BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz. Adnan Bey, hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk. Nasılsın?
BÜLENT SEZGİN: Çok iyiyim Allah’a şükür siz nasılsınız?
Allah’ın sanatlarını her bir konuyu bir kişi öğrensin. Mesela hücreyi bir kişi, proteini bir kişi. Hatta daha da detaylı olabilir, hücrenin içindeki ince detayları da bölüşebilirsiniz. Proteinin oluşma safhası. DNA’yı bölüşebilirsiniz. Öyle muazzam bir ihtisas ama çok iyi ihtisas. Onları size soracağım derste. Şimdi Allah’ın sanatını bir kere anlatabilmek önemli bir konu. Yani iyi anlaşılır anlatabilmek, o zordur. Üniversitede de hocalar anlatıyor kimse bir şey anlamıyor. Öyle olmaz. İyi anlaşılır anlatma ayrı bir sanat. Hafızada kalması için ayrı özel hatırlatma teknikleri olması lazım. O gün deneyebiliriz, siz anlatın. Özel hatırlatma teknikleri. Anlattıktan sonra da şaşırmanın sağlanması lazım. Yani hayret meydana gelmesi gerekiyor. O hayretle ilgili özel bir konuşma yapılması gerekiyor. Konu teknik anlatıldıktan sonra hayret kapısının açılması gerekiyor. O anlatılana şahısların insanların bir kere hayret etmesi lazım. Bayağı şaşıracak. O hayretin gücü çok önemli, hayret etmenin gücü. En önemlisi o. Sonra da hafızada kalma çok önemli. Hafızada kalma. Onun için de tabii özel teknikler gerekiyor. En bariz olanlardan bir tanesi tekrardır tabii. Ama bazı teknikler de hafızada kalmayı kolaylaştırır.
Allah’ın sanatının kesintisiz anlatılması gerekiyor o yüzden bizim bunu yapacağımız vakit kısa bir vakit değil yani ömrümüzün sonuna kadar anlatmamız lazım. Konuları çeşitlemek mümkün. Kimi tırtılın hayatı olabilir. Arının hayatı mesela bölümlere ayrılması lazım. Arı bir kişinin anlatacağı bir şey değil. Örümcek de öyle. Bir kişi de anlatabilir de ama detay çok önemli. Ve onların işte hayret edilecek yönleri. Hayvanların küçük küçük hayret edilecek yönlerinin hepsinin anlatılması. Hayret edilecek yönlerini anlatırken bir de onların alt detayları var, onlara girilmesi gerekiyor yani ta moleküler seviyede hayret edilecek yönleri var, moleküler seviyede. Atom seviyesinde hayret edilecek yönleri var. Onları değerlendireceğiz.
“Sevgi birliği adaletlidir” diyelim. Etiket yapalım.
“Atatürkçü bir genç üniversiteli olarak sizin siyaset hakkındaki düşüncelerinizi olumlu buluyorum.” Evet, ben her şeye akılcı bakıyorum. Bende bir katılık yok. Kimseden çekinip ona göre bir üslup geliştirmek de yok. Hak doğru neyse o.
İkinci olarak, Kuran hayata nasıl geçirilmeli o çok önemli. Mesela iki arkadaş birbirine küsüyor darılıyor, yakışıksız üslup kullanıyor falan. Haberi bile yok Kuran’a uymadığından. Veyahut üzüntülü bir şey oluyor, çok canı yanıyor, tedirgin oluyor neden olduğunu bilmiyor. Bunları ayrıca derine ineceğiz. Kuran’ın hayata geçen ayetleri.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Dün bahsi geçen AK Parti Isparta Milletvekili Sait Yüce’nin bir konuşması vardı Adnan Bey, müfredattaki evrim yer almasıyla ilgili. Onun videosu vardı uygun görürseniz.
ADNAN OKTAR: Tamam. İnsanlara telkinle Darwin’in teorisinin bilim olduğunu anlatıyorlardı. Halk da çekindiği için “madem bilimmiş kabul edelim bari” diye birçok insan, dine de muhalif değil diyorlar böyle bir de oradan telkin veriyorlar. Bak, hem dine muhalif değil, Kuran’a uygun, hem de bilimsel diyorlar reddeden de bilimi reddetmiş olur. O zaman kabul edelim bari diyorlar. Mantıksız da olsa halkın büyük bölümüne kabul ettirmişlerdi. Sonra ne akla, ne mantığa, ne Kuran’a, ne dine hiçbir şeye uygun olmadığını anlattık. Bak şimdi hükümet istediği gibi açıklama yapıyor. Çünkü ideolojik zemini var. “Daha kainat yaratılmadan insanlar vardı” diyor Kuran. “Bütün insanlık vardı” diyor, “peygamberler de vardı, veliler de vardı. İnsanlar konuşuyordu, dinliyordu, görüyordu. Beden sahibiydi, nefis sahibiydi” diyor Allah. Ve “Ben onlarla konuştum” diyor Allah. “Hepsi Benim Allah olduğumu kabul etti. Sonra onları anneden babadan doğmuş gibi göstererek dünyaya sunuyorum” diyor Allah. “Hz. Adem’i de kilden bir heykel şekline getirdim önce” diyor, “sanki oradan meydana gelmiş gibi göstererek dünyaya sundum” diyor. Yani kilden, heykelden olduğundan değil, sırf vesile olsun, anneden babadan olduğundan değil sırf vesile olsun. “Ben yarattım” diyor daha önce zaten onu. Dolayısıyla evrim mevrim diye bir şey yok.
Hz. Adem (as) bir kere cennette Allah tarafından yaratılıyor. Cennette nasıl evrim olsun? Cennet artık yani mükemmellik ortamı. Her şey mükemmel. Cennete de evrimi sokuyorsanız artık herhalde bir ilginçlik var sizde. Cennetten dünyaya hazır gönderiliyor Hz. Adem (as). Mükemmel olarak. Evrim falan yok. Vefat ettiğinde de insanlar ikinci ölümlerinde, bu Kalubeladaki birinci ölümleridir, bu ikinci ölümleri. Ayette belirtiliyor bu zaten açıkça “iki kere doğdunuz, iki kere öldünüz” diyor Allah. İkinci ölümlerinde hep beraber, bak “çekirge sürüsü gibi” diyor Allah, çekirge sürüsünün canlanması gibi, “hep beraber, birden hepsini kaldıracağım” diyor Allah. “Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı derler” diyor. Evrim mevrim yok. Melekler, cinler var. Hiçbiri evrimle yaratılmadı. Şeytanlar evrimle yaratılmadı. Cennet eşyaları, cennet nimetleri, cennet evleri evrimle yaratılmadı. Evrim diye bir şey yok. Bize bu hikayeleri bıraksınlar. Bu hikayelerin kökeni Mezopotamya uygarlığı döneminde, çok eski dönemlerde Sümerlerde, Hititlerde, Akatlarda putperest bir inanç vardı. Kainatın tamamen tesadüfler sonucu, hayvanların gelişimiyle meydana geldiğine dair bir inanç. Çok eski bir pagan inancıdır. Bütün put dinlerinde vardır bu. Bu bir put dinidir, pagan dinidir. Yani bunu gençlere din diye dayatmanın bir alemi yok. Zorla olacak iş değil bu. Bu din mi? Değil. Tarih dersinde bunu anlatabilirsiniz siz. Darwinizm’i pagan dinlerini anlatırken, putperest dinlerin inançlarını anlatırken, oradan, din dersinde de anlatılabilir. Eski dinler anlatılırken, pagan dinleri anlatılırken din dersi müfredatında anlatılabilir, geçmiş pagan dinlerinin inançları olarak. Mesela eski Yunan’da din nasıldı anlatsınlar. Eski Hitit’te Mısırlılarda, Nemrut zamanında, Buhtunnasr zamanında, eski Türklerde din nasıldı hepsini anlatabilirler. O bağlamda anlatılabilir. Bir felsefe bu inanç, din. Adam kimi güneşe tapıyor, kimi aya tapıyor, kimi tesadüfün yarattığına inanıyor. Çeşit çeşit inançlar var. Ama sen bunu bilim diye dayatmaya kalkarsan bu olmaz. Paleontoloji bilimdir. Biyoloji bilimdir. Sosyoloji bilimdir. Tarih bilimdir. Ama sen bunu bir laboratuvar gerçeği gibi bize dayatmaya kalkarsan ve üstelik sıfır delille üstümüze gelirsen, biz sana yedi yüz milyonun üstünde fosil gösteriyoruz yaratılışa ait. Sen bize bir tane dediğin o putperest dine ait inancı ispatlayacak bir delil gösteremiyorsun. O zaman niye uzatıyorsun? “Proteinler nasıl oldu?” diyoruz, “uzaylılar yaptı” diyorsun. Kardeşim yani etil alkol zehirlenmesi gibi. Şaka mı yapıyorsun sen? Uzaylılar. Uzaylıları kim yaptı? Bırak bunları Allah aşkına. Çocuk gibi, koskoca adamlar. Ağlıyor “ya” diyor “bir profesör arkadaşım geldi” diyor “sen hakikaten inanıyor musun evrim teorisine dedi” diyor, “o zaman anladım bu işin yattığını” diyor. Ya dede Allah aşkına bak yine uyanıkmış senin arkadaşın da erkenden kurtarmış. Yapma etme. Şaşkınlık ve samimiyetle sormuş “sen hakikaten inanıyor musun?” O da inanmıyor çünkü. Hepsi hoplayıp zıplıyorlar, bazıları diyelim. Olmaz. Ben varken bunu yapamazlar.
