Sohbetler (7 Ekim 2017; 10:00)


BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey, hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Türkiye, Rusya ve İran’ın uzlaştığı Suriye’nin İdlib kentindeki çatışmasızlık bölgesi için dün gece sınırda askeri hareketlilik vardı. Üst düzey askeri yetkililere görev emri gitti. Tüm birlikler alarma geçti. Operasyonun başladığı iddia edildi. Genelkurmay’ın ilerleyen saatlerde açıklama yapması bekleniyor. Bir fotoğraf vardı.

ADNAN OKTAR: Her konuda hayır vardır her şey hayırla yaratılır. Hayırsız bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Haftalık karikatür dergisi Leman yeni sayısında Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat değişikliği konusunu kapağına taşıdı Adnan Bey. Görebiliriz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredattan evrimi ve Marksizm’i çıkartacağına dair basında çıkan haberler üzerine Leman yeni sayısında Darwin’i ve Marks’ı konuşturarak “susma sustukça sıra sana gelecek” diye yazdı.

ADNAN OKTAR: Bunlar tarih bilgisi, adam 200 yıllık adam Marks. Bilimin en zayıf olduğu dönemde, teknolojinin en zayıf olduğu dönemde, bilimsel buluşların daha yeni yeni başladığı dönemde ortaya çıkmış bir adam. Darwin de öyle, o devirde ilkel mikroskoplar vardı elektron mikroskobu falan hiçbir şey yoktu. Hücre su dolu bir torba zannediliyordu. Öyle bir ortamda bunlar enine arşınına uçtular adeta. Sonra bilim ilerledi bunların anlattıklarının hepsinin hikaye olduğu anlaşıldı. Bunlar tarihe mal olmuş adamlar olarak tarihte kayıt altına alınmış oldular. Bunun dışında bunların böyle modern bilimi, modern çağı temsil edecek bir yönleri yok. Hiçbir özellikleri de yok. Kabul edilecek sosyolojik bir konu da değil. İnsanlığa uygun da değil, hayata uygun değil, akla uygun değil, bilime uygun değil hiçbir şeye uygun değil. Bir ortaçağ denemesi gibi bir şey. Ortaçağla yeni çağın işte arasında bir mantık gibi görünüyor. İlkel mantık yani putperest bir pagan dini gibi ortaya çıkmış inançlar. Marksizm bir pagan dininin pagan mantığında uygulanması. İşte “Kabataş çağında pagan kültüründe böyleydi, kadın ortaktı, mal ortaktı, devlet yoktu, ahlak yoktu böyle yaşıyorduk” diyor “şimdi atalarımızın dinine yine geri döneceğiz” diyor. Yok, öyle bir şey yok artık. Bu devir modern bilimin hakim olduğu, aklın hakim olduğu bir dönem. O tip ilkel dine dönüş diye bir konu olmaz. Gençliğe baktığımızda hepsinin çok aklı başında aydın, kültürlü, görgülü olduklarını görüyoruz. Bunu unutsunlar. Herkes onlar adına utanıyor hakikaten Marksizm’den, Darwinizm’den bıkmamaları, daha hala bu 150 yıllık 200 yıllık köhne felsefelerin peşinden gitmeleri, bayatlamış teorilerin peşinden gitmeleri, bu yenilenmiş fakat yeniden bayatlamış pagan dinini durup durup milletin önüne sürmenin bir alemi yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, ismim İsmail. 15 Temmuz’dan sonra askerlere karşı bir tepki oluştu mu? Bunun cevabını çok merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Yok canım. Bizim Mehmetçik mazlumdur çocuklar ne bilsinler. İşte dediler ki “tatbikat var hadi çıkın gidiyoruz.” Bir kısmı da dedi ki “bir terör alarmı var, güvenlik olarak köprüyü tutmamız gerekiyor” falan. Çocuklara yalan söylediler, büyük bölümü askerlerin bilmiyor çocuklar. Hep şaşırdılar zaten, dikkat ederseniz anlayamıyorlar. Mesela Taksim’e çıkarttılar çocukları anlayamadılar yani. Bir mana veremediler “ne oluyor?” falan gibisinden. Halk protesto ediyor, yine anlayamadılar. FETÖ’nün çok az adamı vardı, çok subayı vardı FETÖ’nün askeri yoktu. Er olarak hiç elemanı yoktu aşağı yukarı çok az. Subay olarak çok elemanı vardı, çok derken işte belirli miktarda. Onlara da devlet gereğini yaptı, bu iş bitti aslında işin doğrusu. Fakat eski kalıntılar var orada burada, siyasi kalıntılar da var onları şu an hükümet temizlemeye çalışıyor. Ama bence ana risk halledildi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Oktar’ın amacı ne? Türkiye’de ne yapmak istiyor? Bunu öğrenmek istiyorum.

ADNAN OKTAR: Ağabeyinin kuzusu, ağabeyinin canı. Adnan Ağabeyinin amacı Allah’ın rızası, rahmeti, cenneti başka hiçbir amacı yok. Bütün dünyaya İslam’ın hakimiyeti, herkesin Allah’ın rızası için yaşaması, dünyanın güllük gülistanlık olması tek amaç bu. Ve cennette müminlerle birlikte sonsuza kadar Allah’ın rızasına uygun yaşamak.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Uluslararası basında yeni yayınlanan yazılarınız şunlar Adnan Bey: İran’ın en önde gelen Farsça gazetelerinden biri olan Hamshahri Newspaper’de “Rohingyalılar için güçlü bir ses” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, zulüm gören Rohingyalılar için halkların da hükümetlerle birlikte seslerini yükseltmelerinin ve Müslüman ülkelerin bir araya gelerek dev mitingler organize etmelerinin öneminden bahsediyorsunuz. Bu yazınız aynı zamanda Kuveyt’ten yayın yapan günlük gazete El-Amba’da da yayınlandı.  

Merkezi Londra’da bulunan Irak’ın günlük Arapça gazetesi Azzaman’ın hem basılı yayınında hem internet sitesinde, “Hindistan-Pakistan ilişkilerinde barışa giden yol” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, başta Keşmir olmak üzere bölgeye barış getirecek olanın alışılagelmiş menfaatler üzerine dayalı siyaset anlayışı yerine, akılcı, itidalli ve tüm hakların birinci sınıf insan muamelesi göreceği kültürün inşa edilmesi olduğunu anlatıyorsunuz.

1957 yılından beri yayınlanan günlük tirajı 110 bin olan Malezya’nın en büyük gazetelerinden Berita Harian’da Malezyaca “Birleşmiş Milletler’in boyun bağının gevşetmek” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, dünya için umut olması gereken Birleşmiş Milletler’in bürokrasi çıkmazı içinde bocaladığını, dünyadaki sorunlar karşısında yeterli çözümleri zamanında üretemediğini anlatıyorsunuz. Bu konuda acilen reformların yapılması gerektiğinin önemini vurguluyorsunuz, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, ne güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: İsmim Seyit Ahmet Öngüç. Ben daha önce Adnan Oktar Beyefendi’nin yayınlarını çok takip ettim, birkaç kez rastladım. Bunun yanı sıra kendisine şunu sormak istiyorum, Kuran-ı Kerim’i, Resulullah (sav)’i, dinimizi anlatıyor. Orada bariz olan ayetler var, mesela kadınların örtünmesi konusunda bariz olan ayetler var. Kız kardeşlerime baktığımda bariz bir açıklık söz konusu. Bunu neye dayanarak yapıyor? Bir mesaj mı vermek istiyor, bunun amacı nedir? Bunu çok merak ediyorum. Kendisinin dine bu kadar bağlı olduğunu göstermeye çalışırken orada oynamak ya da bunun gibi şeyler yapmanın amacı nedir? Bunları çok merak ettim. Ters yargılamak istemiyorum, günah almak istemiyorum kul hakkına girmek istemiyorum. Kendisi bir mesaj mı vermek istiyor topluma, yoksa ne yapmaya çalışıyor bunu anlamayı çok isterim. Kendisinden duymak da isterim. Çok teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım hem kibar hem saygılı hem hürmetli hem de dindar Allah’tan korkuyor, maşaAllah. Canımın içi, bak Türkiye’de o kadar alim hoca var, bir tanesi çıkıp da bana demiyor ki “kardeşim, sen Müslümansın bizim evladımızsın yanlış yoldasın, bak doğrusu bu Allah böyle diyor bu ayette, sen nereden çıkartın bunu” demiyor. Niye diyemiyor biliyor musun? Çünkü Kuran’da böyle bir ayet yok. Yani kadınların başını örtmesi diye bir ayet yok, böyle bir şey yok. Benim aslanım çok dürüst, çok efendi, nurlu, samimi. Sorusu da çok candan.

Çıksın bir hoca “hoca efendi sen harama girdin” desin. Bir kişi çıksın bir göreyim. Dansta ne var kardeşim, müzikte ne var neden olmasın ki? Hanımların kıyafetleri doğru. Ha dışarı çıksa olmaz, bana göre olmaz. Mesela herhangi bir semtte, semt isimleri vermeyeyim de olmaz. Ama Kuşadası’nda olur, Fethiye’de olur, Köyceğiz’de olur, Antalya’da olur. Çünkü yöreye göre değişir. Bikiniyle, mayoyla da gezebilir hanımlar hiçbir şey olmaz namaz da kılabilirler. Bak bir hoca çıksın hayır desin, burada telefonla canlı konuşalım. Hiçbiri aksini savunamaz. Gençliğimizi yanlış bilgilendirdiler, dinle oynadılar, dinimizi bozdular bize dehşet dini, cehennem dini getirdiler. Dinimizi mahvettiler biz de bu oyunu bozduk paramparça ettik, şeytanın oyunu şu an dümdüz. İngiliz derin devletinin ağlamaklı olmasının nedeni de bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Suriyelilerden rahatsız oluyorum. Laf atıyorlar, lafla taciz ediyorlar. Onları, laf atanları en azından istemiyorum ülkemde.

ADNAN OKTAR: Canımın içi güzel yüzlüm bu çok önemli bir şey. Eğer böyle bir şey varsa bak ben yeri-göğü yıkarım söz bir Allah bir kanunla hukukla ne gerekiyorsa yaparım. Alın telefonla videoya bana ispat edin yahut isim verin “şu adam” deyin bütün gücümle mücadele edeceğim söz bir Allah bir. Ama bu, iddiadan öteye geçmiyor. Bu adamlar bunu yapmadığı halde bunu diyorlarsa bu çok acı olur. Ama ben, sen dürüst bir kızsın sana inanıyorum güzel bir insansın. Nerede olmuş bu, oraya gidip bir baksak bakalım var mı öyle bir şey? Oluyor mu böyle bir şey, olur mu, mümkün mü? Ben Suriyeli göremiyorum bir kere dışarıda. Ben dilenen çocuklar görüyorum bir tek. Nerede yoğunsalar gidelim bir bakalım. Böyle bir şey olmaz nasıl yapsınlar çocuklar? Çok zor bir şey bu. Yani öyle bir şey olmaz kanunla hukukla ne yapacaklarını şaşırırlar kim olursa olsun. Suriyeli, Iraklı, Türk, Kürt, Çerkez fark etmez ırka göre bir şey değişmez, yeter ki görelim. 

