Müslümanların en önemli özelliklerinden biri, hayatlarının her anında, Kuran ahlakına uygun bir üslup ile konuşmalarıdır. Cahiliye toplumlarında insanların büyük bölümüne negatif bir karakter hakimdir. Müslümanlar, iman etmeleriyle birlikte, bu negatif özelliklerden arınmış olurlar. Ve bu temiz, rahmani ahlak, tüm tavır ve konuşmalarına yansır.
Nasıl bir ortama girerlerse girsinler, olayların gidişatına, insanların ihtiyacına göre nasıl davranmaları gerektiğini vicdanlarıyla belirlerler. Daha önce hiç tecrübe etmedikleri olaylar bile söz konusu olsa, vicdanlarına uyarak, yapılması gereken en doğru tavrı sergiler, en isabetli konuşmaları yaparlar.
Münafık karakterli kimseler ise, Müslümanlardaki bu ahlak güzelliğinden yoksundurlar. İsteseler, elbette ki samimi Müslümanlardan görerek, bu pozitif tavırları örnek alabilirler. Ancak Müslümanlara karşı sinsice mücadele vermek amacında olan münafıklar, ahlaklarını değiştirmeye gerek duymazlar. Tercihlerini Allah’tan, Kuran ahlakından, vicdandan yana yapmazlar. Bu nedenle pozitif, halim ve güzel olan tavırlar yerine, şeytani ve negatif davranışlar sergilerler. Aynı şekilde konuşmalarında da yapıcı, yatıştırıcı, uzlaştırıcı olmak yerine; kinayeli, laf dokunduran ifadeleri tercih ederler. Kaba ve sivri dilli, münasebetsiz, çirkef, kavgacı, saldırgan, küstah ya da suçlayıcı üsluplar kullanmaktan çekinmezler. Cahiliye insanları arasında öğrendikleri kaba ve rahatsız edici her tavrı, Müslümanlar arasında da pervasızca uygularlar.
Oysa ki Müslümanlar Allah’ın rızasını kazanabilmek için, tertemiz ve güzel bir ahlak anlayışıyla yaşamaya bütün iradeleri ile özen gösterirler. Cahiliyenin her türlü kirli anlayışından, tavırlarından ve konuşmalarından arınıp, cennet gibi güzel bir ortam oluşturmaya çalışırlar. Bu nedenle de birbirlerine karşı olabildiğince ince düşünceli, fedakar, anlayışlı, affedici, alttan alan, kalender, tevazulu, sabırlı, güzel sözlü, gönül alan, sevgi, saygı dolu, dostane tavırlar sergilerler. Dolayısıyla Müslümanların bu üstün ahlakıyla, münafıkların negatif tavırları arasında büyük bir zıtlık ortaya çıkar. Bu da, şeytani üsluplar kullanmaktan, küfri konuşmalar yapıp, çirkef t avırlar göstermekten çekinmeyen münafıkların tanınmasında önemli bir alamet oluşturur.
Bilindiği gibi Peygamberimiz (sav) döneminde de, Müslümanlar arasında bu şeytani yönleriyle dikkat çeken çok sayıda insan vardı. Bunlar arasında müşrikler, kalbinde hastalık olanlar, görgüsüz ya da bilgisiz olanlar olduğu gibi, bu ahlaksızlığı kasten uygulayan münafıklar da vardı. Ve bu kimseler, Müslümanlara gösterdikleri bu çirkin tavırları, Peygamberimiz (sav)'e karşı da sergiliyorlardı (Peygamberimiz (sav)'i tenzih ederiz). Hatta O’na karşı, özel ve kasıtlı olarak, Müslümanlara yaptıklarından çok daha şiddetli bir ahlak bozukluğu gösteriyorlardı. Bunun sebebi ise elbette ki imansızlıkları; Peygamberimiz (sav)'e, sahip olduğu nimetlere, O’na gösterilen saygı ve sevgiye, O’nun makamına ve itibarına karşı olan kıskançlıklarıydı. Kendilerini liderlik makamına çok daha fazla layık görüyor; Peygamberimiz (sav)'den daha üstün, daha akıllı ve yetenekli olduklarına inanıyorlardı. Bu yüzden de O’na hak ettiği saygı, hürmet ve sevgiyi göstermek, O’na karşı güzel ahlaklı davranmak ağırlarına gidiyordu.
Peygamberimiz (sav)'e karşı saygıdan yoksun, kaba, küstah, saldırgan ve suçlayıcı bir üslupla ve hatta seslerini de yükseltip bağırarak konuşuyorlardı. Allah Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e karşı bu çirkin tavrı sergileyen kimseleri uyarmış ve bunun Allah Katında büyük bir karşılığı olacağını hatırlatmıştır:
Ey iman edenler, seslerinizi Peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider. (Hucurat Suresi, 2)
Allah, Peygamberimiz (sav)'in huzurunda ve O’na karşı bu şekilde çirkin ve kavgacı bir üslupla konuşmalarının sonucunda, bu kimselerin o zamana kadar yaptıkları tüm salih amellerin boşa gidebileceğini bildirmiştir. Peygamberimiz (sav)'in huzurunda bu tür tavır bozukluklarından kaçınan, itidalli, saygılı bir üslupla konuşan samimi Müslümanlar için ise, ahirette büyük bir ecir olduğu haber verilmiştir:
Şüphesiz, Allah'ın Resûlü'nün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır. (Hucurat Suresi, 3)
Kuşkusuz ki Peygamberimiz (sav) zamanında yaşanan her olay, buna dair Kuran'da bildirilen her hüküm, o dönemden sonra yaşayacak her Müslüman toplumu için de yol göstericidir. Kuran'da tarif edilen, saygı ve hürmet anlayışı, bugün de iman edenlerin birbirlerine karşı göstermeleri gereken saygı ve adap şeklinin nasıl olması gerektiğini bize anlatmaktadır.