Homoseksüelliğin Kuran'a göre son derece ‘çarpık ve sapkın bir eylem’ olduğu ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz." Araf Suresi, 80-81
Tarih boyunca Müslümanların bu konudaki tavırları hep çok net olmuştur. Homoseksüelliğin ‘haram ve aynı zamanda da çirkin bir iğrençlik olduğu’ tüm Müslümanlar tarafından bilinmektedir. Münafıkların bu konudaki tavırları ise Müslümanlarınki gibi değildir. Münafıklar, Allah'ın beğendiği ahlakı çirkin, beğenmediği tavırları ise güzel görürler. Müslümanların yaşam şeklini değil, inkar edenlerin hayat tarzını beğenirler. İslam ahlakını, batıl ya da sapkın fikir ve davranışlarla tahrif edebilmek için mücadele ederler. Güç ve itibarı, hak olanda değil, zahiren o sırada kim daha güçlü görünüyorsa onun yanında ararlar.
Münafıklar nerede bir anormallik, iticilik, yanlışlık, nifak, fitne, sapkınlık varsa onun içine adeta hemen dalarlar. Allah'ın hoşuna gitmeyen, Allah'ın beğenmediği ne varsa, tüm bu eylemler, münafıkları mıknatıs gibi çeker. Yanlış, sapkın ve karanlık her türlü kişi ya da eylem, münafıkların yaşam alanının önemli parçalarıdır. Bu nedenle mutlaka bu tarz sapkın kişi ya da topluluklarla bağlantıya geçer ve karanlık olaylarla iç içe olmaya çalışırlar.
İşte ‘homoseksüellik’ de bunlardan biridir. Münafıklar Kuran’da bildirildiği gibi ‘iğrenç bir sapıklık’ olduğunu bildikleri halde, ‘homoseksüelliğin felsefesini desteklemekten’ gizli bir zevk alırlar. Bu şeytani sempatileri, yaptıklarının, Allah'ın hoşuna gitmeyen, Kuran'a aykırı bir eylem olduğunu bilmelerinden kaynaklanır.
Çünkü münafıklar şeytanın kendilerine güzel gösterdiği tüm kötülüklerin peşinden gider ve zamanla ‘şeytanın oyuncağı’ haline gelirler. Normal şartlarda bu insanların iğrenç ve ahlaksız tavırlarından tiksinip Allah’ın haram kıldığından uzak durmayı istemeleri gerekirken; münafıklar bunlarla bağlantı halinde olmaktan şeytani bir heyecan duyarlar.
Münafıklar zahir ve sığ insanlardır. Yalnızca anlık çıkarlarını gözetirler. Küfre karşı ise, büyük bir özenti içindedirler. Yaşadıkları toplumun önde gelen, tanınmış ve popüler inkarcılarını gözlerinde çok büyütürler. Özellikle de kendi sinsi arayışlarına uygun, ‘kirli, karanlık ve illegal işler çeviren derin devlet mensuplarına, gizli örgüt üyelerine ve illegal istihbarat servislerinin kullandığı insanlara’ karşı müthiş bir hayranlık duyarlar. Allah'ın sonsuz gücüne değil, işte bu karanlık dünyada gizli işler çeviren insanların gücüne inanırlar. Kendi zayıf akıllarıyla dünyayı bu insanların yönettiğine ve galip gelecek olanın da mutlaka bu şeytani sistem olduğuna inanırlar.
Münafıklar gıpta ve özlemle izledikleri bu kirli dünyanın insanlarına hayranlıkla yaklaşır ve onlara kendilerini beğendirebilmek için ne gerekiyorsa yapmaya çalışırlar. Güç sahibi gördükleri bu insanların küçücük bir takdir ya da beğenisini kazanabilmek için, her türlü küfri görüş ve fikri hiç tereddüt etmeden savunurlar.
