OKTAR BABUNA AİLESİNİN KENDİSİNE YAPTIĞI BASKI VE ŞİDDETİ ANLATIYOR

SAMSUN AKS TV VE EKİNTÜRK TV RÖPORTAJINDAN (23 EYLÜL 2009)


Oktar Babuna- Bir kere ben biliyorsunuz, çok büyük bir hastalık geçirdim, yani bütün Türkiye de şahid oldu. Yaşayan tek hastayım Allah’a çok şükür. Şimdi öyle bir dönemde bir anne, baba değil mi merhamet, sevgi, şefkat gösterir, hatta öyle anneler var ki, kapısında yatıyor evladının bakmak için. Bakın altı sene tedavi gördüm, bir kere gelmediler. Cihat da şahit. Cihat hatta bakmaya geldi bana Amerikaya.

Adnan Oktar- Amerikaya da gelmedi.

Oktar Babuna- Bir kere gelmediler. Babam bir hafta geldi. O da şundan dolayı geldi, kemik iliği nakli olmuşdum, hani böyle bir komaya girme durumu falan olursa orda fişi çekme durumları vardı, onu şey etmek üzere gelmişti. Çünkü, bakın ilk daha kemik iliği gerektiğinde bana biz hemen ailemizi aramıştık. Akrabalarımızdan bakılması gerekiyordu. Babam çıkdı telefona. Telefonda ne dedi biliyormusunuz? Ben onda ölmek üzereyim, altıya altı bulunması gerekiyor kemik iliğine ki, ölmemesi için. Zaten başka tedavi yok. Yaşayan hiç bir hasta yok. Öleceksin diyordu herkes bana. “Telefonda” akrabalar bu iş için rahatsız edilebilir mi? Siz aklınızı mı kaçırdınız?” dedi bana.

Adnan Oktar- Ben bunu biliyorum hakikaten. Oktar’a ilik aranıyordu, ben bu işi çok sıkı tutmuştum o zamanlar. Yani, hatta  yakın buldular ben yine kabul etmedim, tam uyumlu olmasını şart koştum, tam. Onun dışında asla kabul etmem dedim yani yüzde yüz uyumlu olacak dedim. Cevat hocaya hakikaten söyledik hatta bunların akrabaları varmış Giritli. Onlarla bağlantı kuralım dedik yani, Oktar’la uyumlu olsun akraba. Cevat hocadan bir cevab geldi, kanımız iliğimiz dondu. Dedi ki, “Ha televizyona çıkıp söyledi, bütün Türk milletine şey yapdı. Bu hasta zaten kurtulmaz” dedi, “Bu mutlaka gidecek” dedi. “Onun için ben para vermek istemiyorum, harcama yapmam” dedi. Yani, “mutlaka gidecek” dedi. Ama ben her defa bakın, müthiş risk aldım, ben. Bizi titan, saadet zinciri havasına sokmaya kalkdılar değil mi? Yani bütün riski göze alarak yani, çete kapsamına sokmamaya çalıştım, sırf bu konuda.Yani zaten benim şuanki aldığım cezanın içerisindeki şeylerden bir tanesidir bu.

Oktar Babuna-  Evet maddelerden bir tanesi.

Adnan Oktar- Evet maddelerden bir tanesidir. İddianamede geçiyordu, polis  fezlekesinde  geçiyordu. Her türlü riski kabul ederek, var gücümle yardımcı oldum.

Oktar Babuna- Allah razı olsun, MaşaAllah.

Adnan Oktar- Var gücümle ve sonunda Allah’a çok şükür bulduk tam uyumlu iliği. Evet bu kısmı böyle. Benim bildiğim kısım sana yardımcı olduğum ama  o biri kısmını sen anlat.

Oktar Babuna- Hatta akrabalarda biz 20-30 kişi bulmuşduk, Adnan Bey`e haber verdiğimizde, Adnan Bey dedi ki, “Olmaz” dedi, “Soyağacı çıkarın” dedi. “En az 300 tane akraba bulun” dedi. Hakikaten bir soy ağacı çıkardı bizim tam 300 tane akraba bulduk. Böyle Almanya’dan, Eskişehir’den, İzmir’den hiç bilmediğimiz akrabalar. Onlardan da toplandı olmadı. Bunun üzerine gazeteye ilan verme noktasına gelindi. İşte orda bir ödül dedik. Böyle on milyar lira dönemin parası ile ki, hani böyle bir teşvfikte olabilir insanlarımız için, çünkü şefkatli bir şey zor bir şey hakikaten. Ona da karşı çıktı, “Ben” dedi, “Para mara vermem” dedi. Onun üzerine biz kardeşlerimizle işte ne var elimizde avucumuzda biriktirip, tedavide zaten parayı kesmişdi tedavi de. Yani sırf böyle söylemişti, yaptı da fiilen. Hatta akrabalarımıza, eşine, dostuna söylüyordu: “Bu nasılsa ölecek ben para harcayamam ki”. Çok varlıklı. Yani o, maddiyatın çok az bir kısmı ile karşılıyordu benim hastane masraflarımı. Hakikaten tamamen kesti, hatta biz borc istemek durumunda kaldık, akrabalara yakınlarımıza gittiğimizde onlara da telefon açıp, önceden tenbih ediyordu: “Vermeyin sakın, geri çevirin” diye.

