açık vahim bir tehlikeyi, vahimler vahimi bir tehlikeyi nasıl görmezler inanamıyorum. Belli ki gençlik ateist olacak, devlet eliyle sen Darwinizm’i anlatırsan halk devlete güvenir. Gençler devlete güvenir, devlet yalan söylemez der. Ne diyorsun? Tarih, psikoloji, felsefe bütün dersler strüktür, antropoloji her derste ne anlatıyorsun? Senin atan diyorsun, sularda tesadüfen meydana gelmiş bir bakteri diyorsun bakteri ve oradan kurbağa oldun diyorsun kurbağa. Deden kurbağa diyorsun geçmişin, sonra primat oldun, sonra maymun oldun, sonra da insan oldun diyorsun. Bu nasıl oldu diyorsun, tesadüfler sonucu oldun diyorsun. Bak bir satır diyor ki, eskiden vardı “bazı kişiler de” diyor “kainatın bir yaratan tarafından meydana getirildiğini iddia ederler”  diyor. Vay sen misin bunu diyen, bunu da çıkarttılar bu da yasak. Bu zaman tek çözüm ateizm kalıyor gençliğe. Hemen hemen bütün derslerde ateizm propagandası yaparsan gençler ateist olmaz mı? Bu sefer de çıkıyorlar “nereden çıktı bu ateizm” falan, sen öğretiyorsun. Gençler de ateist oluyor işte. Bütün gücümüzle mücadele etmemize rağmen ancak dengeleyebiliyoruz. Sadece biz durdurabiliyoruz bunu, biz olmasak Türkiye gittiydi Allah esirgesin mahvolurdu. Var gücümüzle mücadele ediyoruz. Ben anlayamıyorum, İslam alemini de mahvettiler bütün Osmanlı'yı mahvettiler Darwinizm’le. İngiliz adamı çıkarttılar İngiliz derin devletinin adamını konuyu bu hale getirdiler.

Evet dinliyorum.

VTR: Kalender ahlaka sahip olmak için ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım zaten Allah'ın aciz bir kulu olduğunu biliyorsa adam, bir ekran içinde yaşadığını görüyorsa kalender olmak zaten bilimsel olarak mecbur oluyor artık. Mantıken, aklen ikinci bir ihtimali olmaz adamın eli mahkum.

Darwin, İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle ortaya çıkmış bir adam. Aynı devirde Marks falan hepsi beraber arkadaşlar. İngiliz derin devleti bu planı yaptı ve dünyaya bunu uyguladı. Türkiye de bu belanın içine girdi. Bütün Osmanlı ülkeleri de bu belanın içine girdi. Osmanlı'yı yıkan Darwinizm’dir. Türkiye'yi mahveden de Darwinizm şu an. Gençliğin içinde ateizm şu an yayılıyor görmezden geliyorlar, bir süre sonra baş edemeyecekleri hale gelecek Allah esirgesin. Darwinist eğitimi durdurmaları lazım, bir satır bile Allah yarattı yok eğitimde bir satır bile. Bak beyefendiyi tebrik ediyorum. Onu bir kere daha yayınlasana.

GÜLEN BATURALP: Diriliş Postası’ndan Prof. Dr. Osman Çakmak evrim teorisinin dine aykırı bir teori olduğunu ve materyalist ideolojinin aracı olarak kullanıldığını söyledi. Yazısı şöyle; “Özal zamanında Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler evrim konularının müfredatta sınırlandırılması ve yaratılış konularının da yer alması için ciddi çalışmalar ortaya koymuştu. Ben de bu akademik grubun içinde yer almıştım ama bu çalışmaları yapan bazı akademisyenler o zaman üniversiteden uzaklaştırıldılar. Evrim bilim değildir ama eğitimde evrim anlatıldığı için ateizm ve deizm yaygınlaşıyor. Bugün müfredatı yapan yetkililer bu gerçeği göremiyorlar. Ama bunun faturası çok ağır oluyor. Artık tercihimizi yapmalıyız. Bu tehlikeli gidişe dur demeli kendi yerli bilim ve müfredat anlayışımızı vücuda getirmek için kolları sıvamalıyız” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii ki gayet basit bir şey. Paleontolojik delilleri korsun, proteinin yapısı da budur gençler. Tesadüfen proteinin olması mümkün değil,  paleontolojik delillere göre de evrim yok işte görüyorsunuz bakın aksini iddia edecek tek bir delil yok, bu kadar. Belli ki bir güç yaratmış, üstün bir güç yaratmış, bu kadar bunu diyecekler. Bunu demek yasak. Facia. Sonra da diyorlar ki, deizm, ateizm gelişiyor veyahut da yok diyor. Olmaz olur mu? Git gençlerin arasına sor olmaz olur mu ateist binlerce genç var. Facia. Darwinist eğitim olur da nasıl ateizm olmaz? Çocuğa sen inan diyorsun, okutuyorsun devlet eliyle, çocuk ‘tamam devlete güvendim, inandım doğru’ diyor. Doğru deyince ateist olmuş oluyor. Bunun neyine şaşırıyorsun? Sen zaten çocuğa bunu demiyor musun ateist ol demiyor musun? Adam da ateist oluyor işte. Darwinist ol demeyle ateist ol demenin arasında bir fark yok ki. Darwinist’se zaten ateisttir.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimlerde aday olup olmayacağı tartışılırken CHP'li Özkoç, Kılıçdaroğlu'nun başkanlığa değil ama başbakanlığa aday olduğunu açıkladı. “Kemal Bey böyle bir şeye talip olmadığını ta başından beri ifade ediyor. Kemal Bey başbakanlığa taliptir, parlamenter sisteme taliptir, demokrasiyle yönetmeye, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmeye taliptir. AK Parti Genel Başkanı ise ülkeyi zorunlu ittifaka zorladığı siyasi partilerle birlikte tek başına yönetmeye taliptir. Bu zulmü, bu zalimliği, demokrasi dışı bu anlayışı Cumhuriyet Halk Partisi 24 Haziran'da engelleyecektir” dedi.

