KARTAL GÖKTAN: İyi akşamlar değerli izleyicilerimiz. Canlı yayınımıza hoş geldiniz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Fikret sen devreye gir.
KARTAL GÖKTAN: Ağrı’nın Doğubeyazıt İlçesi’nde PKK’lı teröristlerce çıkarılan çatışmada 1 Uzman Çavuşumuz şehit oldu 3 terörist öldürüldü. Şehidimiz Göksel Koç. Fotoğrafını görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Adı gibi koç. Aslanım benim, şanlı yiğidim benim. Allah şehadetini makbul etsin, kabul etsin. Allah cennette seninle görüşmeyi nasip etsin. Ne mutlu sana. Çağırmıyorsunuz herhalde ki gelemiyoruz biz de. Çağırın da gelelim, inşaAllah. O minik melek de senin cennette arkadaşın olacak inşaAllah. Allah sana hayır vermiş, bereket vermiş, güzellik vermiş ne mutlu sana. Allah bize de öyle hayır bereket versin, bize de şehadet nasip etsin. İmreniyoruz, maşaAllah diyoruz. Şanın yeter şanlı kabadayı. Bak evlatlarına da güzel bir isim, güzel bir şan bırakmış oldun. Ne mutlu sana, dünya geçici, hepimiz gideceğiz ama sen şanlı gittin. Sen doğrudan cennete gittin ne mutlu sana, maşaAllah.
Evet.
KARTAL GÖKTAN: Bir şehidimiz daha olmuş Adnan Bey yeni bir şehit. Fakat şu anda fotoğrafı yok. Zeytin Dalı Harekatı’nda el yapımı bir patlayıcının infilak etmesi sonucunda askerimiz şehit olmuş. Henüz kimliği açıklanmamış.
ADNAN OKTAR: İşte PKK’nın mesleği kahpelik. “Ne iş yapıyorsun?” diyoruz, adam kendisinin kahpe olduğunu söylüyor. Ana meslekleri bu. Mesela Türk askeri de istese yapar öyle şeyler onlara, yapmıyorlar. Allah onun da şehadetini makbul etsin benim koçyiğidimin. İki arkadaş Hz. Hamza (ra) ile Hz. Ali (kv) ile Hz. Osman (ra) ile peygamberlerle birlikteler ne mutlu onlara. Allah bizlere de o nimetini nasip etsin. Allah annelerine babalarına uzun ömür sabr-ı cemil nasip etsin. İftihar ediyoruz onlarla iftihar, aslan onlar.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Dün Başaran Holding’e ait özel bir jet İran’da düşmüştü. 8’i kız arkadaş, 3’ü uçuş personeli toplam 11 kişi hayatını kaybetmişti. Uçakta hayatını kaybedenlerden Burcu Gündoğar Urfalı ve Jasmin Baruh Siloni’nin hamile olduğu öğrenildi. Uçağın düşüşüyle ilgili yapılan açıklamada pilotun bölgedeki İran hava trafik kontrol merkeziyle irtibata geçtiği, teknik arıza nedeniyle alçalma talep ettiği, ardından jetin ani bir şekilde hız kaybederek radardan kaybolduğu bilgisi verildi. Görgü şahitleriyse uçağın motorunda yangın çıktığını ve düşüşün bundan dolayı gerçekleştiğini söylediler. Uçakta hayatını kaybedenler Pilot Melike Kuvvet, Pilot Beril Gebeş, Hostes Eda Uslu. Zeynep Coşkun, Ayşe Ant, Jasmin Baruh Siloni, Burcu Gündoğar Urfalı, Liana Hananel, Sinem Akay, Aslı İzmirli.
ADNAN OKTAR: Allah hepsine rahmet etsin. İşte dünyanın geçici olduğunu görüyor insanlar. Kader geldi mi kader mutlaka icra olur, ikinci bir ihtimal olmaz.
GÜLEN BATURALP: Mina Başaran ve arkadaşlarının vefatının ardından sosyal medyada çok fazla çirkin yorum yapıldı. “Biraz da zenginlerin canı yansın. Bizim acımız onların umurunda değil. Onların acısını da biz umursamıyoruz. Haram yiyenin sonu böyle olur” tarzında çok fazla sayıda twit atıldı. Bu durum toplumda büyük tepkiye neden oldu, bu tarz yanlış düşünceler.
ADNAN OKTAR: İşte nefret dolu bir kitle oluştu. Onu gece-gündüz söylüyorum. Sevgiyi insanların elinden aldılar. Nur gibi genç kızlar bayağı sevimli hepsi de kaliteli hoş kızlar. Allah rahmet etsin, Allah gani gani rahmet etsin. Böyle bir üslup için hiçbir neden yok. Bir de haram kazandığını nerden biliyorsun? Meşru legal iş yapan işadamlarının kızları ve aslan gibi genç kızlar. Böyle bir üslup için çok çok çok katı ve vicdanının tamamen iflas etmiş olması lazım bir insanın. Bu kadar merhametsiz, bu kadar şefkatsiz, bu kadar kaba olmanın anlaşılır bir yönü yok. Deccaliyet mahvetmiş insanları. Gece-gündüz söylüyorum, milli politika olarak sevgiyi, merhameti anlatalım. Bu sevgisizlik, bu nefret ve kin dolu milli bir felaket, milli bir bela dedim, bunu çok önemli gördüm önemli olduğunu söyledim. Daha hala bu konuda bir kıpırtı yok. Toplumda sevgiyi bilen insan sayısı çok az. Muazzam bir nefret eğilimi var. Herkese her şeye karşı öfke, her şeye karşı muhalefet, her şeye karşı nefret üslubu geliştirme eğilimi var. Bunu devlet istese durdurabilir. Hem sevginin, merhametin, şefkatin önemini anlatan çok fazla yayın yapabiliriz, hem anlayışlı, makul, tutarlı olmanın önemini anlatabiliriz. Hem de böyle gaddar ve zalim olmanın da ahlak çöküntüsü olduğunu anlatabiliriz. Bunlar teşvik ediliyor, kötü konuşanlar teşvik ediliyor, takdir ediliyor. Ağzını bozanlar takdir ediliyor. Bu, kökünden yasaklanmalı, durdurulmalı. Devlet esaslı bir politika uygulayarak bu felaketi durdurmak için gayret etmeli hiç vakit kaybetmeden. Müthiş bir merhametsizlik ve müthiş bir gaddarlık ruhu var. Birbirinden güzel genç kızlar bir arada bir uçak içerisindeler bir kaza olmuş ve vefat etmişler. Allah gani gani rahmet etsin. Böyle bir üslup geliştirilmesi çok çok çok büyük vicdansızlık ve zulüm. Olmaz.
HÜSNA KARAKUŞ: Cüneyt Özdemir, Mina Başaran ve kız arkadaşlarının vefatı için Twitter hesabından bir başsağlığı mesajı yazdı. “Son zamanların en üzücü haberlerinden bir tanesi en mutlu günlerinin arifesinde özel uçak kazasında hayatını kaybeden bu gencecik pırıl pırıl kızlarımız. Son çektirdikleri fotoğrafa bakıyorum, çok çok üzücü. Ailelerine sabır dilerim. Başları sağ olsun” dedi. Cüneyt Özdemir’in bu paylaşımına çok fazla tepki geldi. “Yağcılık mı yapıyorsun? Babası zengin diye mi üzücü haber oluyor? Sen asıl Afrin’de şehit olanlara üzül, sermaye yancılığı yapma. En üzücü de ne demek?” gibi yüzlerce cevap yazıldı.
ADNAN OKTAR: Üzücü denmez tabii, üzülme diye bir şey olmaz. Hayır vardır. Allah’ın kaderde yarattığı bir şeye “ben üzüldüm” diyorsan “kaderi beğenmiyorum” demektir. O olmaz. Allah her şeyi bir hayırla yaratır. İnşaAllah Allah cennet mekan eylesin onları. Mekanlarını cennet eylemesini Allah’tan niyaz ediyoruz. Ama “üzüldüm” çok anormal bir laf, çok yanlış bir laf. Afrin’deki şehide de üzülünmez. Böyle vefat eden herhangi bir genç kızın, herhangi bir delikanlının konumunu da düşündüğümüzde üzülme olmaz. Çünkü Allah kaderde olanı mutlaka hayırla yaratmıştır. Onlar için Allah ahireti dilemiş. Umulur ki cennete giderler. Dolayısıyla böyle bir üslup yanlış.
Nefret üslubuna ben ısrarla dikkat çektim dinlemediler. Bu büyük bir tehlike. Cumhuriyet Halk Partililerden nefret ediyor, AK Partililerden nefret ediyor, MHP’lilerden nefret ediyor, Büyük Birlik Partiliden nefret ediyor adam. Ondan nefret ediyor bundan nefret ediyor. Komşulardan İran’dan nefret ediyor, Yunanistan’dan nefret ediyor, Rusya’dan, İsrail’den, Ermenistan’dan, Gürcistan’dan, nefret etmediği bir yer yok her yerden nefret ediyor. Bu çok korkunç. Nefreti değil sevgiyi ön plana alalım.
VTR: Hayvan sevgisi vicdanla mı alakalı?
ADNAN OKTAR: Hayvan sevgisi tabii, Allah korkusu, Allah korkusundan kaynaklanan yüksek sevgi anlayışı. Yüksek sevgi anlayışından kaynaklanan insan sevgisi, dolayısıyla hayvan sevgisi, bitki sevgisi, böceklere kadar gider o. Dağlara karşı sevgi duyarsın, ovalara sevgi duyarsın, denize sevgi duyarsın, nehirlere sevgi duyarsın, yaylalara sevgi duyarsın her yere her şeye sevgi duyarsın Allah’ı sevdin mi.
VTR: İnsanların yüzüne bakarak karakteri anlaşılır mı?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, severim ben senin nurunu. Güzel yüzlüm, şimdi sana baktı mı bir insan ne anlar? Çok efendi, güvenilir, tertemiz bir kız, çok nurlu bir genç kız ve harikulade bir genç kız. İnsanın kalbinde bir neşe sevinç meydana getiriyor yüzünün güzelliği. Bakışların fevkalade temiz. Belli ki dürüst iyi bir insansın, hem de mükemmel dürüst bir insansın. Tabii ki, Allah kalbimize bunu ilham ettiğine göre, resminden bile anladığımıza göre bu şekilde. Resminden bile anlaşılır bak ben sana söyleyeyim. Nasıl senin bak görüntünden anlaşılıyorsa ses tonundan, cümlelerin kuruluş şeklinden, yürüyüşünden, kıyafetinden, seçtiği renklerden ve özellikle bakışından rahatça anlaşılır. Yani Allah ilham eder, inşaAllah.
