KARTAL GÖKTAN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Canlı Sohbetler yayınımıza başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Her Canlı dediğinde ben şaşırıyorum. Sanki ölü sohbet var da bir de canlı sohbet. Sohbet zaten canlıdır.
KARTAL GÖKTAN: Ben bir şiir okumak istiyorum, Abdürrahim Karakoç’tan. “Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, hele boz dumanlar çekilsin de gör. Her haftası bayram her günü düğün, hele yaylalara çıkılsın da gör.”
ADNAN OKTAR: Yine Mehdiyet’i anlatıyor. Mükemmel bir üslup şahane, şahane.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan Yeşilay’ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada, İngiliz derin devletinin bundan bir asır önce Osmanlı’yı yıkmak için gençlerin beden ve zihin sağlığını bozmaya çalıştığını, bugün de aynı oyunun sahnede olduğunu belirten uzun bir konuşma yaptı. Konuşması şöyle: “İstanbul 1920 yılında işgal ediliyor. İngilizler, Osmanlı gençliğini ifsat etmek, zihnen köleleştirmek için gemilerle getirdikleri binlerce kasa içkiyi bedava dağıtıyorlar. Bunu gören millet sevdalısı bir avuç insan, Şeyhülislam İbrahim Haydarizade'nin himayesinde Yeşilay'ı kuruyorlar. Bundan bir asır önce, işgal ve istiklal mücadelesinin gençler üzerinden verilmesi gerçekten çok anlamlı. Kurtuluş Savaşı’mızın cephelerinden biri de gençlerimizi ifsat girişimlerine karşı onları muhafaza etmek olmuştur. Çünkü nesilleri korumakla ülkeyi kurtarmak arasında hiçbir fark yoktur. İşgal kuvvetlerinin genç kuşakların zihin, ruh ve beden sağlığını hedef almaları bu yüzdendir. Dün olduğu gibi bugün de benzer politikalara, benzer projelere şahitlik ediyoruz.”
ADNAN OKTAR: İşte Tayyip Hocam yine İngiliz derin devletine bir yumruk daha vurmuş. Bunu biz anlatmıştık. Kimsenin bilmediği bir konuydu bu defalarca anlattık. Tayyip Hocam’ın vurgulaması da muhteşem oldu. Hiç gündeme getirmedikleri bir konuydu bu hiç.
SERAL İBRAHİM KÖPRÜLÜ: Bir yıl önde siz bunu söylediniz.
ADNAN OKTAR: Evet. Bir yıl önce biz bunu ve defalarca söyledik.
Müslüman alemi sahipsiz. Derli-toplu böyle istenen keskin aklı gösteren bir cemaat, topluluk yok. Yok yani olsa çok isteriz ve köleleri oluruz adeta, hizmetçileri oluruz ama yok. O yüzden Müslüman alemine çok acıyıp merhamet edip bu kan, dehşet ve ızdırabı da görerek bizim bütün gücümüzle gayret etmemiz gerekiyor. İnsanlar tembel olabilir bize tembellik gitmez. İnsanlar boş işle uğraşabilir bize boş işle uğraşmak gitmez. İnsanlar kendi günlük dertleriyle ilgileniyor olabilirler, biz kendi günlük dertlerimizle ilgilenemeyiz. Bütün bu cinayetlerin, bütün bu belaların kalkması için gayret etmek üzerimize bir borç. Bir saniyeyi boş geçiremeyiz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Münafıkta ‘acaba ben de münafık mıyım?’ diye bir korku olur mu?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, münafıkta çok keskin Allah inkarı vardır. Haşa dinle, Allah’la, İslam’la onlar gıyapta kendi kafalarına göre alay ederler, kendi aralarındaki konuşmalarında alay ederler. Dinin bütün hükümlerine karşıdırlar. Ama eğer gösteriş yapılması gerekiyorsa, birilerine mesaj vermesi gerekiyorsa işte dualar ederek abdest alır ve seccadesini serer, kafasına takke takar namazını kılar, Allah’tan bahseder eğer aldatması gereken birileri varsa. Ama onun dışında kendi aralarında, zaten üsluplarına dikkat edilirse dinle, hadisle alay ettikleri hemen anlaşılır. Çok züppedir onlar ve münafığın özelliği Allah’tan bağımsız yaşadığına inanmasıdır. Zaten üsluplarında falan diyorlar “biz bireyiz birey, bizim kendi özel kişiliğimiz var, biz kendi kararımızı kendimiz veririz.” Sen kendin karar vermiyorsun, senin kararını Allah veriyor. Birey mirey de değilsin sen, Allah’ın kulusun sen. O kendini Allah’tan bağımsız kılmak için bilmişlik yapar kendi kafasınca, züppelik yapar. Müslümanların yeteneği, gücü olduğunu bildiği halde onu durdurmak ister. “Faaliyetinizi durdurun gezin” diyor. Müslümanlar şehit ediliyor “sana ne” diyor “seni ne ilgilendirir o onların meselesi” diyor. Çok kahpedir münafık çok alçaktır. Onunla konuşulacak gibi de olmaz çünkü işine geldiğinde dini kullanır işine gelmediğinde kullanmaz. Ama işine geldiğinde dini çok güçlü kullanır ayetlerle Kuran’la. Daha önce hiç ayetten bahsetmeyen münafık bakarsın geceli gündüzlü ayetten bahsediyor. Haşa nefret ettiği halde ayetten ayeti kullanmaya Allah onu mecbur eder gösteriş için. Namaza karşı çok öfkeli olduğu halde mecbur olduğu için gösteriş için namaz kılar. Abdeste karşı çok öfkeli olduğu halde gösteriş için abdest alır. Yoksa biz münafıkları çok gördük hiçbiri namaz kılmıyordu. Nereden anlıyorduk, “abdeste kalkıyorum” diyor banyoya giriyor çıt yok su sesi gelmiyor. Bir dakika bir buçuk dakika bekliyor çıkıyor kupkuru hiçbir şey yok. Sonra “namaz kılıyorum” diyor, odasına giriyor kapıyı kapatıyor, seccade serilmemiş hiçbir şey yok. Serildiyse bile seccadede en ufak bir değişiklik olmamış olduğu gibi duruyor. Halbuki seccadede kılınır değil mi seccade bir hareketlenir falan hiçbir şey yok gidip oturuyor.