ADNAN OKTAR: Ama Tayyip Hoca İslam Birliği için uğraşıyor. Türklük alemini birleştirmeye çalışıyor bunlar önemli umdeler, önemli hedefler. Türkiye ekonomisine sıhhatli atlayışlar yaptırıyor, sıhhatli ataklar yaptırıyor o çok önemli, güzel. Ekonomik kriz falan olmadı görüyorsunuz. Böyle grevler, terörist hareketler hiçbiri olmadı. Terör sustu, çok nadir bomba koyuyorlar o kadar, kalleşlik yapabiliyorlar. Dolayısıyla Tayyip Hoca’nın yöntemi güzel. Sayın Devlet Bahçeli iyi bir şey olmasa, güzel bir gidişat olmasa Tayyip Hoca’nın yolunu açmaz. Büyük Birlik Partisi de yolunu açmaz. Ne mecburiyetleri var bunlar kabadayı insanlar. Kimseden çekinmez bir tek Allah’tan korkarlar. Bir iyilik güzellik görmeseler desteklemezler.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsan ömrü neden bir gün gibi geçiyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım beynimizdeki bir inanç, o yüzden oluyor, zaman yok. Yani beyinde kıyaslamayla mesela ben ilkokul dönemimi düşünüyorum daha gün gibi. İlkokula kayıt oldum mesela aşı olmaya gitmiştim. Hatta bu felç aşısı yapılıyor ya şekere, kesme şekere bir şey damlattılar alıp katır kutur yemiştim daha dün gibi hatırlıyorum. Omuzumu da çizmişlerdi toplu iğneyle kolumu. Ondan sonra gidip kayıt yaptırabilmiştik okula. Tahta sıraların hissini daha hala hissediyorum. Okulun o havasız sınıfını. Huriye Hanım’ın kıyafetini. Kıyas, kafadaki bir inançtır zaman yok dışarıda. Bağımsız bir zaman yok, zaman beynin bir ürünü. Beyindeki inanca denir zaman diye, zaman diye bir şey yok.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Afrin’i teröristlerden temizleyen Mehmetçik bir yandan da sivil halkın ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyor. Mehmetçik tarafından bölgede işletilen seyyar fırınlar hizmete devam ediyor. Fırınlarda yapılan on beş bin kadar ekmek her gün vatandaşlara dağıtılıyor.

ADNAN OKTAR: Oranın ekmeği de şahanedir. Arasına da böyle güzel kavurma koyacaksın. Şahane bir şeye benziyor.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Almanya’daki kardeşlerimiz bugün bir araya gelerek insan vücudundaki mucizeler üzerine konuşmuşlar. Münafığın Derin Karanlığı kitabınızdan bölümler okumuşlar. Kuran okuyup sohbet etmişler. “İmanımıza vesile olan canımız Hocamız’dan Allah razı olsun. Allah nurunu tamamlayacak. Allah bizleri de şahit ve vesile etsin inşaAllah. Hocam seni çok seviyoruz” diyerek sevgilerini yolluyorlar.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah ben de onları çok seviyorum. Allah cennetiyle şereflendirsin hepsini.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah da her duyguyu bizimle mi yaşar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii bütün acıları, bütün sıkıntıları aynen birebir Allah hepsini yaşar. Bilmediğini söylemek zaten küfürdür. Çünkü bizzat Kendi yaratıyor fakat etki etmez ona yani ehemmiyet vermez. Biz ehemmiyet verdiğimiz için bize çok etkili oluyor. Ölmekten çekindiği için insan, işte malını kaybetmek, parmağını kaybetmek, kolunu kaybetmek derdine düştüğü için ona acı veriyor. Yoksa hoşuna gidecek mesela kolunu kırıp düzelteceğiz, çok yakışıklı olacaksın desek çatır çutur kırdırır kolunu hiçbir şey demez. Zarar vermeyeceğinden emin olsa. O zarar geleceği korkusunun verdiği şiddetli etkiyle o acı çektiğini düşünüyor. Acının felsefesi odur. Yoksa hiç takmaz.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Türkiye hakkında şöyle bir açıklama yapmıştı; “Ankara, Suriye’deki taktiksel amaçlarına ulaşmak adına Moskova’ya stratejik tavizler vermenin getireceği risklerin farkında olmalı. Bu potansiyel olarak yaptırımlara yok açabilir” demişti. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov bu açıklama üzerine “Ankara ve Moskova arasında imzalanan S400 hava savunma sisteminin alımı anlaşması ABD’yi rahatsız etti. Mitchell, Türkiye’yi tehdit ediyor Washington’un Türkiye anlaşmadan vazgeçmesi için şantaj yapmaya çalışıyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Canım Türkiye ne takar öyle şeyleri Allah aşkına. Kodu mu oturtturuyor oturttu mu koyuyor yani. Darmadağın etti işte gördünüz Afrin’de sille tokat girdi Türkiye dümdüz etti. Suriye çık diyor, ne diyorsun sen işte nokta nokta dedi Türkiye. Bıraksınlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kadınlar kendilerini savunmak için hangi savunma sporlarını yapabilirler?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm kadınların kendilerini savunması çok tehlikeli olur. Onun ön tedbirini almak lazım. Mesela yumrukla falan adama saldırırsa o Allah esirgesin bu sefer silah kullanmaya kalkıyor, bıçak çekiyorlar. Yahut sopayla saldırır daha tehlikeli olabilir. Boğmaya kalkabilir. Yırtıcı olabilir. Kadının en iyi yapacağı şey kaçmaktır, bağırmak, kaçmak olabilir. Yardım istemek olabilir. Veyahut tehlikeliyle hiç yanaşmamak olabilir. Önden tedbir almak gerekiyor. Mesela otuz kere söyledim dolmuşta gidiyorlar delikanlı var “ben burada ineceğim” diyor. Kardeşim çocuğu yalnız bırakıp iniyorsun nasıl vicdanın alıyor? Adam dönüp dönüp bakıyor kıza. Belli ki bir şey olacak. En azından kötü bir söz söyleyebilir. Hepsi için demiyorum da bazen oluyor böyle vakalar. İnsanın içi rahat etmez. Gayet sakin sen kabadayı adamsın sezdirme otur. Son durağa kadar gideceğim dersin bu kadar basit. Ne olur? Geri dönersin delikanlı adamsın. O çocuğu yine dikkatlice izlersin bir şey oluyor mu olmuyor mu selametse; sen onun sevabını kazanmış olursun. O şehit olan genç kız da canım benim çocuk inmiş niye iniyorsun? Adam dönüp dönüp bakıyor anlamıyor musun ne olacağını? İnince işte bak çocuğu şehit etti adam. Mutlaka direnmiştir o çocuk. Benim aslanım direndi orada. Ama adam daha da vahşileşti bu sefer bıçakla çocuğu doğradı. Onun için öyle bir şeyden ziyade başlangıçtan öyle bir şeye hiç yanaşmamak lazım ama kadının bağırması, çığlık atması korkutur. Çok şiddetli bağırırsa eli ayağına karışır. Çünkü kadın çığlığı bir kilometreden duyulur. Tabii bütün gücüyle bağırırsa bayağı korkar kaçabilir. Ama tamamen ormana götürdüyse çok tehlikeli tabii orada Allah vermesin. Ama onun zeminini hiç yaratmamak lazım. Mesela annesine telefon etsin anne ben şu arabaya bindim şu plakalı arabayla gidiyorum. Değil mi dolmuş belli mesela baktın karanlık bir yer. Açarsın telefonu annecim ben dersin, telefonun şarjını açık bırak. Doldurttur orada arabada da doldurabilir. Arabanın plakası bu, yönü bu, adamın ismini de söyle “beyefendi isminiz ne?” dersin. “Çok özür dilerim öğrenebilir miyim?” Bir şey yok ki mecbur söyleyecek. Tamam, güzergahı da söylersin hiçbir şey olmaz. Polis eliyle koymuş gibi bulur bir şey olsa acil. Bir de anneleri telefonla takip etmesi lazım çocuğun telefonu kapalıysa çok vahim bir şey bu. Bir kere telefon pili yedek bulunması lazım şarjı. Kapalı telefon diye bir şey olmaz. Pardon diyor telefon kapanmış haberim yok diyor. Ne kadar tehlikeli bir şey olur mu, annen arıyor, baban arıyor zır telefon kimse yok. Şakası olur mu adam senin elinden alır telefonu kırar. Onu mutlaka belirtmek lazım. Binerken ben şuraya gidiyorum diye detaylı bildireceksin. Hatta mümkünse pili çoksa sürekli telefonu açık tutabilir yol boyunca. Değil mi güzergah boyunca açık tutarsın. En ufak bir şeyde bildirecek gibi. Mesela şüphelenirse hemen polise söylemesi lazım. 155’e beyefendi böyle bir durum var diye söylersin. Çünkü vakit alıyor böyle şeyler, orada oyalayabilir genç kız onu konuşarak falan vakit kazanabilir. Mesela manyaklık yapacaksa. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Kadınlar kendilerini savunmak için hangi savunma sporlarını yapabilirler?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o çok yanlış oluyor mesela diyor ki ben kick boks biliyorum diyor. Mübarek elli kilo falansın kırk sekiz-elli kilo; adam doksan-yüz kiloluk ayı gibi adam adama kick boks yapsan ne olur bilmem ne yapsan ne olur. Adam kaşınıyor gibi hisseder, haberi bile olmaz. Allah vermesin ayı gibi adam yani. Kadın için o geçerli değil hiçbir şey yapamaz kadın. İstediği kadar teknoloji geliştirsin, istediği kadar tekme atsın adam güler yani tekme eğlence gibi gelir ona. Etkilenmez. O onlarla olmaz. Riskli bir bölgedeyse kadın mesela doktor, öğretmen mutlaka silah verilmesi lazım. Ve silah da namluya mermi verilmiş olarak emniyeti açık gezmesi lazım kadının. Belinde silahla gezecek. Mesela doktor köyler arasında geziyor şakası olur mu bu işin? Değil mi yahut öğretmen köyler arasında gidip geliyor mutlaka silah olması lazım. Bana göre öyle. Ama savunma sporlarıyla hiçbir şekilde olmaz bu. Genç kızlar filmlerde görüyorlar işte adam döne döne tekmeler atıyor bilmem ne. Adam ayağından tutar şaşırır zaten ne yapıyorsun diye. Sakın öyle şeye özenmeyin o karşı tarafı daha deli çizgiye çeker. Kendini haklı görür o zaman vahşileşmekte. Derki ‘bana saldırdı ben de kendimi korudum’ der. Zaten ahlaksız oluyor öyle alçaklar. Öyle adilik yapınca iftira atıyor bu sefer. Karşı oyuna geçiyor.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde çıkan tartışmayı sakinleştirmeye çalışan Beşiktaş Teknik Rektörü Şenol Güneş’in kafasına bir çakmak fırlatıldı. Kafasından yaralanan Güneş’e beş dikiş atıldı. Çakmağı atan kişi gözaltına alındı. Yaptığı savunmada “Kaleci bize küfredince ortalık gerildi ben de elimdeki çakmağı attım yaralamak istemedim, ona geleceğini tahmin etmedim” dedi. Konuyla ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ülkemizin en güzide teknik rektörlerinde biri başına beş dikiş atılıyor. Buna hakkımız var mı? Yok. Bir kısmı inanın kişi kimdir bilmiyorum Allahualem alkoliktir. İnanın öyle çünkü sağlıklı birisinin bunu yapması mümkün değil olmaz” dedi.