Adnan Oktar- Ben bu kısmını biliyorum doğru bu. Yani ben hakikaten şaşırmıştım ki, hakikaten multimilyader şu anın parasıyla, yani haddi hesabı yok mallarının, halhazırda da öyle yani. Çocukluğunu da anlat biraz. Bak  onu merak ediyor milletimiz, anlat bilsinler.

Oktar Babuna- Yani sırf hastalığımla değil sanmayın, öyle bir zulüm vardı ki, evin içinde. Mesela; beni defalarca kemerle dövmesi, kardeşlerimi sopayla dövmesi, saçlarını zorla kesiyordu. Yani evdeki çalışan kadınlar acıyıp halimize, beni kat kat giydirip dayak yemeye öyle gönderiyorlardı. Yani ufacık çocuktum ben.

Adnan Oktar- Sopanın etkisi azalsın diye mi?

Oktar Babuna- Sopanın etkisi azalsın diye. Bir sopa vuruyordu ki, öyle sudan sebebler ki, işte eve bahçeden yarım saat geç girmiş, mesela bunun gibi. Evdeki yemekleri saklamalar, kekler, pastalar olduğunda saklanır, etleri sayar vermez bize. Çok zengin bir insan yani, o kadar zengin ki, hatta bakın size bir şey anlatıyım. Anne, annem vardı benim rahmetli. Onun gayri-menkullari vardı. İşte eşinden kalan, evin bütün masraflarını o, karşılıyordu, yani evde çalışan hanımların parasını, yiyecek masraflarını. Şimdi kadıncağız hastalandı, hayatının son döneminde, ben Amerikaya gitmişdim. O sırada geldim baktım bir odanın köşesinde bir yatağa atmışlar. Pes perişan durumda yani muazzam bakımsız. Bakın Profesör doktor insan bilmez mi bakımın nasıl olduğunu bir tane hemşire tutar, çok basit bir şey, arkasında bu kadar yara çıkmış böyle, neyse bir gün fenalaşıyor, kardeşlerim babamı içerideki odadan çağırıyorlar, maç seyrediyor içerideki oda da, piposunu eline almış, içeriden diyorlar ki: “aman yetiş ölecek, boğazına dolanmaya başlamış bu şey gelen salgıları, sekresyonları gelmiyor, yavrum bırak nasılsa ölecek” diyor. Bakın hayatı boyunca ona hizmet etti, evine yemekler götürürdü, evin masraflarını karşılardı. Mecburen dışarıdan doktor getirtiyorlar, onun üzerine utanıp kalkıyor. Yani bu çok değişik yapıları vardı, anne-annem hatta bana söylerdi : “yavrum senin annenle baban çok zalim insanlar” derdi. Ben çocukken ne demek istediyini tam anlamazdım da sonradan daha iyi anlmaya başladım böyle. Evin içinde böyle muazzam zulüm, paraya muazzam bir düşkünlük, yani evladlarını evlad gibi deyilde malı gibi görüyor, malını kaybetmenin verdiği kinle zaten saldırganlaştı. Mesela, eve silahlı adam gönderip beni öldürmeye çalıştılar, yani bu. Bunun üzerine ben evden çıkdım. İki tane silahlı adam, onların evine gidib-gelen, kapıcıların şahitliği ile, apartman güvenlik görevlisinin şahitliği ile tesbit edilmiş, onun dairesinden iniyor, eve saldırdılar, kapıyı kırmaya çalışdılar, çünkü neden?

-Şunun için. Onların istediği hayatı yaşamıyoruz diye. Onların böyle çok dejenere, gayri ahlaki yaşam tarzları var, olabilir insan ona da karışmıyorduk ama, bizim namaz kılmamız, dindar olmamız, mutediyin hayat yaşamamız, Atatürkçü milliyetçi olmamız onları iyice saldırganlaştırdı, mafyavari metodlara baş vurdular, en sonda öldürmeye karar geldi,hatta hala tehdidler oluyor, yeni davalar açılıyor. Ben evime gide bilmiyorum iki senedir, yani evi tamamen boşalttık, kardeşlerimi tehdid ediyorlar.

