Canlı Sohbetler (10 Mart 2018; 18:00)

KARTAL GÖKTAN: İyi akşamlar değerli izleyicilerimiz. Canlı Sohbetler’e başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Buyurun Fikret Bey.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, siz daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zeytin Dalı Operasyonu’nun adını belirli bir hikmetle Kuran’ın işareti üzerine koyduğunu söylemiştiniz. Nitekim bugün Cumhurbaşkanımız da aynı açıklamayı yaptı ve şöyle söyledi: “Biz operasyonun adını Zeytin Dalı boşuna demedik. Rabbimiz ne diyor Tin Suresi’nde?” Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım; “Vettiyni vezzeytuni, Ve turi siyniyne, Ve hazelbeledil'emiyni. (Tin Suresi 1-3) Yani, İncire ve zeytine andolsun, Sina dağına, ve şu emin beldeye güvenli şehre. (Tin Suresi 1-3)Bakın Rabbimiz zeytine ve emin belde olarak bu beldeye yemin ediyor. İşte şimdi biz elinde zeytin dalı sallayanlara da selam olsun diyoruz. İnşaAllah bu emin beldeye de böyle yürüyoruz” dedi, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam dürüst delikanlı, samimi bir Müslüman. Oradan buradan laf atanların lafını anında ağızlarına tıkıyoruz. Laf olsun laf beri gelsin, münasebetsiz münasebetsiz itirazlar. Mantıklı makul hiçbir itiraz yapmıyorlar hiç. Zaten cevabını verdin mi hemen tık susuyorlar.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında genellikle hep Rabia işareti yapardı. Ancak bugün vatandaşlarımıza “Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan” derken önce bozkurt işareti sonra Rabia işareti yaptı, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam’a yakışmış.

KARTAL GÖKTAN: Görüntüleri de izleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: İyi, çok güzel olmuş. Tayyip Hocam sağlam delikanlı maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: İleri zamandaki olaylardan bahsetmek gaybı bilmek midir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, Peygamberimiz (sav) bildirdiyse bildiririz “Peygamberimiz (sav) böyle söylüyor” deriz. Tahakkuk ettiğinde de hadisin doğru olduğu anlaşılır. Veli bir insan söylediğinde de “Allahualem” diyerek söyler zaten “doğrusunu Allah bilir” diye. Eğer doğru çıkarsa o da onun kerameti olmuş olur. Ama Kuran bildirirse kesindir. Yani olacak mı acaba diye bir şey yoktur kesin olur. Mesela “İslam dünyaya hakim olacak” diyor Allah kesin olur, Nur Suresi 55’te. Yani ikinci bir ihtimal olmaz.

Evet.

VTR: Merhaba, benim adım Ramazan. Biz Türk gençleri olarak kaliteli müzik dinleyemiyoruz. Kaliteli müzik çıkmıyor. Bu durumu düzeltmek için ne yapmamız lazım?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, doğru söylüyorsun ama sanat her dalda dünya çapında çöktü. Deccal her yerden saldırdı, sanatçı yok. Türkiye’de eski sanatçılar var, onların da değeri o kadar bilinmiyor kıyıda köşede, arada sırada hatırlanıyorlar. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız arada sırada köşke davet ediyor. Onların da sesi çıkmıyor zaten. Yeni sanatçı da yok görülüyor. Yani o anlamda yeni bir sanat eseri oluşmuyor, dünyada da oluşmuyor. Dünya içine kapandı. Deccal mutluluktan hoşlanmaz, sevgiden hoşlanmaz, güzellikten hoşlanmaz, estetikten hoşlanmaz. Deccal kargaşadan, kavgadan, kandan, kepazelikten hoşlanır. Homoseksüellikten hoşlanır, kadın düşmanıdır deccal. Şu anda onu uyguluyorlar işte. Mehdiyet’in atağı şu an yoğun ilerliyor, her yerde dikkat çekiyor. Mesela bak Sayın Cumhurbaşkanı’nın Tayyip Hocamız’ın üslubunu gördünüz “Kuran yeterlidir” dedi yer yerinden oynadı. Bu muhteşem bir Kuran talebesinin muhteşem bir açıklaması. Ve deccala muhteşem bir vuruş, deccalın beynine yumruk attı. Deccal böğürüyor böğürüyor artık. Çünkü onlar Rumilikle şununla bununla gelenekçi İslam’la İslam’ı mahvedeceklerdi ve ediyorlardı da ettiler de zaten. Ama Kuran Müslümanlığını Tayyip Hocam söyleyince deccal İngiltere’den böğürdü. Alenen böğürüyor yani “eyvah İslam geliyor” diye. O yüzden böyle cesur yiğit delikanlıların atakları konuyu bitirecektir. Mehdiyet’in gür sesidir Tayyip Hocam’ın sesi, maşaAllah.

Evet.

OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Mersin’de katıldığı programdan ayrılırken 105 yaşındaki Fikriye Teyze’yle bir süre sohbet etti, sarıldı, sevdi ve elini öptü.

ADNAN OKTAR: Allah Allah maşaAllah, 105 yaşında, maşaAllah anneye, Allah daha da uzun ömür versin. Tayyip Hoca’nın sevgisi çok güzel, maşaAllah. Fikriye Teyze’nin içi açılmıştır, Allahualem bir 10 sene daha yaşar inşaAllah en az. Allah daha nice 10 seneler yaşatsın teyzeye. Ama buradan bir 10 yıllık hız almıştır, inşaAllah. MaşaAllah teyzeye, çok dinç değil mi?

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı MHP Eski Milletvekili Atilla Kaya, Cumhurbaşkanımız’ın bozkurt işareti yapmasını şöyle eleştirdi: “Erdoğan AK Parti Mersin İl Kongresi’nde parmaklarıyla rabiasını sayarken araya bozkurt işaretini de sıkıştırmış. Buna da sevinenler olmuş. Allah’tan zamanında bizi uyarmıştı ‘gerekirse papaz elbisesi bile giyerim’ dedi diye de şaşırmadık” dedi.

ADNAN OKTAR: O nasıl bir ifade? Niye öyle konuştu ki? Şu anki görevi ne?

OKTAR BABUNA: Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı halen, MHP Eski Milletvekili aynı zamanda.

ADNAN OKTAR: MHP’de mi şu an?

OKTAR BABUNA: Eski milletvekili.

ADNAN OKTAR: Ama şu an nerede, Meral Akşener’in ekipte mi nerede? Yani şu an MHP bünyesinde mi değil mi o önemli.

KARTAL GÖKTAN: MHP’den istifa etmiş.

ADNAN OKTAR: Tamam. O zaman der. O zaman her şey diyebilir. Ayıp yapmış olmamış. Her halükarda bozkurt bütün Türk milletine ait bir semboldür. Ne alakası var? CHP’li de bozkurt sembolü yapabilir, MHP’li de yapabilir, herhangi bir vatandaş da yapabilir. Türk milletinin sembolüdür bozkurt. Azerbaycan’a git MHP’yi bilmezler ama bozkurdu bilirler. Kazakistan’da, Tacikistan’da, Özbekistan’da birçok yerde birçok kişi MHP’yi bilmez ama bozkurdu bayağı iyi bilirler. Türklüğün sembolüdür. Dolayısıyla yakışık almamış üslubu. Tekelleştirme diye bir konu olmaz, anlamı da olmaz. Tayyip Hocam orada güzel bir jest yapmış. Bir Türk evladı olarak Türklüğün sembolü olan bozkurdu bozkurt işaretiyle ifade etmiş. Ve güzel bir tavır göstermiş, güzel bir hareket bu, güzel bir davranış. Takdir etmesi gerekirken yeren bir üslup çok çok garip olmuş. Ayrıca “papaz elbisesi de giyerim” bu Müslüman taktiğidir zaten. Birçok sahabe zamanında istihbarat amacıyla birçok yere gitmişlerdi. Osmanlı döneminde de Osmanlı istihbaratı birçok yere girmişti. Mesela kiliselere girmişlerdi papaz kıyafetiyle, papaz görünümüyle girdiler. Başka ibadethanelere girdiler, başka yerlere girdiler her yere girdiler. Nitekim şu an Milli İstihbarat Teşkilatı da faaliyet sahası içerisinde bu yöntemler vardır. Bir devlet adamı olarak devletin ali menfaatleri için ‘ben gereken her şeyi yaparım’ diyorsa bir insan bu bir yiğitliktir, bir üstünlüktür. Çok önemli bir işareti ifade ediyor, diyor ki; “Ben bir şey yaptığımda sakın bunu yanlış anlamayın, bir bildiğim vardır, bir taktik yapıyorumdur” diyor. Nitekim ne demişti? “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım.” Millet “abov Türkiye gitti” falan dediler “İslam alemi gitti” falan dediler. Sonra ne yaptı? Afrin’e beş koldan girdi hilal hareketiyle. Hani eş başkan? Eş başkan böyle bir şey yapmaz, değil mi? İşte sözünün anlamı buydu “ben gerekirse papaz kıyafeti de giyerim.” Mesela buraya istihbaratçılar da geliyorlar, şunlar bunlar da geliyorlar. Adamlara “ha, hı” diyor yani, konuşmalarını dinliyor. Kabul ediyor anlamında değil. Aslında biz hiç sokmayız onları da ayrı mesele. Ama gerekirse de onlar olmasa da başkasını istihbarat amacıyla dinleyebilir. Yani orijinal kaynaktan konuyu öğrenmek için dinleyebilir. Devletin başı. Yani ledün ilmi hakkı vardır cumhurbaşkanının, ledün ilmi hakkı vardır. Tabii vahiyle olan ledün ilmi tarzı değil, öbür tarzdaki ledün ilmi. Papaz kıyafetinden kastı ledün ilmidir-ilmi ledün. Yani “zahire bakmayın batına bakın” diyor. Kastedilen bu. Daha da genişletilecek olursa anlam daha da genişler ama şu an yeterli açıklamayı yaptık.

Yani Atilla Kaya gereksiz konuşmuş, bunu düzeltsin bence. Tayyip Hoca’nın iyi niyetine karşı, candanlığına karşı böyle bir üslup ona gitmemiş. Çok emek vermiş bir insan. Bir CHP’li bozkurt işareti yaptığında ona ne diyeceksin sen? Mesela bir Saadetli de yapabilir. Sen niye küçültmeye çalışıyorsun bozkurdu? Türklüğün sembolünü niye daraltmaya çalışıyorsun? Bırak yayılsın. Bak Macarlar da geldi geçenlerde hepsi bozkurt sembolü yaptılar. Hoşnut ol. Yakışık almıyor. Bir de cumhurun başı, Türlüğüyle övünen bir insan. Türklük demek “Türk’üm” diyen herkesi kardeş kabul etmektir. Ermeni, Rum olabilir, Çerkez, Kürt, Laz, Türk kim olursa olsun hangi kavimden olursa olsun. “Türk’üm” diyorsa Türk’tür, Tayyip Hoca’nın da Türklük anlayışı budur. Dolayısıyla olmamış. Atilla Kaya’nın bunu bir şekilde düzelteceğini umuyorum.

