Görünmeyen Dünya - 3

GÖRÜNMEYEN DÜNYA -3-

         Gördüğümüz her şey ardı arkası kesilmeyen birer film karesi gibi gözlerimizin önünden geçiyor.  Ama görmediğimiz yerler de en az gördüğümüz dünya kadar renkli ve detaylı....  Burada ölçekler çok küçük olsa da incelendiğinde görülen akıl ve yetenek son derece büyük....

         Bu dünyadaki canlılar yaratıldıkları ilk günden beri mikroskobik boyutta yaşamlarını sürdürüyor. Çoğu bizim fark edemeyeceğimiz hızlarda iletişim kuruyor. Son teknolojinin yardımı ile anlayabildiğimiz hatta  çok büyük bölümünü  halen çözemediğimiz kompleks işlemler gerçekleştiriyorlar.

         Görünmeyen dünyaya yapacağımız yeni yolculuğumuzda... İnsanlık tarihinin belki de en tehlikeli ve gizemli varlıkları olan virüslerden, dünyanın en küçük ama en güçlü maddesi olan karbon nano tüplerden, DNA’daki ince sanattan ve gözümüzün önünde olduğu halde göremediğimiz canlılardan  bahsedeceğiz..

Hep birlikte yolculuğumuza başlayalım..

 

VİRÜSLER

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. 

(Casiye Suresi, 4)

 

Şimdi bahsedeceğimiz canlı, bildiğimiz tüm canlılardan farklı bir özelliğe sahip. Kimi bilim otoriteleri tarafından canlı olarak bile kabul edilmiyorlar, ama canlılar üzerine çok  yıkıcı etki gücüne sahipler...

Virüslerden bahsediyoruz...

Virüs bir bedene sahip değildir ve yalnızca bir kalıtım mekanizmasından oluşur. Dışta bir protein kılıf, içte kısa tek ya da çift zincirli RNA veya DNA kodundan ibarettir. Tek başına hayat belirtisi gösteren herhangi bir fonksiyonu veya organeli yoktur. Bu nedenle doğada milyonlarca yıl bozulmadan kalabilir. Ancak bir organizmanın içine girdiğinde  canlanır ve aktif hale geçer.

Virüsler sadece sahip olduğu bilgiyi kullanarak adeta bir ajan gibi insan vücudunda seyahat eder. Bir hücreyle temas ettiği andan itibaren canlı özelliği göstermeye başlar; saldırgan ve dahası akıllı bir canlı olur.

            Virüs, hücrelerden birisine girmeden önce ayakları ile hücrenin kendisine uygun olup olmadığını saptar. Eğer yaptığı test sonucu olumlu ise kendi DNA'sını hücrenin içine aktarır.

         Korunaklı hücre duvarlarından sanki giriş anahtarına sahipmiş gibi kolayca geçebilir. Hücre içerisine girdiğinde ise doğruca hücrenin kontrol merkezine ulaşır ve sahip olduğu genetik bilgiyi hücrenin içerisine yükler.

         Bu sıradan bir işlem değildir. İnsan DNA’sının 3,2 milyar harfi içinde en çok üretilen kodları bulur ve onların yanına yerleşir. Virüsün genetik kodu  hücrenin DNA'sına o kadar uyumla gizlenir ki, hücre farkına varamadan virüs üreten bir fabrika haline gelir.

         Hücre kısa sürede tüm kaynaklarını virüsün kopyalarını üretmek için kullanmaya başlar ve ölene kadar virüsü çoğaltmaya devam eder. Hücrenin bu durumun farkına varması da gerçekten oldukça zordur: Bunu ayırt edebilmesi yirmi ciltlik bir ansiklopedinin herhangi bir sayfasına yerleştirilmiş yarım satırlık bir cümleyi arayıp bulmaya benzer. Virüs, bu "akılcı" yöntemi sayesinde, hücrenin kendine ait programlama mekanizmalarına karışmış ve adeta hücreye ait bir parça haline gelmiştir. Virüsün bunu nasıl başarabildiği bilim adamları için hala tam olarak aydınlanmamış bir durumdur.

Bu olay, hücre için kaçınılmaz bir felaket hazırlar. Ölmekte olan hücre, çekirdekte yer alan hatalı kodlanmış programı üretmek için tüm enerjisini sonuna kadar kullanır. Sonunda ölür ve parçalanır. Parçalanma ile birlikte çoğalmış olan virüsler, öteki hücrelere sıçrar ve bu durum aynı şekilde devam eder.

Canlı özelliği olmayan sadece bir protein kılıfı ve genetik bilgiden oluşan bir varlık nasıl böyle kompleks ve müthiş zeka gerektiren bir işlemi başarıyla yapabilir?