İkinci olarak İngiliz derin devleti doğru. Hükümet de ondan tedirgin. İngiliz derin devleti. Tayyip Hoca’ya kafayı taktı bunlar. Sayın Bahçeli onun için koruyor Tayyip Hoca’yı, çok yoğun koruyor. Direkt şahsına kafayı taktılar. Eğer bu anayasa Tayyip Hoca’yı koruyor cumayeretteyse yani öyle hakikaten memleketi; tamam bir şey dediğimiz yok. Ama teknik incelememiz devam edecek. Yani teknik incelememiz devam edecek. İngiliz derin devletine karşı tedbir için anayasa maddeleri başka maddeler de koyulabilir. Bakalım sadece bunlar mı? Bir de bunlar adamların işine de gelebilir, İngiliz derin devletinin. Bu maddeler tam anlamıyla işine gelebilir adamların. Yani Türkiye’yi bölmede kullanmaya kalkabilirler. O yüzden yani bunun daha teknik, daha akılcı incelenmesi gerekiyor. Aceleye getirmemek lazım. Tayyip Hoca da bekletiyor herhalde değil mi? İyi yapıyor tabii. Ben Tayyip Hoca’ya bir oyun oynanmasından da çekiniyorum daha doğrusu. Çünkü bayağı samimi bir insan, yazık günah. Ben böyle bir kindarlık, nefret ruhu ben görmedim, böyle bir azgınlık görmedim. Hayır, Kasımpaşa’da yetişmiş Anadolu delikanlısı. Elinden geldiği kadar modern de oluyor. Gece gündüz çalışıyor, gayret ediyor artık uykusu yok bir şeyi yok, sabahı yok akşamı yok. Ne istiyorsun? Nedir yani zorun nedir?
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Suriye’de Fırat Kalkanı Harekatı devam ederken El-Bab kentinde DEAŞ unsurlarının saldırısında dört askerimiz şehit oldu, on beş askerimiz yaralandı. Şehitlerimiz Mahmut Uslu ve Tarık Koçoğlu.
ADNAN OKTAR: IŞİD, Türk askerine dokunmaması lazım. Niye böyle bir şey yapıyor ki bunlar? Direkt çekilsinler, Türkiye’nin dediği yerlerden çekilsinler. Allah gani gani rahmet etsin aslanlara, kabadayılara. Bakayım.
KARTAL GÖKTAN: Diğer iki şehidimizi de gösterelim. Şehidimiz Gökhan Kılıç, babasıyla birlikte.
ADNAN OKTAR: Baba da kabadayının şahı. Babanın kabadayı olduğu anlaşılıyor değil mi? Oğlu da kabadayı kendi de kabadayı. Kabadayı kabadayı yetiştirir maşaAllah, güzel olmuş.
KARTAL GÖKTAN: Ve Yahya Efiloğlu, şehit.
ADNAN OKTAR: Yahya, çok yakışıklıymışsın sen, aslanmışsın sen. Ağabeyinin aslanı. Yeni yerin çok rahat olduğu için senin adına seviniyorum. Bizi de çağır orada senin duan inşaAllah müstecab olur. Ne güzel yerdesin bak biz buralarda böyle gece var, gündüz var burada, bayağı zorlu bir yer. Sen rahata ermişsin maşaAllah. Allah güzel de bir makam vermiş. Bir de oradan çok sağlam direkt cennete geçeceksiniz. Şimdi bizim durumumuz da belli değil cennete mi cehenneme mi gideceğiz belli değil. Sizinki garantili. Ne mutlu size Allah şehadetinizi kabul etsin, makbul etsin, meşhur etsin. İftihar ediyoruz sizlerle. Annenizi babanızı da tebrik ediyorum. Annenize babanıza ne mutlu, Allah onlara uzun ömür versin sağlık sıhhat, hayır bereket versin.
Yalnız IŞİD’in Türkiye’nin dediği yerlerden çekilmesi gerekir. Ne gerek? Nedir yani ne istiyorsunuz? Türkiye’nin dediği yerlerden çekilmeleri gerekiyor. Gitsinler, geriye doğru gitsinler yani. Türkiye’yle çatışma en düşünmeyecekleri şey olması lazım.
Tayyip Hocam’ın mekanına fasıl götürsün Bilal, Pazar günleri. Tayyip Hocam biraz kafayı dinlesin. Kanun, klarnet, keman. Milletin ne dediğine bakma öyle bazı ağzı bozuk, kafası bozuk tipler var, hiç önemli değil. Biz millet olarak Tayyip Hoca’yı destekliyoruz. Yanındayız, kılına dokundurtmayız. Gördüğü görmediği kuvvetler onu destekliyor. Görmedikleri gördüklerinden daha fazla. Gönlü rahat olsun. Değil mi, Pazar günleri dinlensin. Vursun kafayı yatsın güzel, fasıl da getirtsin eğlensin, işine baksın.
Başka yer yok mu saraydan başka Tayyip Hoca’nın gideceği yer? Kullanıyor mu evini, kullanmıyordur herhalde. Gidiyor mu oraya? Saray iyi getirsin oraya çaldırsın işte. Şeyleri çağırsın, şehit çocuklarından, gazilerin evlatlarından. Gazileri getirtsin şu arabalı falan oluyor o çocuklar yahut sedyeyle de olsa alıp getirtsin hepsini. Hem bir yemek, hem bir fasıl şahane olur. Her Pazar getirsin gazileri. Çeşit çeşit değil mi, her hafta bir gazi topluluğu. Arabalı da oluyor onlar, bir kısmı sedyeyle geliyor. Olur yani hepsi olur. Güzel ala böyle ızgara falan ağır sofra, salonda güzel fasıl, kanun klarnet, cümbüş gazileri bayağı açar çok güzel olur. Tayyip Hocam hiç çekinmesin yapsın. Yani hakikaten bir şey yaptırtmayız kimseye, elini kırarız elini uzatanın. Öyle bir şey olmaz.
Yalnız bizim askerlerimize orada vuran acaba IŞİD mi? İngiliz derin devletinin bu SAS komandoları var. Bu çakallar da vuruyor olabilirler. Yani İngiliz ajanları. Çünkü katilleri oraya gönderdiler profesyonel katilleri. Onlara da askerlerimizi vurduruyor olabilirler. Onun bir tahkik edilmesinde fayda var.
Tayyip Hocam bu Huber Köşkü var ya orayı kullansın Pazar günü Huber Köşkü’nü. Gazilerle. Geniş mi o yer? Genişse mesela yüz gaziyi getirtebilir. Allah Allah helali hoş olsun. Biz zaten o aslanları nasıl eğlendiririz onu düşünüyoruz. Güzel yemek falan değişiklik olur açılırlar. Muhtarları topluyor işte gazileri de toplasın. Ama bu sazlı sözlü olsun. Kendi de gelsin. Böyle rahat kıyafetle falan dinlensin. Basına kapalı olsun, resim çekilme olmasın. Değil mi? Gaziler rahat rahat eğlensin, beraber şarkı da söylesinler, eğlensinler. Kamera alınmasın toplantıya. Olabilir Cumhurbaşkanlığına ait fotoğraf olabilir o da olur ama sağlama alsak daha iyi bence. Ondan sonra eğlensinler bu kadar.