SERAL KÖPRÜLÜ: Hocam, zaten Meral Akşener yeni partide “bozkurt işareti hiç olmayacak” diyor.

ADNAN OKTAR: Bozkurt işaretini inadına yapacağız ve teşvik de edeceğiz. Türkeş’i de asla unutturmayacağız. Hatta tırmandırarak artıracağız. Rahmetli Türkeş’i tam anlamıyla gündem yapacağız. İllet oldum. Erbakan Hoca’yı unutturma, rahmetli Türkeş’i unutturma, asla müsaade etmeyiz asla. İki güzellik, Rahmetli Türkeş, Rahmetli Erbakan, asla unutturmayız. Bunu unutsunlar onlar yani unutturmayı unutsunlar.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yeniçağ internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bozkurt işareti yapmasını samimi bulmadığına dair bir paylaşımda bulundu. Ve daha önce Cumhurbaşkanı’nın bozkurt karşıtı bir açıklama yaptığını hatırlattı. “22 Ocak 2017’de ‘AK Partililer bozkurt işareti yaparsa şaşırmayın’ yazmıştım. Önce Başbakan Yıldırım, bugün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bozkurt yaptı. Aynı Erdoğan ‘ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum’ demişti” dedi.

ADNAN OKTAR: O zaman için öyle demiş olabilir. İnsan zamanla gelişiyor, birçok eski inandığı şeyi terk ediyor. Dedi mesela “Ben Saadet Partisi’ndeki, Milli Selamet Partisi’ndeki mantığımı değiştirdim” dedi. Sonra yine değiştirdi tavrını ve Milliyetçi Hareket Partisi’yle iç içe oldu. Demek ki Türklüğün sembolü olan bozkurdu güzel bulmuş yani bir putperest işareti gibi değil Türklüğü güzel anlatan hoş bir amblem olarak görmüş. Çünkü mübarek bir hayvandır kurt, temiz asil bir hayvandır. Dolayısıyla fikirlerinin değişmiş olması son derece normal. O bozkurt işareti yapmasıyla milyonların gönlünü fethetti. Son derece isabetli ve doğru hareket ediyor. Batuhan Çolak aslında iyi bir insan, dürüst bir insan. Güzel bir şeyi güzel karşılaması lazım. Olmamış bu üslup, olmamış. Bozkurdun unutulmaya çalışıldığı bir dönemde, Rahmetli Alparslan Türkeş’in isminin unutturulması için gayret edildiği bir dönemde bozkurdu gündeme getirmek akılcı bir hareket, güzel bir hareket. Sayın Alparslan Türkeş’i de tam anlamıyla gündemde tutacağız ve tırmandırarak gündemde tutacağız. Unutulmasına asla müsaade etmeyiz.

GÜLEN BATURALP: Vatan Gazetesi Yazarı Kürşat Zorlu daha önce bozkurt hakkında ileri-geri konuşan AK Partililer olduğunu öne sürdü. Ve bu kişilerin şu an ne yapacaklarını merak ettiğine dair bir paylaşım yaptı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bozkurt işareti yapmasıyla TBMM’de bozkurt yapmamış tek bir parti genel başkanı kaldı. Zaten onu da doğa kabul etmez. Ancak şimdi şu var ki; bozkurt işareti hakkında şöyle böyle konuşan bazı AK Parti milletvekilleri vardı. Onlar ne yapacak bekliyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Devlete ülkücü görüş hakimdir. Ta Atatürk devrinden beri hakimdir, oturmuş devlet felsefesidir. Bütün kaymakamlar, valiler hepsi ülkücü görüşte yetiştirilir. Aksi olan bir devlet memuru zaten devlette görev alamaz. Yani Kızılelma’yı savunmayan, milliyetçi olmayan bir insan devlette ne yargıda ne mahkemelerde hiçbir yerde görev alamaz. Bu, devletin felsefesidir. Atatürk devrinde başlamış, rahmetliyle başlamış halen devam eden bir felsefedir. Dolayısıyla çırpınmanın hiçbir anlamı olmaz ve devam edecek bu felsefe, önemli, faydalı, isabetli, devleti bir arada tutmada, milleti bir arada tutmada, milletin ruhuna heyecan vermede, şevk vermede çok etkili bir ülkü anlayışı bu. Dolayısıyla vazgeçilecek bir şey değil. Kimse de boş yere uğraşmasın. Bakın, Türkeş’in ismini nasıl tırmandıracağız göreceksiniz. Bozkurdu da nasıl tırmandıracağız onu da göreceksiniz.

VTR: Kadınların makyajına, dekoltesine ve bakımına neden karışılıyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, nur yüzlüm çok çok güzelsin ve çok insancıl yüzün. Allah yüzüne çok çok güzel bir elektrik, üstün bir insan görünümü vermiş. Gözü kapalı güvenilecek bir insansın. Allah sana hidayetle, nurla yardım etmiş ve seni süslemiş. Cennette de inşaAllah kardeş oluruz. Şimdi bu facianın Başbakan da farkında, Cumhurbaşkanı da farkında, devlet de farkında. Bu gerici yobaz takımını birden karşıya almak çok tehlikelidir. Şu an bunlar tabii çok dikkatli bir şekilde sarmalandı ve paketlendiler ve etkisiz hale daha yeni getirildiler. Bizlerin de tabii bunda çok büyük payı oldu vesile olduk. Bundan sonra bunlar çıtır çıtır içeriye doğru çökertilecek. Müthiş bir densizlik ve münasebetsizlik açık açık görülüyor. Akıl almaz bir densizlik tırmandırılmış bu da görülüyor. Bir de pervasız ve şımarık oldukları da anlaşılıyor bir kısmının. Yani yüz verince astar isteme tarzında münasebetsizliğin tavan yaptığı izahlar açıklamalar oluyor görüyorsunuz. Bunların hepsi düzelecek. Hükümet devlet tavrını koyduğunu açıkça gösteriyor. Biraz hanımefendiler sabırlı olurlarsa modern Türkiye’ye doğru yol alıyoruz. Böyle gelenekçi Ortodoks kafanın Türk gençliğini boğması zaten mümkün değil, öyle bir gençlik yok.

VTR: Merhaba, ben Esengül. Doğruyu bulmamız için mutlaka yanlış mı yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Esengül, çok çok güzel hanımsın canımın içi, çok güzel gülüşün. Yüzündeki o sıcak dostane ifade çok güzel. Dişlerin, yüzün, kaşların, gözün her yerin çok çok güzel. Saçının rengi de çok uyumlu olmuş iyi, çok güzel olmuş. Çok nezih bir insansın. Allah seni cennette bana dost etsin. Tam cennet arkadaşısın sen çok çok güzelsin. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Merhaba, ben Esengül. Doğruyu bulmamız için mutlaka yanlış mı yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Yani kesindir demeyeyim ama yanlışlar çok faydalı. Çok çok faydalı ve çok etkilidir. Çünkü yanlış bir kere insanı geriyor zaten, kızıyorsun yanlışa ve doğruyu yapmada azimli oluyorsun. Ve her doğruyu yaptığında da bazen o yanlış da aklına geliyor. O yüzden eğitici olarak çok mükemmel bir şey yanlış. Allah onu özel yaratır. İstesen de, kader geriye de alınsa yine olur o. O yüzden yanlışa üzülmek doğru değil. Çünkü pişman olmuşsun, pişman olma demek üzülme anlamında değil. “Pişman oldum” diyor, içki içiyor sabahlara kadar, kafasını duvarlara vuruyor. Pişman olma öyle olmaz, akılcı olarak vazgeçme ve dikkatlice bir daha tekrar etmemede azimli olmaya denir pişman olma diye.

İmam-ı Bakır (as) buyurmuştur: “Resulullah (sav) cahiliye işlerini, adet ve geleneklerini yok ettiği gibi Hz. Mehdi (as) da kendisinden önceki hurafe ve saçma şeyleri yok edecektir. İslam’ı yeni bir şekilde başlatacaktır.” (Gaybetül Numani, 152) İşte Tayyip Hoca’nın yaptığı da bu. Yani İslam’da hurafatı temizleyecek ve temizliyor şu an. Bağırıp-çağırmaya hiç gerek yok. Uç, kötü örneklerle de bozabileceğini zannediyorlarsa da oradan da hata yapıyorsunuz. Öyle bir şey yok. Tayyip Hoca görevlidir ve görevini de yapacaktır. Bu Mehdiyet’in damgasıdır, açık çok net tarihi bir olay oldu. Bu, Türkiye’yi ve bütün İslam alemini sallayacak muazzam bir olaydır.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, arkadaşlarımız Oğuzhan, Erdem, Hakan ve Şerif kitap fuarına katıldılar. Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş’a İngiliz Derin Devleti kitabı hediye edildi.

ADNAN OKTAR: Numan Kurtulmuş’a.

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet.

ADNAN OKTAR: İyi faydalı olmuş.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca 24. Dönem AK Parti Milletvekili ve Eski Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçın Akdoğan’a İngiliz Derin Devleti kitabını hediye etti arkadaşlarımız.

ADNAN OKTAR: Yalçın Hoca yamandır iyi olmuş.

GÖRKEM ERDOĞAN: Talim Terbiye Kuruşlu Başkanı Sayın Alparslan Durmuş’a İngiliz Derin Devleti kitabı hediye edildi. Ayrıca arkadaşlarımız İz Bırakan Kadınlar Zirvesi’ne de katıldılar. Bu zirvede Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’le kısaca görüştüler. Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek’e İngiliz Derin Devleti kitabını hediye ettiler.

ADNAN OKTAR: İyi, Kaymakamımız muhterem mübarek bir insan. İnşaAllah faydalı olur.

Bozkurdu ve Rahmetli Alparslan Türkeş’i asla unutturmayız. Tırmandıracağız göreceksiniz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada her kötülüğe karşılık var mıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, tabii ki bir karşılık var ama asıl karşılık tabii ahirettedir. Bir matematik karşılık olmaz. Mesela PKK pislik yapıyor, adam katil geziyor ömür boyu, gezebilir de. Faili meçhul yapmış birçok katil var geziyor. Ama öldüğünde sürükleyerek cehenneme atılıyor. Ne yapıyor? Sonsuza kadar cehennemde kalıyor. Fakat kötülük yapanlar normal insan değildir. Yani ben onu uygunuyla anlattım ama bazı insanlar onu anlamadılar. Ben de kapalı anlatmaya yine devam ediyorum. Bakın, sürekli kötülük yapanlar mesela münafıklar, küfür, Allah’ı inkar edenler bunların ruhu olmaz. Yani Allah’ın ruhunu taşımazlar onlar ölüdürler yani. İmanın gelişmesi için özel yaratılır onlar.

