Hücre zarının seçici-taşıyıcı sistemi nasıl işler?

 

Şimdi hayatı size anlatmak için hücrelere göz atalım. Biliyorsunuz bakteriler tek bir hücreden oluşurlar ve yeryüzünün en kalabalık nüfusunu oluştururlar. Mesela benim vücudumda yaklaşık 10 trilyon bakterinin yaşadığını söyleyebilirim.

Bakterilerin yaşayabilmesi için sahip oldukları maddeleri hücre içerisinde tutması gerekir. Bunun için Allah hücre zarını yaratmıştır. Yani bir bakterinin hayatını sürdürebilmesi için en temel yapı hücre zarıdır.

Mesela içi su dolu bir bardağı düşünelim. Eğer bardağı bir kapak olmadan ters çevirirsek içindeki bütün sıvı dışarı akar. İşte bakteri de böyledir. Eğer bakterinin zarı olmasaydı içerideki bütün hayati yapılar dışarı akar giderdi.

“Canlıların en temel yapısı hücredir ve hücrenin dış dünya ile arasındaki kapı sahip olduğu membran, yani zar sistemidir. Bu yapının en önemli görevi dış dünyadaki olumsuz koşulların hücre içindeki hassas moleküllere zarar vermesini engellemesi ve hücre içi ile hücre dışı ortamlar arasında seçici bir şekilde madde alışverişini sağlamasıdır .”

Evet, amaç oldukça basit, hücre zarının görevi, adeta korunaklı bir ev gibi hücre içindeki maddelerin kontrolsüz dışarı çıkmalarını engellemektir. Aynı zamanda hücre dışındaki maddelerin rastgele içeri girmesine mani olmaktır. Fakat bu yapı hiç de basit değildir ve detaylarına indiğimizde hayret uyandıran bir dünyayla karşılaşırız.

“Hücre zarının moleküler yapısı çok komplekstir. Hücrenin ihtiyaçlarını yüzlerce kimyasal madde içinden ayırt eder ve sadece onları içeri alır. Bunun için, girecek maddelerin büyüklüklerine göre çeşitli yöntemler kullanır.

Hücre zarından geçenler arasında elektronlar, fotonlar, iyonlar ve su gibi küçük moleküller, amino asit ve şeker gibi orta boy moleküller ve hatta çeşitli yöntemler kullanılarak geçirilen protein ve RNA gibi büyük moleküller de bulunur.

Hücre zarı, ihtiyaç duyduğu küçük moleküllerin, hücre zarından süzülerek geçmesine izin verir. Bazı moleküller, hücre zarı üzerindeki protein kanallarından geçerler. Bazı moleküller ise ancak bir taşıyıcı protein yardımı ile geçebilirler. Proteinin hücre içine alınacak molekülle bağlantı yapması, proteinin şeklini değiştirir ve bu hareket, molekülün hücre zarından geçmesini sağlar. Protein kanallarındaki her bir proteinin, kendine özgü bir amino asit dizilimi ve çapı vardır.

Hücre zarı proteinlerinin hangi maddeleri taşıyacakları bellidir ve taşıyacakları maddenin seçiminde son derece titiz davranırlar. Örneğin şekeri taşıyan sistem, amino asiti taşımaz. Taşıyıcı protein, iki molekülü, biçimlerinden ve atom sayılarından ayırt eder. Örneğin aynı atom sayısını ve kimyasal grupları taşıyan iki molekülden birinin molekül biçiminde en ufak bir geometrik değişiklik olsa, taşıyıcı sistem bunu ayırt eder ve o molekülü taşımaz.

İnsan hücresinin merkezinde çekirdek bulunur. Hücre çekirdeğinin etrafında da kendine özgü yapısı ile bir zar vardır. Buranın ayrı bir zar ile korunmasının nedeni insan vücudunun yaşaması için gerekli tüm bilgileri içeren DNA’sının burada olmasıdır. Bu kıymetli hazine özenle korunur ve çekirdek zarından sadece DNA ve protein üretimi ile ilgili moleküllerin geçişine izin verilir.

Bilim insanları işte tam burada çok açık bir mucizeyi keşfettiler. Hücre çekirdeği zarındaki madde geçişinden sorumlu gözenek veya geçitler içeriye alınacak proteinleri özel bir amino asit dizilimiyle tanırlar. Hücre zarı, zardan geçecek proteinin yapısı ve büyüklüğüyle ilgilenmez. Sadece bu özel şifre dizilimini tespit eder. Şifre uygunsa, gözenek, proteinin geçebileceği kadar genişletilir. Ancak gözeneklerin, proteinlerin yapısını tespit etmeden, proteinlerin genişliğini nasıl bildikleri biyoloji dünyasının hala çözülememiş büyük bir sırrıdır. (The Cell Evolution of the First Organism, Prof.Dr.Joseph Panno, Sf. 48).”

Sadece hücre zarına baktığımızda ne kadar fazla bilginin gerekli olduğunu görüyoruz. Kendiliğinden cansız, yani bilgisiz maddelerden, yani taştan, topraktan, sudan şans eseri harika bir yapının oluşması mümkün değildir.

Bir canlıyı oluşturan en temel elementler C, H, O ve N’dir.