BÜLENT SEZGİN: İyi akşamlar değerli izleyicilerimiz. Canlı Sohbetler başlıyor, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.
Ahmet Bey, buyurun dinliyoruz.
AHMET BÜRKE: Tunceli’de operasyon yapan askerlere bir grup PKK’lı tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Askerlerimiz Tunceli Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavileri devam ediyor. Sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. Güvenlik güçleri kobra tipi askeri helikopterlerle teröristlerin kaçış güzergahını ateş altına aldı.
ADNAN OKTAR: Adamların kaçmasını benim aklım hiç almıyor.
Evet, Bülent Bey dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Özbekistan İş Forumu’na katılarak burada bir kardeşlik konuşması yaptı Adnan Bey. Forum başlarken Özbekistan Cumhurbaşkanı’yla uzun süre birbirlerine sarıldılar. Ardından Cumhurbaşkanımız yaptığı konuşmada, “Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, bizim Özbekistan’la dostluğumuz eskidir ve ebedidir” deyince bütün salon Cumhurbaşkanımızı uzun süre ayakta alkışladı. Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın da bu konuşma çok hoşuna gitti. O da ayağa kalkarak uzun süre Sayın Erdoğan’ı alkışladı. Videosu vardı.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam haklı. Özbekistan bütün ulemanın çıktığı yer. Ebülleys-i Semerkandi Hazretleri’nin bütün büyük ulemanın çıktığı yer. Tayyip Hocam Türk Birliği’ni bitirmiş. Sadece adı konacak. Tayyip Hocam Türklük aleminde de lider, İslam aleminde de lider, Türkiye’de de lider her yerde seviliyor, güveniliyor, vicdanına güveniliyor. Aklına güveniliyor, iş bitiriciliği güzel. Bak bu Türki devletlerdeki bu canlılığın nedeni de yine bir şekilde Türkiye. Tabii, onların askeri eğitimiyle biz ilgileniyoruz, teknik altyapılarla biz ilgileniyoruz, mimariyle biz ilgileniyoruz, mühendislik projeleriyle biz ilgileniyoruz tabii. Türkiye’nin her yere bereket saçtığı bir dönemdeyiz. Afrika ülkelerine de öyle, Sudan, Çad o garibanlar da öyle bereket buluyorlar.
Dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Yabancı basında yer alan makaleleriniz vardı Adnan Bey.
AHMET BÜRKE: Merkezi Belçika’da bulunan aylık ziyaretçi sayısı 4 milyonu bulan Sasa Post haber sitesinde “Günden güne güçlenen Türkiye-Rusya kadim dostluğu” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Sayın Erdoğan ve Sayın Putin’in güçlü liderlikleri ve aralarındaki sağlam dostluk sayesinde derin odakların bu kez liderleri devirmeyi başaramadıklarını anlatıyorsunuz. İki ülkenin büyük bir ivmeyle tırmanan dostluk ve işbirliğinde gelinen son noktanın yaklaşık iki asırdır bölgenin gizli eli İngiliz derin devleti öncülüğünde sürdürülen sinsi provokasyon ve düşmanlaştırma politikalarının iflas ettiğinin bir ilanı olduğunu belirtiyorsunuz.
Merkezi Londra’da bulunan Irak’ın günlük Arapça gazetesi Azzaman’ın hem basılı yayınında hem internet sitesinde “Savaşları haklılaştırma çalışmaları barış getirmez” başlıklı makaleniz yayınlandı.
ADNAN OKTAR: Şimdi bunları daha ileriki saatlerde anlatacağız.
Rıza Kayaalp birazdan altın madalya için TRT Spor’da mindere çıkacakmış, Avrupa şampiyonluğu için. Yalnız bizim olay yerinde olmamız lazım. Buradan ne diyelim yani, değil mi? “Bas kündeyi” diye orada canhıraş teşci gerekir. Künde pozisyonu aldığında adrenalin gerekiyor. Genellikle kündeyi devam ettiremiyorlar. Adam yapışıyor yere. Halbuki böyle yerden ağaç söker gibi sökmesi lazım, tabii. Kırbaç gibi de vuracak böyle. Hadi bakalım Rıza Kayaalp göreceğiz.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve eşiyle birlikte Muhammed Bahaddin Şeyh Nakşibendi Hazretleri’nin türbesini ziyaret etti.
ADNAN OKTAR: Allah Allah, Allah Allah çok güzel.
GÜLEN BATURALP: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanımefendi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Berat Albayrak, Süleyman Soylu, Hakan Fidan gibi isimler de eşlik etti. Cumhurbaşkanımız türbede Kuran da okudu. Görüntülerini izleyebiliriz.
ADNAN OKTAR: Çok güzel. Tabii bunun tam ortasını bulmak lazım. Dindarlığı çok güzel, geleneklerimiz güzel, Nakşibendilik, Kadirilik bunlar bizim zenginliklerimiz. Ebulleys-i Semerkandi Hazretleri onların türbeleri şu bu her şey bir zenginlik. Ama o ruhu o devirle yaşamaya kalkarsak bu millete yazık ederiz. Yani ultra modern bir dünya ama o kültürü de asla terk etmeden. Ultra modern bir dünyada o güzelliklerle iç içe birlikte olması lazım. Oraya o devre dönersek çökeriz. Bak, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın hali ortada. Mısır’ın hali ortada. Mutlak ultra modern çok kaliteli bir dünyaya dönüş yapmak durumundayız. Öbür türlü ayakta durmamız mümkün değil. Ama bu zenginliklerimizi de bütün gücümüzle ayakta tutmamız gerekiyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Hocam. En uzun süre ne kadar uykusuz kaldınız?
ADNAN OKTAR: İşte emniyette bana kokain vermişlerdi, Allah’ın izniyle 72 saat gözüm cıncık gibi kalmıştı. Yani şöyle oldu; 24 saat uykusuzduk zaten İzmir’de gözaltına alınmıştık. 48 saat de İstanbul’da tuttular toplam 72 saat. Ama ben 48’inci saatte artık çok şiddetli uykusuzdum hiç uyuyamadığım için. Sonra dediler ki “canım Hocam biz seni çok seviyoruz” dediler, “sana bir kebap getirttirelim şöyle Adana acılı. Hep beraber iyelim” dediler. Polisler beni ne kadar seviyorlar maşaAllah dedim. “İyi olur” dedim. Geldi tepsiyle acılı kebap. Çaka çaka kokain doldurmuşlar böyle. Kokainin tadı hissedilmiyor onun içinde acı olduğu için. Yedik içtik gözlerim dört dört böyle açıldı. Oradan beni adli tıbba götürdüler. Kadın diyor ki profesör “geldiğinde drog etkisi altındaydı” diyor. Gözlerim far gibiydi böyle. Yemeğin içine acayip yüksek miktarda katmışlar, beş mikrogram bölü mililitre çıktı kanımda, acayip yüksek miktarda çıktı. Ama sonra tabii emniyette yapıldığını ispat ettim adli tıp raporuyla. Eve de başkaları tarafından konduğunu ispat ettik. Beraat ettim. Normalde öyle bir delilde beraat diye bir şey olmaz, net hapse girersin. Hiç kaçarı kurtarırı yok. Ama net açık bilimsel delillerle ispat ettiğim için lamı cimi kalmadı beraat ettim.
Evet, dinliyorum.
VTR: Neden her gün okula gitmek zorundayım?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, güzelliğini. Çocuklar hakikaten çok ızdırap çekiyorlar. Buna bir kolaylık. Diyorum mesela bura gibi bir yer olsun minderler falan, çocuklar otursa. Sevinçle böyle güzel onlara iltifatlar ederek gönüllerini alarak falan. Evden getirdikleri yiyecekleri de ortak böyle birlikte yiyerek televizyonda görüntülerle çok güzel eğitilebilirler. O kadar sıkıcı bir ortama ne gerek var balık istifi gibi oraya doldurup. Çocukların en güzel çağlarında en zorlu hayatı yaşamış oluyorlar.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Hocam. Bana cehennemi anlatır mısınız?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, iman eden samimi olan bir insanın cehennemle işi olmaz söyleyeyim. Zaten Allah diyor “Allah size eza edip ne yapsın” diyor. Şuuru açık Allah’ın ruhunu taşıyan, Allah’ı seven, samimi olan bir insan suret-i katiyede cehenneme gitmez onu söyleyeyim. Ama Allah işte kıyas etmemiz için dünyanın zemmi olarak, o biçimsiz hayatı, o korkunç hayatı da göstererek şükretmemiz için, halimize şükretmemiz, cennete şükür gözüyle bakmamız için böyle bir ortam meydana getiriyor. Ölüler gider cehenneme ölü, diri gitmez. Allah ayette diyor bak “Onların hepsi ölüdür siz onları diri zannediyorsunuz” diyor “ölüdür” diyor Allah. Dolayısıyla insanın hoşlanmayacağı her şey, cehennemin özelliği odur. Bütün her şey insanın aleyhinedir; taşlar, kumlar, ağaçlar, orada görülen her şey insanın aleyhinedir yani kabus gibidir. Ama müminin kıyas yapması içindir. Yoksa Müslümanı Allah oraya niye koysun? Öyle bir şey olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Hocam. Müzik yapmanın zorlukları nelerdir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, herhalde müzisyenlere bir maddi imkan tanımıyorlar. O alet-edevat pahalı bildiğim kadarıyla, değil mi? O elektronik imkanlar falan hatta hiç imkanları olmuyor çocukların. Devlet desteği olması lazım müzisyenlere, alenen devlet desteği. O alet-edevatı da yani alabilmeleri, devlete zimmetli olarak alabilmeleri lazım. Ve teşvik görmeleri lazım, ödül verilmesi lazım, yarışmalar yapılması lazım. Sanat öbür türlü gelişmez. Gelenekçi sisteme dönülmek isteniyorsa dönebiliriz ama çöker Türkiye. İslam alemi de çöker dünya da çöker. Bu kadar teknolojinin, bilimin ilerlediği bir dönemde biz 600-700 yıl geriye gidemeyiz. Çok anormal bir hayat olur bu. Yaşayamayız boğuluruz yani. O devrin güzelliklerini olduğu gibi muhafaza edelim ama bilimin, teknolojinin imkanlarını, sanatın imkanlarını da en yüksek oranda kullanalım. Öbür türlü olmaz.
PINAR YADA: Merkezi Belçika’da bulunan aylık ziyaretçi sayısı 4 milyonu bulan Sasa Post haber sitesinde “Günden güne güçlenen Türkiye-Rusya kadim dostluğu” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Sayın Erdoğan ve Sayın Putin’in güçlü liderlikleri ve aralarındaki sağlam dostluk sayesinde derin odakların bu kez bu liderleri devirmeyi başaramadıklarını anlatıyorsunuz. İki ülkenin büyük bir ivmeyle tırmanan dostluk ve işbirliğinde gelinen son noktanın yaklaşık iki asırdır bölgenin gizli eli İngiliz derin devleti öncülüğünde sürdürülen sinsi provokasyon ve düşmanlaştırma politikalarının iflas ettiğinin bir ilanı olduğunu belirtiyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Ne güzel mesela bunu okuyan insanın içi açılıyor. Böyle pis siyasi çekişmeler, kavgalar, bilmişlikler, üst perdeden konuşmalar, insanlara tehdit dolu konuşmalar, insanları huzursuz eden konuşmalar yahut hurafeler. Bir de bizim anlattığımız berrak, canlı, güzel, sıhhatli, candan din, pırıl pırıl cennet ruhu; arada muazzam bir fark var. Adamlar kabus anlatıyor. Mesela Cübbeli bir anlatıyor, insanlar deliye dönüyorlar adeta bir kısmı. Hayır kendinin de inandığını zannetmiyorum. Milleti niye huzursuz ediyorsun? Kendisi kurt gibi.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Merkezi Londra’da bulunan Irak’ın günlük Arapça Gazetesi Azzaman’ın hem basılı yayınında hem internet sitesinde “Savaşları haklılaştırmaya çalışmak barış getirmez” başlıklı makaleniz yayınlandı. Günümüzde bazı siyaset bilimcilerin belirlediği ilkeler doğrultusunda savaşların haklılığını delillendiren ilkeler ifade ediliyor. Siz ise bu makalenizde çözümün asıl olarak radikalizmin önüne geçecek eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini, Ortadoğu’da gelişmesi muhtemel olan daha şiddetli savaşların bu şekilde önüne geçilebileceğini ifade ediyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Savaş akıl almaz bir kepazelik. Adamı gidip öldürüyorsun, otomatik silahla tarıyorsun, kafasına bomba atıyorsun eli-ayağı kopuyor, bir başkasını yine öldürüyorsun. Kardeşim, niye adam öldürelim? Savaşlar olmasın. Allah Allah. Fikirle mücadele eder anlatırız. Bu kadar sel gibi kan akmasını normal karşılamaları inanılır gibi değil. Rüya gibi, her yerde kan akıyor. Her yerde elinde silahlı insanlar, her yerde bombalar. Her yerde havadan bomba yağması, her yerde tehdit. İnternette küfür hakaret. Cehenneme çevirdiler dünyayı. Bunu el birlik temizleyeceğiz, inşaAllah.
PINAR YADA: Merkezi Bağdat’ta bulunan bağımsız ve sol çizgiye sahip Arapça günlük gazete Almada’da “Kadın hakları alanında güzel gelişmelere doğru” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Endonezya’da başörtülü bayanlardan oluşan rock grubu, Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanmaya başlamaları, babalarından-eşlerinden izin almadan üniversite veya işe gitmeye başlamaları, İran’da Ruhani’nin bayanlara önemli pozisyondaki görevlere ataması gibi çok sayıda örnekle İslam dünyasındaki kadın hakları alanındaki gelişmelere yani Kuran’ın özüne dönülmeye başlandığının müjdesini veriyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Ama ne acı, kadınlar arabaya binebiliyor, araba kullanabiliyor diye seviniyoruz olaya bak sen. Zaten araba kullanır kadın. Kadın seçilebiliyor diye seviniyoruz. Zaten seçilir. Bunu çok hızlandırmak lazım. Daha hızlandırmak lazım. Böyle bir hayat olmaz. İnterneti açıyorsun lağım gibi adam akıl almaz küfürler. O ona hakaret o ona hakaret. Sanatçıların parçalarına bakıyorum ona bile küfretmiş, sanatçıya bile küfretmiş. Bu kadar azgınlık olur mu? Hukuk burada çok süratli işleyip bunları pişman edecek, bunları yıldıracak bir sistem içinde olması lazım. Bunların bu kadar şımaracağı, bu kadar ağzını bozacağı sistem olmaması lazım.
