Sohbetler (7 Ağustos 2017; 23:00)


BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.

Konuşalım bir şeyler. Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra parti içine alacakları insanları çok daha dikkatli seçeceklerine dair şunları söyledi: “Çok dikkatli olacağız. Bunun için ilk etapta teşkilatlarda başlatacağımız değişimi sıkı tutmak zorundayız. AK Parti Teşkilatlarında görev alacak kişilerin, şu bakanın, bu milletvekilinin filanca grubun falanca yapının adamı değil davanın ve milletin adamı olması şart. Davası olmayan ve halkın tamamını kucaklamayan hiç kimse AK Parti’ye yöneticilik yapamaz. 10-15-25 yıl öncesinin siyaset baronlarının tarzıyla AK Parti’de etkinlik kurmaya kalkan herkes karşısında bu kardeşinizi bulur. Bencillik batağında çırpınan defolu kişilerle böyle bir mücadeleyi yürütemeyiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Helal olsun Tayyip Hocam’a çok güzel konuşmuş. Tam oturmuş laf. Her züppe, potansiyel İngiliz derin devleti ajanıdır. Her züppe, potansiyel FETÖ’cüdür. Her züppe, potansiyel vatan hainidir. İlla bir satılmışlık illaki bir ahlaksızlık yapar, nerede pislik varsa gider onu bulur ekseriyet itibariyle, çok dikkat etmek lazım. Onun için AK Parti’ye böyle züppe, halka tepeden bakan çakalları hiçbir şekilde yaklaştırmasınlar, hiçbir devlet kurumuna da yaklaştırmasınlar. İşi-gücü hava atmak, züppelik yapmak, halka tepeden bakmak, enaniyet gurur kibir yapmak, yalakalık yapmak, yancılık yapmak; böyle adamlara karşı çok dikkatli olmak lazım. Böyle tipleri de insanlar bazen kompleksli tipler fark edemiyor onlarda bir şey var zannediyorlar. Halbuki bomboş adamlar. Mesela Avrupa’dan gelmesi onlara yetiyor. Halbuki züppe, bomboş adam, ahlaksız, işsiz güçsüz, yancı, dolandırıcı oradan buradan otlanarak geçinen otlangaç tipler. Farkına varmıyorlar bayağı ünlü. Televizyona oraya buraya çıkmış olabilir adamlar, yancılık yaparak yapıyor. Gidiyor birisiyle cinsel ilişkiye giriyor oradan bir imkan sağlıyor, gidiyor birisinin evinde hırsızlık yapıyor oradan para kazanıyor kendisine üst baş alıyor, gidiyor bir başka yerde kendini satıyor bilmem ne yapıyor. Ve sonunda kendini tanıtıyor bu bir şekilde ona buna sırnaşarak falan. Dolayısıyla böyle züppe, ahlaksız tipleri hiçbir bakan, hiçbir milletvekili, hiçbir siyasi yanına almasın otuz kere söylüyoruz. Sonra bunların ahlaksızlığı ortaya çıkar kendilerini de mahcup ederler. “Tanınıyor ünlü.” Bırak, sen o hale gelinceye kadar onun nerelerden geçtiğini biliyor musun?

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İsrail bir video paylaştı Adnan Bey. Bir resim vardı. Burası Londra Heathrow Havalimanı. İsrail Dışişleri bu videoyu “Bakın biz birlik içinde yaşıyoruz Allah birdir” mesajıyla paylaşmış.

ADNAN OKTAR: Güzel.

BÜLENT SEZGİN: Bir de video vardı.

ADNAN OKTAR: Göster. Gayet güzel. Musevileri sevmemeleri şeytanın etkisiyle oluyor. Halbuki mazlum, temiz, dürüst, muttaki insanlar, Allah’tan korkan insanlar. 4000 yıldan beri sadakat gösteriyorlar Hz. Musa (as)’a, Hz. İbrahim (as)’a aşkla şevkle bağlılar. Sen takdir edeceğine iblisin atına biniyorsun onlara düşman oluyorsun. Kardeşim, zalime karşı ol, katile karşı ol ama mazlumdan ne istiyorsun? Ne büyük ahlaksızlık. Adam orada süper markette satış yapıyor, halka yardımcı olmaya çalışıyor. Sen kahpece kalleşçe ve alçakça gidip onu sırtından bıçaklıyorsun ve adilik yapıyorsun. Savunmasız bir insana, sana güvenen bir insana adilik yapıyorsun. Olmaz, çok büyük günah, çok büyük ahlaksızlık.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Abdülkadir Selvi bugün şöyle bir yazı yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ’yle mücadele konusunda AK Parti’ye yeni bir talimatı daha oldu. Erdoğan, FETÖ’nün dış ilişkilerinin araştırılması ve dış bağlantılarının ortaya çıkarılması için bir raporun hazırlanmasını istedi. Yeni talimatın iki ayağı olduğu söyleniyor. Birincisi, Fethullah Gülen’in dış ilişkilerinin araştırılması. İkincisi, TSK, MİT, jandarma ve emniyetten sorumlu mahrem imamların dış bağlantılarının ortaya çıkarılması. Burada kimin hangi ülkeye gidip hangi kuruluşlarla işbirliği yapmış olmasından ziyade, bu ülkelerle kuruluş ve istihbarat servisleriyle olan ideolojik işbirliği ortaya konulacak.”

ADNAN OKTAR: İşte olay bu, olay bu, aylardan beri anlattığımız bu. İşaret, yol belli. Bütün yollar İngiliz derin devletine çıkar. Gecikmiş olmakla beraber cesur, akılcı, doğru bir karar tebrik ediyoruz Tayyip Hoca’yı. Çok çok doğru ve acil. Ne gerekiyorsa üstümüze düşen görevi yerine getirelim. MİT, Dışişleri Bakanlığı acil bu konuda istihbarat çalışması yaparak, mevcut hazır istihbaratı da kullanarak geniş bir kadroyla, geniş bir ekiple süratle bu konuyu bitirsin.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Teşkilatı’na seslenirken tevazuuyla yüzde 50’den çok daha fazla oy alarak iktidara geleceklerini söyledi. “Ben belediye başkanıyım deyip yanında havasından geçilmiyorsa yandık. Ben bakanım deyip yanında havasından geçilmiyorsa yandık. Ya mütevazi ol mütevazi. Tevazu ehli olun, tevazu ehli olarak halkla kucaklaşacağız. Nerede bir fakir-fukara, garip-gureba var onlara ulaşıp onların sorununu kendi sorunumuz bilip çözmeye çalışacağız. Bunu başardığımız anda yüzde 50 değil bunun çok daha ötesinde oy alarak iktidar oluruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor. Çok hayati noktalardan yaklaşıyor Tayyip Hoca, Allah razı olsun. Güzel.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan Sarp Gümrük Kapısı’nda incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından karayoluyla gümrük kapısından ayrılan Erdoğan, Kemalpaşa Beldesi’nde kendisini bekleyen vatandaşlarla aracından inerek sohbet etti. Vatandaşlardan büyük sevgi gören Cumhurbaşkanımız’ın bir de yaşlı bir annemize sevgi gösterirken fotoğrafları var.

ADNAN OKTAR: Şu güzelliği bak şu, işte bu kadar. Konu bu. Bu mazlum insana daha hala düşman olan varsa yazıklar olsun. Çok güzel maşaAllah. Bir daha göster.

BÜLENT SEZGİN: Gümrük kapısında incelemelerde bulunurken aracından iniyor ve halkla buluşuyor.

ADNAN OKTAR: Yazık-günah, ayıp yani bu kadar merhametsiz, sevgisiz, şefkatsiz, akılsız insanların olmasına ben hayret ediyorum, hayret ediyorum yani. Ananı mı kesti babanı mı doğradı ne yaptı? Kapısına dayandınız şehit etmeye kalktınız, kendini hukukla korumaya kalktı. Gittiniz başbakanlık binasını bastınız içeri girdiniz aradınız onu hukukla kendini korumaya kalktı. Tatil köyünü gittiniz bastınız delik-deşik ettiniz oradaki insanları şehit ettiniz. Evleri ortalığı delik-deşik ettiler insanları şehit ettiler. Hukuki hakkını aradı, gayet de sakin. Ama himmet altında olduğu için hiçbir şey sökmez. Mehdiyet’in zıl ve gölgesi altında. Çok hayati konulara dokunuyor, bereket bereket bereket, bunlar hep bereket getirir çok güzel.

VTR: Ben Manisa’dan Faruk. Adnan Hocam’a sorum, Hocam insan kaderini kendisi mi yazar, yoksa kaderimiz zaten şekillenmiş midir önceden?

ADNAN OKTAR: Yakışıklı Faruk, aslan Faruk. Biz, saniyenin milyarda birini düşün, onun daha da kısasını düşün, daha da kısasını düşün, ömrün boyunca daha kısasını düşünsen tarif edemeyeceğimiz kısa bir zamanda sonsuz hayatı yaşadık bittik. Bak, biz sonsuz öncede de Allah tarafından biliniyorduk, sonsuz sonrada da biliniyoruz. Dolayısıyla insan zaten sonsuz, sonsuz hayatın içinde zaten. “Allah bir gün yalnızdı” diyor “aynaya baktı” işte “Kendini gördü.” Akla bak. Allah’ı inkar bu laf. Allah’ı acz içinde görüyor. Yalnızmış haşa, hiçlik aynasına bakmış Kendini görmüş, oradan da kainatı yaratıyor. Çok yanlış, şirk kokan bir ifade. Zamanı yaratan Allah zaten, mekanı yaratan Allah, sonsuz önceyi sonsuz sonrayı yaratan Allah. Sonsuz önce bizi bilmiyor muydu? Biliyordu. Sonsuz sonra bilmiyor muydu? Biliyordu. O zaman hiçbir zaman için yalnız olmamış. Bu kadar. “Senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur.”

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Hoca’ya buradan sevgilerimi selamlarımı yolluyorum. Mason, Müslüman ilişkilerini yorumlamasını istiyorum kendisinden.

ADNAN OKTAR: Aslan yakışıklım benim. Mason, işin doğrusu tabii bizim çocukluğumuzda mason deyince biraz acayip tipler düşünürdük. Öyle değil. Kibar, kaliteli, seçkin insanlar. Bir kısmı hakikaten ateist, dinsiz olan da var, din karşıtı olan da var. Sahte olmayan masonlar yani sahte loca kurmayanlar kaliteli insanlar. Ateist ama kaliteli, Hristiyan kaliteli, Musevi kaliteli, Müslüman oluyor kaliteli. Benim birçok dostum masondur ben burada ifşa etmiyorum. Mesela benim ziyaretime gelen kişilerin birçoğu mason oluyorlar. Mason, kabili hitap bir insandır rahat konuşabilirsin, tartışabilirsin iknaya açıktır, katı olmaz mason. Kilit noktadadırlar yani hep kilit noktalarda görev alırlar. Müslümanlığa karşı da tavırlı değil masonlar öyle bir şey yok. Ama bağnazlığa karşı tabii haklı olarak bütün dünyada karşılar. Bütün dünyada masonluk bağnaz gelenekçi Ortodoks İslam’a karşı, bu kesin. Bağnaz gelenekçi Ortodoks İslam’a dünya çapında her yerde karşılar. İran’da da, Pakistan’da da, Rusya’da da her yerde karşılar. Gelenekçi Ortodoks Hristiyanlığa da karşılar. Gelenekçi Ortodoks Museviliğe de karşılar. Bu iyi bir şey. Karşı olmaları ezme asma kesme tarzında değil, yani karşılar. Sevecen, dengeli, tutarlı, makul konuşan insanlar olmayı hedefliyorlar. Yani temiz giyinen, temiz konuşan, kibar, saygılı, hürmetli, insancıl, küçük olmayan insan modeli. Yani şahsi hırsından, şahsi kininden, şahsi öfkesinden arınmış insan modeli. Mesela bak sahtelerinde kaypaklık, oynaklık, tuzakçılık, suç işleme eğilimi hepsi oluyor. Sahtelerinde akıl almaz sahtekarlıklar oluyor. Çok rezil adamlar birçoğu. Ama gerçek masonlarda Müslümanlara karşı öfke olmaz. Ve gerçek bir Müslümanlık olduğunu bütün masonlar bilirler. Moşiyah’ın Hz. Mehdi (as)’ın çıkacağını bütün masonlar bilir. Kaç bin yıldan beri? 12 bin yıldan beri bilirler. Şu an 12 bin yıl öncesine ulaşabildik, daha da geriye gidiyor olabilir. Moşiyah’ın Hz. Mehdi (as)’ın çıkacağını biliyorlar. İnka Yazıtları’nda, Azteklerde orada da görülüyor Hz. Mehdi (as)’ın çıkacağı. Sakallı bir insan olarak tasvir ediliyor “gelecek, beyaz yüzlü” diyor “beyaz bir insan, beyaz giyinecek” diyor. “Bütün dünyaya sevgiyi barışı ikna ederek ilka edecek” diyor.

