Sohbetler (13 Ekim 2017; 12:00)

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Hoş geldiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17-25 Aralık yargısal darbe girişimi arkasında kimlerin bulunduğunu tespit etmeye yönelik soruşturmasında tutuklanan Amerika’nın İstanbul Başkonsolosluğu İrtibat Görevlisi Metin Topuz’un Fethullahçı terör örgütüyle irtibatı belgelendi. 17 Aralık girişiminden 32 gün önce FETÖ’cü eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ile emniyette görüştüğüne ilişkin fotoğrafları ortaya çıktı.

ADNAN OKTAR: Olay gün gibi açık, konu kitap gibi. Amerika çok zor durumda şu an, İngiliz derin devleti “diren” diyor. Adam zaten yeni yönetime geldi, o da panik halde onu da aşağı indirmeye çalışıyor İngiliz derin devleti. Ama olay çok net, çok açık. Türkiye yerden göğe kadar haklı. Yalnız yurt dışını İngilizce olarak bilgilendirmeye devam edelim. Ya biz yapalım yahut işte devletin ilgili birimi yapsın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce din bilime engel midir?

ADNAN OKTAR: Din ve bilim iç içedir. Bilim zaten dinin gerçeklerini ortaya çıkaran, Allah’ın sanatını ortaya çıkaran, Allah’ın sanatını insanlara bildirme sanatıdır bilim. Allah’ın sanatını insanlara bildirme sanatıdır bilim. Fizik kanunları, kimya kanunları, astronomideki güzellikler kanunlar, yerin altındaki yerin üstündeki kanunlar, Allah’ın intizamla yarattığı varlıklar, matematik oran, altın oran, geometri mükemmelliği bunların hepsi hepsi hepsi bilimle. O yüzden bilimle din iç içedir diyoruz.

Evet.

VTR: Tebliğ yapılan bir insana ilk ne anlatılır?

ADNAN OKTAR: Tebliğ yapılan insana ilk sevecenlik, sevgi, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik. Birçok insan çok yanlış yapıyor. Gerek tipiyle, gerek görünüşüyle çok olumsuz etki yapıyorlar. Şimdi dini bilmeyen insan nasıldır? Diskoya gider müzik dinler, resimden hoşlanır, kadınsa dekolte giyinir açıktır rahattır, müzik dinler o da eğlenir. Sen onun karşısına çarşafla gidersen baştan yanına yanaşmaz. Müzik haramdır diye başlarsan yanaşmaz. Dolayısıyla önce Allah’ın varlığı birliği, sevgi, aklın önemi, dürüstlük, iyi niyet, muhabbet, temizlik, her şeyin en doğrusu en mükemmeli oradan konuya girilir. Bunlar zaten dinin hükümleri olduğu için, bunlar evrensel değerler olarak önce anlatılır, evrensel değer gibi anlatılır, sonra dine oradan yaklaşırsın. Mesela temizliğin önemini anlatırsın, adam “evet” diyecektir. Dürüstlüğün önemi “evet” diyecektir. Din adına değil önce, sevginin önemini anlatacaksın, sonra bu anlattıklarının hepsinin din olduğunu ona söylediğinde zaten kabul ettiği için din anlatılmış olur. Akılcı bir yaklaşım gerekir. Ama şu an dışarıda çok fazla ham yobaz tabir dilen gelenekçi Ortodoks İslam’ın etkisi altında kalan fakat bunu da yaşamayan, kadınlara karşı öfkeli, erkek erkeğe yaşayan ve birçoğu da homoseksüel olan insanlar türedi. Bunlara bakıyoruz çok sevgisizler, nefret dolular. İşte İslam’ı anlatıyor ağzından lağım akıyor, sürekli küfür, sürekli lanet, sürekli pislik, sürekli kir. İnternette görüyorsunuz, böyle İslam anlatılmaz. İslam anlatılırken sevgi, barış, kardeşlik, dostluk. Çünkü İslam’ın amacı sevgi ve cennettir, Allah’ın rızasıdır. Sen cehennemi yaratıyorsun, ağzını bozuyorsun, suratın bir karış, üstün başın pis, hayatın pis, kadınlara karşı tavır almışsın. Kadınlara karşı tavır alıyor ama homoseksüelliği de bütün gücüyle destekliyor alttan alta. O sistem içerisinde İslam’ı anlatma diye bir konu olmaz. Sen orada deccaliyete hizmet etmiş oluyorsun, şeytana hizmet etmiş oluyorsun. İslam’ı anlatma sanatla, ilkayla, muhabbetle, dostlukla, sevecenlikle, arkadaşlıkla, temizlikle, iyi niyetle ve güzel olan her şeyledir. Bu şekilde olur.

Dinliyorum.

ASLI HANTAL: Makaleleriniz hakkında bilgi vermek istiyoruz. Malezya’nın en köklü İngilizce gazetelerinin başında gelen New Straits Times Gazetesi’nde “Birleşmiş Milletler’in barışı koruma misyonu yeniden etkin biçimde devreye sokulmalı” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, yalnızca barış gücü için değil Birleşmiş Milletler’in geneli için yıllardır dünyanın en büyük krizleri karşısında pasif ve etkisiz kalmasına neden olan engelleri giderecek geniş çaplı reformlar gerektiğini anlatıyorsunuz.

Diğer yazınız, Londra’dan yayın yapan en tanınmış liberal haber sitelerinden Huffington Post’un Arapça yayınında “Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınız en çok okunanlar listesinde. Yazınızda, bölgenin Türkiye-Rusya-İran ittifakına ihtiyacı olduğunu anlatıyorsunuz. Bu üç ülkenin Suriye’de barış, Katar’a karşı muhtemel yeni saldırıların oluşması gibi konularda somut adımlar atarak birlikteliklerinin sağlamlığını ispat ettiklerini vurguluyorsunuz.