Bu 8 Mart’ta Sait Halim Paşa Yalısı’nda verdiğimiz ziyafet ve toplantı, bunu bir daha izleyelim bakalım.

ADNAN OKTAR: Şahane. Evet gayet güzel.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Şam Üniversitesi Öğretim Üyesi Bessam Ebu Abdullah, Çarşamba günü Suriye’nin en yetkili karar mercii ve medya mensuplarıyla özel bir toplantı yapıldığını söyledi. Bu toplantıda Şam hükümeti YPG’yi ülkeyi bölmeye çalışan bir terör örgütü olarak gördüğünü söylemiş ayrıca Türkiye ile işbirliği konusunda hükümet yetkilileri şunları söylüyor: “Kardeş Türkiye ile sorunları görüşmeye hazırız. Ancak masada sadece YPG-PKK meselesi değil tüm terör örgütlerine karşı ortak mücadele konsepti olmalıdır. Erdoğan ile görüşme de kucaklaşma da olabilir. Yeter ki bu görüşme ve kucaklaşma Suriye, Türkiye ve bölgenin bütünlüğü, egemenliği ve birliğine hizmet amaçlı olsun” denilmiş.

ADNAN OKTAR: Türkiye bölgenin hatta dünyanın en samimi ülkesidir, en merhametli ülkesidir. Böyle hiç kimsenin canını yakmaya, kimseyi huzursuz etmeye de Türkiye’nin niyeti yok. PKK zihniyet olarak Allahsız, Kitapsız, dinsiz, imansız İslam düşmanı. Rahatça adam öldüren, insanlarımızı şehit eden acımasız, gaddar, psikopat bir yapılanma. Bir de homoseksüel bunlar. Biz bunlardan tiksiniyoruz özetle ve çok tehlikeli buluyoruz, pislik buluyoruz. Bu adamlarla beraber yaşamak istemiyoruz, iğreniyoruz yani. Suriyelilerle bizim ne alıp-veremediğimiz olur? Kardeşimiz, beraber camide Alevi de olsa, Şii de olsa, Bektaşi, Sünni hep beraber camide namaz kılarız, beraber yemek yeriz, sohbet ederiz. Düğünlerimiz bir, eğlencemiz bir her şeyimiz bir, yemek yapma stillerimiz bir. Biz bizimle anlaşırız bizim problemimiz hiçbir şekilde olmaz. Bu pislik ahlaksızları istemiyoruz tiksiniyoruz adamlardan. Adını bile duyduğumda tiksiniyorum, olay bu. Suriye ile ne alıp-veremediğimiz olabilir yani? Toprağı işgal... Yok kardeşim. Ha şu anlamda biz işgal etmiş olarak kabul edebilirler ki öyle bir şey yok da öyle düşünüyorlarsa; oranın bize dost olmasını istiyoruz. Yani biz bir yeri aldıysak orası bize dost olmalı. Biz boş yere emek vermek istemeyiz. Mesela Afrin’i aldıysak Afrin bizimle dost olmalı. Biz Afrin’i seviyoruz, Afrin’in de bizi sevmesi lazım, şehit verdik buna karşılık sevgi isteriz. Bu sevgiyi göremezsek bekleriz o zaman, o sevgiyi görünceye kadar bekleriz. Bu olmaz, aksini istemeyiz. Çünkü o da başka türlü bir PKK kafası olur. Yani nefret adamı oraya gelirse yine istemeyiz biz. Bize dost olan bizi seven gelsin o kadar, istediğimiz bu. Suriye bizi seviyorsa biz Suriye’yi kat kat severiz hiçbir sorun çıkmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kararlılık nasıl elde edilir?

ADNAN OKTAR: Eğer yanlış görmüyorsam süper yakışıklısın, nedir bu böyle yakışıklılık? Bir de çok güzelsin, Allah güzelliğini yakışıklılığını daha da artırsın, seni cennetle şereflendirsin. Cennette de kardeş etsin. Kararlılık ama bir de kötü yönde kararlılık olabilir. Mesela adam anasını öldürme de kararlı oluyor, “vuracağım onu” diyor. Hakikaten de gidip kadıncağızı şehit ediyor. Kötülükte kararlılık olmaz iyilikte kararlılık olur. Tabii ki benim canım iyiliği kastediyor da ama bu yanlış da anlaşılabilir. Doğru olanda kararlı olmak lazım, o zaten imanla çok rahat olur. Allah korkusu Allah sevgisiyle çok rahat olur. Yalnız tabii Allah korkusunun, yanlış anlaşılmaması için ara ara söylüyorum, Allah korkusunun tek amacı Allah sevgisini artırmaktır. Yani Allah sevgisini artırıyorsa o, Allah korkusudur. Yani şahıs bakacak, doğru Allah korkusu, Allah sevgisini artırandır. Allah'a sevgisini artırıyorsa o, Allah korkusu tamam doğrudur o. Öbür türlü yanlıştır. Mesela diyor ki, “Allah korkusundan sapsarı oldu” diyor, eli ayağı, öyle bir şey olmaz. Allah korkusu, gençlik, dinçlik ve güzellik getirir, Akıl getirir.

VTR: Başarının temelinde ne yatar?

ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, ah benim güzeller güzelim. Nasıl güzelsin sen. Kaşlar güzel, gözler güzel; burun çok çok şahane güzel, elmacık kemikleri çok güzel, dudaklar biçimli, çene çok güzel, alın çok güzel, saçlar güzel ve çok efendisin. Çok güvenilirsin. Gözü kapalı evlenilecek kızsın söyleyeyim. Tertemizsin, nur gibisin. Allah sana uzun ömür versin, hayır bereket versin ama sakın acele etme. Ben kıskanırım, senin hemen evlenmeni istemem. Sana layık biri olsun. Sakın sakın sakın acele etme böyle çok efendi, dindar, Allah'tan çok korkan, takva, egoistlikten, bencillikten tamamen tecerrüt etmiş, mücerret olmuş, efendi bir delikanlı bulursan onunla seni evlendireceğiz inşaAllah. Ama benim canım hiç acele etmez, o asil kız inşaAllah. Allah sana, çok uzun ömür versin, cennette de seni bana kardeş etsin, dost etsin. Çok sevdim seni, çok güzel insansın. Allah hiç ayırmasın inşaAllah.

Genç kızlar için tabii ki evlenmek önemli oluyor, çocuklara aileleri çok baskı yapıyor o beni çok kızdırıyor. Halbuki, Her genç kıza bir maaş falan bir şey olması lazım, bir hayat garantisi olması lazım. Ben hakikaten onlar adına tedirgin oluyorum, çocuklar adına. Korkuyor sokakta mı kalacağım, evsiz mi kalacağım? Bütün kızlar korkuyor. Böyle bir dehşet olur mu? Erkek çocuğu, parkta da yatar, bir şey bulur. Ama kız çocuğu için facia yani çok tehlikeli. Kız çocuğunun hayatını devletin mutlaka garanti altına alması lazım. Aslında bunu, millet garanti altına alması lazım. Buna velayet sistemi deniyor Kuran'da. Bütün millet, genç kızların hepsini garanti altına alır. Herkes herkesin annesi, bacısı, kız kardeşi, çocuğudur, sevdiğidir. Yani tam anlamıyla bir güvence vardır ama şu an yok.

Mesela üniversiteli kızlara bakıyorum neden okuyorsun? “Hayatımı garanti altına almak için okuyorum” diyor. Niye evlendin? “Yalnız kalmaktan korkuyorum” diyor. Evlenmenin amacı bu oluyor. Yazık günah değil mi niye yalnız kalma korkusu olsun bu çocukların? Binlerce, on binlerce seveni olsun. Her kapı onlara açık olsun. Gelir derdi olmasın bu çocukların. “Hasta olursam kim bakacak?” diyor. Bütün millet baksın size. Ne demek sana kim bakacak? İşte Kuran bunu kaldırıyor, bu sistemi. Bir an önce bunun olması lazım. Velayet sisteminin bir an önce oluşması gerekiyor. Herkes herkesten sorumlu olması lazım. Bir genç kızın, korku içinde yaşadığını gördüğünde sen nasıl mutlu olursun? İnsan mutlu olabilir mi, rahat edebilir mi? Önce onun rahat etmesini isteyeceksin. Yazık, günah değil mi? Velayet sistemi olsun, genç kızları herkes korusun, kollasın. Sokakta, evde, orada, burada; ne babası başına bela olsun, ne sokağın iti başına bela olsun, ne ağabeyi başına bela olsun. Kimse, kimsenin başına bela olmasın. Genç kızları, bütün halkın tamamı korusun. Mazlum, şeker gibi varlıklar. Şimdi ben güzel yüzlümü bir daha dinleyim.

VTR: Başarının temelinde ne yatar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, çok güzel yüzün, insan bakmaya doyamıyor maşaAllah. Başarının temelinde güzel yüzlüm, sana garip gelecek ama başarı diye bir şey yok. Sadece kadere tabii olmak vardır. Başarıyı zaten Allah yaratmıştır. Sen, samimi olursan. Mesela bak Mehdi (as), başarılı. Mehdi (as)'nin, ne özelliği var? Sadece Allah'ın ruhu, başka bir özelliği yoktur. Allah, onu seçmiş. Onun başarısı diye bir şey kesinlikle yok, Mehdi (as)'nin. Allah, ne varsa getiriyor; ne varsa kaderde getiriyor. O, ona sadece sabır gösteriyor ve samimiyet gösteriyor o kadar. Peygamberimiz (sav) de böyledir. Hz. İsa Mesih de öyle, mesela ölüye “kalk” diyor. Allah veriyor ona o gücü. “Ya mübarek amma gücü var” diyor. O, onun gücü değil; Allah'ın gücü. Nasıl yapsın onu o? Allah'ın, mazlum bir kulu, onun bir özelliği yok. Allah, sana o gücü verse, sen de kaldırırsın ölüyü. Allah, sana verse o gücü, sen de kaldırırsın.

