Suçlu insanla masum insanı birbirinden ayıran en önemli alametlerden biri, 'masumun huzuru, suçlunun huzursuzluğu'dur. Dünyanın tüm ülkelerinde suçlu insanlar, tedirgin ruh hallerinden, etrafı korku içinde araştıran huzursuz bakışlarından, garip hareket ve mimiklerinden kendilerini ele verirler. Bu tip insanlar hayatları boyunca deşifre olma, yakalanma, küçük düşme, aşağılanma korkusu yaşarlar. Suçlarını işledikten sonra, insanlardan kaçan 'yabani hayvanlar gibi', her fırsatta kendi kovuklarına, yani kendi yalnız dünyalarına çekilir ve korku dolu bir bekleyiş içine girerler. Karanlığa siner ve fark edilmemeyi umarlar.
İşte münafığın ruh hali de böyledir. Çünkü münafık sürekli suç işleyen, işlediği suçu örtbas edebilmek için yalan söyleyen, hasta bir ruha sahiptir. Hayatı boyunca hep hainlik yapar ve hep sinsi planlar kurar. Bu nedenle üzerinde her an bu durumun getirdiği yakalanma ve fark edilme korkusu vardır.
Münafığın fark edilmekten bu kadar korkmasının sebebi, tam bir 'dünya aşığı olması', yani 'dünyaya şiddetli bağlılığı'dır. Bir münafık için en büyük felaket, 'küçük düşmesi, itibar kaybetmesi, işlediği suçların ortaya çıkıp aşağılanması'dır. Münafık küçük düşmekten adeta ölümden korkar gibi korkar. En ufak bir yalanının veya hainliğinin ortaya çıkması ihtimali, etinden et kopartılıyormuşçasına canını yakar. İtibarının zedelenmesi ihtimali ona hayatın sonu gibi gelir. Allah'tan korkmaz, ama insanlardan ölesiyle korkar.
Öte yandan münafığın ruhunda yaşadığı azap dolu bu korkunun çapı, diğer suçlu insanlara göre kat kat daha fazladır. Çünkü münafık aralıksız suç işler ve aralıksız yalan söyler. Müslümanlarla birlikte yaşadığı her gün ve günün her saati ayrı bir hainlik yapar. Hırsızlık yapar, iftira atar, tuzak kurar, küfürle işbirliği yapar, casusluk yapar. Dolayısıyla işlediği her suç ondaki korku duygusunun derinliğini bir kat daha artırır. Zamanla bu durum öyle bir hale gelir ki, ruhu korkunun ve kuşkunun şiddetiyle sarsılmaya, şiddetli gelgitler yaşamaya başlar.
Allah münafıkların bu 'paranoyak ruh halini' bir ayette 'her çağrıyı kendi aleyhlerinde sanırlar' sözleriyle açıklamıştır:
... Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)
Allah bu ayet ile Müslümanlara, münafığın en zayıf noktalarından birini deşifre etmiştir. Münafık, 'etrafındaki her konuşmayı, her hareketi, her oluşan durumu, yakalanma korkusu nedeniyle kendi aleyhine zanneder'. En ufak bir hareketten, en ufak bir kıpırtıdan, en ufak bir sözden müthiş şüphelenir ve tedirgin olur. Sürekli işlediği suçların fark edilmesi kuşkusu içini kemirir.