Virüsün bu derece akıllı bir şekilde hareket edebilmesi için hücreyle, bir kilidin anahtarla uyumu gibi yaratılmış olması gerekmektedir.

Virüs elbette böyle bir istilayı gerçekleştirecek üstün bir beceriye kendi kendine tesadüfler sonucu sahip olamaz. Allah,  onu bütün bu kompleks işlemleri gerçekleştirebilecek yeteneklerle var etmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.

Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır. (Yunus Suresi, 6)

Ortada çok açık bir gerçek vardır; Allah, virüsleri hastalık sebebi olmaları için özel olarak yaratmıştır.

Bir virüs çeşidi ortalama 70-80 kilo olan bir insanı çok kısa sürede güçten düşürebilir. Tüm hayatını değiştirebilir. Hatta ölümüne dahi sebep olabilir.

İnsan,  göremediği düşmanı karşısında son derece savunmasızdır. Böyle bir hastalık durumu karşısında Allah'a muhtaç ve aciz bir varlık olduğunu çok daha iyi fark eder. Tüm gücün ve kuvvetin sahibinin yalnızca Yüce Allah olduğunu daha derin kavrar.

 Şimdi virüslerin hakkında dikkat çeken bazı diğer özelliklere bir bakalım.

 

Virüsler Hakkında Dikkat Çekici Bilgiler

-Virüsler ölümcül organizmalardır ve çeşitli taşıyıcılarda gizlenerek dört bir yanımızda hazır beklerler.

Vücudumuzu kısa sürede ele geçirebilirler….

Bağışıklık sistemimizi rahatça çökertebilirler….

Ancak tahmin edebileceğimizden çok daha küçüktürler

-Mesela virüsler  gözle dahi görülmeyen bakterilerden 10.000 kat küçüktürler.  Virüslerin küçüklüğünü daha iyi anlamak için şöyle bir örnek verebiliriz; evrenin başlangıcından beri geçen her saniyede bir virüsün pinpon topunun içerisine atıldığını kabul edelim. Virüslerin pinpon topunu doldurmaları tam 30 milyon yıl gerektirecekti. İşte bu derece küçük canlılardan bahsediyoruz.

-Binlerce farklı virüs çeşidi vardır. Çoğunun kılıfı mikroskop altında altın oranlı, mükemmel simetrik geometrik şekillere sahiptir. Bazıları uzay mekiğine benzer, bazılarının ise kendilerine özel şekilleri vardır.

-Virüsler hava, su, toprak, dünya üzerindeki her yerde bulunabilirler. İnsanları, hayvanları, bitkileri, böcekleri, mantarları hatta bakterileri bile hasta edebilirler. Bazı canlılara zarar vermeden onların içerisinde yaşarken, bazı canlı türleri için öldürücü etkileri olabilir. Virüslerin bu akıllı stratejileri bilim adamlarının özel inceleme alanıdır. Son yıllarda gen tedavilerinde, klonlamada ve çeşitli teknolojik alanlarda virüslerden elde edilen bilgi kullanılmaya başlanmıştır.

Gözle görülemeyen virüslerin ne kokusunu duyuyoruz, ne de onları fark edebileceğimiz bir duyumuz var. Ama onlar canlıları kolayca bulup, doğru şekilde hareket edip, ele geçirebiliyorlar. Ve bazılarının sergiledikleri akıl, on yıllardır tedavileri araştıran doktor ve bilim adamlarını yenmeye devam ediyor.  Ve görünmez dünyanın tartışmasız en gizemli varlıkları olma özelliğini ellerinde tutuyorlar. 

Şimdi biraz da çeşitli dallarda rekor kıran virüs çeşitlerini inceleyelim…

 

REKORTMEN VİRÜSLER

En büyük virüs -

Pitovirüs

1.5 mikrometre büyüklüğündeki virüsler, diğerlerine kıyasla mikroskopla görülebilecek büyüklükte.

Sibirya’da 30.000 yıllık  buzun altından çıkan virüsün hala enfeksiyona sebep olabilecek yapısını koruması bilim adamlarını hayrete düşürmüştür. İki iplikli DNA’sı bulunur ve kendisinden sonra en büyük virüs olan Pandora virüsünden daha az DNA’ya sahiptir.

En uzun virüsler ise son zamanlarda çok tanınan Ebola virüsünün    aile bireyleridir. Boyutları 800-1000 nanometre olan türleri bulunur. İplik gibi ince ve uzun yapılıdırlar. 

En küçük virüs Porsin sirkovirüs isimli 17 nanometre çapındaki bir virüstür. Bilinen en küçük DNA dizisine sahiptir. Hücrelere nasıl girdiği tam çözülememiş olsa da çok sayıda hücre tipini hasta edebildiği biliniyor.