Tayyip Hoca’ya el uzatanın elini ta omzundan kırarız. Bak kanunla hukukla aman vermeyiz. Bak itlik yapmaya gelenleri gördünüz. Nasıl sürünüyorlar, nasıl perişan oldular? Her seferinde fizik güçler ve metafizik güçler gırtlaklarına çöker. Her seferinde fizik güçler ve metafizik güçler gırtlaklarına çöker. Kanunla hukukla nefes aldırmayız. Akıllarını başlarına alacaklar. Densizlik istemiyoruz.
Sayın Bahçeli “Evet” deyip “diyelim” diyorsa onda bir şey vardır. Durduk yere demez onu. Bu önemli değil, herhalde anlatamıyorlar bir şey var Allahualem. Dedi ya Tayyip Hoca “Yalnız kaldım” dedi arkasından “bir duysanız üç saat ancak uyursunuz” falan dediler. Bir şey var yani.
BÜLENT SEZGİN: Bir açıklaması vardı Devlet Bahçeli’nin okuyalım mı?
ADNAN OKTAR: Ne diyor?
BÜLENT SEZGİN: “Allah muhafaza 15 Temmuz başarılı olsaydı Bosna, Ruanda, Kongo’da yaşanan dram ve iç savaş şartları yaşanabilirdi. Darbeyle son vuruşu yapmak istediler. Fırat Kalkanı’yla cevap verdik. Komşu ülkelerdeki yangın büyüdü ve ülkemize tesir etmeye başladı. Milli şuurla karşı durduk. Devlet millet uyumunun tahkim edilmesi görevimizdir. Önce oyunu yukarıdan bozacağız. Küresel güçlerin kanlı tezgahlarını devletle birlik olarak dağıtacağız. Bu nedenle referandumda milletimizin sesini duyacak ve evet diyeceğiz. Sinsice hilelere takılmayacak ve evet diyeceğiz”
ADNAN OKTAR: Allah Allah bir bildiği var demek ki. Yani o yamuk yumuk bir şey olsa kabul etmez Allahualem. Hiçbir şekilde kabul etmez. Bizim bilmediğimiz istihbarata da sahiptir. Hatta bir ara demişlerdi “Siz bizim bildiğimizi bilseniz” daha öncede söylemişlerdi değil mi? “Hayret edersiniz” gibi şeyler vardı. “Anladığınız gibi değil” diyorlardı. Bahçeli hakimdir benim görüşüme göre hakim ve hakemdir. Bir şey diyorsa bir bildiği vardır. Ama yine de bak bir oyun oynanmış olabilir insanlık hali. Anayasa içine bir şey konmuş olabilir, bir şeyler eksik olabilir. Darbelere şuna buna falan tamamen kapatacak şekilde gereken tedbirleri alalım. Bir de darbeye karşı kanun çıkarılsın. Hem askeri nizamname değiştirilsin. Anti darbe çalışma yapılsın ordu içerisinde. Değil mi bu rahatça yapılır. Ve ayrıca halk da anti darbe faaliyetler için organize edilsin, eğitilsin. Halk o gün kendi ferasetiyle, basiretiyle buldu. Halk eğitildiğinden falan yapmadı. Hazır eğitilse daha iyi değil mi? Tabii. Bence hiç vakit kaybetmeyelim.
Mümin Suresi, 11 “Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin” İşte “Öldürdün” ne? “Bedenimiz vardı” diyor “bedenimiz, nefsimiz.” Ölen ne olur? Nefis, beden olur değil mi? “Bedenimizi öldürdün” diyor Allah. “Sonra bizi dünyada anneden babadan gibi gösterip dirilttin. Yaşadık sonra yine öldük. Sonra yine bizi ahirette dirilttin” diyor iki kere.
Tayyip Hoca aslında başkanlıktan hiç bahsetmiyordu o kapatmıştı tamamen. Sayın Bahçeli gündeme getirdi. Ama mesela cumhurbaşkanı yardımcılarına verilen yetkiler var aynı cumhurbaşkanı gibi. Tayyip Hoca yurtdışına çıktığında ilginç birisi olursa adamda her türlü yetki olmuş olacak. Bazen danışmanları falan var adam komünist. Federasyondan falan bahsediyor. Şimdi yardımcısı da ilginç bir yardımcısı olursa buyurun ilginç olayları seyretmeye. Ne yapar ne eder o da bir sorun. Mesela mühim konularda cumhurbaşkanından tasdik alma mecburiyeti getirtilsin. Yurtdışında istediği gibi karar almak değil de değil mi cumhurbaşkanından, yurtdışından ne bileyim işte faksla, telefon teyitle, faksla falan teyit alma mecburiyeti getirilebilir. Değil mi? İlginç karar alırsa ne yapacağız? Çünkü adamda tam anlamıyla yetki olacak. Fazla şüpheci miyiz? Vatan, millet için tabii ki öyle olacak.
Ama tabii Allah bu “Yayılan çekirgeler” gibi derken küfür için bunu söylüyor, müminler için bunu söylemiyor Allah. “Yayılan çekirge” onlar aniden kalkıyor müminler yanlarında sürücüleri var, mihmandarları var, bir vasıtaları var. Onların konumu tamamen ayrı müminlerin. Mümin Suresi, 11 “Dediler ki: 'Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik.” Şeytandan Allah’a sığırınım “Şimdi çıkış için bir yol var mı?” Bak “Dediler ki: 'Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?” (Mümin Suresi, 11)
Kamer Suresi, 6-8 “Öyleyse sen onlardan yüz çevir.” Şeytandan Allah’a sığınıyorum “O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...” Çünkü ilk defa orada görüyorlar ne tanınmış, ne görülmüş. “Çağıracağı gün... Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.” Ama “Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: 'Bu, zorlu bir gün.” Kafir olmak nasıl oluyor? Yani ne gerek var kafir olmaya ben anlamıyorum. Hele münafıklara iyice şaşırıyorum. Zoruna ne oldu? Ömür boyu sürünüyorsun be ahmak. Nedir kardeşim yine bir tabak yemek yiyorsun, yine bir yatakta yatıyorsun sürünüyorsun. Ahmak kere ahmak. Bu kepazeliğe ne gerek var, şu rezilliğine? Allah’a teslim ol, mümin gibi yaşa, rahat, huzur içinde yaşa. Neden ahlaksızlık yaparsın? Neden yılan gibi sürekli insanları sokmaya çalışırsın? Neden yirmi dört saat pislik düşünürsün? Gecen de berbat, gündüzün de berbat mahlukat. Nasıl bir şeysin sen? İnanılır gibi değil. Neye yalan söylüyorsun? Mesela doğru dürüst konuş. Niye dine oyun oynamaya kalkıyorsun, Müslümanlara oyun oynamaya kalkıyorsun? Bırak Müslümanları normal yaşasınlar. Zoruna ne oldu? Hayret edilecek şeydir münafıklık. Bütün ömrü boyunca sürünüyor ahlaksızlık yapacağım diye sürekli köpek gibi kaçar, müminler de sürekli onu takip eder mecburen ahlaksızlık yapmaması için.
Mesela Hz. İbrahim (as)’e Cenab-ı Allah melek gönderiyor evrimleşmiyor melekler orada. Yok dünyada, birden geliyorlar. İnsan görünümlü, normal insan görünümündeler. Nasıl oldu? Evrimle mi yaratıldı? Dürüst olsunlar. Normal insan görünümünde görüyor. Hatta yemek çıkartıyor yemek yemeye “Biz yemek yemeyiz” diyorlar melek oldukları için. Evrim yok, evrim diye bir şey yok. Bu putperest dini. Putperest dinini gençliğe bilim diye dayatmaya kalkmayın. Gittikçe sesleri kısılıyor dikkat ederseniz. Dünya çapında kısıldı. Onun için Türkiye’de de kısıldı sesleri.
