Resulullah Efendimiz (sav)’ın ikinci halifesi olanHz. Ömer, Müslüman olduğu 33 yaşından itibaren Peygamber Efendimiz (sav)'ın yanında yer alan ve O’na en yakın olan sahabelerden biriydi. Müşriklerin baskılarına karşı gösterdiği güçlü kişiliği ve tüm dünyaya nam salan adaletiile İslam ahlakının önde gelen savunucularından oldu.
Abdullah İbn Mesud Hz. Ömer’in Müslüman oluşunun önemini şöyle ifade etmişti:
"Ömer'in Müslüman oluşu bir fetihti."(Üsdül-Gabe, IV, s. 151)
Hz. Ömer (ra) da Hz. Ebu Bekir gibi, Peygamberimiz (sav)'ın tüm savaşlarına eksiksiz katıldı.
Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (sav)'ın aklı ve ferasetine güvendiği ve istişare ettiği sahabelerden biriydi.
Rasulullah (sav)'ın vefatının ardından ortaya çıkan karışıklığın Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesiyle yok edilmesinde büyük rol oynadı veHz. Ebu Bekir'e ilk biat eden kişi oldu. Ayrıca Hz. Ebu Bekir'in halifelik döneminde en büyük yardımcısı da yine Hz. Ömer oldu.
Hz. Ömer, sahip olduğu imkanları İslamiyet'in yayılması için harcadı ve adaletli yönetimiyle kendisinden sonra gelen yöneticilere güzel bir örnek oldu. Resulullah (sav) kendisine iyiyi kötüyü, hakkı batıldan en iyi ayıran anlamına gelen ‘Faruk’ ismini vermiş böylece Ömer Faruk olarak anılmıştır.
Bütün yaşantısında Kuran ve Sünnet’in hükümlerini gözettiği için hakkında “El vakkafü indel hak (Hak mevzu bahis olunca hemen durup ona uyan)” denirdi.
Hendek Savaş’ından sonra Peygamberimiz (sav) Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa ile evlendi. Böylece Hz. Ömer Resulullah (sav)’ın akrabası olmakla şereflendi.
Hz. Ömer nesep ilmini yani Arap soylarını çok iyi bilirdi. Bu ilmi babasından öğrenmişti.İyi bir güreşçiydi. Hicaz bölgesinin o zaman en büyük panayırı olan Ukaz panayırında defalarca güreşte birinci oldu. Ata binmekteki yeteneği ile ünlüydü. Çok heybetli, cesur ve çok kuvvetli idi. Cahiliyye döneminde okuma yazmayı bilen az kimselerden biri idi. Hz. Ömer güçlü bir hitabete sahipti ve her zaman güzel bir uslubla konuşurdu. Sesi gür ve etkileyici idi. Onun üstün kabiliyeti yazı için de geçerliydi. Valilerine yazmış olduğu talimatları ve mektupları Arap dili için bir örnek niteliğindeydi.Savaşlarda çok planlı hareket eden bir liderdi. İslam ordusunun fetih yerine hareketinden itibaren takip edilecek yollar ve kat edecek aşamaların hepsi Hz. Ömer tarafından gösterilirdi. Savaş alanına gelindiği zaman o bölgeyi gösteren bir harita ister ona göre askerlerin mevzilerini belirlerdi.
Hz. Ömer cesareti ve kararlılığı ile tüm Müslümanlara örnek olmuştur:
Hz. Ali (r.a) onun hicretini ve müşriklere karşı onurlu tavrını şu şekilde anlatmaktadır:
"Ömer'den başka gizlenmeden hicret eden hiç bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazırlandığında kılıcını kuşandı, yayını omuzuna taktı, eline oklarını aldı ve Kâ'be'ye gitti. Kureyş'in ileri gelenleri Kâ'be'nin avlusunda oturmakta idiler. O, Kâ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-ı İbrahim'de iki rek'at namaz kıldı. Halka halka oturan müşrikleri tek tek dolaştı ve onlara; "Yüzler pisleşti. Kim anasını evladsız, çocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadide beni takip etsin" dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye cesaret edemedi (Suyûtî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 130).
