Günlük yaşamımızda müthiş bir hareket ve canlılık var. Etrafımızı dünyanın en gelişmiş kameralarından onlarca kat üstün özelliklere sahip gözümüzle görüyoruz. Ama gözümüz ne kadar mükemmel olsa da belirli bir algı sınırı içerisinde görevini yerine getirir. Gördüklerimiz sadece algılayabildiğimiz elektromanyetik dalgalardan ibaret… Ve görme sınırımız evrende var olan elektromanyetik dalganın sadece %2,5’ini kapsıyor.
Şu anda ekrana baktığınızda gördüklerinizin aslında göremediklerinizin yanında çok az olduğunu hiç düşündünüz mü?
Evet...
Görmediğimiz bir dünya daha var... Bu dünyada her şey bambaşka... şaşırtıcı.... olağanüstü...minik ama mükemmel...
Minik kelimesi burada bir ipucuydu aslında....
Görme sınırlarımızın ötesinde, çok detaylı ve olağanüstü işlemlerin yapıldığı bir yer mikro dünya… Bir taraftan çok küçük ama bir taraftan da öyle güçlü ki, tüm dünyamızı şekillendiriyor.
Elbette ki göremediklerimiz sadece mikro canlılardan ibaret değil…..Düşen kar tanelerinin kristal şekillerini, mor ötesi- kızıl ötesi dalgaları, x ışınlarını, kelebeğin kanatlarında ve nilüferin yapraklarında bulunan yüzey şekillerini de çıplak gözle göremiyoruz.
Çevremiz göremediğimiz şeylerle dolu…Bizim görüş algımız için çok yavaş olan….
ya da çok hızlı olan…
kısaca görüş gücümüzün dışında olduğu için hiç algılayamadığımız harikalar da var …
Günümüzde geliştirilen teknolojik araçlar bu dünyanın şimdiye kadar gizli kalmış kapılarını açıyor.
Bu program ile göremediğimiz dünyanın gizemlerine ve mucizelerine hep birlikte tanık olacağız.
MİKRO DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ….
Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)
Burası sıradan bir odaya benziyor. Ama görünüş aldatıcı olabilir. Şimdi yakından bakın… Daha yakın… Daha yakın…
Odada yalnız olduğumuzu düşündüğümüzde bile aslında yalnız değiliz. Sadece bir koltuğun üzerinde bile neredeyse bir ormandaki kadar çok canlı çeşidi var. Onlar dokunduğumuz kumaşta, koltuğumuzda, yatağımızda, cildimizin üzerindeler, oradalar, buradalar… Kısaca her yerdeler...
Bakteriler, virüsler, mantarlar, su yosunları ve akarlar mikro dünyanın en bilinen üyeleri… Bu mikroorganizmalar o kadar küçükler ki, bir toplu iğne ucuna milyonlarcası sığabiliyor.
Diğer canlılardan çok daha geniş bir popülasyona sahipler. Bir sayı vermek gerekirse bu mikroskobik canlılar, yeryüzündeki hayvanların 20 katı fazlalar.
Milyonlarca mikro canlı ile sarılmış durumda olduğumuz bir gerçek…. Peki mikro canlıların hayatımızda bu derece yüksek oranda yer alması bizi nasıl etkiliyor?
Kısaca cevap verirsek hem iyi hem kötü… Ama büyük oranda iyi…
Onlar yaşamımız için vazgeçilmez—olmazsa olmaz- üyeleri…. Bizim yaşamımızın devam etmesi için mutlaka mikro canlıların da olması gerekiyor.
Genelde mikroorganizma denince ilk olarak aklımıza zararlı oldukları gelir. Elbette bazılarının hastalıklara sebep olduklarını ve ciddi tehlikeler oluşturduklarını çok iyi biliyoruz. Ancak öte yandan yapılan araştırmalar mikro organizmaların sadece %1’den daha az bir kısmının zararlı olduğu ortaya koyuyor.
Geri kalan kısmı ise bizim için tahmin edemeyeceğimiz kadar önemli…
Onlar olmadan nefes alamıyor, yemek yiyemiyor, su içemiyor, hatta sindirim yapamıyor ve sağlığımızı koruyamıyoruz.
Ancak onlarla birlikte yaşadığımızda müthiş bir denge içerisinde hayatımızı devam ettirebiliyoruz.
Sadece mikroskopla görebildiğimiz bu küçük canlılar;
Dünyanın eko sisteminin dengede tutulmasında,
oksijenin sağlanmasında ,
atıkların yok edilmesinde,
nitrojen döngüsünde,
iklimlerin düzeninde,
enerjinin ve kimyasal maddelerin üretilmesinde,
suyun temizlenmesinde hatta yiyeceklerin yapımında görev alırlar.