SEDAT ALTAN: Bir de çok kısa sürüyordu Hocam namazları.
ADNAN OKTAR: Evet, bir dakika, bir buçuk dakika en fazla.
Kuran okunduğunda münafık çok sıkılır. Ama kendini Müslüman tanıtmak için tabii ki Kuran’dan bahseder. Fakat tabii münafığı Allah yaratır, o ahmak kendini birey ve özgür olarak görür münafık hep onun üstünde durur zaten. Halbuki münafık hiçbir zaman için birey olmaz, Allah’ın münafık olarak yarattığı bir cisimdir ve hiçbir zaman için de özgür değildir. Allah’ın kaderde belirttiği münafıkane eylemlerin dışında hiçbir şey yapamaz. Yeri de hazırdır, cehennemdir.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız, İngiliz derin devletinin bu yöntemi sadece Osmanlı’da değil bütün dünyada uyguladığını anlattı Adnan bey. “Burada şu noktanın da altını çizmekte fayda görüyorum. Aslında 1920’de İstanbul limanında yaşanan hadise tarihte bir ilk değildir. Güney Asya’dan Afrika’ya kadar dünyanın birçok bölgesinde sömürgeciler benzer politikaları devreye almışlardır. Afrika ülkelerinde yerel kabileler alkole alıştırılmış hatta maden ocaklarında çalışan işçilerin ücretleri içkiyle ödenmiştir. Çok manidardır. Soğuk savaş döneminde uyuşturucu ticareti doğu ve batı bloğu arasındaki savaşın en önemli araçlarından biridir. Büyük güçlerin himayesinde gerçekleşen bu kirli ticaretten elde edilen kazançlarla kimi ülkelerde darbeler yapılmış, iç çatışmalar körüklenmiş, demokratik rejimler tasfiye edilmiştir. Bize musallat edilen PKK’nın gelir kaynağı da uyuşturucu ticaretidir. Bir taraftan uyuşturucu satarak toplumlar uyuşturuluyor, diğer taraftan elde edilen gelirlerle silah mafyası güçlendiriliyor” dedi.
ADNAN OKTAR: Doğru. Avrupa’daki, İngiltere’deki, Amerika’daki -ki asıl patronları zaten İngiltere- silah sanayinin sürekli silah satmaya ihtiyacı oluyor. Silah satın almak için de bunların paraya ihtiyacı var, para için de uyuşturucuya ihtiyaçları var. Uyuşturucu satıp hep gençliği mahvediyorlar, silah satıp insanları öldürtüyorlar. Böyle şeytani manyak bir sistem kurmuş durumdalar. PKK hakikaten dünyanın en büyük uyuşturucu mafyası. Bütün dünyadaki en büyük uyuşturucu mafyası PKK’dır, en kapsamlı mafya. Ama bunu İngiliz derin devleti yönetiyor tabii. İngiliz derin devletinin desteği olmadan hareket etmesi mümkün değil. Zaten Öcalan da PKK’yı İngiliz derin devletinin kurduğunu söylüyor “onlar yönettiler” diyor ve “yönetim de onların elinde” diyor açık açık anlatıyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam. Adnan Oktar Hocamız’ı çok seviyorum, selamlarımı iletiyorum sizin vesilenizle. Hz. Mehdi (as) ne zaman çıkacak onu merak ediyorum. Çok sabırsızlıkla bekliyorum. Daha açık net söylerse sevineceğim. Selamları tekrar iletin, Allah’a emanet olun.
ADNAN OKTAR: Aleyküm Selam. Sen ne güzel yüzlü insansın, ne güzel insansın. Allah yıllardan beri Mehdiyet’i insanların bilinçaltına oturtuyor. Bütün beyinler Allah’ın elinde. Beyinlerine Allah Mehdiyet’i yazıyor zaten. Çok çeşitli yazma metotları var Allah’ın. Önce bütün alametleri çıkarttı Allah, alametlerin tamamını çıkarttı. Sonra insanları hayatından bezdirecek bir sistem uyguladı Allah. Ki Kendine yaklaşsınlar, ahireti düşünsün, Allah’ı düşünsün, İttihad-ı İslam’ı istesinler diye. Bu etkili oldu mu? Oldu. Bütün İslam alemi şu an İttihad-ı İslam’ı ister hale geldi. Daha tam net bir ağızla söylemediler ama bilinçaltında herkesin var. Bunu Allah yaptı, Mehdiyet için yaptı. Şimdi Mehdiyet’te gelişme devam ediyor. Allah insanların beynini bilinçaltında eğitmeye devam ediyor. Öyle bir süre gelecek ki, adama sen Hz. Mehdi (as)’ı sordun mu cevap vermeye dahi gerek kalmayacak. Allah’ın eğitimi bu tarzdadır, Mehdiyet’le ilgili eğitimi bu tarzdadır. Hiçbir zaman için Hz. Mehdi (as)’ın eline bir bayrak alıp dışarı çıkacağını kimse düşünmesin. Hz. Mehdi (as) kendini gizleyebildiği kadar gizleyecektir sonuna kadar. Var gücüyle direnecektir. Ama öyle bir hal alacaktır ki onun direnmesi onun çıkışını engelleyemeyecektir. Onun direnmesiyle olay durmayacak. Şu an bu safha gittikçe daha güçleniyor. Çünkü bütün siyasi sistemler çaresizlik içinde. Amerika çaresizlikte, Rusya çaresizlikte, İngiltere çaresizlikte, ekonomi çaresizlikte ve dünyada muazzam bir sevgisizlik yayıldı ve sadece nefret hakim olmaya başladı. Bütün kiliseler kapanıyor, bütün sinagoglar kapanıyor. Yüzer yüzer kapanıyor sinagoglar, kiliseler. Bu, Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alameti. Yani Hz. Mehdi (as)’a insanları Allah mecbur ediyor şu an ve iman sadece orada toplanıyor şu an. Kitleler halinde insanlar imanlarını kaybediyorlar Darwinist eğitimin sonucunda. Büyük çapta kaybediyorlar. Şu an zaten gittikçe dinlerin anlattıklarını tabii Katolik Ortodoks üslupta anlattıkları için gençlik muazzam bir nefretle inkar ediyor kinle. Çünkü mucizeleri öyle bir anlatıyorlar ki asla inanılacak gibi değil. Dini öyle bir anlatıyorlar ki asla inanılacak gibi değil. “İsa dedi ki” diyor “Ben Allah’ım dedi” diyor. Adam buna nasıl inansın? Alay mı ediyorsun sen? Yemek yiyor, uyuyor, Allah’a dua ediyor sen “Allah’ım dedi” diyorsun. Belli ki hurafe inanmayacağı belli. Kiliseye gelmiyor adam da şaşırıyor. Sen onu o hale getiriyorsun, normal dindarlığı bıraksan böyle bir şey olmaz. Mesela bu 15 Temmuz darbe planı bir Mehdi karşıtı hareketti, sırf Mehdiyet’e karşı yapıldı. Fakat işin korkunç yanı Mehdiyet hareketi adı altında yapıldı. Bak Mehdiyet’e karşı Mehdilik adı altında yapıldı. Halbuki hareketin ana özelliği Mehdiyet’e karşı olması. Hem ideolojik olarak karşı, hem fiilen karşı, hem her yönden karşı. Hükümete baktığımızda verdiği tarihler tamamen Mehdiyet’in tarihleri. 2023 ve 2071’ler. Alenen Mehdiyet’in tarihi. Bediüzzaman’ın verdiği tarihler, Risale-i Nur’daki tarihler.