HZ. ÖMER (R.A)’IN HALİFELİK DÖNEMİ
Hz. Ebu Bekir (ra) vefatına yakın Ashab-ı kiramın ileri gelenlerini çağırıp görüştükten sonra, Hz. Ömer’i halife tayin etti.
İslam tarihinin en adaletli ve huzurlu dönemlerinden biri, 634-644 yılları arasında 10 yıl boyunca halifelik görevinde bulunan Hz. Ömer’in halifeliği sırasında yaşanmıştır.
Hz. Ömer, adaleti uygularken Kuran ahlakının gereği olarak, herkese eşit davranmıştır. Soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam gibi unsurların adaleti engellemesine kesinlikle izin vermemiştir.
Her zaman Müslümanlara karşı büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket etmiştir. Hatta
"Fırat kıyısında bir deve helak olsa, bundan kendimi sorumlu bilirim"demiştir.
Hz. Ömer'in dönemin kadılarına gönderdiği bildirilen mektup, kendinden sonra gelen tüm yöneticiler için de bir rehber olmuştur:
"Davalara bakarken telâşa, çığırtkanlığa ve tarafların haysiyetini kırıcı davranışlara asla müsaade etme. Çünkü adaletin yerini bulması için sükûnet ve ciddiyet şarttır. Hakkın tecelli etmesi ise İlâhi adaletin itibar kazanmasına sebep olur. Hâkimin görevi Allah'ın rızk ve rahmet hazinelerinin kulları arasında adaletle dağıtılmasını sağlamaktır.” (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Cilt: 2 s: 109)
Hz. Ömer dönemi birçok yeniliğe sahne oldu. Suriye, Irak-İran, Filistin, Cezayir ve Mısır İslam ülkelerine katıldı. Devletin geniş bir coğrafi bölgeye yayılması ileHz. Ömer İslam Devleti'nin temellerini attı. Zamanında 1036 büyük şehir zapt edildi. Dört bin Cami yapıldı. Yeni feth edilen bölgelerde yerleşim merkezleri kurulup buralar imar edildi.
Hz. Ömer (ra)'ın Halife Olarak İslam Devletine Getirdiği Diğer Yenilikler şunlardır:
Hz. Ömer (r.a)’ın Filistin’e Getirdiği Barış Ve Adalet
Filistin tarihindeki en büyük dönüm noktası, 637 yılında bölgenin Hz. Ömer yönetimindeki İslam orduları tarafından fethedilmesidir. Hz. Ömer'in Kudüs'e girişi, ardından buradaki farklı inançlara karşı gösterdiği olağanüstü olgunluk ve nezaket, başlayan güzel dönemin habercisiydi.
Hz. Ömer'in fethinden sonra Kudüs’te Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler asırlar boyu barış ve huzur içinde yaşadılar. Müslümanlar hiç kimseyi Müslüman olmaya zorlamadılar, ancak İslam'ın Hak din olduğunu gören bazı gayrimüslimler kendi rızalarıyla İslam'ı seçtiler.
Hz. Ömer zamanında fethedilen ülkelerdeki ibadet yerleri titizlikle korunmuştur. Ebu Yusuf bu gerçeği şöyle aktarmıştır:
"Bütün ibadet yerleri olduğu gibi bırakıldı. Ne onlar yerle bir edildi, ne de mağluplar eşya ve mallarından yoksun bırakıldı." (Ebu Yusuf, Kitab-ül Haraç; İslamda Devlet Nizamı, Ebu-l A'la-El Mevdudi, Hilal Yayınları, 1967, s. 74)
Hz Ömer, 645 yılının son ayında namaz kılarken şehid edildi.
Peygamber Efendimiz (sav)’ın Hz. Ömer (r.a) Hakkındaki Sözleri
Hz. Ömer (r.a)’dan Hikmetli Öğütler