Bunun yanı sıra, münafıklar küfre benzemenin, kendilerince onlara ‘modern, ileri görüşlü ya da özgürlükçü bir kimlik kazandıracağını’ sanırlar. İşte günümüzde, ‘sözde modernlik adına’ İslam’da hiçbir şekilde yeri olmayan sapkın eylemleri savunan ve böylece kendilerini ‘dine önem vermeyen Müslüman’lar olarak tanıtarak küfürle derin dostluklar kuran, ‘sahte bir Müslüman modeli’ de vardır.
Küfre özenen bu sahte Müslümanların sapkın yaklaşımlarının da katkısıyla, günümüzde homoseksüellik, dünya çapında geniş kitleler tarafından desteklenir ve adeta meşru görülür hale gelmiştir. Ve bu durum, münafığın tam da aradığı gibi bir fırsattır. Münafık sinsi sapıklara, homoseksüellere ve bunlar gibi her türlü sapkın hayat tarzına destek vererek, ideolojileri kendince meşrulaştırmaya çalışır. Münafıkların böylesine aşağılık bir eyleme göz yummalarının sebebi ise, ‘bazı münafıkların kendilerinin de bu sapkınlığa eğilimli olmaları’, ‘bazılarının ise toplumda sözde ‘modern’, ‘aydın’, ‘özgürlükçü’ bilinmek istemeleri’dir. Bazıları da kendilerini ‘dindar olmayan ve küfre sempati duyan bir Müslüman’ olarak tanıtmak amacıyla homoseksüelliğe destek verirler.
Münafıkların bu tercihlerinin altında yatan sebep ise, ‘küfre karşı son derece ezik, özenti, kompleksli insanlar olmaları’dır. Allah'ın gücüne güvenip dayanmadıkları için, gücü, ‘o sırada toplumda popüler olan fikirlerde, insanlarda, ideolojilerde’ ve ‘trend olarak kabul edilen konularda’ ararlar.
İşte bu sapkın ve şeytani bakış açıları nedeniyle, ‘homoseksüelliği doğal karşılamak, bazı kişiler için, sözde aydın olmakla eş değer’dir. Allah’ın haram kıldığı bir çirkinlik olan homoseksüelliği korumanın, ‘sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu’ olduğunu savunurlar. Elbette bir insanın inancından ya da yaşam tarzından dolayı baskı görmesi asla kabul edilemez. Ancak Müslüman kendi inancını göre yaşamak ve inancını da anlatmakla yükümlüdür. Allah Kuran’da homoseksüelliğin iğrenç bir pislik olduğunu bildirdiği için Müslüman da bunu anlatmakla sorumludur. Nasıl ki cinayetin, hırsızlığın, yalan söylemenin çirkinlik olduğunu anlatıyorsa bu konuda da tavrı Kuran’a göre olmalıdır. Münafığın homoseksüelliğe karşı tutumu ise kompleksli ve ezik ruh halinin bir yansımasıdır. Münafıklar küfürdeki önde gelenler arasında yer edinebilmek ve onlar sayesinde birtakım maddi imkanlara kavuşabilmek için, ‘homoseksüelliğe karşı da şirin görünmeye çalışırlar’. Dini içten tahrif etmek ve insanları İslam ahlakından uzaklaştırmayı amaçlayan münafıklar, bu sapkınlıklardan istifade ederek, İslam dinini dejenere edebilmeyi hedeflerler. Çirkin yalanlarla, ‘Bir Müslümanın da homoseksüelliğe sıcak bakabileceği ve bu insanların haklarını savunabileceği’ imajını vererek, kendilerince ‘İslam'a sapkın bir yorum ve anlayış getirebilmeyi’ umarlar. Çünkü gerçek din, onların kafalarındaki şeytani, küfri ve nefsani sisteme uymamaktadır. Bu yüzden de münafıklar, kendi sapkın yorumlarıyla haşa dini kendi kafalarına uydurmaya çalışırlar. Bunun için de küfrün ahlaksızlıklarından istifade ederek bu sapkınlıkları dinin içine sokmaya çalışırlar.
