Yeni ABD Başkanı’nın Önceliği İslamofobi’nin Önlenmesi Olmalı
ABD’de aylardır devam eden seçim maratonu Donald Trump'ın başkan seçilmesi ile sonuçlandı.
Trump'ın seçim konuşmalarında bir zamanlar dindarlık, refah, mutluluk ve özgürlüğü en ileri düzeylere taşımanın sembolü olan “Amerikan rüyası” nı yeniden canlandırma vaadi, seçim sonrasında bu hedefini tekrar vurgulaması ile daha da pekişmiş oldu.
Trump'ın seçim sonrası konuşmasında, 'bütün Amerikalıların başkanı olacağı’nı belirtmesi de kendisine oy vermeyen seçmenler, özellikle ülkede yaşayan azınlıklar açısından oldukça rahatlatıcı bir haber. Bilindiği gibi, kampanya boyunca Trump'a yönelik en büyük eleştiriler, Latinler, zenciler, Müslümanlar gibi azınlıklara yönelik bazı ifadeleri üzerinden yapılmıştı. Ne var ki seçim sonrasında Trump bu ifadelerinin kasıtlı olarak çarpıtıldığını özellikle vurguladı.
Ku Klux Klan vahşeti yada ABD İç Savaşı gibi deneyimlerle de kendini gösteren ırkçılık, ayrımcılık ve bölgecilik ABD’nin 3 asırlık sorunu. Bu bağlamda bazı fırsatçı muhalif çevrelerin oluşturmaya çalıştıkları imajın aksine ABD'deki İslamofobi’nin sorumlusu Trump değil.
Bununla birlikte İslamofobi’nin siyasi ve sosyolojik nedenlerinin ortadan kaldırması Amerika’nın yeni başkanının en öncelikli konularından biri olmalı.
İstatiksel veriler, İslamofobi'nin ABD toplumunda gün geçtikçe büyüyen bir yara haline geldiğini gösteriyor. 2011'de Maryland Üniversitesi'nce yapılan bir ankete göre Amerikalıların %61'i İslam'a olumsuz bir bakış açısına sahip. 2015'te, San Bernardino ve Paris saldırıları sonrasında Amerika’da Müslüman ve camilere yönelik nefret suçlarının üçe katlanmış olması da bunun bir delili.
Geçtiğimiz sene danışmanlık firması 416Labs tarafından açıklanan bir çalışma, New York Times Gazetesi’nin kapak ve başlıklarına yansıyan İslam ve Müslüman portresinin, kanser, alkol ve kokainden daha olumsuz bir imaj yansıttığını gösterdi. Aynı çalışma, İslam ve Müslümanlara ilişkin yayınlanan konu başlıklarının yalnızca %8'inin olumlu bir ima içerdiğini ortaya koyuyordu.
Belirli medya gruplarının İslamofobi’nin ABD'de tırmandırılmasında kilit görev yapması Huffington Post'ta yayınlanan "Amerika gittikçe daha mı İslamofobik oluyor?" başlıklı makalede şöyle açıklanıyor:
"Ana akım medyada İslamofobi şahlanmış durumda. Argo'dan Zero Dark Thirty'e, American Sniper'a kadar geçtiğimiz yıllarda Oscar'da yarışan filmler, beyaz Amerikalı kahramanlar tarafından bozguna uğratılan öfkeli ve şiddete başvuran Amerikan karşıtı Müslüman kitleleri konu edindi. Şiddete ve terörizme eğilimli Müslümanlar, Homeland gibi yakın zamandaki ödüllü televizyon dizilerinin de ana temaları.
İlginç olan, İslamofobi’yi körükleyen her türlü dezenformasyon ve provokasyon faaliyetini yürüten çevrelerle, Trump'ı seçim öncesi yerden yere vurup seçim sonrası yine provokasyonlarla binlerce insanı sokağa döken çevrelerin aynı olması. Bunlar, büyük çoğunluğu İngiltere merkezli, bir kısmı da onların uzantısı olan çeşitli Amerikan medya ve düşünce kuruluşları. Yani, aynı ağdan beslenen siyasi, gazeteci, akademisyen ve yorumcular.
Trump'ın İslamofobi’ye kesin son vermesi en başta insani ve vicdani bir görev. Hristiyan ve Müslümanlar birbiriyle kavga etmek zorunda olan hizipler değil tam tersine el ele vererek tüm dünyaya güzellik ve huzur getirecek iki medeniyetin temsilcisidir. Diğer yandan Amerikalı Müslümanlar da Amerika’yı inşa eden değerlere saygı duyan, ülkelerini seven ve iyi birer vatandaş olmaya çalışan kişilerdir.
Sevgisiz ve çatışma isteyen insanların etkisini zayıflatmanın yolu barış, dostluk, demokrasi, inanç özgürlüğü gibi ortak değerlerde ittifak etmektir. Sayın Trump'ın, göreve getirmeyi planladığı kadrolarını dine, maneviyata önem veren, Darwinizm'e, eşcinselliğe şiddetle karşı insanlardan seçmesi ise bu ittifakın kolaylıkla sağlanabileceğinin göstergesidir.