Düşündüren Gerçekler 06 / Samimi eleştirilerin önemi ve hayatımıza katkısı

Samimi Eleştirilerin Önemi ve Hayatımıza Kattıkları

İyi akşamlar, Düşündüren Gerçekler programında bir kez daha sizlerle birlikteyiz.

Bugün yine hayatımızı daha güzel ve daha konforlu hale getirecek bir başka önemli gerçeği ele alacağız. Samimi eleştirilerin, yapıcı tavsiyelerin öneminden ve hayatımıza olan katkısından bahsedeceğiz.

İnsanın önemli özelliklerinden biri de, hayatının son anına kadar sürekli olarak değişmeye ve gelişmeye açık bir varlık olmasıdır. Yaşadığı her olay, hayata dair edindiği her tecrübe; gördüğü, okuduğu, duyduğu, şahit olduğu her detay, insanı negatif ya da pozitif yönde değişmeye yöneltir. İşte tüm bunların sonucunda da, insan ya giderek olgunlaşıp gelişip, daha mükemmel bir çizgiye ulaşır; ya da olumsuz özellikler kazanarak, hem kendisini hem de hayat konforunu bozacak, hayatın güzelliklerinden uzaklaşacak bir noktaya gelir.

Çünkü insan, hayatını, nefsinin negatif telkinleri ve buna karşı da, vicdanından gelen pozitif çağrılar arasında sürekli olarak bir tercih yaparak geçirir. Ancak her zaman her konuda en doğru, en isabetli tercihleri yapamayabilir ve bunun sonucunda da çeşitli hatalar yapar.

Bu hataların sebepleri, kimi zaman bilgisizlik yada tecrübesizlik, kimi zaman boş bulunmak, kimi zaman yanlış düşünmek veya akledememek kimi zaman gaflete kapılmak kimi zaman da zalimlik, bencillik, umursuzluk, tembellik, öfke ya da kızgınlık gibi ahlak bozuklukları olabilir.

Ama zaten hata yapmak, “insan olmanın” da bir gereğidir aslında. Çünkü insan, yapısı gereği zaten hata yapacak şekilde yaratılmıştır. Hatasızlık, kusursuzluk, mükemmellik, bütün eksik ve noksan özelliklerden uzak olmak, yalnızca Rabbimiz’e ait bir özelliktir. Sonsuz Akıllı, Sonsuz Bilgi Sahibi ve Sonsuz Mükemmel olan yalnızca Yüce Allah’tır. İnsan ise, Allah’ın bu sonsuz Kudreti karşısında büyük bir acz ve eksiklik içindedir. Yaşamının amacı da zaten Allah’ın bu Sonsuz Büyüklüğünü ve buna karşı kendisinin ne kadar acz içinde, ne kadar muhtaç konumda olduğunu anlayıp takdir edebilmesi ve böylece Allah’a iman etmesidir.

İnsan kul olmak için yaratılmıştır. Bu yüzden elbette eksiklikleri, hataları, kusurları olacaktır ki, tüm bunlar için Allah’a yalvarıp yakarsın, bunları değiştirmeyi Allah’tan istesin ve Allah’ın beğeneceği daha iyi bir ahlaka ulaşabilmek için çaba harcasın.

İşte bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda, bizlere yapıcı ve olumlu tavsiyelerde bulunacak; eksik yönlerimizi, hatalarımızı ve bunlardan kurtulma yollarını bize gösterecek, aklı başına, vicdanlı, akıllı dostlarımızın varlığı bizim için büyük bir nimettir.

İnsan kendini geliştirme yolunda, sadece kendi aklını, vicdanını ve iradesini kullanacakken, buna, kendisine dışarıdan bakıp, objektif ve samimi değerlendirmeler yapabilecek akıllı insanların tespitlerinin de eklenmesi çok büyük bir katkıdır. Böylece, elinde kullanabileceği tek bir akıl varken, belki çevresindeki en az on aklın toplamından istifade etme imkanı bulabilir.

Eleştiri, nefsinde hem negatif hem pozitif, her türlü eğilimin bir arada bulunduğu ve hayatını bu negatiflerden kurtulabilmek için çaba sarf ederek geçiren insan için, önemli bir yol göstericidir.

Ancak tabi ki isabetli, doğru ve faydalı eleştiriler yapabilmek de, her insanın yapabileceği bir şey değildir. Eleştiri yapabilecek insanın öncelikle mutlaka belirli özelliklere sahip olması ve önemli bazı vasıfları üzerinde taşıması şarttır. Yoksa gün içinde hemen her yerde, çoğu insan, çevresindeki bir çok kişiyi, bir çok olayı, sık sık eleştirir. Ancak bunların çoğunda, en ufak bir hikmet alameti dahi olmaz. Ve çoğu, yanlış teşhislere dayandığı için isabetsizdir. Adeta hiçbir tıp bilgisi olmayan bir insanın, ancak uzman bir doktorun sahip olabileceği bilgilere ya da tecrübelere dair ahkam kesmesinden farksızdır. Dolayısıyla eleştiri yapabilecek bir insanın, mutlaka ve mutlaka hayati bazı erdemlere sahip olması gerekir ki, yaptığı eleştiri yapıcı ve istifade edilebilecek bir nitelik taşısın.

