Ramazan ayının güzelliğini, Allah’a gönülden bir teslimiyetle ibadet etmenin sevincini yaşayan müminler için oruç tutmak, Allah’a şükretmeleri ve yakınlaşmaları için bir yoldur. İman edenler Allah için oruç tutarken bu ibadetleriyle Allah’ı yüceltirler ve Allah’ın kendilerinden razı olması ve hidayetlerini arttırması ümidiyle Ramazan ayını duayla ve salih amellerle geçirirler.
Müminleri hidayete ulaştıran İslam dinini Allah tüm insanlığa Peygamberimiz (sav) vasıtasıyla bildirmiştir. Böylece Allah’ın emriyle Peygamberimiz (sav) insanları hidayete yönelten bir önder olmuş, onlara Kuran ayetlerini açıklamış ve üstün ahlakıyla, aklıyla ve Kuran’ın hükümlerini tam uygulayan vicdanıyla bir rahmet olmuştur. Peygamberimiz (sav) için, “Allah’a iman eder, müminlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir” (Tevbe Suresi, 61) ayetiyle Müslümanların Peygamberimiz (sav)’e olan güçlü bağlılıkları ve sevgileri, onun emrine sadakatleri ve teslimiyetleri vurgulanmıştır. Allah bir elçi ve hidayet önderi olarak görevlendirdiği Peygamberimiz (sav)’in bilgi ve beden gücünü arttırmış, ona Katından hikmet vermiş ve İslam dinini onun üstün ahlakıyla tüm insanlığa tanıtmıştır.
Bu nedenle iman edenler Peygamberimiz (sav)’in Kuran ayetlerinde ve sahih hadislerde tarif edilen güzel ahlakını, tavırlarını, güçlü imanını, tevekkülünü, Allah yolunda İslam ahlakını yaymadaki üstün çabasını kendilerine örnek alırlar.
Peygamberimiz (sav)’in vefatı öncesinde insanlara hikmetle yol göstermek, onları Allah’ı hükümleriyle uyarmak ve Kuran ahlakına davet etmek için verdiği Veda Hutbesi, Müslümanlar için Ramazan ayında tekrar üzerinde düşünmeleri gereken önemli bir hatırlatmadır. Allah için oruç tutarak, sabırla ve duayla Ramazan ayını geçiren müminler her hikmetli söze yöneldikleri gibi Peygamberimiz (sav)’in bu vasiyetini de açık bir vicdanla değerlendirmelidirler.
Kuran ayetlerinin tamamı iman edenlere olmayı, birlikte sabretmeyi, dağılıp ayrılmamayı, haklarına saldırıda bulunulduğunda birlikte karşı koymayı ve çekişip birbirlerine düşmemeyi emreder. Allah’ın iman edenlerden istediği ahlak kardeşliktir, bunun için önceden aralarında düşmanlık olsa bile Allah iman edenlerin kalplerinin arasını uzlaştırır, onları birbirlerine veli kılar. Veda Hutbesi’nde, Peygamberimiz (sav) tüm Müslümanlara bu konuda hayati bir uyarıda bulunur: "Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.” Peygamberimiz (sav) iman edenlere cahiliye döneminde uyguladıkları şiddeti ve kan dökmeyi yasaklamıştır. Hatta bu sözlerini bir vasiyet olarak açıklamış, tüm Müslümanlara uymaları gereken bir sünneti olarak bırakmıştır.
Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz Ramazan ayında kalben Allah’a yönelip, samimiyetle Allah’a yakınlaşmayı, O’nun rızasını kazanmayı ümit eden müminler için Peygamberimiz (sav)’in bu vasiyetini yerine getirmek önemli bir sorumluluktur. Peygamberimiz (sav) sözlerinin devamında iman edenlerin kardeşliğine bir vurgu daha yapar: "Müminler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz.” Müslümanlar cahiliye dönemindeki eski sapkınlıklara, İslam ahlakına zıt her türlü ahlaksızlığa, Kuran’ın haram kıldığı bozgunculuğa asla yönelmemelidir. İman edenler, birbirlerinin kanını akıtmamalı, asla düşmanlığa düşmemeli, hiçbir şekilde zulüm ve şiddet yoluna sapmamalıdır.
Peygamberimiz (sav)’in Veda Hutbesinde biz iman edenlere verdiği öğütleri yerine getirmek, onun “Müslümanlar kardeştir” hatırlatmasını tüm dünya üzerinde hayata geçirmek İslam’ın şartı olan bir yükümlülüktür. Fakat günümüzde İslam aleminde kardeşin kardeş kanını akıttığı saldırılar Allah’ın rahmetini umut ettiğimiz Ramazan ayında artık son bulmalı, tüm iman edenler Allah’ın emrine ve elçisinin çağrısına uyarak birbirlerini kardeşleri olarak bağırlarına basmalıdırlar.
İslam dininin insanlığa kazandırdığı en büyük güzelliklerden biri Allah’a iman edenlerin kardeş olmalarıdır. Allah’ın onlara hidayet etmesi, dosdoğru yolunu göstermesi, Kuran’ın gerçeklerini öğretmesi nedeniyle müminlerin sevgiyi ve merhameti kardeşleriyle yaşaması Allah’ın bir lütfudur. Önceden yaşanmış tüm anlaşmazlıkların, zıtlıkların, çatışmaların ve düşmanlıkların yalnız iman ile sona ermesi Allah’ın kudretinin bir tecellisidir. Peygamberimiz (sav), “Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır” sözleriyle, Müslümanların iman etmeden önce aralarındaki kan davalarının da kaldırıldığını, geçersiz olduğunu bildirmiştir. Bu nedenle hiçbir gerekçeyle mümin yine kendisi gibi Allah’a, Kuran’a, Peygamber (sav)’e iman eden bir kardeşine zulmedemez, saldırıda bulunamaz – Allah korusun – kanını akıtamaz. Allah Kuran’da bunu tamamen yasaklamış ve haram kılmıştır.
Allah’a iman etmedikleri sürece birbirlerini tanımayan, farklı ırkların, kavimlerin, dillerin mensuplarının kardeşler olarak sabahlamaları mümkün değildir. Ancak ve ancak İslam ahlakının yaşanması sonucunda ve Kuran’a tam bağlanıldığında yeryüzünde tüm Müslümanlar kardeş olur. Ramazan ayında Rabbimize bu büyük lütfu ve nimeti için tekrar şükrediyoruz.
Veda Hutbesinde, "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır” diyerek Peygamberimiz (sav) bir kez daha tüm İslam alemini Allah’a imanda birleşmeye çağırmış, Kuran’ın takva ölçüsünü iman edenlere hatırlatmıştır. İnsanı Allah Katında değerli kılan yalnız onun Allah korkusu ve Allah aşkıyla samimi bir imanla yaşaması, tüm çabasını ve amacını Allah’ın rızasına yöneltmesidir.
İman edenleri üstün kılan, dünya hayatlarında kendilerine ulaşan tüm nimetleri Allah yolunda kullanmalarıdır. Peygamberimiz (sav), “Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır” sözleriyle bir Kuran ayetine dikkat çekmektedir: “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat Suresi, 13)
İslam alemi, Allah’ın bize bir güzellik olarak yaşattığı bu bereketli ve müjdeli Ramazan ayında Kuran’ın “dağılıp ayrılmayın” ve Peygamberimiz (sav)’in Veda Hutbesi’nde defalarca tekrar ettiği “Müslümanlar kardeştirler” sözlerinin gereğini yerine getirmelidir.
Unutulmamalı ki, dünyada sahip olunabilecek en güzel kardeşlik, Müslümanların kardeşliğidir.