ADNAN OKTAR: Yok canım tevafuk o, çakmak tutturmak mümkün değil. O uzaklıktan adam çakmağı öylesine sallamış tabii ki onu hedeflemiştir yahut oradakileri hedeflemiştir. Ama onun kafasını hedeflediğini zannetmiyorum onu rast getirtmek mümkün değil. Olacak iş değil. Ama alkol işi doğrudur Tayyip Hocam’ın teşhisi. Tayyip Hocam’a yetki verilse üf. Tayyip Hocam’ı kızdırmış. Doğru söylüyor tabii çok münasebetsiz, densiz bir hareket olmuş. Gözüne de gelebilirdi daha da tehlikeli olurdu. Eline ne gelirse kafaya atmak delice hareketler bunlar. İçkilidir muhtemelen doğru söylüyor Tayyip Hocam. Tayyip Hocam şefkatlidir öyle sille tokat dövme bilmez, öylesine diyorum.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan derbide yaşananların kumpas olabileceği ihtimali üzerinde de durdu. “Derbide futbol teröründen öte bir kumpas var çünkü dikkat ettiyseniz olay hep korner çizgisinin oralarda oldu.”

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam’daki maç bilgisini görüyor musun korner falan. Tayyip Hocam olay yerinde olsa Allahualem hiçbir şey olmazdı. Ve o onu yakalardı Allahualem.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanımız şöyle devam ediyor; “Ben Şenol Hoca’yı, Fikret Başkanı ve Aziz Başkanı aradım fair play hep lafta ediyoruz ama uygulamada yok maalesef. En çok üzüldüğüm nokta şu; tribünlerde hanımlarımızın, kızlarımızın gitmesinin neden fair playi sağlamaktı. Belki de hanımlar var diye erkekler edep içinde seyreder diye düşünürken olay neredeyse tersine döndü. Bu katlanılacak bir şey değil” dedi.

ADNAN OKTAR: Provokasyon olması ihtimali tabii yüksek doğru söylüyor Tayyip Hocam. Altından yine FETÖ metö çıkabilir. Daha büyük bir olay tasarlamışlardır muhtemelen. Elindeki bir cismi atmak delice bir hareket kalabalığın içine. Göze rahatça gelebilir, gözünü çıkarırdı kör eder gözünü. Bir de dikiş falan çok tehlikeli. Beyin kanamasına neden olabilir çok tehlikeli. Tayyip Hocam’ın futbol bilgisi muazzam, şahane. Teşhisi de doğru orada bir FETÖ metö olayı olabilir. O yönüyle de bir incelenmesi gerekir. Öyle başıbozuk bir olay değildir. Çünkü kalabalık kitleleri biraz hareketlendirmek istemiş olabilirler. Ama Tayyip Hocam’ın hamiyet-i İslamiyesi çok hoş, ruhundaki o kabadayılık hissi çok hoş. Tabii yapmaz Tayyip Hocam da ben hayalen düşünüyorum. Gereğini yapardı diye düşünüyorum. Tabii kanunla hukukla halleder öyle bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsan kendini neden sürekli temizlemek zorunda,  biz de çiçekler gibi temiz olamaz mıyız?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin tatlılığını, sen zaten çiçek gibi tertemizsin canımın içi. O ahirette güzel yüzlüm çünkü hep yıkanma, temizlik, tahir olma ayette geçiyor cennete mahsustur. Normalinde insanın kirlenmesi mucizedir. Mucize olarak kirlenir yani görüntü kirlenmez, görüntüden ibaretiz biz. Kirlenmesi mucize zaten. Ahirette olmayacak.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Sayın Erdoğan İslamiyet’te Müslümanın diğer Müslümanları korumakla sorumlu olduğunu söyledi. “İslam’da kardeşlik hukuku, mümin kardeşine destek olmakla, yanında sıkıntılarına müdahil olmayı da gerektirir. Bir mümin için yaşadığı toplumdan kendisini kesinlikle bertaraf etmez. Bir mümin hangi saitlikte olursa olsun nemelazımcılığa boş vermişliğe asla tevessül etmez. Mümin aktif olmakla kardeşleri, komşuları, arkadaşları arasındaki sıkıntıları çözüm aramakla mükelleftir. Türkçemizdeki ifadeyle bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın ifadesi bir Müslümana, gerçek bir mümine yakışan anlayış değildir” dedi.