GÖRKEM ERDOĞAN: “Kadın hakları alanında güzel gelişmelere doğru” başlıklı makaleniz aynı zamanda Irak’tan yayın yapan Irak Akhbar haber sitesinde de yayınlandı.
ADNAN OKTAR: Hayır, tabii hiç olmamasındansa böyle çok iyi ama daha hızlanması lazım. Genç kızlara baksana Konya’da “dışarı çıkamıyorum” diyor. Kayseri’de “dışarı çıkamıyorum” diyor. Bu çok kızdırıcı. Bu insanları gerer, kafasını kapatır, ruhunu kasar. Bu akıl değil ki yani şizofrenliğe doğru sürükler, homoseksüel oluyorlar, şizofren oluyorlar. Manyak oluyor toplum, dengesi bozuluyor insanların.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: “Olası bir açlık krizine karşı agro-ekolojik tarım” başlıklı makaleniz Azerbaycan’ın çok okunan haber siteleri Araz. Az, Reportior, Recan, MİP. Az, Korrupsiva, Haber Fact, Azim Amia, Assiyam, Sizin Haber, Haber TV, Astürk FM, Dünya Haber’de de yayınlandı.
ADNAN OKTAR: Ama bu, Azerbaycan’ın tamamı bu. Bak, Azerbaycan’ın tamamında yazılarımız yayınlanıyor, muhteşem bir şey bu, çok çok güzel.
VTR: Bir insan bir insana güvendiği halde neden terk edip gider?
ADNAN OKTAR: Nasıl olabilir; menfaatiyle çatışmış olabilir, yeni bir menfaat bulmuş olabilir. Muhtelif oluyor. Kadınların ayrılma nedeni genellikle sevilmediklerini düşündükleri için ayrılıyorlar, ana konu bu oluyor. Onların bir sevilme çizgisi oluyor alameti oluyor, onu bulamazlarsa daral geliyor ondan gidiyorlar. Bir derece haklılar onda, ona bir şey diyemeyiz. Ama menfaat için gitmeler de olur. Yani daha iyi bir menfaat bulduğunu düşünerek gidiyordur. Terk etmek her halükarda çok kötü, çok ayıp yapılacak iş değil. Normal bir insan bunu yapmaz. Bence terk edeni terk etmek lazım. Herkes terk etmeli terk edeni. Samimiyetsiz insanı, sevgisiz insanı herkes terk etmeli. Çünkü çok büyük bir suçtur sevgisizlik.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kadına yapılan tacizler, çocuklara yapılan tacizler nasıl önlenir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, zaten teşvik ediliyor. Ne diyor “erkek çocuğu 19 misli tahrik eder insanı” diyor. Durduk yere adamın kafasına bir şey koyuyor. “3 yaşında çocuk bacağını açarsa amcası görürse adam tahrik olur” diyor. “Annesinin bacağının dizinin üstü biraz açılırsa erkek çocuğu tahrik olur” diyor. Pis telkinler var, çirkin telkinler var. Bozuyor bu insanları ve insanın aklının ucundan geçmeyeceği, düşündüğünde dehşete düşeceği, tiksineceği bir şeyi makul bir şey gibi anlatıyorlar. 3 yaşındaki kız çocuğunun bacağından bahsetmek dehşet verici. Sen nasıl adamsın? Sen nasıl insansın? Buna cevap vermeye bizi mecbur ediyor adam. Annenin bacağı insanı nasıl etkiler, nasıl düşünebiliyorsun bunu? Bu nasıl tiksinti verici bir şey? Nasıl korkunç? Anne mübarektir kutsaldır Allah’tan kork. Kudurmuş köpek mi bu? Kudurmuş köpek bile bunu yapmaz. Bu nedir bu? Hayvan bile yapmaz bunu. Ne oluyorsunuz? “Genç çocuk dayanılmaz, 19 misli insanı tahrik eder” diyor. Erkek çocuğu niye tahrik etsin insanı? Böyle rezillik olur mu? Gece-gündüz telkin yapıyorlar, bu da insanlarda olumsuz etki yapıyor. Bunu da işte yeni düzeltmeye başladık yeni yeni. Bunan sonra daha da katlanarak artarak devam edecek, inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü. Bu bayramın huzur ve barış içerisinde geçmesi için 36 bin 180 polis, 22 bin 157 jandarma personeli görev aldı. Kutlamaların yapılması için yasal olarak izin verilmeyen bazı yerlerde polis gösterilere müdahale etti. Taksim’e yürümek isteyen bir gruba da müdahale edildi. Taksim Meydanı’na kimse alınmıyor.
ADNAN OKTAR: İşin doğrusu hiçbir şey olmaz Allah aşkına. Kalabalık, her yerde kalabalığa provokasyon yapılabilir. Bu bence akılcı bir yöntem değil. Başka yerlerde çok kalabalık bir topluluk var, orada da Allah esirgesin üç-beş el silah sıksa adam oradan, üç-beş el de öbürü de silah sıksa, bir şey patlatsalar akıl almaz izdiham olur çok tehlikeli olur. Orada, insanların şuurlu hareket etmesi için böyle bir şeyde ‘şunu yapacağız’ diye önceden hazırlık yapılması lazım. Bu Çarşamba-Perşembe olayı gibi bilinir bu. Yani bir toplulukta provokasyon yapmak çok kolaydır Allah esirgesin. İnsanlar çok çabuk ajite olur. Mesela otomatik silah sesine çok hassastır insanlar. Kalabalığın üstüne öyle bir ateş açılsa Allah esirgesin, muazzam izdiham olur. Onun için insanların ne yapacağı, mesela yere mi yatacak yahut kaçacaksa nereden kaçacaklar ne yapılacak bu ayarlanması lazım. Bir de o zamanlar herhalde otelin üst katından ateş açılmıştı, bir de birkaç noktadan daha ateş açılmıştı. Bu bekleniyordu zaten biliniyordu. Ve oradaki izdiham tamamen gereksizdi. Çünkü o ateş edenler insanların üzerine ateş etmediler, korkutma ateşi açtılar. Velev ki insanların üzerine bile olsa birkaç kişiye isabet eder. Hiç kimse kıpırdamasa herkes yatsa bitti. Ayakta olan herkesi yakalardılar. Mesela ona alışık değiller. Kaçışma çok tehlikeli. Hepsi yatsa yüzüstü bitti. Ayakta olanı da polis vurur, ayakta olanı ateş açanı da vurur. Şimdi kargaşa içerisinde polisin onu tespit etme imkanı olmadı. Birkaç noktadan ateş ettiler. Toplam üç kişi falandı o kargaşayı meydana getirenler.
Başlayalım devam edelim.
VTR: Merhaba Hocam. Kendi irademizle hareket edebiliyor muyuz?
ADNAN OKTAR: Hayır edemezsin. Çok korkunç olur dehşet verici olur. Kendi iradenle hareket etiğinde put olursun. Zaten bu mümkün değildir. Bilimsel ve teknik olarak imkansızdır zaten. Ama öyle olduğunu zannedersen felaket olur. Hiçbir put Allah’tan habersiz hareket edemez hiç kimse. Elektron, nötron hiçbir şey habersiz hareket edemez.
Evet, dinliyorum.
VTR: Dinler ve diller nasıl ortaya çıktı?
ADNAN OKTAR: İşte diyorlar, heriflerin elinde baltalar varmış. “O onun anasıyla, onun bacısıyla yatıyordu” diyor. “Vahşiydi birbirlerini ısırıyorlardı” falan diyor. İşte “bir tanrı bulalım dediler” diyor. Baktılar aya güneşe aa tamam. Adam enayi mi oturup kendi kendine ay güneş diye tanrı çıkarsın? O dönemde peygamber vardı Hz. Adem (as). Bayağı da Avrupai yakışıklı gayet düzgündü. Allah’a inanıyordu. Niye inanmasın? Normal beyne sahip bir insan mutlaka Allah’a inanır. Normal muhakeme yargıya sahip bir insan inanır. Anlaşılmayacak ne var? Gözünde ekran var elips bir ekran, onun dışında bir dünya görmüyorsun, bunu nasıl açıklayacaksın? Zeka kırıntısında bile bu anlaşılır hemen anlaşılır. Ama Allah onu özel imansız yarattıysa ayrı. Yoksa mümkün değil bir insanın anlamaması. Allah olunca da gayesiz yarattı demek çok komik. Hiçbir amacı yok. Katrilyonlarca detay yaratıyor, saatler yaratıyor, arabalar, evler her şey ama hiçbirinden haberi yok ve amacını da bilmiyor. Ne diyor? “Ben deistim” diyor. Bu son derece samimiyetsiz bir izah. Allah olduğunda her şeyden haberi olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kanalınızda neden hep yakışıklı erkekler var?
ADNAN OKTAR: Ya badana fırçası gibi bıyıkları var adamların, yakışıklı mı bilmiyorum yani. Evet, yakışıklılar, aslan gibiler hakikaten. Oktar bayağı bir havaya girdi. Evet, Hakan ruh gibi şu an. Seni evlendireceğiz zaten Hakan. Bak hepsi süzülmeye başladı. Tamam tamam hepiniz yakışıklısınız bir şey demiyorum.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Milli güreşçi Rıza Kayaalp grekoromen stil 130 kilo finalinde, Rus Shchur'u 2-1 yenerek altın madalya kazandı.
ADNAN OKTAR: Ya aslanım şimdi bu sana yakıştı mı ya? Bas kündeyi tuşla. 2-1 yenme, yenme midir ya, böyle yenme mi olur? Tut belinden kavra at saltoyu, savur at ya. Çök üstüne tuşla. Tamam biz de sana selam veriyoruz. Helal olsun, tebrik ediyoruz ama tuş bekliyoruz. Pehlivan, özelliği odur “sırtını yere getirir” yani tuş yapar. Biz oradan anlarız pehlivan olduğunu.
GÖRKEM ERDOĞAN: 8. kez Avrupa şampiyonu olmuş Rıza Kayaalp.
ADNAN OKTAR: Rıza bak, biz seni Ali Rıza Alan’lar gibi istiyoruz. Ali Rıza Alan’ın tuşlarının sayısı belli değildi. Hemen hemen her maçını tuşla alıyordu. Sefer Baygın vardı mesela 48 kilo. Her maçı tuş. Ali Rıza Alan, her maçı tuş. Vehbi Akdağ da fırtına gibi eserdi olimpiyatlarda. Milli olimpiyatlarda 2. olmuştu o da yani biraz haksızlığa uğradı orada. Efendime söyleyeyim, mesela Sefer Baygın, o eski güreşçilerden, bayağı yamandı. Kardeşim yani güreş demek tuş demektir, tuş demek de güreş demektir. Aldın mı çarpacaksın, böyledir yani. Ben okuldayken falan, arkadaşlarıma tek dalardım, alırdım omuzumda gezdirdim yani lisedeyken. Bu önemlidir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sizce bir bayanın güzelliği en iyi ne şekilde takdir edilebilir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, en iyi bakışlarınla takdir edersin. Yani o, kadın için asıl ana delildir. Gözlerindeki o derin, yaman, acımasız, delice tutku. Kadın onu gördüğünde konuşmana bile gerek yok. Yani o artık seni deli gibi sever, sen ona esir olursun, o da sana esir olur. Ayrılmanız mümkün değil o derece severse. Ve kadın gözden anlar. Ama gençler işte, bazen görüyoruz body yapıyor falan, kız karşılaşıyor, sığırla karşılaşmış gibi böyle. Adam malak gibi bakıyor. Bir de diyorlar ki internette, ya güzel bakman lazım. O da işte bakışlara bakıyor, işte bilmem ne şu artistin bakışı çok güzel diyor. Cüneyt Arkın'ı taklit ediyor, Kadir İnanır’ı taklit ediyor. Kızı daha da kızdırır bu. Çok ciddi bir akılsızlık bu, ızdırap verir. Tabii sevgi, bakış, aşkla oluşur. Candan sevginin doğal sonucudur, yapmacıklıkla olmaz. Ben güzel yüzlümü yine dinleyeyim.
VTR: Sizce bir bayanın güzelliği en iyi ne şekilde takdir edilebilir?
ADNAN OKTAR: Bir de kurulan cümleler zaten çok candan olur. Seven öyle demagoji yapmaz. İşte gülüm, bilmem ne falan öyle şamata yapmaz. Sevenin çaresizliği anlaşılır o cümlelerin kuruluşundan, seçtiği kelimelerden, kelimelerdeki ses tonundan falan hemen anlaşılır. Kadını zaten Allah ona göre yaratmıştır. Kadın hemen anlar. Sevgisi var mı yok mu, dürüst mü, candan mı derhal kavrar kadın. Evet, benim güzel yüzüm çok şeker, çok tatlı, çok hanım, çok efendi ve çok mazlum. Allah sana çok uzun ömür versin, cennetiyle seni şereflendirsin. Tabii güzelliğinin devamını istemesi lazım. Çünkü onu moral yönden güçlü tutarsan kadın güzel olur. Onu moral yönünden desteklemezsen kadın güzel olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Büyük olaylar sizce ne zaman başlar?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, hiç belli olmuyor ki öyle şeyler. Hiç ummadığın anda başlıyor bazen. Mesela bak IŞİD olayları falan hiç ummadığın mesela Suriye, Irak bir anda elden gitti, bir anda. Libya bir anda karıştı, mahvoldu. Afganistan, bir anda mahvoldu. Mısır, bir anda gitti. Bozatlı’nın atını gördük sadece bir kere geldi geçti, dümdüz oldu Mısır. Ve Mısır gitti. Tayyip Hocam canım benim, mesela “Rabia” işareti yapıyor sevdiği için, vefa borcu var ya. Rabia'nın kurtaracağı hiçbir şey yok, bitti Mısır. Mehdi (as)'nin dışında Mısır’ı kurtaracak hiç kimse yok. Ora kilitlendi ve bitti. Çünkü 50'ye 50, yapacak hiçbir şey yok.