El Bab’da şehit olan Uzman Çavuş Mahmut Uslu’nun polis memuru olan babası Ali Uslu da yirmi beş yıl önce şehit olmuş. Kabadayıdan kabadayı olur, delikanlıdan delikanlı olur. Göster kabadayıyı.
BÜLENT SEZGİN: Uzman Çavuş Mahmut Uslu.
ADNAN OKTAR: Aslanım, aslanım benim, koçyiğidim. Yedi ceddine rahmet olsun.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Astronomlar 11 Şubat 2017’de yani önümüzdeki cumartesi günü nadir rastlanacak şekilde üç gök olayının meydana geleceğini bildiriyor Adnan Bey. Günün ilk saatlerinde 11 Şubat, Şubat ayında oluşan “Snow moon” dolunayı görülecek. Bir kuyruklu yıldız dünyanın yakınından geçecek. Ayrıca güneş, dünya, ay aynı hizaya gelecek ve gölgede ay tutulması gerçekleşecek.
ADNAN OKTAR: Of of of alametler peş peşe. Alametler peş peşe. Cenab-ı Allah İsa Mesih’i bize göstersin. Seyyidina İsa Mesih İbni Meryem. Hep Allah “Meryem oğlu Mesih” diyor.
El Bab’da IŞİD, Türk askerinin olduğu bölgeden tamamen çekilmesi lazım süratle. Türk askeriyle kimin çatışmaya kalktığını daha rahat görebiliriz o zaman. Oradan tamamen çekilsinler. Onlardan da olabilir de fakat öyle bir şey çok büyük hata olur sakın böyle bir şeye yanaşmasınlar. El Bab’daki askerler hemen tamamı ülkücü. Bak demin şehidimizi gördünüz. Yine bak başka bir resimde de aynı şekilde bir kabadayının resmi var.
Fethullah Gülen topluluğu hepsi nadim olsun, pişman olsunlar, vatana millete faydalı olacak şekilde bir ruh haline girsinler, devletle uğraşmasınlar, Türk milletiyle de uğraşmasınlar. Türk milletine olan öfkeyi kalplerinden silsinler çok çirkin bu. İngiliz derin devletinin propagandasıyla elde ettiler onu. Bu nasıl bir nefrettir, delice bir nefret.
İyi, Tayyip Hoca anayasa değişikliği teklifini madde madde anlatmış önemli, bunu diğer liderlerin de yapması lazım. Muhalif olanlar da anlatsın, madde madde anlatsın oradan görelim.
Darwin diyor ki “Eğer bir türdeki herhangi bir yapıya ait bir parçanın başka bir türe faydalı olmak üzere oluştuğu kanıtlanabilirse” yani ispat edilebilirse “bu benim teorimin sonu olur. Çünkü doğal seleksiyonda böyle bir durum olamaz” diyor. Bakıyoruz bütün katmanlar, yeraltı katmanlarına yaklaşık iki yüz yıldan beri yok. O zaman yok yanlış işte. Bu putperest pagan inancında direnmenin bir alemi yok, komik durumuna düşerler, gülünç duruma düşerler. 21. Yüzyılda bu kokuşmuş, çökmüş putperest inançla aydın gençliği muhatap etmek doğru bir hareket değil. Tarih bilgisi olarak olur, pagan dinleri olarak olur, pagan inançları olarak olabilir ama bilim olarak olmaz. Bilim olarak paleontolojiyi sun, jeolojiyi sun, biyolojiyi sun anlat, genişlet bütün gücünle çünkü bu bilimlerin hepsi Allah’ın varlığını ispat eder. Ama çıkıp bana Darwin bilim anlattı, evrim teorisi bilimdir dersen, pagan, putperest inancını bana bilim diye yutturmaya kalkarsan bu olmaz, bunu kabul edemeyiz.
Obama’nın tatil yaptığı ada İngiltere’ye bağlı bir ada, Birleşik Krallık’a ait bir ada ve adamı da gördünüz. İşte kendinin ne olduğunu gösterdi ve Amerika nasıl bir beladan kurtuldu bunu da anlamış olduk, Allah korudu milleti.
“Mesajımın okunmasını arz ederim” diyor. “Sizi mecliste görmek isteriz. Oranın havasını değiştirin.” Kapısını açarız hava gelir. Meclise ziyarete gitmemiz gerekiyor herhalde.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Dün gece kırk beş dakika süren Trump ve Erdoğan görüşmesinde Amerika’nın PYD’ye verdiği destek, güvenli bölge, IŞİD’le mücadele ve FETÖ konusu konuşulmuş. Sayın Erdoğan PKK ile PYD arasında hiçbir fark olmadığını anlatmış. Görüşmede CIA Direktörü Mike Pompeo’nun Türkiye’ye gelmesine karar verilmiş. Bu ziyaret göreve gelen CIA Direktörü’nün ilk yurt dışı ziyareti olacak. Ayrıca Suriye’de Amerika ile birlikte hareket edilmesi kararı alınmış. En kısa zamanda da yüz yüze görüşmesi yönünde anlaşılmış. Trump, Erdoğan görüşmesi.
ADNAN OKTAR: Melania Trump çok temiz bir kız, tertemiz, onu biz nur gibi bir insan olarak görüyoruz. Atılan iftiralara da hiç inanmıyoruz, iftira atanlar da zaten o tarz adamlar, ya homoseksüel, ya kadın satıcısı, ya kafası çalışmayan tipler hiç itibar etmeyiz gönlü çok rahat olsun, o bizim canımız, bayağı hürmet ediyoruz, bütün İslam alemi yanında, bütün Türklük alemi yanında kimse de söz edemez, hiç de kaale almasın. Bir de Türkiye’ye gelsinler, Trump ailece gelsin, Türkiye’nin ona göstereceği sevgiyi de görsün.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Trump’ın homoseksüellere ve evrime karşı olan Eğitim Bakanı Adayı Betsy DeVos Amerikan senatosundan zar zor onay alarak görevine başladı. Göreve kabulü için senatoda yapılan oylamada elli hayır, elli de evet oyu aldı. Ortaya çıkan durum karşısında yasa gereği senatodaki eşitlik durumunda oy hakkı bulunan Başkan Yardımcısı Pence senatoya çağırıldı. Buraya gelerek evet oyu kullandı ve elli bir oya ulaşan DeVos’a Bakanlık yolu açıldı. Amerika tarihinde bu ilk defa yaşanan bir olay.
ADNAN OKTAR: İşte Allah’ın ona yardımı helal olsun.
KARTAL GÖKTAN: Resmini de görebiliriz. Betsy DeVos.
ADNAN OKTAR: Ne şeker hanımmış öyle o. O dürüst tavrında, iyi tavrında devam etsin yanındayız sonuna kadar, gönlü de rahat olsun, Allah’ın yardımı üstlerine olsun, İsa Mesih’in talebeleri inşaAllah onları çok sever, destekler, yardımcı olur. Kim bilir aralarında kimler var?
“Hocam, Mehdi (as)’nin vefatından sonra müminler mücadelelerine nasıl devam edecek?” İsa Mesih var o liderliğe geçecek, zaten Mehdi (as) hayatındayken ona açıklayacak çünkü veziri zaten onun, derhal o göreve geçecek ama kısa bir süre sonra da o dünyalar tatlısı o da vefat ediyor. Yedi veyahut dokuz sene beraberlikleri kısa süre sonra o da vefat ediyor. Yalnız bunların hesaplaması böyle matematik hesap değil, arkadaşların bazıları görüyorum logaritma hesap gibi hesap yapıyor onu ondan çıkar, bunlar yaklaşık sözler mesela kırk yıldır diyor, kırk beş de olur, elli de olur yaklaşık. Mesela yetmiş bin sarıklı diyor başı traşlı bağnaz Mehdi (as)’ye karşı mücadele eder, yetmiş bin. Yetmiş bir bin olmaz mı? Bu ne demek? Yüz bin, iki yüz bin de olabilir anlamında, çok anlamına geliyor. Rakamlar daima bir sembolik anlam ifade eder, illa o anlamda değil mesela on sekiz sene var, on dokuz sene diye geçiyor, yedi sene var, dokuz var yani çok muhtelif tarihler var bunların hepsi de doğru olabilir, muhtelif zamanlara bakıyor olabilir onun için onu öyle kağıt üstünde matematik hesaplar çözmek mümkün değil, tahakkukundan sonra anlarız.
