Türkiye Darbe Girişimine Yenilmemiştir
15 Temmuz gecesi cuntacılar tarafından tarihte eşine az rastlanır zulümler uygulanmıştır. Tanklar sivil halkın üzerinden geçerek kadın çocuk demeden ezip parçalamış, helikopterlerden vatandaşların üzerine ateş açılarak insanlar toplu katledilmişlerdir. Hiçbir silah hatta taş, sopa taşımayan gençler yaylım ateşiyle şehit edilmişlerdir. Başta Parlamento, Özel Kuvvetler Binası, Emniyet Müdürlüğü olmak üzere önemli binalar havadan bombalanmıştır. Onlarca sivilin şehit olduğu bu zulüm tarihe büyük bir alçaklık ve hainlik örneği olarak geçecektir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu sivil toplum hareketinin, Ortadoğu’nun yüz yıldır devam eden darbeler tarihine de son noktayı koyması hepimizin umudu. Halkımız Türkiye’nin bir darbe ülkesi olmadığını sokaklarda bedel ödeyerek gösterdi. Türk milleti, cuntanın boyunduruğu altındaki bir ülkede yaşamak istemediğini açıkça göstermiştir. Bu askeri cunta, devletin emanet verdiği silahları kendi halka doğrulttu. Bu güzel emanete hıyanet etti. 15 Temmuz gecesi sadece silahlardan değil, tanklardan ve helikopterlerden de silahsız halka kurşun yağdırıldı. Darbeciler, sivil halkı tanklarla ezdi. Yaşanan bu cinnetin izahı mümkün değil. Türkiye’deki her darbe korkunç ve ürkütücü olmuştur. Fakat yaşanan hiçbir darbe, ülkenin halkını hedef alıp onları katledecek böylesine bir zalimlik seviyesine erişmemiştir.
15 Temmuz gecesi, kışlalarda vatansever askerlerin, sokaklarda ve resmi binalarda cesur polislerin kahramanca mücadele ettikleri tarihi bir gece... Bu geceyi, dünyada yaşanan diğer tüm askeri darbelerden ayıran en büyük fark ise, halkın darbeye karşı tek yürek olup, canını ortaya koyup, kahraman polise destek olarak sokaklara dökülmesiydi. İnsanların sokaklarda bulunma amacı sadece protesto değil, aynı zamanda darbecileri durdurmaktı.
Böyle de oldu; işgale uğrayan pek çok yer halkın olağanüstü cesareti ile geri kazanıldı. O gece Türk milleti, Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Arnavut’uyla, Arap’ıyla bir bütün ve birlik olarak sokaklardaydı. Darbe karşıtı gösteriler ülkenin dört bir yanında, tüm illerde ve tüm ilçelerde gerçekleşti. Farklı görüş, farklı fikir, farklı inançtan her kişi o gece sokaklarda tek yürekti.
Çin’deki Tiannenman Meydanı’nda bir Çinli’nin tankların önünde kendini siper etmesi ya da Başkan Yeltsin’in tankların üstünde halka hitap etmesi yıllarca darbe karşıtlığının simgesi olarak gösterildi..
15 Temmuz gecesi ise Türkiye sokaklarında tankların önüne yatan, üstüne çıkan, önüne arabasını çeken, darbeci askerlerin kurşunlarına hedef olan on binler oldu. Darbecilerin işgal ettiği hava üslerinde halk, F16’ların havalanmasını önlemek için mücadele halindeydi. En büyük sivil kayıplar, bu mücadeleler sonucunda gerçekleşti. Fakat vatan kazanılmıştı.
Yüzbinlerce insan sokakta bir yandan darbeyi protesto ederken bir yandan da kendini savunma tekniklerini geliştirdiler. Tankların geçememesi için caddeler; arabalar ve kamyonlarla kesildi. Askeri birliklerin nizamiyelerinin önüne iş makinaları, şehir temizleme araçları, çöp makinaları çekildi. Bir greyder operatörü, İstanbul’a giren ana otobanlardan birinin çıkışını kendi makinası ile kesmişti. Makinesini çekmeyi reddedince darbeciler tarafından şehit edildi. Darbeci uçakların hareketini engellemek için pistlere itfaiye ve yol düzenleme araçları yerleştirdiler.
Türkiye’de darbe girişimini yapan Ordumuz değil, Ordu içinde İngiliz derin devletinin etkisi altında kalan küçük bir gruptur. Ordumuz Peygamber ocağı, askerimiz milletimizin göz bebeğidir. Türk askeri asla kendi vatandaşına silah doğrultmaz, zulümden, darbeden yana olmaz. Bu gerçeği bilen milletimiz de darbe gecesi askerimize en güzel şekilde sahip çıkmış, bir şeyden haberi olmadan sokağa çıkarılan erlerimizi şefkatle koruyup kollamıştır.
Halkımız darbeyi durdurmak için elinden gelen her yöntemi kullandı. İmkan bulamadıklarında hiçbiri kendilerini siper etmekten çekinmedi. Sabah olduğunda, korkunç mücadele büyük ölçüde sona ermiş, 240 şehit verilmiş ve darbeciler susturulmuştu. Artık, birkaç nokta hariç sokaklarda sadece genciyle, yaşlısıyla, erkeğiyle, kadınıyla, demokrasi nöbetindeki Türk halkı kaldı. Bu nöbet halen devam ediyor.
Bu toprakların sahibi olan Türk halkının karakteri işte budur. Yaşananlar, tarihimizdeki kahramanlık dolu olaylara bir yenisini eklemiştir. Başbakan Yıldırım’ın dört parti başkanı ile mecliste yaptığı tarihi konuşmasında söylediği gibi, böyle kahraman bir milletin ferdi olmak, hepimiz için gurur vesilesidir.
Bu yaşananlar, demokrasinin, darbecilere karşı mücadele veren asker ve polisin ve sivil halkın büyük bir zaferidir. Türk halkı da bu fedakârlığı ile gururlanmakta çok haklıdır. Sivil toplum, silahlar karşısında hakkını en güzel şekilde aramıştır. Şehit olmak pahasına silaha teslim olmamıştır.
Darbeler, sadece sinsi ve zalim karakterli insanların başvurduğu bir dayatmadır. Böyle insanların, 15 Temmuz akşamı gördüğümüz gibi, halkını soğukkanlılıkla katletmekte hiçbir tereddüdü olmaz. Onlar için katledilen canlar, tanklar altında parçalanan bedenler hiçbir değer ve önem ifade etmez. Onlar, sadece demokrasiyi öldüren, halka zulüm saçan bu dayatma rejiminin lideri olma peşindedirler. Bu korkunç zihniyet, daima millete ve demokrasiye zarar vermiştir. Darbelerin kalleş mahiyetini gayet iyi tanıyan Türk milleti, işte bu yüzden, 15 Temmuz akşamı canı pahasına böylesine büyük bir destan yazmıştır. Allah’ın bize lütfettiği demokrasiyi, hiçbir zorbanın bizden almaya gücü yetmeyecektir.