Charles Darwin’in yaşamını sürdürdüğü 1800’lü yıllarda mikroskop kullanılsa da sınırları azdı, çok kaba bir görüntü elde ediliyordu ve bilinen bilgi de sınırlıydı. Bırakın atomların mükemmel yapısını o yıllarda hücrenin yapısı dahi çok kaba ve cahil bir anlayışla değerlendiriliyordu.
1800’lerin bilim anlayışı son derece gerideydi. Bilim adamları ilkel koşullardaki laboratuvar ortamlarında çalışıyorlardı. Canlılığın basit bir yapıya sahip olduğu yanılgısı hakimdi. Darwin’in yanılgısına göre cansız maddeler tesadüflerle yan yana gelerek canlılığı oluşturmuştu.
Darwin’in Almanya’daki en büyük destekçisi olan Earnst Haeckel, o dönemin mikroskoplarında sadece koyu bir leke olarak izlenebilen hücrenin çok basit bir yapıya sahip olduğunu düşündü. Hatta bir yazısında bu düşüncesini hücre için ‘jöle dolu basit bir baloncuk’ diyerek ifade etti.
Darwin’in ve o dönemki yandaşlarının hücrenin içindeki kapsamlı yapılardan, kofuldan, mitokondriden, hücre zarının geçirgenliğinden, genetik biliminden, Dna’nın kompleks yapısından hiç bir haberi yoktu. İşte evrim teorisi bu derece ilkel bir bilim anlayışından yola çıkarak öne sürüldü.
Mikroskop teknolojisinin gelişmesi, bilim ve teknolojide dev adımlar atılması ile birlikte Darwin’in öne sürdüğü iddiaların bilimsel hiçbir değeri olmadığı açıkça görüldü. Gerçekler ortaya çıktı ve tüm insanları ‘jöle dolu basit bir baloncuk’ zannedilen hücrenin tüm organelleri ile ileri derecede kompleks ve kusursuz bir yapıya sahip olduğunu gördüler.
Hücrenin içinde Darwin zamanında hayal bile edilemeyecek kadar kompleks bir sistem olduğu ortaya çıktı. Ünlü moleküler biyolog olan Profesör Michael Denton, hücrenin nasıl bir yapıya sahip olduğunu anlatmak için şöyle bir benzetme yapar.
‘Moleküler biyoloji tarafından ortaya çıkarılan yaşam gerçeğini kavrayabilmek için, bir hücreyi yaklaşık 1 milyon kez büyütmemiz gerekir. Bu durumda hücre, New York ya da Londra gibi büyük bir şehri kaplayacak boyutta dev bir uzay gemisine benzeyecektir. Hücrenin yakınına gelip onu incelediğimizde, üzerinde milyonlarca küçük yapıyla karşılaşırız. Ve eğer bu kapıların herhangi birinden içeri girersek, olağanüstü bir teknoloji ve bizi şaşkınlığa düşürecek bir komplekslikle yüz yüze geliriz. (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis. London: Burnet Books, 1985,s.242)
Canlılık tesadüfler zinciri ile oluşamayacak kadar kompleks ve detaylı bir yapıya sahip... Tüm canlıların üstün bir aklın eseri yani Yüce Allah’ın yoktan yaratması ile olduğu bilimin de ortaya koyduğu önemli bir gerçek... Bilim ilerledikçe canlılardaki muhteşem yaratılış delillerini öğrenme imkanımız daha da arttı. Ve tesadüflerin bu detaylı dengeyi meydana getiremeyeceği net ve açık bir şekilde anlaşıldı.