Ve gelelim yeryüzündeki ilk canlıya, hayat kaynağımız olan oksijeni üreten, bitkilere yaşayabilmeleri için köklerine azotu ulaştıran Siyanobakterilere.
Siyanobakteriler, günümüzden 3.5 milyar yıl önce Allah tarafından yaratıldılar. Eğer siyanobakteriler olmasaydı, bugün yeryüzünde yaşayan hiçbir canlının yaşaması mümkün olmazdı. Peki, onları bu kadar özel kılan özellikler neler?
DR. ANJEANETTE “AJ” ROBERTS (MOLEKÜLER BİYOLOJİ DOKTORU):
Bahsettiğiniz bakterinin, fosil kayıtlarında stromatolitler denilen yapıların içerisinde, en az 3,8 milyar yıl öncesinde yaşadığı kanıtlanmıştır. Stromatolitler, temelde yıllar boyunca bakterilerin birikmesi ve yapışması ile taşlaşmış tortul katmanlarıdır. Yani kaya-benzeri yapılarda katılaşmış bileşiklerdir. En minimalist hücre olarak bildiğimiz en basit, küçük bir bakteri, 380’den fazla farklı gen barındırır ve biz hala bunların 140 tanesinin ne işe yaradığını bilemiyoruz. Yani aslında oldukça karmaşık bir organizmadır ve oldukça karmaşık bir genoma sahiptir. Yani bunlar basit organizmalar değil. Ve açıkça görülüyor ki, muhtemelen fosil kayıtlarında birden fazla tür bakteri vardı. Yani, bir çeşitlilik var, en eski yaşam formlarında bile bir komplekslik var.
Atmosferde serbest halde bulunan azot molekülü, proteinler için en temel elementlerden biridir. Ancak bitki bu azotu direk kullanamaz. Ona hidrojen veya oksijen bağlayarak fiksasyon yapan ve bitkiye hazır gübre olarak sunan yine siyanobakterilerdir.
Aynı hücrede, farklı ve birbirine aykırı birçok hücresel faaliyeti yerine getirir. Bunların arasında protein sentezi, fotosentez, solunum ve azot fiksasyonu bulunmaktadır. Tüm bunları yapabilmek için içiçe geçmiş 3 katmanlı zar sistemi kullanır. Bunlar dış hücre zarı, hücre zarı ve tilakoid zar sistemidir.
İşte tüm bu membran sistemi, siyanobakterileri bakteriler aleminin en kompleks üyesi yapar.
“Evrimcilerin ilkel olarak adlandırmaya çalıştıkları bir zamanda, günümüzden
3,5 milyar yıl öncesinde Allah bakteriler aleminin en kompleks üyesini yaratmıştır. Öylesine büyük işler başaran bir bakteridir ki bu, eğer onlar olmasaydı bugün hiçbir canlının hayatını sürdürmesi mümkün olamazdı. Şimdi siyanobakterilerin sahip olduğu özelliklerden bahsedelim :
Fotosentez yapabilirler ve tek başlarına atmosferdeki oksijenin %30’unu üretirler. DNA’larında onları güneşin zararlı ışınlarından koruyan özel proteinlerin bilgisi bulunur ve ultraviyole ışınlarını filtre edebilirler. Bazı türlerinin ürettiği proteinler, aralarında HIV virüsünün de bulunduğu pek çok virüsü işlevsiz hale getirir.
Toksik maddeler üreterek kendi türünü tehlikelerden koruyabilirler.
Sadece çok hücreli canlılarda görülen Sirkadiyen saatine, yani güneşe göre metabolizma faaliyetlerini ayarlayabilme kabiliyetine sahiptirler.
Azotu fikse etmekte en çok kullandıkları nitrojenaz enzimi günümüz gübre sanayiine kıyaslandığında çok daha hızlı ve verimlidir, zira aynı işlem fabrikada yapılmak istendiğinde 400℃ ve 200-350 atmosfer basıncı gerektirmektedir. Oysa Siyanobakteriler aynı işlemi normal sıcaklık ve normal basınçta rahatlıkla yapabilirler.
İzlediğiniz bu belgeselde hayatın ancak Allah’ın dilemesiyle var olabileceğini, dünyayı ve içindekileri bir amaca yönelik olarak yaratmasından bahsettik.
Ne tek hücreliler aleminde ne de çok hücreli bütün canlılarda basit bir yapı yoktur ve içlerinde olağanüstü bir teknoloji barındırmaktadırlar. Bütün sistemler bir bütün olarak var olmaktadır ve ancak bütün olarak var olursa fonksiyonunu yerine getirebilmektedirler.
Tüm bunları yapan aklın sahibi ise, her şeyi olmadan bilen ve sonsuz bilgiye sahip olan Yüce Allah’tır.