Yeni tablom, Cazibe. Göreyim. Nasıl? Ama şahane, değil mi?

Evet, dinliyorum.

VTR: Biz ne zaman özgürce sokakta kahkaha atabileceğiz?

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel insan, nasıl güzel canımın içi. Senin kahkahan o sokağı nasıl güzelleştirir, dünya nasıl güzel olur sizlerle canımın içi. İnşaAllah o günleri yakın zamanda göreceğiz Allah’ın izniyle. Kadın kahkahası çok büyük bir nimettir, kadın neşesi çok büyük bir nimettir. Çocukların çıtı çıkmıyor çıtı, gözler yerde eller hazırolda böyle korku içinde sokaklarda geziyorlar birçok genç kız. Bu belayı savuşturacağız. Bak hükümetin kararlı olduğunu gördünüz. Ama yeter ki genç kızlar çok cesur olsunlar, kararlı olsunlar çok güzel günler göreceğiz. Gençliğin, bak arkadaş soru sordu ya, gençliğin yüzde 80’i bizim görüşümüzde, net bizim görüşümüzde. Bunlar istiyorlar ki yüzde 80’lik kitleyi karşımıza alalım. Kendileri karşılarına almışlar yüzde 80’lik kitleyi, bizim de karşımıza almamızı istiyorlar. Yüzde 80’lik kitleyi Allah yönlendiriyor ve doğru yoldalar. Siz yanlışsınız. Yüzde 5’lik bir kitle bu, yanlış yoldalar. Yüzde 80’i karşılarına alıyorlar. Yüzde 80 doğru olan. Dolayısıyla ben yüzde 80’ine sahip çıkan bir insanım, genç kızlara ve delikanlılara sahip çıkıyorum. Hani dediler ya biraz aç, bu kadarını açayım. Ama daha da aç derseniz daha da bu konuyu açabilirim. Ben büyük bir fitneyi önlüyorum farkına bile varmıyorsunuz. Sizin başınıza gelecek büyük bir felaketi de önlemiş oluyorum vesile oluyorum. Sen çünkü halkın büyük bölümünü karşına alıyorsun. Ne diyorsun? “Ben sana karşıyım” diyorsun. O da sana “ben de sana karşıyım” derse ne yapacaksın? Altında kalırsın. O zaman ben doğru yoldayım. Ben o dengeyi sağlıyorum, senin sağ kalmanı sağlıyorum, huzurlu yaşamanı sağlıyorum, sana sempatiyle bakılmasını sağlıyorum, senin dışlanmanı engelliyorum, hatta sana sevgi duyulmasını sağlıyorum ve o insanları da seni ezdirtmiyorum. Tayyip Hocam da benim aklımda benim mantığımda, ne diyor? “Ne Şii ne Sünni elhamdülillah Müslümanım” diyor tam benim anlattığım mantık. Benim bu anlatımımdan önce hiçbir devlet başkanı bunu söylemedi. “Ben ne Şii’yim ne Sünni’yim” demedi, hepsi “ben Sünni’yim” dediler “elhamdülillah Sünni’yiz” dediler. Bak Tayyip Hoca diyor ki “Ben elhamdülillah Müslümanım, ne Sünni’yim ne Şii’yim” diyor. Açık hanımlarla da resim çektiriyor, kapalı hanımlarla da resim çektiriyor herkese sahip çıkıyor ve “ben sizin hizmetçinizim” diyor gece-gündüz, “benim iki metre toprak yerim” diyor. Tam bizim kafamızda. Bizi birbirimize düşüreceklerini zannediyorlar. Kardeşim, bunu yıllardan beri deniyorsunuz. O bizim birbirimize bağlılığımızı daha artırır. Daha da tehlikenin büyüklüğünü görürüz. Bizim bu hizmetimiz hükümete karşı yapılacak bir oyunu ortadan kaldıran bir tavırdır. Büyük bir oyunu ortadan kaldıran bir tavırdır. Ve onların elini ellerinden almış oluyoruz. Kozlarını ellerinden almış oluyoruz. Ve doğru bir hayatla bunu yapmış oluyoruz doğru olan bir şeyle, suni olan bir şeyle değil. Gelenekçi Ortodoks sistemle hükümeti yıkacaklardı. İngiliz derin devletinin kafası buydu. Bunu yaptırtmadık, yapamayacaklar ve yaptırtmayacağız bunu. İngiliz derin devletinin bir numaralı delilini ellerinden aldık. Çünkü onlar gelenekçi Ortodoks sistemle de Türkiye’yi yıkmak istediler. Suriye’yi yıktıkları gibi, Irak’ı yıktıkları gibi Türkiye’yi de yıkacaklardı bunu yaptırtmadık. Modern Türkiye’yi karşılarına diktik ve hiçbir şey de yapamıyorlar felç oldular. Tayyip Hoca da tabii modern Türkiye’yi savunuyor ama gelenekçileri de dengede tutması gerekiyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, ben Safa. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyorum. Size bir sorum olacak. Günümüz Türkiye’sinde gençlerin ateizme olan yaklaşımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevabınızı merak ediyorum. Teşekkürler.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, çocukları öyle bir açmaza soktular ki bir yanda Darwinist-materyalist eğitim devlet eliyle şu an devam ediyor. Hem TRT Darwinist propagandaya devam ediyor materyalist propagandaya. “Allah yaratmadı” diyor yani “evrimle oldu” diyor. Devletin kitaplarında da yine “evrim vardır bu yadsınamaz bir gerçektir” diyor. Yani Allah yaratmadı tesadüfen oldu” diyor devlet kitapları. Sonra, gelenekçi Ortodoks sisteme geçiliyor, akıl almaz kabus tarzı rüyalar anlatıyor adamlar. Akılla mantıkla Kuran’la hiç alakası olmayan, pagan dinlerinde bile olmayan yani Hitit dinlerinde bile yok pagan dinlerinde. Kelimenin tam anlamıyla zırva yani böyle zırvalar. Din diye bunu anlatıyorlar bazıları ve bazı konularda. Çocuklar iki ateş arasında kalıyorlar sonra ateizme atıyorlar kendilerini. Bu belayı Allah’a çok şükür önledik. Şu an ateist gençlerin sayısında çok ciddi azalma oldu, yüzde 1’e kadar düşürdük. Akıl almaz çığ gibi yayılıyordu ateizm, birden durdu Allah’a çok şükür. Ateist gençler hep bizden yana oldular. Ben onları da çok seviyorum hepsini çok seviyorum çok saygı duyuyorum, değer veriyorum. Akılla anlatılan Kuran ve İslam’dan sonra bakın gelenekçi hocalar hep geriye çekildiler. Ama bazı amcalar var çok tatlı onlar anlatıyorlar. “Bir sual ediyor bana, ‘mezarlığın kenarında ekmek yenir mi?’ diye, yenir efendim yenir. Niye yenmesin?” falan diyor böyle. Öbürü de onun şeycisi gibi şakşakçısı gibi demeyeyim de ne diyelim, o da sevimli bir tip aslında insan acıyor. “Hay mübarek Hocam” falan diyor o da onu destekliyor. Ama bu tabii o gelenekçi şey biraz kalmıştır, eski amcaların falan onlara ihtiyacı vardır. Ama modern gençler bunlara acıyarak bakıyor tabii. Ama güzel, bu acımayı biz sağladık, eskiden nefretle bakıyorlardı şimdi acımayla şefkatle bakıyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey. İsmim Ramazan. Ben Hz. Mehdi (as)’ı bilmiyorum. Bana anlatır mısınız?

ADNAN OKTAR: Ramazan, çok yakışıklı delikanlısın, saçlar muhteşem olmuş. Reggae dansı için uygun değil mi gördüğüm kadarıyla, evet. Tip muhteşem, çok yakışıklı güzel delikanlısın. Hz. Mehdi (as) ahir zamanda işte dünyanın sonuna doğru geleceği vaat edilen 3500 yıl önce Tevrat’ta vaat edilen, 1400 yıl önce Peygamberimiz (sav) tarafından vaat edilen, 5000 yıl önce de Hz. İbrahim (as) tarafından vaat edilen ahir zamanda zuhur edecek bir insan. Allah onu vesile ederek İslam’ı dünyaya hakim edecek. Eski Aztek yazıtlarında hepsinde var. 2000’li yıllarda işte beyaz kıyafet giymiş -beyaz ceket giymemden şimdi şüphelenmeyin herkes giyiyor beyaz ceket- sakallı bir şahsın geleceği. Bak 2500 yıllık yazıtlar bunlar, kaya yazmalarında geçiyor. Bir şahsın geleceği ve dünyanın tek din olacağı belirtiliyor. Eski Mısır yazıtlarında var, Hitit efsanelerinde hepsinde yazıyor ahir zamanda bir şahıs gelecek diye. İşte bu gelecek şahsın ismi İmam Mehdi’dir yani Moşiyah, diğer ismiyle Şiloh. Onun devrinde İslam son kere hakim oluyor. Şimdi önümüzdeki üç-beş yıl sonra zaten göreceksiniz. Türkiye’de çok büyük olaylar olacak, Avrupa’da çok büyük olaylar olacak yer yerinden oynayacak, kimsenin korkmasına da gerek yok. Sonuçta birden ortalık dinginleşecek, sakinleşecek ve İslam dünyaya hakim olacak. Hristiyanlık gerçek Müslümanlığa dönüşecek, Musevilik de gerçek Müslüman Musevilik olacak, konu bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mehdi olduğunuza dair hüsn-ü zannınız var mı?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, tatlılığını. Allah güzelliğini artırsın senin. Her insan her Müslüman Mehdi olmayı istemesi lazım. Yani her Müslümanın Allah’tan en yüksek derecede olmayı istemesi lazım. Her kadının da bunu istemesi lazım sırf erkek değil kadının da Allah’ın en çok sevdiği olmayı istemesi lazım. Dolayısıyla tabii ki ben de Allah’ın en çok sevdiği olmayı isterim. Her Müslümanın istediği gibi. Ve istemesi de farzdır bunu. Bak her mümin Allah’ın en çok sevdiği olmayı istemesi farzdır. Ben de Allah’ın en çok sevdiği olmayı istiyorum. Ama cehenneme gitmekten de korkuyorum her gün bunu hissettiriyorum. Eğer Mehdilik talebim olsaydı, Türkiye şartlarında ben yayına mesela yeşil bir sarıkla çıksam kimse buna bir şey demez gayet makul olurdu. Bir cübbeyle de yine yeşil bir cübbeyle çıkabilirdim. Hanımlar olmazdı. Gidip niye mason olayım? Yedi ayrı ülkeden 33 dereceli masonluk diploması aldım. Bu, Mehdiliği ortadan kaldırmak için yapılmış bir şey. Bana yapılacak iddiayı kökünden ortadan kaldırmak için yapılan bir şey olarak algılanacak bir tavırdır bu. Yani 33 dereceden bir masonu hiç kimse Mehdi olarak görmez. Ben bunu kendi elimle yaptığıma göre neden Mehdilik iddia edeyim? Çünkü Mehdilik iddia edecek adam bir kere masonluğa tavır alır ve asla da mason olmaz, görüşmez de onlarla, gelenekçi İslam anlayışına göre. Çünkü benim kitlem onlar olacağını düşündüğüme göre neden Musevilerle ve hahamlarla bu kadar ahbap olayım, dost olayım? Karşıt olmama gerekirdi, değil mi? Hristiyanlığa da karşıt olmam gerekirdi. Ve gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı bütün dünyada hakim olduğuna göre onu savunmam gerekirdi. Niye onların tam zıddı fikri savunayım? Tam zıddını savunarak sen hepsini karşına alıyorsun nasıl adam seni Mehdi görsün? Sen oturuyorsun mason oluyorsun adam seni nasıl Mehdi görsün? Ve kalkıp şakır şakır kaşıkla oynuyorsun. Mehdi kaşıkla oynamaz. Şarkı söylüyorum. Mehdi şarkı söyler mi? Yani Mehdi olma ihtimalini çağrıştıracak hiçbir şey bırakmıyorum. O zaman demek ki hiç niyetim yok. Yemin de ettiğime göre o zaman rahat olsunlar. Ama rahat olamıyorlar. Diyanet toplantı üstüne toplantı yapıyor. Konferans üstüne konferans yapıyor “geliyor” diyor “geliyor” diyor. Gelen tamam gelen var da korkma bir şey olmaz. Daha ne yapayım, daha ne yapayım yani?