PINAR YADA: Hükümet, emekli vatandaşlarımıza yönelik yeni bir destek paketi hazırladı. 12 milyon emekli aylığı alanlarla ilgili yeni bir karar alındığını söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, 12 milyon emekliye Ramazan Bayramı öncesi 1000 lira, Kurban Bayramı öncesi 1000 lira ikramiye verilecek. Emeklilerimiz daha fazlasına layık, bunun bilincindeyiz. İnşaAllah imkanlarımız daha da geliştikçe devam edecek. Yurt dışından emekli olanlar da emeklilerin sadece kendileri değil, dul ve yetimleri de bu imkândan yararlanacak” dedi.
ADNAN OKTAR: Hükümetin bu atağı iyi. Bu, tabii oy olarak da yansır. Ama oyda millet tabii para puldan ziyade maneviyata önem verir. Fakat Tayyip Hocam modernliğe çok önem versin. Bak, Allah rızası için rica ediyorum bak, çok önemli O. O kadar önemli olmasa söylemem. Bak, gençlerle ben iç içeyim, herkese soruyorum. Müzik olsun, dans olsun, canlılık olsun, genç kızlar isteyen dekolte giyinsin, isteyen istediğini giysin. Yani biz 600-700 sene öncesinin gelenekçi hayat sistemini andıran bir modele doğru gittiğimiz görüntüsünü verirsek bu, Avrupa'yı ve dünyayı herkesi sarsar. Türkiye'yi de çok sarsar. Tayyip Hocam kendisi modern zaten, gereğini yapsın. Ama belki seçimlerden sonra düşünüyor olabilir. Gelenekçi sistemden boğuluyoruz, boğuluruz. Öyle olmaz. Akit’çi kafayı görüyorsunuz adamların içinde neler gelişiyor, ne yapılar gelişiyor. Onda bilim, sanat, estetik, hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey gelişmiyor. Sanata çok önem verelim, estetiğe çok önem verelim, kaliteye önem verelim ve Atatürk'ü de gündemde tutalım. Millet için iyi bir değer, önemli bir değer yani güzel bir değer. Bunun faydası çok yüksek. Gençlik de seviyor hazır Atatürk'ü. Onu, çünkü başka türlü anlatmak zor oluyor, “Atatürkçü” dedin mi anlıyor. Mesela aydın, Müslüman, aklı başında, sanata estetiğe açık kaliteli genç o akla geliyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hocam merhaba. Her türden kitap okumalı mıyız?
ADNAN OKTAR: Yok ya o çok büyük bir hata. “Bol bol kitap okuyun” diyor. Olur mu? Adam manyağa dönüyor sonunda. Komünist oluyor, PKK'lı oluyor, bilmem ne oluyor falan. Her kitabı okumak; öyle bir şey yok. Yani müspet, pozitif eserler insanlara olumlu etkiler yapar. Yoksa Karl Marks’ın eserlerini okursun, Darwinizm’i okursun, bilmem ne. Tek yanlı eğitilir, adam komünist olur, Marksist olur. Olmaz. Veyahut işte Varoluşçuluğu okur, bambaşka bir kafaya gider. Olmaz yani hayır, okusun ama Kuran'ı, İslam'ı, imani eserleri okuduktan sonra bir anlamı olur. Yani bir bakış açısı, bir beyin oturuşu gerekir önce. O, olmadan olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Hocam. Siz ve talebelerinin nasıl bir araya geldiniz?
ADNAN OKTAR: Ben Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenciyken Fındıklı'da, bir sanatçı arkadaş çevrem oluştu. İşte, Yasin Gürlek vardı ilk arkadaşım. Onun da işte eniştesi diyelim, bir öğretmen vardı. O, bir kolejde öğretmendi. Onun kanalıyla bütün öğrencilerle bağlantı kurduk, okuldaki öğrencilerle. Sonra Saint Benoit, Saint Joseph, efendim Robert Koleji, bütün kolejler, tak tak tak hepsi maşaAllah böyle Cuma namazlarını topluca kılar hale gelmişlerdi. O arada Nokta Dergisi işte devreye girdi falan. “Atı alan, Üsküdar'ı geçti Türkiye'ye gitti” falan edebiyatı. Ben orada tutuklandım, olaylar oldu. Ondan sonra Allah geliştirdi ve bu dereceye getirdi. Şu anda da böyle katlamalı sürekli bir gelişme oluyor. O gelişmeyi Allah sağlar. Yoksa bir insan bir insanın yanına gelmez, niye gelsin? Kaderinde olmadan gelmez. Yani para da verse gelmez, imkân da sağlasa gelmez. Ne yaparsa yapsın gelmez, bir şey de anlatsa gelmez. Allah getirir. Yani mümkün değil. Adam der ki, ben kendim de okurum der, niye geleyim ki der. Paraysa başka yerde de ben para bulurum der. Parayı ne yapacak adam yani niye gelsin? Ama Allah, gelin deyince gelir.
VTR: Allah'a yakınlığımızı hangi kitapları okuyarak arttırabiliriz?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, daha çok düşünerek elde edebilirsin. Tabii benim kitaplarım çok etkili olur. Benim kitaplarım birinci dereceden etkili olur. Zemini çok iyi oluşturur ama asıl düşünülmesi gerekir. Beynin iyi kullanılması, aklın iyi kullanılması ve derin düşünülmesi gerekir.
Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, CNN Türk’ten Ünal Kaya’nın haberine göre CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ittifakta anlaştı. Buna göre Perşembe günü liderler zirvesi yapılarak ittifak ilan edilecek.
ADNAN OKTAR: İlan, tamam etsinler.
VTR: Selam ismim Ahmet Can. Dünyada zamanı durdurma şansımız olsaydı, o anın hangi an olmasını isterdiniz?
ADNAN OKTAR: Zamanı durdurma anı yani manevi yönden diyorsun. Tabii ki Resulullah (sav)’ın zamanında olmak isterim ama eğlence keyif açısından diyorsan, onu nasıl anlatayım evet yani herhangi bir eğlence olabilir.
VTR: Mehdi (as)’nin ömrü hadislere göre kaç yıl?
ADNAN OKTAR: Mehdi (as)’nin ömrü uzun görülüyor. Hadislerde benim anladığım kadarıyla bayağı uzun. Çünkü bayağı bir şeyler yapacağı görülüyor. Mucize olarak Allah’tan mucize olarak ömrü uzun ama dünya hâkimiyetinden sonra ömrü kısa 7 veya 9 yıl.
Evet.
PINAR YADA: Köpeklerden ustalıkla kurtulan bir kedi.
ADNAN OKTAR: Hiç takmıyor onları, nasıl oluyor?
GÖRKEM ERDOĞAN: Sahibine ulaşmaya çalışıyor herhalde.
ADNAN OKTAR: Ama eğitimli köpekler, köpek daha kontrolsüz bir hayvan kedi iyi bence. Köpeğin tepkileri ölçülemiyor, neyi niçin yaptığını anlamak mümkün olmuyor ama kedinin neyi niçin yaptığı çok açık belli oluyor.
Bir daha.
VTR: Mehdi (as)’nin ömrü hadislere göre kaç yıl?
ADNAN OKTAR: Bu küfrü kızdırmak için tabii Allah’ın bir lütfu. Çünkü Mehdi (as)’ye bütün güçleriyle abanacaklar ama köpek gibi kaçışacaklar. Hiçbir şekilde güçleri yetmeyecek. Bütün küfür birleşecek. Münafıklar birleşecek, bütün pislik ordusu bütün güçleriyle abanacaklar, Mehdi (as)’ye hiçbir şey yapamayacaklar. Allah özellikle de ömrünü uzatıyor ki sırf onları kızdırmak için. Hem İslam’ın hâkimiyetine bol hizmet edebilmek için. Allah onlarla aslında müminleri eğlendiriyor. Çünkü bütün gücüyle çırpınıyor onlar Mehdiyet’i durdurmak için. Ama Mehdiyet eze eze ilerliyor, durdurulamıyor. Yani münafıkların paniğine bakın, küfrün paniğine bakın, insanların paniğine bakın. Mehdiyet’in de sakinliğine, ferahlığına bakın. Bütün olaylar, tabiat olayları her şey oluyor devam ediyor.
“Hz. Mehdi (as)’de önceki peygamberlerin bazı özellikleri vardır” diyor Peygamberimiz (sav). “Bunların arasında Hz. Âdem ve Hz. Nuh’da olan uzun ömürlülük de vardır” diyor Bihar’ul Envar’da cilt 51’de.
Ispartalı Kâtip Osman, Bediüzzaman’a soruyor. “Dedim ki; “Biz sizi Mehdi biliyoruz Üstadım, siz ise bu meseleyi hep örtüyorsunuz. Siz hakikaten Mehdi misiniz? Değil misiniz?” Üstat Bediüzzaman dedi ki “Kardeşim ben gelmeseydim Mehdi gelmezdi yahut ben gelmesem Mehdi gelemez. Mehdi’nin ömrü kısa olacaktır ben ona zemin hazırladım, program hazırladım.”” Diyor. Dünya hâkimiyetinin ömrü kısa 7 veyahut 9 yıl ama dünya hâkimiyeti tabii uzun sürecek bir dönem.
Şu an dünyadaki en etkin, en güçlü Müslüman topluluğuz. Darwinizm’e karşı dünya çapında bu kadar etkili olan ne bir Hristiyan, ne Musevi, ne Müslüman topluluk yok. Bu kadar kahredici güce sahip, bu kadar vurdu mu oturtan, dünya çapında her yeri sallayan başka hiçbir güç yok. İman hakikatlerini, Kuran mucizelerini bu kadar kapsamlı, güzel, kaliteli anlatan hiçbir topluluk yok. Deccaliyeti, ahir zamanı, Mehdiyet’i bu kadar mükemmel anlatan 1400 yıl içerisinde yok. Tarih içerisinde yok. İttihad-ı İslam’ı bu kadar gündemde tutan hiçbir topluluk yok. Homoseksüelliğe, ahlaksızlığa karşı bu kadar kararlı, güçlü, delillere dayalı, açık açık tavır koyan hiçbir Müslüman topluluk yok. Rumiliğin yanlış yönünü bizim kadar net anlatan kimse yok. Malını canını tamamen Allah’a adayarak İslam’a hizmetin önemini anlatan ve yaşayan hiçbir topluluk yoktur başka.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bütün mezheplere sevgiyle yaklaşılması gerektiğini söyleyen bir tek siz varsınız.
ADNAN OKTAR: Kuran’ın yeterliliğini bu kadar mükemmel anlatan, İslam’ı bu kadar arı ve duru herkesin kabul edeceği şekilde anlatan hiçbir topluluk yok.
YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Gerçek İslam’la bağnazlığın farkını açıklayan da sizsiniz.
ADNAN OKTAR: Ve bu kadar yüksek kalitede insanın bir araya gelip İslam’ı anlattığı hiçbir topluluk yoktur. Bu kadar sanata, estetiğe, güzelliğe önem veren, bu kadar cesur ve kararlı, bu kadar baskıya ve saldırıya rağmen asla yılmayan ve bu kadar da çok düşmanı olan hiçbir topluluk yoktur, maşaAllah diyoruz. Kabadayılığın, yiğitliğin kitabını yazıyoruz.
GÖRKEM ERDOĞAN: Siz, koşullar ne olursa olsun hep Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu düşünerek hareket ediyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Evet.
Dinliyorum.
VTR: Allah’a inanmayan ama sürekli iyilik yapan insanların durumu nedir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm Allah’a inanmadıklarından değil. Çok zalim bir sistem var. Katolik İslam anlayışı çok korkunç. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı çok korkunç. Yani gençleri bu yıldırıyor, dehşete düşürüyor. Yani hayat sürünme oradaki anlatıma göre, cehennemden bahsediyor adam. Dünyada da cehennem, ahirette de cehennem istiyor adam. Bunu istiyor. Onun için, korktukları için onlar dini reddediyor. Dini reddedince Allah’ı da reddetmiş oluyor. Konu bu. Yoksa bayağı zeki çocuklar. Konuştuğumuzda hiçbir sorun olmuyor. Ben hangi ateistle konuşsam yani gayet rahat ikna ederim. Mümkün değil. Onların anlattığı sistemden o kaynaklanıyor. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Allah’a inanmayan ama sürekli iyilik yapan insanların durumu nedir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şimdi onlar için tabii cehennemde özel bir yer var. Cehennemin en üstü onlar içindir. Cehennemin en üstü normal, düz topraktır yani. Düz toprak. Kıraç bir arazidir yani. Orada işte cehennem mahalleleri var, şeyler var. Yani normal, düz, sade öyle rahatsız olmayacakları bir hayat yaşıyorlar. Özetle bu. Üst kısmı, açık kısmı orası o şekildedir. Ama tabii Allah’ı inkar ettiği için onun tabii o ruhsuz dünyasından yani Allah nimet vermiyor. Madem Bana inanmıyorsun, Ben de nimet vermiyorum diyor Allah, o. Mesela Hazreti Resulullah (sav)’ın yanında olup ona destek olan insanlar vardı ama iman etmediler Hazreti Muhammed (sav)’e. Mesela onların da bulunacağı bir yer orası.
Evet dinliyorum.
PINAR YADA: Sayın Devlet Bahçeli kutuplaşma tehlikesine karşı şöyle bir açıklama yaptı: “Farkında mısınız ne çok kutuplaştık. Nasıl da birbirimize çatık kaşlarla bakar olduk. Yüzler gergin, sesler boğuk, eller soğuk, gönüller donuk. Her insan emanettir. Manevi sorumluluğunu idrak edenler için emanetin yere düşmesi, emanete leke düşürülmesi hatıra veya hayale bile getirilmeyecektir. Ancak Yusuf Has Hacip yine asırlar önce hükmünü vermişti. Emanetin adı var, hani koruyan? Nasihatin sözü var, hani tutan?” dedi.
