Peygamber Efendimiz (sav) 1400 yıl önce dünyaya geldiğinde, Arap yarımadası tam bir barbarlık ve vahşet ortamıydı. Hiçbir kanun ya da düzen yoktu. Sürekli kadınlar aşağılanıyordu. Bu coğrafya, birkaç on yıl içinde olağanüstü bir değişime sahne oldu. Kısa bir süre içinde görülmemiş bir sevgi, huzur, eşitlik ve düzen sağlandı.Kadınlara hürmet gösterilmeye başlandı. Tüm bu güzellikler, Yüce Allah’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’i vesile etmesiyle gerçekleşmişti.
Peygamber Efendimiz (sav)’in hem annesi hem babası, o küçük yaştayken vefat etmişti. Peygamber Efendimiz güvenilirliği ile dikkat çeken mükemmel bir genç insan olarak yetişti. Öyle ki, Peygamber Efendimiz’in içinde yaşadığı toplum, onu “Muhammed’ül Emin (yani güvenilir)” ismiyle anmaya başladı. Yıllar geçtikçe karakteri daha da mükemmelleşti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kız çocuklarını canlı gömme gibi uygulamaların yaşandığı bir topluma sevginin ve merhametin gerçek anlamını öğretti.
Peygamberimiz ayrıca son derece yiğit ve cesurdu. Zalimliği ile meşhur olan köklü bir sisteme korkusuzca meydan okudu. Güzel hayatının son anlarına kadar büyük bir şevk ve kararlılıkla insanları Allah’ın yoluna davet etti. Cenab-ı Allah’ın onu vesile etmesiyle İslam dini durdurulamaz bir güneş gibi yükseldi.
Peygamber Efendimiz (sav), Allah’ın dinini tebliğ ettiğinde, halkın çoğu bu güzel çağrıya karşı çıktı. O ve sahabeler defalarca saldırıya uğradı. Müslümanlar işkenceye maruz kaldı ve bazıları şehit edildi. Peygamber Efendimiz bir yandan da münafıklar ve onların sinsi oyunlarıyla mücadele ediyordu. Peygamber Efendimiz, tüm zorluklara karşı Allah’a tam bir güvenle tevekkül etti. Allah’ın yarattığı kaderin mükemmelliğine teslim oldu.
Peygamberimiz, sabrı ve özverisi ile mükemmel bir örnekti. Mekke’ye yıllar sonra Müslümanların muzaffer lideri ve alemlere rahmet İslam Peygamberi olarak döndüğünde, Mekkeli müşriklere çok iyi davranmıştır. Onların korkularının aksine hiçbir intikam arayışına girmemiş, tek damla kan dökülmemiştir. Oysa ki, Mekkeli müşrikler yıllar boyunca Müslümanlara alçakça saldırıp birçok Müslümanı şehit etmiş, birçoğuna işkence etmişti. Ancak güzel Peygamberimiz tüm suçluları affetti.
PEYGAMBERİMİZ (SAV)’İN KADINLARA VERDİĞİ DEĞER
Peygamberimiz (sav)’e göre kadınlar her zaman önce gelirdi. Kadınlara en yüksek saygı, sevgi ve hürmeti gösterirdi. Ne zaman kızı Hz. Fatma (ra) gelse, ayağa kalkar, onu alnından öper ve yanına oturturdu. Kendisini ziyarete gelen hanımlara iltifat eder, hatta bazen cübbesini çıkarır, üstüne oturmaları için yere sererdi. Bir keresinde hanım ve çocuklara işaret ederek şöyle demişti: ‘Allah şahidim ki, siz bana insanların en sevimlisisiniz.’ Peygamberimiz son derece şakacı ve güler yüzlüydü. Eşleriyle de hep şakalaşırdı. Örneğin annemiz Hz. Ayşe (ra) ile koşu yarışı yaparlardı. Sahabelerine her zaman eşlerine ve genel olarak tüm hanımlara çok saygılı ve nezaketli davranmalarını öğütlemişti.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)’İN KİTAP EHLİ’NE OLAN SEVGİ DOLU, ŞEFKATLİ TUTUMU
Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı tutumlarında, her konuda olduğu gibi, yine en güzel örnek Peygamber Efendimiz'dir. Hz. Muhammed (sav), Yahudiler ve Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmıştır. İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya dayalı bir ortam oluşturulmasını istemiştir. Müslümanlara, İslam idaresi altındaki Yahudi ve Hıristiyanların korunup kollanması gerektiğini öğütlemiştir.
PEYGAMBERİMİZ (SAV)’E UYANLAR KURTULUŞA ERENLERDİR
Müslümanlar, Peygamber Efendimiz (sav)'e benzemeye çalışmalı, takvada, tavırda, ihlasta, tevazuda, temizlikte, iman şevkinde onu örnek almalıdır.
Rabbimiz, ayetlerinde Allah'a ve Resulüne iman etmenin, Peygamberi savunup desteklemenin ve onu izlemenin önemine dikkat çeker. Ayetlerde bu kişilerin kurtuluşa ereceklerini şöyle müjdeler:
Ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için. (Fetih Suresi, 9)
… Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)