KARTAL GÖKTAN: Onlar “Mehdi değilsin” diyorlar “ben de Mehdi değilim diyorum” diyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Hep beraber bağrışıyoruz. Onlar “Mehdi değilsin” ben de “Mehdi değilim” diyorum karşılıklı bas bas bağırıyoruz. Onlara bakarsan, bin bir türlü azamet yapıyor, değil mi? Havalarından geçilmiyor, geçerken genelkurmay başkanı geçiyor gibi oluyor. Ben bunu yapmadığıma göre demek ki Mehdilik iddiam yok. Azamet yapmadığıma göre o zaman rahat olsunlar. Yemin de ettim daha ne yapayım?

Hz. Mehdi (as) nasıl anlarız; İslam hakim olur, başında da bir şahıs olur, Hz. İsa Mesih (as) olduğunu umduğumuz kişiyle de beraber olurlar “herhalde bu kişi Mehdi” diyeceğiz. Ve siyasete girmez Hz. Mehdi (as). Büyük Millet Meclisi’ne, Başkanlık Konutu’na oraya buraya hiçbir yere gitmez evinde oturur. Siyasetle hiçbir işi yoktur kimseden de bir şey istemez. Beni kabul edin derdi de yoktur onu zaten zorla kabul ettiriyorlar. Kaçıyor Hz. Mehdi (as) yani “aman bana Mehdi demeyin” diyor “benim alakam da yok ben sıradan birisiyim” diyor. Ama zorla onu Mehdi yapıyorlar. Hatta “tehdit ederler” diyor Peygamber Efendimiz (sav), ölümle tehdit ederler, silahı başına dayıyorlar. “Ya kabul edeceksin” beddua da ediyorlar, beddua kötüdür yani aleyhine dua ediyorlar. “Allah seni helak etsin eğer kabul etmezsen” diyorlar. “Bak ümmet mahvoldu, bütün alametler sende biliyoruz Mehdi olduğunu, sen inkar ediyorsun günaha giriyorsun” diyorlar. “Bak, Müslümanları mahvedeceksin” diyorlar. Buna rağmen direniyor Hz. Mehdi (as). En sonunda diyorlar ki “bak seni öldürürüz” diyorlar “kabul etmezsen öldürürüz” diyorlar. Öyle bir kişi iki kişi değil bayağı ciddi adamlar, o zaman kabul ediyor. “Tamam” diyor “Mehdi dememeniz şartıyla sevgi önderi olmayı kabul ediyorum” diyor. Konu bu, Mehdilik bu şekildedir.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Yapılan bir Mehdi anketi vardı. “Mehdi gelecek mi?” sorusuna cevaplar yüzde 69 “evet.”

Süslü minik kediler var.

ADNAN OKTAR: Kedi şahane bir şey, tatlı varlıklar. Yalnız yollarda dikkat etmiyorlar. Şimdi kediler, onlara insanların çok saygılı olacağını düşünerek çok sakin yoldan karşıdan karşıya geçiyorlar, arabaları da kaale almıyorlar. Çok çok özen göstermek lazım. O kediler saygın varlıklar, biz onlara dikkat edeceğiz. Hatta bize şaşırıyorlar yani “ne alaka, niye yolu meşgul ediyorsunuz?” gibisinden. Kirpiler de çok komik böyle öfkeyle bakıyorlar bazen “ne alaka burada arabayla gezilir mi?” falan gibisinden. Nereden gidelim nasıl yapalım?

Hz. Mehdi (as) kesin. Ama bak mesela Hz. Mehdi (as) geldiğinde Tayyip Hocam yine Cumhurbaşkanı olarak görevde olacak. Dikkat edin, Başbakan görevde, bakanlar görevde. Çünkü Hz. Mehdi (as) siyasete asla girmez. Bediüzzaman “euzübillahimineşşeytane ve siyase” diyor, siyasetten ve şeytandan Allah’a sığınırım. Yani İslam’ı savunan yapıda olduğu için Hz. Mehdi (as) sevgiyi savunduğu için siyasette taraf olamaz mümkün değil. Çünkü Türkiye’nin cumhurbaşkanı o tabii ki görevini yapacak, başka yerdeki cumhurbaşkanları, hiçbir cumhurbaşkanıyla başkanlarla Hz. Mehdi (as)’ın bir konusu olmaz. Tek konusu var; sevgi, şefkat, merhamet, sanat, güzellik, estetik bu kadar. Başka bir konusu olmaz Hz. Mehdi (as)’ın.

Evet.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Benim adım Dilan. Benim size şöyle bir sorum olacak. Aslında sizin söyledikleriniz mantığınız ya da düşünceniz bana çok mantıklı geliyor dinlediğim zaman, izlediğim zaman. Fakat şöyle bir sorum olacak, o kızların çıkması eleştirildiği halde neden hala programa çıkıyorlar onu merak ediyorum ben.

ADNAN OKTAR: Senin şekerliğini biz nasıl açıklayacağız şu tatlılığını, ballığını. Saçların çok güzel olmuş canımın içi çok güzelsin. Bembeyazsın çok nurlu çok şekersin. Güzel yüzlüm canımın içi, bir tanem adam bana diyor ki “niye ruhun var?”  Diyor. “Niye ruhuna gerek var ki?” Diyor. Ruhum giderse ben ölürüm zaten, kadınlar yoksa benim için bu ölüm demektir. Kız arkadaşlarım yoksa bu benim için ölüm, manevi ölüm yani ben biterim söyleyeyim felç olurum, böyle konuşamam. Bendeki bu enerji, neşe, gördüğünüz sevincin, bu pozitif elektriğin nedenini bu gördüğünüz Allah’ın yarattığı bu mübarek varlıklar, bu güzel kadınlar. Onlar olmadan ben nefes dahi alamam. O yüzden bana sen ruhunu çıkar, teslim et diyorlarsa ben ruhumu hiçbir yere bırakmam, ruhum bende duracak. Ama güzelliğin muhteşem onu söyleyeyim, sevgin de çok güzel, yüzünden anlaşılıyor ve sizin gibi muhteşem bir gençlik kitlesi Türkiye’ye hakim oldu elhamdülillah. Gelenekçi Ortodoks sistemin sonuna damgayı bastınız konu bitti ve nur gibi Mehdi nesli, nur gibi aydınlık nesil, nur gibi Kuran nesli bundan sonra Türkiye’ye İblis orduları hiçbir zarar veremeyecek, veremezler de. Türkiye’de deprem de olmayacak, felaket de olmayacak. Büyük olaylar olacak ama hiçbir şey olmayacak gönülleri rahat olsun, sakın korkmak yok.

Evet.

VTR: Rüyada gördüklerinizin gerçek olduğu oldu mu?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen bir kere çok yakışıklısın bir dur bakalım, o konudan önce seni bir değerlendirelim. Bir göreyim bakayım. Çok güzel gözleri, yaklaştır bakayım. Bayağı güzel maşaAllah, çok yakışıklı delikanlısın. Ama biraz solaryuma gir, güneşe çık biraz daha güzel olursun, daha yakışıklı olursun. Şimdi ben yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Rüyada gördüklerinizin gerçek olduğu oldu mu?

ADNAN OKTAR: Bende herhalde iki, üç kere oldu. Bir deprem gördüm sabah kalktığımda deprem oldu ama çok şiddetli değil işte dört küsur derecesinde. Bir de üniversite imtihanı varmış ertesi gün benim haberim yoktu, rüyamda üniversite imtihanına girdim o saatlerde ama uyuyordum yani sabah erken saat işte sabah namazından sonra yattım, dokuzda, onda oluyor ya üniversite imtihanı, yattım alenen üniversite imtihanı. Bir de bayağı da problemli bir imtihan böyle. Kalktım gazete, radyolarda falan her yerde üniversite imtihanından bahsediyor hayret ettim, şaşırdım hakikaten o gün olduğundan haberim yoktu. En bariz aklımda kalanlar bunlar, yine öyle ufak tefek şeyler var ama bu hafızamda net tuttuklarım bunlar olduğuna göre bunlar önemli.

Evet, dinliyorum.

VTR: On yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: On yıl sonra Allah ömür verirse inşaAllah İttihad-ı İslam olmuş olacak, ben de Mehdi talebesi olacağım, İsa Mesih’in talebesi olacağım, Allah’ın garip bir dervişi olarak hizmet edeceğiz o kadar. Benim öyle bir makamda, mevkide, üst derecelerde falan hiçbir şekilde hedefim, amacım yok olmaz da çünkü ben bu hayattan memnunum. Ama Mehdi (as)’a talebe olabilirsem, İsa Mesih’e iyi talebe olabilirsem benim için çok güzel. Ama ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: On yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Gençlerde müthiş bir nur var görüyor musun? Bak istisnasız tamamında bak benim canımda da bu var, müthiş bir dürüst ifade oluyor yüzlerinde. Mesela bu insandan kime ne zarar gelir? Bak elinden, yüzünden nur akıyor adeta tertemiz canımın içi. Allah seni cennette kardeş etsin, Allah sana hidayet versin. Nasıl güzel bir ışık var yüzlerinde ben hayret ediyorum, çok dürüst yüzleri. Mesela hiçbir yüzde ben hain bir ifade görmedim, çok şaşırtıcı bu maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yaşlılar çok titiz olmuyorlar. Bununla ilgili ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Canlarım benim ikisi de çok nurlu, çok efendiler, yaklaştırır mısın ikisinin yüzünü de? Aferin benim kuzularıma, aferin benim canlarıma. Bir genç kız için ne kadar zordur başörtüsü dışarda ahir zamanda,  böyle bir zamanda, bir de yaşları da küçük nur gibisiniz tebrik ediyorum sizi, aferin benim canlarıma. Çarşafa niyetle örttüğünüz için çok büyük sevaba giriyorsunuz. Ahirette bu size büyük bir sevap olarak dönecek çünkü nefsinizle ezerek bunu yapıyorsunuz, tekrar sizi kutluyorum ve çok güzelsiniz, ikiniz de çok güzelsiniz Allah güzelliğinizi artırsın, cennette de kardeş olmamızı nasip etsin inşaAllah. Bir daha sorularını dinleyeyim. 

