BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Dün geceden başlayan sağanak yağış bugün sabah saatlerinde yoğunluğunu arttırınca şehrin pek çok bölgesi su altında kaldı. Fotoğraflar var. Metrekareye 250 kilogram yağmur düştü ve bir yıllık yağmur 12 saatte yağdı. 2 saat içinde 6 bin 726 şimşek çaktı. Son yüzyılın en büyük yağışlarından biri olduğu ve son 32 yıl önce böyle bir yağış görüldüğü söylendi. Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan ise bu olayın olağanüstü bir olay olduğunu, yaşananların bir afet olduğunu açıkladı.
ADNAN OKTAR: Evet, her şey bir hikmetle olur. Hikmetini görürüz, görüyoruz ve görürüz.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz insanların evrim konusunda evrim taraftarları ve evrim karşıtları şeklinde ikiye bölündüğünü, birine kulak verenlerin ötekini dinlemediğini ve bu nedenle evrim konusunun bir kör dövüşe dönüştüğünü söyledi.
ADNAN OKTAR: Yok, niye kör dövüşü olsun? Dinlemiyorlar diye de bir şey yok. Öyle güzel dinliyorlar ki ve öyle güzel dinletiyorum ki. Kör dövüşü değil gözümüz de çok açık ayrıca. Karşı tarafın durumunu bilmiyorum da ben bayağı iyi görüyorum. Kodum muydu da oturtuyorum ayrıca. Dövüş değiş ezme vardır, zeytin ezmesi gibi yani. İlimle irfanla, kanunla hukukla evvelAllah. Hoca bize bıraksın gerisine karışmasın rahat olsun.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: “Evrimi biyoloji dersinde kök hücre tedavisi, antibiyotik, gen teknolojisi gibi konular aracılığıyla günlük hayattaki pratik uygulamalar anlatıyoruz.”
ADNAN OKTAR: Kardeşim orada anlatılan evrim değil, hücrenin fevkalade yeteneğini anlatıyorsun sen, hücredeki kabiliyeti anlatıyorsun. Allah’ın yarattığı harikuladeliği anlatıyorsun. Kofulun harikuladeliğini anlatıyorsun, mitokondrinin harikuladeliğini anlatıyorsun. Hücrenin kendini savunma sistemini anlatıyorsun. Hücrede yaratılmış olan üstün yetenekleri anlatıyorsun, bunun evrimle falan alakası yok. Şimdi sen mesela vücut duruyor zayıf adam, yemek yiyor badi yapıyor vücudu gelişiyor. Bu ne? Allah’ın vücuda kodladığı mükemmel sistem, evrim değil bu. Vücut fonksiyon gösteriyor, gizlenmiş olan harika yapıyı ortaya çıkartmış oluyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Aynı zamanda evrimde mutasyon, seçilim, adaptasyon gibi konuları da anlatıyoruz.”
ADNAN OKTAR: Kardeşim, şimdi bu işte evrim zannediliyordu bunlar. Yani seçilim; şimdi on tane tavşan vardır tazı kovalar, en hızlı kaçan kurtulur zayıf olanlar kalır. Şimdi bunun evrimle devrimle alakası yok. Orada bir tazı var bir de tavşan var mükemmel varlıklar var, ona yetişmiş oluyor bu kadar. Bunun neresi evrim? Bu bir yarış. Değil mi? Yarışta kazanan olur kaybeden olur. Şimdi bizim baş pehlivan evrime mi uğradı aslan? Ne oldu, çalışmış gelişmiş ezdi bu kadar. Bu evrim değildir bu yetenektir, yenmedir, gelişmedir. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Ancak konunun felsefi boyutlarıyla ele alınıp kavranması için bir felsefi altyapı gerekir. Bu nedenle evrimin tarihsel gelişimi üniversitelere bırakılmıştır.”
ADNAN OKTAR: Üniversitelere değil bana bırakıldı. Ne üniversiteye bırakacak, üniversitede evrim zaten yamuldu. Abandone vaziyetteler 9-8-7 diyorum daha hala bakamıyorlar bana nakavt vaziyetteler.
OKTAR BABUNA: “1986’da bir şey oldu” diyorlar, “ne olduysa oldu.”
ADNAN OKTAR: EvvelAllah. Adam diyor “arkadaş gidiyorum en sıkı evrimciye” diyor “ya sen gerçekten inanıyor musun Nazım dediler” diyor “Cevdet sen inanıyor muzun dediler” diyor. Olay bu kadar. Tesadüflerle kainat yaratılmaz, üstün bir akıl yaratıyor. O’na Allah diyoruz. Bana demagoji yapmasınlar. İngiliz derin devletinin dinini yok ettik. Eski pagan dini bütün deccali sistemlerde pagan dinlerinde bu vardı.
SEMİH MERİÇ: Şeytandan Allah’a sığınırım: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81) Diyor Hocam.
ADNAN OKTAR: Evet.
KARTAL GÖKTAN: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Biyoloji öğretim programı içerisinde bulunan hayatın başlangıcı ve evrim konu itibariyle öğrencilerin gelişimleri itibariyle seviye üstü olduğu için bir üst öğretim kurumuna bırakılmıştır. Dolayısıyla ilim ne söylüyorsa biz onun gereğini yerine getiriyoruz. Herhangi bir tarafta yer almaksızın.”
ADNAN OKTAR: İlim neyi anlatır? Yaratılışı anlatır, yaratılıştaki harikalığı anlatır. Adamlar ne diyorlar? Diyoruz “Çiçekler nasıl oldu?” “Tesadüf” Böcekler? “Onlar da tesadüf” Bitkiler? “Onlar da tesadüf” Meyveler? “Onlar da tesadüf” İnsan? “Onlar da tesadüf, hayvanların hepsi tesadüf.” Mitekondri, koful, golgi cisimciği? “Hepsi onlar da tesadüf.” Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Her şeyi tesadüfle açıklıyorsunuz. Ve bu eski bir pagan dinidir. Bütün pagan, putperest dinlerde bu şekilde tesadüf ilahına inanılır. “Çok ayıp yapıyorsun” diyor “tesadüf; ben bilim adamıyım öyle mantıksız bir şey der miyim?” diyor. “Elini vicdanına koy ben ne zaman tesadüf dedim?” diyor. “Tesadüf gibi mantıksız, münasebetsiz akıl dışı bir şeyi bir bilim adamından beklemen senin kalitene yakışmaz. Doğru konuşmuyorsun” diyor “çok ayıp yapıyorsun” diyor. Nedir diyoruz? “Rastlantısal rastlantı” diyor. Dedem diyorum, yine tesadüf demiş olmuyor musun diyorum? “O zaman bir dakika düşüneyim” dedi. “Bilinçli rastlantı o zaman” dedi. Lafı ne uzatıyorsun hem bilinçli hem rastlantı? Izgarayı sen ne yapmışsın? Başına koymuş pişiyorsun. Bırak bırak. Bilinç varsa tesadüf yoktur, sen tesadüfle anlatıyorsun ve üniversite gençlerini yanlış yönlendiriyorsun. Bak kandırıyorsun demiyorum yanlış yönlendiriyorsun ayıp yapıyorsun. Biz ne dedik; ona öyle demezler dedik yoğurt ekmek yemezler, adama ilimle irfanla böyle ikna edici konuşma yaparlar dedik.
Dinliyorum evet.
KARTAL GÖKTAN: Bir izleyici sorusu.
VTR: Ülkemizin kalitesini nasıl arttırabiliriz?
ADNAN OKTAR: Aslanım benim nur yüzlüm benim aferin sana. İmanın dışında yolu yok. Allah korkusu, Allah sevgisinin dışında yol yok. Çünkü adamı hiçbir şey ilgilendirmez. Allah’tan korkmuyorsa, Allah’ı sevmiyorsa kalite de ilgilendirmez, hayat da ilgilendirmez, yaşamak da ilgilendirmez, dünya da ilgilendirmez hiçbir şey ilgilendirmez. Adam, leş gibi bir yatak oluyor atıyor kendini ona, çorap bir yanda, çamaşırı bir yanda, gidiyor mutfakta açıyor buzdolabını oradan bir şeyler alıyor yiyor elini yıkamıyor yine vurup yatağa yatıyor. Yani kalite anlayışı olmaz. Sevgi anlayışı, sevgi derinliği, temizlik disiplini ancak imanla olur. Allah korkusu, Allah sevgisiyle olur.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: İsmi geçenlerin cevap hakkı vardır.
ADNAN OKTAR: Memnun oluruz.
VTR: Merhaba Adnan Hocam. Adım Yusuf. Ben yaz Kuran kursuna gidiyorum. Bir arkadaşım hocaya Hz. Mehdi (as)’ı sordu ama hoca net bir cevap veremedi. Cami hocaları neden Hz. Mehdi (as)’ı anlatmıyorlar?
ADNAN OKTAR: Aslanım benim ağabeyinin kuzusu güzel kuzusu. Cami hocalarını tembihliyorlar “aman Mehdi’den bahsetmeyin, aman deccaldan bahsetmeyin, aman ahir zamandan bahsetmeyin.” Peygamberimiz (sav) diyor “Mehdi konusundan deccal konusundan zühul edilmedikçe deccal çıkmaz. Eğer Mehdi’den bahsedilmiyorsa bilin ki deccal çıkmıştır” diyor. Çünkü deccaliyet bunu insanlara empoze ediyor “aman Mehdi’den bahsetmeyin, Mehdi gelmeyecek deyin.” Zaten dikkat ederseniz bu tip yazarlar farkında olmadan deccaliyetin etkisine giriyorlar ve tek konuları bu, Mehdi aşağı Mehdi yukarı, “Mehdi gelmeyecek Mehdi gelmeyecek.” Fethullah Gülen cemaatinin ana özelliği neydi? Hz. Mehdi (as)’ın gelmeyeceğini savunmaktı. “Hz. İsa Mesih (as) gelmeyecek, Hz. Mehdi (as) gelmeyecek.” Hepsi ittifak halindeler.
Asıl bunların kafayı taktığı Said Nursi Hazretleri. Ben ilk Fethullah Gülen cemaatinde bunu gördüm. Fethullah Gülen cemaatinin ana vasfı Said Nursi’yi tasfiyeydi. Hiç gazetelerinde bahsetmezlerdi, dergilerinde bahsetmezlerdi. Adından hiç bahsedilmezdi. Doğum gününde, ölüm gününde hiç hiç hiç bahsetmemeye özen gösteriyorlardı. Sonra baktık Mehdiyet’i ortadan kaldırdılar. Sonra Hz. İsa Mesih (as)’ın gelişini ortadan kaldırdılar. İngiliz derin devletinin bir numaralı hedeflerinden birisi de Said Nursi Hazretleri. Cemaatler falan derken İngiliz derin devletinin asıl kafayı taktığı Said Nursi Hazretleridir. Onu çok büyük bir tehlike olarak görüyorlar. Biliyorsunuz daha önce de öyle, Abdülhamit de tehlike olarak görüyordu. Şimdi de yine İngiliz derin devletinin elemanları tehlike olarak görüyorlar. Abdülhamit devrinde İngiliz derin devletinin tavsiyesiyle tımarhaneye kapatıldı Said Nursi Hazretleri. İngiliz derin devletinin tavsiyesi üzerine tımarhaneye kapatıldı. Talimat mı diyelim tavsiye mi diyelim artık onu düşünsünler. Evet.
BÜLENT SEGİN: Yeni Şafak Yazarı Hasan Öztürk de darbeci askerlerin tek tip kıyafet giymesine destek veren bir yazı yazdı Adnan Bey. “Tek tip kıyafet kararı gecikmiş bir karar. Ancak hükümetin adil yargılamaya acaba bir halel mi gelir çekincesi konuyu bugüne taşımış oldu. Ben Guantanamo’daki mahkumlar gibi tek renk bir kıyafet önermiyorum. Önerim Redkit’teki Dalton Kardeşlere giydirilen mahkum kıyafetidir. Yani beyaz üzerine çizgili desenli kıyafet.” MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: Kardeşim, ne dersem o Türkiye’de ana gündem oluyor ne söylersem kelimesi kelimesine görüyorsunuz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey. Ben Necmi. İslam alimleri Kuran’ın yeterliliğine neden inanmıyorlar? Bu duruma nasıl gelindi? Bu durum ortadan nasıl kalkacak? Teşekkür ederim.
ADNAN OKTAR: Kuran’ın yeterliliğine sahabeler inanıyordu, Peygamberimiz (sav) inanıyordu, tabiin inandı tebe-i tabiin inadı ama ondan sonra inanmadılar. Ve ondan sonra felaketler devri başladı, geceli-gündüzlü felaket ve belalar İslam alemine yağmur gibi yağdı. Peygamberimiz (sav)’in tek şikayeti var ahirette “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” (Furkan Suresi 30) Yani Kuran’ın yetersizliğini savundular diye ümmeti şikayet edecek Peygamberimiz (sav). Hz. Mehdi (as) vesilesiyle Resulullah (sav)’ın evladı torunu Hz. Mehdi (as) vesilesiyle Kuran’ın yeterliliği dünyaya çivi gibi çakılacak Allah’ın izniyle ve çakılmaya devam ediyor şu an.
Evet, dinliyorum.
VTR: İsmim Ali Keskin. Özel sektörde çalışıyorum. Benim en çok merak ettiğim konulardan bir tanesi Batı’nın neden hala Türkiye’ye karşı olduğu. Acaba bunun arkasında Osmanlı’nın tekrardan dirilişinden mi korkuyorlar?
ADNAN OKTAR: Osmanlı bir daha dirilmez tabii. O geçmiş medeniyetlerden, Selçuklu yeniden bir daha dirilmez. Gazneliler bir daha dirilmez. Altınordu Devleti bir daha dirilmez. Eski medeniyete yeniden dönüş diye bir şey olmaz. Daha ileri bir medeniyete doğru gidilir, daha ileriye doğru gideriz. Avrupa’da kamuoyu Türkiye’ye karşı, İngiliz derin devleti karşı ama kamuoyu da karşı. Şimdi kamuoyunun karşı olmasının nedeni Türkiye’de sanat ve kaliteye önem verilmiyor. Sanat ve kalitenin önü kapatılıyor. Nasreddin Hoca heykelini gördünüz. Sucuk, pastırma, sarımsak heykelleri akıl almaz bir zevksizlik bütün Türkiye’yi sarıyor. Akıl almaz bir kalitesizlik bütün Türkiye’yi sarıyor gelenekçi Ortodoks sistemin etkisiyle. Kadın aleyhtarlığı alabildiğine geliştiriliyor. Dekolte karşıtlığı, bakımlı kadın karşıtlığı, cazibeli kadın karşıtlığı adeta ideoloji haline geliyor bazı çevrelerde. Avrupa insanı resimden hoşlanır, adam resme karşı. Avrupa halkı heykelden hoşlanır, adam heykele karşı. Güzel olan her şeye karşı. Ona karşı bakımsız, kalitesiz bir dünya istediklerini görüyorlar. O yüzden Avrupa Türkiye’yi yalnız bırakıyor ve Amerika da yalnız bırakıyor. Dünyanın bütün ülkeleri yalnız bırakıyor. Hükümetten bizim istirhamımız kaliteyi ön plana almak. Türkiye’ye karşı olmayan hiçbir devlet yok şu an. Kalite anlayışında sanat anlayışında hepsi karşılar. Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım, bir an önce düzeltilmesi lazım. Tayyip Hocam’dan ricam kalite ve sanat bakanlığının kurulması. Ve bu bakanlığa geniş yetki verilmesi, kalitenin ön plana çıkarılması. İnsanlar sırf yaşamak için yaşamazlar. İnsanlar güzellik arar, sanat arar, estetik arar, mükemmel sanat anlayışı ister, temizlik ister, dürüstlük ister, sevgi ve güvenlik ister. Hükümetin öncelikli konuları bunlar olması lazım. Bunun olmadığı yerlerde ülkeler karışıyor ve yıkılıyor. Mesela Irak’ta kalite yoktu Irak yıkıldı. Suriye’de kalite yoktu Suriye yıkıldı. Kalite olmayan Libya vardı yıkıldı. Afganistan vardı yıkıldı. Kaliteyi mutlaka geliştirmek durumundayız, güzelliği, estetiği, sanatı. O zaman Avrupa kamuoyu bizden yana olur. İngiliz derin devleti karşı olur fakat bütün Avrupa bizden yana olur. Türkiye’yi güzelleştirelim, temiz hale getirelim, insanımızı güzelleştirelim. Kıyafetleri güzel olsun, konuşmaları güzel olsun, ahlakları güzel olsun. İyi insanlarımız yok mu? Var. Kaliteli insanlarımız yok mu? Var ama sayısı yetersiz o anlamda diyorum. Sayısını, kemiyetini, keyfiyetini yükseltelim. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Suudi Arabistan, Katar’a uygulanan ambargoyu sürdürme kararı aldı. Katar’a sunulan talepler tamamen yerine getirilinceye kadar 4 körfez ülkesi Katar’a ambargo koymaya devam edecektir” dedi.