Dolayısıyla bütün başarı Allah'tandır. Biz sadece çok samimi olmak durumundayız bir; iki, Allah'ın büyüklüğünü bilimi de kullanarak, kafayı da kullanarak kavrayıp, kafada onu oturtturmak. Yani zaten bunu kafasında oturttuğunda insan bir bilgiye ulaşır. Yani böyle hoş bir bilgidir bu. Sarsıcı bir bilgi değildir ama hoş bir bilgidir bu. Yalnız bu hoş bilginin özelliği, o insan korumaya alınır. Bak dikkat edin bir; adam mutlaka başarılı oluyor, mutlaka bütün yollar açılıyor. Her işinde hayır oluyor, mutlaka cennete gidiyor. Bu olağanüstü bir şey değil mi? Hiçbir şey yapmasına gerek yok. Her şey onun için yaratılıyor. Mesela bak Mehdi (as); Allah interneti yaratıyor ona. İslam’ı hakim etsin diye, televizyonları yaratıyor. Etrafında talebeleri yaratıyor. Ona kitaplar yaratıyor. Mehdi (as), kitap yazamaz. Allah, yazıyor kitapları. Allah bastırır yapamaz o. Bak göreceksiniz Mehdi (as)’yi, hiçbir şeyi onun yapmadığını göreceksiniz ahirette. Tamamını Allah yapar. O yapıyor gibi görünür. İsa Mesih (as)’da da öyledir. İsa Mesih (as) hiçbir şey yapmaz, sadece samimidir ve sadece Allah'tan çok korkar. Ama bizim yanlış anlaşılan korku şeklinde değil, delice sevme tarzında bir korkudur bu. Bir de Allah'ın büyüklüğünü iyi kavramıştır Mesih, o kadar. Başka bir şey yaptığı yok. Yani muazzam bir şey var zannediyorlar yani özel yeteneği var. Öyle bir şey yok. Yetenek an an yaratılır.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Cumhurbaşkanı Erdoğan; Afrin operasyonunda etkisiz hale getirilen terörist sayısının 3 bin 213 olduğunu söyledi.

ADNAN OKTAR: Şimdi ben Tayyip Hocam’dan, bir daha rica ediyorum. Eğer Darwinizm’e materyalizme darbe vurursak bak, bana inansın kardeşi olarak söylüyorum, yer yerinden oynar. Dünya yıkılır. Böyle, yer yerinden oynar, Darwinizm’e, materyalizme vursun. İngiliz derin devleti, bütün Avrupa, yer yerinden oynayacak. PKK mahvolur. Çok fazla bilim adamımız var, 30-40 milliyetçi profesörümüz yok mu? Var. Biyoloji üzerine, biyokimyacı, biyolog, antropolog, antropoloji, profesörleri; ulusal açıklama yaparız, çıkarız böyle 40 kişi “Darwinizm bir oyundur” doğrusu da budur. Tak tak tak tak anlatırız. Sayın Devlet Bahçeli de, eğer Darwinizm ile mücadeleyi gündeme getirirse yer yerinden oynar. Çok fazla profesörümüz var.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mutlu bir hayat sürmek için ne yapmamız gerekiyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, bu Darwinist, materyalist sistem de; gelenekçi Ortodoks sistemin güçlü olduğu bir dönemde, genç kızların mutlu olması çok zor tabii ki. Elbisenize karışılıyor, kıyafetinize karışılıyor, mini etek giyemiyorsunuz, dekolte giyemiyorsunuz, makyaj yapamıyorsunuz, saçınızı boyayamıyorsunuz, parfüm süremiyorsunuz, kaşınızı bile almanıza müsaade etmiyorlar. Süslü, güzel giyinemiyorsunuz. Baban koymaz, annen müsaade etmez, dayın müsaade etmez, sokaktaki çakal müsaade etmez, dolmuş şoförü müsaade etmiyor. Tabii bunları belirli yerlerde, belirli kişiler için söylüyorum. Yani genel anlamda değil bu. Darwinist, hayvan yerine koyuyor kadını. “Hayvanla insan karışımıdır, daha hayvanlıktan kurtulamamış bir varlıktır” diyor, kadın için Darwinistler. “Bilimsel olarak böyledir” diyor. Gelenekçiler diyor ki, “direkt hayvanla insan karışımıdır” diyor, “buçuktur” diyor; “aklı da yarımdır, dini de yarımdır” yani dinsizdir diyor. Bak, “dini yarımdır” diyor, “aklı da yarımdır” diyor. Bu ne demek? Yarım; yok demektir. Aklı yarım ne demek? Aklı yok demektir. “Cehenneme gidecekler” diyor, “onun için ne derlerse tersini yapın” diyor. Böyle bir durumda kadın, mutlu olur mu, nasıl mutlu olsun? İşte bundan sonra mutlu olacaksınız. Cumhurbaşkanı damgayı vurdu. Bundan sonra bağırtılarına boş verin, onlardan bir şey çıkmaz. Damga çatır çatır yıktı ortalığı. Çok şahane oldu. Bundan sonra Kuran Müslümanlığı ile ortalık yatışacaktır. Süratlenecek bundan sonra onu da söyleyeyim. Bu üç-beş yılda acayip süratlenecek. Zaten sürate dikkatinizi çekerim. Mehdiyet’in damgasını vurdu Cumhurbaşkanı.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN:  Adnan Bey, Diyarbakır'dan Ahmet ve Fatma ailesinden, mesaj var size. “Selamlar Hocam, sizi çok seviyoruz. İnşaAllah yakında bir kızımız olacak. Sizden bir isim koymanızı istiyoruz. Allah, ölene kadar bizi sizden ayırmasın inşaAllah.”

ADNAN OKTAR: İnşaAllah, Allah onları da ayırmasın; cennette de Allah kardeş etsin. Canan koysunlar ismini, Canan. Çayırlık dikkatimi çekti, burada da Caferi Sadık ismine kafam takıldı, ikisini birleştirince “C”li olması gerektiğini düşündüm.

Evet, dinliyorum.

VTR: Alçakgönüllü olmak nedir, tavsiye eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, zaten insan alçakgönüllü olmaya mecbur. Yani yapısı müsait değil. Görüntüden ibaret bir varlık. Deli olması lazım enaniyet yapabilmesi için. Bir de çok aciz yaratılmış. Ekranın başında, görüntü seyreden bir varlık. Teknik olarak zaten büyüklük yapamaz, bayağı aciz; acizin acizi. Gölge varlık seyreden bir gölge varlık. Buna rağmen büyükleniyorsa zaten ruhu yoktur. O da büyüklendikçe büyüklenir. Yani kendisi bilir. Cehennemin ortasına oturtuluyor, orada da büyükleniyor ama farkına bile varmaz. Şuursuz olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bugün için kadınlara gösterilen ilgi ve alaka başka günlerde neden gösterilmiyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, o herhalde ayıp olmasın diye yapıyor bir kısmı, Dünya Kadınlar Günü laf olsun diye açıklamalar yapıyorlar, laf olsun diye tebrik ediyor falan. Ama normalde hem gelenekçi sistemde nefret sistemi oturmuş, hem Darwinist sistemde nefret sistemi oturmuş. Çünkü ikisi de “hayvan” diyor. Adam hayvana nasıl saygı duysun? Allah'ın ruhu olarak görmüyor hayvan olarak görüyor idi bundan sonra bu vahşiliğe işte Tayyip Hoca’nın bu tarihi manevi damgası esaslı şekilde son vermiş oldu. Bundan sonra şeytanın imparatorluğunun kapısı kapandı. Devlet adına, Türk devleti adına bunu söyledi, konu bitmiştir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Beyin insanı yanıltır mı?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım ünlü bir artiste benziyor ama kimdi? Tom Cruise evet ondan daha yakışıklı ve daha güzel. Allah ömrünü uzun etsin, Allah cennetiyle onu sarsın. Beyin tabii yanıltır çok rahat ama tabii beyin deyince de insanlar o et parçası bir şey yapıyor zannediyor. Beyinin etkisi sıfırdır, beynin hiçbir fonksiyonu olmaz öyle gibi görünür. Kasapta satılıyor koyun beyni bakın hiçbir şey yoktur blok ettir. Onun yapacağı hiçbir şey yoktur doğrudan Allah’ın verdiği akıl vardır. Allah’ın yaratması vardır onun dışında bir şey olmaz. Beyin, dışarıdaki titreşimi sana nasıl görüntü halinde göstersin ve nerde nasıl ışık yaratsın? Nasıl ışık yaratsın et? Işık yaratacak ışığı da sana gösterecek, renk yaratacak rengi sana gösterecek. Ses yaratacak sesi sana gösterecek, tat yaratacak tadı sana duyuracak. Dokunma hissini meydana getirip sana bunu hissettirecek beyin yapacak bunu böyle bir şey olmaz doğrudan ruhtur yapan.

HÜSNA KARAKUŞ: Adnan Bey, Haber Türk’ten Sevilay Yılman, bir kadın ve bir anne olarak Cumhurbaşkanı’na teşekkür ettiğini söyledi. “Biliyorum ki, büyük bir risk alarak bir kısmı kendi tabanında olmak üzere İslami çevrelerden çok geniş tepki aldı bu açıklamalarıyla Sayın Cumhurbaşkanı. Ama şundan emin olmalı ki, yaptığı o açıklamalarla tarihe bir dönüşümün düğmesine bastı. Bu adamlar artık ne konuşsalar yok hükmündedir. Bu nedenle sürekli kadınları aşağılayan din simsarlarına haddini bildirdiği için bir kadın, bir anne olarak minnettar olduğumu belirtmek istiyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Ama diğer hanımlar da konuşsunlar. Aydın hanımlar, aklı başında hanımlar Tayyip Hocam’ın gösterdiği bu üstün ahlakı, dürüst davranışı takdir eden konuşmalar yapsınlar çok fazla duyulsun. Hanımefendi’nin konuşmasını bir kaç kere yayınlayalım. Ama daha fazla duymak istiyoruz, daha çok kişiden.

Evet.

VTR: Hayvanların birbirlerine karşı olan sevgileri sizce bir kıyamet alameti mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi binlerce yıl içerisinde böyle bir şey görülmemiş yani kediyle köpek gördü mü birbirini feci şekilde kavga olur. Köpek kediyi kovalar normalde hayvanı boğmaya çalışır ve asla normal bir yaşantı olmaz. Tilkiyle kedi veyahut başka bir hayvan bir arada durmaz birbirine girerler. On binlerce hayvan birbiriyle dost yaşıyor şu an. Zıt hayvanlar, birbirine düşman olan hayvanlar birbiriyle dost. Bu, Tevrat’ın bildirdiği hadislerde bildirilen olaydır. Mesela “kurtla kuzu birlikte yaşayacak” diyor. Hakikaten yaşıyor. Kurt yanında kuzu, kuzu otlanıyor kurt da oralarda bir şeyler yiyor geziniyor hiçbir şey olmuyor. Hayvanın aklının ucundan bile geçmiyor kuzuya saldırmak, normalde kurt. Mesela tilkiyle tavuk anında boğar, oralarda geziniyor tilki. Tavuklara bakıyor tavuk da ona bakıyor hiçbir şey olmuyor.