VTR: Yaşlılar çok titiz olmuyorlar. Bununla ilgili ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi biraz yaşlılarda şimdi eklem bozuklukları oluyor veya kas bozuklukları oluyor, yaşlıların aslında özel desteğe ihtiyacı vardır yani mesela bizim rahatça dişlerimizi fırçaladığımız gibi onlar dişlerini fırçalayamıyorlar. Mesela banyo temizliğini biz çok güzel yapabiliyoruz ama onlar onu yapamıyor mesela omurgasında rahatsızlık oluyor, belinde rahatsızlık oluyor onları mazur görüp onlardan genç olanların bu görevi seve seve onlara destek olarak yapması lazım. Mesela onlar banyodan çıktıktan sonra tazyikli suyla banyoyu onlar yıkaması lazım. Hayır yapar ama sakatlanırlar çok zor olur onlar için çünkü artık dünyayı terk etme vakti gelmiş, Allah, dünyadan iyice bezdiriyor ki artık hani gideyim ruhunu iyice içine sindirsin diye. Yaşlılara destek olmak çok büyük sevaptır hatta Allah Kuran’da diyor. “Biz onları çocukluklarına geri döndürürüz.” O biraz da bunamaya işaret ediyor o ayet. Çünkü bir insanın çocukluğuna dönmesi nedir? Bunamadır. Aklında bozukluk olabilir, hafızasında bozukluk olabilir, konuşma bozuklukları meydana gelir ve hareket kabiliyeti çok kısıtlı olur, orada çok anlayışlı olmak lazım. Çok büyük sevaptır yaşlıya destek olmak, çok çok büyük bir sevaptır, hayatını kolaylaştırmak lazım yani sevgiyle, şefkatle, neşeyle ve hiçbir üzüntüyü onlara sezdirmemek lazım üzüntü ortamını, hep mutlu ve güzel göstermek lazım. Özellikle yürüme problemleri çok fazla olur yaşlılarda kolaylık sağlamak lazım belki bu beş, on yıl falan sürüyor ama Allah ömürlerini uzun etsin genelde vefatla sonuçlanır tabii. Çünkü bak nöbeti o devralacak o da aynı duruma gelecek yani bu sıradan bir nöbetleşme sistemidir. Nöbeti alan çok titiz nöbeti yerine getirmesi lazım, ondan sonra gelecek olan da çok sıkı, titiz o nöbeti yerine getirmesi lazım. Yaşlılıkta olan sabır çok çok makbuldür yani yaşlılıkta sevap yağmur gibi yağar. Ne diyor Hz. İsrail (as) ve diğer peygamberler Kuran’a baktığımızda? “Ya Rabbi” diyor “baş yaşlılık ateşiyle tutuştu” yani bembeyaz oldu “ve kemiklerim eridi” diyor. Hakikaten kemiklerde kalsiyum, magnezyum, fosfor yaşlılıkta iyice çekilmeye başlar kemik artık güçsüzleşir, insan küçülmeye başlar. Mesela bir seksense, bir altmış beş falan oluyor, bir altmış falan oluyor muazzam küçülür insan. Kemikte çok ciddi bir erime meydana gelir, mafsallar bozulur, eklemler bozulur artık son aşama olmuş oluyor bütün gücüyle sevenlerinin destek olması gerekir. Onlara kızmak değil de şefkat esas olması gerekiyor çünkü aynı durum onda da tezahür edecektir ama tabii genel bir eğitim olabilir gençken, genel bir eğitimde fayda var.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sayın Bahçeli’den bir açıklama geldi. Suriye’deki İdlib operasyonu açıklaması: “Cumhurbaşkanı Erdoğan kararlı bir davranış içerisinde. MHP, Erdoğan’ın yanındadır” diyor.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Karakter yoksunu olan birçok insan var, insanların canını yakmaktan zevk alıyorlar. İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, güzel yüzlüm Allah onları imtihan olarak yaratıyor, onlar ölüler yani zombiler geziyor sen zombilerin arasında yaşıyorsun yani insan da var aralarında ama zombiler de var. Zombi saldırır zaten, zombinin özelliğidir filmlerde de gösterilir biliyorsunuz. Zombi saldırmazsa zaten anormaldir, vahşi olur zombiler. İnsanlarla birlikte zombilere karşı kendini koruyacaksın ibadet olarak. İnsan ara, insan bul, ruh sahibi insan bul onlarla birlikte hareket et, zombiler insanlardan çekinirler yani toplu insanlardan çekinirler mesela üç, beş, on arkadaşın bile olsa zombiler sana yaklaşmaktan kaçınacaklardır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Fotoğraf çekilmeyi sever misiniz?  

ADNAN OKTAR: Ay benim güzel yüzlüm, benim canımın içi, benim nurlum benim, nasıl güzel yüzündeki ifade hayret maşaAllah. Yaklaştırsana onu. Bir tanem sen çok güzelsin, alnın, kaşın, gözlüğün yakışmış, burnun çok güzel, dudakların, dişin, çenen her yerin çok güzel, saçların ve o gülüşündeki tatlılığı tarif edemem çok çok candan, çok çok sevecen güzel bir kızsın. Allah sana uzun ömür, hidayet versin, seni sağlıkla, sevinç içinde yaşatsın, cennette de kardeşim olmayı, benim yanımda olmayı nasip etsin. Bir daha göreyim.          

VTR: Fotoğraf çekilmeyi sever misiniz?  

ADNAN OKTAR: Tabii ki dostları sevindiriyor, düşmanları kızdırıyor zevkli oluyor tabii iki. Mesela yatta da ben normal teknede pek resim çektirmem, zaman zaman da çıkarım da. “Hocam” dediler “şöyle münafıkları biraz kızdırsak” dediler. Öyle deyince hiç reddetmem kabul ettim yoksa sık sık tekneyle çıkıyoruz ama hakikaten bir kere resim çektirdim adamların ciğerine oturdu böyle. Şu yakışıklılığa bak aslanım benim.

İşte sevgi nerdeyse insanlar orada değil mi? Arılar güzel çiçeğe giderler, güzel kokan çiçeğe giderler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bize anlatılan tarih gerçekten doğru tarih mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere elimizde internet var, yaklaşık çıkarabiliriz oradan bakıp isterse adam istediği kadar yalan söylesin doğrusunu öğrenebiliyoruz. Eskiden bu mümkün olmuyordu, bize ne anlatılıyorsa ona inanmak durumunda kalıyorduk ama internet varken istediği kadar tarihte yalan söylesinler kıyasla hemen çıkartırız, çözeriz. Sen de bayağı uyanık kızsın, güzel kızsın, bence seni kimse kandıramaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar ben Oğuz. Babalar neden serttir?

ADNAN OKTAR: Oğuz benim gördüğüm alemin delikanlısısın ve mahalle de senden soruluyor gibi bir halin var. Yakışıklı Oğuz, bütün babalar sert olmuyor yani Osmanlı döneminden kalma kişilikten kaynaklanıyor bu, Osmanlı döneminde işte çocuk sopayla hizaya getirilir, kadın sopayla hizaya getirilir işte herkes sopayla hizaya getirilir babalara bu öğretildi. Bizim evvelki neslimiz bu Osmanlı eğitimin etkisi altında kaldılar. İlkokul, ortaokul ve lisede de sopa esastı biliyorsunuz, bizim çocukluk dönemlerimiz öyleydi ve şu vakte kadar da geldi bu. Yani Osmanlı eğitim ahlakından kaynaklanıyor bu çünkü gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı Osmanlı’da hakimdi, her yerinde değil tabii Osmanlının bir kısmında bu mevzubahis. İşte kızını dövmeyen dizini döver bak kızını dövmeyen dizini döver yani dövmen gerekir mantığındalar. Mesela “çocuk on yaşına gelse” diyor “namaz kılmasa dövün” diyor. “Kadın” zaten “dövülse deşarj olursun” diyor. Bu kadar sopa mantığında meydana gelen şiddet çapı tabii ki bir sertlik olarak meydana geliyor ama bu yeni nesilde bu rezalet son buldu. Bu yeni nesilde bu olmaz artık çünkü çok münasebetsiz ve vicdansızca bir şey çocuk dövmek, kadın dövmek, sopayla birisini hizaya getirmek dehşet verici. Buna Allah’a çok şükür son verdik, vesile olduk. Tayyip Hocam’ın da modern İslam anlayışı çok güzel vesile oldu. Ne dedi? Ben ne Sünni’yim, ne Şii’yim işte bunu demesi tarihi bir açıklamadır. Gelenekçi Ortodoks sistemin defterini dürdü, bitirdi yani ama onlara karşı çok şefkatli, koruyucu. Biz de öyleyiz bağnaz falan diye dışlamıyorum, acıyorum, şefkatle yaklaşıyorum zaten benim Şeyhim gelenekçi Ortodoks sistem içerisindeydi Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri ama ben onun ayağının altını öperim ben onun, dünyalar tatlısı. Pratiğinde tam bir Kuran talebesiydi. Şeyh Nazım Hocam bana karşı coşkulu bir sevgisi vardı bunu en az yüz kere ifade etmiştir. “Oğlum” diyor “büyük oğlum” diyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba benim adım Büşra. Türkiye’de kadın, erkek eşitliği sağlanır mı? Ne zaman sağlanır?

ADNAN OKTAR: Büşra, tatlılığını açıklayacak ben kelime bulamıyorum, üslubun tatlılığını görüyor musun sen? Bir de benim dünyalar tatlım biraz da kızmış haklı olarak bu duruma. Allah nurunu artırsın, yüzündeki nur ışık gibi tertemizsin, cennete de inşaAllah böyle tertemiz gidersin, uzun ömür versin Allah sana, devrin de güzel bir devir. Canımın içi, nur yüzüm Mehdi (as) devrinde akıl almaz özgür olacaksınız, bağıra bağıra şarkılar söyleyeceksiniz, sokaklarda o şen ve güzel kahkahalarınızı duyacağız, istediğiniz gibi dekolte giyeceksiniz, çiçeklerle süsleneceksiniz, mücevherlerle süsleneceksiniz. Resulullah (sav) ne diyor? “Ayakları” diyor “çiçeklere değecek ve başlarındaki süslerle, mücevherlerle gezecekler ve tek başına” diyor. “İstedikleri yere gece vaktinde gidecekler” diyor bak gece. Üstünüzdeki şeytanın oyununu tamamen kırıp yıkıyoruz şu an. Hükümetin üslubu da o yönde. Bak bakanın açıklamasını gördünüz geçen gün. Yine bu yöndeki açıklamalar da olacak. Alabildiğine özgür, alabildiğine güzel yaşayacaksınız. Siz dünyanın en güzel süsüsünüz. Allah nurunuzu artırsın.