“İstanbul halkı Allah’ın yeryüzündeki gücüdür” diyor. Yani Hz. Mehdi (as)’ı kastediyor, Hz. Mehdi (as) cemaatini. “Allah onlar vasıtasıyla dilediği kimselerden dilediği şekilde intikam alır. İstanbul münafıklarının İstanbul müminlerine üstün gelmesi haramdır” diyor. “Onlar (münafıklar) ancak dert, öfke ve keder içinde ölürler.” Nerede geçiyor? Taberani, en muteber eser Taberani. Çok manidar değil mi? Bak, “İstanbul halkı Allah’ın yeryüzündeki gücüdür” yani Hz. Mehdi (as) cemaati. “Allah onlar vasıtasıyla dilediği kimselerden dilediği şekilde intikam alır. İstanbul münafıklarının İstanbul müminlerine” yani Hz. Mehdi (as) cemaatine “üstün gelmesi haramdır. Münafıklar ancak dert, öfke ve keder içinde ölürler.” Taberani’de geçiyor.
Bu Sait Halim Paşa’da neler olmuş bir daha seyredeyim bakayım. Güzellik, zarafet, kalite, maşaAllah. Ve Türkiye’nin en ünlü profesörleri, maşaAllah oradaydı aydınlar, maşaAllah.
GÜLEN BATURALP: Adnan Bey çok asilsiniz her duruşunuz her tavrınız, misafirlerinize yaklaşımınız hep çok çok asil.
ADNAN OKTAR: Ne güzel.
HÜSNA KARAKUŞ: Nezaketiniz, hanımlara yaklaşımınız hepsi ayrı ayrı çok kaliteli.
ADNAN OKTAR: Ne güzel.
GÖRKEM ERDOĞAN: Fotoğraflar da var o geceden.
ADNAN OKTAR: Bakayım.
GÜLEN BATURALP: Bu davete konuk olan hanım arkadaşlarınız hep 30 yıllık hanım arkadaşlarınız. Size sevgisi bağlılığı çok çok güçlü olan hanım arkadaşlarınız.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Nezaket, güzellik, kalite, klaslık, temizlik her şey müminlerin. Münafıklar da pislik, rezillik, kepazelik, üçkağıtçılık, adilik; arada cennetle cehennem gibi fark var. Müminlerin temizliğine bak, münafıkların kirliliğine bak. Bizim toplantımızda bir nur var, güzellik var, bir kalite var.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Zeytin Dalı Harekatı’nın 52’inci gününde ilerleyiş devam ediyor. TSK ve ÖSO’nun Afrin merkeze girmesi için sadece 1,5 kilometrelik bir mesafe kaldı. Öte yandan sivillerin de Afrin merkezden ayrılmaya başladığı bildirildi. Toplamda etkisiz hale getirilen terörist sayısı 3 bin 347’ye yükseldi.
ADNAN OKTAR: Evet, biraz daha çabuk Afrin alınacak gibi görünüyor teknik açıdan. Ben PKK’lılara söyledim “avanaklık yapmayın orayı boşaltın” dedim. Direkt kerizlik yapıyorlar. Daha hala eşek gibi diretiyorlar. Halbuki teslim olsalar bitecek. Söyledim yani beyaz bayrak teslim olacaklar, lafı uzatmaya gerek yok.
VTR: Hiç evlenmeye niyet ettiniz mi?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, sen nasıl güzelsin böyle nasıl sevimlisin. Allah senin nurunu artırsın. Gençlerimiz hep sakallı maşaAllah. Sakalsız çok nadir görüyorum. Yakışıklım, evlenmek tabii ki teşvik ettiğimiz bir şey, güzel bir şey. Ama benim meşgalemi görüyorsun, yoğunluğumu görüyorsun, bu meşgale ve yoğunluk içerisinde en iyi şey bekar olmak. Yani Peygamberimiz (sav)’in tabiriyle hafifü’l haz olmak. Dolayısıyla İslam hakim olunca, inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hz. Mehdi (as)’a asker olmak Peygamberimiz (sav)’e asker olmak mıdır?
ADNAN OKTAR: Aferin benim yakışıklıma güzelime, tabii. Çünkü Peygamberimiz (sav)’in oğlu evladı, onun kumandanı. Diyor ki “ben Mehdi’ye asker oldum” Peygamber (sav)’e asker olmuş oluyorsun. Kimin emrinde? Resulullah (sav)’in emrinde. Hz. Mehdi (as)’’ın kumandanı kim? Resulullah (sav). Ee, kime asker oluyorsun? Resulullah (sav)’e asker olmuş oluyorsun. Aradan süre geçti. On dakika da geçebilir, on yıl da geçebilir, 1400 yıl da geçebilir fark etmez. Resulullah (sav) ne diyor? “Benim oğlum Hz. Mehdi (as)” diyor “ona tabi olun” diyor. “Onu seven beni sever, ona düşman olan bana düşman olur” diyor. Bu ne bu? Demek ki Hz. Mehdi (as)’a tabi olan Resulullah (sav)’e tabi olmuş oluyor. Resulullah (sav)’in askeri olur yani onun emrinde olan bir topluluk olur.
Afrin’i Allah’ın izniyle alacağız, orada sivil halk özgürce yaşayacak, huzur içinde yaşayacak. Suriyeli kardeşlerimizi oraya yerleştireceğiz, PKK’lıları da oradan kovacağız.
Deylemi (ra) diyor ki: “Peygamberden (sav) duydum ki ‘Allah bir kulu sevdiği vakit onu Zat-ı Uluhiyetine hizmet etmek için seçer.’” Yani Hz. Mehdi (as). ‘Onu evlilikle ve evlat ile meşgul ettirmez.’ Hz. Mehdi (as) evlenmiyor, Bediüzzaman evlenmiyor biz niye evlenelim, değil mi? Onların yolunda olduğumuza göre evlenmeyiz.
Evet, dinliyorum.
HÜSNA KARAKUŞ: Fatih Altaylı dünkü programında, Afrin’de öldürülen terörist sayısının açıklanmasının Türkiye açısından olumlu bir görünüm vermeyebileceğini söyledi. Teröristler için de öldürülmüş ifadesini kullanmak istemedi, kararsız kaldı. “Ne desem bilmiyorum, etkisiz hale getirilmişler diyeyim” dedi. Nitekim konukları da Türkiye’nin öldürülen terörist sayısını vermesinin gereksiz olduğu yönünde açıklamalar yaptı.
ADNAN OKTAR: Şehit haberlerinden bahsederken söyleniyor işte “şu kadar insan şehit oldu.” Onlarda şehit olmuyor ölüyor işte. Şehide şehit derler, ölüye de ölü derler.
Evet, dinliyorum.
VTR: Şehrimizin sokaklarını nasıl güzelleştirebiliriz?
ADNAN OKTAR: Aferin benim güzel yüzlüme, aferin benim yakışıklıma. Yakışıklım herkes evine çiçek, sarmaşık ekebilir güzelleştirebilir. En güzel yeşillikle olur. Evlerin önünü çok kapatıyorlar. Ufak ufak yerler açsa belediye küçük küçük. Yani toprağa ulaşmak imkansız adeta. Beton ve taşa ulaşabiliyorsun. Halbuki toprağa ulaşabilmek gerekir. Yer yer evlerin bitişiğinde boş alanlar, küçük alanlar açması gerekiyor belediyenin asfaltın dışında. Oralara da mesela üzüm sarmaşığı ekilebilir, elma ağacı ekilebilir her şey ekilebilir gayet de güzel olur. Özellikle sarmaşık çiçekler çok güzel olur. Balkonlara çiçekler olabilir. Ama tabii evler çok korkunç genel görünümü. Çünkü çok biçimsiz bir yapı politikası izlenmiş zamanında çok daha evvel. Sadece işlevsel olarak yapılmış, estetikten tamamen uzak berbat evler var. Çok fazla berbat görünümlü evler var. En başta onların yıkılması gerekiyor. Yıkılıp geniş güzel alanlar açıp oralara bahçeler, böyle Osmanlı mimarisinde yahut modern mimaride barok stili de olabilir, çok güzel binalar yapılması gerekiyor. Ama şu an bu pek mümkün görünmüyor. Ancak Mehdiyet devrinde bu mümkün. Peygamberimiz (sav)’in hadisi o şekilde. “Mehdi sizin yirmi yılda yaptığınızı bir yılda yapar” diyor. İnşaAllah Mehdiyet devrinde.
Evet, dinliyorum.
VTR: Allah tüm duygularımızı hisseder mi?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini. Tabii, bütün duygularımızın tamamını Kendi yaratır ve Kendi ruhu olduğumuz için tam anlamıyla bilir. Çünkü biz Allah’ın ruhuyuz “Ruhumdan üfürdüm” diyor. Tamamını bilir.
GÜLEN BATURALP: Bu akşam CNN TÜRK’te canlı yayına katılan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Diyanet’in kaynak gösterdiği kaynaklarda kadına şiddete dair bir şey olmadığını söyledi ve şöyle konuştu: “Kadına şiddetle ilgili her yorumu, düşünceyi biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak reddediyoruz. Ne Peygamberimiz (sav)’in hayatında ne de bizim kaynaklarımızda kadına şiddeti tavsiye eden hiçbir kaynak yoktur” diyor Ali Erbaş. Programın sunucusu Hakan Çelik “Geçtiğimiz günlerde siz bazı televizyon yayınlarıyla ilgili düşüncelerinizi ortaya koydunuz, bazı yayınların sakıncalı olduğunu söylemiştiniz” diyor. Ali Erbaş da cevaben “Doğru dini bilgiye dayanmayan, sahih bilgiye dayanmayan konuların sanki doğruymuş gibi aktarılması yanlıştır. Bu bilginin paylaşılmasına zemin hazırlayan kardeşlerimizi duyarlı olmaya davet ediyorum” dedi.
