Adnan Oktar münafıkları anlatıyor.

Adnan Oktar’ın 15 Ekim 2017 tarihli A9 TV röportajından


ADNAN OKTAR: Münafık son derece ahmak, dümdüz, kemik kafalı bir adamdır. Çok kaba değerlendirir. Mesela diyor ki “bu sıcakta cihada gidilmez o kadar.” Ee ne yapacağız? “O kadar” diyor. Ahmak oraya kadar kafası çalışıyor. Peki Müslümanları şehit edecekler, kadınları çocukları şehit edecekler ezecekler İslam’ı yok etmeye gayret edecek. “O kadarını ben bilmem” diyor. “O beni ilgilendirmez” diyor. Ama bu sıcakta gidilmez. Bak görüyor musun ahmağı? En önemli kısmını hiç önemli görmüyor. Sadece o sıcak kısmı onu ilgilendiriyor. Münafığın ahmak kafası menfaatiyle çatışan kısmı görür sadece. Ondan gerisini görmez. Onun için mesela münafık akıl verir şu şöyle bu böyle. Kardeşim bir insan akılcı baktığında bunu görmez mi? Ben de diyorum ki “Ey ahmak münafıklar anlatıyorsunuz işte doğrusu budur şu şudur o zaman İslam’ı anlatın. Dersiniz ki arkadaşım bu böyle olmaz böyle olur. İslam öyle anlatılmaz böyle anlatılır.” Bakıyoruz hepiniz ahlaksızlık peşindesiniz. Namazı bırakmışsınız, orucu bırakmışsınız her türlü ahlaksızlığı yapıyorsunuz. Uyuşturucu da kullanıyorsunuz, homoseksüellik yapıyorsunuz, çakallık yapıyorsunuz, İngiliz derin devletinin itlerini ta İngiltere’den getirip onlarla homoseksüel ilişkiye giriyorsunuz. Dinin, İslam’ın aleyhinde ahlaksızlarla iç içesiniz. Ve İslam’ı, Kuran’ı anlatmaya yönelik hiçbir faaliyetiniz yok. Sizin yapacağınız şöyle olur mesela dersiniz ki “Arkadaş Darwinizm’e karşı mücadele öyle olmaz işte böyle olur” dersin. Ortalığı yıkarsın. “Rumiliğe karşı mücadele öyle olmaz işte böyle olur” dersin. Muazzam faaliyet yaparsın. “İman hakikatleri öyle anlatılmaz böyle anlatılır” dersin. Hayran olacak şeyler yaparsın. “Kuran mucizeleri böyle anlatılır” dersin. “İslam böyle yayılır, böyle anlatılır” dersin. “Bunlara ne diyorsun?” diyorsun münafığa “Ben bunların hiçbirini yapmayacağım” diyor. Peki biz yapalım. “ Yok. Sizin yapmanızı da istemiyoruz” diyor. Ahlaksız ne istiyorsun o zaman? İşte münafığın ahmaklığı burada. Hem peygambere müsaade etmiyor hem Müslümanlara müsaade etmiyor hem kendi bir şey yapmıyor. Eleştiri güzel bir şey dersin ki “Arkadaş öyle yapılmaz böyle yapılır.” Adamlar, Müslümanlar peşinden gelir o zaman senin değil mi? Müslüman hiç tereddüt etmez çok mükemmel bir şey yaparsan. Yapmadığın gibi yıkıcı adamlarla birlikte yıkmanın peşindesin. Senin derdin Allah’la ahlaksız, senin derdin Allah’la. Allah’a öfkelisin sen, Peygamber (sav)’e öfkelisin, Kuran’a öfkelisin o yüzden Müslümanlara öfkelisin bre münafık. Dertleri odur. Peygamber (sav)’e diyor Cenab-ı Allah “Sana düşman olmalarının nedeni Benim” diyor Allah. “Onlar Bana düşman” diyor. “Asıl nedenleri bu” diyor.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Şeytandan Allah’a sığınırım Allah ancak zarar vermek ve zararı pekiştirmek için hareket ettiklerini söylüyor.