ADNAN OKTAR: Şanlı kabadayı kılına dokunanın canına dokunmazsak namerdiz. Bak açıkça söylüyorum kılına dokunanın canına dokunuruz. Kanunla hukukla. Daima yanındayız gönlün rahat olsun. Senin yanında olmayanlar da utansınlar ne diyeyim yani. Senin bu yiğitliğine, kabadayılığına rağmen, bu candan aşkla yaptığın mücadeleye rağmen bunu gördüğü anladığı halde, mümin olduğu halde, senin mümin olduğunu gördükleri halde, dava adamı olduğunu gördükleri halde seni yalnız bırakanlar utanç duysunlar. Yalnız bırakanlar utanç duysun. Ha fikriyatı, düşüncesi ayrı ise o ayrı. Yani senin davandaysa, İttihad-ı İslam'ı istiyorsa, Türk-İslam Birliği’ni istiyorsa seni davanda yalnız bırakan utanç duysun bundan. Ahirette de dünyada da.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevmediğiniz biriyle evlenebilir misiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, Allah esirgesin çok korkunç. Tabii ki olmaz yani azap, her gün azap. Dakikalarca, günlerce, aylarca azap. Öyle bir şey olmaz. Mutlaka Allah'ın tecellisi ve doyumsuz zevk aldığın birisi olması lazım. Varlığına doyamayacağın bir varlık olması lazım. Onun dışında olmaz. O stres insanı öldürür çok sıkılır insan. Yalnız sen çok yakışıklısın benim dikkatimi çekti. Sana bir daha bakayım ben. Canımın içi, Allah sana uzun ömür versin. Sakalın çok güzel olmuş, yüzün de çok güzel. İnşaAllah, Allah seni sevdiklerinle beraber etsin dünyada da ahirette de. Cennette de kardeş etsin Allah seni, dost etsin. Dediğin doğru, olmaz. Yani o zulüm.

Tayyip Hocam’ı yalnız bırakmak çok günah, büyük bir vicdansızlık olur eğer o davada ise, o davanın insanı ise çok büyük zulüm olur. Seyretmek olmaz. Kahpeliktir demeyeyim de ne diyeyim? Zulümdür diyeyim. Aynı görüşte ise aynı davada ise. Var ya hani Hz. Musa (as)’ya diyorlar “Sen ve Rabbin gidin savaşın.” Böyle bir akıl olur. Ama ayrı bir fikir, düşüncede ise tamam saygım var. Ama aynı düşüncede ise asla yalnız bırakılmaz. Çok çok korkunç bir ahlaksızlık olur, olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Peygamberler, Mehdi (as)’ye nasıl yardım edecek?

ADNAN OKTAR: Çok çok güzelsin sen maşaAllah. Allah sana sağlık sıhhat versin, bereketli, uzun ömür versin, cennet nasip etsin ve seni hep bu güzelliğinle muhafaza etsin. Doksan yaşında bile böyle güzel ol inşaAllah. Canımın içi inşaAllah cennette kardeş oluruz. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Peygamberler, Mehdi (as)’ye nasıl yardım edecek?

ADNAN OKTAR: Peygamberimiz (sav) hadislerle yardım ediyor, işte şu şu şu şu sayıyor, yüze yakın olay. Bunların hepsi olacak diyor, görüntüsü de budur diyor. Onu seven Allah'ı sevmiştir diyor, onu sevmeyen de Allah'a düşmandır diyor. Muazzam bir yardım. Hz. Musa (as) da onun varlığını, geleceğini bildirerek yardım ediyor. Moşiyah, Moşiyah, Moşiyah, Moşiyah sürekli söylüyor. Hz. Davut (as) da Zebur'un da sürekli bildiriyor. Vahiyle bildiriyor, Peygamberlerin yardımı böyledir. İsa Mesih de fiilen yardım ediyor. Yani bedenen, diliyle, konuşmasıyla, fiilen yardım ediyor. Bütün peygamberler destekliyor aslında Moşiyah Mehdi (as)'yi. Yani bütün peygamberler hepsinin açıklaması vardır Mehdi (as) ile ilgili. Ama en çok bizim kendi Peygamberimiz (sav)’in açıklaması var tabii. Süleyman (as)'ın çok açıklaması var. Yalnız şimdi bilinmeyen bir şey var. Musevilerin, bir Tevrat kadar daha sözlü Tevrat’ı vardır. Bunu dışarıdan hiç kimseye vermiyorlar. Yani dünyada hiç kimse, haham olmadıktan sonra yani yüksek derecedeki haham, Rabbani Bilgin olmadıktan sonra, Tevrat'taki o bilgilere ulaşamıyor. Hz. Musa (as) diyor, “bunu sözlü olarak aktarın” diyor, sözlü Tevrat. Bakın, dünyada kimse bilmiyor sözlü Tevrat’ı. Halen de bilinmiyor ama Rabbani Bilginler biliyorlar onu. Büyük hahamlar. İşte onlara Mehdi (as)’nin bütün dış görünüşü bildirilmiş. Hali, şekli, nasıl Peygamberimiz (sav)’e bildirildi ise onlar da su gibi biliyorlar. Hahamlar toplandılar, ilk defa Sanhedrin toplandı. 5000 yıllık bir topluluk biliyorsunuz. İlk defa, ilk defa, 3500 sene sonra ilk defa diyorlar ki: “Moşiyah geldi.” İlk defa diyorlar. Hiç demişlerdir, 3500 yıldan beri dememişler. “Geldi” diyorlar; “fakat şu an görünmüyor” diyorlar “ama geldi” diyorlar. İşte sözlü Tevrat'taki bilgiye göre söylüyorlar bunu. Yani, sözlü Tevrat. Onu, önümüzdeki günlerde daha detaylandıracağız. Yalnız işin ilginç yanı benim sözlü Tevrat’ı bildiğimi düşünüyorlar. Ona çok şaşırdım. Ben bir kere öylesine söyledim aslında dedim ki: “İnşaAllah” dedim “Kudüs'te, kurbanlar keseceğiz mescitte ve onun kokusu Jeriko’ya kadar gidecek” dedim, “Jeriko’ya kadar, Allah'ın dini oralara kadar, her yere yayılacak” dedim. Yani, Allah'ın ilmi, bilgisi yayılacak. O, Musevi, gazetesi, İsrail gazetelerinde çıktı “Sözlü Tevrat’ı biliyor” diye. Hakikaten sözlü Tevrat'a ait bilgilerden bir tanesi o. Yani o kokunun yayılması demek: Dinin, Mesih'in etkisinin oraya ulaşması anlamına geliyor yani etin kokusu anlamına gelmiyor. O bir şifre oluyor. Onun çözümü o; Jeriko’ya kadar. Yalnız Tevrat, biraz garip bir kitaptır; o pek halk arasında bilinmiyor. Çok fazla şifre vardır, Kuran'daki gibi. 19 kodlaması orada da var, Tevrat'ta da var 19 kodlaması aynı şekilde. Bir de harf kodlamaları var, biliyorsunuz. Onda da benim ismim, “Adnan Oktar, Harun Yahya” defalarca geçiyor, biliyorsunuz. Onun var mı bizde kısa videosu? Yayınlasana onu varsa.