ADNAN OKTAR: Evet. Bu da bizim başarımız yine. Diyanet’in tarihinde ilk defa böyle bir açıklama oldu. Buhari’de, Müslim’de, Tırmizi’de, İbni Mace’de, Sünen-i Nesai’de, Sünen-i Davut’ta açık ifadelerle kadına şiddet varken resmi olarak Diyanet bunların tamamını reddetmiş oldu. Bu bizim başarımız. Yıllardan beri, aylardan beri yaptığımız anlatımlar sonucunda bunu Diyanet’e söyletmiş olduk Allah’a şükür. Ayrıca Kuran’da da “kadını dövün sopa atın” diye bir hüküm olmadığını da Diyanet açıklamış oldu. Ve dolayısıyla bu da bizim başarımız oldu. Tabii, bunu tek söyleyeniz. Gece-gündüz anlatan biziz. Bu hocalara da dikkat çeken benim, sadece benim, bilinmiyordu bu adamlar. Gece-gündüz gündem yapınca hükümet açıklama yapmak durumunda kaldı, Diyanet de açıklama yapmak durumunda kaldı. Ve dediklerimizi aynen tekrar etmiş oldular mükemmel oldu. Tebrik ediyoruz Diyanet İşleri Başkanı’nı. Yıllardan beri verdiğimiz emek elhamdülillah neticelenmiş oldu.
VTR: Kuran’daki her ayete uymak mümkün müdür?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, tabii uyulur. Çünkü fıtrata uygundur Kuran ayetleri. Yani “insanı zorlayan, insanın içinden çıkamayacağı, insanın takatinin üstünde bir şeyi Ben hiçbir şekilde size emretmem ve oluşmaz” diyor Allah. Dolayısıyla Kuran’da uyulmayacak herhangi bir hüküm yok. Hepsi insancıldır hepsi insanın fıtratına uygundur, hepsi yatıştırıcı, huzur veren hükümlerdir.
Evet.
VTR: İnsan, ehli dünyayla yaşarsa ondan etkilenir mi?
ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini nurunu. Canımın içi pırıl pırıl tertemizsin nur gibisin. Bir kere fevkalade güzelsin, yüzündeki ifade çok güzel, alenen nur var yüzünde ve çok güvenilir olduğun, dürüst olduğun hemen anlaşılıyor. Bir de kendine has özel bir etkileme gücün var, maşaAllah. Yani sana doyulmaz sevgine dostluğuna güzelliğine doyulmaz. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin, cennette de seni bana kardeş etsin. Seni bir daha dinleyeyim.
VTR: İnsan, ehli dünyayla yaşarsa ondan etkilenir mi?
ADNAN OKTAR: Zor olur güzel yüzlüm tabii. Yani insanı sıkar, bunalır. Nasıl sıcakta kalınca insan bunalıyor, soğukta rahatsız oluyorsa yahut yoğun bir sarımsak kokusu olur insan sıkılıyor rahatsız oluyor onun gibidir. İnsan bunalır yani hoşuna gitmez. Müminlerle, aklı başında temiz insanlarla, dürüst iyi insanlarla birlikte olmak rahatlatıcıdır açıcıdır. Onun için Allah müminlerin müminlerle birlikte olmasının da güzel olacağını söylüyor. Ama tabii ehli dünyayla da insanlar ister istemez bağlantı içinde olur, bu bir imtihandır. Ama hoş bir durum olmaz, ibadet yönü hoş olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Güzel kadın nasıl olmalı?
ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, nur yüzlüm benim. Allah sana her türlü hayrı bereketi versin. Çok heybetli, çok güzel bir kızsın, çok hoş görünüşün var. Allah sana uzun ömür versin. Cennette seni bana dost, arkadaş etsin Allah. Bir kere en önemli şey kadında tabii temizlik. Yani çok çok temiz olması, çok özenli olması temizliğe. Ve kalben, vicdanen çok üstün bir ahlaka sahip olması, egoist bencil olmaması. Dengeli, tutarlı, makul, kabili hitap olması, Allah’tan korkan, Allah’ı aşkla seven bir insan olması, temel yapı olarak bu gerekir. Ama onun dışında tabii sözün biraz geniş anlam taşıyor. Ben de şöyle diyebilirim; klasik anlamda güzel olması gerekir diyeyim. Çünkü çok detaylandırabilirim, ama sorun genişletilecek gibi. Dar planda sorsaydın dar planda da anlatabilirdim. Ama klasik anlamda güzel olması, çok temiz olması, bakımlı olması, anlayışlı ve nezaketli olması böyle diyeyim.
Evet.
HÜSNA KARAKUŞ: Kardeşlerimiz Almanya’nın Langenfield bölgesinde sizin Almancaya tercüme edilmiş evrimin geçersizliğini anlatan eserlerinizden 600 adet kitabınızı ücretsiz olarak dağıttılar, maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Şahane olmuş. Her yerde bereket.
GÜLEN BATURALP: Ayrıca Esme Yurt ve Ankara’dan kardeşlerimiz Elmadağ İsmetpaşa Mahallesi’nde 25 adet kitabınızı ücretsiz olarak dağıttılar. Ankara’dan kardeşlerimiz sizi çok sevdiklerini ilettiler.
ADNAN OKTAR: Ben de onları çok seviyorum. Her adımlarına, her nefeslerine Allah sevap yazsın. O minik Adnancıyı ben görebiliyor muyum? Senin o minik burnunu kediler ısırır senin minik burnunu. Çok şeker keyfi de yerinde bayağı nurlu, maşaAllah. Allah gayretlerini cennetle ödüllendirsin, rahmetiyle ödüllendirsin. Allah onları hayırla bereketle sarsın, rızasına nail etsin, inşaAllah.
VTR: Hz. Mehdi (as) zuhur ettiğinde talebeleri yanında mı olacak internetten mi bakacaklar?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, güzelliğini, nurunu. Bir kere tesettürün için seni tebrik ediyorum aferin benim güzelime sana çok yakışmış. Çok sevap alıyorsun o yüzden çok iyi olmuş. Seni de cennette arkadaş olarak Allah’tan istiyorum, inşaAllah hep yanımda olursun. Yani herhalde pek internet kabul etmezler gibi geliyor bana. Önemli bir şey olduğu için. Zuhur derken biat olarak anlıyorum ben yani biat töreni, Hz. İsa Mesih (as)’la karşılaşması. Ama internetten de izleyen olabilir tabii. Televizyondan seyredenler olur. Bütün dünya televizyonlarında yayınlanacaktır aynı anda. İnternetten de aynı anda yayınlanacaktır. Hz. İsa Mesih (as)’ı bütün insanlar aynı anda görecekler. Ama biz tabii “şu Mehdi’dir bu da İsa Mesih’tir” demeyeceğiz ama anlaşılacak. Çünkü İslam aleminin birleşmesine vesile olmuş bir insan var, Hristiyan aleminin de Müslüman olmasına vesile olmuş bir insan var, kim olur bu? Başka kimse olamayacağına göre “herhalde onlar” diyeceğiz, inşaAllah.
GÜLEN BATURALP: Bugün kardeşlerimiz Kocaeli Alevi Derneği’ni ziyaret edip 92 yaşındaki Dede Halil Kaygusuz ve Dernek Görevlisi Barış Bey’le sohbet edip “Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü, Karanlık Tehlike Bağnazlık, Kuran ile Hayat Nasıl Yaşanır?, İttihad-ı İslam ve Mehdiyet, Terör Sevgiyle Yok Edilir, Tarih Boyu Müslümanlara Atılan İftiralar” kitaplarını hediye ettiler. Ayrıca Alevi kardeşlerimiz size çok sevgilerini ve selamlarını gönderdiler. Sizin yaptığınız başarılı çalışmalar vesilesiyle Aleviliğe olan önyargılı bakış açısının kırıldığını belirtip teşekkürlerini sundular.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, o güzel Alevi Dedesini bana bir göstersene. MaşaAllah maşaAllah, Allah ömrünü uzun etsin, Allah cennette kardeş etsin. Ne güzel, ne güzel. Alevi kardeşlerimizin, her yerde böyle cennet bahçesi gibi yerleri olması; oralarda toplanmaları, Allah'ı anmaları, ehlibeyte sevgilerini ifade etmeleri, Hazreti Ali (kv)'ye muhabbetleri, Allah'a olan sevgileri, sahabeye sevgileri. Hepsi birbirinden güzel. Allah onları hayır, bereket ve nuruyla sarmış. Hepsini çok seviyoruz. Allah yollarını açık etsin. Allah onları sevmeyenleri sevecek hale getirsin; sevenlerinin de sayısını arttırsın Allah.
GÜLEN BATURALP: Ayrıca Alevi kardeşlerimizin, size şöyle bir mesajı var.
VTR: Kardeşlerimiz bizi ziyarete gelmişler. Bize Adnan Oktar'ın kitaplarını hediye ettiler. Bunun için çok teşekkür ederiz. Adnan Oktar’a da Alevilere karşı olan bu önyargıyı kırdığı için çok teşekkür ederiz. Sizleri güzel yönlendirdiği için ayriyeten de teşekkür ederiz.
ADNAN OKTAR: Keşke size karşı olanlar, sizi sevmeyenler, Aleviliğin binde birini yaşayabilseler. Sizin o yüce ahlakınızın, güzel ahlakınızın değerini bilebilseler. Alevilik yüceliktir, güzelliktir, temizliktir, sevgidir, aşktır, muhabbettir, Allah sevgisidir, Ehlibeyt sevgisidir ve bağnazlığa karşı da kaledir. Aleviler çok yiğit olurlar, vatanseverdirler, kabadayıdırlar, çok değerli insanlardır. Anlamayanın kalbi kapanmıştır. Allah kalplerindeki o kilidi açsın. Kalplerine sevgi versin.
Evet, dinliyorum.