Merkezi Londra’da bulunan Arapça günlük gazete Al-Kuds Al Arabi’de “Neden Afrika’yı yeni bir Avrupa yapmıyoruz?” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Afrika’nın kültür ve medeniyetin merkezi haline gelmesi için ihtiyacı olan her şeye sahip olduğunu, kıtanın potansiyeli, doğal kaynakları, kültürel geçmişi ve dünyanın yardım etme konusundaki istekliliği düşünüldüğünde Afrika’nın bunu başarmaması için hiçbir neden olmadığını anlatıyorsunuz.

Merkezi Londra’da bulunan Irak’ın günlük Arapça gazetesi Azzaman’ın hem basılı yayınında hem internet sitesinde “Radikal zincirlerden kurtulmak isteyen Afganlı kadınlara sosyal medya desteği” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, kadınların ancak onlara insani hak ve özgürlüklerini kendilerine teslim eden Kuran sayesinde esaret zincirlerinden kurtulabileceklerini anlatıyorsunuz. Sosyal medya üzerinden başlatılan etiket “Where is my name?” kampanyasının bu hayati konunun amacına ulaşmasına vesile olmasını temenni ediyorsunuz.

Katar’ın en büyük Arapça gazetelerinden Al-Rayah’da “Referandum Kürtlere ne getirecek?” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Kürtlerin Saddam dönemi başta olmak üzere çeşitli dönemlerde büyük acılar yaşamış bir halk olduğunu, bu acıları onarmanın ve hak ettikleri güzel günleri yaşayabilmeleri için tüm Müslüman ülkelerle ortak hareket ederek güçlü bir ittifakın parçası olmaları gerektiğini anlatıyorsunuz.

Amerika’dan yayın yapan haber portalı News Rescue’de “Richard Dawkins ve Darwinistlerin hayallerindeki ara geçiş formları” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, paleontoloji, histoloji, biyokimya ve diğer tüm bilim dallarının canlılığın tesadüfen oluşamayacak düzeyde kompleksliğini ortaya koyduğunu ve tüm fosil bulgularının yaratılışı ispat ettiğini anlatıyorsunuz.

Amerika merkezli Jefferson Corner sitesinde “Suriye’deki savaş sona ermek üzere mi?” başlıklı makaleniz yayınlandı.

ADNAN OKTAR: Gayet güzel. Allah etkisini artırsın.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Anayasa Mahkemesi, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Ergenekon davasıyla ilgili dosyasının ön incelemesi tamamlandı. İlker Başbuğ’un yüce divanda yargılanabilmesi için başbakanlıktan kovuşturma izni alınmasına karar verildi.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Hocalar televizyon programlarında neden farklı ruh hallerine giriyorlar?

ADNAN OKTAR: Bak yakışıklım ne kadar önemli konuya değinmiş. Normal konuşmaları bambaşka. “Ey aziz kardeşlerim, sen kızına demeyecek misin böyle?” falan diye. Kardeşim normal konuşsana. Bakkala kasaba gidiyorsun normal konuşuyorsun. Allah’tan dinden bahsediyorsun dümdüz konuş. İlla böyle uhrevi, filmlerde gördüğü gibi bir konuşma yapacak. Çok ayıp, insan utanır onu yaparken. Daha da olmazsa buhar falan veriyorlar böyle azot dumanı veriyorlar. Müzik kaval çalıyor, göğe bakarak ruh gibi. Din akıldır kardeşim münasebetsizliği bırak oyun oynama tiyatroda değilsin sen Allah’tan dinden bahsediyorsun. Garibanın tekisin Allah’ın zavallı bir kulusun havalara girmene gerek yok. Olan bilgiyi naklediyorsun. Belki cehenneme de gideceksin sen yani durumun belli değil. Niye kendini böyle yüce gösterirsin? Canım kardeşim doğru söylüyor yakışıklımız. Onların utanması gereken bir durum. Samimiyetsizliklerini vurgulayan bir hal.

Evet.

