21. YÜZYILIN YÜZ KIZARTAN TABLOSU: ÇOCUK ASKERLER
Savaşların en ağır bedelini kuşkusuz çocuklar ödüyor. Bugün dünyanın dört bir yanında bombalar altında yaşayan, güne silah sesleriyle başlayan, parklarda bahçelerde oynamaları gerektiği halde küçücük yaşlarında savaşla tanışıp, savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalan milyonlarca çocuk var.
Bu çocuklar şiddet ve silahlı çatışmalar sonucu yaşamlarını yitiriyor, yaralanıyor, ailelerini kaybediyor, annesiz babasız, tek başlarına mülteci konumunda kalıyorlar. Bazıları kamplarda yiyecek, su, elektrik, yakıt ve tıbbi malzeme gibi temel gereksinimlere ulaşamadıkları için açlık, yoksulluk, hastalık ve yetersiz barınma koşulları içerisinde ölüm kalım mücadelesi veriyorlar.
Yüz binlercesi ise zorla asker yapılıyor.
Günümüzün yaygın gerilla tipi savaşlarının en önemli özelliklerinden biri çocukların asker, hatta canlı kalkan olarak kullanılmaları. Tüm dünyada sayıları 300 bini bulan çocuk askerlerin zorla savaştırıldığı 30 ülke var. Bunlardan bazıları Afganistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kolombiya, Suriye, Irak, Yemen, Somali, Güney Sudan, Sudan, Kongo, Mali, Myanmar ve Filipinler.
Savaşların artması, çocukların silahlı çatışmalarda kullanılma oranını da arttırmış durumda. Yaşlarının küçük olması nedeniyle kolaylıkla ikna edilebilen çocuklar bazı silahlı isyan gruplarının yanı sıra hükümetler tarafından da kullanılıyor. Özellikle de savaşlarda yetim kalan, gözlerinin önünde aileleri, arkadaşları öldürülen, açlıkla mücadele eden çocuklar tercih ediliyor.
Kanadalı emekli general Romeo Dallaire, “They Fight Like Soldiers, They Die Like Children” (Asker Gibi Savaşıyor, Çocuk Gibi Ölüyorlar) isimli kitabının ilk satırlarında çocuk askerlerin içinde bulundukları dokunaklı durumu şöyle özetliyor: “Siz bu kitabı okurken, Latin Amerika, Asya, Afrika ve Ortadoğu’da, şiddetin, hayatın olmazsa olmaz bir parçası olduğunu düşünen çok sayıda çocuk var. Yaşları sekiz, dokuz, on ila on yedi arasında değişen bu çocuklar, ömürlerinin en değerli zaman dilimlerinden birini savaşta tüketiyorlar.”
Büyüyünce pilot olmak isteyen 12 yaşındaki Güney Sudanlı eski çocuk asker Simon'un orduda geçirdiği yıllardan bahsederken gözlerinde beliren acıyı sözlerinden hissetmek de mümkün: “Evde olmak orduda olmaktan çok daha güzel, çünkü orada bir hata yaptığınızda sizi hapse atıyorlar ve haftalarca dövüyorlar. Ben orduda yemek yapıyor, çamaşır yıkıyordum. Serbest bırakıldığımda UNICEF beni bir bakım merkezine teslim etti. Artık iyi bir insanım. Burada kimse beni rahatsız etmiyor ve dövmüyor. Üstelik yemek de veriyorlar. Bence çocuklar asker yapılmamalı.”
Kongolu Ndungutsa ise henüz 13 yaşında yüzleştiği dehşeti şöyle dile getiriyor: “Köyümüze geldiklerinde 17 yaşındaki ağabeyime milislere katılmaya hazır olup olmadığını sordular. Hayır diye cevap verince kardeşimi başından vurdular. Ardından bana bakıp hazır mısın dediler. Ne yapabilirdim ki? Ölmek istemiyordum.”
Tarihte çocuk askerler ilk olarak Vietnam Savaşı'nda, intihar bombacısı çocuklar İsrail-Filistin çatışmalarında görülmüştü. Günümüzde ise çocukların bomba olarak en çok kullanıldıkları bölge Ortadoğu, en fazla çocuk askere sahip devlet Myanmar. Büyük çoğunluğu orduda aktif olarak kullanılan Myanmarlı çocuk askerlerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Öyle ki ordudaki asker sayısının %20’sinden fazlasını çocuk askerler oluşturuyor.