VTR: Merhaba, Adnan Bey. Adım Rabia. Şikayetim; öğrencilere her şey çok pahalı. Bunun için ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Benim canımın içi, benim samimi kuzum benim. Allah senin ömrünü uzun etsin, nurunu artırsın. Bayağı güzel kızsın. Tesettürlü olduğun için de ayrıca sevgim çok artıyor çünkü hakikaten zor bir ibadet. Her dakikan her saniyende sevap kazanıyorsun. Çünkü içtihat ediyor. Diyor ki, “Ben risk altındayım şu an. Kapanmam gerekiyor. Yani çarşaf giyinmem gerekiyor” diyor. Ayete bakıyor. Ama bak riske kendi içtihadıyla karar veriyor. Bu olabilir. Ama mesela adam Fethiye, Köyceğiz’dedir. İçtihat eder, der ki “Ben tehlike altında değilim” der mayoyla gezer. Ama benim kuzumun içtihadı o yönde içtihadına uyduğu için o ibadet olmuş oluyor. Güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Merhaba, Adnan Bey. Adım Rabia. Şikayetim; öğrencilere her şey çok pahalı. Bunun için ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm o önemli bir konu, gençlerin güzel beslenmesi. Bir kere öğrencilere, öğrenci vakıfları kurulması lazım. Her üniversite için ayrı vakıf kurulabilir. Çocukların ihtiyacı nedir? Kaliteli protein, kaliteli yağ yani zeytinyağı ve mineral alabilmeleri. Mineral neyle alabilir? Peynir veya süt ürünleri, yoğurt falan olabilir. Mesela ucuz yoğurt satılabilir çocuklara, çok ucuz. Yani bayağı besleyici olur. Mesela küçük ekmekler, köy ekmeği tarzında onlar çok ucuz satılabilir. Tam maliyetine. Uç ucuna maliyetine. Mesela kavurma olarak et satılabilir, taze. Yani çok tuzlu olmayacak şekilde. O yeter öğrencilere. Yani süt ürünü, ekmek ve et. Bayağı güzel beslenirler, çok güzel beslenebilirler. Bir de ucuz meyve-sebze. Halden alıp yahut da üreticisinden alıp kitlevi olarak öğrencilere yıkayıp, temizleyip satmak. Bunu vakıflar yapabilir. Öğrenci koruma vakıfları. Mesela Antalya Öğrenci Koruma Vakfı, Manisa Öğrenci Koruma Vakfı. Herkes üç, beş, on katkıda bulunabilir. Çok rahat yapılabilir. Bunu devletin yapması çok zor. Devlet kendini korumak için yüksek para harcıyor. Ama vakıflarla biz bunu çok rahat yapabiliriz. Hatta gönüllüler de olabilir. Gençlerin beslenmesini sağlamak. Çünkü bizim kendi evladımızı beslemiş oluyoruz. Kendi çocuğuma bakmış olacağım ben. Yani gençlere iyi baktığımızda kendi çocuğumuza iyi bakmış olacağız. Onlar sağlıklı olduğunda kendi çocuklarımız daha sağlıklı olacak. Onu hükümete biz dilekçeyle bir formül olarak, bir plan olarak sunalım. Belediyeler ve bakanlığın neler yapabileceğini gösterelim. Vakıflar nasıl kurulabilir onu planlayalım. Benim canlarım daha rahat hareket etsinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tiyatroda insanlar sizi sahneye çıktığınızda yadırgayabiliyorlar. Çünkü sizin yaptığınız emeğe saygı duymuyorlar. Ve bu yüzden insanların bakışları arasında birazcık gerilebiliyorsunuz. Aslında yaptığınız şeye bir emek sarf ediyorsunuz ve buna karşı size bir saygı duyulmasını bekliyorsunuz. Toplum bu konuda biraz cahil kalıyor. Çünkü sanata önem vermiyor toplum. Daha bilinçli olması daha güzel olurdu mesela.

ADNAN OKTAR: Tatlılık yani o kadar dozu yüksek ki yani ben buna ne diyeyim bu şekerliğe? Şu gayrete, şevke bak. Aferin benim tatlıma, aferin benim güzel yüzlüme. Bak hem kendini güzelleştiriyor hem toplumu güzelleştiriyor. Hem insanlara güzel bir şeyler sunmak, onları eğitmek ve aynı anda da mutlu olmalarını sağlamak için o minik tatlı canıyla gayret ediyor. Allah sana uzun ömür versin, sağlık, sıhhat versin. Cennette kardeşim olmanı, cennette beraber olmamızı nasip etsin. Güzel yüzlüm sanat bundan sonra tırmanacaktır. Yani önümüzdeki üç-beş yıl içerisinde sanatın, estetiğin, güzelliğin kalesi olacağız, inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hristiyanlıktaki Kutsal Ruh nedir?

ADNAN OKTAR: Hristiyanlıktaki Kutsal Ruh, Allah’ın Ruhu. Yani Cibril için de söylenir. Zaten Allah’ın Ruhu kutsaldır. Ama ruh indiğinde bir insanın üstüne o şuur sahibi olur. Yani üstüne ruh inen bir insan ebedi ölmez. Yani artık ebediyete kavuşmuştur. Yani Allah’ın Ruhu bir insanın üstüne indiğinde ebedi olarak ölmeyecek demektir. Ve ruh inmiş bir varlık da hiçbir şekilde cehenneme gitmez. Kutsal Ruh, Allah’ın Ruhu indi mi, bitti.

Evet.

VTR: İnsanlar neden zor affeder?

ADNAN OKTAR: Eğer karşıdaki kişi affedilmeyi gerektirecek tavrı yeteri kadar vurgulamıyorsa tabii ki zorlanır. Çünkü laubali bir tavır varsa yani affı tam oturtacak bir delil oluşturmuyorsa tabii ki karşı taraf affetmeyi kendine zül addeder. Zorlanabilir. Affedilmesi gereken kişi çok güçlü atak yapması lazım. Güçlü vurgulaması lazım affedilmeyi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Hocam. Ben Umut. Allah’a nasıl daha yakın olabiliriz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm hep genellikle bunu istiyorsunuz. Yakınlığınız yeterli oluyor aslında. Siz çok yani Allah ile konuşmak istiyorsunuz. Benim gördüğüm yani böyle o Hz. Musa (as)’da, peygamberlerde de oluyor. Bu kadar olur yani. Bunun üstü olmaz. İmtihan için bu, bu tarzda olur. İmtihanda buna mecbursunuz. Yani öyle Hakku’l yakin bir iman oluşmaz. Hakku’l yakin, ölünce oluşuyor. Öldüğünde olur. Ayette zaten “Hakku’l yakin” diyor ayette. Yani Hakku’l yakin, güçlü imandır. Nasıl güçlü iman? Yani gözüyle görmüş gibi samimi kanaat getiren imandır.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Arkadaşlarımız sizi temsilen bir davete katıldılar, Adnan Bey. Rusya eski Başbakanı, Danıştay eski Başkanı ve Rus İstihbaratı FSB, eski adıyla KGB’nin eski Başkanı Sayın Stepaşin'in onuruna İstanbul’da düzenlenen davet arkadaşlarımızın katıldığı. Ceyda Babuna Ertüzün, Hüma Babuna ve Zafer Fırat katıldılar toplantıya. Resimde Sayın Başbakan Stepaşin’i görüyoruz. Sayın Stepaşin ile uzun süre sohbet eden arkadaşlarımız Türkiye- Rusya ittifakının öneminden, sizin Pravda’daki yazılarınız, A9 TV ve sosyal medya aracılığı ile Sayın Putin ve Sayın Erdoğan’ın dostluğuna verdiğiniz destekten bahsettiler. Uçak krizi ve diğer krizlerin Türkiye ve Rusya’dan kaynaklanmadığını anlatmaya başlayan arkadaşlarımız daha İngiliz derin devletinden bahsedemeden Sayın Stepaşin, bunun İngiliz derin devletinin bir oyunu olduğuna dikkat çekti. Resimde Sayın Stepaşin, tercüman hanım, Hüma Hanım ve Ceyda Hanım’ı görüyoruz. Sayın Stepaşin yaptığı konuşmada “Tanrı’ya şükür Rusya-Türkiye ittifakı çok iyi gidiyor” dedi. “Teröre karşı birlikte mücadele edelim. IŞİD hiçbir zaman İslam’ı, Müslümanları temsil etmiyor” dedi. Bu resimde arkadaşımız Zafer Fırat ile birlikte Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Sayın Andrey Podelyshev’i görüyoruz. Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosluğu Müsteşarı Sayın Dmitry Evdokimov ile sizin dünya çapındaki faaliyetlerinizden ve Türk-Rus dostluğundan konuşurken arkadaşlarımız, görülüyor.

ADNAN OKTAR: Ruslar çok mükemmel insanlar. Aylardan beri yıllardan beri anlatıyoruz. Daha yeni kanaat getirttirdik. Hem mütevazi hem güzel hem aklı başında, sadık, saygılı, hürmetli, asil insanlardır Ruslar. Yok “Moskof” yok “Rus düşmanlığı” bırakın densizliği, münasebetsizliği. Bayağı güzel insanlar. Putin de çok efendi bir insan. Hataları olabilir, günahları olabilir o ayrı mesele. Ama genelde delikanlı, kabadayı bir insan. Yani Türkiye’nin bölünmesine de şiddetle karşı. Daha ne istiyorsun? İran da, İran düşmanlığı yani bu çok büyük terbiyesizlik, saygısızlık. Ne yapıyor sana İran? Nur gibi Müslüman o insanlar. Yani fazlası vardır eksiği yoktur, Şiilerin. Tertemiz insan. “Yok Şii istilası”, kardeşim Müslümanlık, Müslümanlık bahsettiğin. Şiilik demek Müslümanlık demektir. Sünnilik demek Müslümanlık demektir. Aynısı, İngiliz derin devletinin bu oyununu ortadan kaldırdık şu an Rusya, İran, Türkiye dost. Burada kaya gibi böyle esaslı bir güç oluştu ki yani dünya bir araya gelse kıpırdatamaz.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Uzun süre yayınlarınızda hayvanlara eziyet edenlere cezai yaptırım uygulanması gerektiğini söylüyorsunuz, Adnan Bey. Yeni bir uygulamayla hayvanlara karşı şiddet artık suç sayılacak. Eziyet edenlere hapis cezası geliyor.

ADNAN OKTAR: Süper olmuş. Çok iyi olmuş. Bundan sonra kedileri, köpekleri ezmeye kalkanların halini göreceğiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bizim dinimize göre bayanların kapalı olması doğrudur. Canlı yayını izliyoruz biz. Oradaki arkadaşların başlarının açık olması, yarı çıplak olmaları sizce ne kadar doğrudur? Bu dinde hangi yerde yazıyor. Biz de bunu merak ediyoruz.