VTR: İnsanları nasıl mutlu edebiliriz bunu merak ediyorum?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, bir kere Allah inancı olmadan insanın mutlu olması mümkün değildir. Akılcı bir düşün, zavallı bir insan var sabah kalkıyor duş alıyor, yemek yiyor, işe gidiyor geliyor. Yine duş alıyor yemek yiyor işe gidip geliyor bomboş bir hayat. Sonunda da ölüp yok olacağına inanıyor, yani sonsuza kadar yok olacağına. Böyle bir varlığın mutlu olması mümkün değil, mahvolur böyle bir insan. Hayat ona cehenneme döner. Hayat ancak imanla, Allah korkusu, Allah sevgisiyle anlamlı olur. Allah tabii kendini rida perdesi altında gizlemiştir. Allah’ın o perdelerini mümin imanın nuruyla açacak, açtıkça Allah’ı görecek ve Allah’a yaklaşacak. Onun dışında mutlu olmak mümkün değil. Nasıl mutlu olsun, bin bir türlü hastalık var dertler var, başı ağrıyor, sırtı ağrıyor, uykusuzluk var, akşam oluyor uykusu geliyor, sabah oluyor acıkmış oluyor. İşe gitmesi gerekiyor kuyrukta bekliyor bilmem ne, bu alenen sürünme. Ama imanla hayatın her bölümü bir sevinç meselesi. Her çektiği zorluk Allah’a yaklaşmasına mühim bir vesile. Allah’a olan aşkına ve Allah’ın yarattıklarına olan sevgisine bir vesile. Ve muazzam bir sevgi gelişmesi oluyor o zaman ve muazzam bir derinlik oluyor. O yüzden en başta iman hakikatleriyle, Kuran mucizeleriyle yani imanı vurgulayan, imanı ispat eden, imanı açan, imanda kanaati pekiştiren, Allah’a imanda insanlardaki tereddütleri yok eden bilimsel, akılcı, mantıklı izahlarla insanların beyin kapasitesini açmak, düşünce ufkunu açmak, Allah’a olan kanaatlerini pekiştirmek güçlendirmek. Zayıfsa iyice güçlendirmek, yoksa yeniden imana gelmesini sağlamak en hayati konudur. Mutluluğu sağlayan ana neden budur. Bunun dışında insanların mutlu olması sunidir. “Bir eğlendik bir eğlendik” diyor, ne eğleneceksin? Yok olacağını düşünüyorsun nasıl eğleneceksin? Zıplamayla nasıl insan eğlensin? “Bilmem ne yedik” diyor, ondan sonra da onun eziyetini çekiyorsun. Öyle bir şey yok. Ancak coşkun Allah sevgisiyle, Allah’a derin imanla insan mutlu olabilir. Bir de Allah Kendine yaklaşmanın yolunu kapamamış. Ama tabii çok fazla perde vardır. Mümin aklını kullanarak o perdeleri tek tek aşacak aşacak aşacak, aştıkça Allah’ı daha net görmeye başlar. Aştıkça  daha net görmeye başlar. Ömrü boyunca o 70 bin perdeyi aşmaya çalışacak. Her aştığında Allah daha belirginleşir kafasında, gönlünde. Bir perde daha bir perde daha bir perde daha, aslında hakkul yakine kadar kapı açıktır imanda. Ama hiç olmazsa ilmel yakin, aynel yakin tabir edilen derinliğin alınması gerekiyor mutlaka.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hesap günü de Allah’ı görecek miyiz?

ADNAN OKTAR: Tabii, çok yakışıklı bir genç olarak göreceğiz. Ama bu görme sağlanırken özel bir boyuta gireceğiz yani başka bir boyuta sokulacağız kısa bir süre olarak, o boyutta Allah’ın tecellisini göreceğiz. Allah bizle konuşacak, bize hal-hatır soruyor, biz konuşuyoruz “Ya Rabbi seni çok seviyoruz” diyoruz Allah da “Ben de sizi çok seviyorum” diyor. Mesela “Ben de seni çok seviyorum” diyor. Şahıslarla da konuşur tek tek. “Ya Rabbi sana hamdolsun” diyorsun, Allah hamdını kabul ettiğini söylüyor. Böyle dost olduğunu Allah, sevdiğini hissettiriyor “Ben Allah’ım” diyor. Ama tecellidir tabii konuşan, konuştuğu insanın tecellisidir. Herkes Allah ile bağlantıda olacak ahirette.

Evet.

VTR: Kuran-ı Kerim’den Türkçe mealine çevrildiği zaman acaba bir anlam değişikliği kazanmış mıdır? Bunu nasıl anlayabiliriz?

ADNAN OKTAR: Maalesef yapıyorlar tabii göz göre göre adam pervasız. Başörtüsü diye bir kelime yok, “başörtülerinizi göğüslerinizin üstüne vurun diye ayet var ayet indi” diyor “Allah öyle dedi” diyor. Yok öyle bir şey, “var” diyor. En iyisi nasıl yapacağız? Bütün meallere bakmak lazım. Mesela kaç tane meal var? 30 meal varsa otuzuna da bakmak gerekiyor şüpheli gördüğünüz konularda, orada mutlaka onu bir yerde yakalayabilirsiniz. Mesela olmayan bir şey, mesela başörtüsü bakıyorsun başka meallerin bazılarında yok o kelime. Demek ki ilave etmiş. Çünkü adam var olan bir şeyi yok edemez. Ama en sağlamı kelime karşılıklarıyla mealler vardır kelime karşılıklarıyla. İnternette onların adresleri var. Ben onu kitap olarak da hazırladım ama daha cesaret edemiyorum basmaya, çünkü kelime hataları harf hataları olabilir diye çekiniyorum. Ama internetten bakabilirsiniz. Kelime karşılıklarıyla Kuran mealleri vardır. Oradan zaten çözersiniz. Mesela hımar-örtü sözlüğe bakarsın, şüpheli gördüğünüzde internete girip o kelimenin karşılığını görmek mümkün. O şekilde çözebilirsiniz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sosyal medyada herkes kendi fotoğrafını yayınlarken neden kimse sosyal bir konuyu paylaşmıyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, tabii haklısın bu önemli. Mesela önemli, faydalı milli meseleleri her türlü güzel konuyu gündem yapmaları lazım. Hayati bir konu olarak değerlendirmeleri lazım. Ama insanların birçoğu sathi düşünür çok yüzeysel düşünürler. Egoist ve bencil bakarlar sadece kendi çıkarları açısından düşünürler. Beyni ilkel şeylere çalışır sadece yemesi, içmesi, hayatı. Dini de çok ilkel değerlendirir, Allah’ı da çok ilkel değerlendirir. Bir makinenin, bir bilgisayarın değerlendirmesi gibi çok yüzeyseldir. Böyle insanları her yerde görürüz, dünyanın tarafında vardır, tarihin her döneminde de olmuşlardır. İmanla, Kuran’la, akılla insanlar eğitilirse gittikçe aklı derinleşir, daha Allah ile bağlantılı olur ve hayatın bütün güzelliklerini iyi kavrayan derin düşünen klas insanlar yetişir. Aklı zayıf insanların çok olması hiç önemli değil. Çünkü Allah bu insanların hepsini bir anda yok ediyor. Cehenneme gönderip cehennemde yok olmuş oluyorlar, hepsi ölü olarak dolduruyor. Ve “cehennemi çaka çaka dolduracağım” diyor Allah “bu söz Ben’den bir kere çıktı” diyor. “Ben bunu yaptım zaten” diyor. O yüzden fazla önem vermeye gerek yok. İyiler iyilik yapmaya devam etsinler, güzel insanlar güzellik yapmaya devam etsinler, ısrarlı kararlı devam. 

