Ateizmin çöküşü - Giriş

İnsanlık tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Şuanda bunların birinde yer alıyoruz. Kimileri bunu globalleşme veya bilgi çağı olarak yorumluyor. Bu tespitler doğru, ancak bunlardan daha da önemli bir gelişme var. Kimileri henüz bunun farkında olmasa da son 30-35 yıldır bilim ve felsefe alanında çok büyük bir değişim yaşanıyor. 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizm önlenemez bir biçimde çöküyor.

 

Ateizm yani Allah'ın varlığını inkar düşüncesi eski çağlardan beri varoldu. Ancak bu fikrin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupası'ndaki bazı din karşıtı düşünürlerle başladı. Denis Diderot, Baron d'Holbach veya David Hume gibi materyalistler, devrin bilimsel seviyesinin düşük olması sebebiyle madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyıla gelindiğinde ateizm daha da yaygınlaşmıştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim ya da Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar.

 

Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, teorisi hiçbir zaman bilim tarafından desteklenmemiş olan Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu" sorusuna, sözde bilimsel hayali hikayelere dayalı bir yanıt öne sürdü. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia etti ve pek çok kişiyi bu yanılgıya inandırdı.

 

19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir "dünya görüşü" oluşturmuşlardı: Büyük bir cehaletle evrenin yaratılmış olduğunu inkar ediyor, buna karşı "evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur" diyorlardı. Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı. Canlıların ve insanların nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı. Tarih ve sosyolojinin Marx ve Durkheim, psikolojinin ise Freud tarafından ateist temellerde açıklandığını zannediyorlardı.

 

Oysa bu görüşlerin her biri, 20. yüzyıldaki bilimsel, siyasi ve toplumsal gelişmelerle yıkıldı. Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı alandaki bulgular ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti.

 

Ünlü Amerikalı yazar Patrick Glynn, Allah'ın Delilleri, Sekülerizm Sonrası Dünyada İnanç ve Aklın Uzlaşması isimli kitabında, bu konuda şu yorumu yapar:

Geçen iki onyılın araştırmaları, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve öngörülerini tersine çevirmiştir... Bilim ve inanç arasında geçen bir asırlık büyük tartışmanın ardından, şu ana kadar konumlar tamamen alt-üst olmuş durumda... Günümüzde somut deliller, çok güçlü bir şekilde, Allah inancını desteklemektedir. (Sayfa 19-20, 53)