ADNAN OKTAR: Çok güzel söylemiş ama iman eğitimi olmadığı için Türkiye’de, Darwinist ve materyalist eğitim olduğu için o eğitim mecburen sevgisizliği, acımasızlığı, egoistliği, bencilliği ve ateizmi peşinden getiriyor. Ortaokulda, lisede ve üniversitede öğrencilere tarih, biyoloji, felsefe, psikoloji, strüktür ve diğer derslerde ne anlatılıyor? Sizin atanız, geçmişiniz tesadüfler sonucu oluştunuz diyorsun. Çamurlu suda bir hücre tesadüfen oluştu. Ondan geliştiniz siz. Dolayısıyla Adem (as) ve Havva (as)’dan olmuş değilsiniz. Yani Kuran’ın anlattıkları doğru değil, dinlerin anlattıkları da doğru değil. Hiçbir din doğru söylemiyor diyorsun. E o zaman adam dinsiz olur işte ateist olur. Ateist olduğu için öfkeli olur. Sevgiyi bilemez, merhameti bilemez. Nasıl bir eğitim veriyorsan adam da öyle oluyor işte ve PKK’lı olur, komünist olur, şu olur, bu olur. Terörist olur. Allah esirgesin. Onun için Darwinist eğitimin durdurulması lazım. Bak bir satır, bir satır Darwinist eğitimde deniyordu işte Allah yarattı diyenler de var. Allah da demiyor. ‘Bir yaratan var diyen kişiler de var’ diyor. Onu da çıkarttılar. Onu çıkarınca tek yanlı muazzam bir ateist propaganda başlamış oldu. Bir satıra tahammül edemediler, bir satır. Bak ‘Allah yaratmıştır diyenler de var’ cümlesi çıkarıldı bütün kitaplardan. Bunun yerine sizin atanız bakteridir, tesadüfen oldunuz anlatımı hakim oldu. O zaman işte böyle insanlar oluşuyor. Bu büyük beladan, büyük felaketten, büyük hatadan hemen dönülmesi gerekir. Biz direnmesek Türkiye mahvolacaktı. Darwinizm’in pençesine düşecekti. Biz zor bela engelleyebildik.
Evet dinliyorum.
VTR: Merhabalar ben Şule. Acaba dostumuzu korumak için ona yalan söylemek gerekir mi?
ADNAN OKTAR: E tabii ki güzel yüzlüm yani belli ki kırılacak doğru söylediğinde. Sevgiyi korumak için, dostluğu korumak için yalan tabii ki söylenir. Ona maslahat denir. Yani aran açılacaksa bile bile niye yapıyorsun. Öyle şey olmaz. Mühim olan onun sevgisini devam ettirebilmektir.
Evet dinliyorum.
VTR: Erkekler olmadan kadınlar olabilir mi?
ADNAN OKTAR: Erkeklerin bir fonksiyonu pek yok işin doğrusu. Yani sevgiyi anlatan asıl kadınlardır. Sanatın, güzelliğin asıl kaynağı kadınlardır. Öyle aklı başında erkek dünyada o kadar yok, onu da söyleyeyim açık. Yani ben kadınlarla, birçok kişiyle konuşuyorum. Çok nadir yani çok çok nadirdir. Kadınların aradığı erkek aklı başında, dengeli, tutarlı, münasebetsizlik yapmayan, sevgi dolu, tutkulu, diğergam, egoistlikten bencillikten uzak, aklı başındanın en iyisini uygulayan insan anlamına gelir. E onu göremediğinde kadın tabii ki sıkılır, yapamaz.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Hüma Babuna ve Oktar Babuna 2 Mayıs 2018 saat 14:00-15:00 arasında Kanal 34’te “Yılmaz ve Güney ile Özel Konuklar” programına katılacaklar inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Yılmaz Güney, eskiden öyle bir artist vardı.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hayatı seviyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Hayatı, Allah'ı seviyorum. Allah'ın sevince zaten sonsuzluk, aklı başında insanın isteyeceği bir güzelliktir. Allah'ı sevince, her şeyi seversin. Dolayısıyla hayatı da seversin ama Allah'ı sevmiyorsan hayatın anlamı yok. Hayat, cehenneme döner yani ölü gibi yaşarsın.
Evet, dinliyorum.
VTR: Neden isminizi değiştirme gereği duydunuz?
ADNAN OKTAR: Harun Yahya'yı kastediyor değil mi? Harun, Hz. Musa (as)'nın yardımcısı, Yahya da İsa Mesih'in yardımcısı. Ben de Resulullah (sav)'a yardımcı olan naçiz bir kul olduğumu düşünüyorum, onu anlatan sembolik bir isim Harun ve Yahya. Harun Yahya ama Tevrat'ta bu kadar çok geçmesi hayret, Harun Yahya isminin. Yani şifreli olarak çok geçiyor.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Geçtiğimiz hafta New York'ta düzenlenen Yahudi Liderler Toplantısı’na katılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Filistin ve İsrail toplumu arasında yıllardır süregelen çatışma ve gerginliğin artık bitmesi gerektiğini vurguladı. Selman, Filistinlilerin artık ya barışması ya da çenelerini kapatmasının daha iyi olacağını belirterek herkesi şaşırttı. “Son 40 yıldır Filistinlilere birçok fırsat sunuldu ancak onlar tüm önerileri ellerinin tersiyle itti. Şimdi Filistinliler için teklifleri kabul etme ve anlaşma masasına gelme zamanı. Bunların hiçbirini de yapmıyorlarsa çenelerini de kapatıp sızlanmayı bıraksınlar” dedi.
ADNAN OKTAR: Hoppala yani hayır, barışı teşvik etmesi, savaşın durmasını istemesi güzel de o tarz böyle aşağılayan bir ifade onları mahcup eder tabii, çok rencide eder. Çok güzel gidiyor, bence daha hoş ifadelerle ifade ederse anlatacaklarını daha güzel olur.
Miraç'ta Hz. Peygamber, beşinci kata yükseltiliyor, Cebrail (as) kapıyı çalıyor, kapının bekçisi ile aralarında konuşma geçiyor. Kapıyı açıp içeri girdiğinde beşinci katta Harun ve Yahya bulunuyor. Bu ikisi Hz. Peygamber (sav)'e selam veriyor, merhaba hoş geldin diyorlar. Sonra altıncı kata yükseltilmiştir diyor. (Fütuhat’ı Mekkiye, Mehdi Risalesi İbn’i Arabi.) Bunu, İbni Arabi özel bir bölüm olarak almış, sırf bu bölümü. Yani bak halbuki birçok peygamber ile görüşmüş ama bunu sadece bölüm olarak almış. Bak, Miraç'ta Hz. Peygamber beşinci kata yükseltiliyor, Cebrail (as) kapıyı çalıyor, kapının bekçisi ile aralarında konuşma geçiyor. Kapı açılıyor, içeriye girdiklerinde beşinci katta Harun ve Yahya bulunuyor. O ikisi Hz. Peygamber (sav)’e selam veriyor ve merhaba ve hoş geldin diyorlar.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sizce darbeler son buldu mu?
ADNAN OKTAR: Türkiye için, Ortadoğu ülkeleri için biraz zor tabii. Darbe bir gelenek, Abdülhamid devrinden beri bir gelenek ve çok riskli, çok yanlış bir yöntem tabii. Halbuki demokratik yöntem akılcı olandır. Yani darbe çok anormal bir hareket. Fakat darbeye karşı, ben daha önce de söyledim “tedbir alınsın” dedim. Onu yeniden vurgulamak lazım. Bir kere, askere “adam öldür” dendiğinde, askerin bunu dinlememesi gerekir. Yani böyle emir olmaz. Çünkü cinayete teşvik var. Orada onun subayı, suçlu konuma düşmüş oluyor, subaya karşı tavır alması lazım yani tutuklaması lazım. Çünkü subayın, subaylığı gitmiş oluyor o zaman. Klasik katil olmuş oluyor. Adam öldür diyen adam katildir, onun tutuklanması gerekir. O subaya itaat edilmez. Ayrıca tank mank. Kardeşim, tankın çıkart aküsünü, sök kablosunu. Niye çalıştırıyorsun ya, ne mecburiyetin var, niye uçağı kaldırıyorsun? Sök kablosunu kalsın, dursun. Yahut niye benzin veriyorsun? Yani herkes elinden geleni yaparsa darbe hiçbir şekilde olmaz. Bir de çok kalabalık olması lazım, sokağa herkesin çıkması lazım. O zaman darbe zaten felç olur. Yani evinde… Ya kardeşim seni gelir evinden alırlar, aklını başına al, evde olur mu? Çık sokağa. Herkesin sokakta olması lazım. O zaman darbe felç olur, ilerleyemez, hiçbir şey yapamaz. Çünkü halk karşı olmuş oluyor. Halkın karşı olduğuna bakarak, görerek daha hala darbe diye bir şey olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Trafik kazalarını nasıl durdurabiliriz?
ADNAN OKTAR: Trafik kazalarını durdurmak için yakışıklım, tek yönlü yollar gerekiyor. Bir de geniş asfalt gerekiyor, geniş cadde gerekiyor. Tek yol var, arabaların biri gidiyor, biri geliyor yani çarpışmaması mucize. Mesela biz yolda giderken, bugün düşündüm yani mucize. Biz ara yoldan çıkıyoruz anayola, trafik lambası falan yok. Karşıya ben bir ayna koydurdum, oradan istifade ile biraz bir şeyler oluyor. Arabalar vızırcık atıyor, zor bela dengeyi sağlıyoruz. Her seferinde öyle ucu ucuna. Yani onların insafına kalmış oluyor, böyle bir şey olmaz. Geniş, ferah yollar olması lazım. Bir de sürat olmaması gerekiyor. Yani sürat olduğunda mecburen olur. Ben mesela düşünüyorum, biz Mercedes’le gidiyoruz, 220-230’la falan gidiyorduk. Yani eğer tekerlek herhangi bir şekilde fırlasa falan araba, en az 20 takla atar yani benim kanaatim 10-15 takla atar. Hiç şakası olmaz. Yahut yola bir hayvan falan sıçradığını düşün, araba mutlaka savrulur. Diyorum ya bir köpek falan çıktığını düşün, dana falan da fırlayabilir. Arabanın orada savrulmaması mümkün değil ve bütün arabalar birbirine girer. Yani süratte kaçınılmaz olay. Tabii bu şehirlerarası yoldaydı yıllar önce. Yani en az 25 yıl olmuştur, 20-25 yıl olmuştur. Şehirlerarası. Yine olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Peygamberimiz (sav) etkileyici miydi?
ADNAN OKTAR: Peygamberimiz (sav)’i hiç anlatmıyorlar. Halbuki o devrin en yakışıklı delikanlısıydı. Bak, Hz. Hatice hiç kimseyle evlenmedi. Yüzlerce kişi ona evlilik teklif etti. Oranın en yakışıklı delikanlıları teklif etti, en zenginleri etti, hiçbirini kabul etmedi ama Resulullah (sav)’ı gördüğünde âşık oldu Hz. Hatice. Kardeşim, öyle anlatılır gibi değil. Gözler simsiyah, beyazı bembeyaz böyle. Zaten bakan yani aklını atıyor neredeyse yani heyecandan dayanamıyorlar. Mesela kirpikleri uzun ve kıvrık, iki taraftan. Yani özel kirpikleri. Yukarı doğru kıvrık, aşağı alt kısımda kirpik zayıf olur normalde, güçlü Peygamberimiz (sav)’de. Hz. Hasan (ra)’da, Hz. Hüseyin (ra)’de de hepsinde var. Yani torunlarına da geçmiş. Mesela iri bir dudak, etli dudakları Peygamberimiz (sav)’in. Dişleri bembeyaz, süt beyaz. Omuzlar, pehlivandı zaten Peygamberimiz (sav). Yani ağırsıklet güreşçileriyle güreşen pehlivandı. Kolları kalın, elleri de öyle, iri elli. Ayakları da iri, kemikleri falan güçlü çok. Tabii burnu küçük ve doğan böyle hafif çekme burunlu. Sakallar pırıl pırıl simsiyah böyle çok güzel, düzgün, kibar. Saçlar, iki taraftan örgülü, üç örgü burada, üç örgü burada. Pırıl pırıl yani bebek gibi zaten yüzü çocuk yüzü gibi acayip güzel. Eti, bebek eti gibi çok. Son derece temiz yani çocukluğundan itibaren temiz. Hz. Hatice görünce âşık oluyor. Hz. Hatice teklif ediyor evliliği. Tabii, o teklif ediyor evlenelim diye. Peygamberimiz (sav) de kabul ediyor. Hz. Ayşe de öyle, çok beğeniyor ama çok kıskanıyordu tabii Hz. Ayşe, Peygamberimiz (sav)’i. Yani en kıskanç hanımıydı. Bayağı problem çıkıyordu o yüzden. Kaşları yüksekçe böyle hilal gibi, koyu böyle simsiyah kaşları çok güzel ve çok güzel konuşan, ses tonu çok güzel, hitabeti çok güzel. Böyle hikmetli, hayırlı güzel konuşan. Hayret hiç sinirlenmiyor ya mesela hiç ağzını bozmamıştır Peygamberimiz (sav). Yani insan sinirlendi mi ağzına geleni söyler birçok insan, değil mi? Hiç, sinirlendiğinde ağzını bozmuyor. Gayet kibar ve çok saygılı cevap veriyor, çok nezaketli cevap veriyor. Mesela karılarına karşı da hiçbir zaman için sert, keskin bir üslubu olmamış. Yani bu kadar kontrollü olması hayret yani maşaAllah.
Evet dinliyorum.