En korkutucu virüs ise tartışmasız AIDS hastalığına sebep olan HIV virüsüdür. Sadece 2000 yılında tek başına 3 milyon kişinin ölümüne neden olmuştur. Dünya genelinde 36 milyondan fazla kişi bu virüsü taşımaktadır. Tek başına insanları öldürmez ancak savunma sistemini zayıflatarak grip gibi kolay atlatılabilecek hastalıklara karşı kişiyi savunmasız bırakır ve ölümüne sebep olur.

En öldürücü virüs ise Grip virüsüdür. Pek çok kişi hayatında bir ya da bir çok kere bu virüsle bizzat tanışmıştır. Fakat çoğu zaman en öldürücü virüslerden biri olduğu akla gelmez. Oysa  İspanyol Gribi adı verilen grip türü 1918-1920 yılları arasında hızla yayılarak sadece  18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur.

İspanyol Gribinin  en önemli  özelliği, zayıf, yaşlı ve çocuklardan ziyade sağlıklı genç insanları etki altına almış olmasıdır. I. Dünya Savaşı’nın  son aylarında tüm dünyayı etkisi altına almış, hatta kimi tarihçilere göre dört yıl süren savaşın sona ermesinde büyük bir rolü olmuştur.

 

 

MİKRO DÜNYADA SANAT

MUHTEŞEM BİR SANAT ESERİ DNA

DNA’yı, canlıları oluşturan bilgi bankası olarak tanıyoruz. Her insanın gözü, kaşı, boyu, organları bu bilgi bankasında bulunuyor. Tüm insanlar %99.9 oranında birbirine benzer ve dış görünüş olarak insanları birbirinden ayıran bu genlerin sadece binde biridir. Protein kodlayan kısımlar tüm DNA’nın sadece %2-3’lük kısmıdır ve geri kalanı hakkında  hala bilgi sahibi değiliz. Bilim adamları yıllardır araştırma yapmalarına rağmen DNA’nın kompleks ve muhteşem yapısını henüz tam anlamıyla çözebilmiş değiller.

Peki Dna ile ilgili neler biliyoruz?  İzleyelim…

 

-Tek bir insanın vücudundaki DNA’ların toplamı uç uca eklense dünyadan güneşe yaklaşık 600 yüz kez gidip gelmesi mümkün olurdu.

-DNA’mız muhteşem bir kütüphaneye benziyor ve sadece 4 harfin çeşitli sıralanışlarından oluşan, 3.2 milyar harflik bir bilgiye sahip. Bu harflerin sırası ve yeri o kadar eşsiz ve önemli ki, küçücük bir hata bile çok ciddi hastalıklara hatta ölüme yol açabiliyor.

-Sadece 1 gram DNA içerisinde 700 terabaytlık bilgi bulunabiliyor. Sadece 1 gram DNA içerisine sığan bilgi, 14.000 blue-ray DVD içine sığabilir. 

Ya da 233 tane 3 terabaytlık harddisk içine sığabilir ki bu 151kg ağırlığa denk geliyor. 

-DNA’nın bu özellikleri yanı sıra fiziksel şekli de mükemmel bir sarmal oluşturur. Bu sarmal, kromozomlara dönüşürken muhteşem bir düzen içinde katlanır. Ancak DNA’nın enine kesiti de en etkileyici sanat eserlerini gölgede bırakacak bir güzelliğe ve altın orana sahiptir.

 

Aklı ve şuuru olmayan atomların tesadüfen bir araya gelerek böyle eşsiz yeteneklere sahip olmaları ve altın oranlı sanat eserlerini  oluşturmaları elbette mümkün değildir.  Görünmeyen dünyada karşımıza çıkan mikro sanat eserlerinde de bir kez daha Allah’ın örneksiz yaratışına ve sonsuz kudretine şahit oluyoruz.

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, herşeye güç yetirendir. 

(Ali İmran Suresi, 189)

 

MİKRO DÜNYADAN BİLİM HABERLERİ

Hem esnek hem güçlü hem de küçük bir madde

KARBON NANO TÜPLER

Yaşamın devamlılığı için gerekli olan temel elementlerden biri olan karbon dünyadaki bileşiklerin %94’ünün içerisinde bulunur. Birçok karbon molekülü bir araya geldiğinde çok farklı fiziksel özelliklere sahip maddeler oluşturur. Örneğin karbondan oluşan elmas dünyanın en sert maddesiyken,  grafit ise kağıt üzerine yazı yazılacak kadar yumuşak olan  kurşun kalemlerin ana maddesidir.