VTR: Oğuzhan Seven. İnsanlar neden birbirine trip atar?

ADNAN OKTAR: Trip, adamlık dininin bir çirkin ibadet şeklidir, şeytani ibadet şeklidir. Adamlık dinini komünistler de yapar, faşistler de yapar, gelenekçi Ortodoks Müslümanlar da yapar, FETÖ’cüler de yapar, Amerikalılar da yapar hepsi yapar. Şeytanın bir ayini bir ritüelidir adamlık dini. Adamlık dinine mensup bir gelenekçi Ortodoks Müslüman mesela bir toplantıda Allah ile dinle alay eden -haşa- espriler fıkralar anlatabilir. Ona kötü kötü güler. Adamlık dini aslında açıklanmamış dünyanın gizli bir dinidir. Yani bilinmeyen, insanlar tarafından ortaya konulamayan bir din. Her yerde derler işte “adam adam olmayla adam olmaz, Adem adam olsun yeter ki” bilmem ne ağdalı onların tekerlemeleri vardır. Bunların hepsi oyun, şeytanın oyunu. Adamlık dini diye belirtilen tripli dünya hayatı, yapmacık hareketler, yapmacık yüz, yapmacık konuşma stili şeytanın insanları samimiyetsizliğe çekmek için ortaya koyduğu tarif edilmemiş, tarif edilmediği için de muhalifi olmamış karşıt düşüncenin geliştirilemediği gizli sinsi bir din olmuş ve bütün dünyayı kaplamış. Adamlık dini ile ilgili benim bir kitabım var ama şimdi yeni kitap daha hazırlıyorum daha kapsamlı hazırlıyorum. Çünkü bu din Darwinistleri de içine alıyor, birçok Darwinist’i içine alıyor, ateistleri içine alıyor, gelenekçi Müslümanları içine alıyor, Musevilerin çoğunu içine alır, Hristiyanlığın birçoğunu içine alır. Yapmacıklık üstüne kurulmuş, insanın kendi kendisi olmaması prensibi üzerine kurulmuş garip karanlık bir dindir. İnsan kendi kendisi olduğunda bu dinden çıkar. Ama birçok insan bu dinden çıkmak istemez. Bu dinin özelliği kolay öğrenilmesi çocukluktan itibaren insanlara ezberletilmesidir. Halle ezberletilir, bu din özel eğitimle öğretilmez, görerek ezberlenir. Filmlerden, tiyatrolardan, sokaktan, aile, arkadaş sohbetlerinde görülür bu şekilde bir din. Adamlık dini küçük çocuklara ta küçükken öğretiyorlar. 4 yaşında çocuklar bile biliyor, 4-5 yaşında, 6 yaşında televizyona çıkarıyorlar çocukları, sürekli trip atıyor çocuklar, değil mi? Hayret edecek şey, mesela 6-7 yaşında çocuklar bile adamlık dinini biliyor. Tezgahtarlar biliyor, manavlar, tüccarlar.

Adamlık dini insanın kendini bir tiyatro sahnesinde görmesi prensibi üzerine kurulmuş bir sistemdir. Yani şahıs sürekli tiyatroda bir sanatçı olduğunu düşünür hiçbir zaman için kendi olmaz sürekli bir tiyatro oynar. Onun için “hayat tiyatrodur” derler onlar zaten. Her anı tiyatrodur, gülmesi tiyatrodur, konuşması tiyatrodur. İnsan kendi kendisi olduğunda o tiyatronun dışına çıkmış olur. “Adam ol adam” falan derler “adam gibi adam” falan derler, değil mi? Adamlık dini dinin üstündedir birçok insan için. Yani dinden daha yukarıdadır, onun için dinle çok rahat alay edebilir adamlık dinindeki bir Müslüman, dinle, cennetle, meleklerle çok rahat alay edebilir. Onun için gelenekçi hocalar falan dikkat ederseniz çıktıklarında keyfe geldiklerinde adamlık dininin ritüeli yükseldiğinde hemen dinle alay eden kendilerince ikramda bulunurlar. O da onların ikramı olur, gelenekçi hocaların ikramı dinle alay etmektir böyle toplantılarda insanları güldürürler. Tabii ben hiçbir şekilde hakaret etmiyorum adamlık dini mensuplarına. Çünkü çok korkunç yaygın bir şey. Sadece yanlış bir yol onu söylüyorum.

Evet.

VTR: Bir maskeye uzun bir süre bürününce altındaki kişiliğimizi unutur muyuz?

ADNAN OKTAR: Bak benim canım tam konu üstüne meseleyi tam açıklayan bir konuşma yaptı. Maske, adamlık dininin vazgeçilmez özelliğidir. Adamlık dinindeki insan sürekli maskeyle gezer. Gerçek yüzü asla görünmez, hiçbir zaman için kendi olmaz. Ama yalnız bu o kadar yaygın ki, yani yüzde 99 virgül 99’u dünyanın bu dine mensup. Felaket büyük. Ama bu tabii faşizm gibi, komünizm gibi bir ideoloji değil. Yani tahrip gücü yüksek olmakla beraber kontrollü bir dindir, kontrollü bir din. Ama bütün dünyaya hakim olmuş bir dindir. Bir inanç sistemi yani. Akıllıca ve sakince bu dinden insanları kurtarmamız gerekiyor. Şeytan bu dinle insanları yönlendiriyor. Ama bunun zemini bununla bitmiyor tabii, daha geniş daha büyük bir zeminde bu.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, bazılarına anlatıldığında doğru, Kuran anlatıldığında “tamam doğru ama bide hayatın gerçekleri var” diyorlar.

ADNAN OKTAR: Evet, hayatın gerçekleri prensibi üzerine kurulu oluyor. Mesela biz İslam’ı anlatırken adam diyor ki “siz uçuyorsunuz” diyor “olur mu, bir de hayatın gerçekleri var, hayatın gerçekleri bambaşka” diyor. “Ama siz kendinize bir dünya kurmuşsunuz başka bir alemdesiniz” diyor “hayali bir alem” diyor “dışarı bir çıkın hayatın bir gerçeğini görün” diyor. “Hayat bambaşka” diyor. İşte o adamlık dininin bir yan kolu olarak ahtapot gibi her yere sarkan bir sistemi işaret ediyor anlatıyor.

ŞERİFKAN SÜLEYNAMİYELİ: Adnan Bey, Allah ayette “Hiç düşünmez misiniz?” diyor bazıları da anlatırken “fazla düşünürsen kafayı yersin” diyor. Yine aynı mı?

ADNAN OKTAR: Şimdi şöyle, zayıfsa aklı tabii yani vesveseye yönelik düşünme kastediliyor. Çünkü Allah’ı inkara yönelik düşünüyor. Pozitif düşünmede bir şey olmaz. Negatif düşünmede tabii kafayı yer. Doğru söylüyor yani o anlamda doğru. Pozitif düşünüyorsa açılır gelişir. Daima pozitif düşünmek lazım.

VTR: İnsanlar neden yobaz, insanlar neden saygısız ve insanlar neden bencil?

ADNAN OKTAR: Canımın içi sen nasıl güzelsin. Allah senin güzelliğini kat kat artırsın, Allah sana hidayet cennet nasip etsin, annene babana da uzun ömür versin, sana da uzun ömür versin. Güzel yüzlüm, seni kıskandıkları için. Adam güçsüz, akılsız, iradesiz, sevgisiz, merhametsiz, estetikten sanattan anlamıyor mahvolmuş. Seni olağanüstü güzel, genç, temiz, bakımlı, özgür hayat dolu gördüğünde adamın ağrına gidiyor, bu kadar basit. Ondan sonra her türlü pisliği yapıyor. Ama senin saydıkların tabii kısaca özetle saymışsın ama onlarda uçsuz-bucaksız pislik eğilimi var bir tane iki tane değil. Önü-sonu yok.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz.

VTR: Nur Suresi’nin 31. Ayetinde Baş Örtüsünden Bahsedilmemektedir

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Kötü yola teşvik eden anne ve babaların sonu ne olacak?

ADNAN OKTAR: Doğru, çok büyük bir felaket hayret edecek bir şey.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, siz daha önce belirtmiştiniz Uzungöl ve benzeri yerlerin doğal yapısının korunmasını, inşaAllah. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan Rize ve Trabzon’un güzelliklerini korumak için çalışacaklarını belirterek “Şu andaki Ayder Yaylası bizim temsilimiz olamaz. Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka, biz Ayder’i kirlettik rezil ettik. Ayder’i kentsel dönüşümle hakikaten şanına yakışır hale getireceğiz. İçişleri Bakanımız ile Uzungöl’ü görüştük, aynı değişim-dönüşümü Uzungöl’de de yapmamız lazım. Bunlar çekim alanı, otel olayına girmeleri halinde Rize rahatlayacak. Anlık kazançlar uğruna güzelliklerimizin tahribine asla müsaade etmemeliyiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Helal, Tayyip Hocam dört koldan olaya girdi. Gençlerin feryadını duydu. Bak günlerden beri gençler sanat, güzellik, estetik, bakım, iyilik güzellik istiyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Adnan Bey, sizi çok seviyorum. Genellikle vaktim ev işleriyle geçiyor. Allah’ın rızasını kazanmak için ben neler yapabilirim?

ADNAN OKTAR: O zaman ne yapacaksın? Ev işlerinde devam edeceksin. Çünkü ev işi de ibadettir. Temiz bakımlı bir ev, Müslümanların yemek yemesi gerekiyor, sağlıklı olması gerekiyor. Onların sağlıklı ve zinde olmasını sağlıyorsan zaten ibadet etmiş oluyorsun.

Evet.

VTR: Nazan Karabulut. Emekliyim, 1300 TL maaş alıyorum, bununla nasıl geçineceğim?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, haklısın ama bütün Türkiye böyle.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, maşaAllah dünya çapında adınızın anılmadığı gazete kalmadı diyebiliriz, evrim konusu bahis olduğunda.

ADNAN OKTAR: Allah Allah. Göreyim duyayım.

KARTAL GÖKTAN: Bugün Lüksemburg’da yayınlanan Tageblatt Gazetesi’nde evrim teorisinin Türkiye’de müfredattan kaldırılması konusunda sizden şu şekilde bahsediliyor: “Mesiyanik eğilimli Müslüman post-modern vaiz Adnan Oktar’a ait Yaratılış Atlası bütün dünyada tanındı. Çok fazla dile çevrilen ve çok zengin resimli olan bu kitapta evanjelik çevrelerin kullandığı argümanlar kullanılmakta ve İncil yerine Kuran’dan ayetlere yer verilmektedir.” Haberde ayrıca Osmanlı’da Abdülaziz’in Darwinizm’e karşı gelerek şimşekleri üzerine çektiği ve bunun bedelini ağır ödediği yönünde bir yorum var. Ayrıca yazıda, İslam’ın aslında evrim teorisiyle çelişmediği, Osmanlı Türkiye’sinde ilerici laik kesimlerin Darwinizm’i sahiplendiği, evrim teorisiyle Marksizm’in aynı şeymiş gibi gösterilmesinin yanlış olduğu gibi son çırpınmalar diyebileceğimiz yorumlar da var.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, ben Turan. Darbe girişiminde bulunan insanların idam edilmesini istiyorum. Tüm millet olarak herkes bunu istiyor. Bu tecavüz olaylarının, ülkeye kötülük getirecek her şeyin cezasının idam olmasını istiyorum.