VTR: Uyurgezer insanların bilinci var mı?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, işte ölü olarak geziyor. Ölüyü merak edenler oradan da anlayabilirler. Uyurgezerin hatta gözü açık oluyor. Uyurgezer konuşuyor, “ne yapıyorsun?” diyorsun, “gezeceğim, dışarı çıkacağım” diyor, “yapma istersen” diyorlar “git yatağına dön” diyorlar, “oraya uzan” diyorlar, “tamam” diyor, dönüyor uzanıyor. “Yat, uzan, rahat et kendini yorma” falan diyorlar. Uyuyor, devam ediyor. Sabah kalkıyor, “hatırlıyor musun?” diyorsun, katiyen hatırlamıyor, ölü. Halbuki gözü açık, gözü açık o konuşuyor. Mesela nasılsın dersen, iyiyim diyor ama şuuru tamamen kapalı, ölü o anda. Yani ruhunu teslim etmiş. İşte dışarıda da öyle oluyor insanlar ölü oluyor. İnsanlar, fark etmiyorlar. Konuşuyor işte oraya buraya gidiyor, geliyor; yiyor, içiyor, “Aa” diyorlar “tamam bu canlıdır.” Halbuki ölü. İkinci benle yaşıyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ölü insanlardan bir şey dilemek caiz midir?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin o güzel Almancanı. Almanca konuşuyor değil mi? Çok şeker bir de, çok güzelsin sen maşaAllah. Allah sana uzun ömür versin, cennette de seni Allah yanımda arkadaş olarak bulunmanı sağlasın inşaAllah. Ölü insanlardan bir şey dilemek tabii komik yani hem şirk, hem de komik. Ölmüş, toprak olmuş adam başında ondan bir şeyler istiyor, “şunu yapar mısın, bunu yapar mısın”? Bazen kayalardan falan istiyorlar, ağaçtan istiyor, dağdan istiyor yani zavallılık mı dersin. İnsan acıyor tabii. Ama şirktir tabii günah.
Evet.
GÖRKEM ERDOĞAN: RTÜK, TMSF, BDDK ve STK gibi üst kurullara yapılacak atamalar da, artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kontrolü ve yetkisinde olacak.
ADNAN OKTAR: Şimdi olmuş, şimdi olmuş. Yani çok vahim bir durumdu, güzel bir düzeltme olmuş. Ama Tayyip Hocam’a daha iyi sahip çıkalım, iyi koruyalım ve iyi destekleyelim. Allah ömrünü uzun etsin, Allah hayırla onu sarsın, melekleriyle desteklesin. Çok iyi koruyalım. Gençler özellikle iyi yetiştirsinler kendilerini. Tayyip Hocam’ın çok yardımcıya ihtiyacı var. İyi olur, güzel olur, iyi olmuş, hayırlı olmuş.
VTR: Özlediğiniz biri var mı?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini. Hem yüzün güzel, hem çok masumsun. Ama bayağı, bayağı güzelsin. Ellerin de çok güzel yani seni sevmeyecek insan olmaz. İnsan değildir seni sevmeyen. Çok çok güzelsin, Allah seni cennette bana kardeş etsin; çünkü doyulacak gibi olmadığı için güzelliğin, ancak sonsuzluk, sonsuza kadar yanımda ol inşaAllah. Özlediğim tabii oluyor, bazı kız arkadaşlarım var görüşemediğim. Mecburi olarak uzakta kalanlar oluyor, onları özlüyorum tabii. Ama mesela bak şimdi geldi özlediğim bir kız arkadaşım vardı, bir göz göze geldik bayağı sevindim. Evet, özlemek de güzel. Şu an bana eliyle göz işareti yapanlar oluyor.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bir yavru kedi ve annesi.
ADNAN OKTAR: Annesi ne yaparsa o da onu yapıyor. Birbirinin aynısı bunlar ya çok güzel. Tek olduğunda çok komik oluyor ona, acayip titiz oluyor. Sarılıyor, onunla yatıyor yalıyor. Ordu gibi olduklarında da çok komik oluyor. Orada da bayağı bir iş çıkıyor, biri tepesine çıkıyor biri aşağıda.
Evet, dinliyorum.
HÜSNA KARAKUŞ: 1911 Trablusgarp Savaşı'nda Osmanlı, bölgeye düzenli ordu gönderememiş, subaylar kendi imkânlarıyla bölgeye ulaşmıştı. Afrin'deki askerlerimiz, 1911'de Atatürk'ün de katıldığı savaştaki bir fotoğrafın benzerini canlandırdılar. 8 askerin şehit düştüğü Keltepe anısına, Trablusgarp Savaşı'nda çekilen bir resmin benzerini de kendileri çektiler.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, çok güzel olmuş. Ama o kabadayıların yaptığı da çok güzel. Kendi imkânlarıyla oraya gitmişler, çok şahane bir şey.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Kardeşlerimiz, Almanya Berlin'de fuarda sizin kitaplarınızı dağıtmışlar.
ADNAN OKTAR: Almanya Berlin.
HÜSNA KARAKUŞ: Pazar günü de, Kayseri merkezde kardeşlerimiz sizin kitaplarınızdan 25 adet dağıtmışlar.
ADNAN OKTAR: Bunlar da çok güzel haber. 25 değil, 2 tane bile bereket, nurdur. Deccalin kafasına tokmak. Çok güzel olmuş. Allah adımlarına, nefeslerine sevap versin inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
HÜSNA KARAKUŞ: Arkadaşlarımız Cihat ve Alkas, geçtiğimiz günlerde sizi temsilen Amerika'nın başkenti Washington DC’deydiler. Burada hem Amerikan Kongresi’nde görüşmelerde bulundular, hem de AIPAC Politika Konferansı’na katıldılar. Bu konferansa yaklaşık 18 bin kadar Musevi ve Hristiyan katıldı ve İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerika Başkan Yardımcısı Mike Pence gibi üst düzey konuşmacılar yer aldı.
GÜLEN BATURALP: Arkadaşlarımız Alkas ve Cihat Amerika ve İsrail ordusunda, hükümetinde görev almış kişiler, diplomatlar, hahamlar ile çeşitli düşünce kuruluşlarından politika uzmanları ve danışmanlarla görüştüler. Görüşmelerde çalışmalarımızı anlatarak sizin kitaplarınızı hediye ettiler. Bu ziyaretleri boyunca Türkiye ve İslam karşıtı kanaatlere sahip kişilerle de görüştüler. Onların görüşlerinin değişmesi için karşı açıklamalar yaparak konuları Türkiye açısından anlattılar. Ayrıca radikalizm ve terörden şikâyet eden bu kişilere asıl ideolojik mücadelenin önemi ve gerekliliğini anlattılar.
HÜSNA KARAKUŞ: AIPAC Politika Konferansı’ndan genel bir görünüm var.
GÜLEN BATURALP: Ayrıca İsrail'in şu anki Adalet Bakanı, Bakan Ayelet Shaked. Kendisi dindar bir partiden politikacı. Aynı zamanda bilgisayar mühendisi. Sizin “İslam Terörü Lanetler” kitabınızı incelerken görüyoruz.
HÜSNA KARAKUŞ: Amerika Kongre Üyesi Joe Wilson. Kendisine sinagogdaki bir konferans sonrasında uzunca çalışmalarınızı anlatma fırsatı bulmuş arkadaşlarımız. Kendisi Türkiye ve Türkleri çok sevdiğini anlatmış.
GÜLEN BATURALP: Kanada eski Başkanı Stephen Harper. Kanada'nın on sene başbakanlığını yapan muhafazakâr bir politikacı. Uluslararası katılımcıların geldiği bir resepsiyonda çalışmalarınızı uzunca anlatma fırsatı bulmuş kardeşlerimiz.
HÜSNA KARAKUŞ: Kanada eski Adalet Bakanı Prof. Irwin Cotler. Kendisi aynı zamanda dünyaca tanınan en çok söz sahibi insan hakları avukatlarından. Yanındaki eşi de Selanik asıllı bir Musevi olarak Türkiye’yi çok sevdiğini anlatmış arkadaşlarımıza.
GÜLEN BATURALP: Tzipi Livni; çeşitli İsrail hükümetlerinde dışişleri de dâhil olmak üzere sekiz bakanlık pozisyonu almış. İsrail'in en güçlü bayanı olarak tanınıyor. Geçmişinde İsrail istihbaratı MOSSAD’da da görev almış. Şu anda muhalefet partisi lideri.
HÜSNA KARAKUŞ: Eski İngiliz Bakan Sir Eric Pickles. İnanç Bakanlığı, devlet bakanlığı gibi çeşitli görevlerde bulunmuş. Şu anda soykırım sonrası konular için İngiliz hükümetinin özel elçisi olarak atanmış.
GÜLEN BATURALP: Tuğgeneral Nitzan Nuriel; ordu görevinden emekli olduktan sonra İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev almış. Başbakanlık ofisinin terörle mücadele bürosunun eski yöneticisi. Terörle mücadele için uluslararası enstitüsü IDC, Herzliya Enstitüsü gibi kurumlarda aktif. Arkadaşlarımızın ideolojik mücadelenin önemi ile ilgili anlatımlarından çok ilgilenmiş Tuğgeneral Nitzan Nuriel.
HÜSNA KARAKUŞ: Yarbay Sarit Zehavi; istihbarat konusunda uzman olarak orduda görev almış bir kişi. ALMA Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin yöneticisi. Kendisi arkadaşlarımızın ayetlerle anlatımlarından çok etkilenip heyecanlanmış.
GÜLEN BATURALP: Dr. Michael Pregent; Hudson Enstitüsü’nde Ortadoğu güvenlik ve terörle mücadele konusunda uzman. 28 senelik orduda istihbarat subayı olarak görev almış. Uluslararası basında sık sık görüşlerine yer veriliyor. Kendisi Katolik bir kişi olarak çocukların sevgiye yatkın oldukları, nefreti sonradan öğrendiklerinden bahsetti ve Ortadoğu'daki radikal zihniyetteki kişilere yönelik nasıl bir eğitim politikası yapılabileceğine dair detaylı sorular sormuş.
HÜSNA KARAKUŞ: Frank Melloul; İsrail'in uluslararası kanalı İ24 televizyonunun yöneticisi. İsrail öncesinde Fransa Dışişleri, Avrupa Birliği Bakanlığı ve Başbakanlık ofisinde basın konusunda danışman olarak görev almış.
GÜLEN BATURALP: Prof. Ira Forman; 40 yıllık Musevi cemaatindeki hizmetinden sonra önceki dönemde Amerikan Hükümetince anti-Semitizm ile mücadele konusunda özel elçi olarak atanmış. Georgetown Üniversitesi’nde profesör.
HÜSNA KARAKUŞ: Dr. Mike Evans. Facebook'ta 35 milyon takipçisi olan evanjelik bir lider, yazar ve yorumcu. Kitapları en çok satanlar listesinde, 71 kitabı olan ve Ortadoğu ile ilişkiler konusunda yorumlarına sıkça başvurulan Yahudi asıllı bir Hristiyan. Kurucusu olduğu Kudüs dua ekibi organizasyonu 180 ülkede faaliyet gösteren en büyük dua organizasyonu. Eski dönem İsrail devlet başkanlarına da danışmanlık yapmış.