Dünya üzerinde yaşamın oluşumunu sağlayan temel öğelerden bir tanesi olan azot döngüsü bakteriler tarafından sağlanır. Bitkilerin topraktaki mineralleri alabilmelerini sağlayan en önemli unsur ise kök mantarlarıdır. Salata veya et gibi nitrat içeren besinlerden zehirlenmenizi, dilinizde bulunan bakteriler önlerler. Aynı zamanda bakteriler ve algler, dünyada canlılığın var olmasının temel unsuru olan fotosentez yapabilme yeteneğine sahiptirler ve bu görevi bitkilerle paylaşırlar. Bazı akar türleri de organik maddeleri parçalayarak besinleri bitkilerin kullanabileceği hale dönüştürebilirler.
Bu canlılar küçük yapılarına rağmen önemli ve karmaşık görevleri yerine getirebilirler.
Görünmeyen dünyadaki varlıkların her birinin mükemmel özelliklere sahip olması Alemlerin Rabbi olan Allah’ın yaratmasındaki üstünlüğün delilidir. Bu delillere şahit olan bir kişi samimi bir kalple düşündüğünde gözle göremediği canlıların bu dengeleri koruyamayacağını, hiçbir işi tesadüfen yapamayacaklarını kolayca fark eder.
MİKRO DÜNYADAN BİLİM HABERLERİ…
EN KÜÇÜK BAKTERİLER GÖRÜNTÜLENDİ
Yaklaşık 20 yıldır zaten küçük olan bakterilerin daha da küçük çeşitlerinin varlığı üzerinde tartışmalar devam ediyordu. Ancak bugüne kadar bu bakterileri görüntülemek ve yapılarını tanımlamak mümkün olmamıştı.
Berkeley Kaliforniya Üniversitesi’nde çalışan bir grup araştırmacının yaptığı çalışmalar sonucunda çok küçük bakterilerin görüntülenmesi başarıldı.
Araştırmalar sırasında bakteri örnekleri, yeraltı sularının filtrelenmesiyle elde edildi. Bakteri örnekleri zarar görmemeleri için çok düşük sıcaklıklarda tutuldu ve elektron mikroskop ile incelendi. Bunun sonucunda elde edilen görüntülerde ortalama hacmi 0,009 mikron küp olan bakterilerle karşılaşıldı.
Bu küçüklüğü daha iyi anlamak için şöyle bir oran verebiliriz.
Bu bakterilerin büyüklüğü Escherichia coli bakterilerinin yüzde ellide biri kadar ve 150.000 tanesi bir insan saçının ucuna sığabilir.
Bu bakteriler şimdiye kadar keşfedilmiş en küçük canlılar…
Mikroskop görüntülerinde bölünme sürecinde olan bazı bakterilerin de görülmesi, bakterilerin sağlıklı olduğunu ve dolayısıyla küçük boyutlarının anormal bir durumdan kaynaklanmadığını, böyle küçük yaratıldığını gösterir.
ÇOK HIZLI ...
Yıldırım...
Hayatımızda görüntüler müthiş bir hızla akıyor ve biz de her şeyi gördüğümüzü düşünüyoruz. Gerçek ise bundan çok uzak... Gözlerimiz, yaşanılan her şeyi görmek için kimi zaman çok yavaş kalabilir.
Göz kırpmamız yaklaşık 50 milisaniye ve gördüklerimizi beynin algılaması ise 150 milisaniye sürer.
Biz bu zaman atlamasının farkında bile değiliz. Yaşamımızı gayet rahat devam ettirebiliyoruz.
Oysa bu birkaç milisaniyede gerçekleşen, hiç görmediğimiz olağanüstü şeyler var. Dünya, fark edemeyeceğimiz hızda olup biten bir çok şeyle dolu...
Hızlı çekim kameralar görüşümüzden binlerce hatta milyonlarca kez daha hızlı görüntü yakalarlar. Son yıllarda geliştirilen bu kamera teknolojisi sayesinde gözümüzün limitlerini aşıyor ve hiç görmediklerimizi görebiliyoruz. Yüksek hızlı kameraların 300 kez yavaş çekimde kaydetme tekniği sayesinde yıldırımlar hakkında yeni bilgiler elde edildi.
Dünyada her saniye yaklaşık 100 kez şimşek çakar. Gökyüzünden süzülen bu elektriğin miktarı kimi zaman bir milyar volta kadar ulaşıyor. Güçlü bir fırtına, Hiroşima'ya atılan Atom bombasından 100 kat daha fazla enerji açığa çıkarmaktadır.
Gözlerimizle enerjinin bulutlardan aşağı doğru indiğini görürüz. Ama elektriğin kimi zaman da yerden bulutlara doğru uzandığı yakın zamana kadar bilinmiyordu.