Müslümanlar kendi aralarında sohbet ettiklerinde münafık hemen kulak kabartıp kendisiyle ilgili bir şey konuşulup konuşulmadığını kontrol eder. Alakasız bir konudan kendisine pay çıkartıp, "Benim hakkımda mı konuşuyorsunuz?" diye yaygara yapar. Müslümanlar dürüst olmanın öneminden bahsetseler, sürekli yalan söylemesinin getirdiği suçluluk duygusuyla, "Beni mi ima ediyorlar?", "Bana yalancı diyorlar" diye ortaya çıkar. Müslümanlar çalışkan olmanın gerekliliğinden bahsetseler, "Bana tembel mi diyorsunuz?" diyerek huzursuzluk çıkarır. Kendisine bakan birini görse, "Beni izliyor, hareketlerimi gözlüyor" diye söylenmeye başlar. Kendisine bakmayan birini görse, "Gözünü benden özellikle kaçırıyor, görmezden geliyor" deyip sevilmediği, ilgi görmediği, umursanmadığı gibi iftiralarla 'sahte mağduriyet konuşmaları' yapar. Müslümanlar israf etmemenin önemini anlatsa, "Benim yediklerimde gözleri var, yediklerimi, içtiklerimi sayıyorlar" der. Yanındaki Müslüman kalkıp bir yere gidecek olsa, "Benden uzaklaşmaya çalışıyor, yanımda oturmak istemiyor" gibi sözlerle sorun çıkarır.
İşte münafığın hayatının her anı bu tip kuşkular, sanrılar ve paranoyak düşüncelerle geçer. Bu korku dolu ruh hali münafığın zamanla sinirlerinin şiddetli şekilde bozulmasına; 'agresif, saldırgan, çirkef tavırlar geliştirmesine' neden olur. Bu nedenle münafıkların ortak özelliklerinden biri de 'yaygaracı, kavgacı, saldırgan olmaları'dır.
Münafıkların bu şüpheci ve paranoyak tavırları, en çok da güzel ahlaklarıyla Müslümanlara manevi bir lider, yol gösterici olan takva Müslümanların yanında yoğunlaşır. Çünkü münafığın en kuşkulandığı insanlar hep en akıllı, en imanlı, en takva gördüğü Müslümanlardır. Yani 'kendisini fark edip münafık olduğunu teşhis etme ihtimali en yüksek olan insanlar'dır. Örneğin Peygamberimiz (sav)'in döneminde münafıklar 'Resulullah (sav)'in her sözünü, her öğüdünü kuşkuyla karşılar, bu yüzden de saldırgan ve çirkef bir tavır gösterirlerdi'. Çünkü Peygamberimiz (sav)'in çok üstün bir akla sahip olduğunu, yapılan bir samimiyetsizliği ve hainliği çok iyi fark edebileceğini bilirler ve bundan dolayı da çok korkarlardı. Peygamberimiz (sav)'in insanları teşhis edebilme gücü, aklı ve zekası münafıkların adeta korkulu rüyasıydı. Ayrıca Allah, münafıkların Peygamberimiz (sav)'e 'kalplerindeki hainliği haber verecek ve onların pisliklerini deşifre edecek bir sure indirilmesinden korktuklarını' da bir ayette şöyle bildirmiştir.
Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi, 64)
Ayetten de açıkça anlaşılacağı gibi münafıklar, Peygamber Efendimiz (sav)'in, Allah'ın vahyi ve yardımıyla, kendi yaptıklarını öğrenebileceğinden müthiş korkuyor ve bunun tedirginliğini yaşıyorlardı. Elbette ki bu Allah'a ve Peygamber (sav)'in vahiy aldığına inanmalarından kaynaklanmıyordu. Ama Peygamber (sav)'in bir şekilde onların samimiyetsizliğini görüp bunu açıklayabileceğini düşünüyorlardı. Bu nedenle saldırganlıkları iyice artıyor ve Peygamber Efendimiz (sav)'in her öğüdünü, her sözünü, her tavsiyesini aleyhlerine yorumluyor ve kuşkuyla karşılıyorlardı.
Ancak Allah'ın, ayetin devamında "Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır" sözleriyle bildirdiği gibi, münafığın tuzağı mutlaka açığa çıkıp bozulacak şekilde yaratılmıştır. Münafıkların en korktukları şey mutlaka gerçekleşecek ve şüphelendikleri son mutlaka kendilerini bulacak ve Allah onları mutlaka yenilgiye uğratacaktır.