VTR: Tevrat’ta Kodlanmış Olarak Yer Alan Adnan Oktar ve Harun Yahya İsimleri Harun Yahya Kitaplarına İşaret Etmektedir

ADNAN OKTAR: Bu çok şaşırtıcı değil mi? Bence mucize bu ya. Çünkü gerçek bu. Herkes, bilgisayarı olan bunu yapabiliyor, baktı mı bu isimler bu şekilde aynen çıkıyor. 4000 yıllık kitap ya. Kim bakarsa baksın aynı netice çıkıyor. Ne diyorsunuz? Mucize, tabii.  

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yeni Şafak'tan İbrahim Karagülle, İngiliz derin devletine dikkat çeken bir yazı yazdı. “Türkiye'yi yalnızlaştırma planları yapılıyor. Kim yapıyor? Yüz yıl önce coğrafyamızda Araplarla aramızı kim bozmuşsa onlar. Yani İngiliz aklı ve Amerikan gücü. Şimdi yine sahadalar. Yine aynı şeyi yapıyorlar. Türkiye düşmanlığını Arap sokaklarına yayıyorlar. Patron yine yüz yıl önceki oyuncuların bugünkü torunları” dedi.

ADNAN OKTAR: Ne sokaklarına?

GÖRKEM ERDOĞAN: “Arap sokaklarına yayıyorlar Türkiye düşmanlığını.”

ADNAN OKTAR: Evet doğru. Onlar da rahatça gaza geliyorlar. Ama işte sürekli gazetelerde biz yazı çıkartıyoruz, oradaki gazetelerde falan. Onların oyunlarını bütün gücümüzle bozuyoruz.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya Üniversitesi Gazetecilik bölümünden Göknur Apaydın. Sizce Sivaslı kızlar neden bu kadar güzel?

ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, samimi, candan, güzel yüzlüm benim. Ne kadar güzel samimiyetin. Allah seni bu samimiyetinle çok uzun ömürler yaşatsın. Cennetiyle şereflendirsin. Dediğin doğru ve çok anlamlı, güzel bakıyor Sivaslı kızlar. Benim dikkatimi çekti. Çünkü bu dördüncü tanıştığım hanım. Beşinci olan sensin. Ama çok çok güzelsin sen. Saç rengin çok güzel. Yüzün muhteşem. Tablolarda olan güzel kadınlara benziyorsun. Allah bu güzelliğinle seni sağlık, sıhhat içinde, hidayetle, uzun ömürle yaşatsın. Cennette de inşaAllah arkadaş olalım, dost olalım. Ben seni bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba ben Sakarya Üniversitesi Gazetecilik bölümünden Göknur Apaydın. Sizce Sivaslı kızlar neden bu kadar güzel?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm belki böyle daha çok çileyle karşılaşıyorlardır, zorluklarla karşılaşıyorlardır. Sevginin kıymetini daha iyi görüyorlardır. Ama biraz da tabii genetik de olabilir. Yani orada öyle bir genetik özellik oluyor da olabilir. O benim dikkatimi çekti hakikaten keskin, anlamlı bakıyorlar. Fakat tabii her bölgenin kendine has bir güzeli vardır. Öyle kabul edelim. Seni de Cenab-ı Allah inşaAllah Sivas’ta o diğer güzel kız arkadaşlarınla beni cennette arkadaş etsin, dost etsin. Gerçekten çok samimi, çok şahane bir insansın. Hayran olunacak bir insansın. Allah seni kötülerden korusun. Hep iyilerle birlikte etsin. Belki Sivas’ta Aleviler çok ya Aleviler. Aleviler sevgiyi çok severler böyle sevmek, sevilmek, dostluk, kardeşlik. Daha dışa dönüktürler. Onun da biraz etkisi olmuş olabilir. Alevi kızlar çok yamandırlar. Çok güzel böyle gönül ehlidirler. Sevgiye çok yatkındırlar. Sünnilerde de vardır ama tabii Sünniler biraz daha tutucu olurlar. Alevi kızlar daha cesurdurlar yani inançları gereği. Daha dışa dönüktürler. Ama hepsi birbirinden güzel tabii. Tam bir ayrım yapmayalım. Allah iyilik, güzellik versin hepsine.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Yeniçağ Gazetesi’nden Kenan Akın İngiliz derin devletinin acımasız yapısına dikkat çeken bir yazı yazdı. Sizin sık sık gündeme getirdiğiniz bir konuyu anlattı ve 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin esir aldıkları 150 bin askerimizi dezenfekte havuzlarında nasıl kör ettiklerini anlattı. “İngilizlere göre çözüm toplu katliamdı. Askerlerimiz mikrop kırma bahanesiyle süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçikler suya girince haşlandılar ve başlarını suya sokmak istemediler. Ancak İngilizler zorla sokturup askerlerimizi kör ettiler. Bu şekilde 15 bin askerimiz kör edildi” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru. İngiliz derin devletinin kahpeliği, deccalin acımasızlığı, zalimliği. Fakat birçok insan bilmiyor bu kepazeliği, yaptıkları alçaklığı. Herkese duyurmak, herkese bildirmek lazım ve hiçbir zaman için unutmamak lazım. Sürekli gündemde tutmak lazım. Kenan Hoca’yı da tebrik ediyoruz. Deccaliyete, İngiliz derin devletine dikkat çeken bütün yazarlar tarihi görev yapıyorlar. Bu bir yiğitliktir. Deccalin beynini darmadağın ediyorlar. Daha da sayıları artsın, daha da vurgular çoğalsın.

Evet.

VTR: Allah'a döneceğiz demek, şu an Allah'tan uzak olduğumuz anlamına mı geliyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, şu an tabii Allah'la biz, iç içeyiz. Allah diyor ki, “Ben, size şah damarınızdan daha yakınım.” [Kaf Suresi, 16] diyor. Şah damarı nerede? İnsanın vücudunun içinde. Vücudunun içindeki yakınlıktan daha yakınım diyor Allah. O zaman, hiçbir zaman için Allah'tan uzak olmayız. Allah'a dönmek demek, vefat edince yeni bir boyuta geçmek; ama o yeni bir mekân olduğu için o anlamda kullanılır, yoksa değişen bir şey yok tabii ki.

Evet.