Şimdi Allah bilinçaltını hazırlıyor dedik. Nasıl hazırlıyor; bak 2023 tarihini hükümet veriyor. Ve 2023 Risale-i Nur’da verilen bir tarih, hadislerden çıkan, ebcetlerden çıkan bir tarihtir 2023. 2071 de İslam’ın dünya hakimiyetinin en yüksek noktasının tarihidir. Bak 2071, 71’ler, 1071, 2071 hep yedililer, tekrarlayan yediler dikkat ediyor musunuz? Ayette ne diyor Allah? “Tekrarlayan yediler” tekrarlayan bir 7 var. Bir orada yedi var bir burada 7 var. Yedilerle kilitlidir Mehdiyet bunu da göreceksiniz.
Hz. Mehdi (as) kendisini bizzat kendi de kendisini gizler ama olaylarla da Allah Hz. Mehdi (as)’ı gizler. Öyle olacak ki Mehdiyet magazinleşecek, yani çok alelade hani gülünen eğlenilen bir konu haline gelecek. O Mehdiyet’in bir perdesidir. Yani Mehdiyet’i direkt Mehdiyet olarak görmüş olsa deccaliyet akıl almaz üzerine saldırır. Ama onun göremeyeceği perdeler olacaktır bambaşka şeyler. Onların saldırdığı şeyler Mehdiyet’le alakalı olmayacaktır. Mehdiyet’in perdesine saldıracaklardır onlar Mehdiyet’in kendine değil Mehdiyet’in perdesine. Perdesinde hiçbir mahsur yok perdesi zaten boştur perdesi boştur. Perdesiyle meşgul olunurken Mehdiyet gelişecektir. Mehdiyet önce dünyadaki nefreti kaldıracak. Tek amacı sevgi ve sosyal adalettir Mehdiyet’in. Şimdi Mehdiyet’i nasıl bekliyorlar? Onlar siyaset cihetinde bekledikleri için pençeler havada bekliyor. Siyaset cihetinde çıkmayacak ne yapacaksın? Pençe havada kaldı. Sevgiyle çıkıyor, sevgiye sen pençe atamazsın, sosyal adalete de pençe atamazsın. O zaman Mehdiyet’i durduramazsın. Mehdiyet pençelenecek gibi bir şey değildir. Ha atılan pençe kırılır onu söyleyeyim. Allah kırar öyle bir şey olmaz. Mehdiyet’e müdahale çok tehlikeli bir şeydir. Mutlaka felaket facia getirir. Facia kaçınılmazdır kim yaparsa yapsın derhal bela gelir derhal anında şimşek gibi. Onun imkanı yok yani. O yüzden Mehdiyet konusunda hiç kimsenin acele etmesine gerek yok. Ani bir gelişme olacaktır yalnız söyleyeyim. Yani facia devam edecek, devam edecek, devam edecek bizim bilmediğimiz, bak şu an nedenini bilmediğimiz bir olay olacak yani bilmediğimiz bir gelişme olacak. Şu an samimi olarak ben de bilmiyorum. 2023’lere doğru aniden İslam hakim olacak. İslam’ın hakimiyetinde Rusya da işin içinde olacak Rusya Putin, Türki devletlerin tamamı. Mehdiyet’in bilek gücünü Türki devletler oluşturacak. Şu an Türki devletlerin birleşmesi on saniyeyi almaz, aralarındaki telefon trafiğiyle on saniye almaz. Ama bu bekletiliyor şu an. Bak şaşırtıcı bir şey daha söyleyeyim, ben üstüne dikkat çekmek de istemem ama Putin, Türk Birliği’ni isteyen bir insan. Rusya’nın jeopolitik ve stratejik yönden son derece lehine olduğu için, Rusya’yı koruyucu muazzam mekanizma olduğu için hayret edersiniz, Türk Birliği’ni en çok isteyen insanların başında geliyor Putin. Ama sorsanız tabii söylemeyebilir. Ama Türk Birliği’ni şiddetle isteyen bir insan. Çünkü Rusya’nın kurtuluşu için muazzam bir güç bu ve imkan. Önce Türk Birliği ile başlayacak sonra ikinci aşamaya geçecek. Ama Türkler yine hep önde oluyor bak Allah onları işte mübarek bir millet olarak onun için yaratmış. Bir tek Türkiye değil ki Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan say say bitmiyor ve dev ülkeler bunlar çok büyük ülkeler. Ve Türki devletler çok dürüst ve efendiler bu bilinmiyor. Mesela Türkiye’de de Türkler var ama oradaki insanlar Anadolu insanının temizliğindedir hiç bozulmamışlar. Masum, temiz, kibar. Sahtekarlık bilmez, dolandırıcılık bilmez, gasp bilmez, mafya bilmez, adilik bilmez, oyun bilmez, çok çok efendidirler. Yani İslam’ı mükemmel yaşayan insanlar. Dolayısıyla o da Mehdiyet’in hazır gücüdür. Yalnız çok yanlış bilinen bir şey var şöyle zannediyorlar diyorlar ki; “Biz Türk devletlerini bir toplarız kodum mu ağzınızı burnunuzu kırarız.” Bak, ‘biz bir araya geliriz, sizi çok fazla severiz’ mantık bu. Yanlış biliniyor. ‘İslam ülkeleri bir araya gelirsek sizin iflahınızı keseriz’ anlamında anlıyorlar öyle değil. İslam ülkeleri bir araya gelir, hiçbir şekilde terör ve anarşi olmaz, savaş olmaz savaşı durdururuz anlamındadır. Yoksa bir araya geliriz, mesela yüz yumruk bir araya geldi mi koydu mu çökertiriz. Böyle bir şey yok. Yani kuvvet gösterisi şeklinde olmayacaktır. Sevgi, barış ve güven gösterisi şeklinde olacaktır Mehdiyet. Her yeri yatıştıran, her yeri sakinleştiren ve o birliktelikten meydana gelen bir güçtür. Yani doğal caydırıcı olacaktır. Çünkü Türki devletlerin ordusu birleştiğinde dünyanın en büyük ordusu olmuş oluyor şu an. Bir de Türk askerinden oluşan bir ordu oluyor, bu çok vahim bir şeydir dünya için. Mesela Kazak Türkleri, Tacikler, Özbekler, Türkiye Türkleri, Azeri Türkleri bir araya gelmiş, bu çok vahim bir tehlikedir dünya için dünyanın en büyük askeri gücü ve en savaşçı yaman gücü ortaya gelmiş oluyor. Ama bu güçle işte barış elde dilecek sadece, sevgi elde edilecek. Bir vuruş, ezme falan mevzubahis değil.
Mesela bütün İslam ülkelerine Darwinizm hakim edildi. Osmanlı’ya da, Türkiye’ye de hakim edildi. Çünkü dinsizliğin yayılması gerekiyordu ki Mehdi (as) çıksın. Bütün İslam ülkeleri bunu kabul etti. Bu bir mucizedir. İslam ülkeleri şiddetle reddeder normalde kabul eder mi, Allah’ı inkar ediyor Darwinizm. Bak Türkiye dahil bütün İslam ülkeleri büyük bir coşkuyla hemen hemen derslerin tamamında Allah’ı inkar eden Darwinizm anlatılıyor. Bu, Hz. Mehdi (as)’ın çıkışı için bir zemindir. Çünkü Hz. Mehdi (as)’ın soluğuyla yerle bir olacak bir şeydir Darwinizm. Küfür zannediyor ki Mehdi (as) çıkacak kılıcıyla, ordusuyla. Öyle bir konusu yok, Mehdiyet sadece sevgi iddiasıyla ortaya çıkıyor. Ve Mehdiyet kendini çok örten bir sistemdir, gizleyen bir sistemdir ve siyasi bir iddiası yoktur. Onlar siyasi iddiayla çıkacağını zannettiği için ona göre heyecanla hazırlık yapıyorlar. Boş yere hazırlık yapıyorsunuz. O korkuyla da bütün hocaları ayaklandırdılar. Yüz bin camide birden “Mehdi gelmeyecek” bütün ilahiyat hocalarına geceli gündüzlü “Mehdi gelmeyecek” dedirttirdiler. Bu da aslında Mehdiyet’in alametiydi. “Ahir zamanda en yüksek sayıda” diyor Peygamberimiz (sav) ve “en fazla tekrarla Mehdi’nin gelmeyeceği söylenecek” diyor “tarihte görülmemiş şekilde olacak” diyor. İlk defa bu zamanda oldu işte. Tarihte görülmemiş ilk defa. Şimdi gören acaba kasten mi yapıyorlar zanneder. Yani Hz. Mehdi (as)’ın çıkışı için kasten. Hatta bu şüphe çok yüksek, Avrupa’da falan da çok yüksek. Mesela Irak ve Suriye’nin kasten Hz. Mehdi (as)’ın çıkışı için işgal edildiğine inanıyorlar. Evanjeliklerin bunu yaptığına inanıyorlar. Halbuki hakikaten yapıyorlar.
Ali İmran Suresi 194. Ayet. 1-9-4, 194. Mesela yine Taha Suresi 135, “De ki: ‘Herkes gözetlemektedir;’” beklemektedir. Bak herkes gözetlemektedir, herkes beklemektedir. Bak çok manidar ayet. “…siz de gözleyip durun.” Siz de bekleyin, gözleyin alametleri. “Sonunda,” en sonunda ahir zamanda bak o zamanın sonunda “dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri” Kuran’ın sahipleri “kimlermiş ve doğru yola ulaşan” yani sırat-ı müstakimde giden “kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz.” Ebcedi kaç? 2023.
“Elçilerine vaad ettiklerini bize de ver.” (Ali İmran Suresi, 194) Elçilerine Cenab-ı Allah vaad ediyor. Yani “İleride dünya hakimiyeti olacak” diyor, Hz. Musa (as)’a söylüyor, Hz. İbrahim (as)’a hepsine vaat etmiştir Moşiyah’ı. Bak “elçilerine vaad ettiğini bize ver.” Hz. İbrahim (as)’a vaat edildi mi dünya hakimiyeti? Edildi. Hz. Musa (as)’a edildi. Resulullah (sav)’e edildi, Hz. Yakup (as)’a edildi. Vaad edilmeyen peygamber yok gibi bir şey. Moşiyah kanalıyla. Ebcedi kaç? 2023. Tayip Hocam ne diyor? “2023” diyor. Kuran ne diyor? “2023” diyor. Bediüzzaman ne diyor? “2023” diyor.