GÜLEN BATURALP: Dr. Emanuele Ottolenghi. Demokrasinin Savunması Vakfı'nın kıdemli üyelerinden. İtalyan asıllı bu kişi Dr. Emanuele Ottolenghi.
HÜSNA KARAKUŞ: Yarbay Gillad Eisin; askeri istihbaratın hapishanelerden sorumlu yetkilisi. Arkadaşlarımızın ideolojik mücadele ve eğitimin önemi konusunda anlattıklarından çok etkilenmiş.
GÜLEN BATURALP: Bu resimde Cihat, haham Shmuley Boteach Amerika'nın en etkili ve en tanınmış hahamı unvanına sahip. Modern gençleri Museviliğe yaklaştıran bir kişi olarak tanınıyor. Dünyadaki en etkili Musevilerden biri olarak görülüyor. Ayrıca haham Yishai Fleisher, yine kardeşimiz Alkas ve Amerika'dan bir danışman en sağda Musevi Jake Bennett.
HÜSNA KARAKUŞ: Dr. Avi Jorish; Amerikan Dış Politikası Merkezi’nde kıdemli üye. İsrail'in buluşlarıyla dünyaya nasıl katkıda bulunduğunu anlatan çok satan bir kitabı var. Burada, Tevrat’ı hayata nasıl geçirdiklerini anlatıyor. Amerika Hazine Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nda çalışmış El-Ezher’de İslam tarihi okumuş, ayrıca CFR olarak bilinen Dış İlişkiler Konseyi üyesi.
GÜLEN BATURALP: Dr. Daniel Byman. Brookings Enstitüsü’nde Ortadoğu Politikaları Merkezi’nin kıdemli üyesi. Terörle mücadele konusunda danışman.
HÜSNA KARAKUŞ: Sarah Stern; Orta Doğu Gerçekleri Vakfı'nın kurucusu ve başkanı. Üst düzey Amerika ve İsrailli politikacılara danışmanlık yapıyor. Yanındaki bey David Green de buranın yönetim kurulu başkanı. İsrail'in Amerikan kongresi ile ilişkileri ile ilgilenen bir düşünce kuruluşu.
GÜLEN BATURALP: Prof. Chuck Freilich eski İsrail Ulusal Güvenlik uzmanı. Ortadoğu güvenliği konusunda en çok itibar edilen uzmanlardan biri. Harvard Üniversitesi'nde ve daha pek çok büyük üniversitede profesör. Bilim ve uluslararası ilişkiler Belfer Merkezi’nin kıdemli üyesi.
HÜSNA KARAKUŞ: Haham Doc Lipman; İsrail meclisinden eski milletvekili. Yeş Atid Partisi’nin üyesi bir haham. Şu anda Afrika’ya su ve elektrik götürme projesinin yönetim kadrosunda. Arkadaşlarımızı tanıştırdığı kişilere sizden övgüyle bahsetmiş.
GÜLEN BATURALP: Haham Yishai Fleisher; Hebron’da Musevi cemaatinin sözcüsü. Aynı zamanda köşe yazarı ve yayıncı. Oded Revivi aynı resimde görüyoruz, Efrat Bölgesinin Belediye Başkanı, avukat ve devlet adamı.
HÜSNA KARAKUŞ: Bir sonraki resimde göreceğimiz kişi İsrail ordusunda görevli bir subay. Terör saldırılarında kullanılan tünelleri tespit bölümünün başında.
GÜLEN BATURALP: Prof. Uri Mingelgrin; İsrail'in Tarım ve Çevre Bakanlığı’nda danışmanlık yapan bir kişi. Devletin tarım teknolojileri geliştiren enstitüsünün başkanı, bir bilim adamı. Daha önce Çevre Bakanlığı’nın en üst düzey bilim adamı olarak görev almış.
HÜSNA KARAKUŞ: Haham Jeffrey Seidel. Kudüs'te bir öğrenci merkezi var. Musevi gençlerin Musevilikle bağlarının güçlenmesine çalışan faaliyetleriyle çok tanınan bir haham kendisi. Sizi çok seven, övgüyle bahseden birisi.
GÜLEN BATURALP: Elie Pieprz; İsrail'de Yesha Konseyi'nin uluslararası ilişkiler yöneticisi. Amerika- İsrail ilişkileri için çalışan bir lobici. Kendisi ile Türkiye’ye dönerken beraber yolculuk yapmışlar.
HÜSNA KARAKUŞ: Burada da Amerikan Kongre binasından bir kaç resim görülüyor. Arkadaşlarımız resimleri olmayan daha pek çok üst düzey kişiyle görüştüler. Arkadaşlarımızın görüştükleri kişiler, yaptıkları anlatımları çok önemli görerek radikalizm ve terörle fikri mücadele yapabilecek Müslümanların vardığından memnuniyetlerini ifade etmişler.
ADNAN OKTAR: Evet. Aslında dostluk, sevgi hem çok zevkli hem çok kolay. Hem zaten insanın ruhunda, fıtratında, zemininde olan ana duygudur. Bunu nasıl zorla körleştirip yerine nefreti ve kini koyuyorlar, bir mucize. O kadar zor ki kin ve nefret. Çok zor, sıkıcı, azap verici, pislik ve kirli bir şey. Sevgi temiz, ferah, heyecanlandırıcı, çok nurlu, müthiş hoş bir şey. Allah Allah, sevgiyi yok ediyorlar nefreti, kini akıl almaz tırmandırıyorlar. Kan gövdeyi götürüyor dünyada. Toplanıp bir araya adamlar meseleyi halledemiyor. Ya kardeşim Suriye’nin, İran’ın yöneticileri yok mu? Tamam, her fikirden adamları toplarsın, “Ya zorunuz nedir kardeşim?” dersin. Toprak mı? Tamamı sizin olsun ya, tamam Allah Allah. İstediğiniz yere gelin, zorunuz ne yani? Asıp kesmekle ne kazanıyorsunuz? “Sevgiyle rahat edin” dersin. Yani petrolse alın gel kullan, ne yapacaksan yap. Ya bu kadar azmaya kudurmaya ne gerek var? Hadi petrolü, parayı aldın ne yapacaksın parayı? Mesela yetmiş yaşında adam, seksen yaşına gelmiş adam ne yapacaksın parayı? Yemek yiyemiyorsun zaten, çoğu şeker hastası, kolesterol hastası, yolda yürüyemiyor. Bu azgınlığın sebebi nedir, ben bunu anlayabilmiş değilim. Suriye, bak görüyorsunuz Türk ordusu Afrin'e girdi. Git git bitmiyor, Afrin gibi bir yer. Türkiye gibi büyük ya. Git git bitmiyor, bomboş her yer. Tarlalar, her yer bomboş. Herkese yeter, ne oluyorsunuz? Yani çok gereksiz bir kin ve nefret kafası var. Çocuklara bile küsmeyi öğretiyorlar, öfkeyi öğretiyorlar. Buna da gülüyor. Mesela çocuk üç yaşında çocuk, iki yaşında çocuğa küsmeyi öğretmişler onu gösteriyorlar. Tersi mesela bağırmayı gösteriyorlar çocuğa, kafa tutmayı gösteriyorlar onunla övünüyorlar, seviniyorlar. Çok korkunç. El kadar çocuğa niye öyle pis şeyler öğretiyorsunuz, kötü şeyler? Sevgiyi öğretsene, merhameti değil mi? Çocuk sevgiden anlar niye öyle kötü şeyleri çocuğun ruhuna, kalbine, ilkah ediyorsunuz da onu kirletmeye çalışıyorsunuz? Bayağı kolay İsrail, Suriye, Irak, İran. İran’ın topraklarının ucu bucağı yok bomboş her yer. İran’da in cin top oynuyor yani akıl almaz geniş bir arazi var. İsrail bomboş oralar, Ürdün toprakları ya kardeşim elli kilometre gidiyorsun bir adama rastlamıyorsun, bomboş her yer. Ne oluyorsunuz, alıp veremediğiniz nedir, kapışılamayan nedir, sökülemeyen nedir, nedir derdiniz? Gelin hepiniz kullanın bir şey yok.
Evet, dinliyorum.
VTR: Manevi askerler nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım hem çok güzelsin, hem de çok yakışıklısın. Allah seni her türlü kötülükten korusun, çok nurlu yüzün, çok efendi yüzün maşaAllah. Allah seni cennetiyle şereflendirsin, cennette de iyi arkadaş olacağın anlaşılıyor. Sevgi, dostluk, kardeşlik, iyilik, güzellik, estetik, sanat, vefa, diğergamlık, egoistlikten, bencillikten kurtulmak bunlar varsa bir insanda o manevi askerdir. Öbürü şeytani askerdir; asar, keser, boğar, döver, söver, küfreder, laf sokar, sıkıntı vermeye çalışır, hırçınlaşır, psikopat görüntüsündedir, densizdir, suratında meymenet yoktur, bakışları berbattır, kirlidir, nezaketsizdir o da şeytani askerdir.
İsrail’de hayret edecek şey; bak her ülkede millet birbirlerini kırıp geçiriyor mesela Suriye’de insanlar birbirini kırıp geçiyor, o ondan nefret ediyor, o ondan nefret ediyor. Irak’ta öyledir, Ürdün’e git öyledir, Pakistan’da öyledir. İsrail’de böyle bir şey yok ya hayret. İsrail’de herkes birbirini koruyup kolluyor. Dünyanın her yerinde de koruyup kolluyorlar, İsrail’de de koruyup kolluyorlar. Bu çok şaşırtıcı değil mi? Yani tamamen fikrine zıt. Mesela Hasidik Yahudi karşıdaki bambaşka bir inançta oluyor hatta sosyalist oluyor, komünist Yahudi oluyor, hiçbir düşmanlıkları, muhaliflikleri olmuyor. Dışarıda falan bir birlerini acayip koruyup kolluyorlar. Çok düşkünler. İnsanların normalde böyle olması lazım birbirlerini koruyup kollamaları lazım.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bugün Afrin’de şehit olan askerimizin kimliği belli oldu, Uzman Çavuş Tamer Kart.