PINAR YADA: Sayın Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı’nın ne kadar hayırlı olduğu ile ilgili Twitter hesabından şöyle bir paylaşım yaptı; “Ağızları bozuk, anıları bulanık, adları bulaşık, ahlakları bozgun olanların suretleri ne olursa olsun, siretlerini gizleme ihtimali yoktur. Satır satır büyüyen, sadır sadır devletleşen samimiyet, milliyet, muhabbet, hürmet ve mensubiyet onuru her engeli yıkacak, her operasyonu alt edecektir. Adam gibi adam olan doğal dürtüsüyle değil, aklıyla, kalbiyle, fikriyle, imanıyla, cesaretiyle hareket edendir. Bu hareket bir kez başladı mı durmak, durdurulmak nedir bilmez, böyle bir ihtimal tanımaz. Hamd olsun, muazzam millet hareketi devrededir. Bu da Cumhur İttifakı’dır.” dedi.
ADNAN OKTAR: Bayağı güzel konuşmuş.
Evet dinliyorum.
VTR: Problemli çocuklara nasıl davranmalıyız?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, problemli çocuk diye bir şey olmaz ki. Ona saygı duyuldu mu hiçbir şey olmaz. Ama tabii aklı dengesi yerinde olmayabilir. O zaman ilaçla tedavi yapmak lazım. Ama çocuklar saygı duyulursa, değer verilirse, Allah korkusu, Allah’ın büyüklüğü ona öğretilirse bayağı dengeli, tutarlı olur. Üç yaşında bile çok aklı başında olur, dengesiz olmaz. Ama gucu gucu bilmem ne falan dalga geçer gibi böyle adam yerine koymayarak, yanında rahat rahat konuşarak, kaale almayarak o çok rahatsız eder tabii. Değersiz olduğu ona hissettirilirse çok rahatsız olur.
Evet dinliyorum.
VTR: Başkalarını da mutlu edip bundan haz almak varken neden herkes kendi mutluluğunu ister?
ADNAN OKTAR: Aferin benim bir taneme, aferin benim canıma, aferin benim güzel yüzlüme. Tabii ki en mutlusu odur. Sevdiğini mutlu etmektir. Sen mutlu olsan ne olur, olmasan ne olur. Karşıdaki mutlu olduğunda alınan zevk çok yüksektir. Bir insana iyilik yaptığında onun yüzündeki huzur, sevinç, neşe, o sevgi pırıltısı muazzam bir zenginlik. Yani belki yüz cihetle mutlu olmuş olursun. MaşaAllah benim bir taneme. Bir daha dinleyeyim bakayım.
VTR: Başkalarını da mutlu edip bundan haz almak varken neden herkes kendi mutluluğunu ister?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, herkes senin gibi ruh sahibi değil. Herkes senin gibi derin düşünemiyor, herkes senin gibi cennet için yaratılmıyor ki, inşaAllah cennet için yaratıldığın görüntüsünü veriyorsun. Dolayısıyla böyle insanlar şu an var ama kısa bir süre dünya hâkimiyet için Allah Hadi ismiyle tecelli edecek, bütün insanlara hidayet dağıtılacak. Bir süre bütün dünyada insanlar imanlı yaşayacaklar. Sırf Allah gücünü göstermek için bunu yapacak. Yani İsa Mesih'in gelişi ve Mehdi'nin çıkışı için Allah tarafından bir lütuf. Bak, insanlar hak ettiği için değil, dünyanın sonunun güzel bitmesi için. Hüsn-ü hatimesi için. Bütün insanlığa hidayet veriliyor, geçici olarak. Bir de Allah'ın gücünü görmüş olacaklar. Allah istediğinde nasıl insanlar iman ediyor, bunu görmüş olacaklar.
Evet dinliyorum.
VTR: Devrim için tek çözüm nedir?
ADNAN OKTAR: Devrim için tek çözüm yani komünist devrimi kastediyor değil mi? Yakışıklım, komünist devrim normalde kanlı bir devrim olur o yani kastedilen odur. Onun zemini kalmadı dünyada, ben acıyorum komünistlere. Gerçekten acıyorum yani o devirde 71’lerde falan onun bir felsefesi, bir havası vardı hakikaten. Onun bir romantizmi vardı. İşte Deniz Gezmiş’ler, Mahir Çayan’lar, Yusuf Aslan’lar onların, Che'nin resimleri. O söylenen marşlar falan ve cahil toplum, gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının meydana getirdiği muazzam boşluk. Darwinizm’in hâkim olmuş olması komünizmin müthiş avantajıydı, muazzam avantajıydı. Yani onlar köylü görüyorlardı diğer inançtakileri, komünistleri de ultra modern görüyorlardı. Dolayısıyla hakikaten muazzam bir zemin oluşturmuştu. Gençler için çok büyük bir sükseydi komünist olmak. Sonra yıllar geçti, 12 Eylül geldi falan, darbeler oldu. Hakikaten samimi olarak söylüyorum kızdırmak için değil, hakikaten acınacak hale geldiler. Yani askeri rejim akıl almaz ezdi onları ama asıl ben çok acımasız vurdum. Yani ben bunu onlara kötülük olsun diye yapmadım ama çok biçimsiz vurdum. Darwinizm’i yıkınca tamamen ayakları havada kaldı. O kadar acı bir konuma geldi ki komünizm, hakikaten kim olsa acıdı. Şu anda da acınacak haldeler hakikaten. Yani toplantı yapıyorlar, hiç içlerinden gelmiyor hiçbir yerde. Dünyanın hiçbir yerinde içlerinden gelmiyor, laf olsun torba dolsun. Bir tek Fransa'da biraz hafif çatışma ruhu var, o da kavgacı holigan gençler yapıyor onları da. Yani komünist gençliğin ruhundaki heyecan çok güzeldi. Dava aşkı çok güzeldi, fedakârlık ruhu çok güzeldi ama felsefe çok bozuktu. Ben onlara kötülük olsun diye bu amansız darbeyi vurmadım. Gerçekten yanlış yolda oldukları için vurdum ama bu kadar acınacak hale gelmelerinden gerçekten vicdanen çok rahatsızım yani. Bütün onların romantizmini, hayat anlayışını yerle bir etmiş oldum. Şimdi ona çözüm gösteriyorum. Diyorum bak yine düşüncenizi dağıtmayın, aynı inançta olun bunu İslam’la yapalım, Kuran'ın sevgi anlayışıyla, velayet sistemi ile yapalım. Daha mükemmel bir komünizm olur. Yani daha mükemmel bir anlayış olur. Kan yok, olay yok, devlet zoru yok. Severek insanlar birbiriyle kardeş oluyorlar, severek mallarını dağıtıyorlar, severek herkes birbirini koruyup kolluyor. Allah seviliyor, din seviliyor. Allah'a herkes muhabbet duyuyor. İnsanların vicdanı rahat, ahiret inancı oturmuş, çok güzel bir inanç. Yani komünizmin insancıl yönlerinin tamamının en güzel hali İslam'da var. Çünkü komünist şiddetle elde edilecek sosyal adalet dehşet verici. Adama “sana” diyorsun, “yemek vereceğim ama önce seni bir öldüreceğim” diyorsun. “Yerlerde sürüyeceğim, sel gibi kan akacak” diyorsun. Adam senin vereceğin yemeği ne yapsın ya, o kadar kanın üstüne? Ya “kızıl kan denizinin ufkundan bir kızıl güneş doğacak” diyorsun. Kızıl kan denizi, denizden bahsediyorsun deniz, kan denizinden bahsediyorsun. İslam'da böyle bir şey yok, biz kan denizini yok etmeye geliyoruz. Dolayısıyla o çocukların güzel dünyasını o yönüyle yıktığım için vicdanen rahatsızım. Yani ama haklıydım ve doğruydum ama bak ben onlara alternatifi de gösteriyorum. Kurtuluş alternatifini de gösteriyorum. Yoksa ben onların şevkini kırmak da istemezdim. Eğer Kuran'a dayalı olsalardı var gücümle desteklerdim. Ama Kuran'a, Allah'a, dine karşı olarak ortaya çıktınız. Mecburen sizi devirmem gerekiyordu fikren ve devirdim. Ama bu kadar kendinizi bırakacak, bu kadar mahvolacak bir durum yok. Akademide falan da baktım çocuklar oho çiçek çocuk oldular. Parkalar markalar gitti, o dönemde. Ya ne oldu size beş dakikanın içinde komünizmden vazgeçtiniz? Profesörler falan dindar oldu böyle Müslüman maşaAllah. Hasan Kaçan beş vakit namazında Müslüman oldu. O devrin komünistiydi Hasan Kaçan, benim arkadaşımdı akademide. Fikri Yavuz, felsefeci tam anlamıyla komünistti ve komünist propaganda yapıyordu okulda, Darwinist komünist propaganda yapıyordu. Çok sıkı Müslüman oldu, çok dindar âlim oldu. Gayet güzel Müslüman konuşmalar yapan efendim fıkıh âlimi gibi yani maşaAllah. Dolayısıyla vurdum mu çok biçimsiz vurmuş oluyorum. Yani elim ağır biraz ama hayırlı oldu, güzel oldu inşaAllah. Yine o ruhlarını bırakmasınlar, doğru yol tuttursunlar, devam etsinler.
Evet dinliyorum.
VTR: Erkeklerin saç ektirmesine nasıl bakıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, tabii görünüşü çok facia ilk başta ama ne yapsın çocuk şimdi. Saçı falan dökülmüş, kız diyecek ki yani bizim Türkiye’de çok çirkin kelimeler var bu saçı olmayanlarla ilgili. Yani çok acımasız insanlar. Eliyle başına şak diye vurmalar kafasına, işte pist havaalanı bilmem ne falan. Yani çok gaddarca yaklaşıyorlar. Onlar da korktukları için kurtulmaya çalışıyor. İşte şakağından falan alıp ekletiyor falan. Yine de kısmen kurtarmış oluyor yani bayağı. O acıyı onlara yaşatan insanlara karşı bir reaksiyon o. Eğer uğraşmazsa kimse onlarla, onlar da o zorlu azabın içine girmezler. Ama bence gerek yok, dökülüyorsa dökülmüştür saçı ne olur yani. Değil mi bilmiyorum. Ama herhalde son zamanlarda daha rahat, fazla ızdırap çekmiyorlar. Eskiden daha da ızdırap çekiyorlardı. Ya güzelleşsinler delikanlılar bir şey olmaz. Biraz erken yaşta dökülüyor çocukların saçları. Daha yirmi beş yaşında dökülüyor çocukların saçları. Yirmi beş yaşında, otuz yaşında. Bak altmış beş yaşındayım görüyorsunuz saçları cayır cayır.
GÖRKEM ERDOĞAN: Çok gür ve çok parlak maşaAllah.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Kaşlar simsiyah, kirpikler simsiyah elhamdülillah maşaAllah.
Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bazı kişilerin para karşılığı milletvekili adayı olmaya hazırlandığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “muhalefetin Soros’ları çoktur” ifadesiyle bu kişileri de hedef aldığı söyleniyor. Ankara kulislerinde konuşulan iddialara göre Türkiye 24 Haziran’daki seçimlere hazırlanırken on binlerce Euro maaş alan bazı kişiler aday olma bahanesiyle parti parti dolaşıyorlar. Soros'un CEO’ları olarak geçen bu kişilerin tek bir parti yerine Erdoğan karşıtı tüm partilerle temasta olması şüphelere neden oluyor. Ayrıca bu işadamlarının adaylık sürecinin belirli bir organizasyon görüntüsü verdiği de söyleniyor.
ADNAN OKTAR: Ya giriyorsa girsin. Onlardan hiçbir şey çıkmaz yani adres belli olur başka bir şey olmaz.
Evet dinliyorum.
VTR: Günahlardan dolayı üzülmek doğru mu?
ADNAN OKTAR: Aman sakın, aman sakın çok çok yanlış. Öyle bir şey yok, günahı meydana getirten de Allah'tır. Üzülmek çok çok yanlış, hatalı olur. Bilakis bir daha yapmamaya kararlı olmak gerekiyor o kadar. Öyle bir şey olmaz, o çok büyük hata olur.
Evet dinliyorum.
VTR: Daha temiz bir toplum nasıl olabiliriz?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, bir insanın ruh kalitesi gerekiyor. Adam kömüş gibi, camış gibi. Yani o ne temizlik ister, ne bilmem ne ister. Yani ruhu ölmüş, ceset yani perişan bir ceset. Eğitimde en önemli dikkat edilecek şey o kişinin Allah'ın büyüklüğünü derinlemesine kavraması. O çok hayati yani Allah'a inanıyor ama o Allah'ın büyüklüğünü derinlemesine kavrama olmadığında tevekkülü çok zayıf oluyor. Çok ürkütücü, kötü bir durum oluyor. Ama hayrettir o da tabii az insanda oluyor. Hâlbuki rahatça elde edilebilecek bir şey yani herkes bunu elde edebilir. Allah'ın büyüklüğünü iyi kavramak ve Allah'ın her şeyi yarattığından emin olmak gerekiyor.
Evet.
VTR: Gençler olarak evlenmeyi düşünmeli miyiz?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, özellikle senin gibi yakışıklıysa hiç bekletmemek lazım. Sana çok güzel bir kız alalım, sen çok güzelsin zaten. Çok güzel de bir kız alırsak en az beş tane çocuk peş peşe. MaşaAllah, Allah güzelliğini kat kat arttırsın, cennette kardeş etsin. Ya böyle güzel gençleri Allah Allah çevirip direkt devlet bana yetki versin, bunların hepsini evlendirtmek lazım. Al sana maaş diyeceksin, evse ev, arabaysa da araba. Gideceksin çok güzel de bir kızı bulacaksın, anasından isteyeceksin, babasından. Allah’ın izni, Peygamber’in kavliyle diyeceksin. En az da beş çocuk rica edeceksin. Çocuklara da biz bakacağız derdine düşmesin, yeter ki yapsınlar yani. Çok güzel yeni nesil ya bayağı güzeller. Ama özellikle bu güzel gençleri evlendirmek lazım. Zaten bunlar da güzel kızlarla evleniyorlar, öf netice şahane oluyor. MaşaAllah.