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde Ulupınar Hudut Karakolu’ndan Suriye tarafına doğru bir dakika süreyle ateş açıldı. Batı illerinden sevk edilen Türk Silahları Kuvvetleri unsurlarının konuşlandığı Ulupınar Karakolu’ndan çoklu roketatarla yapılan ateş bölgede kısa süreli heyecan yarattı. Daha sonra herhangi bir hareket gözlenmedi bölgede.

ADNAN OKTAR: Yani Katyuşa roketleriyle. Evet, ordumuz özenli, çok aklı başında bir ordu, şefkatli bir ordu nerede ne yapacağını bilir. Özenli davranıyorlar, titiz davranıyorlar. Ordumuza güveniyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şimdi biz rüyadayken, rüyada olduğumuzu asla bilemiyoruz. Ya ölmemiz gerekiyor ya da bir şekilde bizi birisinin uyandırması gerekiyor. Şu anda yaşadığımız dünyanın bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu nasıl ayırt ederiz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım güzel yüzlüm, çok güzel tefekkür etmişsin güzel düşünmüşsün. Rüyadayız, aslında rüyadayken insan rüyada olduğunu anladığında biraz şöyle çırpınırsa uyanır öyle diyelim, uyanabiliyor. Mesela rüyada olduğunu bilip de uyanamayan kişiler oluyor. Bekliyor, “rüyadayım” diyor “ne yapsak acaba uyanmak için?” diyor bayağı bekliyor yani. Yapacak bir şey yok uyanamıyor. Ama şöyle esaslı bir çırpınırsa uyanırsın, esaslı bir kararlılıkla nitekim de uyanıyorlar. Şimdi burada çırpınmayla uyanamazsın, kendini tokatlasan da uyanamazsın. Bu rüyayı görmeye devam edeceğiz. Ta ki Allah’ın takdiri gelinceye kadar, hakkul yakin hakkul yakin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Cimrilik ve cömertliği ayırt eden nedir?

ADNAN OKTAR: Aman Allah’ım ikiniz de çok güzelsiniz. Allah güzelliğinizi artırsın nur gibisiniz. Neşeniz güzel, candanlığınız güzel yüzünüzden nur akıyor. Allah sizi hidayetiyle sarsın, size ömür boyu mutluluk versin. Cennette inşaAllah dostum arkadaşım olursunuz, sizi çok sevdim ben. Cimrilik ve cömertlik, Allah onu bize içgüdü olarak vermiştir. Kalbimizde bir bilgi olarak vardır bu. Harcarken hemen hissettirir Allah, nasıl harcama yapmamız gerektiğini kalbimize Allah ilham eder. O ilhama göre hareket edeceğiz. İnsan başıboş yaratılmış bir varlık değil. Ayette de buna işaret edilmiştir, biz başıboş değiliz. Bize Allah tarafından sürekli bilgi verilir, ne yapmamız gerektiği bize gösterilir. Dolayısıyla bol bol Allah yolunda harcayacağız. Para tutmaya gerek yok. Malı tutmaya gerek yok. Bol harcanırsa bol bereket gelir, Allah oluk oluk akıtır.

Evet.

VTR: Selam Adnan Hocam. Neden çocuklara dünyada bu kadar şiddet uygulanıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, ağabeyinin güzel yüzlüsü, ağabeyinin canı kuzu yüzlüm benim. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin. Sana kim eziyet ediyorsa Allah ellerini kırsın. Çocuklara kim eziyet ediyorsa Allah ellerini kırsın. Allah hidayet versin. Allah hidayet vermezse ellerini kurutsun Allah. Çocuk kutsaldır, çocuk nimettir, çocuk Allah’ın masum tecellisidir melek hükmündedir. Çocuğa daima sevgi, şefkat, merhamet ve saygı, koruyup-kollama bunun dışında olmaz.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Hürriyet yazarlarından Yalçın Bayer köşesinde “Din hocalarına” başlıklı bir mesaj yayınladı. Mesaj şu şekilde: “Kuran’ın kesin doğru yorumuna ulaşma gayretinde olunduğu sürece kısır döngüden hiçbir zaman çıkılamayacak gibi görünüyor. Çözüme ulaşmada öncelik eski din alimlerinin yaptığı gibi bütün hocalara ‘bu benim inandığım din yorumudur, en doğrusunu Allah bilir’ diyebilme bilincini oluşturmaya başlanabilir mi?”

ADNAN OKTAR: Zaten öyledir, ikinci bir yolu olmaz. Başka bir Kuran’ı anlatma yöntemi olmaz. Varsa da yanlış yapar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Umursamazlık ruh halini bozar mı?

ADNAN OKTAR: Ruh hali bozuk olduğu için insan umursamaz olur. Umursamazlıktan ruh halinin bozulması değil de adam zaten bozuktur ve apati meydana gelir lakayttır hiçbir şey onu ilgilendirmez, hayat ilgilendirmez, din ilgilendirmez. Sevgi, şefkat, merhamet, temizlik hiçbir şey ilgilendirmez. Leş gibi perişan hayvan gibi yaşar, içgüdüleriyle hareket eder. Dolayısıyla Allah’tan uzak olmak, dinden uzak olmak bu felaketi getirir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevgi ibadet midir?