ADNAN OKTAR: Ağabeyinin güzel kuzusu, canım. Allah seni seçmiş, bak milyonlarca insan içinden seni seçmiş, sana bu şerefi bahşetmiş, sana ne mutlu. Allah şehadetini makbul etsin, kabul etsin. Allah seni bu güzellikle, bu nimetle taltif etmiş. İnşaAllah bizlere de nasip eder. Çağırın, çağırın, çağırın, çağırın biz de gelelim inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Akılsız erkek başa bela olur mu?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, genellikle hepsinde bu tatlılık var. Kaşlar çok güzel, yüzü çok güzel, gözleri çok güzel, bakışı da çok anlamlı. Ben güzel yüzlümü inşaAllah cennette de sonsuza kadar görürüm, sonsuza kadar arkadaş olurum; çünkü hakikaten insanın içini açan çok güzel bir varlık maşaAllah. Güzel yüzlüm, kızları çok yıldıran bir sistem o. Akılsız erkekler, hemen hemen bütün kızların yangın olduğu bir konu. Benim konuştuğum hemen hemen her kız o beladan bir geçmiş. Yani akılsız erkek belasını mutlaka hissetmiş ve ruhunda da çok şiddetli bir travma meydana getirmiş yani kızlar da buna şahittir. Her kız konuşabilir. Lise, üniversite falan herkesin bildiği bir konu. Akılsız erkek travması çok yaygın genç kızlarda. Hakikaten başlarına her yönüyle bela oluyorlar. Bir kere sevgi konusunda çok sarsıyorlar çocukları. Sevgi konusunda sükutu hayale uğratıyorlar, sevmeyi korkacak hale getiriyorlar. Şimdi bu bir yönü ama asıl tehlike adam akılsız olunca, kız diyor ki, “Görüşmeyelim eğer uygun görüyorsan” diyor, nezaketiyle “ben uygun görmüyorum kendi açımdan, takdir senin” diyor. “Sana saygı duyuyorum, güzellikle ayrılalım” diyor. “Olur” diyor, “gel” diyor “parka, orada bir son defa görüşelim, konuşalım, olsun bitsin” diyor. Geliyor, adam ekmek bıçağıyla 70 yerinden, 75 yerinden bıçaklıyor. Manyak yani o kadar çok ki böyle psikopat. Kızlar da, çocuklar da, o yüzden çok yangınlar. En azından küfür ediyor, hakaret ediyor, aşağılıyor kendi kafasınca. Kendini aşağılıyor, o ayrı mesele de. En çok da herhalde beraber çekilmiş fotoğraflarını kullanma eğiliminde oluyorlar. Onunla ilişkiye girdiğini falan vurgulayarak ailesine, amcasına, dayısına falan o çocuğu mahcup edip açmaza sokma yönünden. Bu tehdit sonucunda baş eğen de bayağı bir genç kız oluyordur tahmin ediyorum oluyor herhalde. Halbuki her seferinde rezil kepaze etmeleri lazım. Ailesi de birleşip, “getir resmi görelim” diye. Babası, değil mi eve çağırsın amcası, dayısı falan hep beraber “bir görelim” desin. Ondan sonrasını ben anlatmak istemiyorum ama yani yaptığına yapacağına bin kere pişman etmek lazım. Yani o öyle olmaz, böyle olur gibisinden. Tabii kanunla, hukukla bunun hallolması gerekiyor. Dolayısıyla haklı benim güzel yüzlüm. Akılsız erkeklerden hanımlar çok çekiyorlar. İnce düşünemeyen, kaz kafalı, küt, bir de kendini çok akıllı zanneden; kompleksli, dengesiz, kaba, egoist, bencil birçok ahmak var. Genç kızların başına esaslı şekilde bela oluyorlar. Çocuklar da önce, ilk başta anlamıyorlar. İlk başta, daha kibar, daha bakımlı, daha dürüst davranıyorlar. Böyle sabırlı, genç kızlar da “Aa ne kadar sabırlı, aferin ne kadar iyi” falan diyor. Hâlbuki o, son haddini kullanmış oluyor o ana kadar. Birden kudurmuş köpek gibi saldırmaya ve çocuğu zor duruma sokacak bir hale gelmeye başlıyorlar. Çok dikkatli olması lazım genç kızların çok. 30 kere tartmaları lazım. Gerçekten çok riskli birçoğu. Allah'tan korkmuyorsa, Allah'a karşı boyun eğici değilse, samimi anlamda dindar değilse; egoistlikten, bencillikten, kurtulmamışsa, diğergam değilse, merhameti ve şefkati yoksa Aman aman aman sakın sakın. İşte kaşı şöyle, gözü böyle falan yani maymunda da var şekil şemail. Aman ha, öyle şeylere kanıp veyahut işte arabası var, evi var falan. Aman ha, çok tehlikeli olur Allah esirgesin.
Evet dinliyorum.
VTR: İnsanın baş düşmanı kimdir?
ADNAN OKTAR: İki arkadaş, iki şeker arkadaş. Bakışların bir kere çok güzel, yüzün de çok güzel, çok zeki bakıyorsun, bayağı akıllı bir kızsın. Yüzün de kusursuz güzel, arkadaşın da sevimli, sana sadık bir arkadaş olduğu belli oluyor. Allah, sizi birbirinizden ayırmasın. Ama arkadaşın seni bence bayağı iyi koruyup kolluyordur, seni seviyor benim hissettiğim, sen de ona güveniyorsun, o çok iyi. İnsanın baş düşmanı, tabii ki Kuran'ın açıklamasıyla şeytandır. Çünkü homoseksüel, züppe, çakal, isyankar, manyak tiynetli, kural tanımayan, dengesiz, manyak bir yapıdadır. Dolayısıyla insanların da öyle olmasını ister. Zaten uyanda da hemen bunu görürsünüz yüzündeki manyaklığı. Göz möz akar, ağzı mağzı akar, şuuru kapanır. Şeytanın etkisine girenlerde klasiktir yani gözdeki donukluk, anlamsızlık, içine kapanma, konuşmada zırvalama, deli hareketleri, böyle züppe hareketleri, kontrolsüz manyaklıklar şeytanın etkisine girenlerde bu klasik görülen alametlerden birisidir. Mümin, şeytana karşı tavır koyduğunda öyle bir etki olmaz yani hiçbirini yapamaz şeytan. Benim güzelimi, Allah cennette arkadaş etsin. Arkadaşı da var, o da cennette olacak inşaAllah. O da, kuzu gibi çok efendi bir kız. İkisi de çok şekerler. İnşaAllah ikisi de cennette arkadaşım olur.
Evet.
VTR: Merhaba ben Sakarya'dan Talha. Benim sorum, erkekler neden daha mantıksal, kadınlar neden daha duygusal düşünüyor?
ADNAN OKTAR: Talha, bir kere yakışıklı bir delikanlısın. Sakal da çok yakışmış. Hepsinde ağabeylerinin saç modeli ve sakal modeli, hiç şaşmıyor. Nereye baksam böyle ama çok yakışıklı Talha, bayağı güzel maşaAllah. Allah güzelliğini daha da arttırsın. Kusursuz güzel maşaAllah. Allah cennette kardeş etsin. Ben yakışıklı mı bir daha dinleyeyim.
VTR: Merhaba ben Sakarya'dan Talha. Benim sorum, erkekler neden daha mantıksal, kadınlar neden daha duygusal düşünüyor?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, erkekler mantıksal düşünüyor o doğru. Kadınlar, duygusal düşünür ama merhamet, şefkat, acıma hissi daha galip gelerek düşünürler. Ve daha olayın sanat yönüne ağırlık vererek, estetik yönüne ağırlık vererek düşünürler. Bir de çok girift ve çok detay düşünürler. Yani ince ince; şekilleri, görüntüleri, tadı, kokuyu her şeyi. Beş duyuyu çok daha keskin kavrar kadınlar, daha hassasiyeti vardır. Erkeklerinki daha tutuktur o konuda. Mesela kokuyu daha kabaca hisseder, rengi daha bütün bütün hisseder; yani detaylarıyla o kadar göremez, sanat yönüne de o kadar önem vermez. Mesela kadın, 100 alternatif düşünür, erkek en fazla üç alternatif düşünür. Genellikle de ikidir, yani o ikiden birini tercih eder konuyu bitirir. Kadın, o yüz alternatif olduğu için, onun için de biraz fazla dolaşmış oluyor; yani fazla yorulur ama görüş gücü çok keskindir. Yani analiz gücü çok daha yüksektir kadının. Yani aşka, tutkuya o yüzden çok açıktır. Mesela erkeğin öyle bir gücü pek yoktur. Tutkunun asıl sahibi kadındır. O tutku aşk denizine çeken kadın olur. Ama tabii bunun için de akıllı bir erkeğe ihtiyacı vardır. Akıllı bir erkek olmazsa kadın kilitlenir. Her ne yaparsa yapsın o kendi kilidini açamaz. Kadının kendi o aşk, tutku kilidini açabilmesi için mutlaka akıllı, derin akıllı bir erkeğe ihtiyaç vardır. O erkekle karşılaştığında kadın, o işte aşk ve tutkunun engin denizinin kapısını açar, gözlerini açar; açtı mı artık ucu bucağı olmayan tutku okyanusuna doğru gidersin, sonsuza doğru gidersin. Ama tabii, iki tarafın da imanlı olması, Allah'tan korkması durumunda bu olur.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bir antilop türü olan dikdik.
ADNAN OKTAR: Ah severim ben seni. O kocaman gözlerini öperim ben senin. Ağzını burnunu her yerini yerim ben senin. O boynuzlarını da kıtır kıtır yerim keçiboynuzu niyetine. Ne şeker, iyi ki bu benim elime geçmemiş. Ya bu ne yapılır düşünemiyorum. Yerim ben bunu kıtır kıtır. Nasıl süslü şey o böyle ya çok güzel. Hayret, insanı delirtir bu acayip şeker. Bir de saftirik saftirik bakıyorlar böyle.
VTR: Size Türkiye'de bir yetki verilmiş olsaydı neyi değiştirmek isterdiniz?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım önce İslam alemini birleştirme, İttihat-ı İslam. Hemen bir toplantı, İslam liderlerini çağırıp hepsinden yemin alıp İttihat-ı İslam sözü.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ahir zamanda en çok kimler imtihan olur?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii en çok İslam’ı anlatan, en çok İslam'a sahip olan, en çok İslam'ı koruyup kollayan, en çok Müslümanların dertleriyle hemhal olan, onları korumak için ataklar yapan, küfürle en çok mücadele eden. Benim kanaatim Mehdiliktir. Mehdi ve cemaatidir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sizce neden insanlar erkek çocuk sahibi olmak ister?
