Prof. Dr. Turgay Çelikel, Marmara Üniversitesi Göğüs Hastalıkları, Yoğun Bakım ABD Başkanı
OKTAR BABUNA: İyi akşamlar sayın izleyiciler. Bedenimizdeki Ayetler programına hoş geldiniz. Bugün çok çok değerli bir konuğumuz var Sayın Prof. Dr. Turgay Çelikel. Turgay Bey Türkiye’nin önde gelen göğüs hastalıkları uzmanlarından. Hacettepe Tıp Fakültesi’nin bitirdikten sonra Amerika’da Şikago’da County Hospital’da iç hastalıkları uzmanlığı yapıyordu 79-82 arasında. 82-84 arasında göğüs hastalıkları uzmanlığı eğitimi alıyor. Daha sonrası 84 ve 85 yıllarında Houston’daki dünyaca ünlü kanser merkezi MD Enderson Kanser Merkezi hastanesinde torasik onkoloji yani göğüs onkolojisi kanserleri üzerine eğitimini devam ediyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nın kurucusu. Türkiye’ye çok büyük faydaları olmuş bir hekimimiz. Halen ana bilim dalı başkanı kendisi. Marmara Üniversitesi Dahili Yoğun Bakım Ünitesi’nin ve Toraks Derneği Yoğun Bakım Çalışma Grubu’nun kurucusu aynı zamanda. Halen yoğun bakım bilim dalının da başkanı kendileri. ABD İç Hastalıkları ve Pulmoner Hastalıkları yani göğüs hastalıkları, board yani uzmanlık sertifikalarının sahibi olan tek Türk hekimi şu anda kendisi. 1987 yılında doçent oldular. 95 yılında profesörlük unvanları aldılar hocamız. Türk tıbbına büyük katkılarınız var hocam. Hakikaten çok değerli bir hekim. Hoş geldiniz.
TURGAY ÇELİKEL: Teşekkür ederim davetiniz için.
OKTAR BABUNA: Hocam, uzmanlık konunuz göğüs hastalıkları. Akciğer hastalıkları çok geniş bir yelpaze. Çok insanın sıkıntı çektiği hastalıklar, kanserler, astımlar, sigarayla ilgili sorunlar, enfeksiyonlar hepsi bu branşa giriyor. İsterseniz önce kısaca akciğerin mükemmel yapısından fizyol9ojisinden biraz bahsedelim. Ondan sonra hastalıklara geçelim.
TURGAY ÇELİKEL: Şimdi akciğer deyince bunu bir bütün olarak ele almak lazım. Bütün olarak derken; örneğin beyinden başlıyor çünkü nefes alma yukarıda beyinin altında beyin sapı var, buradan emir yollanıyor. Bu da spinal kord dediğimiz ana sinir yoluyla aşağıya doğru iniyor sinir uçları ve buradan diyafram siniri ve sinir uçlarıyla solunum hareketleri yapılıyor. Örneğin yukarıdan travma sonrası ana sinirden spinal kordan bir kesi olduğu zaman nefes alamıyor. Bu nedenle biz akciğer deyince sadece bugaz değişiminin olduğu en uç kısımdaki akciğeri ele almıyoruz. Bunu bir bütün olarak ele alıyoruz. Ve bu bütünlük içinde göğüs kafesi de var. Şimdi nefes alıp-verdiğimiz zaman bu bir körüktür ve bu körük bir pompadır, çalışması için de bir adale hareketi lazım. Ve biz akciğer hastalıklarında temel olarak akciğerin içindeki hastalıklar ve göğüs kafesini ilgilendiren hastalıklar olarak ikiye ayırıyoruz. Örneğin göğüs kafesini ilgilendiren pompa veya körükte bir sorun olduğu zaman vücut karbondioksit tutmaya başlıyor, yükseliyor. Bunu attırmak için de bu pompanın iyi çalışması lazım. Eğer akciğerin içinde bir sorun olursa yani akciğerin içi dediğimiz zaman bu yukarıdan başlayan hava yolu var. Hava yolları aynen bir ağacın kökünden başlayıp dallanması gibi, daha sonra iki ana dala ayrılıyor. Ondan sonra bronş denen daha küçük dallara ayrılıyor ve bunların ucunda da sanki bir meşe ağacının yaprakları gibi milyonlarca alveol var. Bu alveoller bal peteği görünümünde ve bunlar çok ince hava keseleri. Bunların hemen altında da kılcal damarlar var. Nefes aldığımız zaman, genelde yaklaşık bu 500 mililitre kadardır bu hava ana havayollarından alveollerden hava keseciklerine yayılıyor. Bu o kadar geniş bir alan ki bir tenis kortu kadar. Yani 200 metrekare, 500 mililitre hava aldığınız zaman bu tenis kortu kadar alana yayılıyor ve bu kadar ince yapı sayesinde de dışarıdan içeriye temiz havayla gelen oksijen kana karışıyor. Ve vücutta oksijenin yanması sonrası oluşan, ki enerjiyi oluşturan bu, karbondioksitle dışarı atılıyor. Vücudun çalışması için temel enerji mekanizması bir şeker gelmesi lazım, enerji buradan geliyor. Bir de bunun yanabilmesi için hava gerekiyor. Aynen otomobili düşünürseniz sadece benzinin yanması yetmiyor burada. Bir de biliyorsunuz hava filtresinden dışarıya hava gelmesi lazım ki hatta hava girişini ne kadar arttırırsanız otomobillerde motor gücü o kadar artıyor. Akciğerleri de bu şeklide düşünebiliriz. Yani hem şeker girecek hem de giren bu oksijen de yanacak. İşte bu mekanizma bazı yerlerde bozulduğu zaman solunum yetmezliği denen durum ortaya çıkıyor. Solunum yetmezliği dediğimiz zaman oksijenin düşmesi, karbondioksitin de yükselmesi olayı. Kış aylarında hava kirliliği, sigara vs. çok fazla miktarda solunum yetmezliğiyle çok fazla hasta maalesef hastanemize geliyor. Ve bunlar da acil servislerde, yoğun bakımlarda bir takım makinelerle oksijen destekleriyle bronş açıcı tedavilerle destek olmaya çalışılıyor.
A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500