ADNAN OKTAR: Muhtemelen savaşla sonuçlandıracaklar, Türkiye’yi de savaşın içine sokmaya kalkacaklar. Türkiye’nin yapacağı şey İslam alemini birleştirmek. Bu kararın verilmesini İngiltere’den gelen azılı bir münafık sağladı. Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti, özel görevlendirilmiş casus olarak gitti. Türkiye’den de birkaç fahişeyi yanına aldı. Birkaç İngiliz derin devleti casusunu yanlarına aldı. Gittiler Birleşik Arap Emirlikleri’ni karıştırdılar. Ve orada adamlarla cinsel ilişkiye soktular buradan götürdükleri fahişeleri bazı yöneticilerle. Adamları gebe bıraktılar ve ilk yalan haber Birleşik Arap Emirlikleri’den çıktı. Ve fitne oradan başladı. Birleşik Arap Emirlikleri tertemiz bir ülke fakat içindeki bazı insanları satın aldı İngiliz derin devleti ve kontrol altına aldı. Büyük bir oyun oynandı. Amerika açıkladı bugün “Birleşik Arap Emirlikleri’den kaynaklandı olay” diyor. İngiltere’den gönderilen ajan ekibiyle elde edildi bu. İngiliz derin devletinin ajanları yaptılar.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kıyamet, akşam ezanından sonra kopacaksa diğer şehirlerde farklı farklı ezan saatleri var. Peki hangi akşam ezanından sonra kopacak?
ADNAN OKTAR: Bunu daha önce açıklamıştım ama yine açıklayayım. Ahir zaman alametlerinde olay yeri olarak merkez İstanbul alınır. “Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde İslam aleminin son başkenti esas alınır” diyor Bediüzzaman Said Nursi. Yani “geniş bir alan esas alınmaz İslam aleminin merkezi esas alınır hadislerde” diyor. İslam aleminin merkezi de İstanbul olduğu için İstanbul’da akşam vakti kıyamet kopacak. Yani işte saat belki 19:00 gibi falan, o saatlerde kıyamet kopacak. Onu anlıyoruz hadisin gidişinden.
Evet, dinliyorum.
VTR: Yayınlarınızı neden evde yapıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Sokakta yapmamızı istiyor herhalde. Olur sokakta da yaparız. Bahçeyi hazırlayın. Yalnız bu gençlerin tamamı yakışıklı. Bu nedir, görüyor musun yakışıklılığı? Bu temiz havada yazın ne gerek var diyor çıkın bahçede yapın diyor. Ben öyle anladım. Evet doğru söylüyor yapalım bahçede.
VTR: Merhaba ben Muhammed Küçük. Dejavunun dinimizdeki yeri nedir acaba?
ADNAN OKTAR: Kaderi hatırlıyoruz. Ben iki kere dejavu olayı yaşadım. Ama birisi en çok net olan oydu. Biri Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmiştin orayı hatırladım binayı daha önce görmüştüm. Ama en önemlisi kapsamlı olan bizim evin yanında bitişiğinde bir cami varmış. Bir arkadaş davet etti “orada kıymetli arkadaşlar var bir gidip görüşelim” dedi. Dik bir yokuş böyle merdiven çıktık çıktık hiç tahmin etmezsin onu, çıktık merdiven bitince camiyle karşılaştık gayet iyi hatırlıyorum. Ama orada bir tartışma olmuştu o aklıma geldi. Köşe yeri de hatırlıyorum. Bizimle konuşmak isteyenler de o köşede duruyorlar. O köşeye doğru yöneldik hemen tartışma konusu çıkarttılar. Hayret ettim, çünkü muazzam bir detay var burada. Köşe de doğru tartışma da doğru. Bir tek onu hatırlıyorum dejavu ondan gerisi flu onlar o kadar geçerli değil. Boğaziçi’ndeki de net ile net arası değil diyebilirim. Ama öbürü çok netti. Binayı falan hepsini hatırlıyorum, alanı, yeri hepsini hatırlıyorum. Kaderi hatırlama oluyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım Beştepe’deki 15 Temmuz Şehitler Abidesi’ni ziyaret etti Adnan Bey. Ziyarete vatandaşlar da eşlik etti.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam aslan, halkla iç içe, samimiyeti de güzel. Yalnız Tayyip Hocam kaliteye çok önem versin. Bakın çok önemli o, o başımıza iş çıkarabilir. Bayağı uzun vadede çok başımıza iş çıkarabilir. Sanatı, kaliteyi ön plana alalım. Arada sırada sanatçıları toplamakla olmaz. Mutlaka sanat kalite bakanlığı kurulsun, kalite ön plana alınsın, kalitesiz her şey kaldırılsın. Kalitesiz heykel mi hiç olmaması mı? Hiç olmaması daha iyi. Kaliteyi böyle de elde edebiliriz. Kalitesiz şeyi kaldırarak da elde edebiliriz. Kalitesiz şeyi söküp götürsünler, bu da bir kalitedir. Yerine kaliteli bir şey koymaya da gerek yok illa, şu an olmayabilir ama kalitesiz olan her şeyi kaldıralım. Tayyip Hocam bu konuya lütfen önem versin.
Bir de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sızma imkanını artıralım, yani her yere girebilsin. Aynı şekilde polis istihbarat da. Ordu içine giremiyor ne demek? Ne demek yani ordu içine giremiyor? En önemli yer, derhal derhal. Ordu içerisinde mebzul miktarda MİT elemanı olsun. Hatta her tümende, her tugayda MİT elemanları olması gerekir. Nasıl olmaz MİT elemanı? Askeri istihbarat da polis istihbaratının da elemanları olması lazım. Kanun çıksın. Milli İstihbarat Teşkilatı dünya çapında yetenekli bir teşkilat Allah’a çok şükür. O yönü iyi. Dünyanın en iddialı istihbarat teşkilatlarından birisi Milli İstihbarat Teşkilatı. Gücü ve kapasitesi fevkalade. Ama ben şimdi fazla da övmek istemiyorum, o ledün ilmine girmez. Yermek iyidir böyle yapılarda eleştirmek iyi olur. Övmektense eleştirmek iyi olur ama iyi yani.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kadın-erkek eşitliği kesinlikle yok. Hani derler ya kadın-erkek eşit ama değil. Biz kadınlar çok zayıf yaratıldık zayıf varlıklarız narin ama zayıfız bir o kadar da kibar akıllıyız. Kadınlar her zaman toplumda aşağılanıyor görüyorum. Direksiyonda kadını gördükleri zaman “dikkat et kadın var önde” diyorlar duyuyorum otobüste mesela. Beyler konuşuyor “arabada kadın var o sürüyor dikkat edelim” diyorlar. Bu çok aşağılayıcı bir şey.
ADNAN OKTAR: İşte ahir zamandasınız. İnşaAllah bu beladan sizleri kurtaracağız. Bu rezalet, bu korkunç durum, bu akılsızca izahlar, bu münasebetsiz, saygısız izahlar tamamen son bulacak. Kadının değeri, muazzam bir varlık olduğu, muhteşem bir varlık olduğu bütün dünyaca kabul edilecek. Bunu homoseksüelliği savunan İngiliz derin devleti yapıyor. Kadın yerine homoseksüel ve erkek üstünlüğü, İngiliz derin devletinin özelliği budur. Mesela İngiliz derin devletinin mensuplarında dikkat edin erkek hakimiyeti vardır. Kadınlardan nefret ederler ama onları kullanırlar. Mesela bak Birleşik Arap Emirlikleri’ne Türkiye’den üç fahişe götürdüler buradan münafıklardan oluşan azılı fahişeler böyle, İngiliz derin devletinin ajanlarını götürdüler. Adamlarla orada ilişkiye soktular onları, adamları gebe bıraktılar ve internet ağında da oyun oynayarak adamların birbiriyle kavgalı hale gelmesini sağladılar. Müthiş bir oyun oynandı. Bunların hepsi düzelecek. İngiliz derin devletine nefes aldırmayacağız.
Londra’dan özel eleman gitti, İngiliz derin devletinin mühim bir elemanı Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Yanına da Türkiye’den üç fahişe aldı, İngiliz derin devletinin ajanı olan fahişe. Mühim olduğu için söylüyorum, bak adamlarla orada ilişkiye soktular. Adamlardan hem bilgi aldılar hem adamları gebe bıraktılar bir kısmını. İnternet ağına girerek hackleyerek bu Müslüman ülkeleri birbirine düşürdüler. Oyun oynadılar. Adam görevi bitince geri döndü. Bu alçak Türkiye’ye de geliyor, çok azılı kahpe dinsiz münafık bir tip. Çok dikkatli olmak lazım.
Fahişe demek fahiş iş yapan demektir. Fahiş, fahşadan gelir. Mesela fahiş fiyatla satış yapıyor diyorsun fahiş aynısıdır. Fahişeyle fahiş aynıdır yani. İllegal anlamına gelir.
Gayrimeşru kadın götürdüler daha Türkçesi öyle diyelim.
Mesela kalitesiz heykele tayip Hocam “ucube” deyip kaldırtmıştı. Heykeltıraş Mehmet Aksoy’a 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmişti. Heykel kaliteli olması lazım. Cumhurbaşkanı kaliteli görmemiş olabilir. Ucube ayrı mesele ama kalite yok diyebilir. Ben bunu kaliteli görmüyorum diyebilir, beğenmedim diyebilir, bunu demesi gerekir.
BÜLENT SEZGİN: Gösterebiliriz resimleri.
ADNAN OKTAR: Bu mesela kaliteli bir heykel değil bu. Haklı, yani kaliteli olmadığını söylemekte haklı.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey. İzmir’den Baha Türker ben. Bu son yaşanan olaylarla ilgili FETÖ olayları ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim saygılar.
ADNAN OKTAR: Yakışıklı Baha, İngiliz derin devleti bu Fethullah Gülen’in etrafındaki adamları ta ilk başta keşfetmiş. Hazır bir yapılanma da olduğu için rahat da yönlendirebileceğini düşündüğü için kontrol altına almış olay bundan ibaret. Yani karşımızda İngiliz derin devleti var. Bir tek FETÖ’yü değil Ahmedileri de kullanıyorlar, Moon tarikatını da kullanıyorlar yani birçok adamı kullanıyorlar. Evet.
VTR: En kullanışlı sosyal medya platformu sizce hangisi?
ADNAN OKTAR: Bir kere önce şunu söyleyeyim, çok çok güzelsin. Allah güzelliğini arttırsın, nurunu artırsın, ömrünü uzun etsin. Hangisi sizce? Bence Facebook. Haberde Twitter. O zaman birini seçelim Twitter. O güzeller güzeline cevabımız Twitter.
VTR: Estetik ameliyat haram mıdır?
ADNAN OKTAR: Bazen hanımlarda hakikaten rahatsızlık veren yönler oluyor. Mesela burnunda bir eğrilik oluyor onu rahatsız ediyor sürekli. Ama bak burnunu çökerttirmek doğru değil. Burun kemiğini aldırıyor hemen anlaşılıyor ameliyat yapıldığı. Ciddi bir patoloji varsa biraz düzelttirilebilir normal haline gelir. Ama kemiği aldırıp burnu çökertmek bu hiç doğru değil. Genç kızlara ben bunu hiç tavsiye etmem. Bayıltma olmadan yapıyorlarsa, mesela burundaki ciddi bir eğrilik falan düzeltilebilir. Düzelten de Allah nihayetinde, Allah ameliyatı vesile ediyor. Ama onun dışında gereksiz ameliyatlardan kaçınmak lazım. Özellikle silikon ameliyatları çok çok çok hem riskli hem gereksiz hem de yakışmıyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Takvim Yazarı Bülent Erandaç İngiliz derin devletine değinen bir yazı yazdı Adnan Bey. İngiliz derin devletinin ve MI6’in kontrolündeki Times’in Osmanlı’nın yıkılmasında büyük etkisi olduğunu söyledi. Türkiye’ye yıllarca İngiliz formatı atılmasında İngiliz derin devletinin rol aldığını, PKK-PYD gibi komünist örgütleri de bu yapılanmanın desteklediğini söyledi. İngiliz derin devleti bugün de Erdoğan’ın ve Müslüman dünyanın sesi, Türkiye’nin karşısındaki güçtür” dedi.
ADNAN OKTAR: Çok güzel. Resmini göster. Hoca maşaAllah anlattıklarımızı çok çok güzel kavramış. Anlattıklarımız hiç boşa gitmedi, elhamdülillah. Bütün aydınlarımız kavradılar. Ne diyorsak o oluyor elhamdülillah Türkiye’de. Dediğimizin dışında hiçbir şey olmuyor elhamdülillah, Allah’a hamdolsun. Duamızın kabulü.
Bizim kanalda biz her fikre yer veriyoruz, iyi yönümüz o. Ufuk Uras komünist görüşü savunuyor. Biz onu görüş olarak burada rica ettik, görüşünü beyan etti. Mesela Altan Tan meşhur HDP’li, onun da görüşünü biz burada ifade etmesini sağladık. Timur Selçuk solcu bilinir, çağırdık burada fikirlerini beyan etti. Bektaşi liderleri, Alevi liderler, İsmailağa cemaatinin önde gelenleri, Mehmet Şevket Eygi hatta Zeliha Berksoy’a kadar kişilerin herkesin fikirlerine yer verdik. Burada istedikleri gibi konuştular. En özgür fikir ifade edilen kanal bizim kanalımız. Her görüş, her düşünce burada fikirlerini ifade ediyor.
BÜLENT SEZGİN: Dünyanın her yerinden farklı görüşte ve dinde kişileri de davet ediyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Tabii. Pelin Batu, Burhan Kuzu, Halil Şıvgın, Can Ataklı, hahamlar, Hristiyanlar, ateistler herkes gelip fikrini ifade ediyor. Doğu Perinçek, Maocular, komünistler herkes fikrini gelip ifade ediyor.
OKTAR BABUNA: Richard Dawkins’i gazete ilanıyla davet ettiniz.
ADNAN OKTAR: Tabii. Mesela Nasuh Mahruki ateisttir. Geldi biz saygıyla karşıladık konuştu fikirlerini beyan etti. Her görüşten, her fikirden her türlü sanatçı yazar gelip bizim kanalımızda fikirlerini ifade ediyorlar.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tutuklu yargılanan FETÖ’cülere tek tip kıyafet önerisine ilişkin şunları söyledi Adnan Bey. “Şimdi bir adım atacağız, kapsamı daha henüz kesinleştirmedik. Şu anda çalışmamız sürüyor. Hem kapsamını hem de diğer bütün detayları bu çalışmanın sonunda açıklayacağız” dedi.