ADNAN OKTAR: Sevgi tabii en yüce ibadetlerdendir, en yüksek ibadet. En yüksek ibadet sevgi. Yani mümin kuldan ilk sorulacağı sevgisidir. Allah’a sevgisi, Allah için müminleri sevmesi en hayati yönüdür müminin. Hayatını sevebilir, Allah sevgidir, insan sevgiden yaratılır. Her yeri Allah’ın sevgisi kaplamıştır.

Evet.

VTR: Adnan Hocam, öncelikle iyi akşamlar. Şu soruyu çok merak ediyorum. Etrafımızdaki insanlar neden her söylediğinize maşaAllah deyip sizi tasdik ediyor, bunu öğrenebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, o refleks oldu, zikir oldu biraz da. Ama inşaAllah denmesine gerek yok tabii konuşurken, ben bir şey söylüyorum “inşaAllah” diyorlar. Biraz alışkanlık başka bir şey değil. Ama zikir olarak beğeniriz, zikir olarak güzel. Elhamdülillah da denebilir, Allah’a şükür de denebilir, suphanAllah denebilir illa inşaAllah denecek diye bir şey yok. Ama inşaAllah zikrinin bol kullanılması ahir zamanın bir özelliğidir. İnşaAllah’ı maşaAllah’ı çok kullananlar, çok zikredenler dünya hakimi olacaklar. Bunda bir işaret var. Çünkü Kehf Suresi’ndedir bu, sırlıdır. Ebcedi de tam ahir zamanı ve Mehdi devrini veriyor. İnşaAllah’ın da maşaAllah’ın da ebcedi Mehdi devrini veriyor. Manidardır. MaşaAllah Hz. Mehdi (as)’ın M’siyle başlar, inşaAllah Hz. İsa (as)’ın İ’siyle başlar, çok sırlıdır inşaAllah maşaAllah. Kalbe sürur ferahlık verir bereket gelir, inşaAllah maşaAllah’ın çok kullanıldığı yerlere bereket huzur gelir. Ecinat kaçar, şeytanı rahatsız eder, münafıkları bunaltır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Biraz önce kaldırımda elektrikli motosiklet çarptı bana. Polisler ilgilendiler. Buna yasak getiremez miyiz? Kaldırımda elektrikli bisikletlerin kullanılmaması adına veya ehliyet olmadan nasıl kullanıyorlar? Buna çözüm istiyorum.

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm, tabii yerden göğe kadar haklısın. Hanım arkadaşın ve sen de çok şık ve güzelsiniz. Allah güzelliğinizi artırsın, Allah size de cennet nasip etsin. Bu tabii bir rezalet, böyle bir şey olduysa çok korkunç. Allah şifa versin, inşaAllah bir rahatsızlığın olmaz. Bunu da ilk defa duyuyorum elektrikli bisiklet. Nasıl oluyor o? Gördünüz mü siz böyle bir şey?

GÖKALP BARLAN: Bisiklet gibi yine ama elektrikli olduğu için az güç harcayarak hızlı gidebiliyor.

ADNAN OKTAR: Ama riskine karşı tabii çok tedbir alınması lazım.

MaşaAllah, ebcedi 1989 yılını veriyor. Ayrıca şeddeli bakıldığında 2018 tarihini veriyor maşaAllah. MaşaAllah’ın ebcedi öyle. İnşaAllah da şeddesiz 1998 yılını veriyor, şeddeli de 2028 tarihini veriyor. Bayağı sırlı olduğu açık görülüyor. Peygamberimiz (sav) diyor ki “Bir kişinin bütün sözlerinde inşaAllah demesi onun imanının kemalindendir” diyor. Farz değildir ama Peygamberimiz (sav)’in de böyle bir sözü var. Mesela “inşaAllah şöyle yapacağım, inşaAllah böyle yapacağım “imanının kamil noktaya gelmesindendir” diyor yani “Yüksek bir imana kavuşma alametidir” diyor Resulullah (sav). Camius Sağir’de geçiyor, 2486, bir kişinin bütün sözlerinde inşaAllah demesi.

Hz. İsa Mesih (as) da “Şunu yapacağız bunu yapacağız demeyin” diyor “Allah dilerse yaşayacağız, şunu şunu yapacağız demelisiniz” diyor. Bak “dinleyin şimdi” diyor “bugün ya da yarın falan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacağız ve para kazanacağız diyen sizler yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Bunun yerine Rab dilerse yaşayacağız, şunu şunu yapacağız demelisiniz” diyor. (Yakup, 4. Bölüm 13/15)

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Amerikan Kongresi’nin Cumhuriyetçi Senatörü Trent Franks dün bir açıklama yaptı. “Özgür ve bağımsız Kürdistan’a karşı İran, Türkiye, Suriye ve Bağdat’taki zayıf hükümeti içine alan ve adına dörtlü çete denilen kötücül bir ittifak oluşmuş durumda. Dünyanın geri kalanı da asil Kürt halkının abluka, ambargo ve muhtemel askeri işgallerle karşı karşıya kalmasına göz mü yumuyor? Biz birleşik devletler özgür dünyaya öncülük ederek kendi kaderlerini tayin etmelerine yönelik tehditlerle kuşatılmış meşru ulusları savunmak zorundayız.”