ADNAN OKTAR: Ama bu herifleri biraz konuştursak iyi olur. Henüz konuşamadık. Ben onu rica ettim. Onun bir kanunla hukukla bir yolunu bulsunlar sorgulamaya halk da katılsın. Bunlar bir daha polis sorgulamasına alınsın bir aylık, bir halk da sorgulasın bunları. Bunların zoru nedir? Bu kadar ahlaksız, bu kadar haysiyetsiz, bu kadar şerefsiz, namussuz olmanın, bu kadar kahpe olmanın nedeni nedir biz bunları onlara sormak istiyoruz. Soramadık müphem kaldı. Bize müsaade edilmesi lazım. Polis nezaretinde sorgulamak istiyoruz. Kanun çıkarılsın gereği yapılsın. Bir de bu şımarmanın sebebi ne onu da öğrenmek istiyoruz. Bu kadar kudurmanın ve şımarmanın nedeni ne ve bu azgınlığın, bu kahpeliğin? O masum insanlardan ne istediler, tertemiz yaşlı annelerden, çocuklardan ne istediler, tanklarla niye ezdiler, havadan niye otomatik silahla taradılar? Bu kahpeler bizim verdiğimiz parayla, bizim verdiğimiz maaşla niye bu kadar azdılar kudurdular? Bunu öğrenmek istiyoruz. Niye deccal ordusunun eri oldular, niye deccala uydular? Bunu öğrenmek istiyoruz. Ve bu mahkemedeki şımarmanın nedenini öğrenmek istiyoruz.

Gülbahar’ın bugün doğum günüymüş, 19 yaşına giriyormuş. Ona güzel bir şarkı hediye edeceğim. Allah ona uzun ömür versin, sağlık sıhhat hidayet versin.

Evet dinliyorum.

VTR: (San Haber Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Demir) Çalışmalarınızı destekliyorum. Türk kadınının modern bir kimliğe sahip olması gerektiğine inanıyorum. Özellikle son zamanlarda kadınlar üzerinden yaşanan tartışmalara değinmek gerekirse, buna bir kez daha vurgu yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Ve sizin de bu programda yaptığınız vurguların bizim için önemli olduğuna inanıyorum. Tamam birçok çalışma yapılıyor eğitim anlamında da yapılıyor ama hala yeterli seviyede düzeyde olduğumuza inanmıyorum. Kadın erkek eşitliği konusunda dünyada hala yüz otuzuncu sıralardayız. Kadına şiddet konusunda ilk ikinci sıradayız. Bir an önce bu konuda çok daha detaylı çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Toplum içerisindeki insanların da kadınlar üzerinden baskılama çalışmalarından vazgeçmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu konuda çalışmalarınızı da destekliyorum. Umarım siz bu konuda öncü olursunuz ve bu hayal ettiğimiz ve çok çok daha batılı medeniyetlere uygun şekilde bir hayata sahip oluruz diyorum. Teşekkür ediyorum.

ADNAN OKTAR: Nasıl güzel insan maşaAllah. Kardeşim bütün Türkiye'yi ve İslam alemini yakıp kavuran bir durum. İran'da da bu şekilde. Kadınların hepsi yangın. Bırakın özgür yaşasınlar. Bırakın güzel olsunlar. İstediği gibi makyaj yapsın. Mini etek giyinsin. Mini şort giyinsin. Gülsün. Koşsun. Ruh ve beden sağlığı yerinde olur böyle. Öbür türlü ruh sağlığını da bozarsın, beden sağlığını da bozarsın. Mahvedersin nesli. Allah böyle bir zulmü kabul etmez. Kadınlar özgür olacak. Kuran'da kadının özgürlüğü çok açık.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Geçtiğimiz günlerde Rize'de meydana gelen olayda büyük bölümü Güneydoğu'dan gelerek çalışan Kürt kökenli vatandaşlar bazı kişiler tarafından rahatsız edildi Adnan Bey. İşçilere küfür ederek bozkurt işareti yapan grup daha sonra bölgeden uzaklaştı. Rize Ülkü Ocakları Başkanı İhsan Alkan, bu durumu öğrenince şantiye çalışanlarını ziyaret etti. “Onlar adına özür diliyorum. Bizim konuşmadığımız hiçbir söz ülkücü harekete ait değil. Siz ne kadar Kürt iseniz ben de o kadar Kürt’üm. Ben ne kadar Türk’sem siz de o kadar Türk’sünüz” diyor. “Sizin canınız malınız bize emanet.” Videosu vardı.

ADNAN OKTAR: Aferin benim aslanıma. Çok güzel yapmış. İşte bu kadar. Çok güzel. Bir avuç ajan, alçak ahlaksızca oyun oynuyor. Kürt demek, nur demektir. Güzellik demektir. Dürüstlük, efendilik, kabadayılık, yiğitlik demektir. Bu adamlar alçaklık yapmış. Gerçek ülkücü, gerçek nurlu insanlar bu ahlaksızlığı asla kabul etmez. Bak kabadayı gelmiş aslan, beş dakikada oynanan oyunu tertemiz etmiş. Ve onların oyununun tam tersi bir durum meydana getirmiş. Güya onlar ahlaksızlık yapacakken, o aslan çıkıp, kükreyip, gayet güzel bir cevapla onların oyununu yerle bir etmiş. Tebrik ediyorum. Çok iyi olmuş.

Adnan Şenses rahmetli çok neşeli güzel huylu, çok hoş insandı.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Hatay'ın Payas ilçesindeki butik işletmecisi Mustafa Gündeş, dükkanındaki tüm ürünleri şehit çocuklarına ücretsiz veriyor Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Aslanım benim, kabadayım benim. Sen fakirsin ama buna rağmen o güzel kalbinle, o nurlu kalbinle seni beğenmeyen züppelere rağmen çok güzel bir ahlak gösteriyorsun. Yiğitlik gösteriyorsun. Allah bereketini arttırsın. Allah seni sağlık sıhhat içinde yaşatsın. Aferin sana. Kabadayı böyle olur. Koçyiğit böyle olur. Helal olsun sana.

Evet dinliyorum.

VTR: Ankara’da en güzel kebap nerede bulunur?

ADNAN OKTAR: Ankara bir felaketi yaşıyor. Ankara'nın ünlü Ankara Döneri vardı Denizciler Caddesi'nde. Birkaç yerde bulunurdu bu. Balıkçının yanındaki dönerci. Asıl üstadı oydu ve gerçekten bu bir felakettir o dönercinin kapanmış olması. Çok acı bir olaydır. Orada kardeşim bak abartmıyorum, daha önce de söylemiştim. Yüz, yüz elli metre öncesinden kebap kokusu acı acı geliyordu. Bak yüz, yüz elli metre abartmıyorum bütün mahalleyi sarıyordu. Yok şimdi böyle bir olay. Yani bu çok acıdır. Gerçekleşmez mi, yeniden olmaz mı? O usta eğer ilmiyle gittiyse çok acı, o ilmini bıraktıysa da çok güzel.

Evet dinliyorum.

VTR: Adım Büşra. Cinlerle arkadaşlık kurulabilir mi?

ADNAN OKTAR: Büşra bir tanem sen çok güzelsin ama çok çok güzelsin. Ne kadar nurlu yüzün. Çok şaşırdım güzelliğine. MaşaAllah. Bir daha göreyim ben seni.

VTR: Adım Büşra. Cinlerle arkadaşlık kurulabilir mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi oluyor evet ama çok müşkül eder insanları. Yani cinler çok gevezedir. Biraz da kafalarında hafif oluyor bir parça bir kısmında. Çok yorar. Gerçek mümin cin bulunursa, akıllı ki öbür cinler de ona müsaade etmiyor çok sıkıyorlar onları. Bunaltıyorlar. Bağlantı kurulduğunda onlara müsaade etmeyen bir politikaları var. O yüzden onlar da rahat hareket edemiyorlar. Eğer mümin bir cin olursa çok güzel. Hazreti Süleyman (as)'ın yüzüğünü bulursak ki bulacağız inşaAllah. O zaman hazır yüzüğün içinde. Yakutun içinde zaten. Babadan oğula gelişiyorlar ve eğitilmiş cinler onlar. Müslüman cin Hazreti Süleyman (as)'ın cinleri. İnşaAllah dünyanın başına uzaylılar gibi musallat olmayacaklar. Mehdi (as)’nin sağ elinde Hazreti Süleyman (as)'ın o yüzüğü olacak inşaAllah. Bakalım neler göreceğiz, neler olacak. O zaman göreceğiz.

Evet dinliyorum.

VTR: Mide küçültme ameliyatının zararları nelerdir yani sizce zararlı mıdır, yardımcı olabilir misiniz?

ADNAN OKTAR: Olabilecek en kötü yöntem. Yani bir insan acıkırsa yemek yemez kardeşim bu kadar basit. Yemek ne için yenilir? Acıkırsa, adamın tansiyonu düşüyordur yahut tansiyonu yükseliyordur yani aşırı bitkinlik hissediyordur. Onun için yemek yer. Eğer bitkinlik hissetmiyorsa yani ayım bayım olmuyorsa, tansiyonu yükselmiyor düşmüyorsa ki onları da vitamin mineral dengesi ile dengeleyebilirler. Acıktım ne demek? Acıktıysan acıkırsın ne olur. Adamın başı ağrıyor yirmi dört saat hiçbir şey olmaz. Mide acıkıyorsa da acıksın. Yani onun için mideyi küçültmek ne demek? Bu nasıl bir akıl. İnsan kendini sakatlar mı? Şiddetle kaçınmak lazım. Hiçbir mantığı yok. İrade kullanır yapmazsın. Bu kadar basit. İrade kullanmak varken, mideyi küçültmek yani olabilecek en kötü yöntem.

Evet.

VTR: Biz bu hayatta insanlara bazen çok değer veriyoruz. Bazen belki gereğinden fazla değer veriyoruz ama asla bu değerin karşılığını bulamıyoruz çoğu insandan. Bunun nedenini gerçekten çok merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere olağanüstü yakışıklısın yani bilmiyorum Avrupa'da bile böyle yakışıklı artist falan ben görmedim yani. Süper yakışıklısın. Senin değerini bilmiyorsa, o kendisi kaybeder. Ne kaale alıyorsun? Aslan gibisin. Bayağı güzel çok yakışıklı bir insansın. Bilgini artır. Kültürünü artır. İmanını artır. Seni kıskandığı için de senin üzüyorlardır. Yani değerini biliyordur ama seni ele geçirememenin verdiği öfke ile sana adilik, ahlaksızlık, terslik yapıyorlardır. Saygısızlık yapıyorlardır. Sen de oturup ona üzülüyorsun. Hiç kaale alma. Sen mutlaka iyi bir insanla karşılaşırsın. İyi insanlarla da karşılaşırsın. Değerini bilenlerle de karşılaşırsın. Ama güzel insanlar hep bu yakınmalar içinde oluyorlar. Güzel insanlarda hep bu olur. Sakın üzülme. İmtihanın gereğidir bu. Peygamberimiz (sav)’e de çok ters davrananlar oldu. Hazreti Süleyman (as)'a da çok ters davrananlar oldu. Onlar sabırla karşılar. Teenni ile karşılar. Sen de sabırla karşılarsan, Allah hem güzelliğini arttırır, hem yakışıklılığını artırır, hem sağlığını sıhhatini artırır. Allah sana hidayet ve uzun ömür versin. Hiç umursama.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Köpeğini tarayan bir ufaklık var.