Adnan Oktar- Daha önce onların evinde mi oturuyordun değil mi sen?

Oktar Babuna- Evet  tabi alt katlarında oturuyordum ben.

Adnan Oktar- Sana saldırı olduktan sora mı, evi terk ettin sen?

Oktar Babuna- Evet, o gün evi terk ettim, çıktım evden, çünkü can güvenliğim kalmamıştı.

Adnan Oktar- O konuda yargılanıyor mu, annen baban?

Oktar Babuna- Evet yargılanıyor azmetdirici olarak Kadıköy ikinci asliye ceza mahkemesinde yargılanıyor.

Adnan Oktar- Ama onlarda seni çete mensubu olmaktan ilgili sana dava mı açtılar ne oldu?

Oktar Babuna- Evet bana, 6 yıl bana, kardeşim Hüma, Ceyda ve Eda’ya dava açtılar. Tuğba’yı da kız kardeşlerimden bir tanesi mağdur konumuna güya sokmuşlar. Ben bakın 47 yaşındayım.

Adnan Oktar- Kimler? Sen...

Oktar Babuna- Ablam, Ceyda, bir küçük kız kardeşim, 43 yaşında olan Hüma ondan sonra Eda.

Adnan Oktar- Çete olduğunuz suçuyla dava açtılar size?

Oktar Babuna- Dava açtılar, evet çete olduğumuz suçuyla.

Adnan Oktar- Sizi kurtarmak istiyorlardı, onun için yapmış olamazmışlar mı, Hapishaneden kurtulmuş oluyorsunuz.

Oktar Babuna- Hiç görülmüş bir şey deyil bu güne kadar.

Adnan Oktar-Yani her halde öyle bir kurtuluş yolu mu düşündüler acaba?

Oktar Babuna-Hapse attırarak mı,acaba?

Adnan Oktar- Zannetmiyorum ama, niye yaptılar acaba böyle?

Oktar Babuna- Evet, çok garip durum var ortada, yani.

Adnan Oktar- Yani hapse girseniz bir süre dinlenirsiniz, daha değişik durum falan olur mu  diye düşündüler acaba?

Oktar Babuna- Yani böyle yapınca insan, bu kadar masum insanlara böyle iftiralar atıldığı zaman, benim sevgimi artırıyor, herkesin sevgisini arttırır bu, yani öbür türlüsü çok ahlaksızca olur, masum insanlara iftira atıldığını bile bile siz uzaklaşırsanız, bu Allah’a karşı hesabını verilecek bir şeydir. Bakın ben Allah’ın huzurunda yemin ediyorum İnşaAllah, hayatım boyunca hapiste kalacağımı bilsem, kolumu bacağımı koparsınlar, kafamı kessinler İnşaAllah Adnan Beyle ve arkadaşlarımdan hiç bir şekilde ayrılmayacağımda, sonsuza kadar da beraber olmak istiyorum İnşaAllah, sonsuz ahiret hayatında.

Adnan Oktar- Ama çok acayib yani dört tane evladını çete mensubu olmakla suçlayıp altışar yıl hapis cezası olacak şekilde dava açtırıp bunu da şikayetçiler değil mi?

Oktar Babuna-Evet şikayetçiler

Adnan Oktar- Yani davanın sahibiler, dava açanlar?

Oktar Babuna- Evet onların şikayeti ile açılıyor dava zaten

Adnan Oktar- Altışar yıl hapis cezası dört kardeşsiniz.

Oktar Babuna- Eşimide aynı şekilde üç yıl hapis cezası ile cezalandırmaya çalışıyorlar.

Adnan Oktar- Yani  tabi bu biraz acaib bana makul gelmiyor, çünkü anne baba sevgisinde böyle olmaz benim bildiğim, şefkat göstertilir, sevgi göstertilir. Yani geçmiş hataları varsa affettirmek için gayret edilir, ama hiç bir şekilde. Mesela, benim evladım olsa ben ona hizaya getirmek için ben ona altı yıl hapis cezası alacak şekilde çete mensubu olmaktan suçlayıp üzerine gitmem. Bilakis, hergün israrla şefkat, sevgi göstertirim ve muhabbet gösterdirim ve ona göre tavır alırım. Ona göre onu kurtarmaya çalışırım ve yakın olmaya çalışırım. Çünkü sevgidir bunu çözümü, şefkatdir ve özgürlükdür. Yani sizi özgür bıraksalar fikirlerinize karışmasalar, inançlarınıza ibadetlerinize karışmasalar saygı duysalar, yıllarca zaten beraber olursuz, yine aynı şekilde beraber olursunuz. Amma benim gördüğüm saldırılar seni bezdirmiş ve oradaki şeyler hakikaten ben olsam bende gitmem o evime.