Moşiyah yani İmam Mehdi (as) Tevrat’ta şöyle geçiyor: “Moşiyah” yani İmam Mehdi (as) “kendisini belli etmeden önce tanınmayacaktır. Yeşaya Peygamber onun ortaya çıkışını tarif ederken Moşiyah Mehdi’nin kim olduğunun, babası, annesi, ailesi veya akrabaları tarafından bile bilinmeyeceğini söylemiştir.” “Yakın akrabaları bile bilmez” diyor. “Çünkü şöyle söylenmiştir;” Tevrat’ta geçiyor “bir fidan gibi büyüdü, kurak yerdeki kök gibi.” Kurak bir yerde gelişecek diyor. (Yeşaya 53/2)
Mesela yine Zuhruf Suresi 68, şeytandan Allah’a sığınırım “…bugün sizin için korku yoktur” artık hakimiyet olmuş “ve siz mahzun da olmayacaksınız.” Artık müminler ferah. Ebcedi kaç? 2023. Hükümet diyor “2023.” Ayetler diyor “2023.” Biraz beklesinler.
GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanımız’ın paylaşımını görebiliriz. “Önce inşaAllah 2023’e yürüyeceğiz, arkasından menzilimizi 2053’e, sonra da 2071’e çevirip kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”
ADNAN OKTAR: 2053, birinci aşamanın son zamanları, evet.
Evet, o yakışıklıyı bir daha dinleyeyim.
VTR: Selam. Adnan Oktar Hocamız’ı çok seviyorum, selamlarımı iletiyorum sizin vesilenizle. Hz. Mehdi (as) ne zaman çıkacak onu merak ediyorum. Çok sabırsızlıkla bekliyorum. Daha açık net söylerse sevineceğim. Selamları tekrar iletin, Allah’a emanet olun.
ADNAN OKTAR: Tamam tarih istiyorsan veriyorum işte “2023” diyorum. Kuran’ın işareti o, hükümet de öyle diyor. Ben onların nakilcisiyim. Tekrar aleykümselam diyorum.
Evet, dinliyorum.
VTR: Her zaman öncelik bayanlara mı ait?
ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzelsin böyle nasıl güzelsin, maşaAllah. Hayret edecek şekilde güzelsin ve çok çok yakışıklısın. Senin gibi yakışıklı güzel bir delikanlının daima hanımlara öncelik tanıması da onu daha da güzelleştirir, daha da yakışıklı hale getirir. Dolayısıyla sen de öyle yaptığın için seni takdir etmek lazım. Bir daha dinleyeyim seni.
VTR: Her zaman öncelik bayanlara mı ait?
ADNAN OKTAR: Daima daima her yerde. Mesela bir yerde sıraya girmişler, hanımlara. Arabaya biniyorsunuz, hanımlara. Yiyecek dağıtılıyor, hanımlara. Bereket getirir. Sen hanımı geçer oradan alırsan Allah sana orada bela verir boğazına tıkanır bereketini görmezsin. Otobüste gidiyorsun, oturarak gidiyorsun, kalktığında iki büklüm kalkarsın. Hanımlara verirsen sağlık sıhhat bulursun.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki erken seçim kararıyla ilgili olarak “endişeliyiz” açıklamasına cevap verdi. “OHAL uygulamasının seçimleri demokratik standartların gerisine düşüreceğini iddia ermek art niyetli bir yaklaşımdır. Bazı devletlerin ülkemiz söz konusu olduğunda peşin hükümlü yorumları Türkiye’ye yönelik çifte standardın bir örneğidir. Henüz yapılmayan bir seçim hakkında böyle bir açıklama kabul edilemez. Bu, millet iradesine müdahale anlamına gelir” dedi.
ADNAN OKTAR: Endişeliyse işte endişe etmesin rahat etsin. Bu kadar uzatmaya ne gerek var? Her gün endişe duyabilir der yani “endişeliyiz, bir şey olmasın, seçimler sağlıklı olsun, endişe ediyoruz” diyebilir. Yemek yerken bile endişe edebilir adam acaba boğazlarına mı kaçar falan gibisinden. Endişe duyması önemli değil rahat olsun. “Endişelenme” deriz endişeleniyorsa olur biter. “Endişelenme rahat ol” demek yeterlidir. Uzun uzun konuşmaya gerek yok.
Evet, dinliyorum.
PINAR YADA: Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin özgürlük alanını olabildiğince genişleteceğimizi ama bir yandan da onları koruyacağımızı söyledi. Ayrıca özgürlük tanımını sizin defalarca yaptığınız açıklamanın aynısını kullanarak yaptı. “Gençlerimizin özgürlük alanlarını genişletirken aynı zamanda zararlı alışkanlıklarından da uzak tutacağız. Hiçbir inanın kendisine ve başkalarına zarar verme özgürlüğü yoktur. Her türlü bağımlılık bana göre intihar demektir. Bizim inancımızda değerlerimizde de böyle bir özgürlük anlayışı asla vaki değildir” dedi.
GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Biliyorsunuz benim bir huyum var, kimin cebinde elinde bir sigara paketi görüyorsam ne yapıp yapıp onu alıyorum. Paketi alıp kendi müzeme koyuyorum. Niye? Eğer ben bir insanı seviyorsam onu zararlı olandan kurtarmam lazım. Sevgililer sevgilisi Peygamberimiz (sav) ne buyuruyor; ‘Sevdiklerinize sevdiklerinizden ikram edin’ diyor. Bizi bu konuda eleştiriyorlar. Halbuki anayasada gençleri koruma devletin görevi olarak geçiyor. Bizden önceki yönetimler bunu uygulamamış olabilir. Biz uyguluyoruz. Şu anda bizim yönetimimizde olan yerlerde asla bu tür bir şey olamaz ne yerel ne devlet. Geldiğimden bu yana hiçbir zaman ben misafirlerime alkollü içki ikram etmedim. Tasarruf benimse ben de sevdiklerime sevdiğimden ikram ettim” dedi.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam doğru yolda yanlış bir şey yaptığı yok. Yanlış gördüğümüz bir şey olduğunda eleştiriyoruz söylüyoruz. Doğru gidiyor, hep bütün konuşmaları güzel. Fuzuli hiç konuşmuyor son zamanlarda hiç görmedim yani. Hep hayır hep bereket.
Evet, dinliyorum.
VTR: Beled Suresi 11. ayetteki ‘sarp yokuş’ nedir?