İşte bu nedenle eleştirileri insanlara en fayda verecek olan kimseler, doğru ile yanlışı, iyiyle kötüyü ayırdedebilecek bir bilgiye, akla ve vicdana sahip olan inananlardır. Allah Kuranı, insanlara, hayata dair her konuda, her şeyin en güzelini bize öğretecek bir rehber olarak göndermiştir. Hayatımızın her aşamasında, yapacağımız her tercihte, atacağımız her adımda, her tavrımızda, her konuşmamızda, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ancak Kuran ahlakını ölçü alarak öğrenebiliriz. Dolayısıyla bu bilgiye sahip olan insanların eleştirileri, yönlendirmeleri ve tavsiyeleri bizim için hayati önem taşıyan çok kıymetli hatırlatmalardır.

Allah korkusuyla hareket eden, bu nedenle de Kurani bir akla ve vicdana sahip olan bu insanların eleştirilerini hikmetli ve faydalı hale getiren pek çok özellikleri vardır. Bunlardan biri de “Eleştiriyi, karşılarındaki insanın hatalarına ve kusurlarına kızdıkları için değil, onun, o eksikliklerden kurtulmasını ve daha iyi olmasını istedikleri” için yapmalarıdır.

Allah korkusuyla hareket etmeyen ve ölçüleri Kuran ahlakı olmayan insanların bu konudaki tavırları ise çok daha farklıdır. Onlar genellikle birbirlerinde gördükleri kusurları, o kişiye duydukları öfkeden dolayı dile getirirler. Yoksa o insanın daha iyi olmasına yönelik bir amaçları yoktur. İstedikleri sadece, bu kişinin kendilerini rahatsız eden, kendi menfaatlerine zarar veren, hayat kalitelerini bozan özelliklerinden kurtulmalarıdır. Böylece kendileri de bu sıkıntılardan kurtularak daha iyi bir hayat yaşayabileceklerini umarlar.

Söz konusu kişilerin bu bakış açıları, karşı tarafa yaptıkları eleştirilerin içeriğinden de kolaylıkla anlaşılır. Konular, yalnızca eleştiriyi yapan kişiye dokunan, onu rahatsız eden, onun isteklerine yönelik detaylarla alakalıdır. Bu kişi, kendisiyle bağlantılı olmayan konularda, karşısındaki kişinin ne tür kusurları olduğuyla ilgilenmez. Ama kendisi söz konusuyla, en küçük bir detayı bile atlamadan mutlaka bunları birer eleştiri malzemesi olarak dile getirir.

Eleştiride kullanılan üslup ise, yine bu bakış açısını ortaya koyan bir başka önemli delildir. Bu kişiler, bir kimsede, ucu bir şekilde kendilerine de dokunan yanlış bir tavır gördüklerinde hemen öfkeye kapılırlar. Ve içlerindeki bu kızgınlığı, hiç düşünmeden ve hiç bekletmeden dışa vururlar. Dolayısıyla genelde toplumda insanların birbirlerine yaptıkları eleştiriler, çoğu zaman bu tür ani çıkışlardan ibarettir. Ortada, o kişiye duydukları öfkeyi dile getirme, tartışma, kavga etme gibi nefsani tepkiler dışında bir gaye yoktur.

Samimi olarak iman eden insanlar ise eleştiriyi, kavga etmek, tartışmak, sorun çıkarmak, kızgınlıklarını dışa vurmak gibi amaçlarla yapmazlar. Çünkü bir Müslümanın asıl hedefi Allah'ın sevgisini kazanabilmektir. Ve Allah Kuran'da Müslümanlara, ‘birbirlerine iyiliği emredip, birbirlerini kötülüklerden engellemelerini’ bildirmiştir. Dolayısıyla inanan bir insan, karşı tarafın bir hatası kendisini rahatsız ettiği için değil, onun daha iyi olması ve ona fayda vermesi için eleştiri yapar. Allah'ın razı olacağı ahlakı yaşamasına, cennete layık bir insan olabilmesine engel olacak ve sonsuz ahiret hayatını kaybetmesine yol açabilecek hatalardan sakınması için, eksik gördüğü yönlerini dile getirir.

Allah'ın Müslümanlara farz kıldığı bu sorumluluk, aynı zamanda da Müslümanlar arasındaki dostluğu geliştiren, aralarındaki sıcaklığı, yakınlığı, güveni artıran çok değerli bir ahlak özelliğidir. İman eden her insanın bu bakış açısını alması çok önemlidir. Güvendiği, aklı başında, samimi bir Müslüman, bir kişiye bir tavsiyede bulunuyorsa; karşı tarafın o kişi hakkında hiç şüpheye kapılmaması; sözlerinin ardında hiçbir art niyet olmadığını bilmesi ve dolayısıyla da yapılan eleştiriden hiçbir rahatsızlık duymadan istifade edebilecek bir güven içerisinde olması gerekir. 