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım nasıl heyecanlanmış. Yutkunuyor falan. Güzel yüzlüm size öğretilen din şirk dini olarak öğretildi ve sen tesettürü savunuyorsun ama dekolte hanımlara da rahat rahat bakıyorsundur. Ve denize de rahatça mayoyla giriyorsundur. Neden biliyor musun? Sana gösterilen anlatılan din, cehennem dini. İslam dini değil. Sana şirk dinini öğrettiler ve şirk dini içerisinde kadınların hep ezilmesi öğretildi sana. Kadını insan yerine koymayan bir din öğrettiler sana. Kadını hayvan yerine koyan haşa onu yarım varlık olarak gösteren, ne derse tersinin yapılması gerektiğine inandırdılar ve kadının sürekli örtülmesi gerektiğine inandırdılar. Kadınları sürekli örtmenin arkasına baktığımızda bunların erkek çocuklarından da etkilendiğini gördük. Şimdi mesela sen yakışıklı delikanlısın. Sen plajda mayoyla geziyorsun adam senin bacaklarına bakıyor ve seni kadından 19 misli daha tahrik edici görüyor. Senin bundan haberin yok. Yani seni bekleyen felaketin farkında değilsin. Şirk dininin seni nasıl bir belanın içine çektiğinin de farkında değilsin. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Bizim dinimize göre bayanların kapalı olması doğrudur. Canlı yayını izliyoruz biz. Oradaki arkadaşların başlarının açık olması, yarı çıplak olmaları sizce ne kadar doğrudur? Bu dinde hangi yerde yazıyor. Bizde bunu merak ediyoruz.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bak benim sana cevabım. Dinde hangi yerde yazmıyor. Sen bunu araman lazım. Sen diyorsun dinde hangi yerde yazıyor? Din öyle anlaşılmaz. Bak dinde hangi yerde yazmıyor? Bunu ararsın. O zaman anlarsın helalleri. Yoksa mesela sen şimdi burada domates yiyeceksin. Adam der ki “Bu helal mi haram mı? Nerede yazıyor ki bu?” falan diye. “Nerede yazmıyor?”u getireceksin sen bana. Yahut burada adam mesela marul yiyor. Sen diyeceksin ki “Bu helal mi, haram mı? Neye göre bunu yiyorsun?” desen adama. Adam da sana sorar, “Nerede bunun haramlığına dair açıklama?” der. Sen haramlığına dair bir delil getirebiliyor musun ona bakacaksın. Yani dekolte eğer Kuran’da haram diye geçmiyorsa zaten helaldir. Yani usul budur. Sen yanlış biliyorsun. Yani dekoltenin helal olduğunu Kuran’da aramamızı istiyorsun. Kuran’da biz haramları ararız, haramlara bakarız, onun dışında her şey helaldir. Haramların da çok az olduğunu görüyoruz. “De ki” diyor Allah ayette,  “Bu dediklerinizin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum.” E biz de böyle bir hüküm bulamıyoruz Kuran'da. “Sen onları Kuran'a davet ettiğin vakit” diyor Cenab-ı Allah şeytandan Allah'a sığınırım yani Kuran'ın yeterliliğine davet ettiğinde “Onlar seni atalarının dinine davet ederler” yani hocaların, âlimlerin oluşturduğu dine davet ederler. “Ya hocaları, âlimleri bir şey bilmeyen kişilerse yine mi uyacaklar” diyor Allah ayette. “Diliniz yalana alıştığı için şu helaldir, şu haramdır demeyin” diyor Allah. Yani Kuran'da ne varsa ona uyun, haramlara bakın, haramların dışında her şey helal diyor Allah. Haramlar da çok azdır Kuran'da. Dolayısıyla ölçü budur, yanlış biliyorsunuz ve bak yanlış bildiğin dine de uyamıyorsun. Çünkü dini sana çok korkunç göstermişler ama iyi niyetle tabii Allah'a isyankâr olup olmadığını bilemediğin için iyi niyetle soruyorsun yani yanlış mı doğru mudur gibisinden. Gönlün çok rahat olsun, kadınların başının örtülmesi diye Kuran'da bir hüküm yok. Eğer olsaydı bak çıkar bir âlim, bir hoca "Ya sen yanlış söylüyorsun Allah'tan kork doğrusu bu" derdi. "Bak, Allah'ın ayeti bu" derdi. Diyemiyorlar, diyemiyor çünkü böyle bir hüküm yok. Hiç duydunuz mu bir kişiden? Gıkları çıkmıyor, abuk sabuk şeyler. İşte Semin Babuna ne dedi, Naciye Hanım ne dedi, Lütfü Dede ne dedi? Onları gündem yapıyorlar. Yok niye dekolte giyiyor. Ya kardeşim sen onu diyeceğine, "Bak Allah'ın ayeti bu, buna göre niye yanlış yapıyorsunuz?” demen lazım ama Kuran'a göre bakıyorsun helal. Kuran'a göre helalse bitti. O zaman konuyu uzatmaya gerek yok, şirk dininin dehşetini üzerinizden kaldırdık ve kaldıracağız. Şirk dininin o cehennemi atmosferinden sizi uzaklaştırdık ve uzaklaştıracağız. Bundan sonra gençliği kandıramıyorlar. Bakın on binlerce, yüz binlerce genç ile röportaj yaptık hiçbirini kandıramıyorlar artık gelenekçi Ortodoks sistem. İngilizlerin oyununu bozduk, İngiliz derin devletinin oyununu bozduk.

Evet.

VTR: Merhaba Adnan Bey. "2018'de büyük olaylar olacak" demiştiniz, ne gibi olaylar mesela?

ADNAN OKTAR: Sevimlilik hat safhada, çocukluğu da bunun bayağı şekerdir. Yakışıklım ne olur işte; kavgalar, anarşi, terör, savaşlar, büyük olaylar, suikastlar onlar oluyor yani ne olur. İngiliz derin devleti başka bir şey bilmez zaten. Deccal ne yapmıştır şu ana kadar? Deccalın bildiği budur yani kan, kandır deccalın bildiği. Kanın dışında bir şey bilmez ama bu olaylarda kaybedilen gibi görünen insanların hepsi şehit hükmündedir. Yaralananlar da gazi hükmündedir, korkacak da hiçbir şey yok. Gayet güzel esenliğe erişeceğiz, Kuran Müslümanlığı hâkim olacak. Kadınlar da başları açık püfür püfür gezecekler söyleyeyim. Hiç korku olmayacak çünkü laf atan falan da olmayacağı için çarşafa gerek kalmayacak. İstediği gibi mini etek de giyecek, dekolte de giyecek. Kadınların güzelliğiyle her yer şenlenecek, güzel kahkahalarıyla her yer çınlayacak. Müzik de dinleyecekler, gecenin 12'sinde isterlerse dışarı çıkacaklar, eğlenecekler. Kadınların üstündeki o dehşet verici korkunç baskı kalkacak ve kadın birinci sınıf insan olduğunu hissedecek ve hissettireceğiz. Hissetmeyenler de hissedecek.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Benim bir sorum olacaktı. Sevgilim beni kapalı olmadığım için terk etti. Bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz? Ne yapmam gerekiyor?

ADNAN OKTAR: Ay canımın içi, güzel yüzlüm, nurlum. Yani çok keskin bir hareket, terk edecek bir şey yok. Sana dini anlatması lazım, Kuran'ı anlatması lazım, imanını arttırman için, Allah'a olan sevgini arttırman için bildiği her şeyi sana anlatmaya gayret etmesi gerekiyor. Yani başını örtmen zaten farz değil, mantıklı bir hareket yapmamış. Fakat sen onu bilmiyorum nasıl değerlendiriyorsun ama bir hayır vardır. Nihayetinde ayıran Allah, Allah ayırdığına göre Allah senin için iyi olanı yapmış. Allah'a şükret, hamd et belki çok kötü bir şey olacaktı, kötü şeyler olacaktı, hayatın güzel geçmeyecekti. Allah başlangıçta onu durdurmuş oluyor.

Evet dinliyorum. 

VTR:  Merhaba Adnan Hocam. Ben Eray. Benim tek düşüncem algı yönetimi yaptığınızı düşünüyorum çoğu kişi gibi. Bununla ilgili bir açıklama yaparsanız sevinirim.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım biraz kapalı konuşmuşsun ama ben tefsir etmeye çalışabilirim dediğini. Yani, “Algı yönetimi yapan çok kişi var, siz de algı yönetimi yapıyorsunuz” diyor. Algı yönetiminden kasıt yani bir şeyi kabul ettirmek için, bir şeye ikna etmek için çeşitli yöntemler kullanması mı, bunu mu kastediyor? E güzel bu, Kuran'a uygun. Peygamberimiz (sav) de algı yönetimi yapar herkes yapar, bütün peygamberler yapar. Yani maksat dini anlatmaksa, İslam'ı anlatmaksa meşru her şey yapılır. Yani Kuran’a uygun her şey yapılır yani bunun yanlış olan, hatalı olan bir yönü olmaz. Mühim olan haram bir eylem olmaması, Kuran'da yasaklanan bir eylem olmaması. Yoksa gayet güzel, akılcı bir tavırdır yani. Tabii bilmiyorum detay verirse daha da detaylı anlatabilirim ama İslam’sa amaç, Kuran'ın yayılması ise amaç akılcı olan her şey tabii ki faydalı olarak değerlendirilir.

BÜLENT SEZGİN: Hz. Nuh (as) tebliğ yaparken kavmine “Onlara her yönden yanaştım” diyor, “onlara açıkça ilan ettim” diyor. Hatta “gizlice de yanaştım” diyor onlara.

ADNAN OKTAR: Tabii tabii İslam'ı anlatmak için gizli gizli de anlatırsın, açık açık da anlatırsın. Mesela yemekli toplantı yaparsın öyle sevdirirsin, hayatınla örnek olarak yaparsın. Hazreti Süleyman (as)'ın yöntemi oydu, mesela algı yönetimi dediğin tekniği Hz. Süleyman (as) uyguluyordu. Mesela çok şık giyiniyordu taraftarları, talebeleri çok güzel giyiniyorlar, çok kibar güzel konuşuyorlardı. Güzel kokular kullanıyorlardı, saray çok süslüydü, kullandığı imkânlar muhteşemdi. Her türlü teknik alet edevat o devirde en gelişmiş şekliyle değerlendirilip kullanılıyordu. Dolayısıyla bu bir algı yönetimidir, faydalı bir yöntem, güzel bir yöntem, örnek olarak çalışma.

Evet dinliyorum.

VTR: Arkadaşlarınızla en çok hangi konuyu konuşursunuz?

ADNAN OKTAR: Yani her konu, o anda aklımıza gelen ama genellikle tabii imanla, Kuran'la bağlantılı olmasına özen göstermek şartıyla ve şakacı, rahat, canlı bir ortam olur. Yani ben belirli bir kurala bağlı olmam. Yani hayatım, özel hayatım benim rahattır. Böyle disipline bir tavırdan ben pek hoşlanmam.

Evet dinliyorum.

VTR: Tecavüzcülere idam getirilmeli mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım adam ölür kurtulur kendi kafasına göre. Zaten ister onlar ölümü, tecavüzcü manyak oluyor adam. Çocuğu şehit ediyor yani umurunda değil zaten son derece. Mesela asılacağını söyleseler o “Yemek yok mu?” falan der. Yani bunlar manyak adamlar öyle sizin zannettiğiniz gibi değil. Mesela diyor ki adam “asılacaksın biraz sonra” diyor. Acıktığını söylüyor “biraz yemek yesek” falan diyor, asılacağını beklerken maç sonucunu merak ediyor. Hangi futbol takımı kimi yenmiş ona bakıyor.  Yani onu ilgilendirmez asılmak yani öyle bir o ceza değildir, öyle bir ceza kabul etmez onlar.