ADNAN OKTAR: Sen ne kadar güzel yüzlüsün böyle, ne temiz senin yüzün. Çok dinlendirici bayağı güzel yüzün. Sarp yokuş imtihan yakışıklım. İşte acılar, dertler, kolu kopar, bacağı kırılır, tutuklanır, hakaret görür, baskıya uğrar. Peygamberimiz (sav)’i 2 buçuk kilometre taşladılar, 2 buçuk kilometre tükürüyorlar ve taşlıyorlar ve küfrediyorlar 2 buçuk kilometre Taif’te. Hiç etkilenmedi. Kölesi vardı yanında da “hiç, aman oğlum” dedi “karışma bir şey deme.” 2 buçuk kilometre küfredilmesi, taşlanması ve bir insana tükürülmesi, bir de gübür gibi adam on tane, yirmi tane değil gübür gibi. Bu bir imtihan. Peygamber ahlakı mükemmel, “hiç elleme evladım” dedi hiç. Kölesi neredeyse bayılacak hale geldi olayın şiddetinden. Her yer kanadı üst baş taşlardan, hiç fütur vermedi. O tarzdadır.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Yabancı basında yayınlanan makalelerinizle ilgili bilgi vermek istiyoruz. Endonezya’nın en büyük İngilizce gazetesi The Jakarta Post’ta “Kadın hakları alanında güzel gelişmelere doğru” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Endonezya’da başörtülü bayanlardan oluşan rock grubu, Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanmaya başlamaları, babalarından, eşlerinden izin almadan üniversiteye veya iş gitmeye başlamaları, İran’da Ruhani’nin bayanların önemli pozisyondaki işlerde olmalarının önemine yaptığı vurgu gibi çok sayıda örnekle İslam dünyasında kadın hakları alanındaki gelişmeleri yani Kuran’ın özüne dönülmeye başlandığının müjdesini veriyorsunuz.
GÖRKEM ERDOĞAN: Uluslararası basında yakından takip edilen ve geniş bir okuyucu kitlesine sahip Rusya’nın en köklü internet gazetelerinden Pravda’nın Rusça yayınında “Günden güne güçlenen Türkiye-Rusya kadim dostluğu” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Sayın Erdoğan ve Sayın Putin’in güçlü liderlikleri ve aralarındaki sağlam dostluk sayesinde derin odakların bu kez bu liderleri devirmeyi başaramadıklarını anlatıyorsunuz. İki ülkenin büyük bir ivmeyle tırmanan dostluk ve işbirliğinde gelinen son noktanın yaklaşık iki asırdır bölgenin gizli eli İngiliz derin devleti öncülüğünde sürdürülen sinsi provokasyon ve düşmanlaştırma politikalarının iflas ettiğinin bir ilanı olduğunu belirtiyorsunuz.
GÜLEN BATURALP: Merkezi Belçika’da bulunan aylık ziyaret sayısı 4 milyonu bulan Sasa Post haber sitesinde “Tarihin en büyük insanlık ve savaş suçlarından Irak işgali” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda bölünmeyi, ihtilafı, düşmanlığı teşvik eden bağnazlık yerine sevgi, merhamet, kardeşlik, demokrasi, ifade özgürlüğü, birlik ve beraberliği öğütleyen Kuran’a dönülmesinin İslam dünyasının en acil ve hayati ihtiyacı olduğunu anlatıyorsunuz. Kuran’ın emrettiği bu birlik ve beraberlik ve en çaresiz görünen İslam ülkelerinin dahi en ileri refah, zenginlik, huzur, güvenlik ve mutluluk düzeyine erişebileceğini belirtiyorsunuz. Bu yazınız aynı zamanda Mısır’dan yayın yapan 123 News’te de yayınlandı.
GÖRKEM ERDOĞAN: Sadece Facebook’ta 14 buçuk milyonun üzerinde takipçisi olan Fas’ın çok okunan haber ajansı aynı zamanda tüm dünya çapında en çok okunan Arapça haber sitelerinden Hespress’te “Terk edilemeyen ırkçılık belası” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, ırkçılığın sözde Avrupa’da bitmiş olduğunu ancak bunun gerçekleri yansıtmadığını çeşitli örneklerle anlatıyorsunuz. Her türlü bilgiye ulaşabilen günümüz gençliğinin ırkçılık çılgınlığının insanlığa ne tür bir yıkım getirdiğini görebildiklerini söylüyorsunuz. Dolayısıyla eğer kendilerini geçmiştekiler gibi dinin getirdiği vicdan ve güzel ahlaktan uzak bir nefret selinin içine bırakırlarsa bu sefer yıkımın Allah esirgesin çok daha büyük olabileceğini anlatıyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Rusya’nın en büyük gazetelerinde sadece benim yazım çıkıyor. Ve Türkiye ile Rusya’nın dost olmasını sağlayan tek kişiyim sivil olarak. Yani devlet görevlisi olmayan tek kişiyim ve en etkili kişi ben oluyorum. Rusya’yla aramızı açmak için FETÖ’cülerin yaptıklarını biliyorsunuz, uçak düşürmeler şunlar bunlar. Ama bak biz bu faaliyetlerimizle Rusya ile Türkiye’yi kurşunla kaynatılmış bina haline getirdik, elhamdülillah. Sessiz sedasız.
EBRU ALTAN: Sizin dışınızda “Zaten bu aşamadan sonra asla düzelmez” diye düşünüyorlardı. Bir tek siz giderilebileceğini söylediniz o dönemde de ve çok ısrar etmiştiniz.
ADNAN OKTAR: Tabii. Ve oldu.
VTR: 2018 iftar organizasyonunuz nasıl olacak?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere çok güzelsin onu söyleyeyim. Sakalın da çok iyi olmuş. El, yüz falan çok düzgün. Şahane delikanlısın şahane. Hem güzel hem yakışıklısın maşaAllah. Allah cennette kardeş etsin, hepinizi yani yayına çıkan bütün kardeşlerimizi ve seni de. 2018 iftarları nasıl olacak? Bir tane iftardan bahsediyorsun değil mi? Öyle bir şey yok. Köşkte Osmanlı iftarları, her gün. Ud, kanun, keman ve fasıl eşliğinde her akşam iftar. İftarda hoşaf kapları buzdan, buzdan. Artık ondan gerisini siz düşünün. Pilavlar, su yerine tereyağı konacak yani o şekilde.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selamünaleyküm Hocam. Öncelikle sizden Allah gani gani razı olsun. Sorum, Hz. Mehdi (as)’ye özel olarak verilecek ilimlerden bahsetmenizi istiyorum, teşekkürler.