Bu Obama’nın beraber olduğu adam alenen homoseksüel yani burada resimleri var çok korkunç görünümü. Sör unvanı alınmış, dedesi İngiliz derin devletinin merkez kurumlarından Privy Council üyesiymiş. Dehşet verici bak bu adamlar Amerika’yı idare etmiş. Asıl Obama’nın arkasındaki güçler bunlardı. Bunu niye gösteremiyoruz? Çok iğrenç resimler var. Adam klasik homoseksüel ama bayağı korkunç resimler yani öyle yayınlanacak gibi değil. Bu Obama’nın başdanışmanı düşünün? Ve bunlar idare etmiş Amerika’yı, Allah korumuş.
Simbiyotik ortak yaşam canlıların çoğunda var. Ortak yaşam yani simbiyotik ilişki içinde olan çok canlı var yani iki farklı tür birbirinden fayda sağlıyor yaşarken, o onun yaşamasına sebep oluyor, o onun yaşamasına sebep oluyor, birinin faaliyeti durursa öbürü ölüyor. Bu da evrim teorisinin açmazını gösteren mühim delillerden bir tanesi ama en önemli delil bunların tamamen tesadüf olduğunu söylemeleri insanın aklına aykırı. İkincisi de paleontolojik hiçbir delil yok, ara fosil katmanlarında hiçbir şeye rastlanmamış ama böyle yüzlerce delil var o benim saydığım o Darwin’in evrim teorisini çürüten yüzlerce delilden sadece bir tanesi bu. Çünkü bak diyor ki: “Bir canlının bir başka canlıya faydalı olabileceği ve bu şekilde yaşayabilecekleri ispatlanırsa benim teorim biter” diyor. Yüzlerce örnek var hepsi ortaya çıktı. Kardeşim, dedem her şeyde bitti diyorsun ama bak torunların bitmedi diyorlar.
EBRU ALTAN: Bu simbiyotik canlılara bir örnek, ışıklı bakterilerle mürekkep balıkları. Mürekkep balıkları kendilerini kamufle etmek için ışıklı bakterileri kullanıyorlar ve onları kendi vücutlarında bir yerde barındırıyorlar. Allah onun için özel bir yer yaratmış vücutlarında ve onların kolonilerini nasıl idare edeceklerini, ne kadar tutacaklarını biliyorlar. Onların ne kadar ışık vereceğini de ayarlayabiliyorlar kendi vücutlarında ve böylece dışardaki onu avlamak isteyen canlılardan korunmuş oluyorlar.
ADNAN OKTAR: Çok fazla, binlerce örnek var mesela bitkilerin tozlaşmasını arılar sağlıyor, arı olmasa bitki olmuyor, bitki olmasa arı olmuyor. Bitki olmadan arılar ölüyor, arılar olmayınca da bitkiler ölüyor, üreyemiyor ölüp yok oluyor, arıların sayesinde yaşayabiliyorlar. Darwin’in aradığı deliller zibil gibi, “benim teorimi çökertecek bir delil çıksın” diyor “biter” diyor. Al sana delil işte.
OKTAR BABUNA: Tüm insan vücudunda faydalı bakteriler var deride, bağırsaklarda antibiyotik alıp da bu denge bozulduğu zaman çok ağır hastalıklar hatta öldürücü hastalıklar ortaya çıkıyor.
ADNAN OKTAR: Bir daha söyle bakayım.
OKTAR BABUNA: İnsan vücudunun her yerinde faydalı bakteriler var. Bir denge unsuru mesela deride, mide-bağırsak siteminde antibiyotik alıp da bu faydalı bakteriler öldürüldüğü zaman çok ağır yan etkiler hatta öldürücü olabilen yan etkiler ortaya çıkıyor. Mutlaka olması gerekiyor onların insana.
ADNAN OKTAR: Al işte delil.
Bu homoseksüel adamın bir resmi var, Obama’nın başdanışmanı. Görüyor musun? Amerika kime teslim edilmiş. Bu yayınlayabildiğimiz, yayınlamadıklarımız rezalet çok korkunç resimler, böyle yüzlerce resmi var ve Obama bunun çevresinde yaşıyor, bunun himayesinde yaşayan birisi. Bak adada karısını bırakmış bununla yaşıyor. Amerika’nın nasıl büyük bir beladan döndüğünü, Allah’ın nasıl bir beladan kurtardığını da Allah bizlere gösteriyor.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlarla yaptığı konuşmada anayasa değişikliği teklifini madde madde anlattı. Anlattıkları içinde en önemli konulardan biri cumhurbaşkanının kanun kararname çıkarma yetkisinin sadece bütçeyle ilgili olması. Sayın Erdoğan bu konuyu şöyle açıkladı; Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi veriliyor. En önemlisi kanunun kararnameden üstün olduğunun belirtilmesidir. Cumhurbaşkanına verilen tek kanun teklif etme yetkisi bütçeyle ilgilidir. Bunun dışındaki tüm kanun yetkileri milletvekillerine aittir. Bu Erdoğan’ın, AK Parti’nin, MHP’nin kişisel meselesi değildir, her sistem kendi önderini üretir. Türkiye’de Allah’ın izniyle Tayyip Erdoğanlar bitmez” dedi.
ADNAN OKTAR: Helal. Tayyip Hocam’ı seviyoruz herkes seviyor. Öyle bir şey yok. Bizim kendi evladımız, kendi kardeşimiz, kendi vatandaşımız. Bize ait bir insan, milli bir delikanlı dolayısıyla bir sorun çıkmaz. AK Parti açısından demiyorum, AK Parti hakikaten beni ilgilendirmez ama şahsı İngiliz derin devletinin kafayı taktığı bir insan olduğu için çok önemli benim için. Tüyüne dokundurmayız Allah’ın izniyle kanunla hukukla.
Şimdi çok kısa bir ara veriyoruz. Devam edeceğiz.
BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz.
VTR: Münafık, İslam’a Hizmet Etmesi Gerekirse, Bunu Sinsice Küfre Hizmete Çevirir
BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Fikret buyur.
KARTAL GÖKTAN: Sayın Erdoğan anayasa değişikliğine hayır diyenlerin neyin ne olduğunu bilmeden karşı çıktıklarını belirterek şunları söyledi; “Neye niçin karşı çıktıkları ve ifade edemedikleri için milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. Her şey tek adamda bütünleşecek el insaf, yargı yok el insaf hepsi yalan. Bunlar yalanla yattılar yalanla kalktılar cibilliyetinde bu var” dedi.
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam böyle konuşmasın böyle olmaz teknik açıklasın millet aklı başında bir şey olmaz. Böyle siyasetçi üslubu olmaz. Bu teknik bir konu. Yani yargı şu yönden açıktır bitti, bu da bu yönden doğrudur bitti. Millet buna ne desin? Bir şey olmaz. Siyasetçi demagojisi gibi olur Tayyip Hoca’ya o yakışmaz. Mesela ne güzel teknik açıklamış toplantıda öyle daima teknik açıklasın. Yani o ılımlı gitsin ona gitmez öyle bir şey. Hiç öyle bir şeye yanaşmasın. Diğer kişiler yapıyorsa yapsın ama o yapmasın.
Azerbaycan’dan İpek, “Hoş gözel de bu açık kadınlar nece günahtır Hocam?” Erkeklere dekolte oluyor oradan geliyor, adamlar incecik atletle geziyor şortla geziyorlar onlara oluyor. Kadına niye olmuyor? Kadın da giyer erkek de giyer bir fark yok. Diyor kadın tahrik ediyor erkek de kadını tahrik eder o ne olacak? Karşılıklı olur niyete bağlı olan bir şey bu. Bu laflarda hiç mantık yok. Mantıkla zaten din olmaz. Ayete göre var mı bir yasak? Yok, bitti. Mantığa göre yasak getirme; mantıkta da çökmüşsünüz. Kadın erkeği tahrik eder, erkek de kadını tahrik eder. Erkeğe alabildiğine özgürlük kadına özgürlük yok. Olmaz öyle şey. Bir de kadınların niye güzel olmasını istemiyorsunuz? Niye çirkin olmaları gerekiyor? Niye bakımsız itici olmaları gerekiyor? Ondan sonra da homoseksüel oluyorlar birçoğu yahut bazıları.