ADNAN OKTAR: Ne güzel insanlar, maşaAllah. Bak o annenin sevgisi her yere hakim olmuş. Ve çocukta bütün şiddetiyle görülüyor, köpekte de bütün şiddetiyle görülüyor. Yani normalde hayvan böyle sahipsiz olsa ve böyle sevgi görmese hemen yüzünden belli oluyor. Yani deli gibi oluyor hayvan. Ama çocukta da hayvanda da bir nuraniyet var, bir güzellik var. O annenin o güzel elektriği onlara yansımış.

Evet.

VTR: İnsanların iyi niyetli ve saf olması kötü bir şey mi?

ADNAN OKTAR: Canım bu ne güzellik böyle? Sen son derece sakinsin. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyorsun. Bir daha ben güzelimi göreyim.

VTR: İnsanların iyi niyetli ve saf olması kötü bir şey mi?

ADNAN OKTAR: Canım benim iyi niyetli olması güzel. Saftan kasıt, temiz kalpli olması diyorsun. O da çok güzel. Yani peygamber ahlakıdır. Ama çok akıllı olmak lazım yani çok akıllı ve dikkatli olmak lazım. Çünkü kötü insan çok fazla. Ahlaksız, hasut, kıskanç insan çok fazla. Özellikle bak güzel olanlar, zengin olanlar, gösterişli olanlar, bakımlı olanlar ahlaksız, çirkin yani ruhu çirkin, kafası çirkin, karaktersiz insanlarca kıskanılırlar. Bunların sayısı az değildir. Mesela bize de birçok köpek yazıyor, ahlaksız, haysiyetsiz, nefret dolular, kin dolular böyle. Ama bakıyorum hep kavruk, tek başına, kalmış, itici, pislik, toplumun dışladığı, kokuşmuş insanlar. Hep böyle çökmüş, mahvolmuş, ruhu kararmış insanlar. Mesela sen çok çok güzel bir kızsın. Tabii ki senin iyi niyetini, temizliğini, dürüstlüğünü alçak ve ahlaksız insanlar o aptal kafalarıyla kullanmak isterler. Sen imanınla, aklınla bunlara karşı koyabilirsin. Ama en usta ve en akılcı karşı koymak nasıl olur diye düşünürsen, Kuran’ı baştan sona oku. Kuran’da insan ölçülerini tespit et. Bak, en mükemmel ölçüdür bu. Allah’ın ölçüsünü kullanacaksın. Kuran’daki ölçüye göre insanlara teşhis koy ve kendini koru. Aşağılık, basit insanlarla bağlantı kurma, sırlarını da verme. Yani fazla açılma onlara ve özenli ol. Ama temiz, dürüst, kendin gibi samimi insanları sen zaten gözlerinden tanırsın. Üsluplarından, konuşmalarından tanırsın. Seni kıskanmayan, senin iyiliğini isteyen, senin güzelliğini isteyen, seninle iftihar eden, seninle onur duyan insanlarla beraber ol. Senin bir daha göreyim ben güzelliğini.

VTR: İnsanların iyi niyetli ve saf olması kötü bir şey mi?

ADNAN OKTAR: Canım benim bir daha söylüyorum. Tabii ki çok güzel bir şey. Peygamber ahlakıdır. Ama Kuran’la çok dikkatli ol. Yani dünya yılan, çıyan kaynıyor. Karaktersiz, ahlaksız çok fazla insan var. Çok özenli ol. Yani kork Allah’tan korkmayandan derler. Bu sözü de düstur edin, çok dikkatli ol.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Muhammed (sav) ile günümüzde karşılaşsaydınız tavrınız nasıl olurdu?

ADNAN OKTAR: Ne yapardım? Hemen boylu boyunca sarılırdım. Ve yanından da hiç ayrılmazdım. Ne kadar seveceğimi herkes bilir.

VTR: Sizi seven kişiyi ilk görüşte anlar mısınız?

ADNAN OKTAR: Evet. Çok açık belli oluyor. Yani mesela ben bir hanımla karşılaştığımda bazıları çok sevgi dolu olduğu aşikar oluyor. Bir kısmı da zekasıyla ilgili olarak, aklıyla ilgili olarak tabii daha vahşi, daha çekingen, daha ilkel tepkiler içerisinde oluyor. Ama kaliteli bir kadın, akıllı bir kadın güvenilecek insanı hemen anlar. Yani 10-15 saniye içerisinde anlar. Ve derhal ona göre tavrını koyar. Çünkü vahşi, hayvani bir ürkme akılsız insanların vasfıdır. İnsanda medeni bir cesaret, medeni bir akıl, medeni bir denge olur. Ama hayvani reaksiyonlar o insanın hayvani vahşiliğini gösterir. Kaliteli, sevgiye açık bir insan hemen gözlerinden, elektriğinden, ses tonundan, üslubundan belli olur. Akıllı bir kadın çok büyük nimettir, çok büyük bir üstünlüktür.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce kadınlar çiçekle mi daha mutlu olur yoksa pırlantayla mı?

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, bayağı güzel benim bir tanem, maşaAllah. Çok çok güzel kızsın. Bence pırlanta. Yani pırlantanın üstüne olmaz. Kadınlar en çok altın ve pırlantayla mutlu olur. Bak, aklınızda olsun söyleyeyim. Ama kibar. Çok pahalı olması şart değil. Ama kadının ruhunda cennetten kalma bir içgüdüsel, sevgi altın ve pırlantayadır. Çünkü cennette hakim olan güzelliğin ana unsurlarındandır altın ve pırlanta. Çiçek ikinci gelir. Yani çünkü kalıcı o. Pırlanta yüz sene, bin sene kalır. Altın binlerce sene kalabilir, bozulmaz. Ama çiçek ölür. Ama tabii mutlu eder kadını, birkaç gün mutlu eder. Ama üçüncü gün solar çiçek, en fazla üç gün. O solmayı görmek de kadının hoşuna gitmez, güzel olmaz. Ama canlı çiçek götürür de, durursa bir süre olabilir. Ama bak illaki altın ve pırlanta. Bu sırrı vermezdim ama söylüyorum.

Evet.

VTR: Çikolata sever misiniz, hangi çeşidini seversiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen de çok yakışıklı ve nurlusun. Allah sizleri çok güzel yaratıyor ahir zamanda. Mehdiyet’in bereketiyle hepinizin eline, yüzüne bir nur geldi, güzellik geldi. Ben ona şaşıyorum. Bu kadar güzel insan yoktu eskiden Türkiye’de. Ben çok iyi biliyorum. Yangındık yani ondan. Bütün gençler güzelleşmiş. Çok hoşuma gitti. Bir daha göreyim.

VTR: Çikolata sever misiniz, hangi çeşidini seversiniz?

ADNAN OKTAR: Çikolata, şu. Markasını kapatayım da ayıp olmasın. Bak sürekli yanımda bulunur. Çikolata dediğin kahverengi olmayacak, siyah olacak. Sütten arınmış çikolata, çikolataya ayıp olur. Ne kadar kakaosu bolsa o kadar zengindir o çikolata. Yani bol parası olan bir zengin gibi düşünün. Çikolatanın şanı da kakaosunun çok olmasıdır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Elyesa, merhaba ben Adem, merhaba ben Ömer Korkmaz. Adnan Bey, sizinle görüşme ihtimalimiz var mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklılar bir kere ben bu soruyu sormanıza şaşırdım. Çünkü yani hadi benim seçkinci olduğumuzu düşünelim. Doğru, öyle bir şeyim var, seçkinci yönüm var. Ama üçünüz de olağanüstü yakışıklısınız. Nasıl aksi olsun?

VTR: Adnan Bey, koltuklarda sürekli aslanları görüyoruz. Biz nasıl aslan koltuğunda oturabiliriz acaba?

ADNAN OKTAR: Sen aslanların aslanısın. Gel her zaman başımın üstünde yerin var. Şeref duyarım, onur duyarım. Yakışmış şapkan da. Güzel, iyi bir karizma yapmışsın.

VTR: Bence ülkedeki en büyük sorun, ülkede erkek kalmadı, hepsi gay, homoseksüel neredeyse, yakışıklı çocuk yok.

ADNAN OKTAR: Canım benim, o bak büyük bir felakete, büyük bir rezalete, büyük bir dehşete dikkat çekmiş. Bir daha.

VTR: Bence ülkedeki en büyük sorun, ülkede erkek kalmadı, hepsi gay, homoseksüel neredeyse, yakışıklı çocuk yok.

ADNAN OKTAR: Benim canım, benim güzelim maalesef, maalesef. Hakikaten yakışıklı gençlere bakıyorum el ele tutuşmuşlar, kadın gibi hareketler yaparak. Akıl almaz bir bela İngiliz derin devleti tarafından bütün Ortadoğu’ya enjekte edildi. Bütün Ortadoğu mahvolmuş vaziyette. Kendilerini de yaktılar, Ortadoğu’yu da yaktılar. Çığ gibi gelişiyordu, zor bela Türkiye’de durdurabildik zor bela. Yani kudurmuşlardı artık bazı tipler, azmışlardı. Zor bela durdurabildik. Bu güzel hanım, bu güzel genç kız yerden göğe kadar haklı. Hakikaten güzel çocukların, yakışıklı delikanlıların büyük bir bölümünü homoseksüel yapıyorlar. Bu dehşet verici. Aileler ta küçüklükten çocukları çok sıkı koruyup kollasınlar, Kuran İslamlığını öğretsinler.

Baskı sisteminde, gelenekçi Ortodoks sistemde homoseksüellik acayip yayılıyor. Çünkü muazzam bir kadın karşıtlığı var. “Aman kadınlar dekolte giyinmesin, güzel giyinmesin.” Kadınlar erkek gibi sunuluyor çocuklara. Çocuklar bu sefer erkeklere yönelmeye başlıyorlar. Çünkü erkekleri çıplak görebiliyorlar. Mesela spor salonlarında, orada burada her yerde çıplak görebiliyorlar. Onu zaten caiz görüyor onlar. Korkunç bir rezalet. Bak genç kızın, çocuk gülerek anlatıyor ama nasıl yangın. Hakikaten yakışıklı bir delikanlı yanına yaklaşıyor. Arkadaş olacak, sohbet edecek falan. Homoseksüel çıkıyor. Başkasına gidiyor, o da homoseksüel, ona gidiyor o da homoseksüel. Dehşet verici. İşte genç kızlara dekolteyi yasaklarsan, makyajı yasaklarsan, onların güzel olmasını istemezsen, kadın gibi olmalarını istemezsen, kadın gibi davranmalarını istemezsen, onları erkek gibi olmaya itersen, kadınları yarım varlık olarak görürsen sonunda homoseksüellik bütün her yeri sarıyor ve Allah belanı veriyor. Kim yapıyorsa ona söylüyorum. Bu belaya karşı kadın dekoltesinin teşvik edilmesi, özgür olmaları, kadınların cinselliğinin helal yoldan teşvik edilmesi, kadınlara gençlerin teşvik edilmesi helal yoldan ve kadın sevgisinin çok yükseltilmesi ve her yerde tanıtılması. Güzel kadını tutkuyla, derin bir aşkla sevmeyi gençlere öğretmek ve göstermek çok önemli. Ve onların haysiyetine, şerefine, namusuna titiz olmanın kadını ne kadar güzelleştireceğini de onlara göstermek.

Şimdi bu televizyonlarda falan her yerde bu homoseksüelleri çıkarıyorlar. Mutaassıp aileler bile homoseksüelleri gidip alkışlıyor. Can atıyorlar onlarla tanışmak için. Dehşet verici bu. Bak şimdi akıllarını başlarına almaya başladı homoseksüeller. Eski azgınlıkları yok. Azalmaya başladı. Epey bir kısmı için söylüyorum. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu belayı Türkiye’den kaldıracağız Allah’ın izniyle, inşaAllah.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Köpeğine sarılan küçük bir kız var.