ADNAN OKTAR: O zaman Amerika’da da bölünmeler var, İtalyanların yaşadığı bölümler var, diğer kavimlerin yaşadığı bölümler var, onlar da o zaman ayrılmak istediklerinde müsaade edecek misiniz? 30 milyon İtalyan var Amerika’da, belirli bölgede yaşıyorlar, o zaman bağımsızlık ilan etsinler kabul ediyor musunuz? Meydan muharebesi verirsiniz asla kabul etmezsiniz. Çok samimiyetsiz bir izah. Olur mu öyle ülkeleri paramparça etmek? Ondan sonra bölüp-parçalayıp kolayca yutacak hale getiriyorsunuz. Ondan sonra da mahvediyorsunuz. Ediyorsunuz derken İngiliz derin devletine söylüyorum onlara söylemiyorum. Böyle oyun olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar. Ben ülkemi çok seviyorum ve herkesin kardeş olmasını istiyorum.

ADNAN OKTAR: Sen nasıl tatlısın, nasıl şekersin, nasıl balsın ve nasıl nurlusun. Ve küçük bir kuzuya benziyorsun sen. Allah senin ömrünü uzun etsin. Saf şekerden oluştuğun anlaşılıyor. Sen ne güzel huylusun böyle, Allah seni melek gibi yaratmış. Ne güzel tam Kuran Müslümanısın tebrik ediyorum ben seni, seninle gurur duyuyoruz biz. Sen cennet kuzususun sen. Allah ömrünü uzun etsin, Allah sana hidayet versin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yakın gelecekte tüm hayvanların konuşma dilini tespit edecek miyiz?

ADNAN OKTAR: Olabilir tabii. Çünkü Süleyman Kıssası’nda bu konuya işaret edilmiştir. Hz. Mehdi (as) devrinde hayvanların konuşma dilinin çözüleceği anlaşılıyor Kuran ayetlerinden. Yani oradaki mesajlar amaç nedir hayvanların oradaki çıkarttıkları seslerde, bunların hissedileceği anlaşılacağı anlaşılıyor.

Evet, göster. “İngiliz Derin Devletinin İçyüzü” 2’inci cilt. Tuğla gibi tuğla, tabii ve bütün rezilliklerini anlatıyoruz İngiliz derin devletinin. Hepsi baştan sona belge.

GÖKALP BARLAN: Tüm Türkiye’nin ve İslam dünyasının uyanmasına vesile oldunuz bu kitaplarla Hocam, inşaAllah. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet. Mükemmel bir eser. 5 ciltte tamamlanacak.

Evet, başlayalım.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, yeni bir sitenizi tanıtmak istiyorum. “adnanoktardiyorki.org” Bu sitede kardeşlerimiz sizin sohbetlerinizde değindiğiniz yüzlerce konudaki binlerce hikmetli sözünüzü bulabilirler. Sitenin arama yerine istedikleri konuyu yazdıklarında tüm sözlerinize ulaşacaklar. Ayrıca canlı yayın sırasında yayınınızla eş zamanlı olarak sizin anlatımlarınızı yine bu siteden takip edebilirler. Sitemiz, “adnanoktardiyorki.org”

ADNAN OKTAR: “adnanoktardiyorki.org” Şahane. Bu yakışıklının konuşmaları mı?

GÜLEN BATURALP: Evet, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Binlerce. Nasıl?

GÜLEN BATURALP: Etkili konuşmaları, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Etkili. Evet, samimi konuşma olursa etkili olur. Allah tesirini meydana getirir.

VTR: Öfkemizi engelleyemediğimiz zaman ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm ne yapacaksın? Hemen oradan ayrıl. Yani o odadaysan başka odaya geç. Banyoya git, elini yüzünü yıka. Ensene su sür. Allah’ı anarsın. Hemen Kuran aç, oku. O konuya hiç girme. İlgili kişiden uzak dur. Hatta mümkünse dışarıya çık. Sokağa çık. Hemen yatışırsın. Yani olay yerinden uzaklaş ve düşünme. Yani oradaki olayı düşünme, aklına getirme. Yani kafanda tasarlama yeniden. Yani kritiğini yapma. Kritiğini yaparsan çok sinirlenirsin. Sakın ha. Kritiğini yapma, yatıştır kendini. Dışarı çık, şarkı söyle hatta içinden. Neşeli ol. Gider o, sonra daha makul daha akılcı düşünürsün.

Evet, dinliyorum.

VTR: Altın Çağ’da geleneksel Müslüman, Yahudi ve Hristiyanların durumu ne olacak?

ADNAN OKTAR: Aman Allah’ım bu güzellik ne bu böyle? Onların inancına müdahale olmayacağı için, inançlarını daha rahat yaşayacakları için onların çok hoşuna gidecek bir ortam olmuş oluyor. Çünkü “inancını değiştir” demiyorsun. İnancına güvence veriyorsun. Mesela Ortodoks Musevi ise rahatça yaşıyor inancını. Ama tam anlamıyla rahat. Mesela gelenekçi Müslüman ise tam anlamıyla rahat yaşıyor. Herkes özgür olmuş oluyor ama merhametli, şefkatli, adil, makul bir ortam var. Ama yobaz dehşeti bitmiş oluyor tabii. Gelenekçi İslam’ın meydana getireceği şiddet ortamı olmuyor. Yani bir kısmının diyelim. Bazılarının yapacağı şiddet ortamı olmamış oluyor. Yapamıyorlar çünkü sevgi hakim olduğu için olmuyor.

Evet.