PINAR YADA: Samsun'da, 56 bin hektarlık alanın sahibi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’ne göç eden bazı kuşların resimlerini göstermek istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Çok güzel, çeşitler bayağı iyi. Bunların rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapalım. Tabii daha da özen gösterilebilir. Hoşlarına gidecek ne varsa yapalım. Özellikle yiyecek falan da temin edilebilir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bana emir kipi ile konuşan insanlardan hoşlanmıyorum. Sizce bu konuda haklı mıyım?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, tabii ki yani çok küstahça bir görüntü verir. Çok saygısızca. Özellikle senin gibi kibar bir hanıma, böyle nezih bir varlığa, emir kipi ile konuşuyorsa adam, vahşileşmiş, hayvani bir karaktere bürünmüş demektir. Bir karakter çöküntüsünü gösterir veyahut en azından sevgisiz, merhametsiz anlamına gelir. Saygıyı bilmiyor demektir. Kadınların değerini anlamıyor demektir. Öyle bir durumda hiç muhatap olunmaması lazım. Duymazdan gelip yanından uzaklaşmak lazım. Senin tırnağın etmez onlar. Dolayısıyla çok haklısın benim güzel yüzlüm. Evet, ben seni bir daha dinleyeyim.

VTR: Bana emir kipi ile konuşan insanlardan hoşlanmıyorum. Sizce bu konuda haklı mıyım?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, bir kere çok güzel bir kızsın. Çok çok güzelsin, kusursuz güzelsin, Allah güzelliğini çok arttırsın. Doğal sarışınsın. Yani şahanesin tek kelimeyle. Allah sana hayırlı, imanlı, hidayetli, uzun ömür versin, sağlıkla. Cennette de seni bana arkadaş, dost etsin. Kusursuz güzelsin maşaAllah. O, aşağılık kompleksi içindedir, büyüklük yapıyordur, enaniyet yapıyordur. Seni, belki elde edemediği için, muhatap olamadığı için, aşağılık kompleksi içerisinde öyle densizce üst perdeden konuşuyordur. Sen de kaale almazsın, yok hükmünde görürsün, mesele hallolur. Hiç üzme sen kendini çok rahat tut. Sen çok değerli ve yüce bir insansın.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hangi turtayı yiyeceğine karar veremeyen bir kedi.

ADNAN OKTAR: Hakikaten karar veremiyor, çok şeker. Ama o biraz garibine gitti onun.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde tır ile minibüsün çarpışması sonucu meydana gelen kazada 21 asker, 3 korucu ve minibüs şoförü olmak üzere 25 kişi yaralandı.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben onların güzelliğini. Hepsi gazi olmuş. Allah gaziliklerini de mübarek etsin. Aslanlarımıza hiçbir şey olmaz Allah'ın izniyle tedavi olur çıkarlar.

Evet.

VTR: Her insanın kaderi özel mi yaratılır? Önemli, önemsiz insan var mıdır?

ADNAN OKTAR: Her insanın kaderi özel yaratılır güzel yüzlüm, bu doğru. Önemsiz insan vardır; çünkü ölü yaratılıyor. Ölü olanlar yok edilir Allah tarafından. Yani zaten yok. Ölü olduğu için yok edilir. Ruh sahibi olanlar sadece sonsuza kadar yaşarlar. Ölü olanlar, ölüler diyarına gönderiliyor orada yok ediliyorlar. Yok zaten. Sadece görüntü olarak var, görüntü olarak kalırlar ama cehennemde görüntü olarak kalıyorlar. Sonsuza kadar kalıyorlar ama yok yani yok hükmünde. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Her insanın kaderi özel mi yaratılır? Önemli, önemsiz insan var mıdır?

ADNAN OKTAR: Hayret yani bak, yeni nesil fevkalade nurlu ve çok temiz, hepsi dürüstler. Yaklaştır bakayım yüzünü. Bak görüyor musun yüzündeki nuru, temizliği? Tertemizler maşaAllah. Bu da Allah'ın bir mucizesi. Hem dindar kaldılar bak, Darwinist eğitime rağmen dindar kaldılar. Yobaz takımının da hiç etkisinde kalmadılar. İşte bu Allah'ın mucizesi, hiçbir açıklaması yok. Bak, nur gibi apaydınlık yüzü maşaAllah. Allah cennet arkadaşı etsin, cennet dostu etsin, uzun ömür ile yaşatsın onu inşaAllah sağlıklı, hidayetli.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP'nin İYİ Parti ile yaptığı vekil anlaşması hakkında şöyle bir açıklama yaptı. “Geçmişte HDP’nin başarısı için destek olan CHP, bugün başkalarının başarısı için destekten ötesini yaptı. 15 milletvekilini partisinden istifa ettirip başka partiye transferini sağladı. Bu, siyasi ahlaksızlığın en yeni ve en son örneğidir, açık bir siyasi mühendisliktir. CHP yönetiminin ahlaktan, dürüstlükten uzak bu tutumu bir aldatmadır, bir hiledir” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet, siyasilerin şimdi kendi aralarındaki konuşmalarına ben müdahil olmak istemiyorum. Ama bu tip şeyler eskiden beri var siyasette, ilk defa karşılaştığımız bir şey değil. Çocukluğumdan beri ben siyasetin içinde bu tip olaylarla sık sık karşılaşıyorum. Ahlaksızlık kelimeleri bence ağır yani bu tip kelimeler kullanılmaması lazım. Ben kullanmam şahsen. Ama siyasette maalesef böyle bir acı bir dil var, çok acımasız bir dil var. Karşılıklı konuşuluyor.

O yakışıklıyı, bana bir daha göstersene.

VTR: Adnan Bey, kaç tane sevgiliniz olmasını istersiniz?

ADNAN OKTAR: Yalnız tabii, sevgili deyince benim yakışıklımın anladığı iki türlü oluyor. Bir, aşk, tutku, Allah için sevdiğin vardır; bir de, eşin olur, evli olarak falan. Ben o anlamda demiyorum. Yani tutkuyla Allah için böyle candan sevdiğim anlamında binlerce olmasını isterim. Evlilik anlamında demiyorum.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cips’in bir videosu.

ADNAN OKTAR: Adı Cips. Ama garip yani bu kadar güzel olması hayvanların.

Evet, dinliyorum.

VTR: Eğlenmek amacıyla yapılan tehlikeli sporlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel benim canım çok çok güzel. Yaklaştır bakayım yüzünü. Hayret, bayağı güzel. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Eğlenmek amacıyla yapılan tehlikeli sporlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii yasaklanması lazım, şakası olmaz. Ölümcül kazalar sürekli oluyor, kesintisiz. Ama adam, mesela dağcılık. Ya kardeşim, Everest’in tepesinde senin ne işin var? Şeytan, yani kulağına dokunduruyor herhalde. Eksi 20 derecede, zoruna ne oldu ya? Kayaya çivi çakıyor, ip bağlıyor, uzanıyor, sürünüyorlar artık böyle tipi falan birbirine giriyor. Everest Dağı’nın her zirvesinde mezarlar var dağcıların mezarları. Şu akıl mı? Zorunuza ne oluyor? Orada yaşamak mucize, kelimenin tam anlamıyla sürünüyor. Otur oturduğun yerde. Gez bağlık bahçelik yerlerde, spor yap Everest tepesinde senin ne işin var? Bir de akın akın gidiyorlar ucu bucağı yok, dünyanın da parasını veriyorlar. Eli ayağı donuyor eli donmasın diye ona özel ilaçlar sürüyor, elini sarıyor. Allah akıl fikir versin ne diyeyim. Hiçbirinin olmaması lazım, eziyet ediyorlar kendilerine. Benim canım da çok çok güzel onu bir daha göreyim.