ADNAN OKTAR: Hayvanın usluluğu, çocuğun usluluğu hayret, Allah ne kadar güzel yaratıyor.

Şu kedileri falan öldürenler, asan kesenler olmuş. Polis onları mutlaka bulsun. Bunları kanunla, hukukla rezil rüsva edelim Allah aşkına. Bu adamların resimleri yayınlansın. Halkın içinde bunları gezdirelim. Halk görüşünü bunlara bildirsin. Yani bu adamlar kelepçeli olarak gezdirilsin halkın içerisinde. Adliyeye götürülürken ana caddelerden gezdirerek götürelim bunları, bu hayvan öldürenleri. Halk bunları bir görsün. Dehşet verici bu.

Evet.

VTR: Merhaba ismim Nazlı. Sizce küçük yaştaki çocuklar neden sigara içiyorlar?

ADNAN OKTAR: Nazlı sen ne güzel kızsın, ne hanım kızsın sen. Başörtün de sana çok yakışmış. Seni tebrik ediyorum. Çünkü o zor bir ibadettir. Yani bir hanımın çarşaf giymesi, başını örtmesi zor bir ibadettir. Genç yaşında bu ibadeti yaptığın için seni tebrik ediyorum. Aferin sana. Bir daha göreyim ben seni.

VTR: Merhaba ismim Nazlı. Sizce küçük yaştaki çocuklar neden sigara içiyorlar?

ADNAN OKTAR: Tamamen özenti, başka bir şey yok. Filmlerde görüyorlar. Büyük adam imajını sigara veriyor. Çünkü mesela bir ortaokul öğrencisi çocuk görünümündedir. Ama ortaokul öğrencisi eline alıp sigarayı böyle usulüyle, kaidesiyle içiyorsa, o küllerini dökmeler, tutma şekilleri, ağzına alıp ona şekiller vermek falan onda bir büyüme ve farklı adam olma görüntüsünü ona hissettiriyor. Dolayısıyla kendine daha güveni geliyor. Yani daha kişilikli buluyor kendini. Sebebi bu. Yoksa eğlendirici hiçbir yönü yok. Çok rahatsız edici, berbat bir şey sigara.

Evet.

VTR: Merhaba ben Özgür. İnsanlar bilmediği şeyler hakkında neden bu kadar yorum sahibi?

ADNAN OKTAR: Konuşsunlar bir şey olmaz. Öbür türlü de çıtları çıkmaz. Kahvehanelerde falan hep Türkiye’yi kurtarırlar zaten. O çok zevkli oluyor. Başbakan gibi her kahvehanede aşağı yukarı. Kahvehanenin en akıllıları vardır. Çeşit çeşit yani her masanın bir akıllısı olur. Türkiye’nin kurtuluş reçetelerini açıklarlar, yönetimin nasıl olması gerektiğini. Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na, hepsine akıl verirler. Güzel yani fikir jimnastiği oluyor. Bir şey olmaz. Hiç konuşmamalarındansa konuşmaları daha iyi.

VTR: Ben Furkan Temel, Kastamonu’dan. Size bir sorum olacak. Şeytanların insanların üzerindeki etkisi güçlü müdür?

ADNAN OKTAR: Furkan çok yakışıklı delikanlısın. MaşaAllah, Allah sana uzun ömür versin ve şeytandan korusun. Şeytan, yok fludur etkisi. Sadece vahyeder, bilgi verir, şunu yap der. Aklı zayıf olan, iradesi zayıf olan onun dediğini yapar. O kadar. Ama aklı zayıf insan çok fazla oluyor. Allah korkusu olmadığında akıl zayıf olur. O yüzden rahat yönlendirebilir. Mesela hafif bir fısıltıyla, basit bir tavsiyeyle dediğini yaptırabilir. Aklın zayıf olmaması çok önemli. Akılsızlığa karşı mücadele etmesi lazım müminin.

Evet.

VTR: Merhaba, Umutcan Akbaba, bir sorum olacak. İnsanlar evreni sizce ne zaman anlamaya başlamış?

ADNAN OKTAR: Daha ilk Adem (as) zamanında anlamaya başladılar. Yani gökyüzüne baktı mı zaten her şeyi anlar, birçok şeyi anlar.

Evet.

VTR: Merhaba Adnan Bey, Ankara’dan selamlar. Şeytan insanları nasıl aldatır?

ADNAN OKTAR: Şimdi senin tatlılığın normal mi? Şu kaş, göz, burun, dişler, bu tatlılık. Önce bana bunu sor. Sen bana soru sordun, cevap vereceğim. Senin bu tatlılığın nedir? Bana bunu bir anlat bakayım. Allah seni çok tatlı yaratmış. Bir daha göreyim seni.

VTR: Merhaba Adnan Bey, Ankara’dan selamlar. Şeytan insanları nasıl aldatır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, eğer insanların iradesi zayıfsa çok rahat aldatır. Mesela bir ahmak vardı. Sonra öldürdüler cezaevinde. Genç kız arabada gidiyor. Adam şeytanın moduna girmiş, alçak herif. Bakıyor ki genç kız kendine yüz vermiyor falan ağrına gidiyor. Götürüyor çocuğu şehit ediyor, alçak. Sonra da cezaevinde onu öldürdüler. Tabii yani istediğimiz, teşvik ettiğimiz, teşvik edeceğimiz bir şey değil. Takdir edeceğimiz bir şey de değil öldürülmesi. Cezasını çekse daha iyi olurdu. Ama mesela tipik bir şeytana uyma vakası. Ben fotoğrafını gördüm, tam şeytanın etkisinde. Gözlerini patlamış, manyak gibi bakıyordu.

Evet.

VTR: Ben Enes, Çorumluyum. Hafızım kendim. Bir soru sormak istiyorum. Türkçe ibadet yapılır mı ve Türkçe mealinden Kuran-ı Kerim’i hatmetsek o olur mu, hatim olarak geçer mi acaba?

ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm maşaAllah Kuran talebesi olduğun anlaşılıyor senin. Allah sana uzun ömür, hidayet versin. Arapça ezberden biliyorsun. Ne anladın diyorsun? Hiçbir şey anlamadım diyor. Şimdi ahirete gittiğinde Kuran’dan sorulacaksınız diyor Allah. Hafız gidiyor, su gibi ezberden Kuran’ı okuyor ahirette. Cenab-ı Allah “ne anladın?” diyor. “Hiçbir şey anlamadım” diyor. Hani Kuran’ı okuyup, anlayacaktın? O zaman tabii ki Türkçe. Makbul olan odur. Türkçe hafız olursan asıl hafız o şekilde olmuş olur. Çünkü anlamını biliyor ezberden, herkese anlatabiliyor, her yerde tebliğ yapabiliyor. Allah’ın helallerini, haramlarını anlatabiliyor. Her türlü İslam ahlakını, güzelliğini ayetle seri olarak aktarabiliyor. Ne güzellik, ne büyük mutluluk.

VTR: Seviyorum da Hoca’yı, kısmet olursa kitaplarını da okuyacağım, Mehdi konusuna biraz daha açıklık getirirse. Bir de Said-i Kürdi Hazretleri diyor, onu da iyice bir açıklaması gerekir, ben tarihçiyim, bu işleri çok iyi biliyorum. Hoca’ya sevgimi daha çok arttırmak için, bunlara açıklık getirirse, daha çok seveceğim Hocamı. 

ADNAN OKTAR: Benim insanlarım ne güzel insanlar, Türkiye baştanbaşa çok tatlı. Türkiye’de ben bir tane yamuk adam göremiyorum hep güzel ahlaklılar.

Şimdi iki türlü anlaşılıyor Mehdilik. Bir sen Mehdi misin, Mehdilik mi iddia ediyorsun gibi anlaşılıyor, birde Mehdi kavramını, Mehdi olayını açıkla. Ben birinci anlamda anlıyorum. Değil mi asıl o? “Mehdilik iddia ediyor musun?” diyor. Bunu çok fazla söyledim, yüzlerce kere söylemişimindir, yemin de ettim “hiçbir şekilde Mehdilik iddiam olmayacak” dedim, “ömrüm boyunca.” Hatta “Allah’ın meleklerin, bütün insanların laneti üzerime olsun” dedim “eğer Mehdilik iddia edersem” dedim.  Müslümana inanmak gerekir artık daha ne diyeyim yemin ettim. Bir de Mehdi olmadığımı vurgulayacak her şeyi de yapıyorum, kalkıp kaşık ile oynuyorum.  Dekolte genç kızlarla, mini etekli genç kızlarla karşılıklı konuşup sohbet ediyorum. Şarkı söylüyorum yani ispat edecek her şeyi yapıyorum. Bir de hakikaten zır cahil bir insanım, gerçekten cahilim. Araştırmam var falan ama okumuş üniversitede bu konunun tahsilini yapmış bir insan değilim. Yahut bir medresede eğitim görmüş bir insan değilim. Dolayısı ile öyle bir iddiam olmaz zaten haram da olur ayrıca, günah olur öyle bir iddiada bulunamam Allah’tan korkarım. Cehenneme gitmekten korkuyorum nasıl Mehdilik iddiasında bulunayım? Herhalde bu kanaatini getirmiştir bu güzel insana bir bilgi olarak sunuyorum kanaatinin gelmesi için.  

Said-i Kürdi, Said Nursi Hazretleridir aslında. Nurculuk zaten oradan geliyor, o kelimeden geliyor. Gerçekten dürüst bir Müslüman Said Nursi yani çok samimi bir Müslüman ben onun kadar samimi bir Müslüman son zamanlarda onun zamanında görmedim.  Yani üslubundan, konuşmasından çok çok samimi olduğuna inanıyorum ve düşünme ufku çok yüksek ve çok zeki bir insan bayağı akıllı bir insan. İslam’ı, Kuran’ı, Allah’ı derin bir coşku ile seviyor. Allah’a tamamen kendini adamış dünyadan hiçbir çıkarı olmayan mazlum, gerçek bir sahabe karakteri olarak görüyorum. Abartmıyorum, ispat ederim yüzlerce, binlerce delil gösterebilirim.

VTR: Sütkardeşle evlenmenin hükmü nedir Hocam?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım olmaz. Yani fıkıh hocalarına, alimlere de sorabilirsin ama olmaz.

VTR: Eşli dansları nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Sen çok çok güzel bir kızsın, dekolten de sana çok yakışmış, saçların da çok kaliteli, yüzün de çok güzel, yani çok hoş. Ama kızların birçoğunu kıskanıyorum, acıyorum da bazen. Tipsiz, tipsiz kıl, kıl tipler böyle kıza boş boş inek gibi bakıyor. Dünyalar güzeli kız insanın yüreği ağzına gelir, ona akıl almaz bir tutku, akıl almaz bir sevgi duyar sanki böyle plastikten oyuncakla dans ediyormuş gibi, son derece lakayt o sadece figürlerin peşinde karşısında insan olduğunun farkında değil. O tutkunun heyecanını hiç üstlerinde görmüyorum bazılarında. Böyle olmaz. Dünyanın en güzel varlığı ile berabersin sen nasıl böyle bir şey yaparsın? İnsanın eli ayağı boşalır heyecandan. Tutkudan yüreği ağzına gelir. Nefis bir varlık, onun heyecanını yaşaman lazım. Sanki böyle bomboş bir şeyle dans ediyormuş gibi. Bir boşluk ile dans ediyormuş gibi. O yüzden acıyorum o genç kızlara, birçoğuna.

Evet.