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, aslında Mehdi (as)'den öyle bahsediyor ki Tevrat. Yani çok çok olağanüstü bir görüntü var. Diyor ki bak, “Allah daha kâinatı yaratmadan Mehdi, gölge olarak Allah'ın sağındaydı” diyor. Bu çok acayip bir şey. Değil mi? Çok çok acayip bir açıklama bu. Daha kâinat yok, “gölge şeklinde Allah’ın sağında duruyordu” diyor. Ve Musevi inancında bütün peygamberlerden üstün Mehdi (as). Öyle herhangi bir konu gibi ele alınacak gibi değil. Ve kâinatın yaratılma sebebi olarak belirtiliyor Moşiyah’ın varlığı. Yani “Moşiyah sebebiyle Ben kâinatı yarattım” diyor Tevrat'a göre. Tabii, Tevrat'taki açıklama bu şekilde. Yani Musevilikte çok hayati bir konu Moşiyah. İslam'da biraz daha sakin bir üslup olmakla beraber yine Peygamberimiz (sav) diyor ki, “Birçok peygamberden daha üstündür” diyor, Mehdi (as) için. Mesela “cennette de ışık gibi parlıyordu” diyor, dikkatimi çekti diyor. O kadar insan içerisinde onu söylüyor. Yani bazı anlatımlar var çok şaşırtıcı. Tabii ahirette aslını öğreneceğiz ama çok şaşırtıcı. Bir daha ben yakışıklımı dinleyeyim.
VTR: Selamünaleyküm Hocam. Öncelikle sizden Allah gani gani razı olsun. Sorum, Hz. Mehdi (as)’ye özel olarak verilecek ilimlerden bahsetmenizi istiyorum, teşekkürler.
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, senin bayağı dindar olduğun anlaşılıyor. Bir de ruh sahibi olduğun anlaşılıyor. Yani din ile muntazam iç içe yaşadığın imajını veriyorsun, bu anlaşılıyor. Mehdi (as)’ye, benim bildiğim yani ilk hadislerden okuduğum kadarıyla insanları tanıma ilmi veriliyor. Bakar bakmaz anlıyor. Mesela bu çok muazzam bir şey. Kişiliğini, karakterini, bir anda okuyabiliyor adeta öyle bir yeteneği var. Bir de yenilmezlik özelliği var. Bu çok acayip bir şey. Bir insan nasıl yenilemez? Adam çeker vurur kafasından. Bu kadar basit. Öldürülemiyor mesela şehit edilemiyor çok garip. Ona mahsus bir şey. Ahir zaman şahıslarına mahsus bir şeydir bu. Mesela yenilememesi özellikle, yenilemiyor. Kimse yenemiyor yani mutlaka galip geliyor. Hayır, saldırı oluyor da toz duman oluyor ama yenemiyorsun. Yine dimdik ayakta, ne yaparsan yap dimdik ayakta. Hapse de atsan dimdik çıkıyor. Öldürmeye kalksan da dimdik yine karşına geliyor. Zaten diyor hadiste “deccal onu ortadan ikiye biçer, o yeniden birleşip ona gülerek karşısına çıkar” diyor. “Bu sefer deccal olduğunu daha iyi anladım der” diyor. Yenilmezlik özelliği var. Mağlup edilemiyor. Mesela bu çok acayip bir özelliği. Yine Peygamberimiz (sav)’in dediklerinden hazır cevap yani mutlaka her konuya cevap verebiliyor. Bu benim dikkatimi çekti. Bir de ahkamda masumdur Mehdi. Hata yaptığı yerde mutlaka düzeltilir. Hata yapıyor ama hemen düzeltiliyor. Hatasında da hikmet oluyor. Allah özellikle hata yaptırıyor, hatasında hikmet oluyor ama mutlaka sonuçta hayatı düzgün oluyor. “Ahkam da masum” bir tek ona mahsus bir özelliktir. Halbuki peygamber özelliğidir bu. Peygamberlerde de vardır masumluk. O da masum imam, bir tek odur yani. Ve gelmiş geçmiş en büyük veli yani dünya tarihinde Hz. Adem (as)'den itibaren kıyamete kadar gelmiş geçmiş en büyük veli, Hateme Veli yani en büyük veli, üstüne yok. Bediüzzaman onun için diyor “hem en büyük bir müceddid, hem en büyük bir müçtehit, hem hakim, hem Mehdi, hem mürşit, hem kutbu azam olarak bir zatı nuraniyi gönderecek, o da Ehlibeyti Nebevi’den olacak” diyor. Yalnız Mehdi (as), tabii çok ciddi gizlenecektir. Çok avami, yani sıradan bir adam gibi görülecek. Böyle yani onun magazin yönüne yönelecek insanlar. Onun o perdesi olmuş olacak. Hiç alakası olmayan şeylere insanlar saldıracaklar yani Mehdiyet’e saldırılamayacak. Onun davasına saldırılamayacak, onun perdesine saldıracaklar. Onu gizleyen perdeye saldıracaklar. Yani zırhına saldıracaklar dolayısıyla bir şey olmaz.
Mesela Peygamberimiz (sav) diyor ki, “Her şeye kadir olan Allah, İmam Mehdi için tüm zorlukları giderecektir” diyor. “Başarı ve zafer unsurları onun kontrolünde olacaktır.” Bak başarı ve zafer unsurları onun kontrolünde olacaktır. Başarı ve zafer unsurları yani zafer için, başarı için gereken her şey onun kontrolünde olacaktır.
Mesela bak Tevrat'ta geçiyor ki, “Dünya yaratılmadan önce 7 şey yaratılmıştır.” Bak, daha dünya yaratılmamış, dünya yok, bakın dikkat edin kâinat yok daha. Bunlar; Tevrat, tövbe, Adn cenneti. Bak, Adnan cenneti, sırf onu alıyor Tevrat görüyor musun? Halbuki Naim var, Firdevs var, diğer 7 cennetin hiçbirinin ismini almamış, sadece Adn cennetini almış. Cehennem, Allah'ın arşı, Mescit ve Mesih Mehdi'nin adı. Tevrat'ta şöyle yazılmıştır: “Kral Moşiyah’ın adı sonsuza dek yaşasın, güneş durdukça adı var olsun.” Evet, benim yakışıklıma cevabım bu kadar şimdilik.
