"İşitme sistemi" belgeselinden.
Ses dalgalarını algılayan bir cihaz yapmaya çalıştığınızı düşünün. Bunun için çok sayıda elektronik parça kullanmanız gerekir. Eğer cihazı çalıştırmak istiyorsanız, birçok adımı peş peşe ve doğru biçimde yerine getirmeniz gerekecektir. Öncelikle parçaların tamamını doğru seçmeniz ve doğru bir sıra ile yerleştirmeniz lazım. Ayrıca parçalar arasında doğru bağlantılar kurmanız da yerine getirmeniz gereken bir diğer kural.
Parça seçimi, yerleşim planı ya da parçalar arasında kurulan bağlantılarda yapılacak tek bir hata cihazın çalışmamasına neden olacaktır. Şüphesiz ki böyle bir elektronik devreyi kurarak, çalıştırmak bir bilgi birikimi ve deneyim gerektirir. Peki tüm bunlara rağmen biri çıksa ve cihazın bir planlayıcısı ve imalatçısı olmadan kendiliğinden çalışabileceğini ve oluşabileceğini iddia etse ve bunun için de çeşitli argümanlar ileri sürse ne düşünürdünüz?
Elbette bu kişinin söylediklerini hiç dikkate almazdınız. Ancak biz yine de bu iddiayı şöyle bir senaryo ile test edelim:
Ses dalgalarını algılaması için gerekli olan cihazın tüm parçaları doğru bir şekilde seçilmiş ve bir rafta yan yana duruyor olsunlar. Raftaki bir kutuda da lehim aleti gibi devreyi monte etmek için gerekli olan araçlar ve bir de priz bulunsun. Siz de tahmin edersiniz ki aradan yüz milyarlarca yıl geçse bile bu devre kendiliğinden oluşmayacaktır. İster yıldırım düşsün isterse parçaların hepsine tek tek elektrik verilsin, sonuç hiçbir şekilde değişmeyecektir. Elektronik konusunda uzmanlaşmış birinin titizliği ve işçiliği olmadıkça bu cihaz kendiliğinden imal edilemeyecektir.Ne var ki bugün birileri çıkıp söz konusu cihazdan çok daha üstün bir yapının, işitme duyumuzun tesadüfî nedenlerle ortaya çıktığını iddia edebilmektedir. Bu iddianın mantıksızlığı çok açıktır. Kulağımız ses dalgalarını algılayan tüm cihazlardan çok daha üstün bir işleve sahiptir. Kulağımızdaki düzen, üstün bir Yaratıcı olan Allah’ın eseridir.
Az sonra izleyeceğiniz filmde işitme organımızın mükemmel yapısını ve en ileri teknolojilerin bile ulaşamadığı üstün özelliklerini görecek ve Allah’ın kusursuz yaratışının bir örneğine şahitlik edeceksiniz.
Ses hayatımıza anlam katan en önemli unsurlardan biridir. Bir an için düşünün sessiz bir dünyada yaşamak nasıl olurdu?
Gelin böyle bir dünyayı hayal etmeye çalışalım: Gürültü, ses, en ufak bir titreşim dahi yok. Hemen arkamızdan yaklaşan büyük bir tehlikeyi fark edemezdik. Etrafımızdaki gelişmelerden haberdar olamaz… Müzik gibi bir nimeti bilemezdik. Sevdiklerimiz ile iletişim kuramaz…. Kimseye düşüncelerimizi kolayca ifade edemez, bildiklerimizi anlatamazdık.
İşitme duyumuzun temeli olan iç kulak ve beyindeki işitme merkezimiz bir santimetre küpten yani bir kesme şekerden bile daha az yer kaplar. Çevremizdeki sesleri duymamızı sağlayan kulağımız son derece kompleks mekanik, hidrolik ve elektronik yapıları barındıran minyatür bir teknolojik cihaz gibidir. Dünya üzerinde gördüğümüz tüm teknolojik ürünler, plan ve projeler bir birikimin sonucudur. Her yeni bina ya da makine öncekilere ait bilgilerin derlenmesi, yenileştirilmesi ve küçük ilavelerle geliştirilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Oysa kulağın ortaya çıkması, mühendislik bilgisinin çok ötesindedir.
Havadaki başıboş titreşimler değerlendirilerek, bir duyu organına kaynaklık yapmaktadır. Bu eksiksiz ve eşi benzeri olmayan bir yapıdır. İşitme sistemimizin ortaya çıkışı ile ilgili yapılabilecek tek bir açıklama vardır: Bu düzen benzeri olmadan yaratılmıştır. Bu üstün yaratış, yerleri, gökleri ve ikisinin arasındaki her şeyi yaratan Allah’ın eseridir.
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. [Mü'minun Suresi, 78]