ADNAN OKTAR: Bak kapsama klasik naylon terlik. Siyah-beyaz fark etmez karışık renkler de olabilir siyah-beyaz da olabilir. Kıyafet tarif ettiğim kıyafet olacak ve saç üç numara olacak bu kadar. Sakal olmayacak bu kadar. Bu adamların şımarıklığını bu bayağı ciddi kökten durdurur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey. Size bir sorum olacaktı. Kendinizi 10 yıl içinde nerede görüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: 10 yıl sonra Mehdi olurum herhalde. Çünkü öyle zannediyorlar. Bakalım Allah ömür verecek mi 10 yıl? Cenab-ı Allah’ın takdiri. 10 saniye garantimiz yok. 10 yıl sonra yine İslam’a, Kuran’a hizmet eden Allah’ın herhangi bir kulu olacağım. İslam’a hadim olan, İslam için gayret eden herhangi bir Müslüman, bu kadar başka bir özelliğim olmaz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hangi mevsimde yaşamayı isterdiniz?
ADNAN OKTAR: İlkbahar şahane oluyor. Çiçekler falan süper.
VTR: Öğrenciler üniversiteyi kazanıp başka şehirlere gittiği zaman yurt bulmakta çok zorlanıyorlar. Bu soruna nasıl çözüm bulabiliriz?
ADNAN OKTAR: Genç kızlara hayır sahipleri büyük yurtlar yaptırsın en büyük sevap. Orada onları en güzel şekilde de ağırlarlar. Kız çocuğu okuluna gidiyor, oradan yurda geliyor. Allah’a dine, İslam’a, Kuran’a faydalı insanlar olacak. Yurt zaten en güzel hayırlardan birisi. Devlet de yaptırabilir, vakıflar yaptırabilir, şahıslar yaptırabilir. Elli kişilik, yüz kişilik olabilir. Teşvik edilmesi lazım teşvik çok önemli.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGiN: Bir gazeteci Bekir Bozdağ’a “Ceza İnfaz Kanunu’nun 64. maddesinde “Tek tip üniforma niteliğindeki giysiler giydirilemez” diye hüküm koymuştunuz.” Sorusunu sorunca Bozdağ “Öyle bir hüküm yok yani iklim şartlarına ve sağlık koşullarına uygun kıyafetlerden bahsediyor.”
ADNAN OKTAR: Lafı uzatmaya gerek yok varsa da kaldırırız, uzatmaya gerek yok. Saçlar üç numara olacak bu kadar. Sakal istemiyoruz o çizgili gösterdiğim -yine göster bu kıyafet olacak- eğer ille de şapka istiyorlarsa o tarz bir şapka verilebilir. Kafam üşüyor diyenler olabilir. Üç numara tıraş bu kadar ayaklarına da siyah beyaz naylon terlik, naylon terlik bildiğin naylon terlik o kadar. Gelirken giderken de eğer bunlar ağızlarını bozuyorlarsa kafalarını eğsinler kırk beş derece çünkü halka laf atıyorlar başını eğip o şekilde götürüp getirsinler. Bu konu bitmiştir uzatacak bir şey yok rica ediyoruz bu şekilde olsun inşaAllah.
Evet dinliyorum.
VTR: Günümüzde hangi ticari alanın getirisi daha fazla onu merak ediyorum. Bir de A9 kanalında gençlerin bayanların bulunması estetik açıdan güzel bir görüntü oluyor izliyoruz. Adnan Hoca’yı da beğeniyoruz.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah ben de sizleri çok seviyorum. Al-sat işleri iyidir. Bir şeyi bir yerden alıp satmak ticaret, klasik ticaret. Portakal, mandalina olabilir, zeytin olabilir, üzüm olabilir bir şeyi alıp bir yerden bir yere nakledip satmak. Peygamberimiz (sav)’in de teşvik ettiği bir şeydir ticaret iyi olur. İltifatlar için de teşekkür ederim. Hanım kardeşlerimizin dekolte olması, bakımlı olması homoseksüelliğe karşı alınmış en güçlü tedbirdir. Bakımlı, güzel kadınların, dekoltenin olduğu bir yerde homoseksüellik gelişmez bu kadar. Kadınların baskı altına alındığı, dekoltenin olmadığı, kadının bakımlı olmadığı ortamlarda en çok homoseksüelliğin geliştiği yerler de oralar oluyor dikkat ederseniz. Evet.
VTR: Selam Adnan Bey ben Metin Şener, İzmir’den geliyorum Balıkesir’e buraya çalışmaya. İnsanlar neden kendi bölgesinde çalışamıyor da gurbete gidiyor, bunun sebebi nedir? En büyük değer bedel ödeyebilmek midir?
ADNAN OKTAR: Severim ben senin gayretini, şevkini. Ama hep öyledir bizim Batmantaş Köyü’nün gençleri vardı hepsi giderdi yazın İstanbul’a çalışmaya inşaata çalışmaya giderlerdi. Babalarına oradan para gönderirlerdi. Evlenecek gençler giderlerdi para biriktirirlerdi ama iyi de kazanırlardı inşaat o zaman fena değildi inşaattan elde edilen gelir. Almanya’ya giden de çok oluyordu o devirde. Herhalde şu an bitti o işler değil mi? Bir şey olmaz Türkiye’nin her yeri güzel başka bir yere gitmekte bir beis yok bir şey olmaz.
Evet dinliyorum.
VTR: Okula devam zorunluluğu öğrencinin faydasına mıdır?
ADNAN OKTAR: Şimdi bir yakışıklılık olayı daha. Evet, okulda devam zorunluluğu olursa eğer uygulamalı ders varsa öğrenci için fevkalade tabii gayet iyi ama uygulamalı ders yoksa kitaptan çalışıyorlarsa devam zorunluluğunu daha elastiki hale getirmek lazım bence. Çünkü fark eden bir şey olmaz. Kitaptan zaten okuyacak imtihana girecek ama bir disiplin olsun, derli toplu olsun hani öğrencilik ruhu olsun diye düşünüyor olabilirler. Eğer geniş ferah mekanlar varsa pratik eğitim yapılıyorsa tabii ki olur çok iyi olur. Evet.
KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey oraj ya da gök gürültülü fırtına çoğunlukla şimşek ve gök gürültüsüyle yağmur veya dolu eşliğinde görülen bir hava olayı.
ADNAN OKTAR: Evet müstefit olduk güzel, çok ilginç görünüyor. Neydi ismi?
KARTAL GÖKTAN: Oraj.
ADNAN OKTAR: Oraj.
KARTAL GÖKTAN: Kümülonimbus bulutları neden oluyormuş oraja.
ADNAN OKTAR: Kümülonimbus güzel. Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Enerjik bir kedi var.
ADNAN OKTAR: Senin deliliğini severim, senin şekerliğini de severim, ballığını da severim. Bayağı güzel.
Evet dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey insanlar farklı renklerde farklı dinlerde yaratılışmışlar ama insanlar arasında neden sevgi saygı yok birbirine, ne zaman olacak bu sevgi saygı?
ADNAN OKTAR: Bütün insanlar bir Mehdi beklentisi içindeler. Bütün insanlar sevgi beklentisi içindeler. Bütün insanlar deccalin azgın saldırısından bunalmış vaziyetteler. Sevgisizlik dünyayı yakıp kavuruyor bütün kardeşlerimizin ana konusu bu. Allah korkusu, Allah sevgisi olduğunda sevgi oluyor. Mesela bak tertemiz insan demek ki sevgi görmüyor etrafında bu çok korkunç bir şey. Selam verecek insan bulamıyorlar. Dost olacak insan bulamıyorlar çok acı bir olay bu. Bu Mehdiyet’te kökünden çözülecek inşaAllah.
Bu FETÖ’cülerin olay çıkarıp kendilerini taşıttırmaları bununla bir şey olmaz çok güçlü kuvvetli asker olsun taşıma şekillerinde de yakalarından tutsunlar biri de ayaklarından tutar omuzundan tutar öyle götürüler bir sorun olmaz. Aslında çok kuvvetli olursa yakasından tutup götürebilir gitmiyorum diye bir şey olmaz. Çok çok kuvvetli olması lazım yatırarak götürmeye gerek yok tuttuğunda yakasından ayağa kaldırılır o öyle bir şey olmaz. Kuvvetli bir kumaş kullanılıyorsa yırtılmayacak bir kumaş o çökemez öyle bir şey olmaz. Tek koluyla tutar havalandırır dimdik ayakta gayet de güzel götürür öyle bir şey olmaz. Dört kişiye falan da gerek yok kuvvetli asker kullansınlar mesele biter, evet. Ama fark etmez böyle de gidiyorlarsa iyi öyle de istiyorlarsa gitsinler. Evet.
VTR: Adnan Bey iç dünyanızda neler yaşıyorsunuz onu çok merak ediyorum?
ADNAN OKTAR: Severim ben sizin güzelliğinizi ikiniz de çok çok güzelsiniz. Allah size uzun ömür versin. İç dünyam, benim iç dünyam sevgi doludur. Tutku, aşk başka bir şey olmaz. Sabah kalkıyorum tutku, aşk, sevgi akşam yatıyorum tutku, aşk, sevgi başka bir şey yok bende iç dünyam bununla dolu. Gece gündüz onu düşünürüm. Yemek yerken, dışarıda gezerken hep o. Bu kadar kadınları sevmemin nedeni de o. Kedileri bu kadar sevmemin nedeni de o. Bitkiler, çiçekler mesela çiçeklerde hep gözüm kalıyor yolda belediye süslemiş çiçeklerle o kadar rahatsızım ki ben oraya bir gidip şöyle onların arasına girip onları bir sevsem çok rahatlayacağım. Arabayla gitmek çok kızdırıyor beni durdurup arabayı direkt oraya çıkacağım ben onları seveceğim. Belediye ile çatışmaya gireriz herhalde bilmiyorum. Tabii herkes yaparsa olmaz da bana mahsus olur. Niye olmasın?
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Ülkücü şehidimiz Fırat Çakıroğlu’nun bıçaklanarak şehit edilmesi ile ilgili davada tutuklu sanık Nurullah Semo -resmini görebiliriz- ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ayrıca örgüt üyesi olmak suçundan on beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.
ADNAN OKTAR: Tamam olmuş ama işte orada bir kabadayıda silah olsaydı bu bunu yapamazdı ben buna hep hayıflanıyorum beni kızdıran olaylardan biri budur. Biri de bir asker bir kafeye geliyor diyor ki; “Ben sizden çay kahve istiyorum” sonra bilgisayarını açıyor “kahpe PKK” falan bir şeyler diyor yerini de bildiriyor PKK’lılar geliyorlar elinde silahı sallayarak yolda yürüyor gelip çocuğu vurup çıkıp gidiyorlar. Orada hiç kimsede silah yok mu, nasıl bir insansınız, nasıl bir olay? Hadi silah da şart değil odun modun hiçbir şey yok mu? Vur elinden düşür çok anormal bir durum.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Bebek bir rakun vardı.
ADNAN OKTAR: Ben bunu yerim kıtır kıtır. Ama acayip pasaklıdır bu her türlü mikrop vardır üzerinde.
KARTAL GÖKTAN: Bir tane çok tatlı bir kız var.
ADNAN OKTAR: Ağabeyi yesin onun o minik burnunu o püsküllü saçlarını. Gözlerin güzelliğine bak. Bizim güzeller güzelinin küçüklüğüne benziyor mu? Benziyor değil mi?
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Başbakan Binali Yıldırım, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yol yorgunu olduğu için yaptığı bazı şeylerin farkında olmadığını söyledi. “Ana muhalefet Partisi Başkanı yol yorgunu bazı şeylerin farkında olmayabilir, kontrollü darbe deyip duruyor, biz de kendisini uyarıyoruz. Kontrollü ruhlara karşı dikkatli ol, bunların kontrolüne girme. Kılıçdaroğlu diğer yandan da sırtını PKK’ya yasladığını ifade edenlerin yüzünü güldürüyor. Böyle giderse ana muhalefet partisi sözde adalet mitinglerini övmek için gizli gizli hayranlık duydukları AK Parti mitinglerinin fotoğraflarını kendilerine aitmiş gibi paylaşmaya devam edecekler” dedi.
ADNAN OKTAR: İşte boş durmak istemiyor Kılıçdaroğlu bir şeyler yapıyor muhalefet lideri olarak, fazla üstünde durmaya gerek yok ama daha sağa kaysın CHP.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ben de canlı yayına çıkmak istiyorum, bununla ilgili kriterleriniz nelerdir?
ADNAN OKTAR: Ay severim ben senin nurunu, güzelliğini, dünyalar güzelisin sen. Kaşın, gözün, ağzın, burnun her yerin çok güzel. Allah seni çok çok güzel yaratmış. Kriterin tamamı var sende bekliyoruz iftihar ederim. Evet.
VTR: Eğitimdeki eşitsizlik hakkında neler düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o doğru da olabilir bilmiyorum neyi kastettiğini. Neyi kastediyor var mı öyle bir şey?
KARTAL GÖKTAN: Paralı eğitimle parasız eğitim arasındaki fark olması lazım.
ADNAN OKTAR: Ama devlet okulları da çok istenen okullar. Devlet okulu mezunları daha önde tercih ediliyor o yönden avantajlılar bak oradan bir kalbine rahatlık hissi gelebilir ve zamanla her şey daha güzelleşecek, daha iyi olacak onu da söyleyebilirim. Evet.
VTR: Merhaba Adnan Bey, benim şöyle bir sorum olacak, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Ben iyi bir insanım, merhametliyim, sevgi doluyum. Sevgi benim işim gücüm sevgi, sevgi delisiyim ben. Seveyim, sevileyim, ben sevgide doymam mesela beni seven bir insanın sevgisine asla doymam, onu sevmeye de doymam ben hani yetti, tamam, oldu diye bir olay olmaz bende. Onsa yirmi isterim, yirmiyse otuz, otuzsa elli katlamalı artacak sevgi. Tutkunun, sevginin sonu yoktur o sonsuzluğa açılan bir güzelliktir o. Şefkatliyim, merhametli bir insanım. Bazen böyle etrafımda arkadaşlarım oluyor bazı insanlar hani böyle biraz benim yüzüm sert oluyor sinirli falan zannediyorlar ben öyle birisi değilim çok şefkatliyim ben, çocuk gibiyim ben, çocuk ruhluyum. Şefkatli bir insanım öyle benim sertliğim, saldırganlığım, kabalığım, saygısızlığım asla olmaz, çok nezaketli bir insanım lafımı, sözümü tartarak konuşurum ayrıca, özenliyim. Dolayısıyla böyle bir düşünceye hiç kimse kapılmasın yani asabi birisi mi acaba falan diye. Öyle bir şey asla olmaz. En sinirlendiğim anda bile hep Allah’a tevekkül ederim, her zaman saygılı ve Kuran ahlakı içerisinde hareket ederim, Kuran’a uygun hareket ederim. Hiçbir zaman derler ya kontrolden çıktı falan öyle bir konu bende asla olmaz, en büyük olayda bile olmaz.
