Her gün bir yenisi ortaya çıkan bilgi ve belgeler, tarihin akışını değiştiren yalanları gözler önüne seriyor. Önceden kimsenin doğruluğundan şüphe duymadığı "resmi tarih"in, aslında çok sayıda gerçek-dışı bilgilerle dolu olduğunu insanlar şaşkınlıkla izliyor. Çarpıtılmış tarih, doğru bilgilerden ziyade, hakim güçlerin olayların nasıl bilinmesini istediği esası üzerine kurulu.
Tarihçi ve yazar Alexander Canduci, büyük ve önemli olaylara, devrimlere ve savaşlara yol açan 'tarihi yalanları' derlediği “The Greatest Lies in History" adlı kitabında, herkesin bugüne kadar doğru sandığı uydurmaları ele alıyor. Canduci'nin kitabındaki ilginç örneklerden bazı başlıklar şöyle:
- 4. Haçlı Seferi (1204) Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturmak için yapılmadı. Liderlerin asıl amacı İstanbul’u ele geçirmekti.
- Fransız Devrimi’nden önce yüzlerce vatanseverin Bastille Hapishanesi’nde tutuklu ve işkence gördükleri iddiası yalandı. Doğrusu, Bastille’de sadece 7 tutuklu vardı. Bunların ikisi azılı katildi.
- Bilinenin aksine, Amerikalılar Japonların Pearl Harbour’a baskın yapacaklarını önceden biliyorlardı. Roosevelt’in saldırı olacağından haberi vardı. Ancak 2. Dünya Savaşı'na savaşa girilmesine gerekçe oluşturmak için saldırıya karşı kasten önlem alınmadı. Bu ayrıca Joseph E. Persico'nun yazmış olduğu ‘‘Roosevelt' in Gizli Savaşı” adlı kiatbında geniş olarak işlenmişti.
- Normandiya çıkarması, ikinci bir cephe açılarak Rusları Naziler'den korumak amacıyla yapılmadı. Gerçek amaç, müttefiklerin Rusya’dan önce Almanya’yı işgal etmek istemeleriydi.
- Vietnam Savaşı’nı Amerikan askerlerine saldıran Kuzey Vietnamlılar başlatmadı. Tam aksine, savaşı başlatan Amerikalılardı.
Canduci kitabında, 21. yüzyıldaki kanlı savaşları başlatan yalanlara da yer veriyor. Bunlardan biri de, diğer bir çok kaynakta da yer aldığı gibi Irak’ta “Kitle İmha Silahları”nın olduğu ve ABD'nin ülkeye, sözde dünyayı tehdit eden bu silahları yok etmek ve “demokrasiyi getirmek” için girdiği yalanı. Bunu daha sonraki yıllarda Tony Blair’in kendisi de itiraf etmek zorunda kalmıştı. Doğrusu ise, Irak'ta hiçbir “Kitle İmha Silahı” yoktu. (Alexander Canduci, “The Greatest Lies in History", 2010)
Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair'in sözde MI6 istihbaratına dayandırarak öne sürdüğü ve 2003 Irak savaşını başlatan bu yalan, yine İngiliz parlamentosunun atadığı resmi araştırma komisyonunun yakın zaman önce yayınlanan Chilcot raporuyla gün ışığına çıktı.
Özbekistan'ın eski İngiltere Büyükelçisi, İngiliz Dışişleri Bakanlığı (FCO) üst düzey görevlisi Craig John Murray, bu yalanın dehşet verici sonuçlarını şöyle özetliyor:
"Eğer Blair, Kitle İmha Silahları hakkındaki bilinen yalana dayanarak Irak'a saldırmaya kesin niyetli olmasaydı milyonlarca insan bugün yaşıyor olacaktı... Gerçek şu ki, hiç şüphesiz hem İngiliz Dışişleri Bakanlığı (FCO) hem de İngiliz Gizli Servisi (SIS) Irak'ta kitle imha silahları olmadığını biliyordu."
Yeni ABD Başkanı Donald Trump da, Irak'a savaş ilan eden George W. Bush ve dönemin ABD hükümeti hakkında, "Yalan söylediler, Kitle İmha Silahları olduğunu söylediler, ama hiç yoktu. Ve hiç olmadığını da biliyorlardı." demekteydi.
CNN'de yayınlanan, iki gazeteci grubunun yürürttüğü bir araştırmaya göre, Bush ile Dick Cheney, Colin Powell ve Condoleezza Rice'ın da aralarında bulunduğu 7 üst düzey hükümet yetkilisi, 9.11.2001'i takip eden yalnızca 2 yıllık süre içinde Irak'ın sözde oluşturduğu güvenlik tehdidi hakkında topluma karşı tam 935 yalan ifade sarfetti.