Her dört dakikada bir kadın şiddet sebebiyle polise başvuruyormuş. Her dört dakikada bir. Dört dakikada bir daha bir tane daha. Sırf ocak ayında otuz yedi kadın öldürülmüş, aslında şehit ediliyor tabii. Eşi, sevgilisi, akrabası, niye boşandın? Niye boşanmak istedin? Leş gibi adamsın pisliksin, ahlaksızsın kadın nefret eder ayrılmak ister sana ne zorla güzellik olur mu? Veyahut istemiyordur ne uzatıyorsun? Bir şekilde istemiyordur. Sevgi rızaya dayalı.
Kuşlar da metafizik varlıklar. Çok hayret edilecek varlıklar. Onları da iman hakikatleri anlatırken ayrı ayrı değerlendirelim. Görünümünden tutun huyuna suyuna varıncaya kadar. Yumurtanın üstüne yatışı, yavrularına bakışı hepsi metafizik. Hayvanın şuuru tam kapalı ama insan aklından daha üstün akıl gösteriyor.
SEMİH MERİÇ: “Onları göğün boşluğunda Allah’tan başka kimse tutmuyor” diye buyuruyor Hocam inşaAllah Allah ayette.
ADNAN OKTAR: İnsan öyle kanat verilse tepe taklak düşer aşağıya asla uçamaz, mucize o. Martılar dombili dombili ne şekerler onlar. Yüzleri de bayağı saftirik. Dobiş dobiş de ben ufak tefek bir şey zannediyordum onları. Evlerde muntazam yemek teklifleri oluyor tak tak vuruyor rica ediyoruz getir falan.
EBRU ALTAN: Çok nezaketli vurmaya başlıyor eğer yemek verilmezse geç kalınırsa daha şiddetli vurmaya başlıyor.
ADNAN OKTAR: Demek ki anlayışsız birisi olmuş oluyor.
Osman Pamukoğlu hayır diyormuş. Osman Hoca’ya bir soralım neden hayır diyor? Birisi yarın sorsun. Şimdi şöyle Tayyip Hoca’ya muhalefet olsun hani gıcığından hayır demek var bir de vatan millet hayrına hakikaten bir şeyden şüphelenmiştir bu olur ama Tayyip Hoca’yla uğraşmak içinse bu yazık günah ve ayıp. Bu olmaz, zulüm olur. Bayağı zor onun görevi çok çok zor bir görev. Bayağı yetenekli bu konuda. Sabah akşam her gün toplantı her gün konuşma bütün sorumluluk üstünde. İç istihbarat, dış istihbarat sürekli kafa ne olur böyle bir şeyde? Ama sorumluluğu birçok kişi üstüne alsın sırf onun üzerine yüklemesinler. Bilal, Tayyip Hocam’a Pazar günleri köşkte güzel fasıl ayarlasın söylediğim konuyu zaten duymuştur. Gazileri de çağırsınlar her pazar fasıl. Hakkı o Hoca’nın dinlensin.
Rohingya’da Müslümanları çok eziyorlar. Bu bütün Müslümanların yüreğinde bir acı olması lazım sürekli üstünde durmak lazım Rohingya. Akıl almaz açmaza sokmuş durumdalar ,adamlar Budist laf söz de dinlemiyorlar. Normalde Budistler öyle bir şey yapmaz ama dinsiz bunlar tamamen dinsiz. Budistler adam öldürmez, bunlar psikopat ahlaksız yani.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey Yemen’de iç savaş yüzünden yiyecek bulunamıyor çocuklar ölmeye başlamış sadece bir yılda bin dört yüz çocuk ölmüş. On milyon çocuk ise açlık yüzünden ölüm tehlikesiyle burun burunaymış Yemen’de.
ADNAN OKTAR: Deccalin öldürdüğü çocuk şehit olur. Şehitlik alemi çok büyük bir alem öyle yüz kişilik, beş yüz kişilik bir yer değil milyonlarca şehit var. Çok büyük bir alemdir şehit alemi. Büyük şehirdir şehit alemi çok çok büyük şehirdir. İnsanlar şehit deyince orada elli-yüz kişi, bin kişi falan zannediyor öyle bir şey yok. Dev şehirdir. Ama o mantık oynaması olduğu için hayret edecek şekilde neden diğer insanlar gelmiyor ona şaşırıyorlar. Normalde olacak iş değil bizim aklımıza göre olmaz. Ama orada mantık tamamen değiştirildiği için üslup da tamamen değişiyor. İnsan nasıl çıkaramaz belli ki gelmişsin oraya bir alem yani yeni bir alem farkında değil. Şehit olduğunu hiçbir şekilde bilmiyor. En başından itibaren bilmiyor kesintisiz bir yaşam var. Hani bir göz kararması aydınlanması hiç yok. İnsan mesela vurulur bir gözü kararır bayılır sonra ayılırsın falan böyle bir olay yok. Hiç kesintisiz kopmadan bir hayat devam ediyor. O yüzden adları gibi emin oluyorlar. Çünkü ölümün alameti var Azrail (as) gelmemiş bir şey yok ama o mantığı Cenab-ı Allah’ın oturtması çok büyük bir mucize. Hatta deniyor ki insan hatıralarıyla beraber her an yeniden yaratılıyor, her saniye hatıralarıyla beraber yani hatıralarıyla yaratılmayabilir hatırasıyla beraber yaratılıyor o zaman her an yeniden doğmuş oluyor.
Tayyip Hocam Huber Köşkü’nde sazlı sözlü güzel ortam yapsın. Gazileri de çağırsın bak yediği içtiği helal, biri dedikodu yaparsa cevabını ben veririm rahat olsun yapsın gereğini. Bilal en iyisinden fasılı getirsin öyle az da değil 5-6 saat çalsın güzel yemek servisi falan sürekli gazileri değiştirelim. Yüz, yüz, yüz, yüz gelsinler. Bilmiyorum oranın çapı ne kadar iki yüz kişi alır mı?
OKTAR BABUNA: Allahualem alır evet.
ADNAN OKTAR: O zaman iki yüz daha iyi. Tayyip Hoca’nın yanında çok hoşlarına gider gazilerin bayağı rahatlarlar onlara bir moral olur, bir heyecan olur. Çünkü iki yüz-iki yüz ancak şey yapar sıranın çabuk gelmesi için değil mi? Helali hoş olsun sakın devlet, kardeşim biz vereceğiz parasını Allah Allah helal olsun.
Tayyip Hocam, bir kap yemek onun yiyeceği yani orada onun tedirgin olmasına gerek yok. Faslı herkes dinleyecek o da dinlenir o arada, pazar günleri dinlensin. Tedirgin de olmasın yani hani ‘hayır’ çıkar falan gibi öyle bir şeyden tedirgin olmasına gerek yok her şeyde bir hayır var. Bakacağız göreceğiz yani iyi niyetli oldukları anlaşılıyor zaten kötü niyetli olduklarına inanmıyoruz. Sayın Bahçeli de diyorsa ‘evet böyle iyidir’ diyorsa tamam ama yeniden bir gözden geçirelim, bir acayiplik olmasın. Bak çünkü sonra bunun dönüşü olmaz bilmiyorum çok zor olur veyahut.