Karbonlar birleşerek kafes şeklinde küçük küreler ya da tüpler oluşturabilirler. 60 karbondan oluşan 1 nanometre boyuttaki bu küreler ve tüpler bilimde pek çok alanda kullanılmaktadır. Yapıları incelendiğinde özellikle karbon nano tüplerin, aynı boyuttaki çelikten 100 kat güçlü olduğu anlaşılmıştır. Bu gücü sağlayan karbonlar arasındaki kovalent bağlardır ve diğer kristal yapılarda olduğu gibi zayıf noktaları bulunmaz. Ayrıca çok esnek oldukları için bükülüp eski hallerine dönebilirler. Elektron mikroskopları ile yapılan deneylerde, bu tüplerin çelikten 5 kat daha esnek olduğu ve bükülseler de kırılmadıkları gösterilmiştir. Bu mükemmel yapılarının yanı sıra yoğunlukları çeliğin dörtte biri kadardır. Sıcak ve soğuğu gümüşten 10 kat iyi, elektriği ise metallerden daha kolay iletirler. Metaller ısıyı elektronların hareketi ile iletirken, tüpler titreşimleri kullanır. Bu özellikleri nedeniyle antibiyotiklerin hedeflenen bakterilere ulaştırılmasında, ya da çeşitli kanser hücrelerine özel tedaviler uygulanmasında kullanılması düşünülmektedir. 

http://www.understandingnano.com/nanotubes-carbon-properties.html

 

KAMUFLAJLA SAKLANAN GÖRÜNMEZLER

Görünüşün aldatıcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama şimdi bahsedeceğimiz canlılar bunu adeta bir sanat gibi gerçekleştiriyor. Sadece bizi değil, çevrelerindeki neredeyse tüm canlıları  aldatıyorlar. Kamuflaj canlıların korunmak için doğada kullandıkları çok önemli bir savunma mekanizmasıdır. Bazı canlılar yaşadıkları ortamda öyle mükemmel kamufle olurlar ki, onları fark etmek neredeyse imkansız hale gelir.

Bazı canlılar kamuflaj için derilerinin rengini değiştirebilir, bazı canlılar ise yaratılışlarından itibaren o bölgede  kamufle olacak özelliklere sahiptir.

Şimdi sizlere bu kamuflaj örneklerinden bazılarını göstereceğiz. ….

Şu anda ekranda izlediğiniz ahtapot… Kendisini dokusu, renkleri, yapısı ile tam bir kaya gibi gösterebilecek üstün bir kamuflaj yeteneğine sahip….  Çevresine bakarak, dalgaları ve gölgeleri kullanarak, görünmeden, deniz dibinde kayarak ilerleyebiliyor. Son derece uyum içinde; arka planla kaynaşıyor. Adeta hareket eden bir kaya gibi gözüküyor.

Görüntülerde güzel bir mercan tabanı izliyoruz. Böyle bir yerde bir ahtapotun kamuflajını, renk ve desen değiştiren derisini kullanamadığı takdirde nasıl kolaylıkla göze çarpacağını görüyorsunuz. İşte ön planda deniz yosunları. Ve bir ahtapot.

Ama eğer ahtapot bir tehdit algılarsa görünümünü %100 değiştirebiliyor.

Şimdi ahtapot korktu ve bir mürekkep bulutu bırakarak kaçtı. Ve tekrar yerine yerleştiğinde ahtapot detaylı bir kamuflaj yaparak ikinci korunma adımı da atıyor.

İşte şimdi geriye doğru fimi aldığımızda ahtapotun derisinin rengini ve desenini dikkatle izleyin. Rengini ve desenini çevresiyle eşleşecek şekilde değiştirebilecek bir hayvan. Bu deniz yosununun içine nasıl da kaynaşıyor. Bir. İki. Üç. Ve şimdi ortadan kayboldu…

Ahtapot, Allah’ın var ettiği özellikler sayesinde, işte bu kadar yetenekli bir kamuflaj ustası…

Düşünme yeteneği ve içinde bulunduğu ortamı analiz etme gücü olmayan bu canlıların tesadüfen kamuflaj özelliği geliştirmeleri mümkün değildir. Biyolojik ve fizyolojik olarak sahip oldukları özellikler ile, tam da onlara uygun olan yerlerde yaratılmışlardır. Ve sadece kamuflajın mükemmel mekanizmasını düşünmek bile yaratılışın gerçekliğini anlamak için yeterlidir.

 

              Görünmeyen Dünya isimli programımızın sonuna geldik.

Ajan gibi yetenekli virüslerden bahsettik.... Çelikten güçlü nano tüpleri gördük... DNA’da yaratılmış eşsiz sanata şahit olduk.

Kamuflaj özelliğine sahip canlılara bakarken gözlerimizin yanılabildiğini fark ettik..

Görünmez olanı görmek için çıktığımız yolculukta, yaratılışın delillerini ve Yüce Allah’ın sanatını izledik….

         Önümüzdeki programda gözle algılayamadığımız dünyanın sınırlarına tekrar gireceğiz ve yepyeni konularla karşınızda olacağız inşaAllah. Şimdilik hoşça kalın.