Allah'ı çok az anan ve Rabbimiz'in zikredildiği ortamlarda bulunmaktan da itinayla kaçınan münafıkların, bu konuda dikkat çeken bir özellikleri daha vardır. Dini konuların konuşulmasından büyük bir acı ve azap duyan münafık, dünya hayatına ilişkin konular söz konusu olduğunda müthiş açılır. Kendisine Allah'ı, ahireti, kaderi, vicdanlı olmayı, Kuran ahlakına uymayı hatırlatan her şey ona ne kadar sıkıntı veriyorsa, tüm bu konuları unutturan mevzular da ona adeta can suyu gibi hayat verir. Kuran'ın, “Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.” (Zümer Suresi, 45) ayetiyle, münafığın Allah'tan başka konular konuşulunca nasıl rahatlayıp canlandığı haber verilmiştir.
Münafık diliyle her ne kadar iman ettiğini söylese de, aslında ahirete inancı ya çok zayıftır ya da hiç yoktur. Dolayısıyla da onun için önemli olan sadece dünya hayatıdır. Dünya hayatının her bir detayı münafık için çok değerlidir. Dünyanın önde gelen ülkeleri, en sükseli görünen şehirleri, bu bölgelerin insanları, dünya çapında en itibarlı olan yabancı diller, bu ülkelerin siyasetçileri, sanatçıları, yazar kadrosu, onların savundukları fikirler münafık için son derece önemlidir. Buralara gidemese, bu insanlarla tanışamasa bile, bunların her biri hakkında bilgi sahibi olmak dahi münafığı çok heyecanlandırır. Çünkü münafık tüm bunları kendi geleceğinin bir parçası olarak görür. Ona hayat veren, onu canlı tutan düşünce de zaten, dünya çapında itibarlı, yüksek bir mevkiye gelebilme, cahilce hayran olduğu insanlar arasında, onlardan biri gibi olabilme hayalidir. Bu nedenle de bu konular mevzu bahis olduğunda, münafığın dili alabildiğine açılır. Allah'ı anmak söz konusu olduğunda birkaç cümle dahi konuşamayan, Allah'ın lütfu dolayısıyla bir nimetle karşılaştığında ya da bir sıkıntıdan kurtulduğunda şükretmeyi bilmeyen münafık, geleceği olarak gördüğü dünya hayatından konu açılınca saatlerce hiç susmadan konuşur. Neşesi, sevinci bir anda yerine gelir. En lüzumsuz ve gereksiz detayları bile saatlerce detaylandırarak anlatır.
Ve münafık bu konularda öğrendiği dünyevi bilgileri hafızasında tutmada da, bunları ilgi çekici hale getirerek anlatma konusunda da oldukça yeteneklidir. Allah Kuran'da münafık karakterli bu insanların bu çirkin özelliğini şöyle haber vermiştir:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. (Bakara Suresi, 204)
Rabbimiz, “dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider” şeklinde bildirmiştir. Demek ki münafık, dünya hayatının süksesine, çıkar ve menfaatlerine yönelik konuları söz konusu olduğunda çok akıcı ve ilgi çekici şekilde konuşabilmektedir.
“Din ile ilgili sözler” ise münafığın ilgi duyduğu ve zevk aldığı konular değildir. Sanattan, resimden, heykelden, her türlü zenginlikten, paradan, modadan, kıyafetlerden, süslenmekten, evlerden, arabalardan, yiyeceklerden, içeceklerden saatlerce zevkle bahsederler. Televizyondaki bir programdan, gazetelerde gündem olan bir dedikodudan, sosyal medyada insanların kimleri takip ettiği gibi boş konularda da müthiş açılırlar. İman gözüyle, Müslüman ahlakıyla bakmayan insanların da ilgisini çekebilecek bir üslup kullanabilirler. Tüm bu konular hakkındaki en detay bilgileri bile hafızalarında tutabilme konusunda da yeteneklidirler. Boş konulardan konuşmak söz konusu olduğunda ufukları da alabildiğine geniş olur. Ancak bu yetenek hiçbir işe yaramayan, boş bir yetenektir. Ve ne kendilerine ne başkasına bir fayda getirmez. “Gevezelik” olarak nitelendirilebilecek tarzda boş konuşmalar yapmaktan başka bir şey yapamazlar. Bilgiyi hikmetli bir şekilde, iyi bir amaç için kullanmazlar. Sadece kendileriyle aynı kafadaki amaçsız insanlarla gevezelik ve boş konuşmalar yaparak, insanları rahatsız eden itici bir karakter sergilemiş olurlar.
Öte yandan Allah’ın içten ve samimi bir üslupla anıldığı ortamlarda münafıklar büyük bir acı çeker. Bu münafığın en tahammül edemediği, en acı çektiği konudur. Allah’tan, dinden bahsedildiğinde rengi solar, morali bozulur, neşesi kaçar. Kuran'da “Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; Arslandan korkup-kaçmışlar.” (Müddessir Suresi, 50-51) ayetleriyle bildirildiği gibi, münafıklar Allah'ın zikrini duyduklarında ‘ürkmüş yaban eşekleri gibi hemen o ortamdan kaçıp uzaklaşırlar’.
Allah Kuran'ın “İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve amaçsız olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.” (Lokman Suresi, 6) ayetiyle, münafıkların bu ‘boş ve amaçsız’ konuşmalarla hedeflerinin, Müslümanları Kuran ahlakını yaşamaktan alıkoymak olduğunu bildirmiştir. Münafık, Müslümanların vakitlerini alarak, onları boş sözlerle lafa tutarak yapacakları hayırlı faaliyetleri engellemek ister. Aynı zamanda da, Müslümanlar arasında eğer kendileri gibi zayıf imanlı ya da münafık karakterli insanlar varsa, bu yolla onların akıllarını çelebilmeyi ve onları da samimi bir mümin olmaktan uzaklaştırabilmeyi hedefler.
Ancak Allah münafıkların bu şeytani gayretini, Müslümanlar için bir rahmete dönüştürür. Müslümanlar Allah'ı büyük bir sevgiyle anan Müslümanlarla, Allah'ı anmaktan kaçınan ama boş ve amaçsız sözlerle canlanan insanların farkını görmüş olurlar. Böylece aralarındaki samimiyetsiz ve münafık ruhlu insanları tanıyabilmekte ve kimlere karşı dikkatli davranmaları gerektiğini görerek tedbir alabilmektedirler.