PINAR YADA: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla aziz şehitlerimize karargâh personelinin çocukları ile Genelkurmay Başkanlığı karargahında bir araya geldi. Bütün çocukları sevdi ve onlara hediyeler dağıttı.
ADNAN OKTAR: Yani bunlar da müthiş olaylar. Bir göreyim bakayım şunları tek tek yakından göster. Tipin şekerliğine bak ya. Olaya bak sen maşaAllah. Ya şu güzelliğe bak, ikisi de acayip güzeller maşaAllah. Paşamız çok iyi yapmış Allah razı olsun ondan. Paşamızı da açmış iyi olmuş. Paşamız güzel insan, bazen dedikodu falan yapanlar oluyor ayıp yapıyorlar. O gece boynunu morarttılar iple alçaklar, kaçırdılar. Daha hala anlamazdan gelen tipler var. Kötü kötü dedikodular. Çok ayıp çok ayıp. Gençliğinden beri namazında, niyazında tertemiz bir insan. Dedikodu istemiyoruz, laf söz istemiyoruz. Bayağı vatanına, milletine, bayrağına bağlı ve bunu ispat etmiş bir insan. Dedikoducular ayıp yapıyorlar.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Arkadaşını kandıran bir kedi.
ADNAN OKTAR: Çok komik olmuş. Kedi şahane bir varlık ama onu seyredeceksin. Doğal hareketlerini. Onun hayatı çok güzel, ev içerisindeki hayatı. Yani huzuru çok güzel.
Evet, dinliyorum.
VTR: İçki satan marketlerden alışveriş yapmak doğru bir şey mi sizce?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, olur tabii, niye olmasın? Çünkü sen içki almıyorsun ki. Adam, içki satıyorsa o, onu ilgilendirir. Hristiyan da olabilir adam, ateist de olabilir. Biz ondan helal olanları alıyoruz, içki almıyoruz. Faizle iş yapıyor da olabilir, namaz kılmıyor da olabilir, o bizi ilgilendirmez. Allah'a ile onun arasında, bizim aldıklarımız helal. Dolayısıyla bir şey olmaz. Ama aferin benim yakışıklıma dindar benim anladığım kadarıyla. Bir daha göreyim.
VTR: İçki satan marketlerden alışveriş yapmak doğru bir şey mi sizce?
ADNAN OKTAR: Hiçbir şey olmaz gönlün rahat olsun. Biz çocukken falan almazlık öyle içki satıyor diye. Aman, derdik. Halbuki gayet normal yani niye olmasın. Titizlikle almazdım ben. Yanlış bir uygulama.
Evet, dinliyorum.
VTR: Musevilerin ve Hristiyanların bahsettiği ilah, bizim Allah'ımız mı?
ADNAN OKTAR: Musevilerin ve Hristiyanların bahsettiği ilah, tabii bizim Allah'ımız aynısı. Zaten bir tane Allah'tan bahsediyorlar. Onu kasten yapıyorlar öyle ya. Tevrat'ta Allah anlatılıyor vasıfları, yerin göğün her şeyin sahibi. Kuran'daki aynı anlatım. İncil'de de yerin göğün her şeyin yaratıcısı tek, muktedir olan güç olarak anlatılıyor. Kuran'dakinin aynısı. Dolayısıyla Tevrat'ta, Kur'an'da, İncil de anlatılan Allah, hepsi aynı. Çünkü vasıflarındaki tarif aynı. O zaman tamam.
Evet
GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir ülkenin en büyük gücü, ruhen, zihnen ve bedenen sağlıklı bir nesle sahip olmasıdır” dedi. “İnsan faktörünü dikkate almayan, insana gerekli özeni göstermeyen her politika, akim kalmaya mahkumdur. İnsanı sadece maddi yönden değerlendiren bir anlayışın başarı şansı da yoktur. Bir ülkenin asıl zenginliği, yeraltı ve yerüstü kaynakları değildir. Güçlü ülke, sanayisi, ekonomisi, ticareti, ordusu güçlü devlet manasına gelmez. Elbette bunların tamamı gereklidir, önemlidir ancak bize göre bir milletin en büyük hazinesi, en büyük güç kaynağı, ruhen, zihnen ve bedenen sağlıklı nesillere sahip olmasıdır” dedi.
ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor tabii ama Tayyip Hocam lütfen Allah rızası için ateizmin ana sebebi olan Darwinist eğitimi durdursun. Yani bu çok hayati. Bak PKK'nın oluş sebebi sadece Darwinizm’dir. Gençlerin ateizme kayma nedeni de Darwinizm’dir. Bu belayı durduralım.
Evet.
VTR: En kötü karar, kararsızlıktan iyi midir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, saçların çok güzel olmuş. Kendin de çok güzelsin ama şahane olmuş saç rengin sana çok iyi gitmiş. Modeli de çok güzel, model olarak da çok iyi yapmışsın. Yüzün de tam klasik düzgün güzel kız yüzü, ki öyle bir makyajın falan da yok gördüğüm kadarıyla, buna rağmen çok güzelsin maşaAllah. Allah cennette kardeş etsin, yayında bütün gördüğümüz soru soran kardeşlerimizi ve seni de cennette dost, arkadaş etsin. En kötü karar, kararsızlıktan iyi midir? Tabii ki iyi değildir, kararsızlık daha iyi. Çünkü kötü karar yani en kötü üstelik, berbat bir şey. Kararsızlık kurtarır yani yine. Ama tabii çok kararsız tipler var öyle mi “yapsam mı acaba yapmasam mı acaba.” Yani bu bir hastalık, o kadar abartmaya gerek yok. Allah'a tevekkül edip aklın yoluyla, Allah'ın ilham ettiğini tercih etmek, göstermek gerekir.
Evet, kısa bir ara verelim devam edelim.
GÜLEN BATURALP: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.