“Onun zamanında” Mehdi (as) zamanında “kurtla koyun bir arada oynayacak, yılanlar çocuklara zarar vermeyecektir. İnsan bir avuç tohum atacak yedi yüz avuç hasat edecektir.” Aynısı oluyor şu an.

Evet, dinliyorum.  

VTR: Dava insanı olmanın temel özellikleri nelerdir? 

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm dava adamı orada yanlış anlaşılıyor olabilir. Müslüman için bir isim var zaten Müslüman, davası da zaten Kuran’dır. Şimdi ayrıca bir dava adamı kafası oluşmuş oluyor. Halbuki Müslüman zaten güzel ahlakının gereği olarak bir hayat yaşıyor, onu dava olarak da ayrıca bir bölüme ayırmak olmaz yani hepsi onun içindedir. Ama ona dava diyelim mi diyelim bir mahsuru yok yani öyle bir daha iyi anlaşılması için denebilir. Mesela bak gecenin üç buçuğu geçmiş mesela bu bir davadır. Adam vurup kafayı yatar bu saatte normalde öyle bir şey olmaz. Ama biz böyle bir fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Mesela beşe kadar en az değerlendiriyoruz yani sağlığa sıhhate zarar vermeyeceğini bilsek daha da devam edeceğiz, bu bir davadır. Bu neden? Allah’ın varlığını bilmenin de üstünde Allah'ın büyüklüğünün farkındayız. Ama şimdi bak her zaman söylüyorum, bir hamal amcaya “Allah büyük” diyor “Allah Kerim bir şey yapar bize” diyor. Büyükten kastını bilemez adam, onun için ev vardır, bahçesi vardır en fazla gökyüzü vardır gökyüzü kadar bilir. Allah büyük deyince o tarz bir şeyler bilir yani tarlayı yaratır, koyunları yaratmıştır. Amansız büyüklüğünü tam kavrayamaz onun için de gücünün belirli sınırlarda kalacağını düşünür Allah’ın. Zaten dua ederlerken de duyurmak için bayağı bir uğraşıyorlar da dikkat ederseniz. Anlatamadığı kanaatinde oluyor tekrar tekrar söylüyor yani Allah’ı haşa böyle zor anlayan birisi gibi görüyor. Halbuki ona dua ettiren zaten Allah. Allah’ın büyüklüğünü anlayan kişi kader içerisinde zaten dava denilen olayın içerisine sokulur ve o onu yaşar o. Mesela Bediüzzaman dava adamıydı. Peygamberlerin hepsi dava adamıdır. Süleyman Hilmi Tunahan dava adamıdır. Alparslan Türkeş rahmetli dava adamıydı. Erbakan Hocamız dava adamıydı. Şeyhimiz Sultanımız Şeyh Nazım Kıbrıs-i el Hakkani Hazretleri mesela dava adamı. Atatürk dava adamıdır. Mesela Tayyip Hoca da dava adamıdır. Ama her siyasetçi dava adamı olmaz. Adam siyasetten para kazanmak, ev kazanmak, itibar kazanmak ister, emekli olur zaten bir kere milletvekili oluyor maaş alıyor unutuyor adam. Konuşma arasında söylüyor “ben bir ara milletvekilliği de yaptım” diyor. Bilinmiyor bile hiç kimseyi ilgilendirmiyor, onu da ilgilendirmez. Mesela ben de dava adamıyım. Tipik bir dava adamıyım. Her türlü tehlikeyi göze alıyorum. Mesela Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu o da dava adamıydı.

Evet.

GÜLEN BATURALP: Balıkesir’den kardeşlerimizin mesajı var. “Kardeşlerimiz ile toplanıp Balıkesir’de şu an hocamızı izliyoruz” demişler.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah aslanlara. MaşaAllah aslanlara Allah onların hepsine hidayet nasip etsin.

VTR: Günde kaç öğün yemek yemeliyiz?

ADNAN OKTAR: Bir kere çok güzelsin onu söyleyelim, bizim Ender’e benziyor biraz. Ve çok çok yakışıklısın, yüzündeki ifade de bayağı güzel çok temiz. Sakal yakışmış, sakal-bıyık aslan gibisin Allah sana uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin. Gözlerindeki ifade çok efendi, çok dürüst birisi olduğun, güvenilir bir delikanlı olduğun belli. Kabili hitap makul bir insan olduğun belli. Allah seni cennetiyle şereflendirsin. Adam pehlivandır en az üç kere, beş kere yemesi gerekir. Harcadığı enerjiye bağlı olur. Mesela maden işçisiyse çok yoğun çalışıyorlar. Mesela inşaat işçisi çok yoğun çalışıyor onlar sabah, öğle, akşam yiyebilir ama normalde günde iki kere yemek yemek iyi bence. Hatta yatsıda da yiyebilir çünkü bitap olabilme ihtimali olduğu için yani çok çalışmayla bağlantılı görüyorum. Dinlenen sakin bir vücutta, sakin bir hayatta günde iki kere yemek bence iyi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mezun olan öğrenciler bölümlerinden niye memnun olmuyorlar?

ADNAN OKTAR: Hokka gibi benim güzelimin yüzü çok çok güzel, ağzı burnu falan çok çok güzel. Tarzı da güzel olmuş, saçları çok çok hoş. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.  

VTR: Mezun olan öğrenciler bölümlerinden niye memnun olmuyorlar?

ADNAN OKTAR: Mesela mühendis olarak mezun oluyor, “ben niye mühendis oldum?” diyor öyle mi? Ama insanoğlu öyledir pişman olur hep akıl bir yerde kalır. Mesela ev satın alır keşke şu evi alsaydık der. Kızla evlenir keşke falanca kızı alsaydım der. Yemek gelir keşke şu yemeği yeseydim der. Ayakkabı alır keşke şu ayakkabıyı alsaydım der yani orada kanaatkar olması lazım. Allah'ın onun için yarattığında hayır olduğunu düşünmesi lazım.

VTR: Kimlere saygı duymamalıyız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yani adam saygısızsa, kabaysa, münasebetsizse, patavatsızsa doğal olarak saygı duyamayız zaten istesek de olmaz. Saygı zaten ruhta bir istek olarak oluşur, değerlidir insan değerli olduğu için saygı duyarsın. Ama adi ve aşağılıksa zaten saygı duyamazsın. Saygı duymayı Allah yaratır zaten. Duyamıyorsundur çünkü aşağılıktır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kuran okumak yeterli midir?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben sizi, üçünüz de çok güzelsiniz ve çok yakışıklısınız maşaAllah. Pırıl pırıl yüzleriniz çok nurlusunuz, yeni nesil bunlar işte. Allah bunları cennet kuzusu olarak yaratmış. Allah kalplerine ferahlık inşirah versin, derin iman nasip etsin Allah. Allah kalp gözlerini açsın, kalp gözlerini açsın Allah kapalıysa, açıksa mesele yok. Yakışıklım yani eğer anlıyorsa okuduğunda tabii yeterli olur. Ama biraz tabii düşünmesi gerekir, tefekkür etmesi lazım. Allah ayette: “Düşünmezler mi?” Diyor. Düşünecek tabii.                                      

Hızır (as) konusuna Aleviler çok ağırlık verirler. Bektaşilikte çok önemlidir Hızır (as). Sünnilikte yeri geldikçe konu ele alınır, ama Hızır (as) konusu Alevilikte Bektaşilikte her gün vardır. Dualarda, Allah’a ilticalarda Hızır (as) çok gündem olur.

Evet,  dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Güzel böcek resimlerimiz var.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hepsi birer sanat eseri.

ADNAN OKTAR: Hepsinde altın oran var. Evrimle bunlar açıklanamaz.

İmam Cafer Sadık (as) “İmam Mehdi paktır, temizdir, razı olunanlardandır. Hidayet ehlidir, seçkindir. Kıyam etmesi ümitle beklenendir. Allah onu bunun için seçmiş ve onu ruh aleminde, ceset aleminde yaratırken; en iyi şekilde yaratmıştır.  Mehdi (as) yaratılmadan önce, O Allah’ın arşının sağ tarafında gölge şeklindeydi.”  Bak “Mehdi (as) yaratılmadan önce, o Allah’ın arşının sağ tarafında gölge şeklindeydi.”  Yani orada gölge şeklinde duruyor “ve Allah’ın gayb aleminde, ve Allah’ın gayb ilminde ona hikmet verilmişti. Allah onu kendi ilmiyle ismeti için seçti.” Bunu kim söylüyor? İmam Caferi Sadık (as), Peygamberimiz (sav)’in torunu, Peygamberimiz (sav)’den naklediyor.

Münafık maddenin hakikatini bir türlü anlayamaz. Bak bu çok önemlidir. Ruhu olmadığı için maddenin olmadığını, her şeyin gölge varlık olduğunu anlayamaz. Hiçbir münafık anlayamaz. Deneyebilirsiniz. Tarif etseniz de bir türlü kavrayamaz. Ruhu olmadığı için mesela bak oradan anlayabilirsiniz? Çok harikadır bu. İstediğin kadar tarif et. Ne yaparsan yap bir türlü kavrayamaz. Ruhu olmadığı için olur.