Şu anda izlediğiniz görüntüde yıldırım elektriğinin aşağı doğru düşmek yerine, yukarı doğru hareket ettiğini rahatlıkla görebiliyoruz. Bu yıldırım düşerken çok şaşırtıcı bir şey yaşanıyor. Yerden de buluta doğru bir akım oluyor. Yerden 100 metre yükseklikte bu iki akım birleşiyor ve iletkenliği çok fazla olan bir koridor oluşuyor. İşte bundan sonra yıldırımı Allah’ın dilemesi dışında hiçbir şey durduramaz, pozitif yük hızla buluta doğru onu nötr hale getirmek için yükselir. Bu koridordan yerden göğe doğru neredeyse ışık hızının üçte biri hızla yükselen akım yıldırımın göze gelen şiddetli ışığını da oluşturur. Ardından yine yukardan yere iner ve iki taraf arasındaki fark sıfırlanana kadar bu olay 10-12 kez tekrarlanabilir. Yıldırımın kolları toprağa ulaşmak için uygun bir yer arar. Saatte 161.000 km hızla ilerleyen yıldırım göremeyeceğimiz hıza sahiptir. Görüntülerde izlediğimiz yerden yukarı doğru uzanan yıldırımın elektriği çok şiddetli, yıldırımdan daha fazla yük taşıyor.... Biz bu ters yıldırımın belirgin hareketini tam anlamıyla göremeyiz. Şimşeğin yere düştüğünü görebiliriz, belki biraz titrediğini görebiliriz fakat tüm görebileceğimiz budur.
Burada sadece bir yönünü ele aldığımız, şimşeğin tüm özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda, ne kadar hayranlık uyandırıcı bir yaratılış ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Şimşek, çevremizdeki bir çok şey gibi, bir yaratılış harikasıdır. Gözle görülemeyen artı ve eksi yüklü parçacıkların arasından böylesine büyük bir gücün çıkması, şimşeğin üstün bir Aklın, Yüce Allah’ın eseri olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu güçten bitkiler için faydalı olan azot moleküllerinin ortaya çıkması, şimşeğin birçok amaçla özel olarak yaratıldığını da ispatlar.
Allah şimşeğe Kuran`da özel olarak dikkat çekmiştir. Kuran`daki surelerden biri olan Ra`d Suresi`nin anlamı "gök gürültüsü"dür. Allah, şimşek ile ilgili ayetlerde şimşeği bir korku ve umut olarak insanlara gösterdiğini bildirmiştir. Gerçekten de şimşeğin çakması yağmurların yağacağına işarettir ve yağmurlar ya ekinlere bereket olarak umut verecektir ya da sel, taşkın, toprak kayması gibi felakete sebep olarak insanları korkutacaktır. Allah, Kuran’da şöyle bildirmiştir:
"Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır." (Rum Suresi, 24)
ÇOK HIZLI...
Bir yusufçuk böceği kanat çırptığında doğadaki en mükemmel uçucu olduğunun farkına varamayabilirsiniz. Ama zamanı biraz yavaşlattığımızda bu küçük canlının dünyadaki en usta uçucu canlı olduğunu fark ederiz.
Yusufçuk havada belli bir noktada durabilir, geri doğru gidebilir ve hatta baş aşağı uçabilir. Yusufçuğa sadece gözle bakıldığında yetenekleri bu kadar detaylı olarak görülmeyebilir. Yine hızlı çekimler sayesinde yusufçuğun 4 kanadını da aynı anda farklı yönlerde hareket ettirme gibi harika bir yetenekle donatıldığını görüyoruz. Şu andaki teknolojiyle hiçbir hava taşıtı bu uçuş özelliklerini tam anlamıyla yapamaz.
Yusufçuklar milyonlarca yıldır bu yeteneklere sahipler. Fosil bilimi sayesinde bu gerçeği kolayca anlayabiliyoruz. Bulunan her yusufçuk fosili, bu canlının var olduğu ilk günden itibaren tam ve kusursuz olduğunu ve soyu devam ettiği müddetçe de hiç değişmediğini göstermiştir. Ekranda gördüğünüz 100 milyon yaşındaki yusufçuk fosili de yusufçukların değişmediklerini gösteren bulgulardan biridir. Günümüzdeki yusufçukların sahip oldukları tüm özelliklere, 100 milyon yıl önce yaşamış yusufçuklar da eksiksiz olarak sahiptir. Bunun anlamı, canlıları sonsuz güç sahibi olan Allah’ın yarattığıdır.
KISA KISA....
Eğer etrafımızdaki maddeleri ya da canlıları 300- 500 kere büyüterek incelersek bize adeta uzaydan gelmiş gibi görünürler.
Bazen en bildiklerimiz bile bize son derece yabancıdır.
Şimdi özel yöntemlerle defalarca büyütülerek çekilmiş bazı fotoğrafları inceleyelim…Ve ne olduklarını tahmin etmeye çalışalım...
SONUÇ BÖLÜMÜ
Görünmeyen Dünya isimli programımızın sonuna geldik.
Elektron mikroskopları ile bakterileri.... Hızlı kameralar sayesinde yerden gökyüzüne yükselen yıldırım akımlarını gördük ... Yusufçuğun eşsiz uçuş yeteneklerini hayranlıkla izledik...
Görünmez olanı görmek ufkumuzu genişletiyor, algılarımızı değiştiriyor, zihnimizi açıyor… Tüm bunlar bizim Allah’ın evrende ve doğada yaratığı mükemmel sanatı daha iyi takdir etmemizi sağlıyor.
Önümüzdeki programda gözle algılayamadığımız dünyanın sınırlarına tekrar gireceğiz ve yepyeni konularla karşınızda olacağız inşaAllah. Şimdilik hoşça kalın.