İnançlı bir insanın asla kavga çıkarmak, tartışmak, karşı tarafı rencide etmek, küçük düşürmek, aşağılamak, alay etmek, ona karşı büyüklük taslamak, huzursuzluk çıkartmak, öfkesini dışa vurmak, intikam almak gibi amaçları olmayacağından kesin emin olmalıdır.

“Bu benim Müslüman bir kardeşim; eğer o bana bir tavsiyede bulunuyorsa, mutlaka samimi olarak bu konuda eksik olduğumu düşündüğü içindir. Yaptığı eleştiriler, benim daha iyi olmamı istediği, ahlakımda, tavırlarımda bir kusur kalmasını istemediğindendir. Allah'tan korkan, imanlı, güzel ahlaklı bir insanın art niyetli olması, benim zararıma olacak bir şey istemesi -Allah'ın izniyle- mümkün değil. Bu nedenle benim içim çok rahat olsun. Huzursuzluk duyacağım, şüpheleneceğim, tedirgin olacağım hiçbir şey yok. Demek ki Allah beni Müslümanlarla destekliyor, Eksikliklerimi ve bunları nasıl telafi edeceğimi Müslümanlar vesilesiyle bana duyurtuyor. O zaman ben de, bu tavsiyelerden en iyi şekilde istifade etmeye çalışayım.” diye düşünerek içerisinde bulunduğu bu durumdan sevinç duymalıdır.

İnsana çocukluk yıllarından itibaren gizli ya da açık bir dille verilen, “Eleştiri istenmeyen bir şeydir; Eleştiri insanı rahatsız eder; Moralini bozar, neşesini huzurunu kaçırır; Hayatını, ruh halini olumsuz etkiler.”, “Eleştiri yapan insanlar kötü niyetlidirler, “Eleştirdikleri kişiye mutlaka kızgın ve öfkelidirler, Öfkelerinden dolayı karşı tarafı eleştirirler” gibi telkinlerin tümüyle yanlış olduğunu unutmamak gerekir.

İman etmeyen, Kuran ahlakını yaşamayan insanlar arasında bu tarz kurallar geçerli olabilir, ama Müslümanlar bu bakış açısından tamamen uzaktırlar. Dolayısıyla inanan bir insan, çocukluk yıllarından itibaren bu tür insanlar arasında, bu gibi yanlış telkinler alarak yetiştirilmiş olsa bile, yine de Müslümanlar arasında bu kuralların asla kabul görmeyeceğini bilmeli ve güven içerisinde bunun rahatlığını yaşamalıdır.

Çünkü samimi iman eden insanlar dünyanın en güzel ahlaklı, en samimi, en güvenilir, en doğru sözlü ve en içi-dışı bir insanlarıdır. Dolayısıyla Allah'tan korkup sakınan, samimi, vicdanlı, Kuran aklı ile hareket eden insanlardan gelen eleştiriler, her insan için çok büyük bir nimettir. Hayat kalitemizi artıracak, yaşamımızı güzelleştirecek, daha iyi olma yolunda bize destek verecek, daha mutlu olmamıza, daha çok sevilmemize, daha güzel dostluklar kurmamıza ve hayatın her detayını daha güzel yaşamamıza vesile olacak çok kıymetli vesilelerdir.

İşte bu nedenle iman eden bir insanın yapacağı en akılcı tavır; eleştiriden rahatsız olmak, kaçmak, uzak durmak yerine; eleştiriye sevinmek, eleştiriden son noktasına kadar istifade etmeye çalışmak ve hatta güvendiği insanlardan sık sık eleştiri ve tavsiyeler talep ederek kendisini en mükemmel hale getirmeye çalışmak olmalıdır.

Bugünkü sohbetimizin yine sonuna geldik. Allah’ın düşünen insanları sevdiğini ve bizi, her konu üzerinde derinlemesine düşünerek Allah’ın yarattıklarındaki sayısız hikmetleri görmeye teşvik ettiğini unutmayalım. Allah Rum Suresi’nin 8. ayetinde, Şeytandan Allah’a sığınırım: “Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı?…” diye buyurmuştur. Al-i İmran Suresi, 191. ayette ise “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." Sözleriyle, inananların her an her yerde, hep derinlemesine düşünerek gerçeklere ulaşabildiklerini hatırlatmıştır.

İşte bu nedenle biz de her programda hayatımızdaki önemli detayları konuşup düşünmeye ve düşündürtmeye devam edeceğiz. Sizin de düşündükleriniz, eklemek istedikleriniz ya da sorularınız olursa dusundurengercekler@a9.com.tr mail adresimize gönderebilirsiniz.

Tekrar görüşmek üzere, hoşçakalın...

 


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500


DEVAMINI GÖSTER