VTR: Hayalinizde olan bir iş var mı?
ADNAN OKTAR: Hayalimde olan iş, ben müteahhitlik benim anladığım iş. En güzel iş, herkese de onu tavsiye ederim. Egoist olsam tavsiye etmem, bak diyorum iyi para var müteahhitlik yapın diyorum. Her yeri şenlendirin ama güzel binalar yapmak lazım. Ucuz ve güzel.
VTR: Ben Ankara’dan Sadık. Suriyelilere Türk vatandaşlığı verilmeli mi?
ADNAN OKTAR: Çoktan verilmesi gerekirdi, üç milyon aslan. Çoktan verilmesi gerekirdi, otuz kere söyledim. Ne demek Suriyeli ya, Türkiye’ye geldiyse bizim evladımızdır. Türkiye'yi vatan olarak kabul ettiyse tamam, Türk’tür o yani.
Evet dinliyorum.
VTR: Gelmiş geçmiş en büyük insan kimdir?
ADNAN OKTAR: Din anlamında soruyor değil mi? Tabii ki Resulullah (sav)’tır. Hem kibarlığı, hem sabrı, hem sevecenliği, hem nezaketi, hem cesareti. Ya kardeşim it kopuk ordusu 600 kişilik ordu asker içine dalıyor. Bu ne bu ya? Bunu kim yapabilir? Kılıçla içlerini de alıyor, bir saat, bir buçuk saat orada çatışıyor sonra içlerinden aslan gibi çıkıp geliyor. Atatürk diyor Rahmetli ‘sırf bu iman etmek için yeterli’ diyor, ‘başka bir şeye gerek yok’ diyor ‘mucize olarak yeter’ diyor. Canım benim onu Taif’te kardeşim iki buçuk kilometre boyunca küfür, hakaret, taşlama ve tükürme. Pis iğrenç herifler bir de, akıl almaz iğrençler, akıl almaz iğrenç hakaretler ediyorlar ve her tür eline ne geçerse atıyor üstüne. Gayet sakin böyle efendice dimdik Allah'ı anarak yürümeye devam ediyor. Bunu kim yapabilir? Sırf bu bile peygamberliği için yeterli delil. İnsan dehşete kapılır öyle bir insan. Hiç vakarını bozmuyor.
Bak dünyalar tatlısının dediğine bak sen, o taşlamadan sonra denizin kenarına geliyor o sayfiye yeridir Taif deniz kenarı, orada rahat bırakırlar belki diye gitmiş, fakat en azgın saldırı orada olmuş. “Allah’ım kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hakir görüldüğümü ancak Sana arz ediyorum, Sana şikâyet ediyorum” diyor. Bütün halk nefretle yaklaşıyor. Peygamber (sav), bak dünyanın en güzel insanına. Şimdi Mehdi (as)’de de böyle olacaktır. Münafığı, iti, kopuğu, ahlaksızı bütün gücüyle alçakça Mehdi (as)’ye saldıracaktır anlayamadıkları için. Bak dünyanın en güzel insanını anlayamıyorlar görüyor musun oranın mikropları? “Allah’ım kuvvetsiz ve çaresiz kaldım” diyor çünkü ne yapabilir iki kişi. Yanında da o kölesi var. “Halk nazarında hakir görüldüğümü ancak Sana arz ediyorum, Sana şikâyet ediyorum” diyor bak görüyor musun kibarlığını, nezaketini? Hiç imanında, azminde, kararlılığında en ufak bir sarsılma yok gayet emin. Allah’ın dinini yayma konusunda gayet emin. “Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım herkesin hakir görüp de dalına bindiği çaresizlerin Rabbi ancak Sensin. Benim Rabbim de ancak Sensin, Sen beni kötü huylu yüzsüz bir düşmanın eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin” diyor bak “kötü huylu, yüzsüz” münafıklar falan biliyorsunuz yüzsüz ve çok ahlaksızdırlar. Bak “onların eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin” diyor. “Allah’ım yeter ki senin gazabına uğramayayım.” Yani Senin dargınlığın benim için çok önemli diyor. Onlar ne yaparsa yapsın ben etkilenmem, en tehlikelisi odur. “Ne çekersem ona katlanırım. Fakat Senin af ve mağfiretin bunları bana yaptırmayacak kadar geniştir.” Yani ben onların her türlü azabına, gazabına dayanırım. Yeter ki Sen bana darılma diyor. “Allah’ım Senin gazabına uğramaktan, ilahi rızandan uzak durmaktan, Senin o zulmetleri aydınlatan ve ahiret işlerini yoluna koyan ilahi nuruna sığınırım.” Asıl olan bu ben Seni darıltmak istemem diyor. Ne yapıyorlarsa yapsınlar diyor. “İlahi rızandan uzak durmaktan çok çekinirim” diyor. “Senin o zulmetleri aydınlatan ve ahiret işlerini yoluna koyan ilahi nuruna sığınırım” diyor. Senin gücüne sığınıyorum diyor. “Allah’ım Sen razı oluncaya kadar affını diliyorum. Allah’ım her kuvvet ve her kudret ancak Seninle kaimdir.” Her şeyi yaratan Sensin diyor. Bu tabii bâtıni ve ledüni bir açıklamadır aynı zamanda, bak “her kudret ve her kuvvet” kasten söylüyor Peygamber (sav). Yani onlara da o gücü veren Sensin diyor. “Ancak seninle kaimdir” her türlü netice Seninle mümkün olur diyor. O kölesinin yanında elini kaldırarak bu duayı yapıyor sesli olarak. Köle de ezberliyor duayı.
İmam Caferi sadık (as) Muhammed Suresi 30. ayeti açıklayarak şöyle diyor, Muhammed Suresi 30’da Cenab-ı Allah “suçlular (münafıklar) çehrelerinden tanınacak” ayeti hakkında şöyle buyurdu; “Allah onları tanır.” Münafıkları zaten bilir. “Lakin bu ayet Kaim Muhammed Mehdi hakkında nazil olmuştur. Mehdi münafıkları çehrelerinden tanıyacak ve ashabıyla birlikte onları manen darmadağın edip perişan edecek.” (Şeyh Muhammed bin İbrahim Numani, Gaybeti Numani sayfa-283)
Evet dinliyorum.
VTR: Merhaba ismim Bahattin. İnsanlar arasındaki ilk bakış neden önemlidir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii dostane bir bakış konuyu bitirir. Zaten ilk o bakışla konu vuzuhata kavuşmuş oluyor. Ondan sonrası detaydır artık. Mesela ben bir kadınla karşılaştığımda gözündeki ifadeye bakarım, ilk bakışta sevdiğini hissedersem bitti. Erkekler arasında da mesela dostane, saygı dolu bir üslup varsa o devam eder. Ama nefretle yaklaşıyorsa adam manyaktır. Şakası olmaz onun. Kadın da nefret doluysa o da manyaktır şakası olmaz. Çok dikkatli olmak lazım.
Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Haber Vaktim’den Halil Mert açık olarak İngiliz derin devleti ifadesini kullandığı “Kraliçe’nin adamları 300 yıldır etkinler” başlıklı bir yazı yazdı.
ADNAN OKTAR: Tebrik ediyoruz aferin. Bu bizim işte başarımız. Bütün Türk aydınlarını İngiliz derin devletine karşı aydınlattık. Devlet aydınlandı, hükümet aydınlandı, yazarlar aydınlandı, herkes aydınlandı ve bela elhamdülillah savulmuş oldu. Buna vesile olan sadece biz olduk. Rusya da uyandı, İran da uyandı. Bütün bölge uyandı İngiliz derin devletine karşı. Evet.
GÖRKEM ERDOĞAN: Yazısının bir bölümü şöyle “İngiliz milletler topluluğu üyesi ülkeler politik ve ekonomik anlamda hala İngiltere’ye bağlı. Yani Kraliçe yaklaşık 2 milyar insanı yönetiyor. İngiltere’ye bağımlı bu ülkeler o ülkelerdeki yerel elitler eliyle yönetiliyor. Bir başka deyişle İngiliz derin devleti tıpkı koloni döneminde olduğu gibi günümüzde de hâkimiyeti altına almak istediği topraklarda İngiliz çıkarlarını savunacak bir bilgi akışını sağlayacak çeşitli ajanlar ve işbirlikçiler ediniyor.”
ADNAN OKTAR: Aynısı tabii, çok iyi olmuş.
Evet dinliyorum.
VTR: İstanbul’da neden bu kadar çok kedi var?
ADNAN OKTAR: Canımın içi o Mehdi (as)’ye karşı karşılama komitesi onlar. Mehdi (as)’yi sevdikleri için gelmişlerdir. Allah Mehdi (as) için onları göndermiştir. Yoldaki ağaçlara bakıyorum, asırlık ağaçlara hep Mehdi (as)sevgisinden ecdad onları zamanında hep yerleştirmiş. Camiler yapmışlar, saraylar yapmışlar Mehdi (as) sevgisinden İstanbul’u gelin gibi süslemişler. Geldiğinde rahat etsin diye. Konu bu. Bolca da kedi üretmişler ki geldiğinde kedileri sevsin diye. Çünkü Resulullah (sav) kedileri çok seviyordu. Mehdi (as) ile ilgili başka hadisler de var. İma edeceksin falan diyecekler onun için söylemiyorum.
Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey Taksim Meydan’ında metro çıkışında oturan bir kedinin görüntüsü var. Bu kedi, dünyanın en rahat kedisi olarak yabancı basında da yer aldı.
ADNAN OKTAR: Helal olsun, namın yürüsün. Bütün millet dikkat ediyor. Çok komik. Ama inanılır gibi değil oraya yer yapması.
VTR: Mehdi (as) geldiği zaman en çok kim sahip çıkacak ona?
ADNAN OKTAR: En çok sahip çıkacak olan Allah’tır tabii. Allah da bütün insanların kalbini, ruhunu kontrol altına aldığı için Allah kalplere vahyedecek. İnsanlar kalbe vahiy geldiğinde aksini yapamaz. Hep Allah’ın vahyine göre hareket ediyor insanlar. Yani şöyle düşünün; bir şehrin elektrik sistemini düşünün şartel kapandığında bütün şehir karanlığa bürünüyor değil mi? Şartel açıldığında bütün şehir aydınlanıyor. Allah onu kapattı, simsiyah karanlık ve deccaliyet oldu. Şartel açıldığında da her yer aydınlanmış olacak. Buna kimse direnemez. Hiç kimse direnemez. İnsanların gönlüne kalmış bir şey olmaz bu.
Evet.
VTR: Şeytan cehennem ateşinden mi yaratılmıştır?
ADNAN OKTAR: Yok yakışıklım Allah ‘ateşten yarattım’ diyor. Bir nevi elektrik öyle düşünebilirsin. Yani o hava atmaya kalkıyor ama çok densizliğinden şeytanın. Herhangi enerji, enerjiden yarattım diyor Allah. Zaten her yerde var enerji. Topraktan yaratıyor, toprağı beğenmiyor. Bak şimdiki Darwinist kafadakiler de öyle. Kokuşmuş toprak diyor onlar da toprağı beğenmiyor. Hâlbuki Allah kokuşmuş demiyor toprağa. Salsalin; balçıktan, temiz balçıktan yani porselen balçığından yarattım diyor.
VTR: Aza kanaat etmek doğru mudur?
ADNAN OKTAR: Yok yok delikanlım olur mu? Hiçbir zaman için kanaatkâr olmayacak Müslüman. Her zaman sevabın çoğu, her zaman malın çoğu, her zaman paranın çoğu, her zaman hayrın çoğu çünkü ne kadar çok kazanırsa insan, ne kadar zengin olursa o kadar güzel hizmet eder. Ya niye, sevdiklerimize saray gibi hayat yaşatalım ne demek kanaatkârlık? O İslam’a sokulan büyük bir fitnedir. İslam’a sokulan çok büyük fitne. Kanaatkâr oluyor evin zemin katında bütün ömrü orada geçiyor. Kötü bir eski elbisesi oluyor 30 sene onu giyiyor. Kanaatkarım diyor nerde görüyorsun onu, nerde görülmüş böyle bir şey? Cennetin en yükseğini isteyeceksin, sevabın en fazlasını isteyeceksin ve en fazla hayrı yapmaya çalışacaksın. En zengin olmaya çalışacaksın, en yüksek kültürü elde etmeyi, en yüksek kaliteyi, en güzel sanat anlayışını elde etmeye çalışacaksın. Kanaatkarlık adı altında İslam alemini mahvettiler, çok büyük bir tehlike, büyük bir fitnedir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: İşte süper yakışıklı, ünlü, şöhret sahibi, süper karizmatik, çok akıllı ama samimiyet doğru canım öbürleri de doğru ne var. Evet, ben yakışıklımı bir daha göreyim.
VTR: Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım özet olarak söylersek çok samimiyim ben ve deliyim yani alenen deliyim ama kendime de zararım yok kimseye de zararım yok yani faydalı deliyim ben, Allah’ın delisi tabir edilir. İman delisiyim, İslam’ın delisiyim, Allah’ın delisi olmanın da benim için büyük bir nimet olduğuna inanıyorum, coşkuluyum, ufkum büyük, heyecanlarım büyük, hayatı coşkulu yaşarım, sanatçıyım, deli aşka inanırım, derin tutkuya inanırım. Monoton sakin bir hayatı asla kabul etmem.
Evet, dinliyorum.
VTR: Çok konuşan çok mu bilgilidir?