Irak gibi Libya savaşı da, "Ortadoğu'nun Yeniden Dizaynı" projesinin bir parçasıydı. Bu savaşın da aynen Irak'ta olduğu gibi, "bütünüyle yalanlara ve düzmece istihbarata dayalı olduğu ve NATO'nun Libya'daki muhalifleri silahlandırıp desteklediği" İngiliz Parlamentosu'nun bir raporuyla doğrulandı. Bu düzmece gerekçeler sonucunda, İngiltere'nin Kıbrıs'taki Akrotiri ve Dikelya Kraliyet üslerinden havalanan uçaklar Libya'da 15.000 sivili bombaladı. İlginç olan, İngiliz hükümetlerinin, iş olup bittikten sonra kendi istihbarat servislerinin ve devlet yöneticilerinin bu hatalarını yine kendi resmi heyetlerinin, komisyonlarının raporlarıyla ifşa edip günah çıkarmaları.
Elbette, tüm bunların yanı sıra 11 Eylül saldırısı hakkında söylenen hikayeler de bu seri içinde ön sıralarda yer alır. Bush yönetiminin Afganistan kıyımıyla startını verdiği, 15 yıldır Ortadoğu ve İslam dünyasını kan, ateş ve dehşet denizine çeviren "Teröre Karşı Savaş Kampanyası"nın gerekçesi olarak gösterildi.
Oysa bugün 11 Eylül, her açıdan düzmece bir CIA-MI6 ortak yapımı senaryo olduğu yüzlerce bilimsel araştırma, belge, kanıt, gözlem ve tanık ifadesiyle sayısız kaynakta ifşa edildi. "Popular Mechanics"in konuyu en ince teknik detaylarıyla inceleyen özel raporu bu kaynaklardan yalnızca biri.
Terörle mücadele şöyle dursun, MI6 ile CIA'nın Suriye'deki terörist gruplara nasıl askeri ve lojistik destek sağladığını Ortadoğu uzmanı, araştırmacı yazar ve yorumcu Seumas Milne, The Guardian'daki yazısında açık ve kapsamlı biçimde anlatıyor. Milne yazısında, IŞİD, El Kaide gibi terörist örgütlenmelerin ABD ve İngilizlerin askeri operasyonları sayesinde Irak, Suriye, son olarak Libya'da nasıl alan hakimiyeti kazanıp güçlendiklerini belirtiyor. Sonuçta, "terörle mücadele" yalanı on yıllardır gizli bir gündemi perdelemek için kullanıldığını anlatıyor.
Geçmişte, yüzyılda, bir ya da birkaç büyük yalan ortaya atılırken bugün neredeyse her gün pervasızca yeni bir yalan sarf ediliyor. Her yalan dünyanın bir köşesinde yeni bir felaketin yaşanmasına ya da bir insanlık suçunun örtbas edilmesine hizmet ediyor.
Eskiden olduğu gibi yalanların inandırıcı olması için özel bir gayret sarf edilmiyor. Etkili basın-yayın kuruluşlarını arkasına alıp Nazi Almanyası'nın ünlü propaganda Bakanı Goebbels'in "öyle büyük bir yalan söyle ki herkes inansın" düsturunu izlemek, günü kurtarma dışında bir ideali olmayan kitlelerin uyutulması için oldukça yeterli oluyor.
Goebbels'in bu "büyük yalan teorisi" sayesinde gözler önünde işlenen en aleni rezaletler bile birkaç cümlelik resmi açıklamayla yalanlanıyor.
2017’nin, artık tüm dünyanın bu yalanların farkına varıp toplu bir tavırla bunları geçersiz ve etkisiz kılacağı bir yıl olmasını diliyoruz. Milyonlarca masum insanın felaketinin, onlarca ülke ve medeniyetin yıkımının sorumlusu olan yalan üreticilerinin, adalet önünde hesap vereceği ve en yakın zamanda tarihe yalanların değil, doğruluk, dürüstlük ve adaletin yön vereceği bir döneme girmeyi umut ediyoruz.
Adnan Oktar'ın The China Post & EKurd Daily & News Rescue & Riyadh Vision'da yayınlanan makalesi:
http://www.chinapost.com.tw/commentary/china-post/special-/2017/02/03/490696/In-a.htm
http://ekurd.net/turbulent-world-truth-2017-02-03
http://newsrescue.com/turbulent-world-truth/
http://www.riyadhvision.com.sa/2017/03/07/in-a-turbulent-world-what-is-truth/