ADNAN OKTAR: Çünkü erkek çocuğu oldu mu, hastaneye götürürse adamı daha kuvvetlidir işte kucaklar, alır sedyeye koyar. Sokak pazar işlerini daha iyi halleder. Erkek çocuktan yine çocuklar olacaktır, o çocuklarla da bayağı bir şeyler yapılabilir. Efendim, erkek çocuklara gelin alırsın, gelinin malı mülkü vardır, ailesi vardır oradan yine bir şeyler gelir. Efendime söyleyeyim yani böyle bir altın madeni gibi bazı tipler için, bazı kafalar için yani gelir getiren, menfaat getiren, muazzam bir sistem olarak görürler. Ama bazıları da tabii daha iyi niyetle değerlendirirler.
Evet.
VTR: Selam Hocam. Namaz kılmayanlar da cennete gidecek mi Hocam ben onu merak ediyorum?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm eğer namaz kılmıyorsa zaten galiz bir hata yapıyordur. Bir açıklaması yok ki. Belki yani unuttuysa, bilemiyorsa, hatırlatılmadıysa bir derece de ama bilerek ve kasten namaz kılmamak yani çok anormal bir hareket. Allah zaten ayette söylüyor, şeytandan Allah’a sığınırım; “Cehennem ehline sorulur: ‘Sizi buraya getiren, cehenneme getiren en önemli nedenler ne, sizin kanaatinizce?’ diye sorarlar” diyor. Onların ilk aklına gelen, “biz namaz kılanlardan değildik” diyorlar. Namaz niye kılınmasın? Son derece kolay ve çok güzel, zevkli bir ibadet. Allah’a teşekkür. Terki inanılır gibi değil, tahayyül dahi edilemez. Beş vakit namaz ferahlatıcı, insanı açan, güçlendiren büyük bir nimettir. Mesela benim arkadaşlarım namazı terk yılda bir olur, ayda bir olur. Bazen sabah namazını kaçırdıkları olur falan. Aa deriz, hepimiz hayretler içinde kalırız. Nasıl olmuş? Gözlerimize inanamayız. Telefonu kapalı oluyor aynı anda saat çalışmamış oluyor, başka bir şey çalışmamış oluyor. Biz her seferinde öyle bir olay olduğunda hep şaşırmışızdır. Senede bir kere, iki kere duyarız namazını kaçıran. Ama onun dışında namazlarını arkadaşlarımız maşaAllah muntazam ve kusursuz kılarlar elhamdülillah.
Selam veren herkese aleyküm selam diyorum.
Evet.
VTR: Adnan Bey, sizi çok seviyoruz. Ben de severek izliyorum.
ADNAN OKTAR: Ah benim canlarım, ah benim güzel yüzlülerim. Allah size sağlık, sıhhat, afiyet versin. Bereketiyle Allah sizi sarsın. Hep hoşnutluk içinde kalmanızı Allah sağlasın. Birbirinizi de inşaAllah sürekli sevmenizi Allah sağlasın. Çünkü iki iyi arkadaşsınız siz benim gördüğüm. O arkadaşlıklar da kızları çok mutlu ediyor. Akıl almaz sadık oluyorlar birbirlerine. Her türlü dertlerini birbirlerine anlatıyorlar, birbirlerine hakikaten çok yardımcı oluyorlar. Bir hastalığı olsa beraber hastaneye gidiyorlar falan. Çok güzel o yönüyle. Ben de ikinizi çok seviyorum. Allah cennette birlikte olmayı, birlikte cennet bahçelerinde sohbet etmeyi, konuşmayı nasip etsin.
VTR: Merhaba, ben Sakarya’dan Elif İrem. Kan vermek neden bu kadar yaygın değil?
ADNAN OKTAR: Elif çok vicdanlı kızsın sen, çok temizsin canımın içi. Elif çok sevgi dolu canımın içi. Allah sana çok uzun ömür versin. Nur gibi yüzün, nur. Tertemizsin, o temizliğin, imanın, iffetin ışığı, ferahlığı yüzüne tam hakim olmuş. İnsanın içi açılıyor yüzüne baktı mı. Allah seni koruyup kollasın, uzun ömür versin sana. Cennette de inşaAllah dost olmamızı, kardeş olmamızı, birlikte cennette gezmemizi Allah nasip etsin. Güzel yüzlüm bilmiyorum, herhalde kan stokları fena değil Kızılay’ın. Eğer isterlerse de zaten vatandaşlar veriyor bildiğim kadarıyla. İyi gibi biliyorum ben kan stoklarını ama gerektiğinde tabii Allah’ın izniyle ne gerekiyorsa yaparız. Ama senin duyarlılığın için de seni tebrik ediyorum. MaşaAllah diyorum sana.
Evet.
HÜSNA KARAKUŞ: Emine Erdoğan annemiz Cumhurbaşkanlığı devlet konuk evinde Zeytin Dalı Harekatı’nda görevli özel harekat polislerinin eşleri ve anneleri ve bazı kadın özel harekat polisleriyle bir araya geldi. Ve birlikte yemek yendi.
ADNAN OKTAR: Anne elinden geldiği kadar katkıda bulunmaya çalışıyor. Hayır faaliyetlerinde bulunuyor. İyi yapmış. O gelen gençler falan onların içi açılmıştır, şevklenmişlerdir. Anneye helal olsun, iyi. Anne mübarek anne, anne temiz anne. Anne modern. Anne modern Müslüman. Anne zeki. İyi, herhalde köşkte de böyle bir yer var anladığım kadarıyla, uygun yerler var. Hem dindar hem dava insanı. Çok iyi. Tayyip Hocam’ı Allah ona göre yaratmış. İyi bir hanım vermiş ki ona, yardımcı olsun diye. İyi oldu, o anne de hakikaten hakkını verdi.
Evet dinliyorum.
VTR: Ahlaksız birini adam etmek mümkün mü?
ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm eğer çok çok zıvanadan çıkmışsa böyle manyaksa pek olmuyor. Mesela biz öyle denediklerimiz oldu. Adam geliyor gidiyor bakıyoruz. Herhalde bu sefer düzelmiştir diyoruz ama yine ahlaksız, yine ahlaksız, düzelmiyor. Öyle tipler aslında bırakınca bırakmak lazım, kendi haline bırakmak lazım. Baş belası oluyorlar. Çok nadirdir onların içerisinde düzelenler.
VTR: Cennette bilmediğimiz sorular olacak mı?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, sorudan kastın nedir? Ben çıkaramadım ki. İçinden çıkamadığımız konular mı diyor, nasıl? Bir Müslümana orada bir soru soruluyor ama bilemiyor, bulamıyor. Canım bulamaz tabii. Mesela dese ki, “sonsuzluğun sonu var mı?” dese cennette mümine. Bulamaz tabii.
GÖRKEM ERDOĞAN: Dünyadayken merak edip orada cevap bulamadığı olabilir.
ADNAN OKTAR: Olabilir. Tabii cevap veremediği şeyler olabilir. Eğer ufkunu açmaya kalkarsa bin bir türlü soru çıkabilir. Cevabını da veremez. “Allah bilir” der. “Rabbimiz bilir” der.
VTR: Biz sonuna kadar askerimizi destekliyoruz. Mehmetçiğimizin yanındayız her zaman.
ADNAN OKTAR: Aslanım benim aslanım. Nur yüzlüm benim. Aslansın da onun için, vicdanlısın da onun için. Aferin sana maşaAllah.
Evet.
VTR: Her doğru her yerde söylenmeli midir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm biraz Risale-i Nur’un ruhunu almış bir genç kıza benziyorsun. Bediüzzaman’ın bir sözü var; “Her sözün doğru olsun” diyor. “Ama her doğruyu, her yerde, herkese söyleme” diyor. O sözün kısa özetini bildiğini biliyorum. Fakat benim tekrar etmemi istemişsin. Ben de tekrar ediyorum.
VTR: Sevgi için emek vermek nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Delikanlılığa doğru gidiyor, daha büyüyecek ama çok güzel. Bayağı yakışıklı, güzel delikanlı. Zaten sevgi kolay elde edilen bir nimet değildir; sabır gerektirir, itina gerektirir. Temizlik, nezaket, fedakarlık belki yüze yakın şartı vardır. O kilitler açıldıktan sonra sevginin kilidi açılır. Yoksa herkes sevgiye ulaşır. Sevgi Allah’tan bir nur ve en büyük nimettir. Allah onu öyle kolay elde edilir bir şey olarak yaratmıyor. Emek verene onu yaratıyor Allah. Emek vermeyen onu elde edemez. Yüz anahtarla açacaksın. Yüz tane anahtar taşıyacaksın sevgiye ulaşmak için. Her kilidi açman lazım. Bir-iki-üç tamamını.
VTR: Hatalarınızı açıkça söyler misiniz?
ADNAN OKTAR: İki türlü anlamı var. Bir; genelinde hatalarını açıkça söylüyor musun? Yoksa şu an hatalarını açıkça söyler misin? Ama ben birinci anlamda anlıyorum. Ama hata zaten görülür yani mecburen söylenir. “Şu hatalı oldu doğrusu budur” dersin. Çünkü söylememek daha kötü. Samimiyetsiz bir görünüm olur. Bardağı alıp elinden düşürüp kırmışsın. Habersizmiş gibi televizyon seyredersen adam aklından şüphe eder yani. Ama bardak düştü, elimden kaydı. Burayı temizleyelim dersen bu makul. Haberi yokmuş yaparsan o facia. Onun bin misli facia yani.
Evet.
GÜLEN BATURALP: Ekranda gördüğümüz yan yatarak hareketsiz kalarak kamuflaj yapan bu balık, 15 kilo, boyu da 110 santim. Pek çok türde balığın her iki gözü de başın bir tarafında bulunuyor.
ADNAN OKTAR: Helal olsun ona.
Evet, dinliyorum.
VTR: Yeteneklerimizi Allah için nasıl kullanabiliriz?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım mesela adam müzikten iyi anlıyordur. Müslümanlara müzik sunar. Onların bir araya gelmesini sağlar. Onların ruhunu dinlendirir, onlar daha güzel sohbet edebilir. Mesela birisi de iyi yemek yapmayı biliyordur Müslümanlara yemek yapar. Birisi iyi temizlik biliyordur etrafı temizler. Birisi güzel hitabette bulunuyordur sohbet eder, gibi yani.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Isparta’da bir kafeteryanın en önemli müşterileri arasında sokak hayvanları geliyor Adnan Bey. Müşteriler hayvanların gelmesinden son derece memnun olunca işletme sahibi bu duruma müdahale etmemiş. Hatta kafeteryada hayvanların tedavileri için bir de bağış kutusu oluşturmuş. İşletme sahibi; “Herkes çok ilgili. Bu kutuların boş kaldığı hiç olmuyor.” demiş.