Bak diyor ki arkadaş, “Homoseksüel merkezi Amerika ve Avrupa” diyor “orada dekolte var” diyor. Hanımlar kadın olmaktan çıkarıldı Avrupa’da. Amerika’ya gidin bana güzel bir kadın gösterin. Amerika’da kadınlar çok kilolu, bakımsız, bol bir pantolon, üstüne bir tişört, sıfır makyaj, elinde dondurma veyahut mısır koçanı sokakta geziyorlar ama homoseksüeller süslü, dekolte ama kadın bakımsız, her yeri bakımsız erkek gibi itici demeyim de kadına benzemiyor akıl almaz yaygın Avrupa’da ve Amerika’da ama homoseksüeller de kadın gibi kıyafet, kadın dekoltesi, kadın makyajı, her türlü saç bakımı en ileri düzeyde oluyor ve onları teşvik ediyorlar. Kadınları mahvetmiş durumdalar ve kadın nefreti acayip teşvik ediliyor. Bak demin hanımefendi söyledi gördünüz. Arabada kadın oluyor “Aman aman. Dikkat et kadın var” falan küfrediyor adam yani hakaret ediyor. Kadın sevgisi yok insanlarda ve kadına karşı öfke deccaliyet tarafından acayip geliştirildi.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey, küçüklüğünüzde kendinizin bu durumda olabileceğini düşünüyor muydunuz?
ADNAN OKTAR: Küçüklüğümde biz misafir odasındaydık bizim büfenin camı kırılmıştı biz camcıyı çağırdık dedem ayakta, babam ayakta ben okuldan dönüşümde böyle şarkılar söyleyip bağıra çağıra gözler böyle çakır ateş saçıyor içeri girdim böyle büyük bir heyecanla camcı bana baktı “bu” dedi “çok çapkın olacak” dedi. Dedem katıldı “evet efendim” dedi. Babamda hi hi hi dedi o da katıldı. Canlı bir insandım onu söyleyeyim çok sevgi doluydum. Hep böyle araştırmacı bir ruhum vardı, kimya laboratuvarı, resim yapmalar mesela seramik sanatçılarına özenmiştim alçıdan seramik görünümünde böyle sanat eserleri hazırlıyordum, onları boyuyordum aynı seramik kabartma gibi oluyordu onları kullanıyordum. Kimya laboratuvarı zaten ucu bucağı yoktu, aşağı odayı ona ayırmıştım sadece. Faydalı işlerle uğraşıyordum, güzel şeyle uğraşıyordum.
Evet.
VTR: Selam Adnan Bey, ben Vedat Şener. Bu hayatta neden insanlar birbirine ihanet ediyor, bunun sebebi nedir?
ADNAN OKTAR: Aslansın sen aslan. Allah sana öyle güzel günler gösterecek ki, ya Hocam diyeceksin yahut Adnan Bey, hoca değilim de alışkanlıktan söylüyorum, ne kadar zorlu günler geçirdik, ne kadar acı günler geçirdik Allah ne kadar güzel günler verdi diyeceksin ve sevineceksin. Bekle geliyoruz, geldi ve göreceksin öyle diyeyim.
Evet, dinliyorum.
VTR: Şanlıurfa’dan katılıyorum ismim Mehmet. Şanlıurfa’da turizmi arttırmak için, turizm açısından daha neleri yükseltmesi gerekmektedir?
ADNAN OKTAR: İnsan hep kalite arar, kalite, sanat, güzellik, güzel bahçeler, güzel heykeller, hoş kafeler, güzel oteller, güzel bina dizaynları mesela ben bir kere Hacı Bektaş’a gitmiştim Hacı Bektaş ilçesine Hacı Bektaş’ta gidilecek hemen hemen hiçbir yer yok. Dediler ki, bir kulüp var dediler orayı çok beğenirsin dediler, en övündükleri yer orasıydı. Oranın imkanları o, hakikaten gittim süslemişler böyle müzik var, böyle bir gazino görünümlü bir yer yapmışlar demek ki insanlar öyle şeyleri arıyor. Güzel, bakımlı binalar, hoş yerler üç, beş tane bile bakımlı güzel bir yer olsa insanlar orayı tercih etmek isterler. Temizlik, kalite, güzellik, estetik neticeyi meydana getirir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Selam Adnan Hocam, ben Ömer Toprak. İslam Birliği’nin tüm dünyaya hakim olacağı dönemde ateistler, münafıklar ve homoseksüeller yine olacak mı, olacaksa bunların konumu ne olacak? Selamlar.
ADNAN OKTAR: Ateist kalmaz, münafık menfaati olmadığı için geri çekilir çünkü münafık menfaatini arayan bir varlıktır, münafığın çatışacağı bir yer kalmayacak. Homoseksüel de toplumdan utanır yapmaz öyle şey bir daha. Evet.
VTR: Ben Suat milli sporcuyum, Avrupa şampiyonuyum. Ülkemizde olimpiyatlar açısından olimpiyatlara daha çok branşta daha çok milli sporcu nasıl gönderebiliriz bunu merak ediyorum.
ADNAN OKTAR: İşte devlet bu konuyu çok ciddiye alması lazım, küçük yaştan daha altı yaşında devlet mecburiyet getirmesi lazım spora yani çok hayati bir şey. Kemik eriyor, eklemler bozuluyor, kas eriyor yani insan ölüyor spor yapmadığında çok tehlikeli bir şey. Devlet himayesinde olması lazım sporun ve mecbur tutulması lazım. İlkokul, ortaokul, lise, üniversitede profesyonel sporcu olması lazım herkesin yani hiç şakası yok bayağı tehlikeli. Mesela kol çalışmasa kas eriyor gidiyor kol yani ölür kol. Bacaklar tutmaz yürüyemeyecek hale gelir felç olur. Mutlaka spor yapılması lazım ama özenli ve akılcı yapılması lazım böyle dengesiz bir spor anlayışı olmaz. Evet.
VTR: Bisiklet yolunda neden insanlar yürüyor, tek merak ettiğim bu.
ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, sen çok güzelsin, Allah senin güzelliğini daha da arttırsın hem de çok çok çok güzelsin. Bisiklet yolunda insanlar niye yürüyor? Ayıp yapıyorlar bisikletle geçenlere yer açmaları lazım. Ne diyelim? Herhalde bisikletle giden fazla yok onlar da boş kalmasın diye belki yürüyorlardır. Bisikletlere korna konursa küçük, eskiden böyle lastikli kornalar vardı bilmiyorum plastik kornalar var mı şu an yahut bir zil vardı böyle ileri, geri hareket edince öter onlarla uyararak toplumu rahatça ilerleyebilirler bir şey olmaz zaten bisiklet çarpması da vahim bir şey olmaz zaten çarpmaz da ayrıca. Bisiklette kolay eskiv mümkün.
Şimdi YPG, PYD’yi Amerika’nın desteklemesinin nedeni şu; Türkiye’de diyor gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı var dolayısıyla IŞİD’le bunlar çok rahat anlaşabilir. YPG de çok rahat biz bunlara karşı koyabiliriz en iyisi biz bu komünist kuvvetleri kullanalım geçici olarak. Türkiye’nin gelenekçi Ortodoks sisteminin o Irak’taki gelenekçi Ortodoks sistemle birleşmesini engelleyelim diyorlar kafaları bu. Eğer Türkiye modern kaliteli İslam anlayışını savunursa, sahabe İslam anlayışını savunursa, heykel, resim olur ve Avrupa gibi olursak adam YPG, PYD’yi destekleyemez, kamuoyu da desteklemez. Şu an kamuoyu destekliyor büyük bir tehlike bu. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Sabah Yazarı Fuat Uğur, İngiliz Büyükelçi Richard Moore’a, 15 Temmuz darbesi hakkında, “O gece ilk anda ne olduğunu anlamadım. Teröre karşı bir hareketlenme olduğunu düşündüm. Tuhaf bir şeyler oluyor dedim” tarzındaki yazısını muhteşem bulduğunu söyledi. Fuat Uğur’u görebiliriz resmini. Şöyle devam ediyor: “FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimine dair enfes bir yazı. Zira Avrupa ülkeleri arasında bir ikisi dışında sadece Britanya ülkemizin yanında duruyor ve adına FETÖ örgütü yerine buna Gülen hareketi dese de darbeyi onların yaptığını ve Türkiye’nin kendi demokrasisini savunduğunu beyan ediyor” dedi.
ADNAN OKTAR: Cinayet vakalarına bakın her cinayette katil olay yerine gelir ve genellikle cenazenin kalkışında yardımcı olur. Tabutu genellikle katil taşır. İngiliz derin devletinin de bizim bundan haberimiz yok demesi çok ilkel bir yöntem, çok ilkel bir cinayet yöntemidir. Bütün polisin bildiği herkesin bildiği bir yöntemdir. Ben bu adamlara hani onların devamı içi anlamda demiyorum fakat bunlara bunu söyleten İngiliz derin devleti, bunlar da bunu söylüyor söyleyin diyorlar bu da söylüyor o kadar. İngiltere darbenin bizzat içindedir. İngiliz derin devleti bizzat organizatörüdür. Yani elimde en az iki bin belge var, en az. Bıraksınlar bana. Şimdi kitap da çıkacak.
Evet, dinliyorum.
VTR: Adım Ahmet. Benim merak ettiğim bir konu var. II. Abdülhamit neden “Kızıl Sultan” diye anılmıştır?
ADNAN OKTAR: Münasebetsiz bir ifade. Niye kızıl olsun? Yani sadece bir Osmanlı Sultanı o kadar. Ama ona İngiliz derin devleti baskı yapmıştır, yönlendirmiştir. Mağdur bir padişahtır. Ona kerhaneler açtırdılar, meyhaneler açtırdılar. Yüz binlerce Darwinist kitabı bütün Osmanlı’ ya dağıttırdılar. Kumarhane açtırdılar. Kumarı devlet eliyle işlettirdiler. Şarap fabrikaları, rakı fabrikaları kurdular. Ümmet zehirlendi alkolle. Tütün fabrikalarından duman altı oldu ümmet. Yüz binlerce ton hesabıyla yapıldı bunlar ve Osmanlı’yı mahvettiler. Darwinizm ile tütünle, alkolle mahvettiler. İmanı da çökerttiler, bedeni de çökerttiler. Mahvettiler. Bir buçuk milyon kilometre toprağımız Abdülhamit devrinde teslim edildi. Kaybettik.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ben Halil. Hadislerde bahsedilen Süfyan hakkında bilgi almak istiyorum.
ADNAN OKTAR: İşte bu FETÖ olayı mesela bir Süfyan hareketidir. Suriye’de olan olaylar bir Süfyan hareketidir. Irak’ta olan olaylar Süfyan hareketidir. Yani Müslümanlara yönelik saldırıları organize eden sisteme Süfyaniyet diyor hadislerde Peygamberimiz (sav). Başındaki kişiye de Süfyan denir. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Kafese tırmanan yavru bir kedi var.
ADNAN OKTAR: Çok güzel bu, bayağı güzel. Enerjisi de çok iyi. Zeki kedi çok güzel oluyor.
Evet, dinliyorum.
VTR: Motosiklet sporları hakkında ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Çok güzel de açık bir yol olması lazım. Özel bir pist olması lazım. Yani yanında arabalar falan olursa çok tehlikeli. Yani E-5’te ara yollarda falan motosiklet asla tavsiye etmem. Ama bomboş yolda HD varsa, değil mi? Yani 300 ile köklersin, motor uçar. Sen de uçarsın böyle ruh gibi gidersin. Gayet güzel olur. Yarış da olabilir. Yani yan bitişiğinde bir arkadaşın varsa 5-10 metre ötende yani zevkten insan sarhoş olur. Şahane bir şey ama yol bomboş olacak. Tabii kask mask tam teşkilat olacaksın. Seyretmesi de güzel, gayet güzel. Virajlarda böyle 45 derece eğilim falan olacaksın. Artistik hareketler falan diz sürtmeler falan. Ama yol bomboş olacak o şartla. Onunla fetva veriyorum, olur. Evet.
VTR: Merhaba Adnan Bey. Sesim çok kötü bu arada. “Işık hızından daha hızlı bir hız var mıdır?” diye bir soru soruyorum size, cevabını umarım verirsiniz.
ADNAN OKTAR: Canımın içi Allah şifa versin. Sıcak bir şeyler iç boğazını da sar böyle akşam yatarken sıcak olsun. Hiçbir şeyin kalmaz. Hayal hızı vardır. Hayal. Işık hızından daha yüksektir. Hayal hızı. Mesela biz 70 katrilyon yıl ötedeki bir yeri hayal hızıyla bir saniyede kat edebiliriz. Hayal hızı. Ruhun bir vasfıdır.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Ahmet Kekeç, 15 Temmuz’un sadece bir darbe değil bir işgal girişimi olduğunu yazdı. Darbe başarılı olsaydı PYD unsurları sınırlarımızdan giriş yapacaktı. NATO da olaya dahil olacaktı. Darbe iç savaşa dönüşseydi müttefiklerimiz kaosa son vereceğiz bahanesiyle Türkiye’ ye barış gücü gönderip fiili işgale başlayacaktı.
ADNAN OKTAR: Doğru.
BÜLENT SEZGİN: İngilizler de Kıbrıs’a konuşlanmışlardı. Aslında FETÖ’nün kasasında bir Sevr Planı gizliydi. Yani 15 Temmuz bir manda kalkışmasıydı.
ADNAN OKTAR: Doğru. Bir daha göster. İlgili şahsı da göster.
BÜLENT SEZGİN: Ahmet Kekeç, 15 Temmuz’un sadece bir darbe değil bir işgal girişimi olduğunu yazdı.
ADNAN OKTAR: Bunu ilk söyleyen de benim. İlk söyleyen benim bak bütün aydınlar bu fikrimi, bu düşüncemi kabul etti. Çünkü bunun belgeleri de var. İngiliz kuvvetlerinin Akdeniz’de üslendiğini söyledim. Hiçbiri inkar edemediler. “Şey biz mi yani falan nerden çıktı ki?” falan dediler. Sonra “Yani güvenlik açısından biz orada bulunuyorduk” demeye başladılar. Haberimiz yok zannediyorlardı. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Darbe başarılı olsaydı PYD unsurları sınırımızdan giriş yapacaktı. NATO da olaya dahil olacaktı. Darbe iç savaşa dönüşseydi müttefiklerimiz kaosa son vereceğiz bahanesiyle Türkiye’ye barış gücü gönderip fiili işgale başlayacaktı.”
ADNAN OKTAR: Doğru.
Evet, dinliyorum.
VTR: Ben Alanya’dan Hümeyra. Seni çok seviyorum. Sen benim canımın içisin, bir tanemsin. Sorum şu: Bir tesettürlü bayan açıldığı zaman ailesinden ve yaşadığı çevreden çok büyük psikolojik baskı görüyor. Çok çirkin üsluplarla, çirkin söylemlerle karşılaşıyor. Buna karşı bu bayan ne yapmalı? Özellikle ailesine karşı nasıl bir yol izlemeli?
ADNAN OKTAR: Sabırlı olmak lazım. Şefkatle yaklaşmak lazım, yatıştırmaya çalışmak lazım. Alttan almak gerekiyor. Yani mümkün mertebe dengeleyici tavırlar, dengeleyici konuşmalar gerekir. Fakat kadın dekoltesini kaldırarak homoseksüelliğin kapısını açtılar. Bakın çarşafın amacı zaten dekolteyi örtmek içindir. Yani bütün Müslüman kadınlar dekolteydi o devirde. Fakat dışarı çıkarken “dekolteniz yanlış anlaşılmasın” diye Cenab-ı Allah, onlara çarşafı tavsiye etti. Çarşafla ilgili ayetler zaten dekoltenin varlığının açık delilidir.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, Belçika’da 1971’den beri yayın yapan ünlü Knack Dergisi’nde evrimin Türkiye’de müfredattan kaldırılması konusunda “Teori Türkiye’de Yasaklandı, Flaman Bölgesi’nde de Baskı Altında” başlığıyla bir haber yayınlandı. Konu evrim olunca isminiz anılmadan olmuyor maşaAllah. Şöyle deniliyor; “Türk yaratılışçı 2007’de içinde bilimsel delillerle evrimi çürüttüğü lüks baskılı Yaratılış Atlası’nı, Batı Avrupa’da binlerce üniversiteye ücretsiz olarak gönderdi Harun Yahya. Harun Yahya, İstanbul’ da iç mimar Adnan Oktar’ın müstear ismidir. Yahya, yaratılışı savunan bir düşünce kuruluşunun liderliğini yapıyor ve İslam’ın bilimle çelişmediğini anlatmak için dünya çapında ataklar yapıyor. Bu ataklar kendi ülkesinde meyvelerini vermeye başladı. 23 Haziran’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşılması zor ve karmaşık gerekçeleriyle ortaokullardan evrimi kaldıracak olan yasayı imzaladı. 2019’da Darwin ortaokullarda ders kitaplarından kaybolacak sadece yüksek eğitimde Darwinizm okutulacak” diyor.