VTR: Bir kadınla bir erkek sizce arkadaş olabilir mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki bir tanem. Niye olmasın? Olur. Çünkü kadınların erkek arkadaşı olması kadın için çok iyi bir güvence. Ne yapacak ama erkek? Bir; o genç kızın dinini koruyacak, imanını koruyacak. Yani imanı bilgisini artıracak. Namusunu koruyacak, iffetini, haysiyetini, şerefini, onurunu koruyacak.  Sağlığını sıhhatini koruyacak. Neşesini, mutluluğunu koruyacak. Onu hiç kimseye muhtaç etmeyecek. Hiçbir yerde ezdirmeyecek. Hiç kimseye üzdürmeyecek. Bu şekilde o güzel sanat eserini yüceltmiş olacak. Ve bu bir ibadettir ve güzelliktir.

Evet.

VTR: Selam. Dünyanın yuvarlak olduğunu ileri süren bilim adamlarına baktığınızda bunların dini inançları ortada. Bu durumda sizin bahsettiğiniz dünyanın iki boyutlu olması ve dünyanın düz olması aynı noktada birleşiyor mu acaba?

ADNAN OKTAR: Dünyanın yuvarlak olmaması ihtimali hakikaten yüksek görünüyor. Adamların hiç şakası yok, bayağı fizikçi profesörler anlatıyor yani resimlerle, fotoğraflarla ve teknik yönlerini de açıklıyor. Yani imkansız diyorlar küre şeklinde olması diyorlar. Yani fizik kurallarına aykırı diyorlar. Onlara da aklım yatıyor adamlara, ama tabii daha incelemek lazım, bakmak lazım.

VTR: Merhabalar Gaziantep’ten, ismim Sedat. Klasik otomobillerle ilgileniyorum. Revizyonu, boyası, kaportası vesaire. Fakat çok fazla sorunlarla karşılaşıyorum, sebebi Türkiye’de bu işlerin çok fazla geride kalması ve devletin bu konuda önümüzü açmaması. 

ADNAN OKTAR: Sedat sen çok önemli bir konuya el atmışsın, hakikaten çok önemli. Eski arabalar şahane bir olay. Sokaklarda o arabaların olmaması bir sanat faciası, alenen bir sanat faciası. Eski Cadillac’lar, eski Rolls Royce’lar sokaklarda nasıl olmaz? Ne kadar nefis arabalar. İnanılır gibi değil, bu bir sanat katliamıdır aynı zamanda olmaması. Dehşet verici bir şey, yolların süsüdür o arabalar mutlaka olması gerekir. Ben seninle o konuda hemfikirim hem destekliyorum ve sonunda kadar da yanındayım.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: CHP’nin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, darbecilere tek tip elbise politikasının şiddeti beslediğini söyleyerek “Tek tip elbise aslında FETÖ’cülere değil tüm Türkiye’ye giydirilmek isteniyor. Tek tipçi akıl herkesi tek tipleştiriyor” diye konuştu. Eğer darbecilere tek tip kıyafet giydirilmesi yönünde karar alınırsa iş yurtlarındaki mahkumlarca üretilecek badem kurusu rengindeki yaklaşık 50 bin kıyafet FETÖ sanıklarının bulunduğu ceza evlerine gönderilecek.

ADNAN OKTAR: Hanımefendi güzel bir insan bunun doğru olduğunu görüyor. Bu adamlar züppelik yapıyor bayağı bir kısmı çakallık yapıyor şımarıyorlar. Artist gibi sakalını, saçını şekillere sokarak dimdik bir de laf atarak çakalca ve karaktersizce konuşmalar yaparak bu azılı katiller milletin alnını kaşımaya çalışıyorlar. Bunun doğru bir şey olduğu çok açık aşikar. Hükümete biz tavsiye ettik.

VTR: Merhaba Adnan Ağabey’im. Ben Burhan. Ben sizi çok seviyorum. Hayvanlara ve çocuklara önem vermeniz çok hoşuma gidiyor. Size bir sorum olacak. Çocuklar neden savaşlarda ölüyorlar. Bu benim çok canımı sıkıyor ve bunu engellemek için ne yapabilirim?

ADNAN OKTAR: Burhan bir kere çok yakışıklısın beyaz takım elbiseler, papyon kravatlar yani minik bir Adnancı olduğun imajını verdi bana bu. Bir de gözlük falan da yakışmış. Konuşmaların da çok güzel sevgi dolu. Canımın içi çocuklar savaşta şehit olurlar ve doğrudan cennete giderler. Allah o dehşet ortamında yani bir düşün kavga ortamı var, dehşet ortamı var annesi ne yapar çocuğu? Koşar kucaklar alır, ne yapar? Evine götürür. Allah da oradan alıp çocuğu evine götürüyor, cennete, gerçek yerine götürüyor. Allah onu kurtarmış oluyor oradan. Orada ölmüş olmaz. O beladan Allah onu kurtarmış oluyor.

Evet.

VTR: Biz Allah için geldik Filistin’e destek olmak için. İnşaAllah amacımıza ulaşırız Filistin rahata ulaşır.

ADNAN OKTAR: Canlarım benim, maşaAllah. Ay benim canım ay, maşaAllah. Ben genç kızların böyle çarşaf giymesi, Allah için hizmet etmesi, gayret etmesini çok çok güzel buluyorum. Çok zor bir şey, yani böyle ahir zamanda zor bir zamanda. Böyle şevkli, kendini Allah’a adamış insanların olması muhteşem. Ama tabii yöntem yani sevgi, merhamet ve şefkat olması lazım. Akıl, kültür, sanat olması lazım. Peygamberimiz (sav)’in yöntemi buydu. Kuran’ın yöntemi de budur. Ama şu anki yöntem otomatik silahla tarama, bombalama, bıçaklama, Peygamberimiz (sav)’in asla kabul etmediği, Kuran’ın asla kabul etmediği yepyeni bir dehşet metodu. Komünistlerle aynı yani terörist komünistlerle aynı. Şiddetle kaçınmak lazım ama demokratik tepkiler güzel, yani konuşursun, anlatırsın hepsi olur.

VTR: Merhaba ben Dilara. En çok neye para harcarsınız Adnan Bey?

ADNAN OKTAR: Dilara çok güzel kızsın sen. Önce onu bir belirtelim, çok çok güzelsin. Bir daha sesini duyayım senin, seni bir daha göreyim.

VTR: Merhaba ben Dilara. En çok neye para harcarsınız Adnan Bey?

ADNAN OKTAR: En çok sevdiklerime, etrafıma, yani ihtiyacı olan insanlara. İyilik yaparım, güzellik yaparım. Yiyecek alırım, kitap alırım, kıyafet alırım.

Evet.

VTR: Evlilik aşkı öldürür mü?

ADNAN OKTAR: Sen çok güzel bir insansın. Tabii ki aşkı çok güzel bir insan olduğun da anlaşılıyor. Aşkı güzel yaşayan bir insan olduğun da anlaşılıyor. Evlilik eğer materyalist bir zemin üstüne oturduysa, çıkara dayalıysa, tabii adam çıkarı elde ettiğinde aşkı da ölür, sevgisi de ölür, her şeyi ölür. Ama Allah aşkıyla olduysa evlilik, Allah için olduysa, ibadet olarak olduysa, sonsuz beraber olmayı amaçlıyorsa ölme değil, sürekli dirilir, sürekli canlanır, sürekli gelişir, böyle dev bir orman gibi her yeri kaplar.

Evet.

VTR: Merhaba ben Büşra. Osmanlı mutfağı mı, İtalyan mutfağı mı?

ADNAN OKTAR: Büşra sen İtalyan kızlarına benziyorsun ve çok çok güzelsin. Gözlerin çok güzel, dişlerin, yüzün, saçların, her yerin çok güzel, maşaAllah. Ama zor bir soru sordun tabii. Canım benim tabii Osmanlı mutfağının zevki yüksek, besleyiciliği de yüksektir, lezzeti çok yüksektir. İtalyan mutfağının da estetiği yüksektir, estetik yönden çok kibardır, yani sanat yönü güzeldir. Besleyiciliği de iyidir İtalyan mutfağıdır. Yani omega olayları onda daha yüksektir. Zeytinyağı ağırlıklıdır. Bir gün ondan, bir gün ondan. Bir gün Osmanlı, bir gün İtalyan.

Evet.

VTR: En çok kızdığınız şey nedir?

ADNAN OKTAR: Samimiyetsizlik, samimi olmamak.

VTR: Olayları olumlu değerlendirmek aptallık mı, enayilik midir?

ADNAN OKTAR: Ama ikisi de çok korkunç, yani bir seçenek bırakmamışsın ki güzelim, bir tanem. Bir tanem seni birisi kızdırmış, sen dünyalar tatlısısın. O hangi dangalaksa seni kızdıran, hangi ahlaksızsa Allah ona hidayet versin. Sen olumlu değerlendirmeye devam et. Hiçbir şey olmaz. Öyle pislik tiplerden de uzak durursun. Allah senin ondan kurtulmanı vesile etmiş. Bu da sana bir işaret Allah’tan. Öyle münasebetsiz birisiyle görüşmemen senin değerini artırır, seni daha güzelleştirir veyahut idare etmen. Orada sen hiçbir şekilde kötü duruma düşmezsin. O senin asaletini, yüceliğini, kaliteni, karizmanı, nezihliğini, kibarlığını gösterir ve akıllı olduğunu gösterir.

Evet.

VTR: Mirasınızın kime kalmasını isterdiniz?

ADNAN OKTAR: Mirasımızın kime kalmasını isteriz? Miras olması için mal olması lazım. Mal olmayınca miras olmaz. O zaman ne yapacağız? Manevi miras olabilir, manevi miras bizden sonraki nesillere ama kıyamet çok yakın. Bak, bilim adamları da diyor, verdiğimiz tarihten çok daha evvelki tarihte çok ciddi bir kıyamet alameti başlıyor zaten. Yani yüz sene sonra insanların üçte ikisinin telef olacağı düşünülüyor, üçte ikisinin. Yani insan kalmıyor zaten. Ondan sonra da zaten çok az insan kalmış olacak. Bizim yaşadığımız devir yine en iyisi, elhamdülillah yani iklim şartları açısından. İmani yönden mükemmel, mükemmel, mükemmel. İsa Mesih ve İmam Mehdi (as) devrindeyiz.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: 1930’ların, 1940’ların lüks arabaları var Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Görelim. Olay bu kardeşim ya. Sokakta bu araba yoksa o sokak nasıl sokak olsun? Çok güzel, çiçek gibi genç kızların bunu kullandığını düşün. Olaya bak sen şimdi o zaman. O sokaklar ne olur ya, bayram yerine döner. Ne acıdır bu arabaların olmaması. Kıytırık kıytırık arabalar, yani hepsi için demeyeyim de bayağı gıcık araba var. Acı acı seyrediyoruz yani. Araba bu, olay bu, konu bu. Sanat bu. Şu güzelliğe bak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Burak. Vesvese neden var?

ADNAN OKTAR: Vesvese imtihan için gerekiyor. Vesvese olmasa biz normal düşünmeyi sağlayamayız. Vesvese olacak ki biz ona karşı normal düşünmeyi harekete geçirelim.

VTR: Adnan Hoca kanalında spor programı yapılmasını düşünür mü?

ADNAN OKTAR: Spor ben kendim yapıyorum ama spor programı nasıl yapılacak? Yani çok ileride, çok ileride inşaAllah.

VTR: İsmim Canan. Benim sorum neden etrafımızda görüp duyduklarımızı sorgulamadan kabul ediyoruz?

ADNAN OKTAR: Aferin benim Canan’a benim güzel yüzlüme aferin. O vahşi görgüsüz, kültürsüz, akılsız, sevgiyi kalbine sindirememiş, aklı kafasına sığmamış tipler, yani sığmadığı için de aklı yok olmuş. Onların yaptığı anormallikleri kaale alırsan dünya seni yorar. Çok fazla anormal insanla karşılaşacaksın, kaale almayacaksın. Ormanda giderken her yerde hayvanlar olur. Ama yolda sen yürürsün. Hayvanlarla ilgilenmene gerek yok, yani “niye bu kadar çok hayvan var?” demene gerek yok. Hayvan her zaman olur.