ADNAN OKTAR: Ama sen çok güzelsin bu çok önemli, hayret edilecek şekilde güzelsin ve asil ve heybetlisin sen. Görünüşün çok muhteşem. Allah sana çok uzun ömür versin, hidayet versin, seni cennetiyle şereflendirsin. Çarpıcı güzelliğe sahipsin maşaAllah, inşaAllah cennette beraber oluruz dost oluruz çok istiyorum inşaAllah. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Çok konuşan çok mu bilgilidir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm çok konuşan sadece samimidir bence çünkü konuşmayan adam çok tehlikelidir. Diyor ki ‘ben konuşmaktan hoşlanmam dinlemekten hoşlanırım’ yani ben sipere girdim sana bir şey yapacağım açığını bulursam çökeceğim bekliyorum; anlamı bu. Ama çok kafa şişirenler de Allah esirgesin çok facia ben öyle şeylerde ‘şimdi geliyorum’ falan diyorum. Yani bir yarım saat ara verip sonra gelirseniz, sonra yine böyle bir yarım saat ara verip o şekilde kurtulabilirsiniz, ben pratik yolu öyle buldum size de tavsiye ederim. O kadar konuşma iştahı nerden geliyor? Ve o kadar çok bilgiye ihtiyacımız olduğunu nerden biliyor? Bize çok iyilik yapmak gerektiğine inanıyor ve bol bol konuşuyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Meyvedeki şeker zararlı mıdır?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini nasıl temiz yüzün senin? Ne kadar güzel gençler hep böyle güzeller, Allah’a hamd olsun. O kadar seviniyorum ki bu kadar güzel olmalarına. Meyvede fruktoz bulunuyor değil mi? Tabii fazlası vücut için toksin, karaciğer fruktozla karşılaştı mı onu yağ hücrelerine dönüştürüyor mesela fruktoz, ürik asit üretimini de artırıyor. Gut hastalığı, böbrek taşı hastalıkları falan hipertansiyonun kötüleşmesi gibi durumlara sebep oluyor sakat iş. Onun için bol bol meyve yemek doğru değil hatta Kuran’da ona işaret var ‘yasak olan meyveden yedi Adem’ diyor ya. Bol meyve yemek insanların ömrünü kısaltıyor, uzun ömürlü olmak için bol bol meyve yiyin diyor ama adamın bilakis ömrü kısalıyor. Şeker çok büyük bir zarar, çok büyük bir tehlike mutlaka kurtulmak lazım şekerden. Benim güzel yüzlümü bir daha göreyim.
VTR: Meyvedeki şeker zararlı mıdır?
ADNAN OKTAR: Allah sana çok uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin güzel yüzlüm. İnşaAllah cennette birlikte oluruz, çok samimi yüzündeki ifade çok güzel.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sürekli mutlu olmak için neler düşünmeliyiz?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, bir kere üzülecek şey bulmak konusunda genç kızlar çok yetenekli, bir kere kendileri ile ilgili kusur bulma yetenekleri çok yüksek. Mesela diyorum ki çok güzelsin, yok diyor güzel değilim. Niye? Kaşımın bir tarafı biraz daha eğri diyor, hakikaten bakıyorum biraz eğri yani ama söyleyince fark ediliyor. Zoruna ne oluyor, neden kendinde kusur ararsın? O karşı tarafa telkin tarzında da uygulanırsa, bu sefer daha da beter oluyor durumu hiç yapmamaları lazım. Hep kendini güzel görmesi lazım, hayır gözüyle bakması lazım, kendini güzelleştirmesi lazım fakat en önemlisi Allah’la iyi bir bağlantı ve Allah’ın büyüklüğünü aklından hiç çıkartmamak, onun vereceği bereket ve nur tarif edilemez. Allah bir insanı destekledi mi onu kimse yenemez. Mesela Mehdi (as) öyledir, İsa Mesih (as) öyledir, Resulullah (sav) öyleydi. Allah’ın desteğini aldılar kimse yenemiyor. Ordunun içine girmiş 600 kişinin içine girmiş, orda rahatça şehit edilebilir olamıyor olmuyor elhamdülillah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhabalar. Eğitimsiz toplumlarda üstünlük ölçüsü nedir?
ADNAN OKTAR: Eğitimsiz toplumlarda üstünlük ölçüsü paradır. İlhan Selçuk’un bir yazısı vardı “bizim sanatçımız var, yazarlarımız var” işte şu var bu var. Sayıyor “balerinlerimiz var” falan “Sağın neyi var?” diyor. “Parası var” diyor. Çok ağrına gitmiş. Halbuki sağın da sanatçıları var ama kızdığı için öyle söylüyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: İnsanlar neden intihar eder?
ADNAN OKTAR: O an şuuru kapandığı için. Yoksa kimse öyle bir şeye cesaret etmez. Bir de umutsuzluğa düşüyorlar “Hiç kimse bizi sevmiyor, beni sevmiyor” falan feşmekan. Halbuki bir parça moral destek sağlansa hemen konu hallolur. Otuz kere söyledim. Genç kızlara akıl almaz sinirleniyorum. Aslan gibi genç kız ufacık bir şeye sinirlenip intihar ediyor. Ya söylesene ara birini “ben intihar edeceğim, ne diyorsun?” de bir konuşalım on dakika. Kesin vazgeçirtirim. Ama kendi kafalarına göre odaya kapanıyor ailesi de ilgilenmiyor. Üç gün bir adam odaya tek başına kapanıyorsa bunda bir şey yok mu? İşte diyor “kız içine kapandı.” Kardeşim bela gelecek işte belli. Allah Allah. Bembeyaz olmuş eli, yüzü belli ki aklı gitmiş bir şey yapacak. Al çıkart oradan götür bir yere götür. Mesela al Kuşadası’na götür, Fethiye’ye götür arkadaşlarıyla falan düğüne, eğlenceye götür. Aç bir şey yap. Yahut konuşulur. Dinden, imandan, İslam’dan konuşmak çok rahatlatır yani.
Evet, dinliyorum.
VTR: Siz ve arkadaşlarınız gerçekten Müslüman mısınız?
ADNAN OKTAR: Müslüman demek Allah'a inanan, hanif olan, tevhit inancında olan, Allah'ın dinine inanan insan demektir. Tabii ki aklı başında insan olduğumuza göre bir yaratıcı açık görülüyor. Bu yaratıcıya aklı olan herkesin inandığı gibi Müslüman olarak tabii ki inanıyoruz. Böyle bir güç de insanları yalnız bırakmayacağına göre. Mutlaka onlardan bir şey isteyeceğine göre. Onların vasfını onlara bildireceğine göre, din de gerçek olduğuna göre. Dine de tabi oluyoruz Peygamberimiz (sav) yalan söyleyecek peygamber değil. Ve dediklerinin doğru olduğunu da görüyoruz. Bilimsel açıdan da doğru olduğunu görüyoruz. Her yönden doğru olduğunu görüyoruz. O yönüyle de dine de inanıyoruz. Çünkü Allah'a inanan mutlaka dine inanır. İkinci bir ihtimal olmaz. O zaman Müslüman olmuş oluyoruz tabii ki elhamdülillah. Yani deist veyahut ateist falan değiliz. Allah'a şükür. Ve deist ve ateist sistemi de dünyada tek ortadan kaldıracak gücüz. Deist ve ateist sitemin tek dayanamayacağı güç biziz. Deizm ve ateizmi darmadağın edecek tek güç de biziz. Ve Darwinizm’i yıkarak da bu konuda en etkili olan da biz olduk. Dünyada ve Türkiye’de çoktan ateizm, deizm hakim olacaktı. Bu belayı ortadan kaldıran tek gücüz elhamdülillah.
Biz olmasak deizm, ateizm şu an dünyayı almıştı. Çoktan hakim olmuştu. Türkiye'yi de alırdı. Bütün dünyayı da alırdı. Çünkü Nurcular falan herkes Darwinist olmuştu. Olay bitecekti Allah esirgesin. Bir yanda hurafeyle karışık bir din anlayışı, Darwinist din anlayışı bir yanda ateist, Darwinist sistem rahatça galip gelirdi. Ama Allah hizbi galip geldi. “Hizbu’l galibun” diyor Allah. “Allah hizbi galip olandır” diyor. Galip geldik elhamdülillah. Münafığına, kafirine, dinsizine, imansızına, İngiliz derin devletine bütün güçleriyle uğraştıkları halde yavuz destroyeri gibi yara yara gidiyoruz elhamdülillah. Ciyak ciyak bağırıyorlar. Hoplata hoplata devam ediyoruz inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Güney Kore Devlet Başkanı ve Kuzey Kore Lideri Kim Jong’u Cuma günü ateşkes köyünde el ele tutuşarak sınırı geçmeleri ve bir deklarasyon imzalamaları sonrasında her iki liderin de Nobel Barış Ödülü için adı geçmeye başladı. Ancak Güney Kore Devlet Başkanı Moon ödülü kendilerinin değil Trump’ın alması gerektiğine dair bir açıklama yaptı.
ADNAN OKTAR: Üstüne de tereyağlı pilav yesin.
GÖRKEM ERDOĞAN: Şöyle söylemiş. “Ödülü ABD Başkanı Donald Trump alabilir. Bizim almamız gereken tek şey barış” ifadesini kullanmış. Güney Kore ve Kuzey Kore liderlerinin barış görüşmesinde çekilen fotoğrafları bu şekilde.
ADNAN OKTAR: Zeytinyağlı, tereyağlı pilav yesinler içi rahatlayacak. Uzatmaya gerek yok işte üçünüze de birer tane versinler. Bayağı sevinirsiniz.
“İmam Mehdi (as) karşısına dağlar bile dikilse onları ezip geçecek. O dağlarda kendisine yol bulacaktır” diyor. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39) Demek ki iti kopuğu, münafığı, üç kağıtçısı karşısında dikilecek.
Resulullah (sav) diyor ki “İmam Mehdi (as) içinizdeki en geniş sığınaktır, içinizde ilmi en çok olandır, dostlarını, sevdiklerini en fazla arayıp sorandır. Allah’ım onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl.” Bak “Allah’ım” diyor Resulullah (sav) söylüyor “Onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine” hüzünlerin “hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetimin dağınıklığını onunla topla. Eğer Allah seni muvaffak kılarsa Mehdi (as)’ın biatına koş (ona tabi ol) ve Mehdi (as)’dan asla vazgeçme. Eğer muvaffak olur da, ona” Mehdi (as)’a “ulaşır, hidayet bulursan ondan asla vazgeçme.” Ve diyor ki Peygamberimiz (sav) “ah” diyor ve eliyle göğsünü göstererek, “onu ne de çok görmek isterdim” diyor. Görüyor musun Resulullah (sav)’ın muhabbetine bak.
VTR: Ben Şamlıyım. Müslüman ülkeler ne zaman birleşecekler?
ADNAN OKTAR: Aslanım benim, güzel yüzlüm benim. Deki ‘İmam Mehdi ne zaman çıkacak?’ de. Mehdi’siz İslam aleminin birleşmesini Allah haram kılmış. Yüz elli yıldan beri uğraşıyorlar asla olmadı ve olmaz. İllaki İmam Mehdi (as)’a nasip olacak.
Evet, dinliyorum.
VTR: Süt ve süt ürünlerinden hangisini seversiniz?
ADNAN OKTAR: Bak mühim bir şey söyledin. Çok çok önemli bir şey söyledin. Ankara keşkülü çok acımasızdır çok çok acımasızdır. Ve sütlaç. Şahane bir yiyecek şahane yiyecek. Sırf sütlacı insan yemek niyetine öğün olarak onu değerlendirebilir. O kadar. En güzelleri bu ikisidir. Atasıdır bunlar. Evet, sütlü tatlıların atası keşkül ve sütlaçtır. Ankara keşkülü ah canım kardeşim nasıl anlatayım olayı. Dokundururduk her yeri titrer mübarek. Krater gibi olurdu üstü, bir kaşık ceviz korlardı üstüne. Onu nasıl bitirdiğini insan hatırlayamaz bile.
Evet, dinliyorum.
PINAR YADA: Türkiye’de 24 Haziran’da yapılacak seçimler İngiliz medyasında da geniş yer bulmaya başladı. Ülkede yayın yapan Financial Times Gazetesi’nde çıkan yazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan açık bir şekilde hedef gösterildi. “Batılı ülkeler Erdoğan üzerindeki baskıyı çok daha önceden artırmaya başlamalıydı” denildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri kazanmasının Türkiye için durumun daha da kötüye taşıyacağı ifade edildi.
ADNAN OKTAR: Yok canım kardeşim Tayyip Hoca kanalıyla İslam dünyaya hakim olacak. Türk Birliği olacak, İslam Birliği olacak. Tek savunan lider de o şu an. Kabadayı ve koçyiğit sonuna kadar destekleyeceğiz. Sırf Türk birliğini savunduğu için, sırf İslam Birliği’ni savunduğu için destekleyeceğim. Bak sırf İslam Birliği’ni savunduğu ve Türk Birliği’ni savunduğu için destekleyeceğim. Hiç uzatmalarına gerek yok ve seçimin ertesi günü cumhurbaşkanı, geçmiş olsun. İngiltere hiç alerjiye kapılmasın onlara kortizon iğnesi yapacağım. Tabii doktor kontrolünde.
Evet, dinliyorum.
VTR: En büyük hayaliniz ne?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bu ne güzellik böyle? 1960’ların kadınlarına benziyorsun çok çok güzelsin. En büyük hayalim İslam’ın dünyaya hakim olması. Allah bunu göstermeden canımı almasın. İnşaAllah. Çok önemli İslam’ın dünyaya hakimiyeti. “Din Allah’ın oluncaya kadar” diyor Allah “fitne yeryüzünden kalkıncaya kadar mücadele edin.” Yani Mehdiyet oluşuncaya kadar. Nur Suresi 55’te de Allah “kesinlikle dininizi dünyaya hakim edeceğim” diyor “her yönüyle de hakim edeceğim, korkuların ardından sizi güvenliğe kavuşturacağım” diyor. Yani ne münafık olacak, ne üçkağıtçı, ne sahtekar olacak hepsini tertemiz edeceğim diyor. Dini de hakim edeceğim diyor.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: AK Parti GENAR Araştırma tarafından yapılan ankette GENAR Başkanı İhsan Aktaş “Son yaptığımız araştırmada AK Parti ve MHP’lilere ‘Cumhur İttifakı’ndan memnun musunuz?’ diye sorduk. AK Partililerin yüzde doksanı MHP’lilerin yüzde sekseni memnun. Bu da demektir ki günden güne MHP tabanı Cumhur İttifakı’na oy verecek kıvama geliyor” ifadelerini kullandı.
ADNAN OKTAR: Kıvamı var mı bu zaten şart olan bir şey ne demek kıvamı? Devlet menfaati için, millet menfaati için bunun dışında bir yol olmaz. Öbürü fitne fücur, kavga demektir. Veyahut zarar demektir veyahut bereketsizlik demektir. Veyahut karmaşa demektir her şey demek olabilir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hayat bir mücadele midir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım ne şahane tarz yapmışsın sen böyle mükemmel olmuşsun çok çok güzelsin maşaAllah. Mücadeleden kasıt; imtihandır. Yani Allah insanları yetiştirmek için mücadele ortamı meydana getiriyor yoksa durgunluk olur, ölüm olur, madde ölür. Atomlar ölür, hayat ölür. Hayatın canlanması için mücadele gerekir. Mücadele de insanı yetiştirir, mükemmelleştirir, güzelleştirir, sevgiyi bulmasını sağlar, sevgide derinleşmesini sağlar.
Evet, dinliyorum.
VTR: İçki içiyorum diye beni yadırgamaları günah mıdır?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım yadırgama değil de belki sana zarar gelmesin diye sana şefkat duyuyorlardır güzel yüzlüm. İçki çünkü hakikaten tahrip edici bir şey. Ne gerek üzüm suyu iç, meyve suyu iç. Aslan gibi delikanlısın. Çok keskin bir madde, çok tahrip edici madde. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.
VTR: İçki içiyorum diye beni yadırgamaları günah mıdır?
ADNAN OKTAR: Tabii ters davranıyorlarsa, kötü davranıyorlarsa günah tabii zulümdür, vicdansızlıktır ama merhamet edip seni koruyup kollamaları güzel olur. Aslan gibi, nur gibi delikanlısın. Sana Allah zarar getirtmesin. İçkinin bir anlamı yok ben biliyorum gördüm, duydum, hissettim, yaşadım. Kesinlikle tavsiye etmem zararlı bir madde.
Evet, dinliyorum.
PINAR YADA: Süslü kuşlar.
ADNAN OKTAR: Allah Allah ne kadar güzel hayvan. Evrimle falan bunun ne alakası var. Alenen süs koymuş Allah. Sırf şu Allah’ın varlığına delil. Hayvanın aleyhine bu. Hayvanın düşmanlarına hedef olmasını sağlar. Ama Allah onu özenli bir şekilde süslemiş ve çok karmaşık ve zor bir süs. Çok özenli bir süs, simetrik ve çok düzgün.
Evet, dinliyorum.
PINAR YADA: ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak’ta terör örgütü DAEŞ’e yönelik yürüttüğü büyük askeri operasyonun sona erdiği bildirildi. Dillon, koalisyon güçlerinin Irak’taki misyonunun farklı bir evreye girdiğini ancak hedefin değişmediğini kaydetti. Amerika Bağdat’taki karargahını kapattı ama Irak’tan tamamen çıkmıyor. Amerikan askerleri burada yerel güçlere eğitim, danışmanlık ve donanım dersleri vermeye devam edecek.
ADNAN OKTAR: Yani orada kavga devam edecek demektir. Suriye’yi zaten mahvettiler kavga da bitmez. Yani ben söylüyorum Mehdi (as) çıkıncaya kadar ne Irak’ta ne Suriye’de asla huzur olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Benim ismim Zayniddin. Ben Afganistan Türkmen’iyim. İnsan kendi dilinde ibadet edebilir mi?
ADNAN OKTAR: Tabii ki eder güzel yüzlüm ama çok kolay. Sırf ‘Allah Allah’ diye bile ibadet edebilirsin. Sırf Allah demek bu kadar zor mu? ‘Ya Rabbi ben Seni çok seviyorum, Allah’ım ben Seni çok seviyorum’ bu şekilde de namaz kılabilir. Mühim olan Allah’ın anılması, namaz Allah’ın anılmasıdır.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sınavlar gençleri neden bu kadar zorluyor?
ADNAN OKTAR: Canımın içi çok zor sorular karmakarışık. Beyin salatası gibi sorular. Onlar tabii ki zorlar. Gece gündüz okuması gerekiyor, araştırması gerekiyor. Ama hayır oluyor güzel yüzlüm hem zekaları gelişiyor hem beyin gelişiyor. Hem muhakeme yargıları gelişiyor hem genel kültürleri gelişiyor. İyi oluyor Mehdiyet’in güzel nesli yetişmiş oluyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Çocuklara bitki ve hayvan sevgisini nasıl kazandırabiliriz?
ADNAN OKTAR: Aferin benim canıma, aferin benim güzel yüzlüme. Bitki ve hayvan sevgisini. Tabii önce Allah sevgisi olacak. Allah’ın büyüklüğünü kavramak olacak o zaman yıldırım hızıyla insan sevgisi, hayvan sevgisi, bitki sevgisi, dağlara taşlara sevgi, böceklere sevgi. Her şeye sevgi olur. Ama Allah sevgisi olmayınca telkinle hiçbir netice alınmaz.
Dinliyorum.
VTR: Cumhurbaşkanı Erdoğan sizce Mehdi’yi tanıyor mu?
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam Mehdiyet’in aslanıdır tabii ki Mehdi’nin çıkacağını bilecek bir kültürle yetişti. Erbakan Hocamız zaten Mehdi’yi bekliyordu. Milli Selamet Partisi’nin vasfı oydu. Erbakan Hocam açıklamıştı, en başında açıklamıştı. Oğlu da her zaman söyler bütün Milli Selamet Partililer bilir. Milli Selamet Partisi’nin amacı Mehdi için Türkiye’yi hazır etmektir. Tayyip Hocam da o ortamda yetişmiş bir delikanlı. Dolayısıyla tabii ki Mehdiyet’in devrine girdiğimizi biliyor. Onun için 2023 tarihini veriyor. Mehdiyet’in tarihi o. 2053 Mehdiyet’in tarihi, 2071 Mehdiyet’in tarihi. Velilerin bildirdiği tarihler bunlar. Hadislerin bildirdiği tarihler. Ve bütün anlatımı, İttihad-ı İslam zaten Mehdiyet’tir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Nurdan. Etrafımdaki sevdiğim insanlara benden daha yakın olan birilerini gördüğümde bunu çok kıskanıyorum. Bunu nasıl törpüleyebilirim?
ADNAN OKTAR: Ah canımın içi, ah benim güzeller güzelim. Haklısın sen. Çünkü çok çok güzelsin sen canımın içi. Seni en çok sevmeleri lazım. Makul olan bu. Şu kaşların güzelliğine bak. Şu burnun güzelliğine, gözlerin güzelliğine bak. Sen varken başkasını seviyorsa bir insan bir problem vardır. Hayır onları da sevsin ama sen en çok sevilmen lazım. O zaman adalet yerini bulur. Seni bir daha göreyim.
VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Nurdan. Etrafımdaki sevdiğim insanlara benden daha yakın olan birilerini gördüğümde bunu çok kıskanıyorum. Bunu nasıl törpüleyebilirim?
ADNAN OKTAR: Çok önemli. Senin güzelliğin ve tavrın, sevgi anlayışın çok yüksek olduğuna göre en yüksek sevgiyi hak eden sensin. Kıskanma değil de adaletsizlik olduğu için şaşırıyorsun. Bu adaletsizliği kabul edemem ben de. En çok sevilecek olan sensin ve ben de seni en çok seviyorum. Seni de herkes en çok sever. Her zaman da en çok sevileceksin. Allah sana çok uzun ömür versin. Cennette de Allah kardeş etsin. Bu güzelliğinle inşaAllah sonsuza kadar yaşarsın ve inşaAllah seni sonsuza kadar görürüm. Bayağı güzel değil mi? MaşaAllah.
Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Belçika’daki kardeşlerimiz bugün bir araya gelerek iman hakikatleri, İngiliz derin devletinin dünya üzerinde uyguladığı politikalar ve bağnazlığın karanlık dünyası üzerine sohbet etmişler. Minik talebeniz Cengizhan bir iman hakikati sunumu yapmış ve diğer minik talebeleriniz de ezberledikleri ayetleri söylemişler. Son olarak da hep birlikte sizin yayınınızı izlemişler. Size saygılarını ve çok sevgilerini yolluyorlar.
ADNAN OKTAR: Ama ekip mükemmel. Muhteşem bir topluluk. Alimler 5 yaşında falan, çok çok güzel. Nasıl nurlu, nasıl tatlılar. Nasıl zarifler canlarım benim, bir tanelerim. Arkadakilere bakayım, ufaklığa. Allah hepinize uzun ömür versin. Cennetiyle Allah sarsın. Cennette de inşaAllah bu şekilde bir arada olacağız. Ne güzel o gayretiniz. Her dakikanız, her saniyeniz cennette övünçle, iftiharla anlatacağınız güzellikler.
Evet dinliyorum.
VTR: Kimlere karşı sabır göstermeniz gerekiyor?
ADNAN OKTAR: Aman Allah’ım. Canımın içi sen ne kadar güzelsin. Allah seni korusun güzeller güzelim maşaAllah. İnanılmaz bir şey bu maşaAllah. Allah seni kötü olan her şeyden, kötü insanlardan korusun. Seni seven iyi insanlarla beraber etsin Allah seni. Cennette mutlaka mutlaka mutlaka kardeş, dost olmamız lazım. İnşaAllah birlikte oluruz. Aklı başında insanlara sabır gösterebiliriz, müminlere. Ama yani ölüye sabır olmaz. Oradan uzaklaşmak lazım. Mümine sabır göstermek lazım. Ama ölüye de tabii saldırmak anlamında değil ama Allah hep uzak durmayı söylüyor ayette. Ölü olduğunu anladığımızda uzak durmamız lazım. Çünkü “onlara söz dinletemezsin” diyor. “Kaçıp giden sağırlara laf anlatamazsın.” Belli ki uzak durmamız gerekiyor. Diğer ayetlerde zaten alenen uzak durmamız isteniyor.
Evet dinliyorum.
VTR: Bir babanın çocuğundan nefret etmesi nasıl bir şey?
ADNAN OKTAR: Çocuk tabii yanlış yetiştirdiyse çocuk saldırganlaşır. Haşere hale gelir. O zaman da o da tabii nefret ediyor herhalde. O daha da kötü yapar çocuğu. Sabırlı ve sevgi dolu olup onu düzeltmeye çalışması lazım imanla, akılla. Öbür türlü çok riskli.
Evet dinliyorum.
VTR: Bir insan neden kibirli olur?
ADNAN OKTAR: Benim canım nasıl güzelsin maşaAllah. Allah sana çok uzun ömür versin canımın içi. Seni her türlü kötülükten korusun. Sanat eserisin sanat. Hayret bu kadar güzel olman. Ne kadar güzel bakışların maşaAllah. Allah seni cennette kardeş etsin, cennette dost etsin. Seni sağlık, sıhhat içinde yaşatsın Allah. Kibirli; ruhu yoksa kibirli olur. Yoksa kibir yapacak hali var mı insanın? Zavallı bir varlıktır insan. Allah’tan başka hiçbir güç yoktur. Allah’ın büyüklüğü çok aşikar belli. Allah’ın karşısında aczini bilir aklı başında bir Müslüman.
Evet dinliyorum.
VTR: Neden sağlığımız için para harcıyoruz?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm öbür türlü hastalanırız. Devlet bedava mı versin o anlamda mı?
GÖRKEM ERDOĞAN: Evet.
ADNAN OKTAR: Tamam. O doğru güzel yüzlüm ama biz fakir bir ülkeyiz yani başka türlü çok zor. Ama tabii fakirlerden para alınmamasının yolunu bulmak lazım. Özellikle kanser hastaları, ben rica etmiştim hükümetten. Allah razı olsun hallettiler. Kanserden para alınmıyor şu an. Ama hiçbir hastalıktan para alınmaması lazım. Tabii suiistimal edilmesini de engellemek gerekiyor. Ama doğru tabii, vicdanın güzel maşaAllah. Bir daha bakayım.
VTR: Neden sağlığımız için para harcıyoruz?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm işte ulaşıma da para. O işte İttihad-ı İslam’da olacak o. Velayet sisteminde olur. Bu sistemde dünyanın neresine gidersen git bu olur.
Evet dinliyorum.
VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Zeynep. Sizce vicdanı eğitmenin en güzel yolu nedir?
ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlümü görebiliyor muyum yakından? Zeynep canımın içi maşaAllah sana. Bak genç yaşta başını Allah’ın emri olduğu için örtmüşsün. Cilbab tabii ki içtihada göre farz. Yani kadın içtihad ederek kapatacak. O yönden tebrik ediyorum aferin ve de çok yakışmış. Her an, her dakika sevap alıyorsun. Allah cennette kardeş etsin. Vicdan zaten Allah’tan gelen vahiydir. Ona karşı eğer bir direnç yoksa, müminse kişi, Allah’tan korkuyorsa, Allah’ı seviyorsa vahyi dinler zaten, kalbine gelen vahyi. Direnmez. Yani mümin pozitiftir. Allah’tan gelen her hayrı dinliyor. Kalbi açık, kalbi ferah. İşte samimiyette ne olur? Vahye açık hale geliyorsun. Baskı yapmıyorsun kendine, dürüst davranıyorsun. Vahyi dinliyorsun. O zaman tamam.
VTR: Kitaplarınız neden bu kadar çok satılıyor?
ADNAN OKTAR: Çok anlaşılır, çok sade, doğru, hurafeden uzak, hikmetli, hayırlı, ikna edici, Kuran’a dayalı, çok samimi yazılmış. İnsanın kalbine, derinlere kadar etki eden, diğer eserlerle kıyaslandığında ezici şekilde üstün olduğu görülen, fasih, insanlara mutluluk, sevinç veren kitap.
Hadi gidelim inşaAllah maşaAllah elhamdülillah.
GÖRKEM ERDOĞAN: Bugünkü yayınımızın sonuna geldik. Yarın inşaAllah görüşmek üzere.