VTR: Eğlenmek amacıyla yapılan tehlikeli sporlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Benim canım bir de çok akıllı olduğu da çok hissediliyor. Çok okuyan araştıran bir kız herhalde. Allah ona çok uzun ömür versin, hidayet versin, Naim cennetlerinde, Firdevs cennetlerinde birlikte olmayı nasip etsin Allah inşaAllah.

Evet dinliyorum.

VTR: Ben İsviçre'de yaşıyorum. İsviçre'ye gelmeyi düşünür müsünüz?

ADNAN OKTAR: İsviçre, yakışıklım çok güzel bir ülke tabii çok çok güzel. İnsanları güzel, temizler bir kere. Estetiğe çok önem veriyorlar, kaliteye çok önem veriyorlar, aslında ideali odur. Türkiye için de ideal olan odur. Türkiye'nin her tarafının İsviçre'ye benzemesi lazım. Norveç, İsveç, İsviçre muhteşem yerler tabii. Avrupa'ya karşı oluyor insanlar ama akın akın da oraya gitmek istiyorlar. Bütün dünyanın hayran olduğu ülkeler. Demokrasi anlayışları çok güzel, insanlık anlayışları çok güzel birbirlerine karşı saygıları, sevgileri çok güzel. Temizlik anlayışları, kalite anlayışları, sanat anlayışları her şeyi mükemmel cennet gibi ülkeler. Huzurlu ve sakin; terör yok, anarşi yok, kepazelik yok, dolandırmak yok, oyun yok, pislik yok, kepazelik yok huzur içinde yaşanacak yerler, ideali odur. İnşaAllah Türkiye de, Ortadoğu da her yer öyle olur inşaAllah.

PINAR YADA: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “DEAŞ sonrası yeni bir Suriye oluşturmamız gerekiyor ve bu sebepten dolayı ABD'nin Suriye'de kalması önemli” dedi.

ADNAN OKTAR: Tamam sen dediysen konu bitmiştir. Senin demen yeterli.

Evet dinliyorum.

VTR: İlişkilerin uzun sürmesi ve sağlıklı olması için ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Benim canımı yakından görebiliyor muyum? Ne kadar güzel insan hayret maşaAllah. Her yerin güzel çok kusursuz güzelsin. Heykel gibi Yunan heykelleri gibi çok çok güzelsin. Allah sana hiç dert hastalık vermesin, uzun ömürle yaşatsın seni çok sık göreyim dünyada da. Cennette de sonsuza kadar göreyim inşaAllah. Cennette de arkadaş olalım Allah nasip etsin inşaAllah. Benim dünyalar güzelimi bir daha dinleyeyim.

VTR: İlişkilerin uzun sürmesi ve sağlıklı olması için ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm kadınlarda bir kusur olmuyor aslında, erkekler de sorun oluyor. Bir sanat eseriyle, Allah'ın ruhuyla karşı karşıya olduğunun kanaatinde değil. Kadın diyor, işte bir kadın kültürü var Türkiye'de, Ortadoğu'da, dünyada bir acayip, berbat birçoğunda berbat. Kadını rahatsız etme, huzursuz etme, üzme ve onu tedirgin etme üzerine kurulu mesela ben televizyonda da bazı programlar seyrediyordum kız erkek birlikte neredeyse kızı dövecek. Her an öldürür diye insan çekiniyor. O kadar sert üslup sen nasıl kıyıyorsun ona binlerce insanın içinde. Hadi usulen bile yapsan film çekimi olduğunu düşünsek bile yapılmaz öyle bir şey. Nasıl kıyıyorsun su gibi çocuk ve dünyalar güzeli, insan onu milyonlarca insanın içinde mahcup eder mi? Ne oluyorsun saygı, hürmet göster zoruna ne oluyor? Ne kaybedersin onu yapsan, onu yapınca ne kazanıyorsun? Kazandığı hiçbir şey yok. Sadece o çocuğu üzüyor, mahcup ediyor onlar da onu unutamıyor yazık onlar travma olarak kalıyor onlarda. Ne gerek var buna, ne gerek var? Ben canımı bir daha dinleyeyim.

VTR: İlişkilerin uzun sürmesi ve sağlıklı olması için ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii ki, ibadet ruhu içinde olması lazım, kadın çünkü kutsal bir varlık. Allah'ın ruhu mukaddes bir varlığı emanet aldığını, Allah'ın emaneti olduğunu bilmesi lazım. Çok mazlum, tatlı bir varlıktır kadın. Öyle tafra yapılacak, oyun oynanacak, terslenecek, suratına telefon kapanacak, bağırıp çağıracak öyle biliyor birçok erkek. Kadınla kavga edilir diyor kızlar da o yüzden, çocuklar korkuyorlar biriyle arkadaş olmaya, dost olmaya yani sevmeye korkuyorlar. Zaten sevme mümkün değil başlangıçta iş bitiyor. Adamın suratından, üslubundan bitiyor onun için genç kızların büyük bölümü sevgiyi yaşayamıyor çocuklar. O kadar facia ki ben bunu biliyorum görüyorum facia tarzında. Kime sorsam kızlardan, ben bir kişiyi gerçek anlamda sevdim diyeni görmedim. Bu çok korkunç bir şey müthiş bir facia yaşanıyor. Bu deccaliyetin verdiği bir bela, halbuki o genç kızların deli gibi sevenleri olması lazım, onlara acayip saygı duyanlar olması lazım ve onlar da cennet gibi yaşamaları lazım. Son derece güzel, bakımlı, neşeli yaşamaları lazım. Çocuklar korku içinde yaşıyorlar. Babasından korkuyor, ağabeyinden korkuyor, erkek arkadaşından korkuyor, sokaktan, komşudan korkuyor. İnşaAllah Mehdiyet devrinde rahat edecekler, o devirde inşaAllah aşkı tutkuyu yaşayacaklar, şu an çok zor görünüyor. Hükümet çok güzel ataklar yapıyor bakalım onun da neticelerini göreceğiz inşaAllah.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: Yahya Kemal'in “Bu ordu İslam'ın son ordusudur” dizelerinin bulunduğu şiiri okuyan miniklerimizin bir görüntüsü var.

ADNAN OKTAR: Kedi bunlar başka açıklaması yok, bunların hepsi kedi. Minik birer kedi bunlar. Çok tatlılar maşaAllah.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Suudi Arabistan resmi ajansı SPA'da yer alan habere göre, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri sözcüsü Albay Turki el-Maliki ülkenin sınır bölgesi yakınlarındaki Necran kentine yönelik balistik füze saldırısı düzenlendiğini belirtti.

ADNAN OKTAR: İşte bir şeyler var belli ki devleti yıkmak istiyorlar. Türkiye ile Suudi Arabistan işbirliği yapsa çok iyi olur.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca Suudi Arabistan Yemen'deki Husiler tarafından Necran kentine atılan balistik füzeyi havada imha ettiği belirtildi.