ADNAN OKTAR: İşte bu kadar. Yüksekokullarda da “Evladım” diyecek hoca, “bak geçmiş zamanlarda pagan dinlerinde neler varmış? Eski paganistler her şeyin tesadüfen yaratıldığını söylüyorlarmış. Darwin denilen, paganizmi savunan dede de aynı şeyi savunmuş. Vay be!” diyecekler. Bu kadar. Yani geçmişin o ilginç mi diyelim, ürkütücü mü diyelim, yanlış inançları bir ibret vesilesi olarak öğrenilecek. O kadar. Başka bir şey yok.
Evet, dinliyorum.
VTR: Halkımızın genel kültürünü nasıl artırabiliriz?
ADNAN OKTAR: Okuyarak, televizyonla. Ama televizyon tabii hep boş Türkiye’de, maalesef. Yani böyle kültürel, iç açıcı, eğitici değil. Soğuk, buz gibi adamları çıkarıyorlar. Hepsi değil de bir kısmında. Oturuyor adamların suratında mask bir ifade, son derece gururlu, her biri dünyayı kurtaran adamın oğlu havasında, herkese tepeden bakan böyle bilmiş, bir türlü konuları çözemeyen, bilimsel gösteriler yapan yani ne kadar kültürlü olduğunu vurgulamaya çalışan sevgisiz, şefkatsiz bir üslup ve çok yoruyor bu insanları. Yani hırpalıyor. Beyin hırpalayıcı programlar birçoğu. Evet.
VTR: Ülkemizde neden üst düzey arabalar üretilmiyor?
ADNAN OKTAR: Yani yakışıklımıza tabii böyle klas araba gerekir. Şöyle bir Bağdat Caddesi’nde geçecek Nişantaşı’nda. Satışı olmaz herhalde onun için. Az satan-alan olur. Çünkü pahalı oluyor kaliteli bir arabaysa. İnsanlar da ucuz arabaya yöneldikleri için herhalde o yüzden yanaşmıyorlar üretici firmalar. Evet.
VTR: İnsanlar neden başka dinlere saygı duymuyor?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o bir bela tabii. O bir görgüsüzlük, bir kalite eksikliği. Mesela bu çocukların birçoğu Hristiyan. Mesela benim sevdiklerim de hep Hristiyan. Ben saygı duyuyorum Hristiyan’a. Çok seviyorum Hristiyanları. Buraya hahamlar geliyor, Museviler onları çok seviyorum. Çok fazla rahip tanıdığım var. Haham tanıdığım var. Çok hürmet ediyorum ki dünyanın bir rengi. Allah diyor zaten “Onlar olacak. Ben isteseydim hepinizi tek bir ümmet yapardım. Ama yapmadım. Sizleri çeşitli ümmetler halinde yarattım” diyor. Ama tahammülsüz insanlar. Yani bu bir görgü, sevgi meselesi, derinlik meselesi. Allah’tan korkma ve Allah’ı sevmeyle ilgili.
Evet, dinliyorum.
VTR: Bazı insanlar yoksullukla çok mücadele ediyorlar. Bu yoksulluk ne zaman bitecek, son bulacak?
ADNAN OKTAR: Bilimsel cevap verebilirim. Ama Peygamberimiz (sav)’ ın hadisiyle cevap vereyim. “Hz. Mehdi (as) devrinde” diyor Peygamberimiz (sav), “sahah üzere mal dağıtılacak ve herkes zengin olacak” diyor. “Bereket ve bolluk olacak” diyor. 3-5 yıl içinde Türkiye şaha kalkacak. Mehdiyet’in ışığını, nurunu herkes görmüş olacak. Evet.
VTR: Ruh yaşlanır mı?
ADNAN OKTAR: Bir kere bu yakışıklılık ne? Onu bir önce bana bir anlat sen bakayım. Ruh yaşlanmaz. Beden yaşlanır, madde yaşlanır. Ruh yaşlanmaz. Trilyonlarca sene geçse yaşlanmaz aynı durur o. Ruha yaş etki etmez.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sayın Adnan Bey ilk öncelikle merhaba. Ben üniversite sınavına gireceğim. KPSS ile ilgili bir sorum vardı. KPSS fiyatları gittikçe yükseliyor. Acaba ne zaman düşecek?
ADNAN OKTAR: Canımın içi o hakikaten bir sorun. Çok zor bir durum fakir aileler için özellikle. En fazla 10 TL falan olması lazım. Yani para alınacak başka yer mi yok? Öğrenciden para alınır mı? Onu Tayyip Hocam ayarlasın. İş adamından alsın, kazananlardan alsın. Kazanca göre vergi alınsın. Öğrenciden alınmaz. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Minik sevimli kedi ve annesi vardı.
ADNAN OKTAR: Bu anne de minik köfte de benim olması lazım ikisi de. Annesinin kopyası. Anne de çok şeker. Sevgisi de çok güzel.
Evet, dinliyorum.
VTR: İsmim Anıl. Size neden “Adnan Hoca” diye hitap ediliyor?
ADNAN OKTAR: Nokta Dergisi bir röportaj yapmıştı. O zaman bir “Adnan Hoca” demişti. O öyle kaldı lakap olarak. Benim hocalıkla alakam yok. Hiç eğitim de almadım o yönde. Yani ne İmam Hatip mezunuyum ne İlahiyat. Hiçbir yerden ne diplomam var o anlamda. Dini eğitimle ilgili hiçbir müessesede benim bir eğitimim olmadı. Dolayısıyla sadece bir lakap. Herhangi bir Türk vatandaşıyım. Benim hocalık, müceddidlik, müctehidlik, mehdilik, evliyalık bir kısmı daha da ilginç daha da ürkütücü peygamberlik veyahut elçi. Elçi dediğin Kuran’da peygamber anlamına geliyor. Ne demek istiyorsun yani? Ne kadar münasebetsiz bir izah. Allah’ın dinini tebliğ eden anlamında diyorsan herkes elçi. Bütün İslam alemi elçidir. Ama sen özel hususiyet anlamında söylüyorsan, peygamber anlamında söylüyorsan bana düşmansın sen, iftira ediyorsun. Yani iyi niyetli değilsin. Başka bir açıklaması yok. Evet.
VTR: Tuttuğunuz siyasi parti nedir?
ADNAN OKTAR: Vay yakışıklı vay seni. Hemen bir anda öğreneceksin. Ben AK Parti’yi, MHP’yi, CHP’yi, Büyük Birlik Partisi’ni ve Saadet Partisi’ni destekliyorum. Yani parti koalisyonu. Evet.
VTR: Egoistlik düzelir mi?
ADNAN OKTAR: Tabii düzelir. Sevgiyle, Allah korkusuyla, dünyanın geçiciliğinin bilinmesiyle, derin tefekkür gücüyle tabii ki gider. Egoistlik tabii insanı kirleten, çökerten bir şey hasta eden bir şey. Çok çirkin olur egoist bir insan, çok itici olur. Egoistlikten kurtulduğunda güzelleşir insan.
VTR: En sevdiğiniz kokteyl içecek hangisidir?
ADNAN OKTAR: Gazozla karışık kola. Yani herhalde o viski-kola falan diyeceğimi düşünüyor olabilir. Bir daha bakayım şu yakışıklıya ben.
VTR: En sevdiğiniz kokteyl içecek hangisidir?
ADNAN OKTAR: Bu çok sağlam bu direkt o anlamda soruyor. En güzeli kola da değil aslında. Kola da zararlı gazoz da zararlı. Tabii meyve suyu çıkartmak lazım elde etmek lazım. Üzüm suyu veyahut elma suyu var ya onun aletleri. Mesela taze elma suyu süzülmüş süper olur. En güzeli odur. Biraz içine portakal suyu katarsın olur. Doğal meyve suları, taze meyve suyu içmek lazım.
Evet, dinliyorum.
VTR: Eğitimde kadın ve erkek eşit midir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi o çok büyük bir sorun. Yani kadınları çok eziyorlar. O beni çok kızdırıyor ve rahatsız ediyor. Dünyanın en güzel varlıklarının baskı altında tutulması çok çok rahatsız edici. Dünyanın en güzel süsünün, dünyanın en yüksek sevincinin baskı altına alınması şeytanın bir oyunu. Deccaliyetin bir oyunu. Bunu darmadağın edeceğiz inşaAllah. Sevgiyle, imanla. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Sevimli minik bir kedi var.
ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum. Çok şeker.
VTR: Hangi yabancı dilleri biliyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Bende hangi diller var? Cinceyi bilirim. Cin dili. Başka? Kedi dilini bilirim. Kedilerle iyi konuşuyorum ben. Çünkü görüyorsunuz. Benim evdeki kedimle de iyi konuşuyordum. Sarman’la da mükemmel konuşuyoruz. “Oğlum ne oldu sana?” diyorum bir şeyler söylüyor. Evet.
VTR: Saç bakımınızı nasıl yapıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Saç bakımınızı nasıl yapıyorsunuz? İyi böyle efendi, akıllı bir berberim var. Çok dürüst, çok insancıl ona rica ediyorum. Teşrif ediyor, bayağı da usta maşaAllah. Onun tıraşından memnunum, saç tıraşından. Evet.
VTR: Manevi haz nedir?
ADNAN OKTAR: Manevi haz tutkudur bence. Aşktır, derinliğin verdiği tarif edilmez zevk. Ona ben haz derim. Sevginin meydana getirdiği insanın ruhunda bütün vücudunda hissettiği en yüksek zevk diyebilirim. Evet.
VTR: Abdülhamit mi, Abdülaziz mi?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii ki Abdülaziz.
VTR: Sizce can sıkıntısına en iyi ilaç nedir?
ADNAN OKTAR: Kuran. Kuran okumak, Allah’a sığınmak, Allah’a dua etmek. Allah ile bağlantıyı hiç kopartmamak lazım. Bak ben kardeşlerimize sır olarak vereyim. Herkes de bunu bilsin. Allah ile kesintisiz bağlantı gerekir. Yani çok samimi. Bir de Allah’a oyun olmaz. Allah seri olarak karşılık verir. Yani Allah’a çok dürüst davranmak lazım. Çünkü Allah bize çok güzel bir niyetle yaklaşıyor. Sevgiyle yaklaşıyor, Allah dürüstlerin en dürüstüdür. Allah’a sahtekarlık yapıldığında çok şiddetli karşılık verir. Çok candan samimi olarak Allah’ı hep sevmek, hep düşünmek ve Allah’ı gazaplandırmamak çok önemlidir. Yani dürüst davranırsa Allah sever kulu. Özetle onu söyleyeyim. Dürüst, samimi davranıp Allah’ı akıl derinliğiyle, ruh derinliğiyle sevmek ve kesintisiz bağlantıyı derin ruhla devam ettirmek ve o zaman bak bir de güzel bir şey söyleyeyim. İnsana hiçbir şey olmaz o zaman. Yani her şey lehine gider, her şey lehine. Ne diyorsa da olur. Ama buna çok dikkat etmek lazım. Yapamıyor insanlar bunu ondan kaybediyorlar. Israrla severek Allah’a yakın devam edilmesi lazım.
Evet, dinliyorum.
VTR: Osmanlı torunlarına tavsiyeniz nelerdir?
ADNAN OKTAR: Osmanlı torunlarına tavsiyem neler? Yani Türk milletine. Bizim çok kültürlü, görgülü ve kaliteli olmamız lazım. Yoksa yok oluruz. Yani millet olarak bizi yok ederler. Bunun çözümü görgü, kalite, sevgi, samimiyet. Eğer çok samimi olursak, çok sevgi dolu olursak, çok kaliteli olursak dünyayı yönetiriz söyleyeyim. Yani o yeteneğe sahibiz. Sevgiye, dostlukla tevazu ile bu güzelliği yerine getireceğiz.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Adana’da 11 yaşındaki 4'üncü sınıf öğrencisi küçük kardeşimiz Cuma Aydın, çöplerden plastik ve kağıt atık toplayıp satarak 4 çocuklu ailesine destek olmak için çalışıyor. Şehirde yüksek nem oranıyla birlikte sıcaklık 50 dereceye varmasına rağmen küçük kardeşimiz o sıcakta yaklaşık 30 kilo ağırlığında yükler taşıyormuş. Bu durum haber olunca şarkıcı Haluk Levent, küçük kardeşimizin maddi olarak sorumluluğunu üzerine aldı.
ADNAN OKTAR: Çok iyi yapmış Haluk Levent. Tebrik ediyoruz, iyi olmuş. Yani herkes böyle gördüğünde bir kişiyi himayesine alsa bayağı bir güzellik, hoşluk etrafa yayılır. Evet.
VTR: Gençlerin sanayide çalışmasına ne diyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o olur da yani sizi tahrip etmiyorsa, sağlığınızı bozmuyorsa, beslenmeniz düzgünse, güneşe çıkabiliyorsanız yani orada kimyasal maddeler sizi tahrip etmiyorsa olur. Ama zehirli gazların içinde çalışıyorsanız, beslenemiyorsanız, yıpranıyorsanız bu olmaz. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Minik sevimli köpek var, yıkanıyordu.
ADNAN OKTAR: Milleti delirtmek için mi yapıyorlar bunu böyle? Acayip şeker bu. Bir de acayip uslu. Ne kadar uslu çok şeker, maşaAllah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Doğada neden yeşilin bu kadar farklı tonu var?
ADNAN OKTAR: Yakışıklı sen nasıl diğer delikanlılardan farklıysan yakışıklıysan Allah tabii kainatı renk cümbüşüyle yaratıyor. Yeşilin tonlarının çok fazla olması, mavinin tonlarının, sarının tonlarının çok fazla olması ve bütün renklerin tonlarının farklı olması bir ihtişam. Allah’ın gücünün güzel bir tecellisi oluyor. Dünyayı bize daha güzel göstermiş oluyor Allah. Evet.
VTR: Yunuslar ve denizaslanları havuzda eğitim alıp gösteri yapıyorlar. Bunlar doğru mu?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sen bunun zaten farkına varmışsın. O eğitim hayvanları çok geriyor ve zorlu bir eğitim oluyor. Sıkıcı bir eğitim oluyor. Sonuç eğlendirici gibi görünüyor ama o ayları o hayvanlara bir sormak lazım. Çok eziyet oluyor onlara. Halbuki doğal yaşamaları lazım. Mesela “göğsüne vur” diyor, hadi vuruyor. Ama hayvanın burnundan getiriyorlar onu öğretinceye kadar. Yazık günah bırak doğal normal halinde yaşasın. Ben hiç hoşlanmıyorum.
Mesela o köpekten de şüphelendim. Hayvan çok sakin normalde öyle olmaması lazım. Yani korkuyla bakıyor ve hiç kıpırdamıyor. Bunlar beni kızdırıyor. Köpek değil mi canlı orada tutamazsın o ataktır, suları milletin suratına sıçrar falan böyle deli olur köpek dediğin. Yani onda bir gariplik var ve dolayısıyla ben seyrettim ama içimde de bir rahatsızlık oldu. Özellikle o hayvanların o kadar disiplinli olması çok acı bir olay. Ben istemiyorum bunu. Evet.