VTR: Atatürk'ün gizli mektubu ne zaman açıklanacak?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, nur yüzlüm o bir muamma. Mahkeme kararıyla şu an muhafaza altında. Fakat açıklanmaması çok garip. Atatürk tarih de veriyor. Normalde 1979 yılında açıklamaları gerekiyordu. Yani 80, 86’larda da açıklamaları gerekirdi. Hiçbir şekilde açıklamıyorlar, halk bunu kaldıramaz diye. Ya sen sana ne halkın kaldırıp kaldıramayacağını, açıkla gitsin. Atatürk sana sormamış, yazmış. İstese bir yere de koyardı, bir kutunun içine de koyardı. Sana güvenmiş, sen Kenan Evren; “Yok, halk bunu kaldıramaz” diye ya kardeşim o senin kanaatin. Ne alaka? Kenan Evren'in kanaatiyle mektup açıklanmaması diye bir konu olur mu? Bir kişi karar veriyor, adam yargılandı Kenan Evren. Yargılanan bir adam nasıl bu konuda karar verebiliyor?

Dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye-Suriye sınırındaki duvardan sonra şimdi de yüksekliği 15 metre, çapı 7 metre olan kulekol adı verilen gözetleme kulelerinin inşasına başlandı Adnan Bey. Sınır boyu belirli aralıklarla yerleştirilecek olan bu yapıların içine on kişilik bir askeri tim yaşamını sürdürebilecek.

ADNAN OKTAR: Nasıl bir şey, görebiliyor muyuz?

BÜLENT SEZGİN: Resmi yoktu şu anda.

ADNAN OKTAR: Demin bir gösterdiniz gibi oldu ama daha önceler. Televizyonda var görüntüleri, yani otomatik ateş eden herhalde silahlar var falan bir şeyler olması gerekiyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Bazı erkekler neden kendini sürekli zengin göstermeye çalışıyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o gençler arasında yaygın çünkü mecbur olarak kendilerini görüyorlar. Genç kızlar da kendilerini zengin gösterebiliyor bazen. Erkekler de kendilerini zengin gösteriyorlar çünkü fakir olursa ezileceklerini düşünüyorlar ama zengin olursa saygı göreceğini düşünüyor. Toplumdaki o inanç bozukluğundan mutazarrır olan insanların geliştirdikleri bir savunma mekanizması. Çok acı bir durum tabii, biraz yaygın ama doğru bir şey değil tabii dürüst olması lazım, neyse onu söylemesi lazım. Çünkü kişi sonunda hem o konuyu anlamış oluyor hem de karşıdakinin dürüst olmadığını düşünüyor, kötü.

Evet dinliyorum.

VTR: Kin ve nefret duygularını yenmek için nasıl bir irade sergilemeliyiz? Bu soruyu cevaplarsanız sevinirim.

ADNAN OKTAR: Kin ve nefret duygusu şirk düşüncesinden oluyor. Yani kendini bağımsız görmek, karşıdakini bağımsız görmek, kadere inanmamak, kaderi anlamamaktan kaynaklanıyor. Hâlbuki adam sana tamam kötü bir şey söylemiş olabilir. Adam da ondan öfkelenmiş olabilir ama onu yaratan kim onu hiç düşünmüyor. Öfke duygusunu yaratan kim, onu da düşünmüyor.  İntikam aldığında intikam alacak olanın da Allah olduğunu düşünmüyor ve intikamın ona hiçbir fayda sağlamayacağını da düşünmüyor. Hadi intikam aldı ne faydası olacak? Hiçbir şey olmaz. O diyeceğini demiş sana zaten sen intikam alınca ne kazanacaksın? Hiçbir şey kazanamazsın. Biraz düşünürse insan mantıksızlığını anlayıp, kendi aczini anlayıp vazgeçer.

Evet dinliyorum.

VTR: Sizi en çok ne motive eder?

ADNAN OKTAR: Canım benim bayağı güzel yüzlü. Yaklaştır bakayım yüzünü, çok çok güzel kızsın, bayağı güzelsin ve çok kibar kaliteli görünüyorsun. Allah sana hidayet, uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin, cennette arkadaş olmamızı Allah nasip etsin. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: Sizi en çok ne motive eder?

ADNAN OKTAR: Tabii ki iman, imandan kaynaklanan sevgi. En mutlu olmaya sebep olan şey güçlü bir imandır, güçlü imanın dışında insan her kim olursa olsun mutsuzdur yani mümkün değil mutlu olamaz. Ne kadar kendini zorlarsa zorlasın, eğlence yerine gitsin, diskoya gitsin, gazinoya gitsin, istediğini yesin, istediğini giysin asla asla mutlu olamaz. İman zafiyeti insanı kahreder, iman zayıflığı ama güçlü bir imanla insan hemen hemen her yerde çok mutlu olur, bayağı rahat eder. Mesela bir gecekonduda olduğunu düşün bayağı mutlu olur güçlü bir imanla. Yahut dağ başında da olsa çok mutludur ama  imanı zayıfsa saraya götürüp onu yerleştirirsen bile o saray onu çok sıkar, çok rahatsız olur, mutlu olamaz. İman, Allah’ı candan sevmek insanı en çok mutlu eden, motive eden şey odur.

Evet. 

BÜLENT SEZGİN: Kulekolların yapımıyla ilgili fotoğraflar vardı. Bittiğinde bu şekilde olacakmış.

ADNAN OKTAR: Yalnız tabii bu kulekolları nasıl yaptılar bilmiyorum ama bunun yeraltından da geçidi olması gerekiyor. Diğer kulekollara geçiş olması gerekiyor yeraltından. Bunlarda yeraltı tüneli çok hayati yani en önemli nokta o. Çünkü böyle bir kulekolda muhasara altına alabilir PKK. Allah muhafaza yanıcı maddelerle de sarabilirler. Gerçi yanmaz böyle bir kulekol da fakat ısıyı yükseltebilirler. Benzin falan atabilirler bir şeyler yapabilirler. Onun için çevresinin güvenliğini de iyi sağlamak lazım.  Adamların bastığı yerin pek o kadar sağlam olmaması lazım nezaketiyle söyleyeyim de. Onun çevresinde PKK gezinmeye başladığında on metre, yirmi metre, otuz metre, elli metre yaklaştığında güvenli olmayan bir bölgeye girmiş olmaları gerekir zemin olarak. Çepeçevre zeminin güvenliğini PKK için sıfıra getirmek lazım.  Teknik olarak bu mümkün şimdi uzun detay anlatmama gerek yok. İkinci olarak da oradan çıkışın çok kolay olması lazım. Yeraltı çıkışı. Üçüncü olarak da yangına karşı tedbir alınması lazım. Orada ateş oluşturabilirler. Onu mesela ne bileyim köpük sıkarak, suyla veyahut çok bol suyla söndürecek bir sistem olması lazım. Çünkü ablukalar mümkün. Öyle bir şey olabilir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir kadın dayak yiyorsa neden halk buna karşı engel olmuyor?

ADNAN OKTAR: İşte oralarda herhalde kabadayı yok. Oralarda kabadayı eksikliği olmuş. İnanılır gibi değil. Mesela geçenlerde polis, kadın sarhoş herhalde. Niye dövüyorsun kardeşim? Gir koluna al kenara. Eline almış odunu habire kadına vuruyor. Yani oradan çıkmasını istiyor. Hayvan mı kovalıyorsun sen? Sarhoş, aklı başında değil. Kim bilir kim içirdi ona ayrıca? Kim onu o hale getirdi. Zavallı kadıncağızı. Koluna girin iki polissiniz, koskoca adamsın. Al kenara bir kenara al ambulans çağır hastaneye kaldır. Alkol almış, perişan olmuş bir kadını sopayla dövmenin alemi ne? İnanılır gibi değil. Geçenlerde de yine öyle polisin bir olayı olmuştu. Polisin içine sızmış böyle tipler var. Gereğini emniyet genel müdürlüğü yapıyordur, İçişleri Bakanlığı yapıyordur. Bu zulüm başka bir şey değil zulüm yani çok ayıp, çok çirkin. Yahut sokakta mesela bir kadın dövülüyor. Bir delikanlı kardeşim ölümü göze alırsın hiç fark etmez. Her ne olursa olsun hapsi de göze alırsın o kadını kurtarırsın. Ondan sonra sen yaşasan ne olur? O kadını sen gözünün önünde dövdürdükten sonra, onu ezdirdikten sonra yahut ölümüne göz yumduktan sonra yaşasan ne olur? “Ya bana bir şey olursa” diyor. Asıl sana ondan sonra olmuş oluyor. Ondan sonra senin için hayatın anlamı kalıyor mu? Onurun, şerefin, namusun nereye gitmiş oluyor? Bir kere kadın kutsaldır. Kutsal bir varlıktır. Senin kız kardeşini, senin anneni, senin nişanlını, senin sevgilini birisi öyle öldürmeye, dövmeye kalksa ne yaparsın? Herhalde seyredecek anladığım. Sen nasıl delikanlısın, sen nasıl kabadayısın, sen nasıl insansın? Ne olur? En fazla hapse girersin. En fazla yaralanırsın veyahut şehit olursun. Hepsi şereftir. Çünkü bazen yanlış anlaşılma oluyor hapse girebiliyor, gir. Doğrusu anlaşılır ne derdine düşüyorsun. Bir can var orada bir canı kurtarmış oluyorsun. Hadi hapse girmedin veyahut yaralanmadın yaşıyorsun. Sürünüyorsun ondan sonra. Bir insanın ölümüne sebep olmuş oluyorsun, onu seyretmiş oluyorsun. Bazen insan hayretler içinde kalıyor. Bazen polis de veriyorlar yanına. Polisin yanında vuruyor kadını. Nasıl bir rahatlıktır bu kardeşim? Geçenlerde gördüm polisi dövmüş adam gözünü patlatmış vurmuş. Öbürünün de gözünü, ağzını burnunu patlatmış. “Olay büyümesin diye silah çekmedim” diyor. Seni öldürmesi kalmış geriye daha ne yapacak yani?

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatın kısa olduğunu neden insanlar fark edemiyor?

ADNAN OKTAR: Ah benim güzel yüzlüm, cennet yüzlüm benim. Nur yüzlüm benim, aslanım benim. Nasıl güzel ya hayret ya maşaAllah. Yaklaştır bakayım. Nasıl güzelliği?

DAMLA PAMİR: Çok güzel.