Mezmurlar yani Zebur’da Kuran'ın işaret ettiği ayet, Kuran'da Allah diyor ki; “Zebur’da var” diyor, “bakın” diyor. Dünya hâkimiyetiyle ilgili bak diyor ki Allah; “Davut soyundan güçlü bir kral” Mehdi’yi “çıkaracağım.” Zebur’a bakın diyor, biz bunu görüyoruz. “Mesh ettiğim” seçtiğim “kralın soyunu ışık olarak sürdüreceğim. Düşmanlarını utanca bürüyeceğim” rezil edeceğim diyor, “ama onun başındaki taç parıldayacak” diyor. Kuran, “Zebur’a bakın” diyor, baktık işte bu. Yine Allah Zebur’a bakın diyor bu konuda, gönderme yapıyor Allah; “Kralın” Mehdi’nin “adı sonsuza dek yaşasın, güneş durdukça adı var olsun, onun aracılığıyla insanlar kutsansın, bütün uluslar ‘Ne mutlu ona’ desin!” Bak, onun aracılığıyla insanlar kutsansın; insanları kutsayacak. “Bütün uluslar ‘Ne mutlu ona’ desin!” (Mezmurlar 72/17) Mezmur demek Zebur demektir. Mezmur kelimesinin karşılığı Zebur’dur. Kuran'da diyor; “Zebur’da böyle geçiyor” diyor Allah. “Bakın” diyor, Zebur’a baktığımızda bunu görüyoruz. “Mehdi egemenlik sürsün denizden denize Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek.” Bak, Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek, Fırat Türkiye’de zaten. Orada bir gönderme yapılmış. “Yeryüzünün ucuna dek” her yer Amerika, Rusya. “Rab kralını” Moşiyah’ı, Mehdi’yi “büyük zaferlere ulaştırır. Mesh ettiği krala” Mehdi’ye “sonsuza dek sevgi gösterir.” (Mezmurlar 18/50) Arapçada kitap anlamına geliyor Zebur, İbranice’de mektup anlamına gelir, Zebur. Zebur, bugün Kitab-ı Mukaddes külliyatı içinde Mezmurlar adıyla yer almış bulunuyor. Mezmurlar diye bakılınca ve 150 mezmurdan oluşur. Kuran buna dikkat çekiyor, “orada dünya hâkimiyetinden bahsediyor” diyor Allah. Yine Zebur’da; “Mehdi'nin üzerine celal ve haşmet koydun.” (Mezmurlar 21/5) “Mehdi'nin krallığının asası adalet asasıdır.” Bak, “Mehdi'nin krallığının asası adalet asasıdır, doğruluğu sever kötülükten nefret edersin.” Ucu bucağı yok, yani Zebur’da genişçe Mehdiyet anlatılmış. “Dağları aşıp gelen müjdecinin ayakları ne güzeldir” diyor. Mehdi (as)'nin ayaklarının güzel olduğunu belirtiyor Zebur. “Dağları aşıp gelen müjdecinin ayakları ne güzeldir. O müjdeci ki, esenlik duyuruyor. İyilik müjdesi getiriyor, kurtuluş haberi veriyor.” (Yeşaya 52/7) Ama çok acayip değil mi, ayaklarına kadar dikkat çekilmesi? “Dağları aşıp gelen” yani uzaklardan geliyor çünkü. “Rab'den korkan o adam kimdir? Canı iyilikte oturacak.”

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Hatay'ın Yayladağı ilçesinde askeri kamyonun devrilmesi sonucu bir askerimiz şehit oldu, iki askerimiz yaralandı. Bu kardeşlerimizin henüz ismi ve resimleri yoktu. Gelen bir başka son dakika haberinde ise Mersin'de görev yapan Piyade Uzman Çavuş Ertuğrul Tuğra Kavun göreve giderken geçirdiği trafik kazasında şehit oldu.

ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, ah benim nurlum. Allah şehadetlerinizi kabul etsin, makbul etsin. Çünkü askerlik görevi nerede olursa olsun, ne şekilde olursa olsun orada mekân değiştirdiğinizde şehit hükmünde oluyorsunuz. Allah, ananıza babanıza uzun ömür versin, sabr-ı cemil nasip etsin. Şehadetinizi de makbul etsin Allah, kabul etsin. Allah, hayırla uğurla yaratmış, imreniyoruz.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Kırşehir Valiliği askerlerimize kurban göndermek için bir bağış kampanyası başlattı. Ve kampanya sonucunda yüzlerce kurbanlığın kesimine başlandı. Etler, soğutucu depolu araçlarla doğrudan Afrin'e gidecek. Kırşehir Valimiz Necati Şentürk; “Afrin’i koruyamazsak İstanbul'u koruyamayız, bizler bugün Allah'a adakta bulunuyoruz. Allah'ım Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zafere, başarıya ulaştır. Tırnakları taşa gelmesin ve düşmanlarına karşı da muzaffer olsunlar. İslam'ın şerefini korusunlar” diye dua etti.

ADNAN OKTAR: Evet, kusursuz dikkatli bir çalışma olursa çok iyi olur. Etlerde de yani o kadar özenmeye gerek yok. Güzelce doğrasınlar, iyice böyle kavursunlar. Askerler artık but gelen but, kol gelen kol istediği gibi yesinler maşaAllah aslanlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Modern olmak insanın kendi elinde mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki yakışıklım yani istese yapar. Yani istese kendini böyle gelenekçi tutucu bir görüntüye de sokabilir. Modern de olabilir ama tabii modern olacağım diye bazıları da çok özenti ve itici bir görüntüye bürünüyorlar. Modernliğin kendine has bir kalitesi vardır. Onu Allah ruhlara ilham eder. Dürüst insanlarda bu güzel bir görüntü verir.

Sezai Karakoç rahmetli, “Hızır'la Kırk Saat” diye bir şiiri var. Tayyip Hocam Sezai Karakoç'u çok sever biliyorsunuz, onun şiirlerinden sürekli okur. “Dört duvardan bir fısıltı duydu, Göründü sancakların en yeşili, Ve ordusuyla birlikte Mehdi, Belirli bir süre geciktiren kıyameti, Kıyamet elinde bir belge, Bir tüy gibi hafifleten kıyameti, Mehdi Şehitlik yapan ölümü kıyameti, Mehdi Bereketin geri gelişi, Kıyametin birinci fecri (Kıyametin birinci alameti)” Kim diyor? Sezai Karakoç, Tayyip Hocam’ın sık sık şiirlerini okuduğu şahıs.

Evet, dinliyorum.

VTR: Topkapı’daki Kutsal Emanetleri kim kullanacak?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım benim, güzel yüzlüm benim. Topkapı’ya kutsal emanetleri koyan Allah onu tabii ki bir amaçla oraya koydu, zamanı gelince onu kullandıracak. Resulullah (sav)’in hırkası niye tamir edildi? Çok sağlıklı, sıhhatli, tam giyilecek hale geldi, kılıcının bakımı yapıldı her şey tamam.  Mehdi (as)’nin teberrüken giymesi içindir. Sancak-ı Şerif de hazır, inşaAllah Mehdi (as)’nin zahir olduğu durumda o gün teberrüken Mehdi (as)hepsini kullanacak ve bunu göreceğiz ve Mehdi (as)’nin Türkiye’den çıkacağının, İstanbul’da çıkacağının da imzasıdır bu, net delilidir. Çünkü kutsal emanetler olmadan Mehdi (as) çıkmaz. Kutsal emanet de İstanbul’da olduğuna göre, Mehdi (as)’nin İstanbul’da çıkmasının mecburiyeti açık, aleni net görülüyor yani kesin delil. Alametler, emanetler, nerde ise Mehdi (as) ordadır. Kutsal emanetlerle çıkacağına göre, kutsal emanetler de olmadan Mehdi (as) çıkmayacağına göre, kutsal emanetler de İstanbul’da olduğuna göre, yer netleşmiş. Kesin İstanbul’da çıkacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanların hakkı nasıl ödenir?

ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm çok temiz senin de yüzün, çok çok efendisin. Melek gibi yüzündeki ifade çok efendi bir anlam, güvenilir bir anlam, yüzünden adeta akıyor. Allah seni korusun, cennetiyle şereflendirsin. Ben güzel yüzlümü, nurlumu bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsanların hakkı nasıl ödenir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm işte sevgiyle, dostlukla, kardeşlikle, içimizden geldiği gibi vicdani yönden en iyisini yapmaya çalışarak öderiz yani öyle karmaşık zor bir şey yok sadece vicdanımıza uyacağız o kadar.

GÜLEN BATURALP: Türk Silahlı Kuvvetleri, şöyle bir açıklama yaptı: “Zeytin Dalı Harekâtı’nda yaralanan 117 kahraman silah arkadaşımızın tedavileri tamamlanmış ve görevlerine dönmüşlerdir.”

ADNAN OKTAR: Bu kabadayıların şanı nasıl yüksek bu kabadayıların, bu kabadayıları biz tanıyalım tek tek. Yaralanmış, gazi olmuş, devam ediyor, hakiki kabadayı, bunları bize tanıtsınlar da hayranlığımıza hayranlık katılsın.

Resulullah (sav) diyor ki bir hadis, yeni bir hadis: “Allah bir ümmeti yarım günden öteye geri bırakmaz” yani hicri 1500’den öteye artık gitmez, hicri 1500’den sonra artık kıyamet kopar. “Hilafet merkezi, Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe, Allah bu ümmeti yarım günden öteye bırakmaz” yani hicri 1500’den öteye ümmet devam etmez. “Hilafet merkezi, Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe de kıyamet kopmaz, hilafet merkezi Mehdi (as)nin sofrasını gördüğünde, İstanbul fetih olunur” diyor. “Konstantinopolis” sahabelerden Ebu Salebe (ra), Peygamberimiz (sav)’den naklen söylüyor, Mehdi (as)’nin sofrasını görecek diyor, hilafet merkezi. “Sofrayı görmedikçe kıyamet kopmaz, sofrayı gördüklerinde de İstanbul fetholunur” diyor. “Mehdi (as)’nin sofrasını görecek hilafet merkezi” diyor Allah Allah. Mübarek kim bilir nasıl bir sofra kuracak ki, neler olacak ki, dikkati çekecek bir olay ki söylenmiş.  Üç ayrı hadis var bununla ilgili.

İbni Abbas’dan ayrı var aynısı.  Ebu Salebe’den ayrı var. Yine İbni Abbas’dan var. Aynı hadisi aynı şekilde söylüyorlar.  İbni Abbas da diyor bak. “Allah bu ümmeti yarım günden öteye bırakmaz.” Yani Hicri 1500’ü geçmez. “Hilafet merkezi Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe kıyamet kopmaz, hilafet merkezi Mehdi (as)’nin sofrasını gördüğünde, Konstantiniyye fetholunur. Çok net. Kim bilir nasıl bir sofra ki; dikkat çekecek demek ki. Büyük bir olay. 

Mikdash Exodus Rabbah bölümünde Mehdi (as)’nin Tevrat kaynağı İstanbul’dan çıkacağını söylüyor. Bak 4000 yıllık Tevrat, İstanbul’dan çıkacağını söylüyor Mehdi (as)’nin. Peygamber (sav) İstanbul’dan çıkacak diyor tamam, ama Tevrat da İstanbul’dan çıkacak diyor. Bak İsrail Musevilerin yurdu değil mi? Mehdi (as)’nin çıkış yeri İstanbul’dur diyor. Roma diyor. Roma, İstanbul. Konstantin tarafından Latince Nova yani Roma denmiştir biliyorsunuz. Yeni Roma ismi verilmişti İstanbul’a. “Mesih Mehdi Roma’da olacaktır” (Kohelet Rabbah 1/9) diyor.

Haham Yeşua ben Levi İlyas Peygamber’le buluşur ve sorar. “Moşiyah Mehdi’yi nerede bulabilirim? İlyas ona şöyle der. “Roma’nın kapılarına git, onu orada bulacaksın.” İstanbul’un kapılarına git orada bulacaksın” diyor. (Talmud Sanedrin 99/A) Bunu bana gelen baş haham söylemişti. Bizim evin bahçesinde ilerlerken, hiç durduk yere ben sormadan, “Mehdi Moşiyah İstanbul’dan çıkacak” dedi. “’Onu Roma’nın kapılarında arayın’ diye geçiyor kaynaklarda” dedi. O zaman ben fazla üstüne gitmedim, kaynağı buymuş demek ki.

