Şeyh Nazım Kıbrısi ile Adnan Oktar'in 1987 Yilinda Bir Sohbeti

ŞEYH NAZIM KIBRISİ HAZRETLERİNİN ADNAN OKTAR İLE 1987 YILINDA YAPTIKLARI BİR RÖPORTAJINDAN

Şeyh Nazım: Cenab-ı Hak, Efendim, size Yusuf aleyhisselamın makamını versin, salahiyetini de versin diyorum.
..Siz bu beyi tanıdınız mı?

Bayan: Evet,

Şeyh Nazım: Kimdir?

Bayan: Adnan hoca değil mi oradaki? Resminden tanıdım.

Adnan Oktar: Sağolun

Şeyh Nazım: Hem o rütbeyi hem salahiyeti versin diye ben dua ediyorum, Adnan bey kardeşimize de Cenab-ı Allah, namaz için Yusuf peygamberin tecellisini ona giydirmek üzere ona halvet emreylemiş ve onu ikmal ettiği kimi kafidir, şık giyerekten ona icazet vermiş,  ümit ederiz ki ileriye doğru Adnan bey'in yapacağı mükemmel hizmetler vardır. Velayet  sırrı ile, zahiri de başka da, Velayet sırrı ile yapacağı ve yapmakta olduğu hizmet de vardır. Tebrik ederiz. Kendisi sabırlılardan yazılmıştır. Sabırlıların bir ötesi, efendim, razılardan da yazılmış razılık da verildi ona, kendisine, efendim, ben kendime göre bir düşünüyorum, bakıyorum benim tahammül edebileceğim gibi değildi o, o maşaAllah gençti zamanında, o hizmeti tekmil etmiş, arada askerlik hizmeti gibi, velayet erbabına böyle iftiralar geliyor, size zarar vermemiştir o. 

AdnanOktar: Allah razı olsun hocam, duanızla, himmetinizle inşaAllah

Şeyh Nazım: Estağfurullah, O da geçmiştir, şimdi sizin peygamber huzurunda, size bir rütbe giydirilmiştir, bu muharrem-ül şerifte hafzeten, zahir ve batında sizi tevhid edecek, hem manevi bir ruh, hem bir maneviyat giydirilmiş ve bir anlayış da, bir ilham da size açılmıştır, ki o ilham üzerine siz, kendinizi etraf ile meşgul etmeyin.  Siz Kur’an-ı Kerim’i okuduğunuz vakıtta, teemmül ile okuyunuz. Üzerinde düşüneceğiniz her ayeti kerime,her okumanızda gusül abdesti ile okuyun. Bu size olan hitaptır.

Adnan Oktar: İnşaAllah hocam

Şeyh Nazım: Bir defa okuyun, lakin gusül abdesti ile okuyun. Ve tenha bir makamda okuyun ve ayak üzeri okuyun, Kur’an-ı Kerim’i yüksekte tutun.

Adnan Oktar: Allah razı olsun

Şeyh Nazım: Böyle ayakta durduğunuzda okuyabilecek yükseklikte tutacaksınız.

Adnan Oktar: İnşaAllah

Şeyh Nazım: Ve O’nun huzurunda Sultan huzurunda durur gibi duracaksınız. Gusülle geleceksiniz oraya, iki rekat namazı kıldıktan sonra ayakta, üç kelime-i şahadet, yüz estağfirullahtan sonra destur alıp, Kur’an-ı Kerim’i siz tilavet edeceksiniz. İsterseniz, efendim, bir çeyrek tilavet edin, isterseniz yarım saat, isterseniz sizin kalbinizdeki ilhama göre okuyacaksınız... ve ondan sonra kalbinize verilecek ilhamı göreceksiniz.. Çünkü size bu yapmış olduğunuz halvetin neticesinde size bir ikram olarak bir şerik bağlanmıştır kalbe, ilhamla bağlanmıştır. Ve siz beni buraya kapattılar, kapatanlara.beni muhakeme eylediler, muhakeme edenlere...beni suçladılar, suçlayanlara diyerekten kötü bir temenni olmayacak.

Adnan Oktar: İnşaAllah

Şeyh Nazım: Onlara muğber olmak ister insanın nefsi, reddedeceksiniz.

Adnan Oktar: İnşaAllah Hocam.

Şeyh Nazım: Ve siz bu minval üzerine, size mükellefiyet vardır şimdi, yanınıza kimse almadan,o hücrenizde yüksek sehpa gibi yerde Kur’an-ı Kerim’i, böyle sultan huzurunda duruyor gibi okuyacaksınız, isterseniz bir hizip, isterseniz iki, isterseniz üç, isterseniz tekmil bir cüz okuyun. Ondan sonra size bir varidat vardır, manevi varidat verilecektir size mükafat olarak. Ki o ilhamdır, o ilham geldiği vakıtta o ilhamı kaybetmeyeceksiniz, o kıratı bitirdikten sonra diz üstüne oturunuz mecliste, elinizde kalem kağıt, efendim, kalbinize doğacak olanı zapt edin, o inkişaf edecektir ve genişleyecektir, darlanmayacak, artacaktır, eksilmeyecektir, o surette siz Kur’an-ı Kerim hakkında yeni bir görüş, yeni bir anlayışla bilhassa o gençlere çok bir hizmet yapacaksınız. Velayet sırrı olduğu için size ben bunu söylemeye memurum bugünkü günde, efenim, sizin vilayetiniz vardı, yani evliyaullah’tan olduğunuz için, lakin şimdi o böyle tomurcuk gül olur, daha ne rengi belli, ne şekli belli, ne kokusu bellidir, o açıldığı vakıtında belli olur. Şimdi Adnan Bey’in halide o kapalıdır. 24 saat zarfında bir defa bir veliullah, bir defa bir veliullah, bir defa bir veliullah, üç evliyadan rızaat çıktı, onun kalbine nazar ettiler, O gerek mahpusta, gerek bu hastanede bulunduğu vakıtta. Öyle nazar etmese o bu halde çıkamazdı. O, efendim, zindanın sıkıntısı onu bozardı, bozmadı, bozulmaya bırakmadılar ve şimdiki imanı ve mertebesi bu halvethaneye girmezden önceki halinden çok fazla farklıdır.