Münafık, Müslümanlar arasındayken gizlice kendi yandaşlarıyla haberleşir

MÜNAFIK, MÜSLÜMANLAR ARASINDAYKEN GİZLİCE KENDİ YANDAŞLARIYLA HABERLEŞİR

Münafığın iman etmediği halde Müslümanlar arasında kalmasının sebeplerinden biri, 'aldığı bilgileri küfürdeki dostlarına aktararak onlara iman edenler aleyhinde destek sağlamak istemesi'dir. Küçük büyük, önemli önemsiz elde ettiği her türlü bilgiyi bağlantıda olduğu diğer münafıklara ve inkarcılara aktardığında, onlar arasında bir itibar ve prestij kazanacağına inanır. Onlara, 'istihbarat sağlayan, kilit noktada bulunan, önemli bir şahıs' izlenimini verdiğinde, 'küfrün kendisine hayranlık duyacağını' ve karşılığında da 'ona kayda değer menfaatler sağlayacaklarını düşünür. Bu amaçla Müslümanlar arasında elinden geldiğince önemli bilgilere ulaşmaya ve bunları onlar aleyhinde kullanmaya çalışır.

Ancak Müslümanlar Allah korkusu olan, dürüst, vicdanlı ve tertemiz bir hayat yaşayan insanlar oldukları için münafıkların bu tür aleyhte bilgi arayışları her zaman hüsranla sonuçlanır. İman edenler hayatları boyunca insanların iyiliği ve kurtuluşu için çabalayan, her türlü kötülükten sakınan, karıncayı bile incitmekten çekinen, yaşadıkları her topluma hayır ve bereket getiren kimselerdir. İnançları, fikirleri, faaliyetleri ve yaşantıları alabildiğine şeffaftır. Dolayısıyla bu durumda münafığın tek yapabildiği bire bin katarak, Müslümanlar hakkında iftiraya dayalı hayali senaryolar oluşturmak ve küfürdeki dostlarına yalan haberler aktarmak olur. 

Allah bir Kuran ayetinde, Müslümanlar arasında bulunan münafıkların 'küfre haber taşıdıklarını' şöyle bildirmiştir:

şeytandan Allah’a sığınırım,

Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara haber taşıyanlar vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)

Bir başka Kuran ayetinde ise Allah, şeytandan Allah’a sığınırım, "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar…" (Enam Suresi, 121) sözleriyle, münafıkların küfre haber taşımalarının tek sebebinin çıkar elde etmek olmadığını anlatmıştır. Ayette 'sizinle mücadele etmeleri için' ifadesiyle vurgulandığı gibi, münafıkların Müslümanların yanında bulunma amaçları, şeytanın Allah'a ve dine karşı yürüttüğü mücadelede şeytanın ordusu olan inkarcılara arka çıkmak, onlara destek vererek güç kazandırmak istemeleridir.

Nitekim münafıkların en büyük hedeflerinden biri, Müslümanların yürüttüğü hayırlı faaliyetleri durdurarak İslam ahlakının yeryüzüne yayılmasını engellemektir. Bunu gerçekleştirebilecek gücün ise inkarcılar ve kendileri gibi münafıklık yapan yandaşları olduğunu düşünürler. Bu nedenle Müslümanlar arasında kasıtlı olarak vakit geçirir ve o süre boyunca inkarcılarla ve münafık dostlarıyla iletişim halinde olurlar.

Allah, şeytandan Allah’a sığınırım, "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar…" (Enam Suresi, 121) ayetiyle, münafıkların bu alçaklığına bir kez daha dikkat çekmiş ve bu ikiyüzlü insanların inkar edenlerle ve kendileri gibi olan diğer münafıklarla gizlice haberleştiklerini haber vermiştir. 

İşte samimi iman etmeyen ve Müslümanlara karşı kalplerinde kin ve öfke besleyen münafıkların, ısrarla Müslümanların yanında kalmaya çalışmalarının en önemli sebeplerinden biri budur. Müslümanlara karşı yürüttükleri mücadelelerinde inkar edenlere, derin devletlere ve gizli yapılanmalara yardım sağlayarak İslam'a büyük çaplı bir zarar verebilmeyi umarlar.

MÜNAFIK, MIKNATIS GİBİ DÜNYANIN HER YERİNDEKİ MÜNAFIKLARI BULMA KONUSUNDA ÇOK YETENEKLİDİR

Şeytan nasıl kendi ahlakındaki insanlara kolaylıkla yanaşabiliyorsa, münafık da aynı şekilde, kendi gibi münafık ruhlu insanları hiç zorlanmadan bulur ve onlarla hemen yakınlaşır. Şeytanın kendi dostlarını hemen tanıyıp bulması gibi, münafık karakterli insanlar da adeta birer mıknatıs gibi birbirlerini çekerler. Hepsi birden aynı şeytani karakteri ve alçak ruhu taşıdıkları için, birbirlerini teşhis edip anlamakta hiç zorlanmazlar.

Eğer münafığın bu oyunu bozulur ve menfaat için yaklaştığı diğer münafıklar fikren güçsüz hale getirilirse; o zaman münafık hemen kendisine çıkar sunacak yeni münafık odakları aramaya başlar. Müslümanlar onu kirin içinden her çıkardıklarında ve ona her doğruyu gösterdiklerinde, münafık vazgeçmek yerine, kendisine yeni bir münafık güruhu bulmaya yönelir. Her deşifre olduğunda, her oyunu her bozulduğunda, yolunu ve yöntemini değiştirerek, bir başka sinsi taktik ile bu münafıkane bağlantıları kurmaya devam eder.

Bu nedenle münafığın destek aldığı samimiyetsiz odakların deşifre edilmesi ve şeytanın ona yaklaşabileceği tüm yolların akılcı bir şekilde kapatılması çok önemlidir. Çünkü münafık sürekli yeni bir yol arayacak, bir yolu kapanırsa bir başka yol aramaya koyulacaktır. Ancak eğer şeytanın oyunları Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde kararlılıkla bozulursa, münafık artık oyun oynayamayacak hale gelir. Deşifre olan ve her defasında oyunları bozulan münafık bir noktada seçimini yapmak zorunda kalır. Ya imanı seçerek Müslümanlarla birlikte dürüst bir hayat yaşamayı kabul eder ya da oyunlarının bozulmasından ve şeytani hedeflerine ulaşamamaktan bıkarak inkar edenlerden yana tavrını açıkça ortaya koyar.