Kızlar ne kadar çok hayvanları seviyorlar. Kızları sevmemim nedenlerinden biri de bu. Hayvan gördüler mi deli oluyorlar böyle sevgiden, yani kadın kadar sevgiye açık bir varlık yok, çok muhteşem varlık kadınlar.

VTR: Yoga hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İyi bir spor dalı, yani güzel.

VTR: Merhabalar, ben Aysen. Hayatınızı kendiniz için mi, yoksa başkaları için mi yaşıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Ay benim güzelim, ay benim güzel yüzlüm çok yakışmış kıyafetin, çok güzel olmuşsun. Aysen canımın içi, ben de senin gibi düşünüyorum. Ben kabadayıyım, sevdiklerim için yaşarım. Sen de öylesin. Senin de sevdiklerin için yaşadığını anladım. En asil yaşantı budur. Kendi için yaşamak çok küçük düşürücü bence. Sevdikleri için yaşar insan, Allah için ve sevdikleri için.

VTR: Merhabalar ben Manisa’dan Kaan Demirhan. Adnan Bey’e şöyle bir sorum olacaktı, eserlerini nasıl bir ortamda yazıyor, bunu merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Kaan çok yakışıklı bir delikanlısın onu söyleyeyim. Allah yakışıklılığını, güzelliğini artırsın, gerçekten çok yakışıklısın, maşaAllah. Nasıl bir ortam? Benim kaldığım yerler genelde güzeldir, yani her bulunduğum yeri ben güzelleştiririm. Mesela bak, bir stüdyo daha hazırladık, küçük bir yer aslında kapalı bir yer alt kat gibi. Ama ben orayı Jungle ormanı haline getirdim. Nefis çok güzel bir yer yaptım, çok ferah ve hoş bir yer haline getirdim. Her bulunduğum yeri ben güzelleştiririm. Fazla pahalıya mal olmaz ama güzelleştiririm.

Evet.

VTR: Arabada hızı sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm, ama bu kadar güzelleşmeleri çok hoşuma gitti. Ne kadar çok güzel insanımız var. Genç kızlar çok güzelleşmişler, yeni nesil çok güzel. Canımın için bak, hiç kimseye tavsiye etmem ama yani hız hakikaten zevkli bir şey. Ama bak, sakın kimse yapmasın. Yıllar önce Ankara’ya gidiyoruz, gittik süratle gittik söylemeyeyim süratin ne kadar olduğunu. Dönerken küçük böyle Volkswagen gibi bir araba, gıcık gıcık önümüzden geçiyor böyle hareketler yapıyor falan. Bütün arabaları yardık geçtik, “geçin bunları, geçin bunları” hepsini geçirttirdim, yani yaklaşık iki yüz yirmiyle falan gidiyorduk. Sakın kimseye tavsiye etmem, sakın. Süper tehlikeli, yani gerçekten çok tehlikeli. Ya kardeşim araba yaklaşık biz ışık yaktık böyle hani “çekil önümüzden ufaklık kenara git” gibisinden, hani “seninle mi uğraşacağız?” falan gibisinden. Adam bütün dörtlüleri yakıp söndürdü önce, yaktı söndürdü, yaktı söndürdü. Bir bastı kardeşim, biz iki yüz yirmiyle gidiyoruz, kağnıya döndük biz. Ya kardeşim meğer Porsche’ymiş Allah’ım ya. Yani acayip kanıma dokundu, ağırıma gitti. Döner dönmez dedik “biz de bir Porsche alalım.” Yani oradaki gıcık olduğum kadar bir şey. Ya kardeşim kısa sürede yok oldu. İki yüz yirmi ile gidiyoruz, inanılır gibi değil, araba artık uçuyor. Biz kağnı gibi olduk araba, yani kağnıyla gidiyor gibi olduk. Bu bir faciadır yani. Ama sakın sakın hiç kimseye tavsiye etmem. Sürat süper tehlikeli. Yani Allah muhafaza teker meker bir fırlasa bitti. Yani tekeri patlasa falan, bazen de o fren pompası falan oralarda bir açıklık oluyor, delik mi, yırtık mı bir şeyler oluyor. Süper tehlikeli. Yani frene bastığın anda durmuyor araba o zaman. Fren pompasının borusu yırtılıyor bir şey oluyor, illa ki bir şey olur, sakın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Resim çizerken, resmi siz çizmeden, resmin tamamlanabileceğini düşündünüz mü?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi demek istediğin metafizik anlamda mı demek istiyor?

BÜLENT SEZGİN: Birkaç anlama gelebilir Allahualem.

ADNAN OKTAR: Başka ne anlama geliyor?

BÜLENT SEZGİN: Çizmeden önce kafada canlanıyor mu?

ADNAN OKTAR: Tabii ki kafada canlandırmadan resim olmaz. Bak, geçen gün çizdiğim resimleri bak, abartmıyorum tek bir resmi on beş dakikada falan çizdim. Göster çizdiğim resimleri. Evet, yani fırça elimde kız arkadaşıma diyorum. “Beyaz” beyazı getiriyorlar, “yeşil” yeşili getiriyorlar. Akıl almaz bir süratle hazırladım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Böyle sokak hayvanlarını besliyoruz. Hayvanlar aç, herkesi sokak hayvanlarına şefkatli olmaya davet ediyoruz. Herkes beslesin, su koysunlar, yemek koysunlar. Bakın burada bir anne, dört tane yavrusu var. Herkesi de böyle yardımcı olmaya davet ediyoruz. Kedilere, köpeklere, bu hayvanlar değerlidir.

ADNAN OKTAR: Sen cennet kuzususun cennet, sen ne güzel insansın sen. Allah uzun ömür versin sana. Allah hidayet versin. Sen ne güzel bir ibadet yaptığının farkındasın ve tavsiyen de çok güzel. Allah senden gani gani razı olsun, maşaAllah. Doğru yapıyorsun. Ne büyük sevap güzellik o. Bak, bizi de çok mutlu ettin. Allah sana hep iyilik, bereket versin, zenginlik versin de bu hayvanlara böyle güzel güzel bak ve teşvik de et.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcılarından Doçent Doktor Mustafa Hilmi Çolakoğlu makam odasında çok sayıda hayvan barındırıyor Adnan Bey. Odada çok sayıda kuş var, yerlerde ise angut kazı.

ADNAN OKTAR: Çok şeker.

BÜLENT SEZGİN: Ve horoz dolaşıyor. Kuşlar zamanla makam odasına sığmayınca Hilmi Çolakoğlu kuşlar için bahçede bir köşk yaptırmış. Ayrıca bahçede hindiler, tavus kuşları, tavşanlar ve çok sayıda hayvan çeşidi var. Öğrenciler istedikleri zaman bu hayvanları gelip ziyaret ediyorlarmış.

ADNAN OKTAR: Hilmi Hoca’ya helal olsun, tebrik ediyorum. Hilmi Hocamız hakikaten sevgi dolu, cennet insanı demek ki. Cennet sevgisi onda gelişmiş. Muhteşem, her yerde inşaAllah bu akıl, bu mantık yayılır.

Yalnız Hocamı bir daha görebilir miyim? Biraz kilolu gibi geldi bana. Hilmi Hocam bir kolesterol muayenesi yaptırsın. Bir de kilosu fazla, tığ gibi olsun. Şeker yemesin, ekmek yemesin. Ne yiyorsa yesin. Bir de kolesterolü yüksekse düşürsün. Güzel insan, yani hakikaten iyi bir insan belli. Ama gördüm görüntüsünü biraz tedirgin oldum. İyi olur öyle bir şey yaparsa.

Evet.

VTR: Yavru hayvanlar dışarıdaki tehlikelere karşı kendilerini savunacağını nereden biliyor?

ADNAN OKTAR: Kediler çok iyi biliyor. Yalnız ufaklıklar acayip çete. Özellikle yeni doğduktan sonra ilk haftalarda falan böyle gizlenmek, uzaktan dikkatlice bakmak, ufacık bir kıpırtıya karşı, yani akıl küpü, insanlardan kat kat akıllılar söyleyeyim. Yani bir insan onların refleksini gösteremez. Mesela doğar doğmaz korunmayı biliyor daha doğduğunda. Kabarıyor bir şeyler yapıyor.

Evet.

VTR: Gelecekte robotların yapay zekası insanların zekasını ele geçirir mi?

ADNAN OKTAR: İnsanların zekasını ele geçirir mi? Hayır, insanların zekasından faydalanabilir de “insana saldırabilir mi?” diyebilirsin. Kurulursa tabii bir ölüm makinesi gibi yaparsan saldırabilir, yani insan gördü mü hareketlenebilir. Ama her zaman insan aklı tabii üstündür. Çünkü ruh sahibi, robot hiçbir zaman için ruh sahibi olamaz. Zekadaki bilgiyi kullanabilir ama ruhu kullanamaz, ruha hakim olamaz. Ruh ayrı bir şeydir. Ve robotu da yaratan Allah’tır, bunu unutmamak lazım. Bütün robotları Allah yaratır. Hiç birini insan yaratamaz.

Evet.

VTR: “Hayatı o kadar ciddiye alma” diyorlar, öyle mi yapmalıyım?

ADNAN OKTAR: Canımın içi hayatı ciddiye alma değil de seni üzen şeyleri ciddiye almayacaksın. Seni yoran, seni tedirgin eden şeyleri ciddiye almayacaksın. Kötü dedikoduları, kötü eylemleri, kötü insanları ciddiye alma ama iyi olan, güzel olan her şeyi ciddiye alman lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gökçe benim ismim. Kendi kendine konuşanlar deli midir?

ADNAN OKTAR: Gökçe sen ne şeker kızsın, sen ne tatlısın sen. Sen ne yaman bir şeysin sen. Hem çok güzelsin, hem çok akıllısın. Bir daha göreyim ben seni.

VTR: Gökçe benim ismim. Kendi kendine konuşanlar deli midir?

ADNAN OKTAR: Severim ben seni. Yok, bir tanem niye öyle olsun? Adam konuşur. “Ya ben şunu nereye koymuştum?” bilmem ne falan diye konuşur ya birçok insan. “Hay aksi şeytan” falan der bir şey olmaz yani. Ama durduk yere sürekli kendi kendine konuşuyorsa o hayra alamet değildir. Hemen hastaneye.

VTR: Bizi seven bir insanı nasıl anlarız?

ADNAN OKTAR: Gözlerinden, ses tonundan, elektriğinden, kurduğu cümlenin şeklinden, seçtiği kelimelerden, samimiyete ait bütün alametlerinden anlarız.

VTR: Duygu. Bir insanın aklından geçenleri anlamak mümkün mü?

ADNAN OKTAR: Yani bazen olur tabii. Mesela öfkeli bir insanı anlayabilirsin. Çok seven tutkulu bir insanı gözlerinden anlayabilirsin. Korkan bir insan gözlerinden anlaşılabilir. Ümitsiz bir insan gözlerinden anlaşılabilir. Bazıları anlaşılabilir Allah'ın dilemesiyle.

VTR: Günler neden kısaldı?

ADNAN OKTAR: Ahir zamanda olduğumuz için bu bir mucizedir. Yani gün yetmiyor. Eskiden gün bitmezdi. Biz ilkokuldayken sabah okula giderdik yani öğlen zaten çok çok zor biterdi. Öğleden ikindiye kadar muazzam geniş bir vakit olurdu. İkindiden akşama büyük bir vakit olurdu. Akşamdan yatsıya muazzam bir vakit olurdu. Çok geniş bir hayattı bu, çok geniş bir zamandı. Ama bu şu an müthiş daraldı akıl almaz derecede zaman kısaldı.

VTR: Merhaba adım Esra. İnsanları daha duyarlı hale getirebilmek için neler yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi işte Allah sevgisi, Allah korkusu, Allah'a derin iman, samimi sevmek Allah'ı, samimi kavramak bu konuyu kökünden halleder. Ve ana konu yaratılışımızda bu şekilde bize verilmiştir.