ADNAN OKTAR: İyi, hoş gelmiş sefa gelmişler. Normalde öyle olması lazım. Kafeteryalar falan oteller de öyle. Otel odalarında kediler falan hepsi olması lazım. Her odanın bir kedisi olması lazım.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hayvanlarda sabır var mıdır?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm çok efendi olduğun anlaşılıyor. Allah’a şükür dürüst, sevecen bir insan olduğun anlaşılıyor. Bir de hayvanları seven bir insan olduğun anlaşılıyor. Hayvanları seven zaten herkesi seviyordur, her şeyi seviyordur. Onları da iyi analiz ettiğin anlaşılıyor. Sabrını takip ettiğin anlaşılıyor. Kedi mesela çok sabırlıdır. Hayvanların hepsinde vardır. Çok özenli bir sabır vardır. Mesela bazen saatlerce beklerler. Bir de çok akılcı hareket ederler genellikle. Aleyhlerinde pek hareket etmezler. O, dikkatin önemi tabii mesela insanda olmaz o kadar sabır. Hayvandaki sabır daha yüksektir. Çok özenli bir sabrı vardır hayvanların.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: 2013-2017 yılları arasını kapsayan araştırmaya göre, Amerika’nın Ortadoğu’ya yaptığı silah satışı yüzde 26 oranında arttı. Dünyanın en büyük silah satıcısı olan beş ülke; ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Çin. Bu ülkeler dünya silah ticaretinin yüzde 74’ünü elinde bulunduruyor. En çok silah satılan bölge de Ortadoğu bölgesi.
ADNAN OKTAR: Rezalet, tam rezalet yani. O silahlar da sırf Müslüman öldürmede kullanılıyor. Halbuki birleşseler acayip bir sevgi ortamı olacak. O silaha verdikleri parayla da sanayiye, tarıma yatırım yapacaklar, gıdaya yatırım yapacaklar. Bolluk, bereket içinde yaşayacaklar. Sırf inatlarından dolayı İttihat-ı İslam olmuyor, bilmişliklerinden dolayı İttihat-ı İslam olmuyor. En takva Müslümanım diyene bile baktığımızda, “Mehdi’ye daha çok var. İttihat-ı İslam’a gerek yok.” kafasında oluyorlar. Çok samimiyetsiz bir ortam oluyor. O yüzden azap ve elem devam ediyor.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Türkiye sınırını geçen iki Yunan askerinin tutuklanmasının ardından, Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos, “Türkiye bizi mecbur bırakırsa, atalarımızın yaptığını yaparız.” ifadeleriyle Türkiye’yi tehdit etmişti. Daha önce de Kardak’a yaklaşan bir Yunan gemisi sahil güvenlik ekiplerimiz tarafından arkadan çarpılarak bölgeden uzaklaştırılmıştı. Tüm bu gerginliklerin üzerine Yunanistan bir hamle daha yaptı ve Türkiye sınırına yakın bölgelerde askeri tatbikat yapacağını açıkladı.
ADNAN OKTAR: Yapsın iyi, ayakları açılır. Ayaklarının pası gider iyi olur. Yunanistan ayıp yapıyor. Gerek yok o tip şeylere. Bir kere konumları itibariyle böyle bir şeye hiç yanaşmamaları lazım. Türkiye 11-12 saatte konuyu bitirir. Çok çok büyük hata yapıyor. Adalar dahil hepsi, her yer yani. En fazla 12 saat sürer. Biz dostuz, arkadaşız. Öyle münasebetsiz şeylere gerek yok. O tip üsluba da gerek yok. Cıvıklık istemiyoruz.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Alanya’da Toni isimli bir köpek kaybolmuştu Adnan Bey. Onu bulan vatandaşlar pet shop sahibi Funda Gül isimli hanıma teslim etmişler. Funda Hanım minik köpeği 7 saat Alanya’da dolaştırıyor. Sonunda bir marketin önünden geçerken köpek huysuzlanıp havlamaya başlıyor. Direkt markete giriyor ve sahibini bulmuş oluyor köpek.
ADNAN OKTAR: Allah Allah hayret. Çok şaşırtıcı ama zaten gazete ilanı da verilmiş. Nasıl şey yapamadı acaba? İnternette öyle ilan versinler aslında, köpeği kedisi kaybolanlar. Bulanlar da oradan bakıp haber verebilirler. Kedi köpek kayıp ilanı yeri olsun internette. Bir site yapsınlar. Orada kayıp köpekler ve arayanlar karşılaşırlar, kolay olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Güven vermeyen birine karşı yine iyimser mi olmalıyız?
ADNAN OKTAR: Olmaz güzel yüzlüm. Allah sana öyle ilham ediyorsa güven duyamıyorsan bir şey vardır. Durduk yere olmaz o. Allah sana bir işaret vermiş oluyor. Güven duymuyorsan duymuyorsundur. Karşındaki güven duyacağın bir karakter, kişilik göstermiyor demektir. Çünkü Allah’tan korktuğunu, Allah’ı sevdiğini, diğergam olduğunu her yönüyle göstermesi lazım. Göstermiyorsa sen niye fedakarlık gösteresin ki? Öyle bir şeyde fedakarlıkla konu çözülmez hiçbir zaman için çözülmez. Daha kötüye gidebilir.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Bir özel harekat polisimizin Afrin'e operasyonlara katılmak üzere giderken küçük bebeğiyle vedalaşmasına ait fotoğrafımız var.
ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım da bayağı güzel maşaAllah. Yalnız ufaklığı göremedik. Anne de baba da güzel, ikisi de çok güzeller ama ufaklık ortada yok. Sadece patisi görülüyor.
Evet dinliyorum.
VTR: Darwinizm olmasaydı kadınlar değer görür müydü?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii, bir kere Allah'ın varlığına insanlar inanırdı daha çok. Kutsal olduğuna inanırlardı kadının değer verirlerdi. Ama adam ne diyor? “Bilimsel açıdan bir hayvandır o” diyor yani “evrimini tamamlamamış bir hayvan.” Aydın kitle, büyük bir aydın kitle kadını evrimini tamamlamamış bir hayvan olarak görüyor. Gelenekçi Ortodoks sistemde de kadın yine gelişmemiş bir hayvan olarak görülüyor. İnsanla hayvan arası görülüyor buçuk tabir ediliyor. Zaten Buhari'de diyor, “Kadının dini ve aklı yarımdır.” Niye? Çünkü gelişimini tamamlamamış bir hayvan olarak görüyor, buçuk görüyor. “Buçuk olduğu için, aklı da buçuktur” diyor. “Dini de yarımdır” yani dinsizdir diyor. “Aklı da yoktur” diyor özetle. Buçuk ne demek? Yarım akıllı ne demek? Aklı yok demektir. Yarım dinli ne demek? Dini yok demektir. Din bir bütündür çünkü din ya vardır ya yoktur. Dini yarımsa dini yok demektir, aklı yarımsa aklı hiç yok demektir. Böyle hakaret ediyor gelenekçi anlayış. Biz bu rezalet anlayışı asla kabul etmiyoruz. Tayyip Hoca’nın da işte dümdüz olduğunu ve asla kabul etmeyeceğini söylediği konular da bunlardır. Bunlar yok olacak yani.
Evet dinliyorum.
OKTAR BABUNA: İngiltere Başbakanı Theresa May, eski Rus ajanı Skripal’ın ve kızının Rusya tarafından geliştirilen ve sinir sistemi üzerinde etkili askeri tipte bir madde ile zehirlendiğini açıkladı. Hükümetimiz bu olaydan Rusya'nın sorumlu olma ihtimalinin kuvvetli olduğu sonucuna vardı. “Bu, ya Rus devleti tarafından ülkemize karşı doğrudan yapılan bir eylemdi ya da Rus hükümeti sinir sistemini etkileyen bu maddenin kontrolünü kaybetti ve başkalarının eline geçmesine izin verdi” dedi.
ADNAN OKTAR: Ne malum İngiliz derin devletinin yapmadığı? İngiliz derin devleti çok şirrettir kendi yapar başkasının üzerine atar. Onu bir araştırmamız lazım.
Evet dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Deminki açıklamasına Theresa May'in Rusya'dan cevap geldi. Rusya Dışişleri Başkanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Theresa May'in açıklamasına şöyle cevap verdi. “Bu suçlamalar İngiliz parlamentosundaki bir sirk gösterisi. Amaç, provokasyonu temel alan bir siyasi mücadele. Suçlamalar tamamen temelsizdir” dedi.
ADNAN OKTAR: Temelsiz artı İngiliz derin devletini bu konuda asıl sorgulamak lazım.
Evet.
VTR: Bir annede anne şefkati nasıl olmalıdır?
ADNAN OKTAR: Anneler tabii Cenab-ı Allah onların kalbine doğal olarak onu veriyor. Ama tabii en yüksek düzeyde, en derin şefkatle, en derin merhametle olması lazım. En derin sorumluluk hissi ile olması lazım ama genellikle annelerde mükemmeldir annelik hissi. Yüzde doksan dokuz mükemmeldir.
VTR: Zalime zalimlik yapıyorsun denmeli mi?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir hayli güzelsin maşaAllah. Saçın çok güzel, yüzün çok güzel, gözlüğün çok yakışmış sana çok güzel gitmiş. Yüz hatların çok düzgün, bakışların çok anlamlı tablo gibi çok çok güzel kızsın Allah sana uzun ömür versin. Allah sana cennet nasip etsin. Cennette de Allah seni kardeş etsin, dost etsin. Çok sevdim seni bayağı gösterişli çok dikkat çeken bir kızsın maşaAllah. Bir dana dinleyeyim seni güzel yüzlüm.
VTR: Zalime zalimlik yapıyorsun denmeli mi?
ADNAN OKTAR: Denmeli ama uzaklaşmalı yani zalimle muhatap olmak olmaz. Zalim olduğunu hissettirip yani “biliyorum farkındayım” dedikten sonra uzaklaşmak lazım tehlikeli olur çünkü. Ama güç yetiyorsa “zalimsin” dersin ama yakasından tutar hukuka da teslim edersin. Yani duruma ve gücün potansiyeline göre değişir.
Şimdi kısa bir ara verelim.
BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla programımız devam ediyor.