Mozambik, Liberya, Sierra Leon ve Uganda gibi ülkelerde yaşanan silahlı çatışmalarda da ağırlıklı olarak çocuk asker kullanılıyor. Libya’da yaşanan iç savaşta çocuklar Kufra bölgesinde Zwaya ve Tabu birlikleriyle beraber binaların güvenliğini sağlamış ve silah taşımışlardı. Afganistan'da 17 yıl süren savaşta da çok fazla çocuk asker olarak kullanılmıştı. Askerlerin %45'ini 18 yaşın altındaki çocuklardı.
İç savaşın altıncı yılına girmekte olduğu Suriye'de çocukların askere alınması ise artık son derece olağan karşılanan bir durum. Çocuk hakları savunucusu Rallf Willinger, “Çatışma bölgelerindeki bütün taraflar çocukları asker olarak kullanıyor. Kimi bunu tüm dünyanın gözü önünde yaparken, kimi de çocukları hekim yardımcısı ya da ajan olarak kullanıyor. Böylece onlar da tehlikeye atılmış oluyor.” diyor.
2003 yılından bu yana savaşın devam ettiği Irak'ta da durum farklı değil. Çocuk hakları savunucusu Rallf Willinger, "Savaş uzadıkça çocukların çarpışmalardan uzak kalmaları zorlaşıyor." diyor.
17 yaşındaki Güney Sudanlı bir genç İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (Human Rights Watch) yaptığı açıklamada kaçırılarak askere alındığı güne kadar silah kullanmayı bilmediğini, bir günlük eğitimden sonra diğer çocuklarla beraber cepheye sürüldüğünü anlatırken, "Daha ilk gün aramızdan yedi kişi öldürüldü." diye ekliyor. Güney Sudan'ın çocuk asker sayısı 16 bin civarında. Yemen'de ise çarpışanların üçte birinin çocuk olduğu biliniyor.
Çocukların kaçırılıp savaşa zorlandığı bir başka ülke de Orta Afrika Cumhuriyeti. Para, cep telefonu gibi hediyelerle kandırılan çocuklar üslerin yerlerini öğrendikleri için bir daha asla evlerine dönmelerine izin verilmiyor, birliklerinden ayrılanlar idam ediliyor.
Hiç şüphe yok ki bu korkunç tablo, yeryüzünü baştan sona saran fitne ve fesadın apaçık bir göstergesi. Bu dünyanın en değerli varlıklarından biri olan çocukların böyle bir zulme terk edilmeleri asla kabul edilemeyecek bir durum. Çocukların neşeyle koşuşturdukları, sevinç ve huzur içinde, sevgi, şefkat, merhamet, barış ve kardeşlik içinde mutlu olacakları bir dünya hayal eden tüm insanlar bu ayıbın bir an önce yeryüzünden kalkması için gayret etmeli. Daha fazla kayıp neslin ortaya çıkmaması için vicdan sahibi tüm insanlar bir araya gelmeli, uluslararası kamuoyu oluşturulmalı, dünya barışı için mücadele eden tüm kuruluşlar, sivil toplum örgütleri daha da aktif hale geçmeli, Birleşmiş Milletler'in bu konuya daha fazla eğilmesi ve bu probleme karşı alınabilecek tedbirlerin tüm devletlerin ortaklaşa çalışmasıyla yürürlüğe konması için gereken kampanyalar yürütülmeli. Ayrıca çözüm sadece Batı ülkelerinden beklenmemeli, Müslüman ülke liderleri de bir araya gelip bu ciddi sorunu çözmek için onlarla birlikte somut adımlar atmalı. Bununla da kalmayıp bu sorunu yaşayan ülkelerde halk tabanında aileler ve çocuklar bilinçlendirilmeli, bu konuya önlem oluşturmak amacıyla eğitim seminerleri düzenlenmeli. Savaşlarda ölen, öldürülen ve başkalarını öldürmeye zorlanan; yaralanan, sakat kalan ve ölüm tehdidi altında başkalarını yaralayıp sakat bırakmak zorunda kalan tüm çocukları kurtarmak ve onlar için aydınlık bir gelecek inşa etmek adına herkes elinden gelenin en fazlasını ortaya koymalı. Ve hepsinden önce, ülkeler arası çatışmaların sebeplerini ortadan kaldırmak için ortak bir sevgi dili oluşturmalı ve askeri yöntemler yerine sorunların sevgi temelli diplomasiyle halledilmesi sağlanmalı.