VTR: Dayanıklılığı arttırmak için güreş yapmak gerekli midir?
ADNAN OKTAR: Hay maşaAllah yakışıklıya doğru, en akılcısı o. Yalnız kulaklar gidiyor onu ne yapacağız onu bilmiyorum. Fakat hakikaten dayanılmaz bir dayanıklılık oluyor. Kas kemik sistemi muazzam. Mesela eski pehlivan oluyor seksen-doksan yaşında daha hala her yeri uçuruyor bayağı kuvvetli oluyorlar. Kimse bileğini bükemez. Özellikle kemik yapısı çok güçleniyor. O yüzden şart. En azından badi ama daha da makbulü güreş tabii. Evet.
VTR: Doğanın işi demek şirk midir?
ADNAN OKTAR: Doğanın işi tabii alenen inkar ifadesi olmuş oluyor. Doğanın işi ne demek? Çok mantıksız. Tabii ki Allah’ın yaratması. Doğru söylüyor aferin benim canıma dikkat etmiş.
VTR: Akıl pazarda satılsa paha biçilemez olurdu sözünü siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Doğru tabii akıl en yüksek nimet. Bir insanın isteyeceği en güzel imkan. Çünkü akıl olduğunda samimiyet oluyor, iman oluyor, Allah korkusu oluyor, isabetli düşünme oluyor. Akıl en büyük nimettir. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Vatan Partisi Ankara Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Anıl Eren Yıldız iki ay boyunca FETÖ’cülerle aynı koğuşta kalıp serbest bırakılmış. Otuz sekiz kişilik koğuşta FETÖ’cülerin yirmi dört saatlerini nasıl geçirdiklerini anlattı. Hücrenin içinde de kendi aralarında örgüt yapılanmasına uygun yöneticiler ve onlara uyanlar varmış birbirleriyle sürekli konuşup doğru davrandıklarına dair birbirlerini motive ediyorlarmış. Sürekli kendilerini ve yaptıklarını övüyorlarmış. Her gün iki saat Sayın Erdoğan ve hakimlere beddua seansı yapıyorlarmış. Hep birlikte hareket ediyorlarmış.
ADNAN OKTAR: Ama işte o beddua onlara dönüyor. Tayyip Hocam çakı gibi hakimlerimiz de çakı gibi. Kendilerini kandırıyorlar. İngiliz derin devletinin etkisine girdiler. Ve çok kötü bir yolun içindeler. Bir kere bak cinayet işlediler. Askerimizi polisimizi şehit ettiler. Ve utanmadan göğsünü gere gere bu katiller geziyor. Adamlar “ben kahramanım” diyor. Kırk polisi, kırk beş polisi şehit etmiş adam “ben kahramanım” diyor. Bu bunların deli olduğunu şeytanın etkisiyle akıllarını kaybettiğini gösteriyor. Deli değil de şeytanlaştıklarını gösteriyor. Ama tabii biz bunlara oturup uzun uzun cevap verecek halimiz yok biz gereğini yapıyoruz zaten. İngiliz derin devletini tepetakla ezeceğiz. Ve yok olacak bu kadar. Deccaliyete yakayı kaptırmışlar deccalı ezdiğimizde zaten onların da gücü kalmayacak. İlimle irfanla tabii. Evet.
VTR: İsmim Büşra, bir soru sormak istiyorum, Türkiye’deki bu yeni çağımız ilerledikten sonra, sevgi konusu sizce arka planda mı kalmaya başladı? Neden bu şekilde ilişkiler kötü yönde suçlanıyor, boşanmalar artıyor örneğin?
ADNAN OKTAR: Büşra çok çok güzelsin Allah güzelliğini daha da artırsın. Sana uzun ömür versin Allah, bereket versin. Mutlu bir hayat yaşamanı Allah nasip etsin, uzun ve güzel bir hayat yaşamanı Allah nasip etsin. Sevgi her yere hakim oluyor bak sen sevgiyi savunuyorsun yüzünde nur var. Ve sen Kuran Müslümanısın. Bir evvelki kardeşine bakıyorum yüzünde nur var Kuran Müslümanı sevgiyi savunuyor. Bir evvele gidiyoruz yine sevgiyi savunuyor yine Kuran Müslümanı yine yüzünde nur var. Her yerdesiniz her yerde. Mesele bitmek üzere. Allah’ın izniyle Allah’ın tevfik inayetiyle çok güzel netice alacağız. Devam edin bu güzel ruh halinize, samimiyetinize. Gerisini Allah’a bırakın gönlünüz rahat olsun. Evet.
VTR: Dışarıda yemeğe çıksanız nereye gidersiniz?
ADNAN OKTAR: Dışarıda yemeğe çıksam hangi lokantaya o anlamda diyor. Zor bir soru. Rüyamda gittiğim bir lokanta var, bir kebapçı dükkanı ufak bir yer ama şahane et yapıyor böyle. Her rüya görüşümde acayip seviniyorum hemen direkt cebimde ne kadar para varsa bir kontrol ediyorum direkt kebapçıya.
VTR: İnsanlar sigarayı bırakmak isteyip de neden bırakamazlar?
ADNAN OKTAR: Öyle bir şey olmaz. İrade meselesi ne alakası var? Bizim çocuklar fosur fosur sigara içerlerdi eskiden ilk zamanlarda gençler. Çocukların gittiği yazlık var İstanbul yakınlarında Kıyıkent. Oraya baskına gittim baktım hepsi sigara içiyor fosur fosur çocuklar dedim güzel bir fikrim var dedim hiçbirimiz sigara içmesek nasıl olur dedim. Çok iyi olur dediler paketleri topladık konu bitti bu kadar. O gün bugündür hiçbir arkadaşım sigara içmez. Ne demek sigara? Çok kötü kokuyor, rengi sarartıyor, baş dönmesi yapıyor, öksürtüyor, boğazı yakıyor. Böyle bir şey için nasıl insan para verir de bu belanın içine girer ben bunu anlayabilmiş değilim. İçki de öyle çok tehlikeli bir şey. Viski saf alkol neredeyse. Bir de onu kolayla karıştırdın mı bu sefer kola da tansiyonu yükseltiyor. İçinde kafein var. Alkol de devreye giriyor. Tansiyon acayip fırlar durduk yere o minicik kalbini niye belanın içine sokuyorsun? Bir de uykusuzluk falan olduğunu düşün vücut ambale olur. Elektrik dengesi vücudun alt üst olur süper tehlikeli. Aman aman böyle belalara kimse girmesin.
Evet, dinliyorum.
VTR: Benim sorum şu: 15 Temmuz’da o kadar olaylar yaşandı o gün. Akşamında Cumhurbaşkanımız çıktı bir açıklama yaptı dedi ki: bunu yapanlar FETÖ’cüdür, terör örgütüne bağlıdır. Şimdi benim birinci sorum şu: o an hemen bunların FETÖ’cü olduğu nasıl anlaşıldı? İkinci soru: Hadi anlaşıldı. Ertesi günü 16 Temmuz’da bilmem kaç tane memur, subay, darbede yeri olsun olmasın hemen nasıl tespit edilip de içeri alındı? Madem FETÖ’cü olduğu biliniyordu, daha öncesinde niye içeri alınmadı? Son sorum da hadi bunların hepsi oldu biz vatandaş olarak bunları neden sorgulamıyoruz? Çünkü bir darbe olmuş AK Parti hükümeti varken bu darbe girişimi olmuş, iki yüz, üç yüz tane şehit vermişiz kimse de çıkıp demiyor ki hükümetin bu olayda bir suçu var. Çünkü meclisimiz bombalandı, köprülerimiz kapatıldı, vatandaşımız öldürüldü kimse demiyor ki kardeşim sizin bu olayda suçunuz var diye, kimse sorgulamıyor.
ADNAN OKTAR: Aferin sana dürüstsün güzel, cesaretin de güzel samimi söylüyorsun doğru bunlar aklına gelebilir. Bunları konuş zaten biz de konuşalım. Hadi şimdi hükümeti suçlayalım diyelim ki “Daha önce niye yapmadınız bunları hadi gelin sizi mahkemeye verelim” falan. Neye yarar bu? Türkiye’yi yıkar bu. Başka bir şey olmaz. Şimdi bak işin doğrusuna bakalım biz bir FETÖ yapılanmasının bela olduğunu hatta dediler masonluğun üstünde bir yapılanma bu dediler. Tarif edilecek gibi değil. Ben konuştum birçok siyasiyle. Hocam dediler olay anladığın gibi değil dediler. Memleket mahvolmuş dediler böyle anlatılacak gibi değil. Söylesek uyku uyuyamazsınız dediler. Dehşetli bir yapılanma dediler. Yeni fark ettik dediler. Ama şimdi durduk yere de subaylar zaten alacaklardı onları Ağustos’ta. Ama daha öncesinde alma kanunen mümkün değil. Ağustos’ta alacaklardı hepsini alacaklardı Ağustos’ta. Ama bunlar uyanıklık yaptı Ağustos gelmeden önce darbe yapalım da bu görevden alınmayı durduralım diye deneme yaptılar olay bu. Yoksa biliniyordu tabii ki FETÖ’nün darbe yapacağı, yapmak istediği. Ben darbe günü ben de çıktım söyledim işte FETÖ’cüler yapıyor dedik açıkladık. O zaman ben nereden bildim? Herkes biliyordu bunu bilinmeyen bir şey değil ki. Ben de çıktım açıklama yaptım, ilk açıklamayı yapan benim zaten. Tayyip Hoca’dan bir saat önce ben yaptım açıklamayı. Hiçbir basın yayın kuruluşunda darbeyle ilgili bir açıklama yapılmadı ilk açıklamayı ben yaptım. Bir; dedim bu darbe geçersiz sahte darbe dedim, ikincisi TRT’de yapılan açıklama geçersizdir dedim. Üç; internette yapılan resmi gibi görülen açıklama o da yalancı dedim o da oyun dedim. Askeri ezmeyin dedim, halk sokağa çıksın dedim her yerde durduralım bunları. Ama askeri sadece tutuklayıp götürüp karakola teslim edin dedim. Aynısıyla da oldu olaylar. Ve Sayın Kılıçdaroğlu çıksın konuşsun dedim. Sayın Bahçeli konuşsun, kuvvet komutanları çıksın konuşsunlar dedim. Polis de müdahale etsin beklemesin dedim. O gün polis ortada yoktu ben bir tek onu anlayamıyorum. Delikanlı soru soruyor ya benim de sorum budur. Neden binlerce polis varken niye polis çıkmadı? Polis beş dakikada darmadağın ederdi bitirirdi. Ben bunu anlayabilmiş değilim. Tabii şu an ben bu konuda hükümetin üstüne gitmem çünkü zor durumda hükümet. Sordum dediler ki çok büyük kırım olur diye korktuk dediler çekindik. Polis askeri vurur çok fazla asker telefat olur. Kardeşim adamların gözü dönmüş işte onlar da halka ateş etti bu sefer. Hiçbir şey olmazdı polis olsaydı. Polisi gören bırakıyordu silahı, polisi gören bırakıyordu. Orada bir acayiplik var sadece eleştirilecekse bu eleştirilir. Ben bunu eleştirmiştim o zaman da. Halen de eleştiriyorum. Dağ taş polis dolması lazımdı. Her yerde sokakta polis arıyoruz, polis yok. Tavana çıkmış bir polis vardı sadece Çengelköy’de o kadar çok az polis her yerde. Üç-beş tane orada, üç-beş tane orada polis o gün neredeydi ben bunu anlamış değilim. Bu açıklama da beni doyurmadı işin doğrusu “kırım olur diye çekindik.” Hiç mantıklı gelmiyor bana.
Ama böyle bir durumda hükümeti İngiliz derin devletinin sardığı bir ortamda biz hükümetin yakasına yapışmayız şu an. Tabii meşru legal bir yöntemle yapışmayız. Bunu zamana bırakırız. Ama cevap veremediğimiz bir soru bu tabii bir konu. Fakat ne yapılabilir? Hükümeti güçlendirip, devleti güçlendirip bu fitneyi tamamen yatıştırdıktan sonra diyebilirler ya boş bulunduk yahut da çekindik de diyebilirler. İnsani bir tepki de olmuş olabilir bu. Belki şok oldular. Şok meydana gelmiş olabilir. Ama hala şaşırıyorum. Polis ne oluyor dese zınk otururlardı aşağı. Bu kadar basit. Boğaz Köprüsü’nde yüz tane polis görse orada kaç kişi vardı bir avuç adam anında çekilir. Kaç polis vardı? Üç-dört tane vardı gördünüz. Bu nasıl oluyor koskoca İstanbul’da polis yok? Bir tek ben bunu anlayabilmiş değilim. Sahte darbe öyle bir şey yok darbe gerçek. Ama hükümet de benim kanaatim şaşırdı. Herkes şaşırdı bence. Çok kapsamlı planlı hazırlanmış. Ama beceremediler Allah ayaklarına dolandırdı Mehdiyet’in bereketidir bu. Ama “darbe olacağını nereden biliyor?” ben biliyordum. FETÖ’cülerin yapacağını biliyorduk çünkü her yerde polis toplanıyordu ve askerlerin içinde olduğu söylendi genelkurmay açıklama bile yapamıyordu. Belanın şiddetinden. Bu şekilde neticelendi, mühim olan netice. Hadi desek ki hükümet beceriksizlik yaptı falan ama FETÖ olayı bir gerçek en fazla beceriksizlik yapmış olurlar. Ben hükümet çok usta demiyorum ki zaten beceriksiz yönleri var ben eleştiriyorum açıklıyorum. Çok hatalı yönleri var. Ama meşru legal hükümete ben o gece dedim destekleyeceğiz. Öbür türlü devlet yıkılır. Hiç başka bir yolu yok. Şu anda da Tayyip Hoca’yı desteklemenin dışında bir yol yok. Hakikaten mazlum bir insan. O da şaşırdı. Düze çıkmak üzereyiz bunu o kadar kurcalamanın da bir alemi yok. FETÖ bitti mi İngiliz derin devleti de bitmiş oluyor bu kadar. Tek kuvvetiydi onların bu da bir tüyo. Bunu tip şeyleri kurcalamak bize bir fayda getirmez. Hükümetini biz suçlarız ama yıkıcı bir suçlama değil bu. Beceriksizlikleri var, hataları var, boş bulunmuşlukları var ama bu insani bir hata benim gördüğüm. Cezalandırma istemek yanlış hükümeti. Cezalandırılmasını istemek yanlış olur. Çünkü Allah için gayret ediyorlar, zaten karşımızdaki insan peygamber değil hatalı bu, insan oğlu. Hata yapıyor olabilirler ama cezalandırmanın bir mantığı yok. Israrla ceza istemeyelim. “Hata yaptınız bir daha yapmayın diyelim” o kadar. Bunun dışında bir şey olmaz. Ama aferin delikanlıya eleştiriyor, düşünüyor bir şey olmaz bundan. Susmak iyi bir şey değil. Sussun ama cevabı da bu. Evet.
BÜLENT SEZGİN: AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk Twitter hesabından hayvan haklarıyla ilgili mevcut kanuna ek olarak hapis cezası talep eden kanun değişikliği teklifi hazırladıklarını ve meclise sunduklarını açıkladı. Siz sürekli belirtiyorsunuz daha önce söylemiştiniz.
ADNAN OKTAR: O çok çok iyi olur. Onu ilk başta ben söyledim. Allah razı olsun Metin Külünk de o ricamızın yerine gelmesi için devreye girmiş. Hapis cezasını teklif eden benim.