OKTAR BABUNA: Ayrıca darbeye karşı da kanunlar eklenebilir diye bir tavsiyeniz olmuştu inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabii anayasaya darbe karşıtı maddeler koyalım, bölünme karşıtı yeni maddeler koyabiliriz. Biraz zenginleştirelim anayasayı. Mesela ‘hukuk kitleniyor’ diyorlar yani onu açıklasın Tayyip Hoca veyahut bilen birileri açıklasın yani neden kilitlenmiyor? Klasik demagoji, klasik siyaset tarzına sakın öyle bir şeye hiç girmesin Tayyip Hoca, kim yapıyorsa yapsın o yapmasın. O hep olgunluğunu ağır başlılığını devam ettirsin, iyi üslubu güzel ve o bizim kendi insanımız yani biz İngiliz derin devletiyle bir çatışma, büyük bir savaş içindeyiz. 200 yıllık savaşın son aşamasındayız yani son hamleyi yapacaktı ama son Mehdiyet ona bu sefer hamle yaptı, deccal son pençesini vuracaktı ama Mehdiyet’in pençesi beynini darmadağın etti deccalın deccaliyetin. Mehdiyet’in bereketi İsa Mesih’in bereketi. Seyyidina İsa Mesih’in desteği de hissediliyor yani Trump falan öyle iktidara gelemez asla getirmezler yani sen İngiliz derin devletine karşı olacaksın, homoseksüelliğe karşı olacaksın, Darwinizm’e karşı olacaksın gel sana Amerika’nın iktidarını verelim demezler. Burada İsa Mesih’in bereketi var, bir harika var, bir acayiplik var yani açıklanacak gibi değil. Bile bile böyle bir şeye müsaade tarihte görülmemiş, daha öncekiler hiç çaktırmadan geldiler, bu açık açık söyleyerek geldi.
BÜLENT SEZGİN: Huber Köşkü’nün resimleri var Adnan Bey
ADNAN OKTAR: Bakayım, ya Tayyip Hocam işte tamam, gayet güzel. Nerede bu? Tarabya’da değil mi? Tarabya’da bildiğim. Evet, hiç tereddüt etmesin Tayyip Hocam.
BÜLENT SEZGİN: Ormanlık alan da bahçesiymiş arkada.
ADNAN OKTAR: Bitti çok güzel, şimdi hava soğuk, yazın da yapabilirler. Gazileri deniz yoluyla getirsinler geçici iskele kursunlar oradan getirsinler gazileri yani bir kere gazilere açılsın buralar, gazilik çok büyük bir şeref, gazileri nasıl sevdiğimiz desteklediğimiz görülsün. Sık sık fasıl, güzel yemek ortamı, yemekten sonra da ufak tefek hediye de verilebilir diş kirası. Yeniçeri öyle ziyafete gidiyorlar bir de üstüne diş kirası alıyorlar yani dişini yorduğu için yemek yerken emek verdiği için onun için de altın falan veriliyor emeğine karşılık, gazilere de öyle diş kirası verilsin.
Bir kere hayır diyenlere terörist muamelesi yapmamak lazım, vazgeçilsin bu çok tehlikeli bir şey ve çok yakışıksız yani çok ayıp olur öyle bir şey, fitne olur, günah olur ‘hayır’ diyen hayır der adı üstünde referandum demiyor musun sen? Zaten evet çıkacaksa niye referandum yapıyorsun? Demek ki hayır diyecekler de var, vatandaşı töhmet altında bırakmayın. Diyorsun ki PKK’lılar ‘hayır’ diyor, PKK’lılar hayır demiyor PKK başkanlık sistemini istiyor zaten. Fethullah Gülen diyorsun ‘hayır’ diyor, Fethullah Gülen başından beri istiyor başkanlık sistemini öyle bir şey yok, kimseyi töhmet altında bırakmaya gerek yok böyle şeyler ayıp yakışık almaz. ‘Hayır’ diyen istediği şekilde hayır desin ‘evet’ diyen de ‘evet’ desin mahalle baskısı olmaz, bırak özgürce ne diyorsa desin. Türkiye’nin özgür olduğu anlaşılsın. Öbür türlü diktatörlük iddialarının zeminini oluşturmuş olursunuz. Bırak istediği gibi desin halk yani istediği eleştiriyi de yapsın konuşsun gürül gürül, Türkiye’de herkes konuşsun bu hükümeti güçlendirir demokrasinin olduğunu gösterir, töhmet altında bırakmak olmaz.
3-4 bin kişilik resepsiyon alanı varmış tamam bitti, gazileri bin, bin çağırabilirler, tabii ya bin, helali hoş olsun. Hepsine de çeyrek altın diş kirası yahut yarım altın, her çıkana bu da diş kirası diye vereceksin bu kadar açık.
Evet, Fikret dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Profesör Dr. Mustafa Sözen ‘halkın sesi’ sitesinde evrim konusunda bir röportaj yaptı. Evrimin kesinlikle İslam’la çatışmadığını iddia eden Profesör Sözen canlıların gelişimini başka türlü anlatmanın mümkün olamayacağı için evrim kuramının müfredatta mutlaka yer alması gerektiğini söyledi. “Evrim aslında İslam bilginlerinin insanlığa armağanıdır, batılılar bu düşünceyi İslam bilginlerinden almıştır. İslam’ın altın çağında bu alanın dünyadaki öncüleri Müslüman bilim insanlarıydı. Batı medeniyetinin bundan haberi bile yoktu. Bugün de bu alanda çok iyi olmalı ve insanları biz aydınlatmalıyız” dedi evrim konusunda.
ADNAN OKTAR: Kardeşim bıraksın Allah aşkına ilk mucidi Firavundur Buhtunnasr’dır ve Nimrot’tur Darwinizm’in ilk mucidi onlardır. İslam alimleri onlardan aldılar yani onların etkisi altında kaldılar. Mezopotamya uygarlıklarında gelişmiş bir felsefe, bir pagan putperest dini, bilimle uzaktan yakından alakası yok. Canlılığı açıklayamıyoruz diyor pagan diniyle mi açıklayacaksın? Putperest açıklamasıyla mı yapacaksın ne alakası var? Bilimle açıklama yok orada. Bilim; paleontoloji, jeoloji, biyoloji, fizik, kimya bunların hepsi bilimdir. Darwinizm bir pagan felsefesidir, bir pagan inancıdır, putperest bir inançtır, şirk inancıdır, tesadüfen kainatın yaratıldığını iddia eden bir pagan inancı. O Darwinist izahı yapanları biz pistlere davet ediyoruz.
Mesela Mehmet Metiner de çok aklı başında bir insandır çok eskiden tanırım. CHP terör örgütlerinin de aynı sıra içerisinde değerlendirmesi olmaz. Ne diyor Mehmet Metiner, “Cumhurbaşkanı hükümet sistemine ‘hayır’ diyenler kim? CHP, PKK, HDP, FETÖ, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi.” Şimdi CHP’yi sen bunlarla bütünleştirirsen dev bir blok meydana getireceksin. Ne gerek var muhalefete? Niye dev bir blok meydana getiriyorsun? Neredeyse yüzde 50’lik bir blok meydana getireceksin. Bunları kazansana, bunları kendine çeksene ne gerek var, CHP bizim milli partimiz, millidir CHP. CHP’yi onların safına niye sürüyorsun? Onlardanmış gibi niye gösteriyorsun? Yanlış anlaşılmaya açık kapıyı niye sonuna kadar açıyorsun? Olmaz, CHP’yi kazanmak lazım, CHP’yi ittiklerinde çok büyük fitne olur, CHP’liler aklı başında makul insanlar dengeli insanlar, lafını sözünü bilen insanlar, anormal adam değil bunlar yani hep dinsiz, imansız, cami yakar, camiyi yıkar, ezanı susturur; bırakın bunları bunlar doğru sözler değil. CHP’ye sevgiyle şefkatle kazanma ruhuyla yaklaşmak lazım kendi insanımız ve çok yüksek sayıda insan CHP’li Türkiye’de yani onları kenara itmek hiç akıllı bir hareket değil, bütünleştirici olmak lazım.
Mesela Ahmet Hakan “Hayır demek teröristlikse yüce devletimiz bu seçeneği niye koyuyor ahalinin karşısına?” diyor yani hainlerle dürüstleri mi tespit etmeye çalışıyorlar değil mi? Bırakın diyen desin MHP de desin, CHP de desin, AK Parti de herkes istediğini desin. Hadi PKK ‘evet’ demiş olsaydı ne yapacaktık? Evet demekten vaz mı geçeceğiz? PKK diyorsa biz de evet deriz yani diyorsa desin bize ne. Demokrasiye de evet diyor PKK, biz ne yapalım demokrasiden vaz mı geçelim? Böyle mantık olmaz bunlar yanlış. Bu zıtlaşma iyi bir şey değil, CHP’yi bu kadar dışlamak doğru değil, çok büyük bir kitle kendi vatandaşımız konu komşumuz hep CHP’li ne yapıyorsunuz siz? PKK’lılarla efendim FETÖ’cülerle falan feşmekan tek cephe haline getirmeye çalışıyorsun farkına varmadan olacak iş mi şu? Çok yanlış bir şey bu.