ADNAN OKTAR: Çok güzel değil mi? Ah canımın içi ufacık burun, gözler çok güzel, dişleri, dudaklar, alnı her yer çok güzel. Allah sana uzun ömür versin, sağlık, sıhhat versin cennet kuzum benim. Cennette Allah birlikte olmayı nasip etsin. Fark etmek istemiyorlar, düşünmek istemiyorlar. Bir kısmı da zaten ölü olduğu için yani zombi olduğu için o ölümü değil hiçbir şeyi düşünemeyecek durumda makine, kurulmuş makine. Yok, şuuru kapalı yani. Ama zahiren baksan normal insana benziyor ölü. Ölü konuşuyor, ölü yemek yiyor, hareket ediyor. Münafıklar da ölüdürler hep zombidirler. Bizim anlattığımız münafıkların hepsi ölü aslında ama ibadet olarak hükmen mücadele etmemiz gerektiği için anlatıyorum. Yoksa ölü olduklarını biliyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Filistinliyim. Filistin ne zaman kurtulacak?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Hz. Mehdi (as)’ın dışında bir kurtuluş yolu olmadığını yüz elli yıldan beri görüyoruz. Yani kurtuluş olsa yüz elli yıldan beri niye Müslümanlar sürünsün? Demek ki tek kurtuluş Hz. Mehdi (as) ile. Olsa görülür, bir çözüm olur, bir şey olurdu. Bak, Erbakan Hocam da gayret etti, Tayyip Hocam gayret etti, herkes gayret etti. Olmuyor. Ancak İmam Mehdi ile yani Moşiyah’la, Allah’ın kavli bu, kader bu şekilde.

Evet, dinliyorum.

VTR: İntihar saldırısını neden yapar bir insan?

ADNAN OKTAR: Canım benim bayağı güzelsin. Allah sana hidayet versin, sağlık sıhhat versin. Kaderde sen bu soruyu soracaksın, ben de sana bu cevabı vereceğim. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: İntihar saldırısını neden yapar bir insan?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, onun birkaç sebebi var. Birincisi kaba sebebi, adam zaten intihar etmek istiyor. Onu makul hale getirmek istiyor. Yani helal kendine göre helal hale getirmek istiyor. Yani hani kim vurduya gitmiş gibi değil de, lanetlenecek gibi değil de, yani kahraman gibi ahirete gideceğini düşünüyor, bir ondan yapıyor. İkincisi de çaresizlik yani tek çarenin o olduğunu düşünüyor. Yani fikirle, akılla, ilimle olacağına inanmıyor. Halbuki bu işler fikirle olur, ilimle, irfanla olur, şefkatle, merhametle olur. Açmaz var tabii. Bu Mehdiyet’in olmadığı ortamda deccalın insanlara sunduğu bir yoldur. Yani “ölün, ölün, ölün” hep deccalın dediği budur “ölüm, ölüm, ölüm” der ve hep “ölün, ölün, ölün” der deccal. Deccal öyle dediği için onu yapıyorlar. Mehdiyet de “hayat” der, Hayy, Allah’ın Hayy ismi. Hayatı canlandırır Mehdiyet. Güzellik sunar. Bütün Müslümanların dilindedir Hayy zikri. İsa Mesih’in de bir özelliğidir, hayat verir, vesile olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsan neden nankördür?

ADNAN OKTAR: Allah ayette nankör yaratıldığını söylüyor ama yani tabii tamamı değil de büyük bir çoğunluğunun ekseriyetle “nankör, zalim ve cahildir” diyor Allah. Çünkü ölü, ölüler için bu. Yani müminler için değildir bu, ölüler içindir. Zalim, cahil ve nankör olmaları ölü olanlar içindir. Müminler güzel ahlaklı oluyorlar. Allah övüyor müminleri.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevgisiz insanlara karşı nasıl davranmalıyız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen senin gibi böyle sevecen güzel insanları bulursun onlarla arkadaş ol. Sevgisizse, ölüyse, ölüyü sen zaten diriltemezsin. Ölü özel olarak öyle yaratılıyor. Sen yani bir kamyona yahut bir taşa “hadi canlan benimle konuş” diyemeyeceğine göre o da bir makine yani o canlanamaz, ölü. Dolayısıyla sen diri olanlara, Allah’ın ruhunu taşıyanlara arkadaşlık teklif et, onlarla dost olursun. O zaman rahat edersin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Buradan Adnan Hocam’a çok sevgiler ve saygılarımı sunuyorum. Adnan Hocam geçen gün bir yorum yapmıştın Aleviler hakkında. Ben bir Dersimli-Tuncelili olarak seninle gurur duyuyorum. Burası şu an İzmir. İzmir seninle gurur duyuyor Hocam. Saygılar, sevgiler, hayırlı akşamlar.

ADNAN OKTAR: Aslansın sen aslan. Dersim kabadayıların, delikanlıların mekanıdır. İzmir’de güzel bir yerdesin, Allah güzelliğini artırsın. Ama Alevi demek aslan demektir. Alevi demek sevgi insanı demektir, merhamet demektir. Sanat ve güzellikten anlayan insan demektir. Muhammedi Müslüman demektir. Halis ve temiz Müslüman demektir. Dürüst Müslüman demektir. Allah’tan korkan Müslüman demektir. Bağnazlığa karşı olan Müslüman demektir. Alevi kardeşlerimizle biz gurur duyuyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bazı gençler neden dindarlık ve modernliği bağdaştıramıyor?

ADNAN OKTAR: Ay benim güzel yüzlüm. Nasıl yakışmış sana o kıyafetin, tesettürün nasıl yakışmış. Nur yüzlüm Allah seni çok güzel yaratmış. Kaş, ağız, burun her yerin çok güzel, çok nurlusun, tertemizsin. Elinden, yüzünden iffet nuru akıyor. Namuslu, temiz bir mümin olduğun için Allah yüzünü de tertemiz, pırıl pırıl yapmış. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin. Cennetiyle seni şereflendirsin. Seni çok sevdim, Allah cennette de kardeş etsin. Bir daha şimdi senin konuşmanı dinleyeyim.

VTR: Bazı gençler neden dindarlık ve modernliği bağdaştıramıyor?

ADNAN OKTAR: Dindarlık demek, dindar demek dünyanın en modern, en kaliteli, en klas, en akıllı insanı demektir. Dindarın anlamı budur. Bütün peygamberler ultra dindardı, en moderniydi o devrin, Peygamberimiz (sav) kendi devrinin en moderniydi, son dere klas delikanlıydı. Saçları, gözünde sürmesi, dişler bembeyaz, kıyafeti çok şık, hareketleri çok güzel, davranışları çok güzel. O devrin en asil, en klasıydı. Dolayısıyla modern olmak ayrıdır, özenti olmak ayrıdır. Özentilere modern diyorlarsa bu kötü olur. Mümin özenti olmaz ama asrının en modernidir ve bütün asırların en modernidir mümin. Mesela bundan yüz yıl sonrasının da modernidir, yüz yıl evvelinin de modernidir. En moderndir. Yani Müslüman’ın modern olmasında daha üst bir seviye olmaz. En mükemmel modernliği yaşar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sadece Müslümanlar mı şehit olur?

ADNAN OKTAR: Hristiyan da şehit olur, eğer Peygamber Efendimiz (sav)’i yalancı ilan etmiyorsa. Yani “bu kişi yalan söylemiyor” diyorsa Peygamberimiz (sav)’e, yani “yalancıya benzemiyor. Yalan söylediğine inanmıyorum” diyorsa şehit olur Allah için mücadele ederken vurulursa. Musevi olsun, Hıristiyan olsun fark etmez. Yani deccalla mücadele ederken herhangi bir şekilde vurulursa “Hz. Muhammed (sav) yalan söylemedi” diyorsa şehit olur. Çünkü mümindir o.

Su insanlar için acil ihtiyaçtır. Su ile oyun olmaz. Yani az su içmek tehlikelidir, mutlaka vücudun ihtiyacı kadar günde en az üç litre falan su içmek lazım. Yani tembellik edip su içmemek, “yok hoşuma gitmiyor” diyor. Kardeşim şifa niyetine içeceksin, olmaz. Tuz da öyle lezzetli diye bol bol tuz yenmez. Vücuda su toplatır. Az da tehlikelidir. Yani tuz yeteri kadar alınması lazım. Çünkü vücut çok çabuk atar tuzu.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye’nin ardından Suudi Arabistan’ın da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma kararı ve Suudi Arabistan Kralı Selman’ın Rusya ziyareti Amerikan yönetiminde rahatsızlık meydana getirdi. Pentagon’dan dün sabaha karşı yapılan açıklamada bazı Amerikan müttefiklerinin Rusya’dan S-400 alma kararının kaygı yarattığını vurguladılar.

ADNAN OKTAR: Kardeşim bundan normal ne olabilir? Sen saldırmayacaksan rahat ol. Ama saldıracaksan kork tabii ki. Sen pislik yapmayacaksan niye tedirgin oluyorsun? Rezalet çıkarmayacaksan niye tedirgin oluyorsun? Dursun adamda yani ne mahsuru var?

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Sait Bekir Ay. Merzifon’dayım. Derslerimde nasıl başarılı olabilirim?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin tatlılığını. Canımın içi bak şöyle yap. Dersin ki “Ben okursam, öğrenirsem çok kültürlü olurum, görgülü olurum, kaliteli olurum, insanlar beni sever. Dostlarıma da faydam olur” dersen daha çok severek öğrenirsin. Öbür türlü biraz zor, bayağı sıkılırsın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar Adnan Hocam. Benim merak ettiğim bir şey var. Çalışma arkadaşlarınızı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? En çok merak ettiğim şey bu.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o kadar nezaketlisin ki ve o kadar usturuplu konuşuyorsun ki yani helal olsun sana. Olabilecek en mükemmel üslup. Ben güzel insanları severim öyle diyeyim. Yani aklı güzelse bir insanın kendi de güzeldir. Akıllı insan, çok akıllı insan en sevdiğim insandır.

VTR: Bir erkeğin kadına karşı nezaketi nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm kadın bir sanat eseridir yani Allah’ın yarattığı en büyük nimet dünyadaki, en naif, en kibar, en nazenin, en muhteşem varlıktır. Saçından tırnağına kadar çok tatlıdır kadın. Allah onu bir süs olarak yaratmıştır. Bir prenses huzurunda bir insan nasılsa, bir kraliçe huzurunda nasılsa öyle olacak, ona göre dikkat edecek. Yani bir kraliçe kabul edecek onu, ona göre özen gösterecek.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sürekli mutlu olmak mümkün müdür?

ADNAN OKTAR: Tabii ki güzel yüzlüm. Sadece derin imanla Allah’ı hiç unutmazsan zaten doğal olarak Allah seni sürekli mutlu hale getirir.

VTR: Hocam merhaba. Biz İngilizce dersi alıyoruz ama neden İngilizler Türkçe dersi almıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım ağabeyinin güzel yüzlüsü, canımın içi Allah sana hayır versin, iyilik güzellik versin. Niye? MI6 elemanları ana dili gibi Türkçe biliyorlar. İngiliz derin devletinin elemanları muazzam Arapça ve Türkçe bilirler, Farsça bilirler. Yani şaşılacak derecede tam Türk aksanıyla konuşuyorlar. Yani hiç fark edemezsin. Duruma göre.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Hamza. Futbolda neden bu kadar kavga oluyor?

ADNAN OKTAR: Hamza herhalde deşarj oluyorlar, ferahlıyorlar kavga ettiklerinde. Çok kötü tabii çok yanlış.

Kısa bir ara verelim, devam edelim.


DEVAMINI GÖSTER