ADNAN OKTAR: Evet o kadar inkarı pekiştirmek. Bakıyorsun ayrılıyor namaz yok, oruç yok, dünya peşinde. Gidiyor ehli dünya züppe adalarla iç içe beraber onlarla esrar içiyor, sigara içiyor. Din, İslam’la alay ediyor, Müslümanlarla alay ediyor. Sen hani eleştiriyordun Müslümanları? Hadi doğrusunu yap o zaman. “Yapmam” diyor. Çünkü bak İslam’a hizmet ettiğinde ciğerine oturur onun. Çünkü o zaman Mehdiyet’e hizmet etmiş olacak. İslam’a, Kuran’a hizmet etmiş. Onun için ödleri kopuyor İslam’a, Kuran’a hizmet etmekten münafıkların. Çünkü Allah deseler İslam’a hizmet etmiş olacaklar. Allah deseler Mehdiyet’e hizmet etmiş olacaklar. Onun için münafıkların iç acısı olarak Allah’tan, dinden hiç bahsetmek istemezler.

BERİL GONCAGÜL: Allah bir ayette “Onlar sizin küfre sapmanızı bütün güzüyle isterler” diyor.

ADNAN OKTAR: Tabii tabii tabii asıl münafığın derdi Müslümanların dağılması, İslam’ın yaşanmaması ahlaksızlığın revaç bulması ki rahat etsin. Çünkü Müslümanlar durduğu müddetçe onların ahlaksız ve alçak olduğu vurgulanmış oluyor, anlaşılmış oluyor.

Bak Suriye’de Müslümanlar çatışıyor onu ilgilendirmiyor, Darwinistler her tarafı kasıp kavuruyor onlar da ilgilendirmiyor. Sadece Müslümanları eleştiriyor. Neyi tavsiye ediyorsun sen? “Hiçbir şey yapmamayı tavsiye ediyorum” diyor. Yani İslam’a hizmet edilmeyecekmiş. Allah’tan bahsedilmeyecek. Yani küfür hakim olsun diyor. Özetle bunu söylüyorsun, küfür hakim olsun diyorsun. Mesela dersin ki “Arkadaş siz hizmet etmeyi bilmiyorsunuz hizmet böyle olur” dersin o hizmetin on misli mükemmel bir hizmet yaparsın gıpta edilecek bir hizmet o zaman insanlar senin peşinden gelir. Hakikaten ustaymış dersin.

Müslümanların yanında yiyecek bulamayacaklarını anlayınca, Müslümanları soyamayacaklarını anlayınca soygun için, yancılık için yeni yeni alanlar aramaya başlıyorlar. Acaba nereleri soygundan geçirebiliriz, nereleri talan edebiliriz gibisinden. Aç çakallar gibi. Allah sizi hep böyle süründürecek ey münafıklar. Resulullah (sav)’ın zamanında hep böyleydiler. Resulullah (sav)’ın yanında yeteri kadar imkan bulamadılar Resulullah (sav) ganimetleri dağıtırken bize az veriyor diye kızdılar Resulullah (sav)’a. Resulullah (sav)’ı bırakıp gittiler sonra süründüler birçoğunun da ağzını burnunu kırarak döverek öldürdüler. Bir kısmı cinayetle yok oldu. Bir kısmı açlıktan perişan oldu. Rezil kepaze olarak öldüler. Ve İslam’ın yayılmaması için bütün güçlerini kullandılar o devirde. Ama hiçbir şey de yapamadılar.

Bak diyor ki Münafikun Suresi 7’de Cenab-ı Allah “Onlar ki:” münafıklar “‘Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiç bir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler’ derler.” Allah’a resulünün yanında bulunanlara hiçbir infak harcamada bulunmayın sonunda dağılıp gitsin derler.” Müslümanların dağılmasını istiyor ki kendiyle aynı seviyeye gelsin Müslümanlar. Leşe üşüşen akbabalar gibi. Mesela biri ölür, hemen oralara çökerler. O mirastan bir pay çıkar mı, orada helva olur mu, lahmacun bunlara düşer mi? Çok aşağılıktır münafıklar.

Bar köşelerinde ellerinde şarap şişeleri bilmem ne. Oralarda bir elinde esrar. Ahlaksızca din, İslam aleyhinde konuşuyor ama yeri geldiğinde de bakıyorsun sanki İslam’la, dinle alakası varmış gibi Müslümanları eleştiriyor. Eleştiriyorsan yerine güzelini yap. “Yok, onu da yapmayacağım” diyor. O zaman nedir, zorun ne? Senin amacın İslam’ı yıkmak. Çünkü yapana engel oluyorsun. Kendin de yapmıyorsun. E o zaman belli ki İslam'ı yok etmek istiyorsun. O zaman Allah belanı verir ve rezil rüsva eder seni.

BERİL KONCAGÜL: Peygamberimiz (sav) zamanında da Mescit kuruyorlar sırf Peygamberimiz (sav)’in aleyhine Müslümanların aleyhine.

ADNAN OKTAR: Tabii. Dırar mescidini. Diyorlar ki Resulullah (sav)'a “Ya Resulullah bizim mescide gel.” Resulullah (sav) sormuş. “Niye?” diyor. “Bizim mescitte kadın yok” diyor.

EBRU ALTAN: “Biz daha takvayız” diyorlar.

ADNAN OKTAR: “Daha takvayız. Sırf erkekler var elhamdülillah, sabahtan akşama kadar” diyor. Resulullah (sav)'ı şehit etmek için silah saklamışlar mescidin içine. Münafık ahmaklığının önü arkası yoktur.

Münafık hem Müslümanı beğenmez, hem kendini çok beğenir. Ama ahmakça da hiçbir faaliyeti de olmaz. Yani o ahmak kafasıyla dürüstlük, efendilik işte kibarlık, saygınlık felsefesi yapar. Ama hiçbir faaliyet yok. Yani dürüstlüğü küfür için kullanıyor. Küfrün dürüstü. Küfre yardım ediyor. Mesela küfre yardım eder, Müslümana yardım etmez. Küfrü destekler, Müslümanı desteklemez. Küfrü över, Müslümanı övmez. Müslümana trip atar, artistlik yapar, hakaret eder, ağzını bozar, ahlaksızlık yapar. Küfre de yaltakçılık yapar, yalakalık yapar. Onun adeta böyle yalakası olur. Münafığın genel karakteri bu.

SALİHA YAZAROĞLU: Bir de münafıkların mutlaka birbirlerini bulduklarını söylemiştiniz.

ADNAN OKTAR: İşte o Allah'ın hikmeti. Mesela küfürle yaşayamıyorlar. Normalde münafık küfürle rahat yaşaması lazım. Birbirleriyle yaşıyorlar. Bu çok şaşırtıcı.

Münafıklara bakın, geçmişleri pislik. Gelecekleri pislik. Hayatları bomboş. İslam’a hiçbir faydaları olmamış. Kuran’a hiçbir faydaları olmamış. Olmaz da, olmasını istemezler de. Daha önce Müslümanların yanındayken Kuran ile konuşanlar bakıyorsun ayrıldıktan sonra Che’den örnekler veriyor, efendim Freud’dan örnekler veriyor. Ne oldu? Daha önce Müslümanım diyordun. İslam’a en ufak bir katkıda bulunmak münafık için olabilecek azapların en büyüğüdür. Alabildiğine zarar vermek ister. Alabildiğine ahlaksızlık yapmak ister. Onun için bakın münafıkların yanında bulunan kişiler kudurmuş gibi İslam’a, Kuran’a saldıran insanlar. Ve onlarla ittifak ederek İslam’a zarar vereceklerini zannediyorlar. Halbuki ahmaklar bunlar daha yaratılmadan bunlara Allah bunları yaptırmıştı zaten. Bu ahmaklar kendi kararları ile bunları yaptığını zannediyorlar. Halbuki her münafığın her an her saniye ne yapacağı, ne zaman ne rezillik yapacağı hepsi kaderde bellidir. Hangi gün nerede ne ahmaklık yapacağı hepsi bellidir. O kendi kafasına göre yaptığını zannediyor. Bağımsız yaptığını zannediyor. Onun için enaniyetten kuduruyor böyle. Azametten kuduruyor. Halbuki zavallı ahmak. Kaderinde o senin, onu düşünmüyor.

EBRU ALTAN: Allah ayette “elçilerimiz onların tuzaklarını yazıyorlardı” diye bildiriyor.

ADNAN OKTAR: Tabii o kaderde zaten belli. Daha kâinat yaratılmadan o onları yapmış. Akıl edemiyor. Kendi bağımsız yaptığını zannettiği için kendini haşa Allah gibi görüyor. Münafıkta öyle bir ahmaklık vardır. Kendini çok beğenir. Beğene beğene bir olur. Her münafığa bakın en dürüst odur dünyanın en iyisi odur. En güzel ahlaklısı odur. En güzel teşhisi yapan odur. Ama hayatı lağım gibidir. Her şeyi lağım gibidir.

Münafık çok akılsız, beyinsizdir. Böyle maymun aklı gibidir aklı. Yani goril aklı gibi. Yani gorile mesela muzu uzatırsın. Hayvan alır, yolar, yer. O zaten bana vermesi gerekiyor der bu muzu. Ben de yedim der. Yani kendi kafasınca, hayvan olduğu için. Münafık da yani bir şeyin neden olduğunu, derinliğini hiçbir şekilde kavrayamaz. Çok yüzeyseldir. Bir şeyin nelere sebep olacağı, mesela İslam’ı anlatmaktan yaymaktan vazgeçer. Bunun İslam’a zarar vereceğini düşünmez. Yani ahmak. Yani hiç kimse İslam'ı anlatmazsa, İslam’ın yok olacağını düşünemeyecek kadar ahmaktır. Darwinizm ile mücadele edilmezse İslam’ın yine yok olacağını, İslam'a çok büyük zarar vereceğini onu da düşünemez. Kafası hiçbir şeye basmaz ahmağın. Sadece kendi çıkarlarını, kendi nefsi savunmasını esas alır münafık. Yani kendine ne fayda geliyor, kendine ne zarar geliyor o onu ilgilendirir. İslam’a gelen zarar onu ilgilendirmez münafığı.

Tabii münafıklara şunu sormak lazım. İslam’a ne faydanız oldu? Kuran’a ne faydanız oldu? Veyahut ne faydanız olacak? Kitap mı yazdınız? Kitap mı dağıttınız? Yok. Darwinizm’e karşı mücadele mi verdiniz? Kitap mı yazdınız? Yok. İngiliz derin devletine karşı mücadeleniz oldu mu? Yok. Bilakis desteklediniz. Ateizme, Darwinizm’e, dinsizliğe, Allahsızlığa karşı iman hakikatleri ile Kuran mucizeleri ile mücadele verdiniz mi? Yok. Yok yok yok hiçbir şey yok. Hayatı bomboş. Akıl verme işine geldi mi? Dünyanın en akıllı adamı onlar. Bu onların ahmaklığının damgası işte. Halbuki Allah alameti de gösterir. Bir Müslüman eğer başarılı ise Allah onun hayatında başarıları bütün dünyanın görebileceği şekilde açıkça yaratır. Yaratınca tamam o Müslüman demek ki doğru yolda anlamına gelir. Ama adam hiçbir şeye hizmeti yoksa boş adamdır işte belli. Boş kese kağıdının içinde ne vardır? Hiçbir şey yoktur. Döküyorsun boş. Münafıklar da boş adamdır. Ama gevezelik yaparlar. Bilmişlik yaparlar. Akıl verirler. Verdikleri akıl da hep İslam’ın, dinin  aleyhinedir. Müslümanların dağılması, İslam’ın durması onların birinci hedefidir. Münafık kitabını yazmıştık ama bunu tabii daha iyi vurgulayacak şekilde yeni ciltte anlatacağız. Münafıkların yaptığı öfkeleri ile ölmektir. “Parmaklarını ısırırlar” Allah ayette söyler. Müslümanlara karşı kin doludurlar. Ama küfre karşı da gayet saygılı gider onların kucağında yaşar.

Münafık ahmaklığına bak ki, ledün ilmini bile anlayamıyorlar. Ahmaklığa bak. Kuran'da ledün ilmi anlatılıyorsa, hikaye olarak anlatılmıyor. Hayata geçsin diye anlatılıyor. Ne demek mesela, ne diyor orada? “Ben gemiyi karşıdaki insanların eline geçmemesi için deldim.” Müslüman ne yapacak o zaman? Bir şeyin kötü insanların eline geçmemesi için eksik gösterilmesi, kusurlu gösterilmesi bir yöntem. Bunu Mehdiyet’e uyguladığında nasıl olur? Şimdi ahmak kafası münafığın bunu basmaz. Gemi ve Mehdiyet. Nuh'un gemisi gibidir Mehdiyet. Şimdi sen bu gemiyi nasıl gizleyeceksin? Kusurlu gösterirsin. Kusurlu gösterdiğinde, adam der ki “Bu gemiden bir şey çıkmaz, riski yok” der. Bu kadar basit. Bu bir ledün ilmidir. Bunun için vahye gerek yok. Ama bak çocuğun öldürülmesi ne? Hüküm. Bu fermanın Allah tarafından verilmesi lazım. Bir insanın öldürülmesi haramdır. Burada vahye dayalı ledün ilmi gerekir. Bu, insanlar için olmaz. Vahye dayalı. Ama mesela askeri orduda vardır bu. Mesela bir geçit. Der ki “Buradan asker geçebilir. Çok faydalı bir geçittir.” Kimseye haber vermeden o geçidi ordu havaya uçurur. Yerle yeksan eder. Güveneceksin. Bir bildiği var diyeceksin. Buna ledün ilmi denir. Bu da ledün ilmidir. Ona güvenmeye ledün ilmi denir. Yani ledün ilminin yansımasıdır bu.

BERİL KONCAGÜL: Kuran'da Allah Talut’un örneğini veriyor. “Su içmeyin” diyor. Savaşa giderlerken, normalde içilir.

ADNAN OKTAR: Tabii. Mesela Talut, peygamber değil. Su makul bir şey. Normal bir şey. Yani adam istediği kadar içer. Ama diyor ki “Az içeceksiniz. Çok içen olursa benimle beraber olmaz” diyor. Az içenleri yanına alıyor. Çok içenleri almıyor. Bu nedir bu, vahye dayalı mı bu? Değil. Ledün ilmine dayalıdır. Ledün ilminin zahiridir bu. Bir de ledün ilminin bâtını vardır. Yani o vahye dayalı olur. Ama münafık kafası bir noktaya kadar çalıştığı için, ikinci aşamayı göremez. Yani onda bir sahtekar tüccar kafası olur. Dolandırıcı esnaf kafası olur. Bir yere kadar çıkarcı düşünür. Ondan sonrasını düşünemez.

BERİL KONCAGÜL: Savaşa gidenler de çok su içiyor. Allah, “Onlar da savaşacak gücü bulamadılar” diyor.

ADNAN OKTAR: Tabii ki. Ama onu baştan ona Cenab-ı Allah kalbine ilham ediyor. Allah onu ceza olarak veriyor. Savaşacak gücü bulamamalarını Allah ceza olarak veriyor. Onlar zaten savaşa girmiyorlar. O iradesi olanları tespit için bunu yapıyor. Yani kim iradeli, kim onun sözüne inanıyor? Çünkü çok mantıksız bir şey söylemiş oluyor normalde. Adam savaşa gidiyor, bol bol su içmesi lazım normalde. Çünkü insan savaşta susar. Ama bak mantıksız bir karar veriyor lider. Ne diyor? “Su içmeyin. Az içeceksiniz.” Şimdi adam diyor ki “Bu kadar mantıksızlık olur mu? Allah'ın suyu istediğimiz kadar içeriz. Düşünemiyor o” diyor. Yani “kafası çalışmıyor Talut’un. Bizim kafamız çalışıyor” diyor. İçiyor. Onlar çıkmıyor, çıkamıyorlar. Allah bela olarak veriyor. Az içenleri alıp götürüyor. Irmakta belki bir metal var zehirli ama ağır metal var. Ama az içtiğinde bir zararı olmayacak. Ama çok içtiğinde onları zehirleyecek bir madde var belki. Ona belki bu bilgi olarak geldi. O sana aktarmak durumunda değil ki. Söylemez. “Bir bildiği vardır” demenin önemini orada Allah gösteriyor. Yani imam olan, Müslümanlara lider olan bir kişi, bir şeye karar verdiğinde “bir bildiği vardır, bir hayır vardır” diye düşünmenin önemi.

BERİL KONCAGÜL: Bir haber olduğunda, Allah “emir sahiplerine götürün “diyor. Yani onun aklına güven.

ADNAN OKTAR: Mesela, tabii emir sahibine Allah kalbine ilham ediyor. Mesela adam diyor ki “Ben de insanım, o da insan. O benden daha nasıl akıllı, bilebilir?” derse, bu olmaz. Allah'ın ona ilham edeceğini bileceksin. Nitekim de doğru kararı o veriyor, bir mucize olarak. Öyle olsaydı “hepiniz karar verin” derdi Allah. Öyle demiyor Allah. “İçinizden emir sahiplerine götürün onu” diyor. Yani “o doğru karar verecek” diyor. Ne demek bu? Allah “Ben ona doğruyu ilham edeceğim” diyor. Bu mucize bu. Yani herhangi bir insana da ilham edebilecekken, o şahsa peygamber olmadığı halde ilham ediyor Allah.