Tayyip Hocam özür de diledi o zaman dedi ki “milletten özür diliyorum” dedi daha ne desin? FETÖ’nün ordu içinde yapılanma yaptığını ben değil herkes biliyordu. Bilmeyen var mıydı? Gece gündüz haberlerde okunuyordu söyleniyordu. Hiç duyulmamış, gazetelerin yazmadığı, haberlerde okunmayan bir konu değildi. FETÖ’nün geniş çapta yapılanma yaptığı ordunun bunları temizlemesi gerektiği söylendi. Ama ordunun temizleyeceği gibi değildi. Hükümetin de bir anda temizleyeceği gibi değil ama aslında Ağustos’ta hepsini emekli edeceklerdi. Adamlar kendilerince uyanıklık yaptı bak Temmuz, Ağustos. Panik oldular emekli olacaklarını bildikleri için imkanlarını denemek istediler konu bu.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, yeni düzenlenen sitelerimizden birisini tanıtmak istiyorum. “islambirligi.org” Sitenin hazırlanmasında sizin son yıllarda yabancı basında ve internet sitelerinde çıkan güncel yazılarınızdan, makalelerinizden ve kitaplarınızdan faydalanıldı. Ayrıca sitede yine sizin eserlerinizden faydalanılarak hazırlanan belgesel ve video filmleri de bulunuyor. Sitede işlenen bazı konular şunlar; İslam Birliği Nedir, Neden Gereklidir? Müslüman Ülkelerin Durumu. Dünyada Mülteci Sorunu.”
ADNAN OKTAR: Yani her şey var diyorsun.
KARTAL GÖKTAN: Evet.
ADNAN OKTAR: Çok güzel, bu siteye gireriz.
Bakara Suresi, 219. “Sana neyi infak edeceklerini sorarlar” diyor Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Yani yemek-içmek, üstüne başına kıyafetinin dışında ne varsa hepsini Allah için Müslümanlara verin diyor Allah. Velayet sistemi budur. İhtiyaçtan artakalan. Öyle aylık yiyecek, yıllık da değil. Çok kısa. Bütün Müslümanlar böyleydi. Sonra bu değişti. Sonra egoistlik, bencillik hakim oldu. Velayet sisteminde bu olmaz.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Bu ay 15 Temmuz’un hemen öncesinde Büyükada’da İnsan Hakları Örgütlerinin Toplantısı adı altında ülkede ayaklanma çıkarma konusunda uzman yabancı kişiler bazı Türklerle toplantı yaparak onlara Türkiye haritası üzerinde eğitim veriyorlardı. Harita üzerinde plan yaparken gözaltına alındılar, onunun altısı tutuklandı, kalan dördüne yurt dışına çıkma yasağı geldi. Londra’da bu konuda bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda “Darbe girişimi sonrasında ülkede büyük bir temizlik harekatı yürütülüyor. Bu kişiler gözaltına alındıktan sonra gazetelerin birinci sayfalarında hedef gösterildiler. Yargılama basında yürütülüyor, yargı yalnızca uyguluyor” dedi.
ADNAN OKTAR: Olur mu? Yargıya tapu gibi delil geliyor basının elinde o deliller yok. Yargıya her yerden yüzbinlerce evrak geliyor, yüzlerce şahidin ifadesi açık, şamatayla bir yere varamazlar.
Evet, dinliyorum.
VTR: Adnan Hocam, şimdi biz yirmi yaşında genç delikanlıyız, sizde elli yaşında genç delikanlı gibisiniz, bu kadar genç kız arkadaş nasıl olabiliyor, nasıl yapabiliyorsun biraz taktik verebilir misiniz Hocam?
ADNAN OKTAR: Sen nasıl sevimli bir şeysin sen böyle. Sen nasıl güzel bir insansın sen böyle. En dikkat edilecek şey kainat bir hologram gibi yani görüntüden ibaret bunun farkında değilsiniz. Bunu fark ettirmek mümkün ama bazı insanları bu çok sarsabilir, görüntüden ibaret bir dünyadayız. Allah’la bağlantıda “Ya Rabbi” dersin “Seni ben çok seviyorum, ben bir hiçim, tek varlık Sensin, her yer Senin tecellin, her yer Senin aklın, ben Senin tecelline aşığım bana tecelli et” dersen sana kadın güzelliği, insan güzelliği, hayvanların güzelliği, bitkilerin güzelliği, kainatın güzelliği şeklinde Allah tecelli eder. Onun dışında, kaderin dışında bir şey seyredemezsin. Bir ekranın başındasın sen bir hologramik bir ekran burada sana Allah’ın gösterdiğinin dışında bir şey seyredemezsin, kaderin dışında bir şey olmaz. Kader denen bir kaset gibi bir şey vardır yahut CD gibi düşün onun içindeki görüntülerin dışında bir şey seyredemezsin. Allah’a ne kadar teslim olursan o görüntüler o kadar güzelleşir. Kuran’la hareket et, Allah’ı çok sev, Allah’a aşık ol, Allah’ın varlığında eri Allah sana her türlü güzelliği yaratır.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Oktar, benim sorum şu, stüdyodaki arkadaşların her zaman böyle arttığını görüyorum, daha fazla artacak mı, bu yolun sonu nereye gidecek? Bunlar kedicikler daha fazla ne kadar artacak?
ADNAN OKTAR: Her biri birbirinden sevimli ama hakikaten kız arkadaşlarımın sayısında çok ciddi artma oldu. Şimdi bu gördükleri görmedikleri bunun üç, beş misli. Bu yayına çıkan kız arkadaşlarım ve hepsi bana aşık, hepsi tutkuyla seviyorlar ama öyle delicesine bir tutku, öyle delicesine sevgi.
Ben kadınların Allah’ın en mükemmel tecellisi olduğunu görüyorum, cennette de öyledir sonsuza kadar Allah bu güzel tecellisiyle müminlere tecelli edecek. Vildanlar vardır çocuk olarak tecelli eder Allah, çocuk görüntüsü şeklinde. Huri ve gılman her türlü güzellik şeklinde Allah tecelli eder. Mesela bağlık, bahçelik görüntüler şeklinde, güzel ağaçlar, güzel çiçekler şeklinde tecelli eder her yerde Allah’ın ruhu vardır. Esir Allah’ın emrindedir. Allah’ın ruhu esirin içindedir. Esir Allah’ın ruhu içerisinde kaybolmuştur adeta. Allah ne derse o şekli alır.
Şeytandan Allah’a sığınırım “Allah yolunda infak edin” diyor Allah. Yani ihtiyaçtan arta kalanı verin. Bak ne diyor Allah arkasından: “Kendinizi kendi ellerinizle belaya atmayın.” Onu hastane parası yaparsınız, bela parası yaparsınız diyor Allah. İhtiyaçtan arta kalanı Allah yolunda dağıtın. “İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara Suresi 195) “Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi 274) Cenab-ı Allah, “ihtiyaçtan arta kalanı” diyor. Adam diyor ki ihtiyaçtan, “benim ihtiyacım ne biliyor musun?” “Ben” diyor “şimdi yirmi yaşındayım” diyor “en az bir yetmiş sene yaşarım yetmiş yıllık yiyeceğimi bir kere kenara koymam lazım” diyor. Başka? “Bir ev, bir araba, ev de yanabilir ne olur olmaz” diyor “ikinci bir ev ihtiyacı olabilir onu da ayrı alayım” diyor. “Araba da eskiyebilir o yıllar içerisinde onları da ayrıca biriktireyim” diyor. Kuran bunu demiyor, çok kısa ihtiyaç süresinin dışında malınızı infak edin diyor Allah için. Mesela Hz. İsa (as)’ın talebeleri balıkçı İsa (as)’ı görüyor tekneyi satıyor İsa (as)’ın peşine takılıyor. Öbürünün tarlası var tarlasını satıyor İsa (as)’ın peşine takılıyor. “Günlük ihtiyacınızı karşılayın yeter” diyor Hz. İsa Mesih. Onun için velayet sistemi olmuş olsa bütün ümmet, bütün Müslümanlar akıl almaz zengin, akıl almaz refah içinde ve muazzam bir sevinç içinde olacaklar herkes herkesi kollayacak.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kıyafetleriniz özel dikim mi, nerede diktiriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Kıyafetlerim evet özel dikim. Nerde? Yurt içinde mi, yurt dışında mı şeklinde soruyor yani İngiltere’de mi, Türkiye’de mi? Ben bilmiyorum ben mağazaya gittiğimde kıyafeti alıyorum, ısmarlıyorum. Nerde dikim, nerde o sanat uygulanıyor onu bilmiyorum fakat Türkiye’de.
Evet, dinliyorum.
VTR: Adnan Hocam, Arap ülkelerindeki kadınlar mı gerçek İslam’ı yaşıyor, yoksa sizin kedicikleriniz mi gerçek İslam’ı yaşıyor?
ADNAN OKTAR: Bak bak bak güzelliğe bak sen, güzelliğe bak sen. Tabii ki kız arkadaşlarım aşkla, tutkuyla sevdiğim insanlar İslam’ı gerçek yaşayanlar onlar. Ben Kuran ayetiyle ispat ediyorum ama karşı taraf hurafeyle bana cevap veriyor. Onlara göre zaten kadınlar yarım ama bak ben diyorum ki, kadın tam, ayete göre tam. Benim karşımdaki gelenekçi Ortodoks Müslümanlar ne diyor; “kadın yarımdır” diyor. Yani insan olmaya daha yüzde 50 var, daha insan olmamış öyle görüyor “yarım” diyor “buçuk” diyor adı üstünde buçuk. İnsan yerine koymuyor. Ben üstün insan olarak görüyorum kadını, hür ve özgür olarak görüyorum, onlar hür ve özgür olduğuna inanmıyorlar. Ve kadın cinselliğinin baskılanması, dekoltenin baskılanması, homoseksüelliğin alabildiğine yayılmasına ve dünyaya bela olmasına sebep oluyor. Helaliyle kadının cinselliğini yaşaması gerekir, kadının helaliyle özgür olması lazım ve helaliyle dekolteyi rahatça yaşayabilmesi lazım Kuran’a uygun olarak. Evet.
BÜLENT SEZGİN: Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, İstanbul’da meydana gelen sel felaketiyle ilgili vatandaşların zararlarının karşılanacağını vurgulayarak “Gerekli zarar ziyan tespitleri yapılacak devlet olarak karşılayacağız” dedi.
ADNAN OKTAR: Güzel.
Bak Müslüman nasıl malını mülkünü veriyormuş anlatıyor Peygamberimiz (sav). Hz. Ömer (ra) şöyle anlatıyor. “Hz. Peygamber Resulullah (sav) bir gün bizlere sadaka vermemizi Kuran ayetine dayanarak ifade etti. O sırada mal bakımından oldukça zengindim” diyor Hz. Ömer (as). “Kendi kendime eğer Hz. Ebubekir (as)’ı geçebilmem mukadderse bu ancak bugün olabilir dedim ve malımın yarısını getirdim Hz. Peygamber (sav)’e teslim ettim” diyor. Resulullah (sav) diyor ki: “Aile efradına bir şey bıraktın mı?” Diye soruyor Ömer (ra)’e. “Evet onlara da bir şeyler bıraktım” dedim. Ne kadar bıraktığımı sordu Resulullah. “Bir bu kadar da onlara bıraktım” diyor “yarısını da onlara bıraktım” diyor. Biraz sonra Hz. Ebubekir (as) geliyor Hz. Peygamber (sav) ona soruyor. “Malımı dağıttım” diyor Hz. Ebubekir (ra). “Peki ya Ebubekir” diyor “sen aile efradına ne kadar mal bıraktın?” Diyor. O da diyor ki, “ben aileme Allah’ı ve O’nun Resulünü bıraktım” diyor. Mükemmel ifadeye bak maşaAllah. Bunun üzerine Hz. Ömer (as) diyor ki: “Onu hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım” diyor. Normali budur. Bak görüyor musun ifadeyi? “Ailene ne bıraktın?” Diyor. “Onlara Allah’ı ve Allah’ın Resulünü bıraktım” diyor “başka hiçbir şey bırakmadım” diyor. O zamanın trilyoneri Hz. Ebubekir (ra). On binler hesabıyla devesi, koyunu var. Hektarlar hesabıyla arazisi var, tamamını İslam’a, Kuran’a hizmet için Allah’a hibe ediyor, İslam’a hibe ediyor tamamını ne var ne yoksa. Makbul olan, doğru olan budur. Evet.
VTR: Ülkemizde bu kadar bilim insanı ve düşünürler varken neden şu anda muhtarlardan destek isteniyor, muhtarlarla konuşuluyor bunu çok merak ediyorum ve o bilim insanları neden herhangi bir şekilde eğitime katkı sağlamıyor, eğitimde söz sahibi olmuyor?
ADNAN OKTAR: Aslında şöyle demek istedi herhalde, neden Cumhurbaşkanı bilim adamlarını çağırıp onlarla devlet meselelerini istişare etmiyor da muhtarlarla niye istişare ediyor diyor. Bilim adamlarından bu yönden istifade edelim demek istemiş yoksa zaten bilim adamları eğitimde görev alıyorlar zaten ama herhalde dikkati dağıldı bu sevimlinin onu tam ifade edemedi. Şimdi halk önderlerini getiriyor Tayyip Hocam yani bilim adamı halk önderi değildir. Kitle önderlerini getiriyor çünkü kitlede infial olmaması, sorun olmaması, dengesizlik olmaması için kitle önderleriyle bağlantı kurarsan, onları ikna edersen onlar da kitleleri ikna ederler ama bilim adamıyla konuşursan sadece bilimsel teknik konuları konuşabilirsin kitleyi yönlendiremezsin yani kitle hakimiyetini sağlayamazsın. Burada amaç kitle hakimiyeti Tayyip Hoca’nın onu da güzel sağlamış oluyor.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Kırklı yıllardaki kadınlardan bazı resimler göstereceğim Adnan Bey.
ADNAN OKTAR: İşte kadın böyle olacak çok çok güzel. Böyle güzel kadınların bakımlı olan kadınların olduğu yerde aşk olur, tutku olur, homoseksüelliğin h’si bile olmaz. Ama bakımsız kadınların olduğu yerde kadın özlemi olmuyor o zaman. Adam varsa yoksa homoseksüel arıyor. Bunlar hep aşık olunacak kadınlar.
Onlar cisim var zannediyor öyle değil, hologramiktir kainat öyle anlasınlar, görüntü olarak yaratılır, gölge varlıktır insanlar, bütün kainat gölge varlıktır. Anladıkları anlamda madde yok dışarda zaman da yok, madde de yok. Ben onlarla birlikte yaratıldığım için beraber oluyorum. Zannediyor ki arkadaşlar bir gün rastladım, bir gün rastlantısal rastlantı diyor ya onlar öylesine rastladık zannediyor öyle bir şey yok, birlikte yaratıldığımız için onlarla beraberim.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hangi milletin kadınları sizce daha güzel?
ADNAN OKTAR: Bak yakışıklıya benden tüyo bekliyor. Benim gördüğüm Ruslar çok güzeller Rus kadınları, Ukraynalılar çok güzeller, Romenler çok güzeller aslında Norveç, İsveç onlar da çok güzeldir. Arap kadınları çok güzeldir gerçek Araplar yani Ürdün kadınları saf Arap olanlar çok çok güzeldirler. Japon kadınları acayip şeker onlar nedir öyle bayağı tatlılar. Onların bir albümüyle karşılaştım yani her biri birbirinden tatlı ve çok sinir bozucu sevimliler, köfte gibiler böyle bir de minyon tarif edilemeyecek kadar şeker oluyorlar. Kadınların hepsi güzeldir ben nasıl ayırt edeyim hepsi güzel.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sizce bir kadına en çok yakışan saç modeli nedir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi saçların çok güzel maşaAllah, bayağı kaliteli çok sağlıklı, bir daha göreyim.