“Hocam” diyor, ben hoca değilim bir kere onu söyleyeyim. “Hazreti İsa (as)’nın vefatından sonra Müslümanların bir lideri olacak mı?” Olacak tabii ama muazzam bir moral çöküntüsü olacak yani o şeyden sonra zaten süratle çökme başlıyor hicri 1506’dan sonra ve kimse durduramıyor yani bir münafık patlaması oluyor ki yani tarif edilecek gibi değil. Küfrün akıl almaz azması oluyor hafezanAllah, hafezanAllah. O devre yetişen insanlara Allah yardım etsin ve çok yakın o devirler. Cübbeli böyle ehli dünyayı sevindirmek için kurtarmaya çalışıyor ‘yaw daha çok var yaw’ diyor sonra da gidip hediye alıyor onlardan, zaten onların hediyeleriyle yaşıyor yani onun bir geliri falan yok, böyle ehli dünya çünkü heyecanlanıyor o deyince bir 300 sene daha ilave ediyor rahat edin diye halbuki onun sözüyle olmaz Allah ne dediyse o olur.
Özetle hayır diyenlere özellikle CHP’lilere falan o tip böyle hain yakıştırması bunlar yakışık almaz. Çok tehlikeli riskli. Bak yarın bir gün karmaşık bir durum olursa zorlanırız. Bize iş çıkartmayın Allah aşkına. Bunu kimse böyle bir şeyi söylemesin. Türkiye bütün olarak karşı koyabilir. Yüzde ellisini ayırmaya kalkarsan bayağı tehlikeli. Ney yapıyorsunuz? Yüzde kırkı, yüzde otuzunu ayırmak çok tehlikeli biz bütününe talip olalım. Olmaz öyle hepsi kardeşimiz. CHP’lilerin hepsi Müslüman, muttaki, tertemiz insanlar.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Eski zamanlarda İstanbul’u gösteren bazı resimler var. Yeni Camii civarı 1910’lu yıllar.
ADNAN OKTAR: Şahaneymiş oralar.
KARTAL GÖKTAN: Sultanahmet’te kazı 1928, İstanbul sokaklarında seyyar dondurmacı.
ADNAN OKTAR: Bayağı da iyidir o devirde. Bizim çocukluğumuzda vardı seyyar dondurmacılar. Şu an yok değil mi?
KARTAL GÖKTAN: Evet, yok.
ADNAN OKTAR: Yakın zamana kadar vardı evet.
KARTAL GÖKTAN: Taksim Anıtı önünde poz veren İstanbullular 1930’lar.
ADNAN OKTAR: O zaman liseli kızların resmi üniforması olurdu şapkalı falan oluyordu subay şapkası gibi.
KARTAL GÖKTAN: 1956’da Tarlabaşı.
ADNAN OKTAR: Benim doğduğumda burası böyleymiş demek ki evet.
KARTAL GÖKTAN: Galata Kulesi, İngiliz askerleri. Dereboyu Caddesi’ne ismini veren Ortaköy deresi 1944.
ADNAN OKTAR: Çok iyiymiş. Niye kaldırmışlar ki dereyi bayağı iyiymiş.
KARTAL GÖKTAN: Ankara 1930’lar Ulu Çınar Köprüsü Bent Deresi. 1940’lı yıllarda Balat’ta bir kapı önü.
ADNAN OKTAR: Bayağı güzelmiş o yıllar maşaAllah.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz evrim teorisinin müfredattan çıkarıldığına dair iddialar konusunda şöyle bir açıklama yaptı; “Evrim konusuyla ilgili belki yüzlerce, binlerce teori var. Biz hepsini vermek durumunda değiliz onu çok net söyleyelim. Ancak doğa tarihi bölümünü çıkardık. Doğa tarihi bölümünde bunlar bahsedilmeyecek. Ama detaylar üniversitede lisans düzeyinde pekala pekala evrim konusu işleniyor. Onda hiçbir şey yok. Zamanın ruhunu yakalayabilmek lazım. Zamanın ruhunu yakalayamazsan toplumu gündemin dışında tutarsın. Yeni müfredatta her öğrenilen şeyi öğrencinin veya insanın hayatına etki etmesi faydalı olması lazım” diye konuştu.
ADNAN OKTAR: Canım niyetleri olmadığı anlaşılıyor. Tamam da bekletmeye gerek yok. Biz putperest inançları anlatmakla mükellef değiliz, böyle bir başarının tek nedeni biziz. Bugün evrim teorisi böyle perişan edildiyse, hükümet böyle karşı çıkıyorsa tek vesile sebep olan bizleriz Allah’a şükür. Kendimiz buradayız ama fikrimiz iktidarda. Ne diyorsak oluyor, ne diyorsak oluyor. Bizden başka evrim teorisine karşı çıkan yok. Müslüman gruplarından da karşı çıkan yok. Sadece biziz.
“Selam Hocam şehit olduğu andan itibaren” şimdi şehit olduğunda dünyadaki hayatını Allah unutturuyor. Çünkü hatıraları falan var ya dünyada onlar onun çok canını yakar yani üzer. İşte günahları var, hataları var. Yeni bir hayat ona veriyor Allah, yeni bir hatıra veriyor yeni bir hatıra. Onun için o hatıra da bütün devam ettiği için çıkaramıyor onu. Çünkü her an bir yaratılış var ya hatıralarımızla biz her an yaratılıyoruz. Ona da o anda yeni bir hatıra verildiği için bütün hayatı muntazam gösteriliyor. O yüzden hiç böyle günahsız, terbiyeli, güzel huylu bir insan olduğuna inanıyor. Bir de ölümü de görmemiş. Ama normal insan olduğunu da biliyor, bildiğimiz insan. Ama hayatı güzel, mekanı da güzel. Onu dünya olarak orayı zannediyor, yaşadığı mekanı zannediyor hatırayla beraber verildiği için. Şehit hiç öyle kurşun acısı şu bu falan hiçbir şey duymaz, hiçbirini bilmez. Normal akışında devam eder hiç yaşadığının farkına bile varmaz. Mesela ahirette insanların tavrından da bunu anlıyoruz. Mesela küfür bayağı cesaretli yine densizlik yapıyor cehennemin içinde olmalarına rağmen. Normalde yapamaz. Ama hayat felsefesi, hayata bakış ahirette değişik. Burayla aynı değil. Benziyor ama aynı değil. Mesela acının felsefesi de ayrı orada. Mesela ateşin içinde konuşuyor elinin, yüzünün etleri dökülüyor yüzünden. Ama daha hala çirkef. Yoksa o tip bir acı çekse insan yerleri tırmalar öyle bir olay nerede efelik yapacak? Daha hala orda densizlik yapıyor, daha hala züppelik yapıyor. Mesela yandan bakıyor falan “Göz ucuyla bakar” diyor. Enaniyetine ağır geliyor daha hala enaniyetli.
Şeytan insanları böyle orijinal olmaya çekiyor. Garip mi diyeyim, marjinal olmaya çekiyor marjinal. Mesela bak Karun marjinal ve cins. Bütün konuşmaları cins ve anormal. Samiri bütün konuşmaları cins. Hep şaşırtıcı, manyak klasik manyak. Münafıkların hepsinde bu oluyor. Her münafık böyle manyak gibidir, çok orijinaldir. Anlamak mümkün değildir. On dakika sonra yeni bir manyaklık daha, beş dakika sonra yeni bir manyaklık daha. Yemesi, içmesi, oturması, kalkması hep manyaklık üstünedir münafıkların. Şeytanın karakteri hep böyledir.
Bir hanım kardeşimiz bana bir şarkı hediye etmiş dinleyelim.
“Hayatı mucize gibi algılamamıza neden olan, bize aşkı aşılayan canım Hocam sen gerçekten Allah’ın muhteşem lütuf ve sanatısın, muhteşem tecellisisin. Her anlatımına hayran olduğumuz, imanını hissetmeye doyamadığımız aşkımız.”
Yarın görüşelim.
BÜLENT SEZGİN: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.