Evet.

VTR: Hocam sağlıklı yaşamın sırrı nedir?

ADNAN OKTAR: Sağlıklı yaşamın sırrı Allah'a tam teslim olmak ve Allah'ı çok sevmek. Yemekle içmekle uzaktan yakından alakası yok. Hiç kimse yemek yemez. Yemek yediğini zanneder yemek yeme hissi verilir insana, yemeğin görüntüsü verilir. Hiç kimse yemek yemez. Sağlığı, enerjiyi, gücü veren sadece Allah'tır.

VTR: Bir insan bir insana neden saygı duymalı?

ADNAN OKTAR: Neden saygı duymalı? Çünkü Allah'ın ruhunu taşıyan bir varlık insan. Allah'ın ruhunu taşıyan bir varlık Allah'ı seviyorsa, Allah'tan korkuyorsa, Allah'a kendini adamışsa ona gösterdiğin sevgi Allah'a gösterdiğin sevgidir. Allah'a gösterdiğin saygıdır. İnsana gösterilen sevgi Allah'a gösterilen sevgi olarak ibadettir. İnsana gösterilen saygı Allah'a gösterilen saygı olarak ibadettir.

BÜLENT SEZGİN: Siz Bediüzzaman’ı örnek vermiştiniz. Az bir yemek yemesine rağmen o zor şartlarda nasıl dayanıklı olduğunu maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii tabii tabii. Bediüzzaman hakikaten hiç hastaneye gitmemiştir. Hiç doktor muayenesine gitmemiştir.

Evet.

VTR: Neden güneş ışığı insanları mutlu ediyor?

ADNAN OKTAR: Çünkü her yeri rahat görüyoruz, renkleri görüyoruz, insanları görüyoruz ve doğaya Allah güneşi hayat veren bir anne olarak vazifelendirmiş.

Evet.

VTR: Merhaba ben Aylin. Müslümanlar neden kendi aralarında savaşıyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi işte o gelenekçi Ortodoks sistemden kaynaklanıyor o. Kuran'a göre olsaydı tek bir Müslüman topluluğu olacaktı ama hadise göre olunca yüzlere bölündüler. Çünkü herkes kendi hadisinin doğru olduğunu iddia ediyor. O diyor “senin hadisin yalan” o diyor “benim hadisim doğru.” Herkeste bir hadis doğruluğu ve yanlışlığı iddiası olunca yüzlerce grup ve yüzlerce mezhep oluştu. Ana mezheplerin dışında yan tali mezhepler oluştu.

Evet dinliyorum.

VTR: Filistin'deki zulmün bir an önce bitmesini istiyoruz. İnsan haklarına saygılı bir dünya istiyoruz. Orada haksızlığa uğrayan kardeşlerimizle bizim hiçbir farkımız yok. Biz de aynısını burada hissediyoruz, dayanamıyoruz. İslam aleminin liderlerinin bir an önce bu konuya destek vermelerini istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Ne güzel insanlar. Mesela dava şuuru olması Müslümanlara sahip çıkmaları çok güzel ama işte bu sevgi, şefkat, merhamet, akıl, sanat ve kültürle olması lazım. Barış içinde birlikte yaşama ruhu ile olması lazım.

Evet, dinliyorum. Soru sorabilirler.

VTR: Ben bütün aileme dua ediyorum.

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm. Bak senin kaderinde bu yaşında burada böyle görünmen var. Kaderde seni Allah o şekilde yaratmış. Güzel bir zamanda yaratıldınız siz. Yaşlılığınıza doğru belki bir bozulma başlayacak sizin. İnşaAllah Allah uzun ömürler verir. O devre kadar hep güzel günler göreceksiniz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yalnızca su ve vitaminle yaşanır mı?

ADNAN OKTAR: Bir tanem biliyorsun proteine de ihtiyacımız var. Yağa ihtiyacımız var. Karbonhidrata ihtiyacımız var. Dolayısıyla su ve vitaminle yaşayamayız, biliyorsun.

VTR: Dünyada neden bu kadar çok sıkıntı var?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım imtihan olacağız işte. İmtihan olmazsa anlamı yok buraya gelmemizin zaten. O sıkıntılarla imtihan oluyoruz. Aşk, onun içinden çıkıyor. Tutku, onun içinden çıkıyor. Güzellik, kalite, kabadayılık, yiğitlik sıkıntıların içinden çıkıyor. Yoksa çıkmaz. Hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Ne yiğitliğin anlamı kalır. Ne cesaretin, ne fedakarlığın, ne sabrın, ne aşkın, tutkunun. Her şey birçok şey kıymetini kaybeder veyahut azalır.

Evet.

VTR: Adım Batuhan. İnsan neden eğlenme ihtiyacı duyar?

ADNAN OKTAR: Cennete olan eğiliminden. Cennette biz sürekli eğleneceğimiz için içgüdüsel olarak var. Müziğe eğilim cennetten gelir. Güzellik, altına, gümüşe, salınmış atlara. Ayette diyor “Size tutkulu bir arzu olarak bunu size verdim” diyor Allah. Güzel olan hayvanlara, güzel çiçeklere, ormana, yeşilliklere, akarsuya veyahut denize, göle, ırmağa kalbimize sevgi verilmiştir. Cennete olan özlemden kaynaklanır.

Evet.

VTR: Merhabalar, ben Hande. Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?

ADNAN OKTAR: Hande çok güzelsin. Çok duru güzelliğin bir tanem. Allah sana sağlık sıhhat, uzun ömür versin. Hidayetiyle seni sarsın.

Tabii ki okuma daha seridir. Gezme, belirli bir derecede olur. Ama okumada her yere bir anda ulaşırsın ve detaylara da ulaşırsın. Gezer ama adam göremeyebilir. Ama okumada görebilir, her şeyi görebilir.

VTR: Bitkilere müzik çalmak daha hızlı büyümelerine yardımcı olabilir mi acaba?

ADNAN OKTAR: Öyle umuluyor tabii öyle olduğu. Ama bitkiler böyle sevildikleri evlerde daha güzel gelişiyorlar. Ben onu gördüm. Mesela bazen hanımlar çok seviyor çiçeği ben görüyorum. Çiçek acayip sağlıklı ve çok güzel oluyor. Sevildiğini hissediyor. Mesela sevgisiz bir evde yetişmiyor çiçek. Bir acayip oluyor. Yani bozuluyor, çöküyor bir şeyler oluyor.

Evet.

VTR: Evimizde estetik amaçlı hangi bitkileri yetiştirebiliriz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, hangisi hoşuna gidiyorsa, hangisi kalbini açıyorsa, hangisi kalbinde sevgi oluşturuyorsa, beğeniyorsan o.

VTR: Merhaba, ben Uğur. Fobileriniz var mıdır?

ADNAN OKTAR: Fobiler, hobiler. Var mı benim fobim? Fobi neydi? Asansörden falan korkuyor. Evet. Ben bir tek Allah korkarım. Başka yok bende.

VTR: Köpekler karşıya geçmek istediklerine nasıl karar veriyorlar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, sen nasıl güzel, nurlu, tertemiz bir insansın. Çok duru yüzün. Bayağı hoş, güzel bir görünümün var. Bir daha ben senin güzel sesinden sorunu alayım.

VTR: Köpekler karşıya geçmek istediklerine nasıl karar veriyorlar?

ADNAN OKTAR: Canım benim ben de anlayamadım. Adamlar ikide bir yer değiştirmek istiyor. Benim kanaatim sıkılıyorlar orada. Değişiklik istiyorlar. Bir sağa bakıyor bir sola bakıyor. Tekrar sağa bakıyor koşarak geçiyor. Bir de trafik ışıklarının olduğu yerden geçiyorlar. Yani herhangi bir yerden geçmiyor. Benim gördüklerim öyleydi.

DAMLA PAMİR: Bazıları da yolun ortasında fikir değiştirip geri dönüyorlar. 

VTR: Günde ne kadar su içmeliyiz?

ADNAN OKTAR: En az 3 litre. En az. Hele böyle sıcak havalarda daha fazla.

VTR: Her şeye olumlu mu bakarsınız?

ADNAN OKTAR: Tabii çünkü her şeyde hayır vardır. Hayırsız bir şey olmaz. Olumlu bakmakta hayır vardır yine.

VTR: Mumyalar neden çürümez?

ADNAN OKTAR: Benim canım sen çok güzelsin. Bir kere onu sana tarif etmem ve anlatmam önemli. Bütün yüzün güzel, çok anlamlı ve çok hoş görünümlü bir kızsın. Kıyafetin de yakışmış sana. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Mumyalar neden çürümez?

ADNAN OKTAR: Canımın içi onlara anti-septik, anti-bakteriyel maddeler koyuyorlar ondan. Mesela göztaşı gibi veyahut kireçli olan madde yahut tuzlu. Yani maddenin mikrop kapmasını engelleyecek yahut mikrobun gelişmesini engelleyecek her türlü kimyasalı kullanıyorlar. Yani o devrin şartlarına göre.

VTR: Biz Kudüs mitingindeyiz. İnşaAllah İsrail için hepimiz birer taş atmış olacağız.

ADNAN OKTAR: Canımın içi işte o taş değil de keşke sevgiyle halletseniz. Taş atılınca o taş geri sekiyor. Öyle olmaz. Ben senin iyi niyetli olduğunu biliyorum. Sevgi dolu olduğunu da biliyorum. Allah için hareket ettiğini de biliyorum. Ama taş atan kan buluyor. Kan atan taş buluyor. Öyle olmaz. Mutlaka sevgi, bilgi, kültür, kalite, estetik, sanat ve dostlukla, muhabbetle, aşkla halledilecek. Peygamberimiz (sav)’in yolu bu. Bütün peygamberlerin yolu bu. Biz de bu yolda olacağız.

Evet.

VTR: Hiç din değiştirmeyi düşündünüz mü?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzel kızsın bir kere? Görünüşün çok çok güzel. Her yerin güzel maşaAllah. Allah senin güzelliğini daha da artırsın. Çok duru ve temiz bir yüze sahipsin. Nurlu yüzün, ışıklı.

Din zaten değiştirilemez. Yani Allah kaderde verdiği dini insan değiştiremez. Kaderde bir insan Müslümansa Müslüman kalır. Kaderde dinini değiştirmesi gerekiyorsa da o illaki değiştirir. Ama İslam dini en mükemmel dindir. Değişmemiş bir din ve bütün dinleri de içinde barındırır. Nuhilik’i, Hz. İbrahim (as)’ın dinini, İshak (as)’ın, Yakub (as)’ın dinini, Hz. Yusuf (as)’ın dinini ve Musevilik’i, İsevilik’i. Bütün dinleri içinde barındırır. Müslüman olan bütün dinleri de yaşamış olur. Bütün peygamberlere uymuş olur. Dolayısıyla din değiştirmenin bir mantığı yok. Çünkü Hristiyan olmak istiyorsa zaten Hristiyan, Müslüman aynı zamanda. Yani İsevi’dir zaten. Musevi olmak istiyorsa zaten Musevi. Tevrat’a zaten uyuyor. Kuran’a uyduğu için Tevrat’a uymuş oluyor. Dolayısıyla din değiştirmenin bir mantığı anlamı yok. Müslüman olan zaten bütün dinlere uyduğu için yani özetle.

BÜLENT SEZGİN: Bir video gösterebilir miyim?

ADNAN OKTAR: Evet. Kardeşim bunlar yani insan doyamıyor. Mesela şimdi bak Tomasin’i aldım. Ama insan doyamıyor. Şimdi bak adama kafam takıldı. O tırmanmalar falan o olaylar. Hiç normal değil. O bakış, o dili dışarı çıkartmış. O dilini falan ısıracağım onun ben.

Biraz da olsa uyusunlar. Hemen gidelim de yatsınlar.

BÜLENT SEZGİN: İnşaAllah. Yarın görüşmek üzere hoşça kalın. 


DEVAMINI GÖSTER