VTR: Sizce bir kadına en çok yakışan saç modeli nedir?
ADNAN OKTAR: Bak çok çok güzel gösterişli saçların sana yakışmış. Kadından kadına değişiyor ama mesela o saç modeli ona yakışmış. Bol ve kaliteli, hoş dokusu da hoş bir saç maşaAllah. Bazı hanımlara sarışın güzel oluyor, bazılarında uzun, bazılarında orta uzun güzel oluyor, bazı hanımlarda çok nadir de olsa kısa saç yakışıyor güzel olur. Kadın çok naif, çok şeker bir varlık her şey yakışır kadına.
Hz. Ebubekir (ra) vefat ettiği zaman o güzeller güzeli malından hiçbir şey kalmamış, o devrin en zengini yani üstüne yok böyle katrilyoner adeta ama hiçbir şey kalmamış. Bir tek Hz. Ömer (ra) koltuğu devralırken yaptığı hesaplarda bir kavanoz dolusu dirhem çıkmış Ebubekir (ra) halifelikten aldığı bütün maaşını devlete tasadduk ettiğini yazıyormuş. Bu olay üzerine Hz. Ömer (ra), “Ey Ebubekir Sıddık hayattayken seni geçemedim öldüğünde de bana müsaade tanımıyorsun” diyor çok şeker maşaAllah. Hz. Ömer (ra), Ebubekir (ra)’in büyüklüğünü bir kez daha anlamış oluyordu diyor. Maaşını almamış bir kavanoza biriktirmiş devlete vermiş İslam devletine. Bak ahlaka bak, şu yüceliğe bak, şu güzelliğe bak cennet kuzusu maşaAllah.
Hz. Ebubekir (ra) halifeliği zamanında Medine’ye büyük bir kıtlık vuku buluyor Hz. Ebubekir (ra)’in zamanında Medine’de zaman zaman oluyor o tip şeyler büyük bir kıtlık, halk ekmek yapmak için bile buğday bulamıyor, o esnada Hz. Osman (ra) Şam’a büyük bir kervan gönderiyor yüzlerce çuval buğdayı Medine’ye getirtiyor. Buğday o kadar çokmuş ki, Medine halkı bundan tamamından iktifa etmişler yani hepsine yetmiş. Bunu haber alan tüccarlar hemen Hz. Osman (ra)’a koşmuşlar elindeki tüm buğdaya iyi bir fiyatla talip olduklarını bildirmişler fakat Hz. Osman (ra) satmaya yanaşmamış tüccarlar fiyatı yükseltmişler Hz. Osman (ra), “sizden daha fazla veren var” demiş. Bak çok güzel. Tüccarlar fiyatı daha da yükseltmişler Hz. Osman (ra), “sizden daha fazla veren var” demiş. Tüccarlar her fiyat yükseltişinde Hz. Osman (ra) aynı cevabı vermiş. “Sizden daha fazla veren var” demiş. Tüccarlar Hz. Ebubekir (ra)’i şikayete çıkmışlar fakat Hz. Osman (ra) gereksiz bir iş yapmayacağına kanaat sahibi olduğu için Hz. Osman (ra)’a danışmaya karar vermiş. Hep birlikte Hz. Osman (ra)’ın yanına varmışlar, Hz. Ebubekir (ra) tüccarların anlattıklarını Hz. Osman (ra)’a söylemiş yani neden daha fazla; bir iş adamı var zannetmişler daha fazla para veren, daha fazla para veren. Ver gitsin buradaki tüccarlara ver anlamında anlamışlar. Ona malı niçin verilen fiyata satmadığı sorulmuş. Hz. Osman (ra)’ın cevabı şayanı dikkat, “Bu tüccarlar bana iki, üç kat fiyat teklif ediyorlar halbuki ben malımı Allah’a sattım” demiş. MaşaAllah. Bu mesela mükemmel bir cevap. Hakikaten anlamamışlar malın değerini yükseltmeye çalışıyor zannetmişler.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Rüzgar ben, biz Kayseri’den geliyoruz. Buralarda açıkçası müzik yapmak istedik ama genellikle çoğu yerde sanırım müziğe izin vermiyorlar. Neden izin vermiyorlar onu anlayamadım ben.
ADNAN OKTAR: Benim anladığım herhalde İstanbul’a gelmişler. Belediye de müsaade etmiyordur. Sokak sanatçılarına her yerde izin vermek lazım. Onu Tayyip Hoca’yla görüşelim. Çocuklar böyle bir güzellik yapıyorsa daha ne? Her yerde onlara imkan tanıyalım. Dükkanların önlerinde oralarda rahatça çalabilirler. Bir de halka açık zaten. Onlar zaten uygun bir yere geliyorlar. Her yerde sokak sanatçılarına büyük hürmet saygı göstermek lazım. Bir de ellerini boş çevirmemek lazım. O çocuklar sabahtan akşama kadar orda çok güzel müzik icra ediyorlar ne var yani bir lira, iki liradan insan fakir mi düşecek? Değil mi o çocuklar müzik aletine para veriyorlar, ayakta duruyorlar. Çok güzel sanat icra ediyorlar. Teşvik etmek lazım. Bunun çok yayılması lazım sokaklarda her yerde. Binlerce sokak sanatçısı olması lazım, on binlerce sokak sanatçısı grubu olması lazım hatta.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Türkiye’den Katar’a askeri destek sürüyor. Bugün art arda sevkiyatlar gerçekleşti. Bunlardan sonuncusu nakliye uçaklarının getirdiği iki fırtına obüsü ve yüz yetmiş bir askeri personel.
ADNAN OKTAR: Güzel yapıyor Tayyip Hocam doğru yapıyor. İngiliz derin devleti illet oldu bu konuya kendince onlara hakim olacağını zannediyordu. Yani Katar’ın Türkiye’yi Katar’a davet etmesi ana konu. Fakat İngiltere direkt müdahale edemediği için İngiliz derin devleti, Arap ülkelerini sıkıştırdı işte Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan falan Kuveyt hadi dedi Katar’a baskı yapın. Konu yok dediler nasıl yapacağız? Ben konuyu bulurum dedi uydurma bir konu buldular. İnternette bir oyun oynadılar İngiliz derin devletinin oyunu zaten Amerika bunu tespit etmiş şu an dün açıklama yaptılar. Ver hepsi tavır aldı. Orada amaç Katar’ı yok etmek niye biliyor musun? Türkiye’yi desteklediği için. Oraya asker sevkiyatı ve silah sevkiyatına devam edelim. Obüs, tank, ağır makinalı tüfek, roket, roketsavar, uçaksavar hepsini gönderelim. Devam.
Evet, dinliyorum.
VTR: En kolay nasıl kilo alabilirim?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım zeytinyağlı ye zeytinyağlı yemeklerle alabilirsin kilo. İyi böyle sızma zeytinyağı al, domates, biber falan salata yap bol zeytinyağı dök üstüne biraz da sirke dökersin ekmekle yersin. Kara ekmekle. Mesela iki yüz elli gram zeytinyağı yiyebilirsin. İki yüz elli, üç yüz gram. Acayip kalorili üç yüz gram her yemekte yiyebilirsin. Eğer ciddi zayıfsan. Çok da iyi olur karaciğerine de iyi gelir. Safraya çok iyi gelir. Safra taşını önler öyle zeytinyağı tüketilmesi çünkü çok güçlü safra salgısı oluyor öbür türlü safra ağırlaşıyor bir süre sonra kristalleşip katılaşıp safra kanalını kapatıyor. Onun için zeytinyağını muntazam tüketmek çok önemli. Vücut safrayı görür görmez hayret mucize safra büyük bir süratle salgılanmaya başlıyor. Yani kanaldan hızla geçiyor. Yağı düzeltmek için işte gereğini yapmak için yağı, gliserinleri trigliseridlere mi çeviriyor bir şeyler yapıyor. Onun için gerekiyor. Yani yağı parçalamaya yarıyor. Vücutta faydalı hale getiriyor yağı. Tam molekül yapısını bilmiyorum da yaklaşık.
Evet, dinliyorum.
VTR: İsmim Deniz Vreskala. Burada çok fazla başıboş sokak hayvanı var ve çoğu sahillerde yatıp kalkıyor. Buna bir şekilde önlem alınmasını istiyorum, onlara ya yardım yapılsın ya da toplatılmasını istiyorum. Buna bir çözüm bulabilir misiniz?
ADNAN OKTAR: Canımın içi herhalde tahmin ediyorum hayvanlar biraz saldırgan biraz da tedirgin olmuş ama tabii vicdanen de onların zor durumda kalmasını da istemiyor, korunmasını istiyor. Yani bir yerde bakıma alınmalarını istiyor. Olabilir çünkü başıboş hayvan hakikaten tehlikeli birisi hasta olur hepsinin başını belaya sokar. Bazen Allah vermesin kuduz mikrobu alıyor bayağı tehlikeli oluyor anlayamıyorlar da insanlar. Kuduzdan feci şekilde vefat eden insanlar oluyor. Ona karşı tedbir olarak haklı kardeşimiz. Aman aman köpek falan ısırdığında hemen kuduz aşısı. O çok önemli bazen ihmal ediyorlar çok tehlikeli. Önemsiz görüyor, hayvanı da kontrol altına almamışsın başını derde sokarsın olmaz. Yahut paslı çivi mesela derine girmiş paslı çivi tetanoz tehlikesi çok yüksek olur öyle şeylerde. Mutlaka tetanoz aşısı.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Suudi Arabistan polisi paylaştığı mini etekli videoyla dünyada haber olan genç kızı yakalayıp karakola götürdü.
ADNAN OKTAR: Ayıp yapmışlar. Genç kız hoşuna gitmiştir. O kadar acar olmak, o kadar atak olmak, o kadar işgüzar olmak tamamen gereksiz. Hadi diyelim senin yasalarına göre olmuyor diyelim saygı duyuyorum yasalarına. O kadar işgüzar olmaya ne gerek var? Bir genç kız işte merak etmiş yapmış. Ne olacak acaba, haram da değil yaptığı günah da değil bir şey değil. Tamamen gereksiz olmuş ayıp yapmışlar.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hüseyin Emir Çiçek, Rap’e genellikle önem verilmediğini düşünüyorum. Kadıköy Acil (müzik grubu) vesaire onların önemsenmediğini, Gazapizm (müzik grubu) bu insanların şu anda Türkiye piyasasında düşük olduğunu düşünüyorum, önem verilmesini rica ediyorum.
ADNAN OKTAR: Özetle bu yakışıklı delikanlı müziğin desteklenmesini istiyor. Doğru söylüyorsun her yerde rahat rahat müzik yapabilmeniz lazım. Rap müzik de güzel oluyor çok hoş oluyor. Siz zaten hevesle böyle bir şeye girdiyseniz her yerde halktan da, devletten de, hükümetten de herkesten destek görmeniz gerekir. Ben bütün gönlümle sizi destekliyorum. Müziği herkesin sevmesi lazım. Müzisyeni de herkesin desteklemesi lazım.
Evet, dinliyorum.
VTR: Merhaba Adnan Bey, ben Veysel Manisa’da yaşıyorum, size bir sorum olacaktı. 15 Temmuz diye bir destan yaptılar, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nde o kadar halk dışarıya çıkmadı da neden 15 Temmuz’da sokağa çıktılar, onu anlamış değiliz, cevabınızı bekliyoruz.
ADNAN OKTAR: Yakışıklı koçyiğit oradaki amaç aslında bir nevi tatbikat. Yani hükümet bazı şeyleri açık açık söylemez onu legal makul bir üslupla anlatır. 15 Temmuz’da halkın toplanması darbecilere bir gözdağı idi. Siyasi sosyal bir gözdağı. “Bak böyle istersek bir anda toplanırız iflahınızı keseriz.” Bu anlama geliyor. Yoksa asıl amaç sadece kutlamak değil. “Bu tehlikeyi aklımızda tutuyoruz, unutmadık her an tetikteyiz en ufak bir hareketinizde böyle büyük milyonlarca kitle karşınıza çıkar. Densizlik yapmayın” verilen mesaj budur. Hükümet bir şeyi yaparken bazen genellikle bazen düz amaçlı olmaz yani bazen yan amaçları olur. Evet.
VTR: İsmim Pınar. Kalabalık ortamlarda kadınlara yönelik omuza çarpmayı nasıl engelleyebiliriz?
ADNAN OKTAR: Kadınlara çarpmak falan ayılık yani Vandallık. Kasten yapıyorsa ahlaksızlık, kasten yapmıyorsa dikkatsizlik. Kasten yapıyorsa zaten çok büyük bir ahlaksızlık. Oradaki gençlerin, herkesin halkın müdahale etmesi lazım. Halktan çekinmesi lazım böyle ahlaksızların. Kolay kolay da yapamazlar. Her delikanlı, her yiğit, her kabadayı böyle şeylere tavır koyması lazım. “Çok ayıp yaptığın, terbiyesizlik yapıyorsun, saygısızlık yapıyorsun bu yaptığın sana yakışır mı? Allah’tan korkmuyor musun?” gibi uyarırlarsa her yerde böyle münasebetsizliği kimse yapamaz. Halkın kararlı olduğunu görürlerse, genç kızları korumada halkın hemfikir olduğuna inanırlarsa öyle densizlikler biter.
Evet, dinliyorum.
VTR: Şu ana kadar her yerde FETÖ çıktı, yani askerde de çıktı, öğretmende de çıktı, bakkalda bile çıktı yani bunu herkes biliyor. Ama milletvekillerinde çıkmadı, milletvekillerinin hepsi mi saf hepsi mi süt?
ADNAN OKTAR: O kadar yaman ki yeni gençlik yani cin gibiler cin böyle. Tabii ki milletvekillerinin içinde de vardır ama her şeyin bir vakti merhunu vardır. Bak Tayyip Hoca dedi ki “ben gereğini yaparım ama ben yalnızım” dedi. Yani beni siz desteklerseniz, bana iyi zemin hazırlarsanız ben bunların defterini düreceğim dedi. Özetle bu. Sayın Bahçeli, Allah razı olsun ondan dedim ki ben “Tayyip Hocam’a sahip çıkın” dedim istirham ettim o çok şuurlu ve akıllı bir devlet adamı olduğu için, devleti tehlikede gördüğü için Tayyip Hoca’ya sahip çıktı. MHP de parti olarak da sahip çıktı. Şahsına, AK Parti’ye değil. AK Parti’yle bizim işimiz yok. Şahsına sahip çıktı. Eğer çok zeminini daha da güçlendirirsek onları Tayyip Hoca fasulye gibi ayıklar söyleyeyim. Öyle bir konu yok hepsi tek tek biliniyor liste olarak biliniyor. Şimdi Ankara’yı karıştırmanın bir alemi yok. Dikkatli davranıyor Tayyip Hocam. Yoksa bilinmiyor değil. Niye başkanlık istedi partili cumhurbaşkanlığı? Elim kuvvetli olsun debelendiklerinde rahatça indireyim diyor kanunla hukukla. Konu bu. İyi destek sağlayalım iyi destek bak Tayyip Hoca diyor ki bak “ben bir anlatırsam” diyor “uyuyamazsınız” diyor. “Bela büyük” diyor daha ne desin? Desteğe devam. Onu da ayrıca söyleyeyim Tayyip Hoca’nın gönlü rahat olsun görmedikleri gördüklerinden çok daha fazla. Görmediği destekçilerine güvensin. Mehdiyet’in zıl ve gölgesi altında şu an. Kimse kılına dokunamaz söyleyeyim. Meydana gelen mucizeleri düşünsün binlerce mucize oldu. Mehdiyet’in zıl ve gölgesinde oldu bunlar.
Şimdi kısa bir ara verelim.
BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla programımıza devam ediyor.