İmam Hz. Muhammed Bakır (as) şöyle buyuruyor: “Bu meselenin sahibi için bir yalnızlık dönemi var. O yalnızlık döneminde, Mehdi bir güce ihtiyacı olacağı için, Mehdi’nin yanında İmam Hazretlerine zarar vermeleri mümkün olmayan, refakatçi 30 kişi bulunacaktır.” Yani onların Mehdi (as)’ye münafıklık yapması mümkün değildir diyor. 30 kişi. “Onlar için İstanbul ne güzel bir ikametgahtır.” (Bihar'ul Envar cilt 52 sayfa 153, hadis 6) Görüyor musun bak. “Onun yanında İmam Hazretleri’ne zarar vermeleri mümkün olmayan refakatçı 30 kişi bulunacaktır.” Mehdi (as)’nin yanında, özel yaratılmış. “Onlar için İstanbul ne güzel ikametgahtır.” (Bihar'ul Envar cilt 52, sayfa 153, hadis 6). 

İmam Zeynel Abidin (as) şöyle buyurmaktadır: “Mehdi’ye hizmet etme vazifesini üstlenen birkaç kişi dışında bazen hiç kimse onun nerede olduğunu bilmeyecektir” (Bihar'ul Envar cilt 52 sayfa 153, hadis 5) diyor. Bazen mesela iki-üç kişi dışında.

İmam Muhammed Bakır (as) şöyle buyuruyor: “Bu mesele sahibi imam Mehdi bir yalnızlık döneminden geçecek. O yalnızlık döneminde, korumaya ve güce ihtiyacı olacağı ve ona zarar verilmemesi için yanında 30 kişi koruma olarak bulunacaktır. Onlar için İstanbul ne güzel bir ikametgâhtır” (Bihar'ul Envar cilt 52, sayfa 153, hadis 6) diyor yine. Mehdi (as) ve ehlinin sofralarına dikkat çekiliyor, üç ayrı hadiste. Muhteşem sofraları olacakmış. MaşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Her insanın bir şeytanı mı vardır?

ADNAN OKTAR: Evet yakışıklım, bir şeytan zaten bol bol yeter bir insana. Çünkü seri konuşuyor zaten seri hareketler yaptığı için, ikinci bir şeytan fazla olmuş olur. Olmaz değil olur ama bir anlamı yok çünkü aynı kafadalar zaten. Münafıklara da tek bir şeytan giriyor bedenine, ama münafıkların ruhu yoktur. Onun için maddenin hakikatini anlayamaz. Eğer münafık anlamak istiyorsanız oradan anlayabilirsiniz. Hiçbir şekilde kavrayamaz. Yani maddenin bir görüntü olduğunu, insan beyninde oluştuğunu kavrayamaz münafık. Haya hissi de olmuyor, o da ruhu olmadığından kaynaklanır.

Evet, dinliyorum.

VTR: İlk çıkardığınız dergiyi nasıl hazırladınız?

ADNAN OKTAR: Bu yakışıklılık, bu güzellik, çok çok çok çok güzelsin. Allah güzelliğini kat kat artırsın, seni cennetiyle sarsın. Kusursuz güzelsin maşaAllah. Allah seni cennet ehli yapsın. Cennette de kardeş etsin. Bir de yüzündeki ifade çok çok temiz, nur gibi elin yüzün. Çok efendi olduğun, çok güvenilir olduğun anlaşılıyor. Allah seni hep böyle hayır, bereket içinde yaşatsın, güzellik içinde yaşatsın. Güzelliğini hiç bozmasın. Yaşlandığında da hep böyle güzel kal inşaAllah. Benim nurlu güzel yüzlümü ben bir daha dinleyeyim.

VTR: İlk çıkardığınız dergiyi nasıl hazırladınız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım işte akademideyken, akademinin kütüphanesi vardı. Baktım bayağı Darwinizm ile ilgili kitaplar falan var dolu. O zaman ben Yeni Asya’ya gitmiştim, Kazım Güleçyüz’le konuştum. Dedim, “Ya bu Darwinizm’le ilgili daha geniş bir kitap hazırlasanız olmaz mı?” dedim. “Hocam sen niye yapmıyorsun?” dedi. “Sen hazırla, gayet güzel yaparsın” dedi bana. “Doğru” dedim. “Haklısın” dedim. Akademide başladım. Baktım bayağı bir fosil resmi var, her şey var. Fosil diye kitaplar vardı sırf fosillerle ilgili falan. Ama tabii onlar Darwinizm’i savunmak için yapmışlar ama biz tabii nerede kullanacağımızı biliriz. Oradan bir deftere hazırladım onu, resimleri de iğneyle falan tutturdum. Öyle yani çok iptidai bir yöntemle hazırlamıştım. Onunla o şekilde basılmıştı ilk dergi.

Şu 8 Mart’ta Sait Halim Paşa yalısındaki görüntüyü ben bir daha göreyim. Çok güzel. Şahane, başka fotoğraflar falan feşmekân var mı görelim.

GÜLEN BATURALP: Sait Halim Paşa Yalısı’ndan.

ADNAN OKTAR: Her şey düzgün.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ama tabii gece sizin katılımınızla gerçekten anlam kazandı, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Evet dinliyorum.

VTR: Manevi temizlik nedir?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, ah benim güzelim, işte şu senin yüzündeki tarif edilemeyen nur, o yüzündeki tertemiz ışık, o masumluk, o efendilik nasıl dinlendirici, nasıl güzel o yüzün, nasıl huzurlu, cennet kızı gibisin güzel yüzlüm Allah sana çok uzun ömür versin, sağlık, sıhhat versin. Hayret edilecek şekilde temiz yüzün. Bak alnında nur var, yüzünde nur var, her yerin ışık gibi maşaAllah. Allah seni uzun ömürle bereketlendirsin, hayrıyla sarsın, cennetiyle sarsın seni. Hep güzel insanlarla, seni seven insanlarla beraber kılsın ve cennette Allah seni bana arkadaş, dost etsin. Hep seni göreyim cennette. Nur gibisin. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Manevi temizlik nedir?

ADNAN OKTAR: Sesin de çok güzel, tertemiz. Manevi temizlik, Allah'ın farkına vardı mı bir insan ama tamamen bilinçli olarak büyüklüğünü tam anladığında, zaten doğal olarak bir temizliğin içine girer. Yani her şeyi temiz olur çünkü tam vicdanına uyar. Allah'tan korktuğu için, Allah'a çok saygı duyduğu için, Allah'ı çok sevdiği için ve çok büyük olduğunu gördüğü için Allah'ın, olağanüstü titiz olur. Ona manevi temizlik denir. Hep vicdanıyla, çok düzgün konuşur, düzgün hareket eder, seçtiği kelimeler tam vicdana uygun olur. İnsanı burkan, rahatsız eden ne bakışı olur, ne konuşması olur, ne ters bir davranışta bulunur. Ona manevi temizlik diyoruz ama öbür türlü bakışı pis olur, konuşması pis olur, davranışları pis olur yani mikrop gibi olur Allah vermesin.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Mersin'de AK Parti Kongresi'ne katıldı. Ardından Antalya'ya hareket eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a, F16 pilotları da eşlik etti. Bir süre, Sayın Erdoğan'ın uçağı ile birlikte hareket eden pilotlarımız, Başkomutana selam verdikten sonra uçağın yanından ayrıldı.

ADNAN OKTAR: Çok iyi yapmışlar ama genelde uçağı baştan sona takip etseler daha iyi olur, Tayyip Hocam’ın uçağını. Tabii öyle olsun eğer yani çok zor bir şey değilse. Özellikle tehlikeli yerlerde iyi olur. Yabancı ülke toprakları olmaz tabii de ama Türkiye sınırlarında olur iyi olmuş.

Tayyip Hocam’a helal olsun, müthiş bir yiğitlik yaptı. Bak gelenekçi, yobaz takımını karşısına alarak, Allah için aslan gibi kükredi. “Allah'ın Kitabı yeterli, Allah'ın Kitabına uygun sünneti de kabul ederiz” dedi. Yobazlar zangır zangır sallandı. Bilmeyen bazı kişiler de sallandı ama onlar önemli değil. Helal olsun Tayyip Hocam’a, Allah onun yanında. Sahabelerin, şehitlerin, gazilerin hepsinin duası onun üzerine. Gönlü çok rahat olsun.

HÜSNA KARAKUŞ: Adnan Bey, Zeytin Dalı Harekatı’nın 50. gününde, TSK ve ÖSO, Afrin kent merkezinin çevresindeki tüm köyleri ve tepeleri aldı ve bu tepelere konuşlandı. Şu anda bir kaç kilometre uzakta olan Afrin Kent merkezini gören hakim tepelere ulaşılması ile Afrin tamamen kuşatılmış oldu.

ADNAN OKTAR: Bu kuşatma zaten aldı demektir. Artık bundan sonrası teferruat. Sarmayı iyice yapıp iyice alana oturduktan sonra, kenar şehir evlerden başlayarak evlerde de yani o alınan yerlerde de, sabitleme ve iyice oturma yaparak yani tam böyle savunma mevzilerini iyice pekiştirerek, adım adım adım adım merkeze doğru ilerlerler. Yani ilk alınan yerlere iyice yerleşmek çok önemli. Ondan sonrası kolay. 1-2-3-4-5 sonuna kadar giderler. Şimdi ben askere zaten ne tavsiye vermek isterim, ne de taktik vermek isterim ama içim rahat etmediği için söylüyorum. Yoksa asker çok mükemmel planlıyor. Ordumuzun teknik gücü de çok iyi, istihbaratı da çok iyi. Her şey çok iyi, aşkı şevki de çok iyi ama sessiz de kalamayız tabii ki. Bir fikir, düşünce ifadesinde fayda var.