ADNAN OKTAR: Övündükleri şeye bak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yeni popüler genç sanatçılara destek veriyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi artık popüler olsun veya olmasın bütün genç sanatçılara destek veriyoruz. Yeter ki sanatçı olsun sanatçı olmaması Türkiye’nin helaki demektir. Sanatçı yoksa Türkiye mahvoldu demektir. Değil mi sanatçısı yoksa sevgi gitti, dostluk gitti her şey gitti anlamına gelir. Sanatın olmadığı yerde sevgi olmaz, güzellik olmaz, estetik olmaz. Sanatçı hayatidir. Hükümet de resmi olarak destekliyor ama daha da güçlü bir destek vermesi lazım. Genç, popüler sanatçıların hepsi bizim gönlümüzde onların yeri çok büyük. Bir daha.

VTR: Yeni popüler genç sanatçılara destek veriyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi modern çok şahane bir kızsın. Sesin çok güzel, hayat dolusun. Allah seni uzun ömürle yaşatsın. İnşaAllah cennet dostu oluruz, cennette de beraber şarkı söyleriz inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Psikoloji alanında kendinizi bilgili görüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Deli teşhisinde. Önce kendimi iyi teşhis ediyorum. Deliyi anlarım tabii ki rahatsızsa ama çok açık belli oluyor o zaten. Adam Çivici gibi bakıyor belli ki bir şey var. Eli ayağı titreyecek, ağzı dili kurumuş geliyor belli hasta oluğu. Ya nezaketiyle uzaklaşmak gerekiyor yahut yatıştırmaya çalışmak lazım. Tabii hiç bağlantı kurulmaması gerekir öyle bir şeyde. Ben yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Psikoloji alanında kendinizi bilgili görüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, yakışıklım psikoloji biliyorsun bilgiye gerek duyulan bir şey değil bu, insan hisseder onu anlar. Yoksa psikiyatrist oluyor adam elin delisine silah ruhsatı verdilar psikoloğa gitmiş devletin psikiyatrisi adama sağlam diyor adam beline de silahı takmış kaç tane genç kızı doğradı. Manyak adam deli baktın mıydı da görülüyor. Ama doktorlar anlamıyorlar yani bu sırf tıp bilgisiyle anlaşılacak bir şey değil biraz kafa kullanmak lazım. Biraz yüzündeki ifadeden, ses tonundan birçok şeyinden çıkarılabilir. Doktorlar somut delil arıyorlar. Onu göstermeyebilir adam suratından anlamak lazım. Ama psikoloji bilgisi yani o bilgiden istifade eden ben insan olacağını zannetmiyorum, o lafta kalır. Daha ziyade duyularla Allah’ın ilhamıyla insan teşhis eder. Öyle ikinci bir şey olarak da çok yakışıklı delikanlısın onu söyleyeyim. Bakayım sana bir daha. Evet güzel, sakal yakışmış sana iyi olmuş. Saçı bir parça daha toparlayabilirsin. Güzel ama belki rüzgardan da karışmış olabilir. Fakat saçların da güzel. Ama bir parça toparlansa daha hoş olur diye düşünüyorum. Onun dışında elin yüzün düzgün güzel delikanlısın. Allah uzun ömür versin, cennet arkadaşı etsin inşaAllah, cennet dostu.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Trump yönetiminin ülkeye kaçak olarak girmeye çalışırken yakalanan göçmenleri çocuklarından ayırma politikası New York Times’e haber oldu. New York Times resmi yetkililere dayanarak geçtiğimiz yılın ekim ayından beri yedi yüz çocuğun ailelerinden ya da ailesi olduklarını söyleyen kişilerden zorla alındığını yazdı. Çocuklardan yüzünün dört yaş altı olduğu ifade edildi.

ADNAN OKTAR: Orada artık tabii şefkat, merhamet olmuyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bunun yönetimin göçü caydırmak için özel politika olarak yürüttüğü iddiaları var. Ancak ABD’li yetkililer bunu reddediyor.

ADNAN OKTAR: Nasıl?

GÖRKEM ERDOĞAN: Göçü durdurmak için özel bir politika olarak Trump yönetiminin bunu kullandığını iddia ediyorlar ancak ABD’li yetkililer bunu reddediyor. 

ADNAN OKTAR: Amerika tabii halk olarak merhametli, kibardır yani öyle sevecendir. O kadar katı değil. Avrupalılar da öyle güzel insanlardır. Ama bu yakışmamış çok ayıp, çok çirkin.

Evet.

VTR: Sizinle uğraşanlar sağlam karakterli ve düzgün insan değiller, onlara acıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Canım güzel yüzlüm Allah seni ne güzel ödüllendirmiş ki o kadar güzel nimetlendirmiş ki senin için her gün düğün bayram çünkü çok güzelsin sen. Bu çok sevinç verici. Ailen için de çok güzel, yakınların için de çok güzel. Evde bu kadar güzel bir insanın olması muhteşem bir şey. Tabii Allah sana bu güzelliği ihsan etmiş hiç eksiltmesin Allah. Uzun yıllar, çok çok uzun yıllar seni yaşatsın sağlık sıhhat içinde. Cennette de inşaAllah birlikte arkadaş oluruz. Cennet meyvelerinden yeriz, cennet bahçelerinde gezeriz orada da sohbet ederiz inşaAllah. Ben canımın içini bir daha dinleyeyim.

VTR: Sizinle uğraşanlar sağlam karakterli ve düzgün insan değiller, onlara acıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm onların özel yaratıldığını biliyorum. Yani çok özür dilerim de mahluk yani özel yaratılmış mahluklar insan olarak yaratılmıyorlar. İnsan bedenine girmiş şeytanlarla muhatap olmuş oluyoruz. Yani ölü insan bedenine girmiş insanlar. Yalnız tabii onların Müslümanlara çok büyük faydası olur. Bir kere müthiş bir aktivite meydana getirttirirler. Berekete sebep olurlar. Sayı artışına sebep olurlar, zenginlik artışına sebep olurlar, güçlü ataklara sebep olurlar. Güzel Müslümanların savunulmasını temin ederler. Farkına varmazlar ama. Allah tarafından özel yaratılan mahluklardır kaderleri içerisinde onu yaparlar. Ama tabii ki şeytan karakteri olduğu için de çok aşağılık, haysiyetsiz, namussuz, şerefsiz adamlar olur. Dengesiz, psikolojisi bozuk yani manyak tiynetli, her türlü suça bulaşmış ve genellikle de tabii belirli mihraklar tarafından kullanılan mahluklar olur. Ama onlar olmasa meskenet gelir Müslümanlara, bitkinleşirler. Yani Allah onları Müslümanlara bereket getiren unsur olarak kullanıyor. Onları ezer ayrı Allah ezer. Ama müminlere de bu canlılık ve bereket getirir. Benim canımı bir daha göreyim. Hayret bu kadar temiz güzel olması. Allah seni kötü olan her şeyden korusun canımın içi. Hep bu güzelliğinle kal inşaAllah. İnşaAllah hep böyle dinç ve güzel kalırsın. İnşaAllah cennette de arkadaş oluruz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımızın sonuna geldik, yarın inşaAllah tekrar görüşmek üzere.