VTR: Merhabalar, ben Amasya’dan Gülşah. Makyaj yapıyoruz, üstümüze başımıza bir şeyler giyiyoruz. Kötü gözle bakıyorlar. Bu ne zaman son bulacak?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o adamlar böyle kadınlarla bağlantı kuramayan, görgüsüz, cahil, küt insanlar. Kadına bakış açıları da çok iğrenç, çirkin. Yani böyle bir hayvanın ormanda gezmesi ve orada bir mesela ne bileyim ceylanı avlaması gibi görüyorlar. Yani hani onu kan revan içinde bırakarak onu yok etmek gibi görüyorlar. Tuzağa düşürme mantığıyla yaklaştıkları için. Onu da elde edemeyince bu sefer nefret meydana geliyor, öfkeleniyorlar. Yani makyajına öfkeleniyor, dekoltesine öfkeleniyor. Normalde beğeniyor, güzel buluyor. Ama ele geçiremediği için öfkelendiği için bu sefer nefret kusmaya başlıyor. Ama bu kütlük, bu sevgisizlik Darwinist ve gelenekçi İslam anlayışından kaynaklandığı için bizim anlattığımız stilde anlatımla ve eğitim politikasıyla kökünden kazındığını görüyoruz. Şu an sizin çoğunluk olduğunuz görünüyor. Bak kapalı hanımlar da sizden yanalar. Açık hanımlar da sizden yana. Aklı başında aydın herkes sizden yana. Ama tabii bazı aydınlar sizden yana değilmiş gibi görünüyor. O, bu başarıyı kıskandıklarından oluyor.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, Londra'daki temasları sırasında yabancı basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Salihi, İran Devrim Muhafızları'nın (DMO) Amerika tarafından terör listesine alınmasının, ülkesine karşı savaş ilanı anlamına geleceğini söyledi.

ADNAN OKTAR: Yeni mi terör listesine almış Amerika?

ASLI HANTAL: Öğrenelim.

ADNAN OKTAR: İngiliz derin devleti o kararı almıştır. Amerika’ya uygulatıyordur. Gariban Amerikalıları savaşın içine, kanın içerisine soktu. Afganistan’da, Irak’ta. Hem Müslümanları şehit etti hem Amerikalı askerlerin katledilmesine sebep oldu İngiliz derin devleti. Fakat bunu Amerika fark edemiyor. Arap ülkeleri de fark edemiyor. Adamlar perde arkasında olduğu için sezemiyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanları anlarsak Kuran’ın hikmetini daha iyi anlayabilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Tabii, aferin. Hangi ayetin neden indiğini, nelerin insanlarda zaaf olduğunu, nelerin onların ihtiyacı olduğunu Kuran’ı incelediğinde mümin o zaman daha iyi anlar. Daha güzel kavrar. Hayata uygulanışını daha güzel görür.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Sevimli bir videomuz var.

ADNAN OKTAR: Hayret bu kadar tatlı olması. Bayağı huzurlu normalde yerinde durmaz o. Alıştırmış onu demek ki öyle seve seve. Bir de cins olarak da çok güzel cinsler. Çok renkli görünüşleri.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kendinize ait özel bir uçağınız var mı?

ADNAN OKTAR: Kendime ait özel bir uçağım var mı? Yok. Ama gerekir diyorsun herhalde. İyi fikir. Güzel fikir, değerlendireceğim. İnşaAllah.

VTR: Olaylara güzel bakmak için ne yapmamız gerekir?

ADNAN OKTAR: Allah’a aşık olmanın dışında hayat cehennemdir. Allah’a aşıkken hayat cennettir. Allah ile bağlantısız hayata güzel bakmanın imkanı yoktur. Her şey rahatsız eder insanı her şey. Sokağa çıkmak, işe gitmek, okula gitmek, yemek yemek her şeyi bela olarak görür kişi. Her şey ona sıkıntı verir. Birisiyle, arkadaşıyla karşılaşmak, evde oturmak her şey bela olarak gelir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ashab-ı Kehf yedi uyuyanları ahir zamanda uyandıklarında tanıyabilecek miyiz?

ADNAN OKTAR: Şöyle olabilir, şüphelenebiliriz. Çünkü biz desek ki işte zamanı hatırlamıyoruz, geçmişimizi hatırlamıyoruz İsa Mesih’de de öyle olacaktır. ‘Kendimizi böyle bir zamanda bulduk, dilinizi de bilmiyoruz ama dilinizi de sonradan öğrendik anlamıyoruz yani ya bayıldık biz ayıldık, ya uykudaydık uyandık’ gibi diyebilirler. En açık bu şekilde olabilir. Ama Ashab-ı Kehf Hızır (as) ekibinde olursa o zaman görüşmeniz mümkün olmaz. Yani Hızır (as) için ideal bir ekip. O zaman Hızır (as)’ın kavline bağlı olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Hocam, öncelikle videolarda izlediğimiz kadarıyla sizin dediğinizle kedicikler sadece MaşaAllah Hocam ve inşaAllah Hocam diyorlar, bunun sebebi nedir? Ve neden kadın değil de kedicikler?