Bunun için ‘homoseksüel evliliklerine’, ‘homoseksüellerin kendi sapkınlıkları doğrultusunda gayri meşru ilişkiye girerek, yine kendileri gibi homoseksüel kimseler yetiştirmek üzere evlat edinmeleri’ gibi iğrenç, sapkın ve tehlikeli eylemlere destek verirler. Oysa ki çok açıktır ki böyle bir ortamda, ciddi şekilde ‘çocuk tacizleri’ söz konusu olacak ve bu çocuklar bu şekilde büyük bir tehlikeye atılacaklardır. Sonrasında ise, -pek çok araştırmanın da ortaya koyduğu gibi-, homoseksüel insanların ellerine bırakılan bu çocuklar, nihayetinde ‘psikiyatrik bozukluklar’, ‘madde bağımlılığı’ gibi rahatsızlıklara maruz kalacaklardır. ‘Cinsel saldırıya ve intihara meyilli’ insanlar haline gelme ve ‘AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri’ de ortaya çıkacaktır. Örneğin şu an ABD’de eşcinsel çiftlerle birlikte yaşayan yaklaşık 100 bin çocuk bulunmaktadır. Ebeveynlerinden birinin, evlat edindiği çocuk ile eşcinsel ilişkiye girdiği çocuk sayısı ise, 6 ila 14 milyon arasında değişmektedir. İşte çocukların maruz kaldığı bu korkunç tablo bile, durumun vahametini anlamak için yeterlidir.
İslam dünyasındaki münafıkların da destek verdiği bu sinsi oyunları fark eden Müslümanların üzerindeki sorumluluk ise çok büyüktür. İman edenler, sapkınlık içindeki bu insanlara akılcı bir üslupla, yaptıklarının bir ‘hayasızlık ve ahlaksızlık olduğunu’ anlatmalı ve onları doğruya çağırmalıdırlar. Bu iğrenç fiilin çirkinliğini anlatarak insanları eğitmeli ve bu sapkınlığın toplum içinde yayılmasına engel olmalıdırlar. Eğer bu iğrençlik fikren iyi aşağılanır ve toplumların bu anormalliği anlamaları sağlanabilirse, cahil insanların bu sapkınlığa eğilim göstermeleri geniş çapta engellenmiş olacaktır.
Dolayısıyla homoseksüelliğin meşru gösterilmesine, teşvik edilip özendirilmesine karşı ciddi bir fikri mücadele yürütülmesi gerekir. Müslümanların sorumluluğu, toplumdaki bu gibi tüm sapıklıkların ve sapkın eylemlerin önüne geçmek için, doğruyu anlatan tebliğ faaliyetleri yapmalarıdır. Allah'ın gazaplandığı ve sapkınlık olduğunu bildirdiği bir eylem, Müslümanların sadece uzak durmaları gereken değil, aynı zamanda da doğrusunu anlatmakla yükümlü oldukları bir durumdur.
Ancak elbette ki, bazı cahil kimselerin fiilen zarar vermeleri de, asla kabul edilemeyecek çok çirkin ve yanlış yaklaşımlardır.
“İster homoseksüel olsun, ister hırsız olsun, ister katil olsun bir insanı bir insanın öldürme hakkı yoktur. Kanun hukuk vardır. Kanunla hukukla olaylar belirlenir, öldürmek, asmak, kesmek, bombalamak, kurşunlamak bunlar vahşiyane yöntemler, ilkel yöntemler. Fikirle, düşünceyle mesela biz tamam homoseksüelliğin yanlış olduğunu anlatıyoruz. Nasıl anlatıyoruz? Kuran’la anlatıyoruz. Vicdana, akla, basirete, ferasete hitap edecek şekilde anlatıyoruz. Ama kurşunlamak, bombalamak bunlar vahşet, bunlara şiddetle karşıyız. Her türlü şiddeti şiddetle kınıyoruz. Her türlü dehşeti, vahşeti Müslüman kabul edemez. Müslümanlık, Kuran’daki Müslümanlık ama barış dinidir, sevgi dinidir. Kimsenin inancına, fikrine müdahale yok. Kim ne yaparsa yapsın şahsi cezalandırma olmaz, daima kanunla hukukla.” (Adnan Oktar, A9 TV, 12 Haziran 2016)
|