“Çıkışından önce evladım Mehdi gizlendiği zamanda ehlibeytimden Kaim Mehdi ile görüşen, onun müttefikleriyle ittifak eden, Mehdi'nin düşmanlarına düşman olan kişiye, güzel haberlerim var: Bu kişiler benim arkadaşımdır” diyor Peygamberimiz (sav). “Mehdi'nin düşmanlarına düşman olan bu kişiler benim arkadaşımdır, benim sevdiğimdir ve kıyamet gününde benim milletimin en asil olanlarıdır.” Mehdi (as)’ye düşman olanlara düşman olanlar diyor. Rivayet silsilesini uzun uzun okumuyorum hadis ondan ona, ondan ona. “Bir gün Allah'ın Resulü (sav), sahabelerinin yanında iki kez şöyle söyledi.” İki kez, bir kere değil üst üste söylüyor. “Allah'ım bana kardeşlerimi göster” diyor. Çevresinde olan sahabeler, ona sordu, “Ya Resulullah, biz senin kardeşlerin değil miyiz?” Allah'ın Resulü (sav) şöyle cevap verdi, “hayır, siz hepiniz benim sahabelerimsiniz. Kardeşlerim, ahir zamanda gelecekler. Onlar beni görmeden bana inandılar. Allah bana onların babalarının isimlerini, analarının rahminden çıkmadan önce bildirmiştir. Onların her biri için imanlarını korumak gecenin karanlığında dikenlerin üzerinde yürümekten veya ellerinde kor tutmaktan daha zor olacaktır. Onlar, karanlıkta kandil olacaklardır. Yüce Allah onları, bozgunculuktan ve kötülükten kurtaracak.”

“Kıyam edecek Mehdi, Allah'ın peygamberlere verdiği azamet onda da olacaktır” diyor Peygamberimiz (sav). “Mehdi'nin göz kapakları yorgunluktan düşer zaman zaman” diyor. Bak, detaylara bak. Mehdi (as)'nin özelliği için diyor ki Peygamberimiz, (sav) “Benim yolumu izleyecek” diyor. “Bidatleri, hurafeleri iptal edip yeni şeylerle gelecek” diyor. İşte, Tayyip Hocam’ın yaptığı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Müzik gerçekten ruhun gıdası mıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii ki bir ferahlık duyuyor insan kalbinde inşirah, ferahlık, açılma hissi, neşe duyuyor. Belli yani gıda olduğu. Kalp doyuyor yani açılıyor insan, neşeleniyor, yani yaşıyor bunu hissediyor.

Resulullah (sav) diyor ki, “Birinin Mehdi olduğundan şüpheleniyorsanız, ona kimsenin cevabını bulamadığı sorular sorun. Bu soruların çözümünü, Mehdi dışındakiler bulamazlar” diyor. Sorun, söyler diyor. Yani illa Mehdi olduğundan şüpheleniyorsanız diyor. Mehdi, 4000 yıldan beri bekleniyor, 4000 yıldır.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: 1945 yılında Hiroşima'ya atom bombası atılmadan önceki ve sonraki resim.

ADNAN OKTAR: Evet çok büyük bir çılgınlık. Yani nasıl cesaret ettiler ben anlayabilmiş değilim. Onu atan adam, ya insan alır onu, çöle indirir uçağı, “yapmıyorum ya” dersin. O kadar insanın katili nasıl oluyorsun? Nasıl göğsünü gere gere gezdin, nasıl yemek yedin, nasıl uyudun? Böyle kepazelik olur mu?

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Güzel deniz canlıları var.

ADNAN OKTAR: Çok güzeller maşaAllah. Eskiden köyde balık tutardım. Sazan balıkları çıkardı. O kadar şaşkoloz ve tatlı bakıyorlar ki, şaşı bakıyorlardı çıkarken. Dayanamayıp ağzından şapur şupur öpüyordum böyle. Çok acıyordum. Bir mana veremiyor, nereye geldik falan suyun dışına çıktık. Elimle yakalıyordum, şahane oluyordu. Onu bize bir çoban öğretmişti. Dedik biz, “Nasıl öyle elinle yakalıyorsun bu olacak iş değil” dedik, çok şaşırdık. “Balık elle yakalanır mı?” dedik. “Çok kolay” dedi, “bak gelin” dedi, “suya gir” dedi girdim; “sok elini oraya” dedi, soktum. Hakikaten baktım balıklar dizilmiş. Böyle tek tek sazanları yakalayıp teker teker çıkarıyorduk.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer siviller olmasa Afrin’i ele geçirmek 3 günlük işti” dedi. Suriye'de, teröristler ve kimi ülkeler gibi vicdanımızı, ahlakımızı, hassasiyetlerimizi rafa kaldırmış olsaydık Afrin'i ele geçirmek 3 günlük işti. Ama biz çok hassasız. Biz, onlar gibi olmadık, olmayacağız. Amacımıza ulaştıktan sonra, sınır güvenliğini sağlayarak topraklarımıza döneceğiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Ne 3 günü? Allah vermesin ama en fazla 5-6 saat sürerdi. Olur mu, halı bombardımanı yapılır, bütün şehri yerle bir edersin. Yani ayakta tek bir şey bırakmazsın dümdüz olur. Halı bombardımanı yani halı bombardımanı demek, santim santim bombalama, böyle birer ikişer metre arayla. Öyle yapıyor bazı ülkeler halı bombardımanı. Hiçbir kimse kurtulamaz Allah vermesin. Uzamaz da, öyle bir şey olmazdı yani en fazla 5-6 saat sürerdi. Tayyip Hocam ehli iman tabii, Allah'tan korkuyor, Müslüman insan, vicdanlı insan var gücüyle özen gösteriyor. Suriye'de maşaAllah, Allah kısa sürede zafer verdi. Aslanlara da dolma yapmaya başlamışlar iyi, gördüm hoşuma gitti. Yaprak dolması, çok önemli, zeytinyağlı. Askere ne ya bir dolmayı bir lokmada yutar. Lokma hesabı ile sayacaksın. Bir askere, 40 dolma olması lazım. Ancak, 40 lokma, 40 dolma yani inşaAllah. Biber dolması, zeytinyağlı falan gelsin aslanlara. Her yerde yapalım. Helal olsun.

Evet, dinliyorum.

VTR: Her atom bir alem midir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım öyle görünüyor. Ben sana bir sır vereyim, sen de o sırrı sakla. Net yani, öyle akıl almaz akıllı atomlar, akıl almaz akıllı. Ya kardeşim 100 bin tur atıyor saniyede ve bak her an yörünge değiştiriyorlar yani sürekli nereden geleceği belli değil. Birbirine nasıl vurmaz bu? Bir tane, 2 tane, 10 tane değil. Saniyede 100 bin tur atıyor. Saniyede 100 bin tur ve nereden döneceği belli değil, nereden geçeceği belli değil. Her an yer değiştiriyor, her an hiçbiri birbirine vurmuyor. Bu ne bu?

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Mucize.

ADNAN OKTAR: Hem nasıl mucize çok büyük olay ve her biri bir alem. 15 milyar yıldan beri dönüyor. Balyozla demirin üzerine vuruyorsun atom yerinden bile kıpırdamıyor muhatap dahi olmuyor. O dönme var ya dönme işi adam 100 bin kere dönüyor kale dahi almıyor o balyozla vurulmayı hiç, yani milim santim kıpırdamıyor devam ediyor.

Bu atom altı parçacıklar işte bu dönenler saniyede 100 bin tur atıyor 15 milyar yıldan beri dönüyor. Ömre bak,15 milyar yıl gazı yok, tuzu yok, benzini yok, hiçbir enerji kaynağı yok sadece Allah dedi diye dönüyor. Normalde enerji kaynağına ihtiyacı var, yok enerji kaynağı. Balyozla vuruyorsun hiçbir şey olmuyor, oksi asetilenle yakıyorsun hiçbir şey olmuyor.

Çekirdeğin etrafında saniyede 100 bin kilometre hızla dönüyor. Bak, çekirdeğin etrafında saniyede 100 bin kilometre hızla dönüyor. Bana mısın demiyor. Ne kadar? 15 milyar yıldan beri ömre bak. Bazen 100'e yakın elektron aynı yörüngede dönüyor. Bazen de elektronlar yörüngeler arası geçiş yapıyorlar hiçbir şekilde birbirlerine dokunmuyorlar sıyırma bile yok, kenardan sürtme bile olmuyor hiçbir şekilde dokunmuyorlar. Neden yörünge değiştirmeye gerek duyuyor o da belli değil. Yörünge değiştirdiği gibi ayrıca nereden geçeceği de belli değil. Her an onu değiştiriyor ama buna rağmen hiçbir şekilde birbirine vurmuyorlar 15 milyar yıl. Görüyor musun hızı? Bir saniyede en az 1 milyon tur yapıyor. 1 saniyede tik tak 1 milyon tur ve çarpma kesinlikle yok. 1 milyon tur atıyor hiçbir şekilde birbirine vurmuyor. Mesela 100 parça birden hareketli hiçbir şekilde çarpmıyorlar.

Saniyede 100 bin kilometre hız bu ne demek? Ve tek bir saniyede 1 milyon tur, 1 milyonu bir düşünün 1 milyon 1 saniye. Çekirdeğe oranla mesela ta Eminönü'nde dönüyor adam ona göre düşünün, çekirdek buradaysa o Eminönü'nde ve 1 milyon tur atıyor ve çarpma diye bir şey yok. Mesela balyozla vurdun mu demir ne olması lazım atom çok hassas bir şey bu derhal darmadağın olması lazım değil mi? Hiç o 1 milyon dönme muntazam devam ediyor o hiç onunla muhatap olmuyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: Amerika'nın Japonya'ya karşı yaptığı saldırılardan bir tanesi de Tokyo bombardımanı, Hiroşima haricinde. Tokyo'ya yaptığı bir gece saldırısında 100 bin sivili yakarak öldürdü Amerika. 1945 yılında 1700 ton Napalm bombası kullanılmış.

ADNAN OKTAR: Şu vahşiliğe bak. İngiliz derin devletinin şeytanın emriyle yapıyor. Şeytanı çağırıyorlar şeytan “şehri yakın” diyor yakıyor.

Evet dinliyorum.

VTR: İnsan canı alınırken melekleri görür mü?

ADNAN OKTAR: Evet güzel yüzlüm yani o boyuta girdiğinde zaten ani bir netleşme meydana geliyor uyanma tarzında, uyanma olduğunda oradaki varlıklar zaten melek olmuş oluyor. Gayet güzel neşeli, sevecen, çok saygılı bir tavırla karşılaşır. Bu alemin net rüya olduğunu o zaman hemen anlar insan zaten dikkatlice bakan rüya olduğunu hemen görür, anlaşılıyor çok net anlaşılıyor. Orada tam uyandığına kanaat getiriyor halbuki yine uyanmış olmuyor o da bir rüya aslında, o da bir görüntüdür. Ama çok net olduğu için öyle aksi düşünülecek gibi olmaz çok keskindir. Melekler de düzgün, eli yüzü düzgün insanlar şeklindedir. Yani öyle o kadar şaşırma olmuyor onu söyleyeyim. Ayette de açık açık görülüyor, öyle şaşıran bir insan üslubu hiç yok. Herkes normal karşılıyor. Allah alıyor o şeyi insanların üzerinden, o heyecanı alıyor.

GÜLEN BATURALP: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın tekrar görüşmek üzere inşaAllah.