ADNAN OKTAR: Sen bir kere çok çok yakışıklı bir delikanlısın ve bayağı güzelsin. Allah güzelliğini artırsın. Harikulade güzelsin. Çok çok güzel insansın ve çok temiz yüzün. Allah seni nuruyla sarsın, cennet nasip etsin sana. Çok yakışıklı güzelsin. İnşaAllah maşaAllah’ı çok söyleyenler ahir zamanda dünyaya hakim olacaklar. İnşaAllah ve maşaAllah bir kod sistemidir aynı zamanda. İnşaAllah maşaAllah’ı diyen insanlar dinçleşir, gençleşir, aklı açılır. Eğer illa sır istiyorsan inşaAllah maşaAllah’ı duyan oraya doğru yaklaşır. Arılar kovan sesi duydu mu oraya doğru giderler. İlgililer de inşaAllah’ı maşaAllah’ı çok yerde duydu mu oraya doğru yönelirler. Sana bir sır. Kehf Suresi’nde geçer ikisi de hem inşaAllah hem maşaAllah. Harf sıralamasıyla, haliyle, anlatımıyla sır doludur. Ve her ikisinde de ebcedinde İslam’ın hakimiyet yılları veriliyor. Şimdi harfleri karıştırarak baktığımızda daha da karmaşık şifreler elde ettiğimizi görüyoruz. O yüzden inşaAllah maşaAllah’da hayır var. Peygamberimiz (sav) de ‘çok söyleyin’ diyor. Yakışıklımı ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba Hocam, öncelikle videolarda izlediğimiz kadarıyla sizin dediğinizle kedicikler sadece MaşaAllah Hocam ve inşaAllah Hocam diyorlar, bunun sebebi nedir? Ve neden kadın değil de kedicikler?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şimdi burada ‘kadınlar, nasılsınız ey kadınlar’ tamam onlar zaten kadın ama kedicik çok güzel bir sevgi sözü. Mesela ceylanım dersin, bir tanem dersin, canım dersin, kuzum dersin, güvercinim dersin. Ama kedicik bunların içinde en mükemmeli denebilir. Çünkü kedicik demek sevgiye çok açık, sevgiye susamış ama sevgiyi de coşkuyla bulmuş güzel kadın anlamına gelir. Onu vurguluyor kedicik. Yani kedinin güzelliği, tatlılığı, sevecenliği, temizliği bilinir. Sadakati bilinir. Güzel bir iltifat şekli. Güvercinim, balım nasıl deniyorsa onun gibi güzel bir iltifat şekli.

Evet.

VTR: Dua edersek normal hayatta cenneti görebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o zaman yaşamak sana çok zor gelir. Cenneti Allah esirgesin sana gösterirse kendini çok güzel bulmazsın. Kainatı da o kadar güzel bulmazsın. Peygamberimiz (sav)’e Allah “cennete bakma” dedi. Cennet; perde yavaş yavaş çekildi ama istese bakabilirdi. Yavaş yavaş perde çekilirken Allah “bakma” dedi. İstese bakardı ama baksa helak olurdu. Bak “göz aşmadı ve şaşmadı” diyor Allah. Bakma deyince bakmadı. Ama Allah esirgesin boş bulunup baksa helak olurdu. Cennete bakılmaz dünya gözüyle bakılmaz. Çok şiddetli bir zorluk meydana gelir insana. Ama cehennem rüyada görülebilir Allah’ın dilemesiyle. Çünkü nimete sebep olacağı için, daha Allah korkusuna sebep olacağı için. Aslında insanlar cehennemin bir kısmını belirli bölümlerini görüyorlar farkına varmıyorlar. Cehennemin belirli bölümleri insanlara gösteriliyor Allahualem. Ama farkına varmıyorlar. Cehennem diye tanıtılmadığı için farkına varmıyorlar. Ama en şedit tabakaları gösterilmiyor olabilir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar Adnan Hocam. Sürekli yanınızda bayanlar oluyor, acaba neden bunu sormak istiyorum sadece?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım kadınlar o kadar büyük bir nimet ki o kadar haz alıyorum ki anlatamam. Dünyada bunun üstüne bir zevk yok. Kadını görmek, kadını takdir etmek, kadın yüzüne bakmak, onun endamını görmek nefis bir şey. Tahayyül edilecek gibi değil. Üstüne yok. İmandan sonra en büyük nimettir. Benim aklım açılıyor, içim açılıyor, kalbim ferahlıyor. Kadınsız bir dünyayı düşünemiyorum, hayal edemiyorum Allah vermesin. Mesela kardeşlerle konuşuyoruz zor tahammül ediyorum hemen hemen hanımlar. Kadınlar dünyanın en mübarek, en kutsal, en güzel varlıklarıdır. Hangisine bakacağıma, hangisine sevgimi ifade edeceğime insan böyle çaresizlik içinde kalıyor. Karar veremiyor. Gün yetmiyor. Dakikalar yetmiyor, saatler yetmiyor çok büyük nimettir kadın. Ama bazı ahmaklar, bazı alçaklar kadını facia olarak görür. Cehennem ehli olarak görür, kötü görür, insan olarak görmez. Faciadır. Bu, şeytanın telkiniyle oluşmuş, deccalın telkiniyle oluşmuş, müşriklerin telkiniyle oluşmuş bir şirk faciasıdır, bir müşrik faciasıdır. Allah bu faciadan müminleri kurtarsın. Dünyanın başına büyük bir bela geldi, çok yüz yıllardan beri devam ediyor. Bu facia da kadının kıymetini bilememe faciasıdır. Gelenekçi kadınları bile inandırmışlar. Kendilerinin kötülüklerini, yanlışlıklarını, yarım insan olduklarını hatta cehennem ehli olduklarını onlara inandırmışlar. Bu çok korkunç.

Şimdi yeni bir tablo yaptım. Adı Dördüncü Boyut. Yıldızların bulutların içinde kaybolmuş bir yapı. Uçsuz bucaksız bir boyut.

GÜLEN BATURALP: Aşkı Aramak, Bekleyiş, Birinci, Bulutlardan Gelen Kadın, Çiçekler İçindeki Kadın, Denizde Dostluk, Derin Sevgi, Gizli Sevgili, Güneşlenen Kadın, Güvercin, Masum Sevgili, Özgürlük, Sahildeki Kadın, Sudan Çıkan Güzel, Suya Sevgi, Tanışma.

ADNAN OKTAR: Şahane.

Şimdi kısa bir ara verelim.

ASLI HANTAL: Yayınımıza kısa videolarla devam ediyoruz.