Homoseksüelliğin Topluma Verdiği Zararlar

Homoseksüellik (cinsel sapkınlık) hakkında insanlardan gizlenen önemli gerçekler

 

Homoseksüelliğin Topluma Verdiği Zararlar

 

Bazı Batılı ülkelerde normal aile kavramıyla çelişen yeni bir trend var: homoseksüel evliliği. Gayet açıktır ki, bir toplumun modern ve klas olması o toplumun özgür olmasıyla orantılıdır. Ancak değişen Batı kültürleri ve değerleri homoseksüel evliliğinin de sözde bir tür özgürlük olduğunu savunuyor ve birçok aktivist cinsel sapkınlığı kendilerince, “sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu” gibi algılıyor.

 

Bazı medya kuruluşları homoseksüellerin bu doğrultuda fikirlerini yaygınlaştırmak ve haklı çıkarmak için kullandıkları en mükemmel araç haline gelmiş durumda. Homoseksüel haklarını ve cinsel sapkınlıklardan oluşan hayat tarzını savunanlar, Hollywood filmleri, televizyon şovları, moda programları, haber bültenleri, köşe yazıları, müzik videoları, kitaplar ve dergilerin yer verdiği haberler sayesinde yoğun şekilde destekleniyor, sapkın fikirleri meşru hale getiriliyor. Nitekim bu çabanın etkisi de görülüyor: Amerikalıların %20’si homoseksüel evlilikler konusundaki fikirlerinin televizyon programlarıyla değiştiğini açıkladı. Oysa evlilik kurumunun içeriğini değiştirerek, homoseksüelliği bir pazarlama konusu haline getirmek söz konusu toplumu ahlaken, fiziken ve ekonomik açıdan yozlaştıran ciddi bir tehlikedir.

 

Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise homoseksüelliğin İlahi dinlerin kutsal kitaplarında Allah tarafından kati şekilde haram kılınmış olmasıdır.

 

Allah’ın lanetlediği, çirkin bir utanmazlıktan oluşan evlilikle kurulan ailelerde çocuk tacizlerine sıklıkla rastlanır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki eşcinsel ebeveynleri olan çocuklar yaşadıkları cinsel karmaşadan dolayı homoseksüel davranışlara eğilimli oluyor ve nihayetinde psikiyatrik bozukluklar, madde bağımlılığı gibi rahatsızlıklara maruz kalıyorlar. Ayrıca cinsel saldırıya ve intihara meyilli oldukları gibi AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara da daha sıklıkla yakalanabiliyorlar.

 

İstatistikler, durumun ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu daha net gösteriyor. ABD’de eşcinsel çiftlerle birlikte yaşayan 94.627 tane çocuk bulunuyor. Ebeveynlerinden birinin eşcinsel hayat sürdüğü çocuk sayısı ise 6 ila 14 milyon arasında değişiyor.

 

Benzer şekilde İngiltere’de de eşcinsel ebeveynler tarafından evlat edinilmiş olan çocuk sayısı hızla artarak rekor seviyeye ulaşmış durumda. Eşcinsel ebeveynleri tarafından cinsel tacize uğrayan erkek çocuklarla ilgili vakalar oldukça fazla. Ayrıca başlarına gelenleri utandıkları ya da  korktukları için açıklayamayan çocuklar da var. 

 

Çocuk haklarından sorumlu Rus Ombudsman Pavel Astakhov’un konuyla ilgili açıklaması bu açıdan önemli; “Yetim kalan Rus çocuklara erişim kolay olduğundan yabancı ülkelerdeki sapık kişilerin dikkatini çekiyorlar. Yabancılar ülkemize gelip kolayca para ödeyerek  çocuklarımızı alabiliyorlar.” Bu raporla bağlantılı olarak, 2012 yılında Rusya kanunlarda bazı düzenlemeler yaparak Amerikan vatandaşlarının Rus çocukları evlat edinmelerini yasakladı. Bir sonraki yıl ise yabancı homoseksüel çiftlere Rus çocuklarının evlat verilmesini yasaklayan kanun Duma’da onaylandı. 

 

Küçücük çocukların yaşadıkları psikolojik travmalara karşı atılacak en önemli adımlardan biri çocukları bu tarz bir tehlikeye karşı eğitmek olacaktır. 4-5 yaşlarından itibaren bu konu titizlikle aktarılmalı, kendilerini korumaları için gerekli önlemleri nasıl alacakları çocuklara öğretilmelidir. Herhangi bir cinsel istismar ile karşılaştıklarında hiç çekinmeden bunu ifşa etmeleri konusunda cesaretlendirilmeli, başlarına ne gelirse gelsin kendilerini suçlu hissetmemeleri ve utanç duymamaları gerektiği iyi anlatılmalıdır.

 

Cinsel sapkınlık içinde olan kişiler toplum tarafından kabul görmek ve sapık eylemlerini haklı çıkarmak için kendilerince “östrojen hormonlarının yüksek seviyelerde olduğunu” veya “genetik olarak bu yaratılışta doğduklarını” iddia ederler. Oysa bu iddialar bilimsel açıdan kesinlikle doğru değildir. Öncelikle homoseksüel bir erkek ile normal bir erkek arasındaki östrojen ve testosteron hormon seviyelerinde fark yoktur. Ayrıca bilim adamları homoseksüellerin genetik olarak bu mizaca sahip olduklarını destekleyen hiçbir delil bulamamışlardır. 

 

Diğer taraftan bu durum genetik bile olmuş olsa sergilenen ahlak dışı davranışları asla haklı çıkarmaz. Doğuştan çift cinsiyetli olan veya bunun gibi cinsel gelişim anomalileri yaşayan insanlar olabilir. Ancak bu durum hiç kimsenin sapkın davranmasına mazeret olamaz. Bir insan her koşulda iffetini ve ahlakını koruyarak, şerefli bir hayat sürmekle yükümlüdür.

 



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler